Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ahir Zamanın Unutkan ve Konsantrasyon Sorunu Olan Müslümanları

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Es selamu aleykum kardeşlerim.

Malumunuz, başlıktaki sorunla ilgili olarak çoğumuz gibi ben de sorunlar yaşıyor, çözümler arıyor ve tanıdığım kardeşlerle aklıma takılan konuları istişare ediyorum. Gündemimizdeki 5G sorunu ile birlikte, "Acaba müslümanlar olarak mevcut bu sorunlarımızla 5G arasında bir bağ var mı?" diye düşünürken, danıştığım bir kardeş cevabı ile aciz tezlerimi gördüğünüz üzere çürüttü )

Kardeşimiz ismini paylaşmak istemedi ancak bana hitaben yazdığı bu güzel satırlar bir tek bana fayda vermesin, benzer sorunları olan herkese fayda versin diye isimsiz paylaşma izni aldım kendisinden. Ve sözü uzatmadan sorumu ve aldığım cevabı buraya aktarıyorum:



Soru:

Bir dönem ciddi anlamda internetten uzak durdun değil mi? Merak ettiğim bir şey var:
Manen elbette daha bereketli bir dönemdir, o ayrı. Zihin karışıklığı, konsantrasyon, sinir vs açılardan, fark hissettin mi?

Ben bu ara 5g denilen teknolojik deneylerle ilgili karma karışık bir gözlem süreci içindeyim de ona binaen aklıma gelen bir kuşkuyu çözmeye çalışıyorum. Ben normalde wifinin zararlarını ciddi şekilde hissedebiliyorum. Başkaları kaleme alır ama ben fiziken hissediyorum ve son zamanlarda bu ciddi oranda arttı. O kadar ki, ben wifi ile uğraşmasam da o hisler var. 2 kardeşe sordum onlarda da aynı hisler var. Şunun farkındayım ki herkes bu kadar hassas değil. Ama farkında olmaksızın, tüm herkes etkileniyor olabilir mi?

Şöyle ki benim şu an beynimin içinde bir ısı kaynağı var sanki, o kadar yoğun şu an. Bu kadar şiddetli değilken ise, aklıma koyduğum bir şeyi sık sık unutmam ve konsantre olamamam sonucu, tabiri caizse işten işe başı kesik tavuk gibi dolanma durumu oluyor. Bu 5g iddialarına kadar kendi yetersizliğim, vesveselerle başa çıkamama durumu olarak şahsi savaştım ve açıkça söyleyeyim resmen yenildim ama, şu an belki de çabalarını küçümsediğimiz her kardeş, farkında olmaksızın bu etki altında. Şüphem doğru ise, bunun bilincinde olmak hepimize fayda sağlayacaktır diye umut ediyorum. Çünkü duamız olur, önlemimiz olur vs. ne gerekiyorsa inşaAllah.



Cevap:

Ben teknolojinin bel kemiğinde çalışıyorum. Önümde 3 ekran var. Bilgisayar, telefon, kamera, notebook, pocket, gimbal vb kullandığım bütün teknolojik ürünler hemen hemen her gün yanımda. Hatta bugün yaklaşık 1 saat çekimim sürdü. Yarın öbür gün nasipse bazı canlı yayınlarını yapacağız. Çalıştığım yerin kurucu ekibinde olduğum için bilgi işlem işleri bana kaldı. Yani site, sosyal medya, afiş, logo, görseller, tanıtım kampanyaları, videolar vs bir sürü iş bana kaldı. İş yoğunluğumdan dolayı 6 ay gecem gündüzüm bilgisayarımın başında geçti. Ama hamd olsun ne bir konsantreden yana, ne üretkenlikten yana, ne düzenden yana, hiçbir sıkıntı yaşamadım. Tam bir yıldır bu yoğunluğum devam ediyor ve hemen hemen 5-10 firmanın görsellerini yapıyorum. Velhasıl wifinin, teknolojinin içindeyim. İnternetin içinde yaşıyorum. Buna dair şikayetlerim yok. Ölümcül frekanslar yaydığını, kansere neden olabilecek bir tehlikenin olabileceğini düşünürüm, araştırırım. Bunlar farklı şeyler. Bunları bilinçli olmak için yaparım. Saplantı haline gelmesine müsaade etmem. Bahsettiğin durumları ben yaşamadım. Belki de bunu düşünmeye ciddi manada zamanımın olmamasındandır.

Bilemiyorum. Sadece Allah'a hamd ediyorum ki son üç yıldır; ne olursa olsun bu uğurda bana biçilen rol neyse sadece onunla ilgileniyorum. Bu tarz bir mesele ciddi ve önemli bir mesele ama bu konuda uzmanlık alanım yok. Bu yüzden bu işi uzmanlarına bırakıyorum. Bu tarz konuşmalara bu yüzden katılmıyorum. Korona, 5g, şu, bu vs vs. Çok araştırsam bir şeyler karalayabilecek bir konuma gelirim. Ama karalamamın, yorum yazmamın bir uzman gibi fayda vereceğine inanmıyorum.

Velhasıl; bazen kişi kendisini bir boşlukta buluyor. Ne yapsa bir sonuca varamayacağına inanıyor. Sonra sebebini bazen uçan kuştan buluyor. Bunun nedeni psikolojiktir. Çünkü kişinin bir şeye güç yetirememesi kişiyi küçük düşüreceğinden kendine/nefsine "bak kuş uçuyordu o yüzden dikkatim dağıldı" der. Her ne kadar doğruluk payı olsa da ben bu tarz meseleleri böyle görüyorum. Müslüman bir kişi her koşulda çalışkandır. Allah azze ve celle ihvanul müslimin'in üyelerini zindana düşürdüğünde zalimler onlara "bittiler, daha da doğrulamazlar" dedi. Onlar ise yemek sırasında Allah azze ve celle'nin kitabını ezberlediler. Cemaatin bütün prensiplerini orada çizdiler. Düzeni oradan sağladılar. Emirlerinin tek sözünü yere düşürmediler. İzinsiz bir tane lokma yemediler. Sonra Allah onlara başarıyı nasip etti. Buradaki başarı onların tüm dünyada rol model olmaları değil, ya da Mısır’ı fikirleriyle ele geçirmeleri değil. Nedir biliyor musunuz? Seyyid Kutub gibi bir insanın İslam'la şereflenmesine vesile olmak. Budur. Misyonumuz da vizyonumuz da budur. Yani gayrettir, çalışmaktır, koşmaktır. Başarı mı? Başarı bizim işimiz değil. O Allah'ın vaadidir. Vallahi verecektir. Bizlere olmasa da çocuklarımıza, onlara da olmazsa onların çocuklarına nasip edecektir.

Bu yüzden; başarmak, İslam devleti kurmak bizim ilk misyonumuz değildir. İlk misyonumuz çalışmaktır; her koşulda, her şartta, her psikolojide sadece Allah ve dini için ölünceye dek çalışmaktır.

Rabbim bizi bu kullarından eylesin.

Sakın sizi eleştirdiğim aklınıza dahi gelmesin. Ben sana kardeşiniz olarak nasihat ettim. "Bunları bilin, okuyun, araştırın ama bundan daha çok kendi gücünüzle, elinizden gelen işle çalışın" dedim. Umarım bundan dolayı bu kardeşinizi mazur görür, kınamazsınız. Rabbim size, ailenize, zürriyetinize ve akrabalarınıza İslam için yorulmadan koşmayı, çalışmayı ve bu uğurda canını verenlerden olmayı nasip etsin.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Es selamu aleykum kardeşlerim.
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh ;

Ben ; Yanılmıyorsam Türkiye'nin daha 5 G teknolojisine geçmediğini, şu an için en fazla 4,5 G teknolojisi ile çalıştığını biliyorum. Bundan dolayı sorudaki sizin 5 G teknolojisinden kaynaklanan İnternet hız frekansının başınızın ağrımasına , ısınmasına sebeb olmasına kaynaklanmasını yanlış buluyorum. Başka bir sebeb veya bu bilgiden dolayı psikolojik olabileceğini düşündüm.

Cevabı veren kardeşe gelirsek; maşeAllah güzel, seviyeli ve haddini bilerek tevazu ile açıklamasını yapmış. Fakat ben yine de az da olsa 5G'nin insan vücuduna zararlı olabileceğine ihtimal veriyorum. Gerçi her türlü frekansların zararı var da, acaba anlatılanların seviyesinde var mı onu demek istiyorum. Tâbi bu konuda bilgi ve delilim yoktur. Komplo teorileri ve bu konudaki ileri sürdükleri verileri kıstas alarak konuşuyorum. Neyse bu konuyu daha kuvvetli deliller görünceye kadar beklemeye alıyorum.
Benim dikkatimi çeken diğer konu, arkadaşın cevab yazısındaki asıl konu dışındaki bir bahsidir ki o da şu ifadesidir:

Sonra Allah onlara başarıyı nasip etti. Buradaki başarı onların tüm dünyada rol model olmaları değil, ya da Mısır’ı fikirleriyle ele geçirmeleri değil. Nedir biliyor musunuz? Seyyid Kutub gibi bir insanın İslam'la şereflenmesine vesile olmak.
Seyyid kutub; İhvan-ı Muslim ile İslam'a girmedi, İslam'la şereflenmedi; çocukken zaten İslam üzerine eğitim aldı. Amerika'da bulunduğu sırada Hasan el Benna'nın şehadeti üzerine Yahudilerin sevinmesi üzerine Mısır'a gelip İhvan-ı Muslime katılmış ve imamı olmuştur. Arkadaşın ifadesinden kastı ne idi tam anlayamadım ama şahsımca ifadeleri yanlış olmuş.
 
Son düzenleme:
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
BTK'nın 5G için verdiği Türkiye çapında deneme izinleri olduğunu kendi sitelerinden görebiliyoruz. Bu denemelerin boyutlarını bilemiyoruz tabi ama 2019'dan beri bu deneme izinleri görünüyor ve bu konu şüphe listeme bu yüzden girmişti )

Diğer konu hakkında ise bilgim yok bu arada.
 
G Çevrimdışı

Genç55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Unutkanlığı sadece radyasyona bağlamak yeterli değil çünkü unutkanlığın bazı nedenleri vardır.

Dikkat dağıtıcı unsurlardan mümkün olduğunca uzak durmak gerekiyor. Selef insanlarının başarılı olmalarının altında yatan nedenlerden birisi budur diyebiliriz. Çünkü onların düşünceleri İslam davası üzerine yoğunlaşmıştı böylece dikkatlerini dağıtacak pek fazla bir şey yoktu. Bu sorunun aşılması için İslam davasını dert edinmek gerekiyor. Eğer bu sorun hâlâ devam ediyorsa mümkünse sabah erken saatlerde ders çalışmak en iyisi çünkü o saatlerde akıl boş oluyor.

İkinci neden ise genetik faktörler; Bazı insanların hafızası diğer insanlardan daha kuvvetli ama bu farkın düzenli çalışma ve belirli aralıklarla mola vermeyle zamanla aşılacağına inanıyorum. Örnek verecek olursak; yabancı dil öğrenen birisinin ilk başlarda kelime ezberlerken zorlanması ama zamanla kelimeleri daha kolay bir şekilde ezberleyebilmesi gibi. Bunun sebebi ise beyindeki ilgili lobun gelişmesidir.

En kilit unsur ise dua. İlim elde etmek için uğraştıktan sonra hayırlısını Allahtan istemek önemlidir. Unutmayalım ki gayret bizden başarı Allahtandır.
 
Abdulafuv Çevrimdışı

Abdulafuv

Hak Ehli Susarsa Batıl Ehli Kendini Hak Zanneder
İslam-TR Üyesi
Sanırım aynı dertten bende muzdaribimben bunu tıbbın nebevî ile aşmaya çalışıyorum elimden geldiği kadar zararlı besinler tuketmemeye bitkisel çaylar yağlar en önemlisi ise hacamat sülük tedavisi yapmak için gayret sarf ediyorum zikirlerimi düzenli yapamiyorum ama bu konudaki azmimi kirmamaya çalışıyorum günahlardan kaçınmaya gayret ediyorum rabbim bizleri razı olduğu an canimizi alsın hakikatten öyle bir zaman ki mezarlığın yanından geçen ve keşke orda yatan ben olsaydım dediğimiz zamanda yaşıyoruz davadan azmimizi kırmasına şeytana izin vermeyelim yeter.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
rabbim bizleri razı olduğu an canimizi alsın hakikatten öyle bir zaman ki mezarlığın yanından geçen ve keşke orda yatan ben olsaydım dediğimiz zamanda yaşıyoruz davadan azmimizi kırmasına şeytana izin vermeyelim yeter.
Allahumme amin ecmain ahi. Son cümlen kritik noktamız, çünkü gerçekten ipin ucunu bırakmaya kadar götürüyor bu durum. Rabbim bana ve tüm kardeşlerimize dava için gereken şuur ve azimi nasip eylesin; şunları duyanlar da duymayanları uyarsın, çünkü "hiç bir şey yapamıyorum" diye gevşemek kesin kaybedişin ön haberidir.
 
E Çevrimdışı

Ebuabdullah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
G5 hafızayı etkiler mi bilemem ama unutkanlığa ve zihin dağınıklığına dair güzel bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Yazı uzun ama sonuna kadar okursak çok faydalı olur inşaallah.
 
E Çevrimdışı

Ebuabdullah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi

Hâfıza;
ezberleme, öğrenme ve hatırda tutma melekesidir; idrak edilen, algılanan, öğrenilen şeyleri zihinde koruma ve gerektiğinde hatırlama kabiliyetidir. Tıbbî araştırmalara göre, insan beynine milyonlarca nöron (sinir hücresi) yerleştirilmiştir. Cenâb-ı Allah, birer vasıta olarak yarattığı bu nöronlar sayesinde insana kütüphaneler dolusu malumâtı öğrenme ve zihinde depolama istidadı lutfetmiştir. İşte, hâfıza, bilgilerin nöronlarda depolanması diyebileceğimiz öğrenmeyi ve gerektiğinde depolanan o bilgileri yerinden çıkarıp kullanma olarak tarif edebileceğimiz hatırlamayı ihtiva etmektedir.
Hâfıza Dâhîleri ve Unutkanlar
Kudreti Sonsuz, beyne öğrenme ve hatırlama faaliyetlerini yaptırırken icraât-ı sübhaniyesine bazı maddî sebepleri perde yapmış; beynin mükemmel donanımını, sinir liflerini ve şuursuz hücre atomlarını dünyalar kadar malumâtı alıp depolamaya vesile kılmıştır. Hâfızasını iyi kullananlara ve ondan azamî istifade etmesini bilenlere hemen her gördüklerini ve okuduklarını çok kısa bir sürede öğrenme ve aradan uzun vakit de geçse öğrendiklerini unutmama kabiliyeti vermiştir.
Nitekim, insanların zihin selametini görüp gözettikleri ve fıtrata uygun yaşadıkları dönemlerde pek çok hâfıza dâhîsi yetişmiştir. Duyduğu bir şeyi ikinci defa tekrar etmeye lüzum hissetmeden ezberleyen Hazreti Ebû Hüreyre; Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in emri üzerine on beş-yirmi gün içinde mektup yazabilecek ve gelenleri de tercüme edecek kadar İbranice'yi öğrenen Zeyd İbn Sâbit gibi yüzlerce sahabi duyduklarını bir defada öğrenen ve bir daha da unutmayan insanlardı. Özellikle Tâbiîn ve Tebe-i tâbiîn dönemleri hâfızasının hakkını veren insanlarla doluydu. Mesela; Ahmed İbn Hanbel, muhteva aynı olsa bile, farklı sened ve metinlerle nakledilen sahihi, haseni ve zayıfıyla bir milyon hadisi ezberlemiş; kırk bin hadis ihtiva eden meşhur Müsned'ini üç yüz bin hadisten seçerek meydana getirmişti.
Heyhat ki, zamanımıza doğru gelindikçe adeta hâfızalar da dumura uğradı. İnsanlar yirmi kere okudukları çok kısa metinleri bile hıfzedemez ve en basit mevzuları dahi anlayıp öğrenemez hale geldiler. Bulanık zihinler, dağınık fikirler ve kirli kalbler sebebiyle hem öğrenme süresi alabildiğine uzadı hem de çabucak unutma hastalığı ortaya çıktı. Bugün öğrenilenlerden yarın hiçbir eser kalmamaya başladı. Öyle ki, günümüzde hâfızasından şikayet etmeyen ve nisyandan dert yanmayan insan bulmak adeta imkansızlaştı. Belki her dönemde pek çok insan aynı derdi dile getirmişlerdi; fakat, mesela Tabiîn'den birinin şikayeti bir sayfayı artık bir kere okumayla ezberleyememektendi, günümüz insanının şekvası ise, bir metni otuz kere de okusa hâfızasına kaydedememek ya da çok kısa bir süre sonra hiçbir şey hatırlayamamak şekline büründü.
Zihin Kirliliği
Hâfızayı zayıf düşüren ve unutmaya sebebiyet veren pek çok illet sıralanabilir. Beyin ve hâfıza üzerinde çalışan uzmanlar, genellikle beynin ihtiyaç duyduğu oksijen, glikoz ve bazı enzimlerin yeterli miktarda sağlanamamasını, stres ve gerginlik gibi sebeplerle beynin enerjisinin hemen tükenmesinden dolayı çalışma akışının düzensizleşmesini, sadece bazı meseleler üzerine yoğunlaşmadan ötürü beynin bir bölümünün âtıl bırakılmasını ve sistemsiz düşünme alışkanlığını hemen akla gelebilecek sebepler olarak saymaktadırlar. Bazen de insanın fizyolojik yapısının ve fizikî durumunun hâfıza zayıflığına yol açabileceğini ve ileri yaşlarda vücut mekanizmasının bazı şubeleri yorgun düştüğü gibi beynin de onlara bağlı olarak bir kısım fonksiyonlarını eda edemez hale gelebileceğini belirtmektedirler.
Bununla beraber, dünden bugüne bazı İslam alimleri, haddinden fazla uykunun beyni hantallaştırdığını, sürekli dolu olan midenin zihne menfi tesir ettiğini, sabah kerahatinde uyumanın ve harama bakmanın da unutkanlığa sebep olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca, zihin kirliliğinin hâfızayı zayıflattığına inandıkları için mâlâyânî işlerden, faydasız muhaverelerden, çer-çöp sayılabilecek bilgi kırıntılarından ve kontrolsüz hayal kurmaktan uzak kalınması gerektiğini vurgulamışlardır. Hatta, sistemsiz düşünme alışkanlığına yol açabileceği ve zihni işe yaramayan bilgilerle dolduracağı endişesiyle mezar taşlarını okumayı bile mahzurlu görmüşlerdir; mezar taşlarını okumayı adet edinmenin bugünkü reklam panolarının, araba plakalarının, televizyon ekranlarının ve gazete sayfalarının yaptığı tahribat çeşidinden zararlar verebileceğini düşünmüşlerdir. Gerçi, zihinleri kirleten, kalbleri bulandıran ve hafızayı zayıflatan onlarca unsurla her zaman iç içe yaşadığımız günümüzde, unutkanlığa sebep olmaması için mezar taşlarındaki yazılara bile mesafeli durulmasını anlamamız oldukça zordur; fakat, unutulmamalıdır ki, selef-i salihîn meseleyi kendi nezih atmosferleri zaviyesinden değerlendirmişlerdir.
Zannediyorum, hâfızayı zayıflatan sebeplerin en tehlikelisi şehevî hisleri galeyana getiren ve behimî duyguları tehyiç eden faktörlerdir. Bugün, aile ve içtimaî çevre özellikle gençlerin güzel yetişmeleri hususunda yetersiz kaldığı gibi, bir de etraftan akıp akıp gelen ve ruhu örseleyen telkinler zihinleri adeta felç etmektedir. Televizyon programları, İnternet sayfaları, video oyunları, günlük haberler, siyasî polemikler, sporcuların ve sanatçıların büyük birer hadiseymiş gibi nakledilen hal ve hareketleri, sırf merak uyarma maksadıyla uydurulan yalanlar, tezvirler, her türlü aldatmalar ve sansasyonlar... zaten iyice zayıflayan dimağları tamamen işgal etmektedir. Ve hele kafalara pompalanan onca kir, hayvanî hisleri ve beşerî garîzeleri tahrik edip yüce duygular üzerine bir balyoz gibi inince, kudurtulmuş şehevî arzu ve ihtiraslar, çağımızın zavallı nesillerinde okumaya, öğrenmeye, düşünmeye hiç mecal bırakmamakta ve adeta hâfızaları bütün bütün kurutmaktadır. Evet, maalesef, günümüzün insanı haram dinleme, haram konuşma ve harama bakma... gibi günahların öldürücü dalgaları arasında çırpınıp durmaktadır.
Haram ve Nisyan
Ehlullah, harama nazarın nisyan sebebi olduğu hususunda ısrarla durmuşlardır.
Gözlerine hâkim olamayan ve daimî surette şehevî duyguları kamçılayan manzaralara bakan bir insanın hâfızasının yavaş yavaş köreleceğini belirtmişlerdir. Nitekim, İmam Şafii Hazretleri, hocası Vekî' bin Cerrâh'a hâfızasının zaafından şikayette bulununca, o büyük zat, İmam Şafii'yi en küçük günahlardan bile uzak durmaya çağırmış ve ona şöyle demiştir: "İlim, ilâhî bir nurdur; Cenâb-ı Allah, devamlı günahlara dalan kimseye nurunu lutfetmez." Kaldı ki, İmam Şafii muhtemelen bir metni ilk defada değil de ikinci veya üçüncü kerede ezberleme durumuna düşünce hâfızasından şikayet etmiştir. Ayrıca, İmam Şafii gibi bir ruh insanının bilerek günaha girmesi de zaten hiç düşünülemez.
Üstad Hazretleri de yaşadığımız asırda oldukça yaygınlaşan açık saçıklığın unutkanlık hastalığını daha da azgınlaştırdığını dile getirmiştir. Harama nazardan sakınmayan insanların Kur'an'dan öğrendiklerini de unutacaklarını ve "Âhir zamanda, hâfızların göğsünden Kur'an nez'edilecek." mealindeki hadis-i şerifin te'vilinin bu hastalığın dehşetli neticelerinde aranması gerektiğini belirtmiştir.
Ümmetinin harama nazar etmemesi mevzuunda ikazlarda bulunan Rehber-i Ekmel (aleyhi ekmelü't-tehâyâ), kadın-erkek herkesin iffete kilitlendiği bir dönemde, hem de Hac vakfesini yapıp Arafat'tan döndükleri bir sırada, terkisine aldığı (Hazreti Abbas'ın oğlu) Fazl'ın başını sağa-sola çevirmiş ve böylece etraftaki kadınlara gözünün ilişmemesi için ona yardımcı olmuştur. Asır saadet asrı, mevsim Hac mevsimi, terkisine binilen zat Allah Rasûlü ve harama bakmaması için başı sağa-sola çevrilen de iffetinde hiç kimsenin şüphe edemeyeceği Hazreti Fazl'dır. Fakat, öyle bir şeyin adeta imkansız olduğu bir durumda bile, nazarına başka hayaller girmesin ve serseri bir ok kalbini delmesin diye, Fazl'ın yüzünü bir o yana bir bu yana çevirmesi Peygamber Efendimiz (asm)'in bu konudaki hassasiyetini göstermesi açısından çok ibretâmizdir.
Zehirli Oklar
Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), "Nazar (bakış) şeytanın zehirli oklarından bir oktur..." (Hakim, Müstedrek, 4/314; Münzirî, et-Tergib ve't-Terhîb, III, 63) diyerek, o ağulu oktan korunmanın lüzumunu belirtmiştir. Evvelen ve bizzat Hazreti Ali (ra)'ye, saniyen ve bilvasıta bütün ümmetine hitaben, "Ya Ali, birinci bakış lehinedir, fakat ikincisi aleyhinedir..." (Tirmizî, Edeb 28; Ebû Dâvud, Nikâh 44) buyurmuş; bir kasde iktiran etmediği için ilk bakışın mesuliyet getirmeyeceğini ama ikinci defa dönüp bakmak iradî olduğundan, onun günah hanesine yazılacağını vurgulamış; harama götüren yolu tâ baştan keserek günahlara geçit vermemek gerektiğine dikkat çekmiştir. Ayrıca, Cenâb-ı Hakk'ın "Kim benim korkumdan dolayı harama bakmayı terkederse, kalbine öyle bir iman neşvesi ve halâveti atarım ki, onun zevkini gönlünün derinliklerinde duyar." iltifatkâr beyanını naklederek Müslümanları gözlerini harama kapatmaya teşvik etmiştir.
Bu itibarla, harama nazardan ötürü zihin dağınıklığına ve hâfıza zaafına düşmemek için herhangi bir iş ya da iman hizmetine müteallik bir vazife söz konusu olmadığı sürece günahların seylap halinde aktığı çarşı-pazarlardan uzak kalmak lazımdır. Mutlaka dışarı çıkmak gerekiyorsa, o zaman da mayınlı tarlada yürüyor gibi dikkatli yol almak ve şeytanî hücumlara karşı teyakkuzda bulunmak icap eder. Bunu başarabilmenin iki şartı vardır; birincisi, çarşı-pazara çıkmadan önce, yüreği hoplatacak, gözleri yaşartacak ve manevî hisleri harekete geçirecek bazı şeyler okumak ya da dinlemek; ikincisi de, bir yere giderken elden geldiğince yalnız olmamaya çalışmak ve gönlü hüşyar bir-iki arkadaşla beraber bulunmaktır. Onca gayrete rağmen yine de irâde haricinde sağdan soldan gelip bulaşan lekeler, kalb ve ruhu kirleten çamurlar olabilir. Bu türlü durumlarda ise, ilk fırsatta seccadeye koşup Cenâb-ı Hakk'a yönelmek gerekir. Namaz, sadaka, oruç ve dua gibi ibadetler -inşaallah- gayr-i iradî gelip çarpan günahlara keffâret olacaktır.
Aslında, harama nazar önü alınabilecek ve iradeyle kaçınılabilecek bir tehlikedir. İnsan, biraz gayret etse, günaha sürükleyen manzaralara bakmamaya sabredebilir. Göze ilişen çirkin bir manzaradan sıyrılma, iradenin belini bükebilecek kadar büyük bir yük değildir; bir nazar oku gelip çarpacağı ilk anda gözü kapamaya irade gücü yeter. Hele insan harama her göz kapamanın kendisine bir vacip işlemiş gibi sevap kazandıracağını düşünürse, o ilk anda günahtan sıyrılabilir. Fakat, nazarını hemen haramdan çevirmez, kendisini o işe salar ve bir daha, bir daha bakacak olursa, artık geriye dönme ihtimali azalır. Bir de gözünden zihnine akan manzaraları tasavvurla, taakkulle besler ve büyütürse sahilden tamamen ayrılmış sayılır. Ondan sonra geriye dönmek çok daha büyük cehd ü gayret ister. Şair bir arkadaşımın,
"İsyan deryasına yelken açmışım,
Kenara çıkmaya koymuyor beni!"
sözüyle ifade ettiği gibi, Allah korusun, o günah deryası, sahilden o kadar uzaklaşan kimseyi dalgaları arasında evirir çevirir ve bir daha kıyıya çıkmasına izin vermez.
Hâfızayı Takviye Eden Âmiller
Hâfızayı zayıf düşüren illetlere mukabil, onu kuvvetlendirecek âmiller de mevcuttur. Bunların başında düzenli bir hayat, prensipli bir çalışma, sistemli bir düşünce ve zihni daimî çalıştırma gibi hususlar gelir. Uzmanlara göre, "Beyin çok çalışırsa yorulur." kanaati yanlıştır. Beynin yorulmasının sebebi onu çok çalıştırmak değil, yanlış kullanmak ya da onu âtıl bırakmaktan kaynaklanan hantallaşmadır. Evet, beyin çok çalışmaktan dolayı yorulmaz; aksine çalıştıkça gelişir, daha verimli hale gelir. Beyni yoran ve körelten çalışmak değil, boş durmak, düşünmemek, tefekkür etmemek ve iş yapmamaktır. Kullanılmayan organların köreldiği gibi hâfıza da doğru bir şekilde sürekli işletilmezse dumura uğrar.
Maalesef, hergün daha bir ilerleyen teknik ve teknoloji insan dimağını belli ölçüde etkisiz ve hareketsiz kılmaktadır. Bugünün talebeleri hesap makinelerine ve bilgisayarlarına güvenerek çarpım tablosunu bile ezberleme ihtiyacı duymamaktadırlar. Bu hazırcılıktan kaynaklanan atalet de beyin fakültelerinin aktif hale gelmesini engellemektedir. Evet insan, mutlaka teknik ve teknolojik imkanlardan istifade etmelidir, ama dengeyi bozmamaya da özen göstermelidir; mesela, basit işlerde kat'i surette bilgisayar kullanmamalıdır ki hâfızasını ihmal etmiş olmasın. Ayrıca, bilgisayar bir yandan hâfızanın işini kolaylaştırırken diğer yandan da mutlaka zihne jimnastik yaptırtacak şekilde hazırlanmalı ve ona göre programlanmalıdır. İnsan, ezberlemekten ziyade öğrenmeye önem vermeli ve ona yoğunlaşmalıdır; fakat, bazı sahalarda ehemmiyetli bir kısım metinleri ezberlemenin de zihne talim yaptırma açısından çok faydalı olduğu gözardı edilmemelidir.
Diğer taraftan, uzmanlar, bazı besinlerin beynin çalışmasını doğrudan etkilediği üzerinde de dururlar. Sabah kahvaltısının beynin performansını artırdığını ve kahvaltı alışkanlığı olmayan kimselerde konsantrasyon kaybı olduğunu belirtirler. Unutkanlığı yenmek ve hâfızayı güçlendirmek için kuru üzüm gibi içinde beynin ana yakıt maddesi olan glikoz barındıran gıdaları tavsiye ederler.
Hıfz Namazı
Selef-i salihînden bazıları da hâfızayı güçlendirip unutkanlığı azaltma adına, hem bir kısım dualar okumuşlar hem de her sabah 21 tane çekirdekli kuru üzüm yemeyi itiyad edinmişlerdir. Ayrıca, ehlullah hâfıza geriliğinden ve ezberleyememekten şikayette bulunan insanları şu hadis-i şerifte tarif edilen dört rekatlık namaza ve arkasından yapılan duaya yönlendirmişlerdir:
Bir gün Hazreti Ali (ra), Allah Rasûlü'ne gelip Kur'an'ı hâfızasında tutamamaktan yakınır; "Bu Kur'an göğsümden uçup gidiyor. Onu ezberimde tutamıyorum." der. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem Efendimiz ona, "Cuma gecesinin son üçte birinde kalk; o, meleklerin şahit olduğu zamandır, onda yapılan dualar kabul edilir. Şayet o saatte kalkamazsan, gecenin evvelinde veya ortasında kalk ve dört rek'at namaz kıl. Birinci rek'atında Fatiha ile Yasin'i, ikinci rek'atında Fatiha ile Duhan'ı, üçüncü rek'atında Fatiha ile Secde suresini, dördüncü rek'atında ise Fatiha ile Mülk suresini oku. Tahiyyâtı bitirdiğin zaman Cenâb-ı Hakk'a güzelce hamd ü senâda bulun. Bana ve diğer peygamberlere de salavât getir. Erkek-kadın bütün mü'minler için Allah'tan mağfiret dile. Bu okuduklarının akabinde de şu duayı söyle!" buyurur ve kitaplarda "Hıfz duası" adıyla yer alan duayı tekrar etmesini ister. (Bu dua, "Kur'an'ı hıfz etme namazı ve duası" başlığı altında Mealli Dua Mecmuası'nın 87. sayfasında da mevcuttur.)
Hazreti Ali (kerremallahu vechehu) tarif edildiği üzere bunu beş veya yedi gece yapar ve Allah Rasûlü'ne gelip şöyle der:
"Ya Rasûlallah! Ben daha önceleri dört-beş ayeti bile ezberleyemiyordum. Fakat şimdi kırk ayet kadar ezberleyebiliyorum. Onu okuduğumda da sanki Allah'ın kitabı gözümün önündeymiş gibi oluyor. Yine önceleri bir hadisi duyup tekrar ettiğimde tam ezberleyemezdim. Fakat, şimdi hadisleri işitip onları rivayet ettiğimde bir harf bile kaçırmıyorum." (Tirmizî, Daavât, 114)
Sözün özü; öğrenilen malumâtı depolama ve gerektiğinde hatırlama istidadı olan hâfıza Cenâb-ı Allah'ın insana bahşettiği en büyük lütuflardan biridir. Bu harika kabiliyet, doğru dürüst kullanıldığı sürece dünyalar dolusu bilgiyi ihtiva edecek kadar büyük bir kapasitede halkedilmiştir.
Hâfıza nimetinin şükrünü eda edebilmek ve onu yaratılışına uygun olarak en güzel şekilde kullanabilmek için,
- Öncelikle zihinlerin silkelenmesine,
- Gözlerin harama kapanmasına,
- Mâlâyâniyâtın terk edilmesine,
- Sistemli düşünceye,
- İhtiyaç miktarınca düzenli yeme-içmeye,
- Sadece yetecek kadar uyumaya,
- Tefekkür ile dimağı sürekli işletip geliştirmeye,
- Dağarcıktaki tıkanıklıkları istiğfar ve zikir sayesinde açmaya,
- Hâfızayı istidadını aşkın hale getirmesi için Hafîz-i Zülcelâl'e ilticaya ve bir de en bereketli zaman dilimleri olan seher vakitlerini kollayarak fiilî dua adına intizamlı çalışmaya ihtiyaç vardır.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Çok değerli bir yazı, Allah radı olsun kardeşim. Mezar taşlarını okumaktan kaçınma kısmı, resmen "Faydasız ilimden sana sığınırım" duasının önemini anlatıyor..

Bu arada, burda bahsedilen namaz ve akabindeki dua hakkında bilgim yok, duayı bilen varsa ekleyebilir mi?

Bir gün Hazreti Ali (ra), Allah Rasûlü'ne gelip Kur'an'ı hâfızasında tutamamaktan yakınır; "Bu Kur'an göğsümden uçup gidiyor. Onu ezberimde tutamıyorum." der. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem Efendimiz ona, "Cuma gecesinin son üçte birinde kalk; o, meleklerin şahit olduğu zamandır, onda yapılan dualar kabul edilir. Şayet o saatte kalkamazsan, gecenin evvelinde veya ortasında kalk ve dört rek'at namaz kıl. Birinci rek'atında Fatiha ile Yasin'i, ikinci rek'atında Fatiha ile Duhan'ı, üçüncü rek'atında Fatiha ile Secde suresini, dördüncü rek'atında ise Fatiha ile Mülk suresini oku. Tahiyyâtı bitirdiğin zaman Cenâb-ı Hakk'a güzelce hamd ü senâda bulun. Bana ve diğer peygamberlere de salavât getir. Erkek-kadın bütün mü'minler için Allah'tan mağfiret dile. Bu okuduklarının akabinde de şu duayı söyle!" buyurur ve kitaplarda "Hıfz duası" adıyla yer alan duayı tekrar etmesini ister. (Bu dua, "Kur'an'ı hıfz etme namazı ve duası" başlığı altında Mealli Dua Mecmuası'nın 87. sayfasında da mevcuttur.)
Hazreti Ali (kerremallahu vechehu) tarif edildiği üzere bunu beş veya yedi gece yapar ve Allah Rasûlü'ne gelip şöyle der:
"Ya Rasûlallah! Ben daha önceleri dört-beş ayeti bile ezberleyemiyordum. Fakat şimdi kırk ayet kadar ezberleyebiliyorum. Onu okuduğumda da sanki Allah'ın kitabı gözümün önündeymiş gibi oluyor. Yine önceleri bir hadisi duyup tekrar ettiğimde tam ezberleyemezdim. Fakat, şimdi hadisleri işitip onları rivayet ettiğimde bir harf bile kaçırmıyorum." (Tirmizî, Daavât, 114)
 
E Çevrimdışı

Ebuabdullah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu namazı daha önce duymuştum ama içeriğini araştırma fırsatım olmadı. Açtığınız bu konu başlığı sebebiyle tekrar hatırladım. Yakın zamanda unutkanlık ile ilgili dua ve namazı araştırma fırsatım olur inşaallah. Araştırmayı yaptığımda bunu sizinle paylaşırım inşaallah.
Çok değerli bir yazı, Allah radı olsun kardeşim. Mezar taşlarını okumaktan kaçınma kısmı, resmen "Faydasız ilimden sana sığınırım" duasının önemini anlatıyor..

Bu arada, burda bahsedilen namaz ve akabindeki dua hakkında bilgim yok, duayı bilen varsa ekleyebilir mi?
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Sitemizde varmış; sahih olarak geçmiyor, hasen-garip olarak anılmış:

 
E Çevrimdışı

Ebuabdullah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sitemizde varmış; sahih olarak geçmiyor, hasen-garip olarak anılmış:

Hadis olarak tirmizide geçiyor hadis ama sahihlik derecesini bilmiyorum.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Dikkat dağıtıcı unsurlardan mümkün olduğunca uzak durmak gerekiyor. Selef insanlarının başarılı olmalarının altında yatan nedenlerden birisi budur diyebiliriz. Çünkü onların düşünceleri İslam davası üzerine yoğunlaşmıştı böylece dikkatlerini dağıtacak pek fazla bir şey yoktu. Bu sorunun aşılması için İslam davasını dert edinmek gerekiyor.
Ayrıca, zihin kirliliğinin hâfızayı zayıflattığına inandıkları için mâlâyânî işlerden, faydasız muhaverelerden, çer-çöp sayılabilecek bilgi kırıntılarından ve kontrolsüz hayal kurmaktan uzak kalınması gerektiğini vurgulamışlardır. Hatta, sistemsiz düşünme alışkanlığına yol açabileceği ve zihni işe yaramayan bilgilerle dolduracağı endişesiyle mezar taşlarını okumayı bile mahzurlu görmüşlerdir; mezar taşlarını okumayı adet edinmenin bugünkü reklam panolarının, araba plakalarının, televizyon ekranlarının ve gazete sayfalarının yaptığı tahribat çeşidinden zararlar verebileceğini düşünmüşlerdir. Gerçi, zihinleri kirleten, kalbleri bulandıran ve hafızayı zayıflatan onlarca unsurla her zaman iç içe yaşadığımız günümüzde, unutkanlığa sebep olmaması için mezar taşlarındaki yazılara bile mesafeli durulmasını anlamamız oldukça zordur; fakat, unutulmamalıdır ki, selef-i salihîn meseleyi kendi nezih atmosferleri zaviyesinden değerlendirmişlerdir.
tehlikelisi şehevî hisleri galeyana getiren ve behimî duyguları tehyiç eden faktörlerdir. Bugün, aile ve içtimaî çevre özellikle gençlerin güzel yetişmeleri hususunda yetersiz kaldığı gibi, bir de etraftan akıp akıp gelen ve ruhu örseleyen telkinler zihinleri adeta felç etmektedir. Televizyon programları, İnternet sayfaları, video oyunları, günlük haberler, siyasî polemikler, sporcuların ve sanatçıların büyük birer hadiseymiş gibi nakledilen hal ve hareketleri, sırf merak uyarma maksadıyla uydurulan yalanlar, tezvirler, her türlü aldatmalar ve sansasyonlar... zaten iyice zayıflayan dimağları tamamen işgal etmektedir. Ve hele kafalara pompalanan onca kir, hayvanî hisleri ve beşerî garîzeleri tahrik edip yüce duygular üzerine bir balyoz gibi inince, kudurtulmuş şehevî arzu ve ihtiraslar, çağımızın zavallı nesillerinde okumaya, öğrenmeye, düşünmeye hiç mecal bırakmamakta ve adeta hâfızaları bütün bütün kurutmaktadır. Evet, maalesef, günümüzün insanı haram dinleme, haram konuşma ve harama bakma... gibi günahların öldürücü dalgaları arasında çırpınıp durmaktadır.

Es selamu aleykum kardeşlerim,

Bu hafıza zayıflığı ve konsantre olamama konusunda (5G konusu hala bir bilinmez olarak durduğu için), yukarıdaki önemli bilgiler haricinde "sorunlardan biri/başlıcası kesinlikle budur" diyeceğim şu var:

Sosyal Medya

"Neden ve nasıl?" derseniz:

Öncelikle harama ulaşmanın çok kolay/kaçmanın ise nerede ise tamamen imkansız olduğu bir alan. Bu kadar harama maruz kalıp da, hayırlı bir zihinsel gelişime sahip olmak beklenemez.

İkinci olarak da fazlası ile hızlı/birbiri ile alakasız/haber değeri olan veya olmayan herşeyin bir çorba gibi önümüze yığılması, hatta tepemizden aşağı dökülmesi. Bu kadar değişkenin olduğu bir yerde, odak yeteneği nasıl kalabilir?

Ve en kötüsü ise:

Yukarıdaki durum, yani beynin düzgün analiz edebileceğinden daha fazla sayıda ve hızlı değişkene maruz kalmak "Bağımlılık yapıyor" (Sürekli dürtüklenen merak duygusu, Dopamin adlı mutluluk verici bir hormonu uyarıyor ve sonuç: bağımlılık geliştiriliyor." Youtube ana sayfa; İnstagram keşfet bölümü; hatta Whatsapp'taki arkadaş listemizin durumlarını takip etmek (biri tatilini, öteki bir ayeti, diğeri çayını, beriki bir hüznünü paylaşıyor; fazla çeşit) veya sıradan bir TV kanalında haber takibi ("şu çocuğa bakın ne tatlı; doğalgaza zam; tatil beldesi önerisi; falanca kazada 10 ölü; bir de şu tatlı köpeğe bakın..." Yine fazla çeşit, seri şekilde ruh halinden ruh haline sokuyorlar)

Çoğu kişiye bakın, bu saydıklarımın komplesini "dinlenme, zihin boşaltma, sakinleşme" niyeti ile yapıyor. Sakinleşmek ve dinlenmek için mantıklı şeyler mi bunlar?? Temelde değil. Ama dedim ya, sürekli tetiklenen merak duygusunda Dopamin adlı "mutluluk verici" bir hormon salgılanıyor. Mutluluk verici? Eşittir: bağımlılık yapıcı arkadaşlar... Yanisi, gün boyu sık sık elinize telefonu alıp hedefsiz şekilde, boşboş geziniyorsanız: Geçmiş olsun, dopamin bağımlısı olmuş bulunuyorsunuz. Ki bu bahsettiğim Youtube ana sayfa, İnstagram keşfet, TV'lerdeki saçma haber sıralaması vs tesadüf değil; siz böyle olun diye özel tasarlanmış bir mantığı var bunların.

Ve yine en kötünün kötüsü:

Siz sadece bu anlarda, sadece bu anları kaybetmiyorsunuz. Eğer dopamin bağımlısı iseniz, siz o an, bu bağımlılığı tetikleyen bir şeyle meşgul değilken de, vücudunuz/zihniniz bunu arzuluyor. Bu yüzden odaklamanız gereken işinize/ödevinize odaklanamıyor (Çünkü bu işler genellikle sıradanlar ve dopamin salgılatmıyorlar), bir an önce bitirerek ve hatta ara vererek kendinizi yine telefonda gezinirken buluyorsunuz.

Çözüm?

Dopamin detoksu.

Bir süreliğine, tabi ki sıkı bir kararla birlikte, yukarıdaki dopamin salgılattığını öğrendiğiniz herşeyi kesinlikle hayatınızdan uzaklaştırıyorsunuz. Ne kadar süre? Bu programlar olmadan acı çekmeyeceğiniz, yani tamamen yokluklarına alışacağınız güne kadar.

Bundan sonrasında:

Lüzumsuz olanlara asla geri dönmeyin.

Faydalı olanlar için kâr/zarar hesabı yapın. Kendi kararınıza göre "haftada veya günde şu kadar saat" diye bir sınır koyun ve sınıra uyun. Bu arada, daha az zararlı bir alternatif varsa, o alana yönelin.

Ve sonuç olarak, kullanmaya devam ettiğiniz uygulamaları nasıl kullanacağınızı çok dikkatle takip edin. Misal: Whatsapp durumlarına bakmak zorunda mısınız? Veya buralarda paylaşım yapmak? İnstagram'da takip ettiğiniz bir hesabı takip etmek için gerçekten önemli bir sebep var mı?

Vb sorgulamalar...
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Unutmadan, çözüme ek olarak:

Dopaminin özelliğini biraz anladıysanız (kısaca: insanın ilgisini mutluluk duyduğu alana kaydırıyor), bunu hayırlı bir şekilde kullanmak mümkün. Sevdiğiniz bazı alışkanlıkları, sevmediğiniz ama yapmak zorunda olduğunuz işlerin sonrasına "ödül" olarak koyarsanız, çalışmalarınız çok daha verimli geçecektir inşaAllah.

Misal: "Bu iş bittiğinde oturup bir kahve içeceğim" gibi.

Burada dopaminden yoksun işinize, işinizi daha şevkle yapmak için "sevdiğiniz kahvenin salgılattığı dopamini" aktarmış oluyorsunuz.

*Tabi kahve sevenlerdenseniz, bu sadece bir örnek )
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Unutmadan, çözüme ek olarak:

Dopaminin özelliğini biraz anladıysanız (kısaca: insanın ilgisini mutluluk duyduğu alana kaydırıyor), bunu hayırlı bir şekilde kullanmak mümkün. Sevdiğiniz bazı alışkanlıkları, sevmediğiniz ama yapmak zorunda olduğunuz işlerin sonrasına "ödül" olarak koyarsanız, çalışmalarınız çok daha verimli geçecektir inşaAllah.

Misal: "Bu iş bittiğinde oturup bir kahve içeceğim" gibi.

Burada dopaminden yoksun işinize, işinizi daha şevkle yapmak için "sevdiğiniz kahvenin salgılattığı dopamini" aktarmış oluyorsunuz.

*Tabi kahve sevenlerdenseniz, bu sadece bir örnek )
Esselamu Âleykum we Rahmatullâhi we Berekâtuh abla.
Bu yöntemin pek etkili olmadığını duymuştum, çünkü beyni işe değil ödüle odaklıyor. ALLAH'u Âlem en etkili yöntem iş yapmaktan ve çalışmaktan keyif almak, dopamin salgılatmasını sağlamak.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Esselamu Âleykum we Rahmatullâhi we Berekâtuh abla.
Bu yöntemin pek etkili olmadığını duymuştum, çünkü beyni işe değil ödüle odaklıyor. ALLAH'u Âlem en etkili yöntem iş yapmaktan ve çalışmaktan keyif almak, dopamin salgılatmasını sağlamak.
Ve aleykum selamu ve rahmetullahi ve berakatuhu kardeşim

Çalışmaktan keyif alabilecek seviye, en üst seviye maşaAllah. Yukarıdakiler, o yolun başının tarifi olarak kalır Allahu a'lem.
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Esselamu Âleykum we Rahmatullâhi we Berekâtuh abla.
Bu yöntemin pek etkili olmadığını duymuştum, çünkü beyni işe değil ödüle odaklıyor. ALLAH'u Âlem en etkili yöntem iş yapmaktan ve çalışmaktan keyif almak, dopamin salgılatmasını sağlamak.

Ödüle odaklansın nolur ki, kimse bana ev işi yaptırtmayı sevdiremez.
Ütü yapmaktan kim keyif alır, şu işi bitirim de öyle yemek yiyeyim diyorum bazen.önce yersem ağlayarak yapıyorum o Zaman işi. Ödül iyidir iyi,
 
Üst Ana Sayfa Alt