Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

3-günah(sihir Yapmak)

eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Hamd,alemlerin sahibi olan SübhanALLAHu Teala'ya mahsustur.Onun Mübarek elçisi olan Muhammed (s.a.v) selatu selam olsun.

Küfür işlemeksizin kesinlikle sihirbaz olunmaz.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir oldular." (Bakara: 102)
Lanetlenmiş şeytanın, insanlara sihri öğretmek ve uygulatmaktaki amacı, onların Allah-u Teâlâ'ya şirk koşmasını sağlamaktır.

Allah-u Teâlâ Harut ve Marut hakkında şöyle buyuruyor:
"Babil'de Harut ve Marut denilen iki meleğe bir şey indirilmemiştir. Bu ikisi "Biz sadece imtihan ediyoruz, sakın küfre girme" demedikçe kimseye birşey öğretmezlerdi. Halbuki bu ikisinden koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek faydalı olmayacak şeyler öğreniyorlardı. Andolsun ki onu satın alanın ahiretten bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şeyin ne kötü olduğunu keşke bilselerdi." (Bakara: 102)


Dalalete düşen bir çok kimsenin sihir yapmanın küfür olduğunun farkına varmadan, sihrin sadece haram olduğunu zannederek onu öğrenmeye ve yapmaya çalıştığını görmekteyiz.
Erkeği karısına bağlamaya çalışmak ve kocayla karısını birbirine sevdirmek için öğrenilen ve yapılan büyüler de sihirdir. Şirk ve dalalet teşkil eden bir çok meçhul sözler de sihirden başka bir şey değildir.
Sihirbazın cezası ölümdür. Çünkü sihir, Allah-u Teâlâ'yı inkar ve kişinin kendisini Allah'a benzetmeye çalışmasıdır.


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem helak edici yedi günahtan bahsederken, aralarında sihri de zikretmiştir. Onun için kişi sihir yapmaktan sakınmalı, Allah-u Teâlâ'dan korkmalı ve sihirden ötürü dünyasını ve ahiretini mahvetmemelidir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Sihirbazın cezası kılıçla öldürülmektir." (Tirmizi rivayet etti ve bu hadisin Rasulullah'tan değil de, sahabisi Cünbüp b. Abdullah'tan mevkuf olarak rivayet edildiğini belirtmiştir.)


Becale b. Abede şöyle demiştir:
"Vefatından bir sene önce Hz. Ömer radiyallahu anh'den bize bir mektup gelmişti. Mektubunda sihirbaz erkek ve kadınların öldürülmesini emrediyordu." (Ahmed)


Ebu Musa el-Eşari'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Üç kişi cennete giremez: Ayyaş, akrabalık hakkını gözetmeyen ve sihirbaza inanandır." (Ahmed)


İbn-i Mes'ud radiyallahu anh'den Rasullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Ruk'a, Temaim ve Tevle şirktir." (Ahmed, Ebu Davut, İbn-i Mace)

Ruk'a: Muska ile veya tılsımlı söz ve şekillerle hastalıkları tedavi etmeye çalışmaktır. Çok kere bu söz ve şekillerin manası anlaşılmaz.
Temaim: Göz değmesinden korunmak amacıyla takılan boncuktur.
Tevle: Karısını kocasına sevdirmek için yapılan bir tür sihirdir.

Şurası inkar edilemez bir gerçektir ki, halkın çoğunluğu tarafından büyük günahlar bilinmemektedir.

Tabii ki cahil halk bilmediği bu büyük günahları farkında olmadan işlemektedir. İşte burada İslam alimlerine çok büyük görevler düşmektedir. Bilhassa İslam dinine daha yeni girmiş, uzun müddet şirk diyarlarında yaşamış ve İslam dili olan arapçayı bilmeyen, bu günahları işleyen cahil halka karşı alimlerin yumuşak davranmaları, onlara bu günahları ve İslamın diğer temel esaslarını uygun bir şekilde öğretmeleri gerekmektedir.
Öncelikle bu kişilere Lailaheillallah Muhammedun Rasulullah Kelime-i Tevhidi, onların anladığı dilde delilleriyle açık olarak anlatılır ve öğrenmeleri sağlanır. Daha sonra o kişiye imanın şartları, kişiyi şirke ve küfre sokan amel ve sözler önem sırasına göre anlatılarak bu kişinin İslamın bu temel esaslarını öğrenmesi sağlanır. Daha sonra şehadetin manası arapça olarak anlayabildiği ve kavrayabildiği kadarıyla öğretilir ve sonunda o şahsa İslamın farzları teker teker öğretilir.
Eğer bu şahsa İslamın bu temel esaslarını, şirki, küfrü, büyük günahları öğretecek hiçbir kimse yoksa o kişi haliyle bilmediğinden ötürü şirke düşebilir, büyük günahları işleyebilir. Belki bunları bilmediğinden dolayı işlediğinden ötürü mazeretli sayılabilir.

Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Rasul göndermekçe hiçbir kavme azab edici değiliz." (İsra: 15)
Tabii ki bu kişinin Allah katında mazeretli olabilmesi; Allah'ın dinini, şirki, küfrü, büyük günahları öğrenme hususunda bütün araştırma imkanlarını kullandığı ve bu bilgileri elde etmek için bütün gayretini sarfettiği halde bu gibi İslami esasları öğrenemediği ve onlara ulaşmadığı anda söz konusu olabilir. Mazeret ancak bu durumda söz konusu olabilir. Zaten bunun aksi düşünülemez.


Tarihi bir gerçektir ki, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e Allah katından herhangi bir haram hükmü geldiğinde bu hüküm Habeşistan'da bulunan sahabelere ancak bir ay sonra ulaşabiliyordu. Bu bir aylık süre zarfında Rasulullah ve Mekke'deki diğer müslümanlarca haram kabul edilerek kaçınılan ve işlenmeyen amel, Habeşistan'daki müslümanlar tarafından bilinmediğinden dolayı belki işlenebiliyordu. Bu haram hükmü kendilerine ulaşmış olmadığından o anda mazeretli olarak kabul ediliyorlardı. Tabi ki bu haram hükmü kendilerine ulaşınca bu noktada kendileri için hiçbir mazeretleri kalmıyordu.

(Allah-u Teâlâ hiç bir kimseye taşıyamacağı yükü yüklemez ve ondan dolayı da kişiyi azaba çekmez. Çünkü Allah herkese taşıyabileceği kadarını yüklemiş ve onları mükellef tutmuştur. Bütün araştırma, inceleme yolları kullandığı ve öğrenmede bütün çabasını sarfettiği halde, şehadeti; dolayısıyla iman ve şirki Allah'ın istediği şekilde öğrenemeyen ve bundan dolayı da şirk bataklığına saplanan kişiler, bu bilgisizliklerinden ötürü Allah katında mazaretli olabilirler. Allah-u Teâlâ'nın bu kişileri şirk işlemiş olmalarına rağmen affetme umudu vardır. Ancak biz müslümanlar olarak her şey hakkında zahire göre hüküm verdiğimizden şirkini gördüğümüz kişi hakkında belki Allah katında o kişi mazeretli olabilir, müşrik ve ameline de şirk dememiz gerekir.
Aynı şekilde, araştırmasına rağmen İslam'da açıklanan büyük günahları bilemeyen ve onlara ulaşamayan kişi dünyada had gerektiren günahları işlediğinde had tatbik edilmez, öğretilir, tekrar yaparsa had tatbik edilir.
Fakat bilemediği ve ona ulaşamadığı için şirki işleyen ve büyük günahları yapan kimsenin Allah katında mazeretli sayılabilmesi için kişinin öncelikle bu konuları araştırması ve bu araştırmasına rağmen bunlara ulaşmamış olması ve bu kişi ancak İslam kaynaklarından uzaktan yakından ilgisi bulunmayan toplumlardan ve bu kaynaklara hiçbir şekliyle ulaşamayacak olan bir yerde olması gerekir. Fakat zamanımızda durum bu şekilde değildir. Zira durum bunun tam aksidir. Çünkü her ne kadar Kur'an ve sünnetle idare edilen, İslam şeriatının uygulandığı bir İslami devlet bulunmasa da bu İslami esaslara ulaşmak, onları kaynağından bulmak, şehadeti, imanı, şirki, büyük günahları öğrenmek her zaman için mümkündür. Fakat bütün bunlara rağmen öğrenmek için çabasını kullandığı halde gene de bu hakikatlere ulaşamıyorsa Allah katında yine mazeretli sayılabilir. Ancak bu kişilere delilleriyle beraber bu hakikatleri; şirki, büyük günahları anlattığımız ve onlara bellettiğimiz halde onlar tekrar eski amellerine dönerlerse bu sefer hem Allah katında ve hem de insanlar katında bu kişi hiçbir şekliyle mazeretli bir kişi olarak kabul edilmeyecektir.
Fakat şurası unutulmamalıdır ki kişi her ne kadar araştırırsa araştırsın hakikati bulamayıp şirk koşuyorsa zahire göre hüküm verdiğimizden dolayı bu kişiyi zahirde gördüğümüz amellerine göre değerlendirir ve ona müşrik deriz. Cennetlik veya cehennemlik olduğu hususunu ise Allah'a havele ederiz.)

Not: devamı gelicek İnşaALLAH.
 
Son düzenleme:
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt