Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Abdulaziz B. Baz - Allah’tan Başkasindan Yardim Dileyen, Kâhin Ve Falcilara Inanan Kimseye Bunun....

halit bin velit Çevrimdışı

halit bin velit

Üyeliği İptal Edildi
Banned

ALLAH’TAN BAŞKASINDAN YARDIM DİLEYEN, KÂHİN VE FALCILARA İNANAN KİMSEYE BUNUN HÜKMÜNÜ DELÎLLERİ İLE ACIKLAMALAR



Abdulaziz b. Baz


Terceme eden :Muhammed Şahin








﴿إقامة البراهين على حكم من استغاث بغير الله أو صدق الكهنة والعرافين


« باللغة التركية »






عبد العزيز بن عبد الله بن باز



ترجمة : محمد مسلم شاهين











Hamd, yalnızca Allâh’adır.Salât ve selâm Allah’ın Rasûlüne, âline, ashâbına ve O’nu dost edinenlerin üzerine olsun.
Tevhîd inancı Muhammed-sallallâhu aleyhi ve sellem-’in dâvetinin temeli, aslında Allâh-azze ve celle-’nin:

[سورة النحل الآية :36]
“Şüphesiz ki geçmiş bütün ümmetlere peygamberler gِönderdik ve onlara ‏şöyle emrettik:Sadece Allâh’a ibâdet ve itaat edin, tâğûta [1] ibadet etmeyin.” [2]
buyurduğu gibi,geçmiş bütün peygamberlerin dâve-tinin temelinin bir devamıdır.Bu dâvete gerçekten inanmak demek; her çeşit bâtıl ve bidatlarla mücade-le etmek demektir.Bu nedenle her müslümanın dîni konusunda uyanık olması ve Allâh-azze ve celle-’ye, İslâm şeriatının esâslarına uygun olarak ibâdet etme-si gerekir.Bu ümmetin ilk müslümanları, dinleriyle ilgili konularda hidâyet üzereydiler.Çünkü sadece amelleri değil,bütün işleri Kur’an ve temiz sünnetin getirdiği esâslara uygun idi.
Müslümanların çoğu, inanç ve işlerinde -Kur’an ve sünnet yolu olan- bu doğru yoldan uzaklaşıp saptıktan sonra, inanç ve mezheplerde,siyâset ve hukukta
çeşitli fırkalara bölündüler.Bu bölünmenin sonucun-da, aralarında bidat, hurâfe ve sihirbazlık gibi bâtıl şeyler yaygınlaşıp çoğaldı.Bu durum, İslâm’a ve ona inananlara saldırmak isteyen, İslâm düşmanları için bir giriş kapısı oldu.
Gerek eskiden, gerekse günümüzde İslâm âlimleri yazdıkları eserlerle müslümanları bu bidatlardan sakındırmaya çalışmışlardır. Abdulazîz b.Abdullâh b.Baz’ın yazdığı: “ALLÂH’TAN BAŞKASINDAN YARDIM DİLEYEN, KÂHİN VE FALCILARA İNA-NAN KİMSEYE BUNUN HÜKMÜNÜ DELÎLLERİ İLE İSPATLAMAK” adlı kitabı bu önemli eserlerden birisidir ki bu eser üç bölümden oluşmaktadır:

Birincisi:Peygamber-sallallâhu aleyhi ve sellem-’den yardım dilemenin hükmü.
İkincisi:Cin ve şeytanlardan yardım dilemenin ve onlara adak adamanın hükmü.
Üçüncüsü: Bidat ve şirk içeren duâ ve zikirlerle Allâh’a ibâdet etmenin hükmü.
Her şeye Kâdir olan Allâh’tan,kullarının bu kitap-çıktan yararlanmasını dileriz.Başarı Allâh’tandır. Allâh’ın salât ve selâmı, Peygamberimizin, âlinin ve ashâbının üzerine olsun.


YAYINCI


([1])Allâh’ın dışında ibâdet edilen her şey‏e tâğût denir.(Mütercim)

([2])Nahl Sûresi: 36
 
halit bin velit Çevrimdışı

halit bin velit

Üyeliği İptal Edildi
Banned
BİRİNCİ RİSÂLE

PEYGAMBER-sallallâhu aleyhi ve sellem-’DEN YARDIM DİLEMENİN HÜKMÜ:
Hamd,yalnızca Allâh’adır.Allah’ın salât ve selâmı, Rasûlullah’ın, âlinin, ashâbının ve onun yolunda yürüyenlerin üzerine olsun.
Kuveyt’te yayınlanan el-Muctemâ’ dergisi 19.4. 1390 hicrî tarihli 15. sayısında “Hz.Peygamber’in Doğumunu Anma (Mevlid-i Şerîf)” başlığı altında şiir beyitleri yayınladı.Kendisini Âmine olarak adlandı-ran kimsenin imzasıyla yayınlanan bu beyitler, Peygamber-sallallâhu aleyhi ve sellem-’den yardım dilemeyi, ümmetin yardımına koşmasını, ümmeti içerisinde bulunduğu tefrika ve ayrılıktan kurtarmasını dileme-yi içermektedir.Bu beyitler şunlardır:

“Ey Allâh’ın Rasûlü! Âlemin imdâdına yetiş,
Savaşa tutuşmuş ve onun alevinden yanıyor.

Ey Allâh’ın Rasûlü! Ümmetin imdâdına yetiş, Şüphe karanlığındaki gidişi uzadı.
Ey Allâh’ın Rasûlü! Ümmetin imdâdına yetiş, Sonsuz keder çöllerinde görünmez oldu.
Ey Allâh’ın Rasûlü! Ümmetin imdâdına yetiş,
Şüphe karanlığındaki gidişi uzadı.
Daha önce yetiştirdiğin gibi zaferi yetiştir,
Bedir günü Allâh’a seslendiğin zaman;
Zillet, şaheser bir zafere dönüşmüştü.
Şüphesiz ki Allâh’ın görünmeyen askerleri var.”

Allâhu Ekber! Bu kadın yazar, yardımın yalnızca Allâh’ın elinde olduğunu unutarak veya bilmeyerek, Rasûlullâh-sallallâhu aleyhi ve sellem-’in âcil yardımıyla ümmetin imdâdına yetişmesini isteyerek yardım talebini Peygamber-sallallâhu aleyhi ve sellem–’e yöneltmek-tedir.Halbuki Allâh-azze ve celle- apaçık kitabı Kur’an-ı Kerîm’de :

[سورة آل عمران:126]

“Yardım, ancak azîz ve hakîm olan Allâh’tandır” [1][سورةآلعمران :160]
“Şayet Allâh size yardım ederse,sizi hiç kimse mağ-lup edemez.Yardımsız da bırakırsa, artık size yardım edecek kim olabilir? ”. [2]
buyurduğu gibi yardım,ne Rasûlullâh-sallallâhu aleyhi ve sellem-’in, ne de başkasının elindedir.
Kur’an,sünnet ve icmâ ile bilinmektedir ki Allâh-azze ve celle-mahlûkatı,yalnızca kendisine ibâdet etmesi için yaratmış, bu ibâdeti açıklamak ve ona dâvet etmek için de peygamberler gönderip kitaplar indirmiştir. Nitekim Allâh-azze ve celle- bu konuda şöyle buyurmaktadır:

[سورةالذّاريات :56]

“Benim cinleri ve insanları yaratmam ( ve onlara peygamberler göndermem) yüce bir gâyeden başka bir şey için değildir: O gâye de yalnızca bana ibâdet etmeleri içindir.” [3]


[سورة النحل الآية :36]

“Şüphesiz ki geçmiş bütün ümmetlere peygamberler gِönderdik ve onlara ‏şöyle emrettik:Sadece Allâh’a ibâdet ve itaat edin, tâğûta ibâdet etmeyin.” [4]
[سورةالأنبياء :25]
“-Ey Muhammed!- Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki O’na:«Benden başka hakkıyla ibâdet edilecek hiçbir ilâh yoktur» diye vahyetmiş olmayalım.O halde ibâdeti yalnızca bana yapın.” [5]
[سورةهود :1-2]
“Elif.Lâm.Râ.Bu kitap,(Allâh’ın Muhammed-sallallâhu aleyhi ve sellem-’e indirdiği öyle bir kitaptır ki) âyetleri her türlü bozukluk ve bâtıl şeylerden uzak olarak sağlamlaştırılmıştır.Daha sonra emir ve yasak, helâl ve haram, herşeyi düzenli bir şekilde yerine koyan, hikmet sahibi ve işlerin sonunun ne olacağından en iyi haberdâr olan Allâh tarafından açıklanmıştır. Kur’an’ın indirilmesi, hükümlerinin detaylı olarak açıklanması ; sadece Allâh’a ibâdet etmeniz ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamanız içindir. -Ey insanlar- biliniz ki ben, sizleri O’nun azabından uyarmak ve cennetini de müjdelemek için Allâh tarafından gön-derilmiş bir mijdeleyici ve uyarıcıyım.” [6]
Allâh-azze ve celle- bu apaçık âyetlerde, cinleri ve insanları yalnızca kendisine ibâdet etmeleri ve o’na hiçbir şeyi ortak koşmamaları için yarattığını belirt-miştir.Yine Allâh-azze ve celle-, peygamberleri de -Allâh’ın salât ve selâmı onların üzerine olsun - bu emri yerine getirmeleri ve ona aykırı hareket etmekten yasaklamaları için gönderdiğini açıklamıştır.Aynı şekilde Allâh-azze ve celle-, kendisinden başkasına ibâdet edilmemesi için, Kur’an’ın âyetlerini sağlamlaştırarak açıkladığını haber vermektedir.
İbâdet/kulluk:Allâh’ın birliğine inanmak, emirlerini yerine getirerek yasaklarından kaçınmak demektir.
Allâh-azze ve celle- pekçok âyette bunu emretmektedir.
Bu âyetlerden bazıları şunlardır:

[سورة البينة :5]
“-Daha önceki bütün dinlerde, insanlar ve cinler- şirkten îmâna meylederek Allâh’a yönelip O’ndan başkasına ibâdet etmemek, ibâdetleriyle de yalnızca Allâh’ın rızâsını istemekle emrolundular.” [7]

[سورة الإسراء :23]

“-Ey insan-Rabbin sana, sadece kendisine ibâdet etmeni emretti.” [8]

[سورة الزمر:2-3]
“-Ey Muhammed!-Yalnızca Allâh’a ibâdet et.Dînin tamamını da O’na has kıl.Dikkat edin şirkten uzak tam bir itaat, ancak Allâh’adır.” [9]
Bu anlamda pekçok âyet vardır.Bu âyetlerin hepsi deibâdeti sadece Allâh’a has kılmayı, Allâh’ın dışında, peygamberler veya başkalarına ibâdet edilmemesi gerektiğini göstermektedir.Hiç şüphe yok ki duâ, ibâdet çeşitlerinin en önemli ve kapsamlı olanların-dandır.Bundan dolayı duânın sadece Allâh’a edilme-si gerekir.Nitekim Allâh-azze ve celle- bu hususta şöyle buyurmaktadır:


[سورة غافر :14]

“-Ey Mü’minler!- Duâyı yalnızca Allâh’a has kılın. Kâfirleri kızdırsa dahi, onların izledikleri yola aykırı hareket edin ve onlara aldırış etmeyin.” [10]

[سورة الجن :18]

“Mescidler, ancak Allâh’a ibâdet etmek içindir. Buralarda ibâdet ve duâyı sadece O’na has kılın, O’ndan başkasına ibâdet etmeyin. Çünkü mescidler -başkasına değil- yalnızca Allâh’a ibâdet etmek amacıyla binâ edilmiştir”[11]

Bu âyetlerde geçen emirler, peygamberler ve onların dışında diğer bütün yaratıkları kapsamaktadır.Çünkü âyette geçen lafzı, nekire/belirsiz olarak ve nehiy/yasaklamadan sonra gelmiş,dolayısıyla Allâh’tan başka her şeyi kapsamaktadır.
Allâh-azze ve celle- bu hususta şöyle buyurmaktadır:

[سورة يونس: 106]

“-Ey Muhammed!- Allâh’ın dışında hiçbir şeye yal -varma.Çünkü onlar, sana ne bir yarar ne de bir zarar verebilir.” [12]
Bu hitap, Muhammed-sallallâhu aleyhi ve sellem-’edir. Bilindiği gibi, Allâh-azze ve celle- Muhammed-sallallâhu aleyhi ve sellem-’i şirkten korumuştur.Ancak buradan kastedilen şey; başkalarını şirkten sakındırmaktır.
Âyetin devamında ise şöyle buyurmaktadır: [سورة يونس: 106]

“Eğer böyle yapar ve Allâh’tan başkasına yalvarır san o zaman, Allâh’a ortak koşarak kendine zulme- denlerden olursun.” [13]
Beşeriyetin efendisi Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem- Allâh’tan başkasına yalvarırsa, müşriklerden/Allâh’a ortak koşanlardan olursa, O’nun dışındakilerin durumu nice olur?
Zulüm kelimesi, Kur’an’da genel olarak kullanıldığı zaman büyük şirk kastedilir. Allâh -azze ve celle- bu hususta şöyle buyurmaktadır:

[سورة البقرة: 254]

“Kâfirler, müşriklerin/Allâh’a ortak koşanların tâ kendileridir.” [14]

[سورة لقمان: 13]

“Allâh’a ortak koşmak, büyük günahların en büyü-
ğü ve en çirkinidir.” [15]

Bu ve benzerî âyetlerden anlaşılmaktadır ki, Allâh-azze ve celle-’nin dışın da ölülere, ağaçlara, putlara ve diğer şeylere yalvarmak, Allâh-azze ve celle-’ye ibâdette ortak koşmaktır Bu durum, Allâh-azze ve celle-’nin cinleri ve insanları yaratması- nın, ibâdetin manasını açıklamak ve Allâh’a dâvet etmek için peygamberler gönderip kitaplar indirmesinin sebebi olan ibâdete aykırıdır.
İşte, “Lâ ilâhe illallâh”ın anlamı budur. Bu da; “Allâh’tan başka hakkıyla ibâdet edilecek hiç kimse yoktur” demektir.
Bu söz, Allâh-azze ve celle-’nin buyurduğu gibi;

[سورة الزمر: 65]

“-Ey Muhammed- sana ve senden önceki peygam- berlere şöyle vahyettik: Allâh’a başkasını ortak koşarsan muhakkak ki yaptıkların boşa çıkar, dîni -ni ve âhiretini kaybederek hüsrana uğrayanlardan olursun.” [16]

[سورة الأنعام: 88]

“Eğer o peygamberler, Allâh’a ortak koşmuş olsa-lardı; yaptıkları boşa çıkardı. (Çünkü Allâh-azze ve celle- kendisine ortak koşulalarak yapılan hiç bir ameli kabul etmez.) [17]
İslâm dîni, iki büyük temel üzerine kurulmuştur :
Birincisi: Allâh’tan başkasına ibâdet / kulluk etmemek.
İkincisi: Allâh-azze ve celle-’ye sadece Rasûlü Muhammed-sallallâhu aleyhi ve sellem-’in şerîatına göre ibâdet etmek.
Bu iki esâs; أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّداً رَسوُلُ اللهِ
“Eşhedu en lâ ilâhe illallâh ve eşhedu enne Muhammeden rasûluh” demektir.
Her kim, ister peygamber olsun isterse başkası olsun; Ölülere, putlara, ağaçlara, taşlara veya başka varlıklara yalvarırsa veya onlardan yardım dilerse veya onlara kur- ban keserse veya adakta bulunarak onlara yaklaşmaya çalışırsa veya onlara yönelerek namaz kılarsa veya onlara secde ederse, bilsin ki Allâh’tan başka ilâhlar edinmiş ve onları Allâh’a denk tutmuş olur.
Bu ise, zikredilen temel esâsla çelişir ve “Lâ ilâhe illallâh”ın anlamına ters düşer.Yine, her kim, Allâh-azze ve celle-’nin izin vermediği bir şekilde, dinde olmayan yeni şeyleri dîne sokmak isterse / bid’at çıkarırsa, Muhammed-sallallâhu aleyhi ve sellem-’in Allâh’ın elçisi olduğuna şehâdet etmeyi gerçekleştirmemiş olur.
Allâh-azze ve celle-bu hususta şöyle buyurmaktadır:
[سورة الفرقان: 23]

“Onların yapmış oldukları her iyiliği,havada etrafa saçılmış toz zerrecikleri gibi faydasız hale getirdik /boşa çıkardık. (Çünkü sâlih amel;Allâh’a îmân, ihlâs ve Muhammed-sallallâhu aleyhi ve sellem-’in sünnetine uygun olması gibi şartları yerine getirmezse kıyâmet gününde asla kabul olunmayacaktır)” [18]
Âyette geçen sâlih ameller, Allâh-azze ve celle-’ye ortak koşarak ölen kimsenin amelleridir. Allâh-azze ve celle ’nin izin vermediği bir şekilde, dinde olmayan yeni şeyleri dîne sokarak yapılan ameller de böyledir.
Bu ameller, Hz.Peygamber-sallallâhu aleyhi ve sellem-’in:
[ مَنْ أَحْدَثَ فيِ أَمْرِناَ هَذاَ ماَ لَيْسَ مِنْهُ فَهُوَ رَدٌّ ]متفق عليه
“Her kim, bu dînimizden olmayan bir şeyi ona ihdâs ederse, bilsin ki o amel ondan reddolun- muştur.” [19]
buyurduğu gibi, Allâh-azze ve celle-’nin temiz şerîatına uygun olmadığından dolayı, kıyâmet günü boşa gidecektir.
Bu kadın yazar, yardımın, fayda ve zarar vermenin, baş-
kasının değil de sadece kendisinin elinde olan Âlemlerin Rabbi Allâh’tan yüz çevirerek, Hz. Peygamber-sallallâhu aleyhi ve sellem-’e yönelip ondan yardım istemiş ve onu çağırmıştır. Hiç şüphe yok ki bu, çok büyük bir zulüm ve vahim bir şirktir.Oysa Allâh-azze ve celle-’nin:
[سورة غافر:الآية 60]

“Rabbiniz buyurdu ki:-Ey kullarım-Sadece bana duâ edin.İbâdeti de bana has kılın ki duânıza icâbet edeyim. Bana ibâdet etmekten ve beni ilâh olarak kabul etmekten kibirlenerek yüz çevirenler, hakîr ve zelîl bir şekilde cehenneme gireceklerdir.” [20]
buyurduğu gibi, sadece kendisine duâ edilmesini emret- miş, duâ edenin duâsını kabul edeceğini vâdetmiş, buna karşılık kibirlenerek bundan yüz çevireni de cehenneme koymakla tehdit etmiştir.
Bu âyet-i kerîme, duânın ibâdet olduğuna, kibirlenerek yüz çeviren kimsenin yerinin cehennem olduğunu gös- termektedir.
Kibirlenerek Allâh’a duâ etmekten yüz çevirenin hali bu olursa, Allâh-azze ve celle-’nin:[سورة البقرة: 186]
“-Ey Muhammed- Kullarım beni sana sorarlarsa, onlara de ki : Ben onlara yakınım. Duâ eden olursa, duâsına karşılık veririm. O halde, emirlerimi yerine getirerek ve yasaklarımdan da kaçınarak bana itaat edip inansınlar ki kendileri için faydalı olan dîn ve dünya işlerinde doğruyu bulsunlar.( Bu âyet-i kerîme, Allâh-azze ve celle-’nin kullarına ne kadar yakın olduğunu haber vermektedir. Bu yakınlık, O’nun izzet ve celâline yaraşır bir şekildedir.)” [21]
buyurduğu gibi; herkese yakın olan, her duâ edenin duâsı- na icâbet eden, her şeyin sâhibi ve her şeye kâdir olan Allâh olduğu halde, O’ndan yüz çevirerek başkasına duâ edenin hali nice olur?
Rasûlullâh-sallallâhu aleyhi ve sellem-sahîh bir hadîste şöyle buyurmaktadır :

اَلـدُّعـاَءُ هُـوَ الْعِبـاَدَةُ. رواه أبو داود والترمذي وابن ماجه وابن حبان

“ Duâ, ibâdetin tâ kendisidir.” [22]
Yine, Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- amcasının oğlu
Abdullâh b. Abbas -Allâh ondan ve babasından râzı olsun-’a şöyle
demiştir:

اِحْفَظِ اللهَ يَحْفَظْكَ ، اِحْفَظِ اللهَ تَجِدْهُ تِجاَهَكَ ،


إِذاَ سَأَلْتَ فاَسْأَلِ اللهَ وَ إِذاَ اسْتَعَنْتَ فاَسْتَعِنْ باللهِ . رواه الترمذي وغيره

“Allâh’ın dînini koru ki O da seni korusun. Allâh’ın dînini koru ki, yöneldiğin her yerde O’nu bulasın. Bir şey istersen Allâh’tan iste. Yardım dilersen Allâh’tan dile.” [23]
مَنْ مـَاتَ وَ هُـوَ يَـدْعوُ ِللهِ نِـداًّ دَخَلَ النـَّارَ . رواه البخاري
“Her kim duâsında, bir şeyi Allâh’a denk tutarak ölürse, cehenneme girer.) [24]

سُئِلَ النَّبِيُّ e أَيُّ الذَّنْبِ أعظم ؟


قاَلَ: أَنْ تَجْعَلَ ِللهِ نِداًّ وَهُوَ خَلَقَكَ. متفق عليه

“Hz. Peygamber-sallallâhu aleyhi ve sellem-’e günahların enbüyüğü hangisidir? diye soruldu.
Hz. Peygamber-sallallâhu aleyhi ve sellem-:“Seni yarattığı halde Allâh’a eş koşmandır.” buyurdu. [25]
hadîste geçen [ نِـدٌّ ] kelimesi, denk tutmak demektir.
Allâh’tan başkasına duâ eden veya ondan yardım isteyen veya ona adakta bulunan veya ona kurban kesen veyahut da bu sayılanların dışında ibâdet çeşitlerinden herhangi birisini O’nun dışında birisine yaparsa, bunlar ister pey- gamber, ister velî, ister melek, ister cin, ister put veya bunların dışında mahlukattan başka bir şey olsun Allâh’a eş koşmuş olur.Ama hayatta bulunan birisinden, gücü- nün yettiği maddî konularda yardım istemek, şirk değildir.
Bilakis bu, Allâh-azze ve celle-’nin Musa-aleyhisselâm-’ın kıssasın- da buyurduğu gibi, müslümanlar arasında yapılması câiz olan normal işlerdendir.
Buna örnek olarak şu âyetleri gösterebiliriz:

سورة القصص: 15]

“Musa’nın taraftarlarından olan adam, düşma- nına karşı kendisine yardım etmesi için Musa’- dan istedi.” [26]
Yine, aynı kıssada şöyle buyurmaktadır :

[سورة القصص: 21]

“Musa, Firavun’un şehrinden etrafı gözetleyerek korka korka çıktı.” [27]
Yine, insanın başına gelen ve birbirinden yardım isteme
durumunda kaldığı savaş ve benzeri hallerde, insan arka- daşlarından yardım ister.
Allâh-azze ve celle-Rasûlü Muhammed-sallallâhu aleyhi ve sellem-’e, kendisinin hiç kimseye ne bir yarar ne de bir zarar verebi-leceğini insanlara tebliğ etmesini emrederek şöyle buyur- maktadır : [سورة الجن:20-21]
“-Ey Muhammed- O kâfirlere de ki: Ben, sadece Rabbime ibâdet ederim. İbâdette, O’na hiç kimseyi ortak koşmam. - Ey Muhammed- Yine onlara de ki : Ben, sizden bir zararı giderecek veya size yarar sağ- layacak güce sâhip değilim.” [28] [سورة الأعراف: 188]
“-Ey Muhammed- de ki: Allâh -azze ve celle- dilemedikçe, kendime ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir kötü- lüğü kendimden uzaklaştırabilirim. Eğer gaybı bil- seydim, yararıma olan pek çok şeyi yapar, zararıma olan her türlü kötülükten de bana ulaşamadan korunurdum.Ben ancak , sizleri Allâh’ın azabından uyaran bir uyarıcı ve benim O’nun elçisi olduğumu tasdik eden, O’nun şerîatına göre yaşayan bir topluluk için, Allâh’ın sevâbını müjdeleyen bir müjdeci olarak sizlere gönderilmiş Allâh’ın bir elçisiyim.” [29]
Bu anlamda âyetler pek çoktur.Yukarıdaki âyette belirtil- diği gibi, Rasûlullâh-sallallâhu aleyhi ve sellem- ancak Rabbine duâ eder ve O’ndan yardım dilerdi. Bedir savaşında düşman-larına karşı Allâh’tan yardım ve imdât dilemiş:“Yâ Rabbi bana vadettiğini yerine getir ” diyerek ısrarlı bir şekilde duâ ediyordu.Hatta bu durumu gören Ebubekir-Allâh ondan râzı olsun- şöyle der:“Yeter Ey Allâh’ın Rasûlü! Şüphesiz ki Allâh sana vadettiğini yerine getirecektir.”
Bunun üzerine şu âyetler nâzil oldu

[سورة الأنفال: 9-10]

“Bedir günü, düşmanınıza karşı Allâh’tan yardım
istediğinizde Allâh, duânıza karşılık vererek «Sizlere gökten birbiri ardınca bin melekle yardım edece- ğim» dediği nimeti hatırlayın. Allâh, bu yardımı size, ancak zafer sevinci olsun, gönlünüz huzura kavuşsun ve Allâh’ın yardımından emîn olasınız diye yapmıştı. Yardım, sizin güçlü ve kuvvetli olmanızda değil sadece Allâh katındandır. Allâh mülkünde azîzdir. İşlerinde hakîmdir.” [30]
Allâh-azze ve celle-bu âyetlerde, O’ndan yardım istedikleri- mizi zikretmiş ve melekleri ile onlara yardım göndermek sûretiyle duâlarını kabul ettiğini haber vermiştir.Sonra da, yardımın meleklerden olmadığını ,sadece zafer ve güven ile müjdelemek için onlarla yardım gönderdiğini, yardımın kendi katından olduğunu açıklamıştır.
Allâh-azze ve celle-yine şöyle buyurmaktadır: [سورة آل عمران : 123]
“-Ey mü’minler- Şüphesiz ki Allâh-azze ve celle-, sayı ve silâhınız az olmasına rağmen Bedir savaşında düş- manlarınıza karşı size yardım etmiştir. O halde emirlerini yerine getirerek, yasaklarından da kaçı-narak Allâh’tan korkun.Umulur ki bu şekilde O’nun nimetlerine şükretmiş olursunuz.”[31]
Allâh-azze ve celle- bu âyette , savaşın yapıldığı gün Bedir’de onlara yardım edenin kendisi olduğunu açıklamıştır. Böy- lece Allâh’ın onlara bahşettiği silah ve kuvvet ile melekler vasıtasıyla gönderdiği yardımın zafer, müjde ve güven duygusu sebepleri olduğunu ancak zaferin bunlardan değil sadece ve sadece Allâh katından olduğunu belirtmiş- tir. Böyle olunca bu kadın yazarın veya bir başkasının her şeyin sahibi ve her şeye gücü yeten Âlemlerin Rabbini bırakıp da yardım ve zafer talebini Hz. Peygamber-sallallâhu aleyhi ve sellem-’e yöneltmesi nasıl câiz olur.?!
Şüphesiz ki bu, cehâletin en çirkini hatta şirkin en büyüğü- dür. Bu kadın yazarın, hâlis bir tevbe ile tevbe etmesi gere- kir. Bu da Allâh’ı yücelterek hâlisine olarak O’na itaat
etmek ve nehyettiği şeylerden sakınmak sûretiyle, yaptığı şeye pişman olup ondan vazgeçerek ve ona bir daha dönmemeye azmederek olur. Hâlis tevbe işte budur. Ancak üzerinde kulların hakkı varsa , o zaman tevbede dördüncü bir şey gerekir ki, o da hak sahibine hakkını iâde etmek veya ondan helâllık dilemektir.
Nitekim, Allâh-azze ve celle-kullarına tevbe etmelerini emretmiştir.Onların tevbelerini kabul edeceğini vadederek şöyle buyurmaktadır:

[سورة النور:31]

“Ey mü’minler!Hep birlikte Allâh’a dönün. Umulur ki dünya ve âhiret saadetini kaza- narak kurtuluşa erersiniz.”[32]
Hiristiyanlar hakkında ise şöyle buyurmaktadır :

[سورة المائدة: 74]

“Hıristiyanlar (Allâh hakkında söylediklerine tevbe ede- rek ve Allâh’tan bağışlanmalarını dileyerek) hala Allâh’a dönmüyorlar mı? Allâh,(tevbe edenlerin) günâhlarını bağışlayan, onlara acıyandır.” [33]

[سورة الفرقان: 68-69-70]


Yüce Allah diğer ayetlerde de şöyle buyurmuştur: (Furkan:68-70)
(Şura:25)
Rasulullah de bu konu da şöyle buyurmuştur:“İslam kendisinden önce olanları yıkar.Tevbe de, kendinden öncekileri siler.”Şirk tehlikesinin büyüklüğü ve en büyük günah olması,(insanların) bu kadın yazarın söylediklerine aldanıp kapılmaları endişesi ve Allah rızası için kullara nasihat etmenin vacip olması dolayısıyla bu küçük risaleyi yazdım.
Yüce Allah’ın bunu faydalı kılmasını, bizim ve bütün müslümanların durumunu ıslâh etmesini , bizi ve bütün müslümanları nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden korumasını niyaz ederiz.Şüphesiz ki O bunu gerçekleştirecek olan ve buna gücü yetendir.Allah’ın selatı ve selamı , kulu ve elçisi olan Peygamberimiz Hz. Muhammed ile âli ve ashâbi üzerine olsun ve onları iyilikle mükâfatlandırsın.




([1])Âl-i İmrân Sûresi: 126

([2]) Âl-i İmrân Sûresi: 160

([3]) Zâriyât Sûresi: 56

([4])Nahl Sûresi: 36

([5])Enbiyâ Sûresi: 25

([6]) Hûd Sûresi: 1-2

([7])Beyyine Sûresi: 5

([8]) İsrâ Sûresi: 23

([9])Zümer Sûresi:2-3

([10]) Ğafir/ Mü’min Sûresi: 14

([11]) Cin Sûresi: 18

[12]( Yûnus Sûresi: 106 )

[13]( Yûnus Sûresi: 106 )

15 ( Bakara Sûresi: 254 )




[15] ( Lokman Sûresi: 13)

[16]( Zümer Sûresi: 65 )

[17] ( En’am Sûresi: 88 )

[18] (Furkan Sûresi: 23 )

[19] ( Buhârî ve Müslim )

[20]( Ğâfir Sûresi: 60 )

[21]( Bakara Sûresi: 186 )

[22] ( Ebu Dâvûd., Tirmizî, İbn-i Mâce ve İbn-i Hıbbân )

[23]( Tirmizî ve başkaları rivâyet etmişlerdir.)

[24] ( Buhârî )

[25] ( Buhârî ve Müslim )

[26]( Kasas Sûresi: 15 )

[27] ( Kasas Sûresi: 21 )

29 ( Cin Sûresi: 20-21 )

30 ( A’raf Sûresi: 188 )

( Enfâl Sûresi: 9-10 )

[31]( Âl- İmrân Sûresi: 123 )

[32]( Nûr Sûresi : 31 )

[33] ( Mâide Sûresi : 74 )
 
halit bin velit Çevrimdışı

halit bin velit

Üyeliği İptal Edildi
Banned
İKİNCİ RİSÂLE
Abdulaziz bin Abdullah bin Bâz’dan , bu risaleyi görüp,işiten müslümanlara…Allah beni ve onları,dinine sarılma ve bu konuda sebat göstermede başarılı kılsın ; âmin
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.Bazı kardeşler cahil kimselerin önemli konularda Mesela, cinlere yalvarmak ve onlardan yardım dilemek,onlasra adak adamak, kurban kesmek ve benzeri gibi.Yüce Allah’tan başkasına duâ etmelerini ve yardım dilemelerini sordular.Yine bazı kimselerin “Ey yediler ,onu alıp cezalandırın !” sözü bunlardandır ki;bununla cin reislerinin yedisi kastedilmektedir. “Ey yediler!Ona şöyle yapın ;kemiklerini kırın,kanını için , ibretli şekilde işkence yapın !” derler.Yine bazılarının “ Ey öğle cini, ey ikindi cini, onu alıp cezalandırın ! sözide bunlardandır ve bu durum bazı güney bölgelerinde çokça görülmektedir.Peygamberler ve sâlih kimseler ile başkalarının ölülerine yalvarmak ve yardım dilemek de bu konu içine girmektedir.Bütün bunlar ve benzeri şeyler , İslâma bilgisizce ve kendisinden öncekileri taklid ederek bağlı olan kimselerden çıkmaktadır.Bazı kimseler,“Bu sadece dille söylenen bir şeydir ve biz ne bunu kastediyor ne de ona inanıyoruz.,”diyerek bu konuda gevşek davranırlar.Ayrıca, bu işleri yaptığı bilinen kimse ile evlenme, kestikleri hayvanların hükmü, ceneza namazlarının kılınması ve arkalarında namaz kılınmalarının hükmü de soruldu.Yine sadece hastanın tenine değen sarık,pantolon,başörtüsü ve benzeri şeylere bakıp kontrol etmekle, hastalığı ve sebebini bildiğini iddia eden kâhinlere ve sihirbazlara inanmanın hükmüde soruldu.
CEVAP:Hamd yalnız Allah’adır.Salât ve selâm,ondan sonra Peygamber gelmiyecek olan Hz. Muhammed ile âli,ashâbi ve kıyamet gününe kadar onların yolunda gidenlerin üzerine olsun.Muhakka ki Yüce Allah ünsanları ve cinleri,her şey dışın da yalnız O’na kulluk etmeleri;duâ yardım dileme , kurban adak ve vesâir ibadetlerini O’na tahsis etmeleri için yarattı.Bunun için Peygamberler gönderiponu tebliğ etmelerini emretti.Bunu açıklamak,ona davet etmek,insanların Allah’a ortak koşmaktanve Ondan başkasına kulluk etmekten sakındırmak için, en büyüğü Kuar’anı Kerim olan semâvi kitaplar indirdi.İşte islamın aslı,şeriat ve dinin esasıbudur ve Allah’tan baçka ilah olmadığına şahitlik etmenin manası da budur. Çünkü bunun anlamı, Allah’tan başka gerçek mabud yok demektir ve bu, Allah’tan başkasının ilah olmayacağına –yani Allah’tan başkasına kulluk edilmeyeceğini gösteriri ve diğer yaratıklara değil sadece Allah’a kulluk yapılması gerektiğini ispat etmektedir.Allah’ın kitabı ve elçisinin sünnetinde bu konuda ki deliller pek çoktur.Bunlardan şunları zikredebiliriz: (Zariyat:56)
(İsra:23)(Beyyine:5)(Mü’münün :60)(Bakara:186)
Yüce Allah bu ayetlerde insanları ve cinleri kendisine kulluk etmeleri için yarattığını ve kendisinden başkasına kulluk edilmemes
Ni hükmettiğini açıklamıştır.Burada hükmetmenini anlamı,“emretti ve gerekli kıldı”dır.Yüce Allah gerek Kur’anı kerimde gerek Rasulullah ‘in diliyle , kullarına , Rablerinden başkasına kulluk etmemelerini emretmiş ve gerekli kılmıştır.Cenabı Allah , duânın büyük bir ibadet olduğuna ve kibirlenipte onu yapmayanın cehenneme gireceğine açıkça belirtmiştir.Kullarına yalnız O’na yalvarmalarını emretmiş ve onlara yakın olup duâlarını kabul ettiğini haber vermiştir.Bundan dolayı bütün kulların sadece Allah’a duâ etmeleri gerekir.Çünkü dua bir çeşit ibadettir.ve insanlar onun için yaratılıp onunla emredilmiştir.(EN-AM:162-163)
Allah,Peygamberi’e kendisinin namazının , kurban kesmesinin,hayatının ve ölümünün hep alemlerin Rabbi Allah için olduğunu ve O’nun ortağı bulunmadığını insanlara haber vermesini emretmiştir.Ohalde kim Allah’tan başkası için kurban keserse ,tıp kı Allah’tan başkası için namaz kılmış gibi Allah’a ortak koşmuş olur.Çünkü yüce Allah namazı ve kurbanı yanyana zikretmiş ve bu iki ibadetin ortağı olmaksızın yalnız onun için yapılması gerektiğiğini haber vermiştir.Kendilerine yaklaşmak amacıyla Allah’I bırakıp da cinler, melekler,ölüler ve benzerleri için kurban kesen kimseye Allah lanet etsin.“İmam Ahmed’in hasen bir isnadla Tarık ibn Şihâp’tanrivayet ettiği hadiste ,Hz.Peygamber şöyle buyurmaktadır.“ İki kişi bir kavme uğradılar.Kavmin bir putu vardı.ve ona bir şey taktim etmeden kimse önünden geçmezdi.Bu iki adamada puta bir şey taktim edin dediler.Birincisi takdim edeceğim birşeyim yok dedi.Bunun üzerine bir kara sinek olsun taktim et dediler.O da takdim etti ve kendisini serbest bıraktılar.; bu yüzden cehenneme girdi.Diğerine de birşey takdim et,dediler.Ben Allah’tan başka hiçbir şeye kurban takdim etmem, diye cevap verince boynunu vurdular ve o adam bu yüzden cennetlik oldu.” O halde put ve benzeri bir şeyi bile kurban eden , müşrik olur da cehenneme girmeye müstehak olursa;cinlere, meleklere ve evliyaya dua eden, onlardan yardım dileyen ve onlara adak adayan , onlara kurban kesen ve bununla malının korunmasını veya hastasının iyileşmesini yahut hayvanlarının ve ekinlerinin selâmetini uman veyahut bunu cinlerin şerrinden koruyarak ya da buna benzer sebeblerle yapan kimsenin hali nice olur? Bu ve benzeri şeyleri yapan kimse , put için sinek kurban eden bu adamdan daha ziyade , müşrik olup cehenneme girmeye müstehaktır.
Bu konuda ki ayetlerden biri de şudur: “Sen dini yalnız kendisine hâlis kılarak Allah’a kulluk et.İyi bil ki gerçek din yalnız Allah’ındır.O’ndan başka veliler edinerek :“Biz bunlara sırf bizi Allah ‘a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz,” diyenlere gelince ;(Zümer :2-3) (Yunus:18)
Yüce Allah bu iki ayette müşriklerin , kendisinden ayrı olarak yaratılmışlardan veliler edindiklerini, kendisiyle birlikte duâ ,korku ümit,kurban ve adakve benzeri şekillerle, kullukta onları Allah’a ortak koştuklarını ve bu velilerin kendilerine tapanları Allah’a yaklaştırdıklarına, Allah katında kendilerine şefaat edeceklerine inandıklarını haber vermiştir.Yüce Allah daha sonra onları yalanlamış
ve batıllıklarını açıklamışonları yalancılar,inkârcılar ve müşrikler olarak isimlendirmiş;kendisini onların ortak koşmasından tenzih ederek şöyle buyurmuştur.“O,onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.”Böylece anlaşılmaktadır ki,bir kimse yalvarmasında bir meleği veya bir peygamberi yahut bir cini veyahut bir ağacı ya da taşı Allah’a ortak koşar ve onlardan yardım diler,adak adar veya kurban keser,bununla onun Allah katında şefaatçı olmasını ve kendisini Allah’a yaklaştırmasını umar yada hastasının iyileşmesini, malının korunmasını ,yolcusunun selametini ve benzeri şeyleri ümid eden kimse, bu büyük şirke düşmüş ve bu vehim belaya ducar olmuş olur ki;Allah bu gibiler hakkında şöyle buyurmuştur.(Nisâ:48) (Maide:72)
Kıyamet günü sadece tevhid ve ihlas ehli içindir.;şirk ehli için değildir.Nitekim Hz. Peygamber ‘e “Yâ Rasulullah,şefaatinle en bahtiyar olacak kimdir? Diye sorulduğunda: “Hâlis olarak yürekten’Lâilahe illallâh’diyen kimse buyurmuştur.Yine Rasulullah şöyle buyurmuştur.“Her peygamberin kabul olunan bir duâsı vardırve her Peygamber duâsını bu dünyada yapmıştır.Ben ise duânın kıyamet gününde ümmetime şefeat etmek için sakladım.İnşaallah ümmetimden Allah’a ortak koşmayan kimse ona nâil olacaktır.
Önceki müşrikler Allah’ın onların Rabbi yaratıcısı ve rızıklandırıcısı olduğuna inanıyorlardı.Ancak aynı zamanda Peygamberlere,velilere ,meleklere, ağaçlara ,taşlara ve buna benzeri şeylerede sarılıyor ve ayetlerde geçtiği gibi , Allah nezdinde şefeatlerini ve kendilerini O’na yaklaştırmalarını diliyorlardı.Allah ve Rasulullah bu konuda onları mazur görmedi.Bilakis Allah yüce kitabında onları redetti, kâfir ve müşrik olarak isimlendirdi ve bu ilâhların onlara şefaat edeceği ve Allah!a yaklaştıracağı iddialarını yalanladı.Rasulullah’ta onların bu şirkleri sebebiyle, Yüce Allah’ın şu ayeti ile amek ederek ,kulluklarını yalnız Allah için halis kılıncaya kadar onlarla savaştı.(Enfal:39)
Resulullâh’taşöyle buyurmuştur:Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun elçisi olduğuna şehadet edinceye, namazı kılıp zekatı verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum.İslamın suçlulara verdiği cezalar dışında ,bunu yaptıkları zaman kanlarını ve mallarını benden kurtarmış olurlar.Hesapları ise Allah’a aittir.
Rasulullâh ‘in Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet edinceye kadar”sözünün anlamı“eşi ve ortağı olmaksızın kulluklarını yalnız Allah’a yapıncaya kadar” anlamındadır.
Müşrikler cinlerden korkuyor ve onlara sığınıyorlardı.Allah’ta bu konuda şu ayeti indirmiştir: (Cin:6)Tefsir alimleri ayeti kerimedeki“ fe-zâduhumrahakan”sözünün anlamı hakkında ,yani korku ve dehşetlerini arttırırlardı”demişlerdir.Çünkü cin insanların ona sığındığını görünce kendi kendine böbürlenip kibirlenir.BU durum karşısında cinler, kendilerine olan kulluklarını ve sığınmalarını iyice arttırmak için, insanlara karşı dehşet ve korkutmalarını ziyadeleştirirler.Bunun yerine Allah eksiksiz âyet ve isimleriyle kendisine sığınmayı müslümanlara ihsan etmiştir.Bu konuda şu ayetleri indirmiştir: (Felak: 1) (Nas:1) Hz. Peygamber ‘de şöyle buyurmuştur:“Kim bir yerde konaklar da Allah’ın yarattığı şeylerin şerrinden O’nun eksiksiz ayet ve isimlerine sığınırım derse,o konakladığı yerden ayrılıncaya kadar hiçbir şey ona zarar vermez.”
Kurtuluşa ermek ve dinini korumak, büyük ve küçük her türlü şirkten selâmete ermek isteyen kimse ,zikredilen ayet ve hadislerden ;ölülere , meleklere ,cinlere ve onlardan başka diğer mahluka bağlanmak ve onlara duâ etmek, onlara sığınmak ve benzeri şeyleri yapmak;câhiliye devri müşriklerinin amelleri ve Yüce Allah’a karşı yapılan en çirkin şirklerdir.Bunları terk edip sakınmak ve terk edilmesini tavsiye etmek ,insanlardan onu yapana ve bu gibi şirk işlerini yaptığı bilinen kimselere karşı çıkmak vaciptir.Bu işten yüce Allah’a tevbe ettiğini ilan edinceye ve duâ ile ibadetini yalnız Allah için hâlis kılıncaya kadar böyle bir kimse ile evlenmek ve kestiğini yemek ,ceneza namazını kılmak ve arkasında namaz kıolmak caiz değildir.Zira Hz. Peygamber “Dua ibadetin ta kendisidir.” Başka bir rivayette “Dua ibadetin özüdür ”buyurduğu gibi;duâ ibadetin ta kendisidir,hatta özüdür.Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur.(Bakara:221)
Yüce Allah ,onlar kulluklarını yalnız Allah için hâlis kılıp Rasulullah’ın getirdiği şeyleri tasdik ve onun yoluna tabii olmak suretiyle iman edinceye kadar; putlara ,cinlere, meleklere ve benzeri şeylere tapan müşrik kadınlarla evlenmeyi müslümanlara yasaklamıştır.Aynı şekilde, onlar kulluklarını yalnız Allah için hâlia kılmak ve Rasulullah’I de tastik edip ona tabii olmak suretiyle iman edinceye kadar ,müşrik erkeklerin müslüman kadınlarla evlaendirilmelerini de yasaklamıştır.Yüce Allah inanan bir cariyenin ,güzelliği ve tatlı dili sebebiyle kendisine bakanın ve sözünü işitenin hoşlanacağı müşrik hür bir kadından daha iyi olduğu ; yine inanan bir kölenin, yakışıklılığı ve güzel konuşması ,ceserati ve benzeri özellikleri sebebiyle onun işitenin ve ona bakanın hoşlanacağı müşrik bir adamdan daha hayırlı olduğunu haber vermiştir.Sonra yüce Allah “onlar Cehenneme çağırıyorlar” ayeti ile bu fazilet ve üstünlüğün sebeblerini açıkça izah etmiştir.Ayette Allah’a ortak koşan kadın ve erkekler kastedilmiştir.Çünkü onlar , sözleri amelleri hal ve gidişleri ,ahlakları ile cehennem davetçileridir.Ama inanan erkek ve kadınlar,ahlakları, amelleri,hal ve gidişleri ile cennet davetçileridir.Ohalde ,müslümanlarla müşrikler nasıl bir olabilir?Ulu ve yüce Allah,münafıklar hakkında şöyle buyurmuştur: (Tevbe :84)
Yüce Allah bu ayeti kerimede , Allah’I ve Peygamberini inkar etmelerinden dolayı münafık ve kâfirin ceneze namazının kılınmayacağını açıklamıştır.Aynı şekilde arkalarında namaz kılınmaz. Küfürleri, kendilerine güvenilmemesi ve onlar ile müslümanlar arasında ki büyük düşmanlıktan dolayı,müslümanlarada imam olamazlar.
İyi ameller şirk ve küfürle beraber bulunamıyacağı için namaz ve ibadet ehli değildirler.Allah’tan bizleri bu duruma düşmekten korumasını niyaz ederiz.
Ulu ve yüce Allah , ölü hayvan eti ve müşriklerin kestiklerinin haramlığı hakkında şöyle buyurmuştur.(En-am:121) Ulu ve yüce Allah müslümanlara ölü hayvan eti ile Allah’a ortak koşanın kestiklerini yemeyi yasaklamıştır.Çünkü müşrik pistirve üzerine Allah’ın ismini zikretse bile onun kestiği ölü eti hükmündedir.Zira o kimsenin Allah’ın adını anmasının hükmü yoktur,batıldır.Çünkü Allah’ın adını anmak bir ibadettir ve müşrik kimse Yüce Allah’a tevbe edinceye kadar;onun şirki, yaptığı ibadeti boşa çıkarır.Ancak şu ayette Yüce Allah buyurduğu üzere,Kitap ehlinin yiyeceklerini mübah kılmıştır.(Maide:5)Çünkü onlar semavi bir dine bağlıdırlar ve bu konuda yalancı olsalarda kendilerinin Musa ve İsa’ya tabi olduklarını iddia ederler.Allah bütün insanlara Hz. Muhammed ‘I göndermekle, onların dinini neshedip hükümsüz kılmıştır.Fakat Allah, yüce bir hikmet ve gözettiği bazı sırlar sebebiyle Kitap ehlinin yiyeceğini ve kadınlarını bize helal kılmıştır ki;ilim ehli bu sırları açıklamıştır.Fakat putperestler ile peygamberlerin, velilerin ve başkalarının ölülerine tapan müşriklerin durumu bunun aksinedir.Çünkü müşriklerin dinlerinin aslı olmadığına şüphe yoktur.Bilâkis bu din esastan batıldır.,mensuplarının kestikleri ölü mesabesindedir ve yenmesi de câiz değildir.
Bir kimsenin diğerine “seni cin çarpsın ” “seni cin alıp götürsün” “Şeytan seni alıp uçursun” demesine ve buna benzer sözlere gelince ;bu sövme ve küfretme konusuna girer.Diğer sövme ve küfretme çeşitlerinde olduğu gibi bunların da müslümanlar arasında yapılmasıda câiz değildir.Bu sözleri söyleyenlerin; cinlerin , Allah’ın izni ve iradesi olmaksızın insanlara herhangi birşey yapabileceğine inanması hariç,bunun şirkle herhangi bir ilgisi yoktur.Her kim cinler ve diğer mahlukat hakkında böyle bir şeye inanırsa, o kimse bu inancı sebebiyle kâfir olur.Çünkü her şeyin sahibi , her şeye gücü yeten fayda ve zarar veren ancak Allah’tır.O’nun müsadesi, iradesi ve taktiri olmaksızın hiç birşey olmaz.Yüce Allah da Hz. Peygamber ‘e bu büyük esası insanlara haber vermesini emrederek şöyle buyurmuştur.(Â’raf:188)İnsanların efendisi ve en üstünü olan Hz. Peygamber Allah’ın dilediği dışında kendi nefsine fayda ve zarar vermeye kadir değilse ,ondan başka diğer insanlar nasıl kadir olabilir?Bu anlamda ki ayetler çoktur.
Kâhin sihirbaz ve müneccimler ve benzeri gibi,gaibten haber verenlere herhangi birşey sormaya gelince ;bu meşru olmayıp caiz de değildir.Onlara inanıp tasdik etmek çok daha kötü ve çirkindir.Hatta Hz. Peygamber’in şu hadisinden dolayı küfrün şubelerinden biridir:“Kim bir kâhine gider de ondan bir şey sorarsa,kırk gün onun namazı kabul olunmaz.”Hadisi Müslim Sahihinde rivayet etmiştir.Yine Müslim Sahihinde Muaviye ibn-i el-Hakem es-Sülemi(radıyallahu anh)dan ,Hz. Peygamber ‘in kâhinlere gidip onlara soru sormayı yasakladığını rivâyet etmiştir.Sünen müellifleride Hz. Peygamber ‘in şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:“Bir kâhine gidipte ona inanan kimse ,Muhammed ‘e nâzil olan şeyleri inkâr etmiş olur.”Bu anlamdaki hadisler pek çoktur.Yukarıda geçtiği özere ,Hz. Peygamberin ondan menetmesi ve sakındırması sebebiyle ;ister tıp ismiyle veya başka bir isimle olsun , gaibten haber verme işleriyle uğraşan ve müslümanlardan gerçeği gizleyip onları aldatan kâhin , müneccim vesair sihirbazlara soru sormaktan müslümanların sakınması gereklidir. Hasta erkeğin sarığını veya hasta kadının başörtüsünü veyahut buna benzer birşeyini kokladığında, tıp adına bilinmeyen durumları bildiğini iddia ederek hastanın sarığını ve benzeri eşyalarını koklamakta bununla ilgili bir delil olmadığı halde bu erkek veya kadın hasta , şöyle yaptı böyle yaptı diyerek gaybden haber veren insanlarda bu sınıfa girer.Şüphesiz bundan maksat insanların ,kendisinin tıp bilgisi olduğunu ,hastalık çeşitleri ve sebeblerini bildiğini söyletmesi amacıyla halkı aldatmaktır.Bazan onlara bir takımilaçlar verir ve Allah’ın takdiri ile hasta tesadüfen iyileşir.;insanlarda hastanın onun verdiği ilaçlar sayesinde iyileştiğini sanırlar.Bazende hastalık,tıp ile ilgili bilgisi olduğunu iddia eden bu kimseye hizmet edin ve gayba dair bildiklerini ona haber veren bazı cin ve şeytanlar sebebiyle de olabilir.O adam bu cin ve şeytanların verdikleri haberlere dayanır,onların istedikleri birtakım ibadetlerle cin ve şeytanları memnun eder;onlarda bu hastadan uzaklaşırlar ve ona verdikleri bu eziyete son verirler.Cinler , şeytanlar ve onları kullananlarla ilgili bu gibi şeyler bilinen olaylardır.
Müslümanların bundan sakınmaları ve terkedilmesini tavsiye etmeleri, bütün işlerinde de Yüce Allah’a güvenip O’na tevekkül etmeleri gerekir.Dinin müsade ettiği okuyup üflemede,mübah olan ilaşları kullanmada ,akla ve duyguya dayanan yollarla hastayı muayene edip kesin teşhis koyan doktorlara giderek tedavi olmakta bir mahzur yoktur.Nitekim Hz. Peygamber ‘de sahih bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Allah her hastalığın çaresini de yaratmıştır.Bu çareyi bilen bilir,bilgisiolmayan bilmez.”Başka bir hadiste şöyle buyurmuştur:“Her hastalığın ilacı vardır.Hastalığın ilacı bulunduğunda Allah’ın izniyle hasta iyileşir.”Diğer bir öhadiste ise şöyle buyurmuştur:“Allah’ın kulları tedavi olun. Ancak haram ile tedavi olmayın “Bu anlamdaki hadisler pek çoktur.
Yüce Allah’tan bütün müslümanların durumlarını düzeltmesini,kalblerini ve bedenlerini bütün kötülüklerden korumasını , hidayet üzere birleştirmesini ,bizleri ve onları fitnelerin saptırması ile şeytana ve ona tabii olanlara itaat etmekten korunmasını niyaz ederiz.Şüphesiz Oherb şeye gücü yetendir.Güc ve kudret , ulu ve yüce Allah’tandır.Allah kulu ve elçisi Peygamberimiz Muhammed’e ve O’nun âline ve ashabına salâtu selâm etsin ve mübarek kılsın.
 
halit bin velit Çevrimdışı

halit bin velit

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ÜÇÜNCÜ RİSALE
Abdulaziz ibn Abdullah ibn Baz’dan, Muhterem kardeşimiz(….)’e Allahbütün hayırlı şeylerde onu başarılı kılsın;âmin.
Allah’ın selâmı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Allah sizi hidayete erdirsin;değerli mektubunuzu aldım.Mektupta yazdıklarınızdan anlaşıldığına göre memleketinizde,Allah’ın onlarla ilgili hiç bir delil indirmediği, kimi bid’at ve kimi şirk olan ‘zikirler’ e bağlanıpsarılan insanlar varmış.Bunları da mü’minlerin emiri Ali ibni Talib(radıyallahu anhu) ile başka kimselere nisbet ediyorlarmış.Bunun kendilerini Allah’a yaklaştırdığını zanederek,zikir meclislerinde veya akşam namazından sonra mescidlerde bu zikirleri okuyorlarmış.
Messelâ,“Ey Allah’ın adamları!Allah hakkı için , Allah’ın yardımıyla bize yardım edin ve Allah’ın izniyle yardımcı olun.” Gibi sözleri;“Ya aktâb (kutuplar), ya evtâd, ya seyyidler,ey medet sahipleri bize yardım edin ! Allah için şefaatçı olun. Bu kulunuz ayrılmaksızın durup kapınızda bekliyor, kusurundan endişe ediyor.Medet ya Rasulullah ! Sizden başka gidecek kimsem yok. Arzumu ancak siz yerine getire bilirsiniz.Siz Allah’ın en hayırlı kullarısınız ; şehitlerin efendisi Hz. Hamza hürmetine! Sizden bize yardım edecek olanlar hürmetine !Duâmıza karşılık ver,Ya Rasulullah !gibi sözleri;“Allah’ım senin yüce sırlarının ortaya çıkması ve rahmani nurlarının yayılması için vesile kıldığın ve bu suretle Rabbani makamın vekili ve senin zati sırlarının hjalifesi olana salât eyle…” gibi sözleri bu zikirdendir.
Siz bu sözlerden hangisinin bid’at hangisinin şirk olduğunun açıklanmasını;bu duâ ile duâeden imamın arkasından namaz kılmanın sahih olup olmadığını açıklamasını istiyorsunuz.Bütün söyledikleriniz anlaşılmıştır ve cevabı da şöyledir:
Hamd yalnız Allah’adır.Sâlat ve selamda ondan sonra Peygamber gelmiyecek olana, âline, ashabına ve kıyamete kadar onun hidayeti ile hidayete erenlerin üzerine olsun.
Bil ki –Allah seni başarılı kılsın-yüce Allah, başka şeylere değil, ortak koşmaksızın yalnız kendisine kulluk edilmesi için yaratıkları yaratmış ve Peygamberler göndermiştir.(Onlara selât ve selam olsun)Nitekim Allah’ta bu konuda şöyle buyurmuşturZariyat:56)
Kulluk Allah’ın ve Elçisi’nin emrettiklerini yapmak ve yasakladıklarını terketmek suretiyle, Yüce Allah ve elçisi Muhammed’e itaat etmektir.
Bu da Allah ve Rasul’ une iman , amelleri ihlas ile sırf Allah için yapmak, bununla birlikte Allah’I son derece sevmek ve O’na son derece boyun eğmekten kaynaklanmalıdır.Nitekim Allah şöyle buyurmuştur: (İsra:23)
Yani yalnız ona kulluk yapılmasını emretti ve gerekli kıldı.Yüce Allah yine şöyle buyurmuşturFatiha:1-5)
Yüce Allah bu ayetlerle, yalnız kendisinin kulluk edilmeye ve yardım istemeye lâyık olduğunu açıklamıştır.Yine Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurmuştur: (Zümer:2-3) (Mü’min:14) (Cin:18)
Bu anlamda ki ayetler pek çoktur. Ve hepside kulluk konusunda Allah’ın tek kılınması gerktiğine delâlet etmektedir.Bütün çeşitleriyle birlikte duânın ibadet sayıldığı bilinmektedir.Gerek bu ayeti kerimelerle, gerek bu anlamda ki diğerleriyle amel ederek bir insanın Rabb’inden başkasına dua etmesi ve O’ndan başka birisinden yardım dileyip ona yalvarması caiz değildir.Ancak bunlardan başka diğer normal maddi işlerde ve durumlarda, halen hayatta olan bir insandan gücünün yettiği şeyi istemek caizdir.Çünkü bunlar ibadet değildir.Bilakis gücünün yettiği normal durumlarla ilg
İli olarak insanın hayatta olan bir kimseden yardım istemesi Kur’an ,sünnet ve icma ile câizdir.Meselâ;Oğlunun,hizmetçisinin köpeğinin veya buna benzer bir şeyin başına gelen kötülüğü uzaklaştırma konusunda bir kimseden yardım dilenmesi veya yalvarılması gibi… Yine insanın hayatta ve yakınında olan güşlü bir insandan veya uzaktan olan birinden, yazışma ve benzeri maddi vasıtalarla haberleşerek, evinin yapılması yahut arabasının tamiri ve benzeri şeylerde yardımını istemesi bu kabildendir.(Kısas:15)
Cihad ,savaş ve benzeri şeylerde ünsanın yakınlarından yardım istemesi de böyledir.Fakat ölüler, cinler, melekler, ağaçlar ve taşlardan yardım istemeye gelince, bu enbüyük şirktir.ve ilk putperest müşriklerin Uzza,Lat ve diğer putlarına karşı yaptığı amellerdendir.Hastaları iyileştirmek, kalpleri hidayete kavuşturmak , cennete girmek ,cehenner3mden kurtulmak ve benzeri gibi Allah’tan başkasının gücünün yetmediği şeylerde, veli olduğuna inanılan hayattaki bir kimseden yardım dilemek ve istemekte bunu gibidir.Daha önceki ayetlerel birlikte bu anlamda ki diğer bütün ve hadisler,her konuda kalplerin Allah2a yöneltilmesi ve kulluğun yalnız kulluğun Allah’a has kılınması gerektiğine delâlet etmektedir.Çünkü daha önceki ayetlerde geçtiği üzere, kullar bunun için yaratılmışlar vr bununla emrolunmuşlardır.Şu ayetlerde Allahu teala bu konuda şöyle buyurmaktadırNisâ:36) (Beyyine:5)
Muaz (radıyallahu anhu)’nun rivayet ettiği hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:“Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, hiçbir şeyi ortak koşmaksızın O’na kulluk etmeleridir. ”Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.İbni Mes’ud (raduyallahu anhu) dan rivayet edilen bir hadiste ise Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur.“Allah’a ortak koştuğu halde ölen kimse cehenneme girer.”Hadisi Buhari rivayet etmiştir.Buhari ve Müslimde ibni Abbas (radıyallahu anhu) dan rivayet edilen hadiste, Hz. Peygamber Muaz’I Yemen’e gönderdiğinde ona şöyle buyurmuştur:“Sen Kitap ehlinden bir kavme gideceksin.Onlara ilk davetin Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmelerini istemek olsun”Diğer bir rivayette: “Onları Allah’tan başka İlah olmadığına ve benim Allah’ın elçisi olduğuma şehadet etmeye davet et.”Buharinin başka bir rivayetinde ise “Onları Allah’I birlemeğe davet et.”şeklindedir.Sahih Müslim’de Tarık ibn üşeym el-Eşçai(radıyallahu anhu)dan rivayet edilen hadiste, Hz.Peygamber şöyle buyurmuştur:“Allah’ı birleyip Allah’tan başka kulluk yapılan şeyleri inkâr edilen kimsenin malı ve canı haram olur;hesabı ise Allah ezze ve Celle’ye aittir.”Bu anlamda ki hadisler pek çoktur.
İslam dininin aslı ve esası, her şeyin başı ve farzların en önemlisi, insanlarla ve cinlerin yaratılmasının ve bütün Peygamberlerin (onlara salât ve selam olsun ) gönderilmesinin hikmeti işte bu tevhiddir.Nitekim buna teşkil eden ayetler daha önce geçmişti.Bu ayetlerden biride şudur.(Zariyat:56)Yüce Allah’ın şu ayetleride bu konuda ki delillerdendirNahl:36 ) (Enbiya:25)Yüce Allah Hz. Nuh,Hud, Salih ve Şuayb’ın (onlara selat ve selam olsun kavimlerine)(Â’raf:59) dediklerini bildirmektedir.Yukarıda ki iki ayetin de delâlet ettiği gibi bu bütün peygamberlerin davetidir.Peygamberelerin düşmanları onların kendilerine, yalnız Allah’a kulluk etmelerini ve O’ndan başka taptıkları putları terketmelerini emrettiklerini itiraf etmişlerdir.Nitekim yüce Allah Ad kıssasında onların Hud (aleyhi’s-selam)a: “Ya demek sen de bize yalnız Allah’ kulluk etmemizi ve atalarımızın taptıklarını bırakmamızı söylemek için mi geldin?(Â’raf:70)dediklerini bildirmektedir.Yüce Allah Peygamberimiz Muhammed onları yalnız Allah’kulluk etmeye ve ondan başka taptıukları melekler,veliler ,putlar,ağaçlar ve benzeri şeyleri terketmeğe davet ettiğinde Kureyşlilerin şöyle dediklerini bildirmiştir: (Sad:5) Saffat suresinde de onların şöyle dediğini bildirmiştir: (Saffat:35-36) Bu anlamdaki ayetler pek çoktur.
Allah beni ve seni ,dini konularda bilgi ve alemlerin Rabbi hakkında basiret sahibi olmakta başarılı kılsın ;yukarıda ki ayet ve hadislerden ,sualinde belirttiğin bu duaların ve yalvarma şekillerinin hepsinin enbüyük şirk çeşitlerinden olduğunu anlamışsındır.Öünkü hepside Allah’tan başkasına kulluktur ve Ondan başkasının güç yettiremediği konularda ölülerden ve gâib olan kimselerden yardım istemedir.Bu ise önceki put perestlerin şirkinden daha çirkindir.Çünkü eski putperestler sadece bolluk zamanlarında Allah’a ortak koşuyorlar, fakat sıkıntılı zamanlarında kulluğu yalnız Allah’a has kılıyorlardı.Zira başkasının değil, ancak yüce Allah’ın onları sıkıntıdan kurtarabileceğini biliyorlardı.Nitekim yüce Allah O müşrikler hakkında apaçık kitabında şöyle buyurmuştur.(Ankebut:65)(İsra :67)
Şimdiki müşriklerden biri şöyle diyebilir:”Biz onların bizzat kendilerinin bize fayda verdiklerinin ve hastalarımızı iyileştirdiklerini yahut bizzat yarar ve zarar verdiklerini iddia etmiyoruz;biz ancak bu konularda Allah nezdinde bize şefaatçı olmalarını diliyoruz.”
Bu kimseye şu cevap verilir:
Önceki kâfirlerin maksadı ve niyetleride buydu.Onlar da putların bizzat yarattığını, rızıklandırdığını,yarar ve zarar verdiğini söylemiyorlardı.Nitekim Allah’ta Kur’an’da onlarla ilgili olarak zikrettiği ayetlerde bu hususu rededmiş ve onların sadece putların şefaatini, nüfuzlarını ve kendilerini Allah’a yaklaştırmalarını istediklerini belirtmiştir.Nitekim yüce Allah Yunus Suresinde şöyle buyurmuşturYunus:18)
Allah bu ayetlerde müşriklerin kastettikleri anlamda bir şefaatöının ne gökte , ne yerde varolduğunu bilmediğini açıklamıştır.Allah’ın varlığından haberdar olmadığı bir şey ise yok demektir.Çünkü Allah’a gizli olan hiçbir şey yoktur.Allah Zümer Suresinde deZumer:1-3) buyurmuş ve ibadetin yalnız kendisine yapılacağını ve kulların ibadeti yalnız kendisine halis kılmaları gerektiğini açıklamıştır.Çünkü ibadeti yalnız kendisine halis kılması için Allah’ın Hz.Peygamber ‘e verdiği emir, herkesi kapsayan bir emirdir.Bu ayetteki din kelimesi, ibadet anlamındadır.Daha önce geçtiği üzere ibadet;Allah’a ve Hz.Peygamber’e itaat etmek demektir.Dua yalvarış korku ümit kurban ve adak ibadet konusuna girdiği gibi, Allah ve Elçisinin yapılmasını emrettiği namaz, oruç ve diğer şeyler de buna girer.Daha sonra aynı ayetin devamında Allah şöyle buyurmuşturZumer:3)
Yüce Allah bu ayeti kerimede kâfirlerin sadece kendilerini Allah’a yaklaştırmaları için O’nu bırakıp da putlara taptıklarını açıklamıştır.Eski olsun yeni olsun , kafirlerin kastettikleride işte budur.Fakat Allah şu ayette bunu redetmiştir.“Şüphesizki Allah , ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir.Doğrusu Allah yalancı inkârcı olan kimseyi doğru yola iletmez.Yüce Allah putların onları Allahâ yaklaştırdığı iddialarının yalan olduğunu ve onlara ibadet ettikleri için küfre düştüklerini açıklamıştır.Böylelikle kendisine zerre miktarı anlayış bulunan kimse önceki kâfirlerin küfür sebebinin peygamberleri , velileri , ağaçları taşları ve diğer yaratıkları kendileri ile Allah arasında şefaatçı edinmeleri olduğunu ve nasıl vezirler krallar nezdinde şefaatçi olursa putların da Allah’ın izin ve rızası olmaksızın onların ihtiyaçlarını gidereceklerine inandıklarını bilir.Böylece onlar Allah’I krallar ve devlet başkanları ile kıyaslamışlar ve nasıl kral ve devlet başkanı nezdinde bir ihtiyacı olan kimse onun yakın adamlarını ve vezirlerini aracı kılıyorsa biz de O’nun peygamberlerine velilerine kulluk yaparak Allah’a yaklaşıyoruz demişlerdir.Bundan daha batıl bir şey olamaz Çünkü yüce Allah’ın benzeri yoktur yarattıkları ile kıyaslanamaz Şefaatçı olmasına izin verdiği kimseler dışında O’nun nezdinde hiç kimse şefaatçı olamaz ancak tevhid ehline şefaat edilir.O Yüce Allah her şeye gücü yeten , herşeyi bilen ve merhametli olanların en merhametlisidir.Hiç kimseden çekinmez ve korkmaz.Çünkü krallar ve devlet başkanlarının aksine, kulları üzerine galip ve istediği şekilde tasarruf sahibi olan Yüce Allah’tır.Halbuki kralların herşeye gücü yetmediği gibi onlar her şeyide bilemezler.Bu yüzden güçlerinin yetmediği aciz kaldığı konularda vezirleri, askerlerinin ve yakın adamlarının yardımına muhtaçtırlar.Aynı zamanda onlar,ihtiyacı olan kimselerin ihtiyaçlarının kendilerine iletilmesine muhtaç oldukları gibi, vezirleri veya yakın adamlarından birinin o kimse hakkında şefaat dilemesine veya kendisini razı etmesine muhtaçtır.Ulu ve yüce Rab ise bütün yaratıklarından hiçbirine muhtaç değildir ve kullarına karşı annelerinden daha merhametlidir.O adâletli hakimdir ve hikmeti, ilmi ve kudreti gereği her şeyi yerlerine koyar.Bu yüzden herhangi bir açıdan O’nun yarattıklarıyla kıyaslanması caiz değildir.Bundan dolayı yüce Allah kitabında müşriklerin, kendisinin yaratan rızıklandıran, herşeyi yöneten, darda kalana yardım eden, başlarında ki köyülüğü gideren, yaşatan ve öldüren olduğunu ve buna benzer fiillerini kabul ettiklerini açıklamıştır.
Fakat yüce Allah’ın aşağıda ki ayetlerde buyurduğu gibi peygamberlerle müşrikler arasında ki çatışma kulluğun yalnız Allah’a has kılınması hakkında dır.Nitekim Allah’u teala şöyle buyurmuşturZuhruf:87) (Yunus:31)Bu anlamda ki ayetler pek çoktur.
Peygamberlerle ümmiler arasındaki çatışmanın, kulluğun yalnız Allah’a has kılınması ile ilgili olduğunu gösteren ayetleri zikretmiştik.Keza Yüce Allah şöyle buyurmuşturNahl:36)
Bu anlamda gelen daha başka ayetlerde vardır.Yüce Allah kitabın bir çok yerinde şefaat konusunu açıklamış ve Bakara Suresinde şöyle buyurmuşturBakara:225)Necm Suresinde şöyle buyurmuştur.(Necm:26)Meleklerin özellikleri ile ilgili olarak Enbiya suresinde şöyle buyurmuşturEnbiya:28) Ulu ve yüce Allah kullarının küfrüne değil şükretmesine razı olduğunu haber vermiştir.Şükretme, O’nun birliğine inanma ve emrettiklerini yerine getirmekle olur.Nitekim yüce AllahZümer Suresinde şöyle buyurmuşturZumer:7)
Buharinin Sahihinde Ebu Hureyre’den rivayet edilen hadiste:“Ya Rasulallah!Şefaatinle en bahtiyar olacak kimdir? Diye sorulduğunda ;Hz.Peygamber şöyle buyurdu:“Yürkten halis olarak ‘La ilhe illallâh’(Allah’tan başka ilah yoktur)diyen kimse Diğer bir rivayette ‘yürekten ’yerine candan buyurmuştur:Her peygamberin kabul olunan bir duası vardır. Ve her peygamber duasını dünyada yapmıştır.Ben ise duamı,kıyamet gününde ümmetime şefaat etmek için sakladım.İnşaallah ümmetimden Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmayan kimse ona nail olacaktır.”Bu anlamda ki hadisler de pek çoktur.Yukarıda zikrettiğimiz bitin ayet ve hadisler,ibadetin yalnız Allah’a yapılması gerektiğine,Allah dışında, ne peygamberlere ne de başkalarına herhangi bir surette ibadet etmenin caiz olmadığına ve şefaatın da ulu ve yüce Allah’a ait olduğuna delil teşkil etmektedir.Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuşture ki: Bütün şefaat Allah’ın iznine bağlıdır.(Zümer:44)Bir kimse,ancak Allah’ın şefaatçıya şefaat yetkisi vermesi ve şefaat edilenden razı olmasından sonra,şefaate nâil olabilir.Daha önce geştiği üzere,
Allah da ancak tevhid inancına razı olur.
Müşriklere gelince, Yüce Allah’ın buyurduğu üzere onların şefaatten nasibi yokturMüddesir:48) (Mü’min:18) Yüce Allah’ın buyurduğu üzere , mutlak manada kullanıldığında zulumdan kasıt şirktir.(Bakara:254) Şüphesiz şirk büyük zulümdür.(Lokman :13)
Bazı tarikatçıların mescidlerde ve diğer yerlerde söyledikleri, “Allah’ım!Senin yüce sırlarının ortaya çıkmasıiçin sebeb ve rahmani nurlarının yayılması için vesile kıldığın, bu suretle Rabbani makamın vekili ve senin zati sırlarının halifesi olan kimseye salât eyle.”demeleriyle ilgili sorunuza gelince;
Bu sorunuzun cevabı şöyledir: Bu ve benzeri sözler,Peygamberimiz Muhammed ‘in aşağıda ki hadis de sakındırdığı, zorlama ifrat (aşırılık)a dahildir.Müslim’in Sahih’inde Abdullah ibn Mes’ud radıyallahu anh’dan rivayet edildiği hadiste, Rasulullah şöyle buyurmuştur.“Dinde aşırı gidenler helak oldu!Ve bu sözü üç defa tekrarladı.”
İmam el Hattabi “el-mütenatti”(aşırı gidenler)kelimesi akıllarının emrettiği konulara dalan, kendilerini ilgilendirmeyen mes’elelere giren kelamcıların mezhebi üzre birşeyi fazla kurcalayıponu araştırmada gereksiz yere aşırı giden anlamına gelir.” demiştir.
Ebu’s Saâdat İbnül-Esir onların “sözde ileri gidip haddi aşan ve var güçleriyle avaz avaz bağıran kimseler olduğunu, kelimenin (en- Nat) kelimesinden alındığını ve onun da ağzın üst damağı olduğunu; daha sonra sözde ve fiilde haddi aşan herkes için kullanıldığını belirtmiştir.
Dil bilginlerinden olan bu iki bilginin söylediklerinden sen ve zerre miktarı basiret sahibi olan herkes anlar ki, peygamberimiz ve efendimiz Rasulullah den gelen ve kendisine nasıl salât ve selam etmemiz gerektiğini gösteren sahih rivayetleri araştırmaktır.Kişi böyle yaparsa , başka türlü salat ve selama ihtiyaç hissetmez.
Sözleri Buhariye ait olup Buhari ve Müslim’in Sahihlerinde Ka’b ibni Ucra dan rivayet ettikleri bir hadiste sahabe:“Ya Rasulallah! Sana selat getirmekle emrolunduk. Peki sana nasıl selat getirelim?”diye sorduklarında,onlara şöyle demelerini buyurmuştur:“Allahım! İbrahim’e ve İbrahim ailesine rahmet ettiğin gibi Muhammed’ Muhammed’e ve ailesine de rahmet et.Şüphesiz sen övülmüş ve yücesin.İbrahime ve İbrahim ailesine bereket verdiğin gibi Muhammed’e ve Muhammed ailesinede bereket ver. Şüphesiz sen övülmüş ve yücesin.”
Buhari ve Müslim’de Ebu Hâmid es-Sâidi radıyallahu anh dan rivayet edilen hadiste, sahâbe:“Ya Rasulallah! Sana nasıl salât getirelim?” diye sorduklarında, onlara şöyle demelerini buyurmuştur:
Allah’ım İbrahim ailesine rahmet ettiğin gibi Muhammed ile hanımlarına ve nesline de rahmet et.İbrahim âilesine bereket verdiğin gibi Muhammed ile hanımlarına ve nesline de bereket ver.Şüphesiz sen övülmüş ve yücesin.”deyin.Sahih-I Müslim’de Ebu Mes’ud el- Ensâri’den rivayet edilen hadiste, Beş’ir ibn Sa’d şöyle demiştir:“Ya Rasulallah !Allah sana salat getirmemizi emretti.Peki sana nasıl salat getirelim?Bir müddet sustuktan sonra Rasulullah şöyle buyurmuştur: “Allah’ım!İbrahim ailesine rahmet ettiğin gibi, Muhammede ve Muhammed ailesine de rahmet et.İbrahim ailesine alemlerde bereket verdiğin gibi, Muhammede ve Muhammed ailesine de bereket ver.Şüphesiz sen övülmüş ve yücesin” deyin.Selam ise bildiğiniz gibidir.
Hz Peygamber den sabit olan bu sözlerle benzerleri ve diğerleri,müslümanın Rasulullah’a salat ve selam getirmede kullanması gereken sözlerdir.Çünkü Hz. Peygamber Rabbi hakkında kullanılması gereken sözleri en iyi bilen insan olduğu gibi ,kendisi hakkında kullanılmaya en uygunolan sözleri de en iyi bilen insandır.
Fakat senin sorunda zikrettiğin gibi zorlama ve sonradan uydurma sözlerle, yanlış manalar taşıyan sözlere gelince; içerisin de zorlama ve yapmacık ifadeler bulunduğu ve yanlış anlama çekilebilecek ifadeler taşımalarından dolayı kullanılmamaları gerekir.Bu sözler aynı zamanda Rasulı,ullah ‘in seçtiği ve ümmetine öğrettiği sözlerede aykırıdır.O insanların en bilgilisi ve en iyi nasihat edeni olup,zorlama ve yapmacık şeylerden en uzak olanıdır.Rabbi’nin en değerli salat ve selamı onun üzerine olsun.
Tevhid ile şirkin Hakıkati ve bu konuda eski müşriklerle yeni müşriklerin bulunduğu durum arasındaki farkı açıklamak: yine Rasulullah ‘e getirilecek salâtın meşru olan şeklini açıklamak amacıyla zikrettiğimiz delillerin gerçeği arayan kimse için yeterli ve doyurucu olmasını diliyorum.Fakat gerçeği öğrenme isteği olmayan kimse nefsinin arzusuna kapılmıştır.Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuşturKasas:50) Yüce Allah bu ayeti kerime de Allah’ın elçisi Hz.Muhammed’I tebliğ için gönderdiği hidayet ve hak dine göre insanların ikiye ayrıldığını açıklamıştır.Birincisi Allah ve Elçisinin davetine karşılık verirken, ikincisi hevesine uymaktır.Yüce Allah ise, Allah’tan bir yol gösterici olmadan sadece hevesine uyandan daha sapık kimse olmadığını haber vermiştir.
Aziz ve Celil Allah’tan, bizleri hevesimize uymaktan korumasını dileriz.Aynı zamanda yüce Allah’tan bizleri,sizleri ve diğer kardeşlerimizi Allah ve Rasulünün davetine uyan,şeriatını yücelten,Şeriata aykırıolan her türlü bid’at ve şahsi arzulardan sakınanlardan eylemesini niyaz ederiz.Şüphesizki O, cömert ve kerimdir.





Allah’ın sâlat ve selamı kulu ve elçisi Peygamberimiz Muhammed, âli, ashabi ve kıyamet gününe kadar ona en iyi şekilde tâbi olanların üzerine olsun.Amin
 
Üst Ana Sayfa Alt