Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ahmed Kalkan: Tekfir Konusunda Kurallar, Tekfîr Konusunda Yetkili Merci, Tekfirin Şartları

A Çevrimdışı

Almunadil

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bu ibni Arabî tam bir delidir (bildiğiniz deli aklını yitirmiş). Bu kuş beyinli herifi ciddiyr alıp konuşmaya bile lüzüm yok.
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Kardeşim tamam ne demek istediğini anlıyorum fakat tekfir veya tekfircilik diye bir kavram yok İslam'da. Bu sonradan uydurulmuş birşey. Tekfirden maksat nedir? Müslümanları uyarmak mı (peki faydası var mı), o kişiye karşı savaş açmak mı (bunun için kafir olmasına gerek yok toplu bir şekilde müslümanlar Allah'a isyan ediyorsa bu direnci müslümanların kırmasında bir beis yok mesela Ebu Bekir (r.a.) zekat vermeyenlerle savaşmıştır). Tekfir insanlar arasında kargaşaya yol açıyor. Mesela Sahabi (r.a. Ecmain) kendini peygamber ilan eden ve Allah'tan vahiy aldığını iddia eden bir adam'ı dışlamışlardır ve yalancı müslümancık diye adlandırarak onun şerefsizliğini bu şekilde dile getirmişlerdir. Halbuki Kur'an, kendisine Allah'tan vahiy geldiğini iddia edenleri = Allah'a iftira edenleri veya Allah'ın ayetini yalanlayanı en büyük zalim olarak nitelemektdir.


söylediğin kişi tuheyla ibn huveylid olmalı bu senin iddianda delil değildir sahabe ona karşı savaşmıştır ve bu işinden dönüp tevbe edip müslüman olmuştur tuheyla ibn huveylid

El-Esved'le Museylıme'den Sonra Tuleyha İbn Huveylid'in Ortaya Çıkması

Tuleyha, peygamber olduğunu iddia etti. Bazıları ona uydular. O, barış ve anlaşma istemek üzere Rasulullah'a (s.a.v.) mektup yazdı. Daha sonra işi bozuldu. Arkasından müslüman oldu. Nihavend'de savaştı ve öldürüldü.


Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 614.

Halid bin Velid'in Tuleyha Meselesini Çözümlemesi:
|

Tuleyha, Beni Esed bin Huzeyme'ye mensup olup, Rasûlüllah (s.a.s.)'in son zamanlarında peygamberlik iddiasında bulunmuştu. O, bağlı bulunduğu Esedoğullarına kendisine Cebrail'in geldiğini söyleyerek bazı tuhaf şeyler uyduruyor ve onlardan kendisine tâbi olmalarını istiyordu. Kendisine tâbi olanlara namaz kılarken secde etmeyi yasaklıyor ve Allah'ın buna ihtiyacı olmadığını, O'nu ayakta zikretmelerini emrediyordu. İbnül-Esir; "Kabilecilik taassubundan dolayı çok sayıda Arap ona tâbi oldu" demektedir (İbnül-Esir, a.g.e., II, 344). Bu yüzden ona bağlı olanların çoğu Esed, Gatafan ve Tay kabilelerine mensuptular. Fezare ve Gatafanlılar Taybe'nin güneyinde toplanmış, Tay kabilesi ise kendi topraklarının sınırında beklemekte idiler. Tuleyha'nın mensup bulunduğu Esed oğulları ise Sumeyra'da toplanmıştı. Abs, Sa'lebe ve Mürreliler ise Rebeze dolaylarında, Ebrek'de beklemekteydiler. Onların bir kısmı burada kalmış, diğer bir kısmı da Zül-Kassa'ya giderek Medine'yi tehdit etmişlerdi. Bizzat halifenin başında bulunduğu kuvvetler tarafından, önce Zül-Kassa'da sonra da Abrek'de yenilgiye uğrayan grup Sumeyra'dan ayrılıp, Gatafan ve diğer kabilelerle birleşerek Tay kabilesi arasında bir su kenarı olan Buzaha'da karargâh kuran Tuleyha'ya iltihak etti. Bu olay üzerine Tuleyha Tay kabilesinin Cedile ve Gavş boylarına adam göndererek kendisine iltihak etmelerini emretti. Onların bir bölümü acele olarak onun yanına hareket ettiler; arkada kalanlara da gelmelerini söylediler.

Ebû Bekir (r.a.), Hâlid bin Velid'e ilk önce Eknaf'da bulunan Taylıların üzerine yürümesi, peşinden Buzaha'da toplananlarla savaşması, sonra da Butah'a yönelmesi tâlimâtını verdi. Halid'den önce, Adiy b. Hâtem et-Taî Medine'den kabilesinin yanına giderek onları üzerlerine gelen orduyla korkuttu ve Halife'ye itaate çağırdı. Onlar, bu çağrıya uyarak, Adiy'den kendileri için Halid'den eman almasını ve kendilerine mühlet vermesini istediler. Onlar, Buzaha'da bulunan kabilenin diğer mensuplarını, Tuleyha'nın öldürmesinden korkuyorlardı. Adiy, durumu Halid'e bildirdi. O da onlara zaman tanıdı. Taylılar, Tuleyha'nın yanında bulunan akrabalarına haber gönderdiler. Onlar da oradan ayrılarak Halid'le birleştiler. Daha sonra Adiy'in teşebbüsü ile Cedileliler de İslam'a dönüp Halid'e iltihak ettiler. Tay ve Cedilelilerden bin beşyüz kişinin iltihakıyla daha da güçlenen Halid, Buzaha'ya Tuleyha'nın üzerine yürüdü. Benu Amirliler etraftan, hangi tarafın galip geleceğini gözetlemekte idiler. Halid b. Velid Tuleyha ile savaşa tutuştu. Tuleyha'nın yanında Uyeyne b. Hısn komutasında yedi yüz kişilik Fezareli asker bulunmaktaydı. Savaşın şiddetlendiği bir sırada Uyeyne birkaç defa Tuleyha'nın yanına gidip kendisine Cebrail'in savaşın sonucu hakkında haber verip vermediğini sordu. Tuleyha sonunda ona; "Evet geldi ve bana; "bir gün düşmanlarınla karşılaşacaksın. Başlangıçta aleyhinde de olsa sonunda savaşı kazanacaksın. Değirmen gibi insan öğüten kanlı bir savaş... Ve işte unutamayacağın bir söz" diye haber getirdi" dedi. Uyeyne ona; "unutamayacağın bir sözmüş..." dedi ve askerlerine; "Ey Fezareliler! Bu adam bir yalancıdır. Savaşı bırakıp geri dönün" emrini verdiğinde adamları ona uydu. Savaşı kaybeden Tuleyha, atına binerek Suriye'ye kaçtı. Sonra da Kelb kabilesinin yanına gitti. Esed oğulları ve Gatafanlıların tekrar İslâm'a döndüğünü duyduğu zaman o da iman etti. Hz. Ebû Bekir (r.a.) vefat edinceye kadar, Kelblilerin arasında yaşamaya devam eden Tuleyha ancak onun vefatından sonra Medine'ye gitmiş ve Ömer (r.a.)'a bey'at etmişti. Tuleyha Hz. Ömer döneminde vukubulan Kadisiye ve daha sonraki savaşlarda akıl almaz kahramanlıklar göstermiş ve bu sefer gerçekten iman ettiği İslâm için hayatını sürekli tehlikelere atarak hizmet etmekten geri kalmamıştır.

Tuleyha , hicretin dokuzuncu yılında -Peygamberimizin vefatından bir yıl önce-
Medine'ye gelip Müslüman olur. Esed kabilesi içinde gelip Müslüman olan grup
içinde yer alır.
Denilir ki oğlu 'Hayyal' daha sonra Peygamberimize gelerek babasına bir meleğin
musallat olduğunu iletir. Belli ki şeytan bu zata musallat olmuştu. Çünkü
Tuleyha bir müddet sonra Peygamber olduğu vesvesesine kapılır. Şeytan onunla
oynar. Kendince Peygamberliğini ilan eder ve etrafına bir ordu toplar. Bu ordu
ve taraftarlar günden güne artarlar. Nihayet Hz. Peygamberimiz (s.a.v.)'in
vefatından sonra da, kendini peygamber olarak ilan eder. O kendince artık
peygamberdir! Tarihte görülen Sahte peygamberlerden biri. Halife Hz. Ebu Bekir
zamanında etrafına topladığı orduyla Müslümanlara savaş açar. Diğer ifade ile
dinden döner. Hatta savaşta çok büyük iki sahabeyi - Hz. Ukkaşe bin Mihsan ve Hz.
Sabit bin Ahram'ıkendi eliyle şehid eder. İyi bir savaşçı olan Tuleyha, bin
süvariye bedel bir adam olarak anılırdı. Cesur, gözü pek ve iyi savaşçıydı.
Hz. Ebu Bekir: Tuleyha, Malik bin Nuveyre ve Museylime adındaki sahte
peygamberlere savaş açar. Komutan olarak da Hz. Halid bin Velid'i gönderir. Hz.
Halid kısa sürede, peygamberimizin vefatını fırsat bilip ayaklanan bütün sahte
peygamberleri mağlub eder. Ordularını dağıtır.

Yıllar sonra gelen tövbe
Tuleyha da maglub olan sahte peygamberlerin içindeydi. Tuleyha canını kurtarır.Kaçar.
Sonra tövbe eder ve yeniden Müslüman olur. Şam'a yerleşir.
Yıllar sonra Hz. Ebu Bekir'in halifeliği döneminde , Umre'ye gider. Orada Hz.
Ömer'le karşılaşır. Hz. Ömer'e selam verdiğinde Hz. Ömer: "Benden uzaklaş sen
iki değerli mümini öldürdün. Git", der.
Tuleyha ise şöyle cevap verir: "Ey Halife! Allah o iki şerefli adama şehid
olmalarından ötürü yücelik verdi. Eğer onlar beni öldürselerdi, o günkü
küfrümden dolayı ben helak olurdum." Hz. Ömer Tuleyha'yı affeder. Tuleyha, bir
ara 80 bin kişilik bir düşman ordusunun içine girer, oradan sağ olarak çıkar.
Kendini takip eden üç güçlü savaşçıdan ikisini etkisiz hale getirir, birini ise
esir alır. Esir alınan bu düşmanın Tuleyha hakkındaki ifadesi ilginçtir. "Bu
adam bin kişiye bedeldir."
Hayatı çok garip değil mi? Düşünün, Peygamberimize gelip iman eden ve sahabelik
payesine ulaşan bir adam. Bir gün İslam'dan çıkar. Mürted olmakla kalmaz.
Peygamberliğini ilan eder. Bu sahte peygamber güçlü bir ordu kurar. Onbinlerce
insanı toplar. Halife Hz. Ebu Bekir'in ordusuyla savaşır. Zaferler kazanır.
Sonra Hz. Halid'in komutasındaki orduya yenilir. Şam'a kaçar, orada yeniden
Müslüman olur. Umre'ye gelir. Halife Hz. Ömer'e ; "Pişmanım ben! Allah beni
affetsin" der.
Bir çok savaşa katılır. Tek başına bir ordu gibi iş yapar. Nihayet gün gelir,
Nihavent savaşına katılır. Orada şehid olur. Hayat defterini şehadetle kapatır.
Bu günahı ancak şehitlik temizler.
İlginç ve garip bir hayat. İbret dolu bir yaşam . Hz. Peygamber cemaatından
irtidada, oradan sahte peygamberliğe, oradan Müslümanlığa ve nihayet oradan da
şehadete uzanan derslerle dolu bir ömür. İmandan küfre, küfürden tövbeye ve
nihayet tevbeden şehadete uzanan bir teslimiyet.
Bu olayın vereceği o kadar ders var ki. Bir yandan, Hz. Peygamberin ne denli
kıvrak ve güçlü adamlarla mücadele ettiğini görüyorsunuz.
Diğer yandan sahte peygamberlerle tanışıyorsunuz. İnsanlık tarihinde
peygamberlik iddiasında bulunan sahtekarlardan o kadar çok var ki. Bugün bile
yok mu? Bu elbette ibretle okunması gereken bir hadise.
Bir diğer yandan gönülden yapılmış bir tövbenin, Yüce Rabbin huzurunda tam bir
kabulle karşılandığını görüyorsun. Yeter ki kapıyı aralamayı bilin. Yeter ki
ümidinizi yitirmeyin yeter ki günahta ısrar etmeyin.
Ondan yararlanın. Ama sakın lider yapmayın.
Düşünebiliyor musun? Hz. Peygambere iman etmiş ve hatta O'nu görmüşken sonradan
dinden çıkacaksın. Peygamber olduğunu iddia edeceksin. Ordu toplayacaksın.
Müslümanlarla savaşacaksın. İki büyük sahabenin ; "Ukkaşe bin Mihsan ve Sabit
bin Akram (r.a.)" ı şehit edeceksin. Halife Hz. Ebu Bekir'e direneceksin. Sonra
mağlub olup kaçacaksın ve sonradan pişman olup tövbekar olacaksın..Ve nihayet
şehid olarak bu aleme veda edeceksin.
Acaba bundan daha ibretli bir hayat olabilir mi?
Son olarak şunu da eklemeliyin:
Tuleyha , bu baş kaldırıştan ve mağlubiyetten sonra İslam ordusuna katılıp nefer
olmak istediğini ilan ettiğinde Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in ordu komutanlarına
dedikleri çok önemli bir tavsiye vardı. Bu iki büyük insan şöyle demişlerdi: "Tuleyha
harb konusunda çok iyidir ve tecrübelidir. Ondan yararlanın. Ona danışın , ama
onu asla komutan yapmayın. İki kişinin başına bile onu koymayacaksınız. Çünkü
nefis insana kötü duygular fısıldayabilir."
 
A Çevrimdışı

Almunadil

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Saol kardeş yazıyı okudum son olarak bir nakil paylaşmak istiyorum sizinle.

Yalancı peygamber Müseylime’ye dahi “kâfir”, “münafık”, “mülhid”, “zındık” vs. gibi bir sürü isim dururken “Müslümancık” (Müseylime) gibi oldukça estetik bir isim bulan sahabenin dengeli ve özgüvenli tavrı nerde, günümüz Müslümanlarının bağrından çıkan bilinci yaralı öz çocuklarını çiğ çiğ yiyecek kadar özgüvenden yoksun hodbin tavrı nerede.
 
M Çevrimdışı

muaz-ubeyde

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
AHMED KALKAN MUTEZİLE HADİS İNKARCISIDIR .ARAPCASİ YOK HADİS KONUSUNDA ZATEN HADİSLERİN ÇOGUNU KABUL ETMEZ BUHARİ MUSLİMDE UYDURMA HADİS VAR EHLİ SUNNETTE DEGİLİM DİYORDU BİR MUNAZARADA .1.İSA MEHDİ KONUSUNDAKİ SAHİH HADİSLERİ İNKAR EDER NUZULUNU KABUL ETMEZ İMAMA AHMED EHLİ SUNNET ESASLAR,NDA BUNLARİ İNKAR EDEN KUFRE GİRER2 KABİR AZAB,Nİ KABUL ETMEZ .50 VAKİT NAMAZ 5 VAKİT OLMA MİRAC HADİSİNİ KABUL ETMEZ.3 SİHRİN RESULULLAHHA YAPİLMADİĞİ CİN SEYTAN İNSANİ ÇARPMAZ DER KENDİSİ SARA AHSATASİ EŞİDE SARA HASTASİ BAYILAN BİR HASTADIR .MUDERN TIBBA TABİ OLUR TIBBI NEBEVİYI KABUL ETMEZ ŞERİ RUKYEYİ KABUL ETMEZ .CİNLER 3 YAŞİNDAKİ ÇOCUK GİBİ AKİLSİZDİR DER İNSANLAR ONLARİ BUYUTUR OYSAKİ NUSAYBİN CİNLERİ İMAN ETTİLER RESULAHIN DAVETINI KABUL ETTİLER ONLARDA MUKELLEF KULLADİR İBADETİ ALLAH HASKILMAK İÇİN YARATİLMİŞ KULLARDİR.EHLİ SUNNET AKİDESİNDE BU İNANİŞ BATİLDİR .DEMOKRASYE OY VEREN KAFİRDİR DER MUSTAFA İSLAMOGLU OY VERMEYELİM KOYMU VERELİM BİR SUALİ VİDEO KONUSMASİNDA O HATA ETMİŞ ONUN TEKFİRİTEVAFUK EDER .KELAM EHLİDİR EDEBİYATCIDIR ORYANTALİSTTİR TEKFİR VE ŞARTLARİ USUSLUNU MUTEZİLE AKİMİNİN MURCİE FIRKASİNİN KELAMCİLARİNDAN ALMİŞTİR .MURTEDİN BABİ USUL EHLİ SUNNETTEN ALMAYAN KİŞİDEN USUSL OLAN MESLEDE BUNDAN ALİNMAZ .SÜNNETİ SELEF ALİMLERİNİN MENHECİNDEN OLMAYANDAN BİDAT EHLİNDEN İLİM ALMAK NE KADAR İSABETLİ OLUR ?
 
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
AHMED KALKAN MUTEZİLE HADİS İNKARCISIDIR .ARAPCASİ YOK HADİS KONUSUNDA ZATEN HADİSLERİN ÇOGUNU KABUL ETMEZ BUHARİ MUSLİMDE UYDURMA HADİS VAR EHLİ SUNNETTE DEGİLİM DİYORDU BİR MUNAZARADA .1.İSA MEHDİ KONUSUNDAKİ SAHİH HADİSLERİ İNKAR EDER NUZULUNU KABUL ETMEZ İMAMA AHMED EHLİ SUNNET ESASLAR,NDA BUNLARİ İNKAR EDEN KUFRE GİRER2 KABİR AZAB,Nİ KABUL ETMEZ .50 VAKİT NAMAZ 5 VAKİT OLMA MİRAC HADİSİNİ KABUL ETMEZ.3 SİHRİN RESULULLAHHA YAPİLMADİĞİ CİN SEYTAN İNSANİ ÇARPMAZ DER KENDİSİ SARA AHSATASİ EŞİDE SARA HASTASİ BAYILAN BİR HASTADIR .MUDERN TIBBA TABİ OLUR TIBBI NEBEVİYI KABUL ETMEZ ŞERİ RUKYEYİ KABUL ETMEZ .CİNLER 3 YAŞİNDAKİ ÇOCUK GİBİ AKİLSİZDİR DER İNSANLAR ONLARİ BUYUTUR OYSAKİ NUSAYBİN CİNLERİ İMAN ETTİLER RESULAHIN DAVETINI KABUL ETTİLER ONLARDA MUKELLEF KULLADİR İBADETİ ALLAH HASKILMAK İÇİN YARATİLMİŞ KULLARDİR.EHLİ SUNNET AKİDESİNDE BU İNANİŞ BATİLDİR .DEMOKRASYE OY VEREN KAFİRDİR DER MUSTAFA İSLAMOGLU OY VERMEYELİM KOYMU VERELİM BİR SUALİ VİDEO KONUSMASİNDA O HATA ETMİŞ ONUN TEKFİRİTEVAFUK EDER .KELAM EHLİDİR EDEBİYATCIDIR ORYANTALİSTTİR TEKFİR VE ŞARTLARİ USUSLUNU MUTEZİLE AKİMİNİN MURCİE FIRKASİNİN KELAMCİLARİNDAN ALMİŞTİR .MURTEDİN BABİ USUL EHLİ SUNNETTEN ALMAYAN KİŞİDEN USUSL OLAN MESLEDE BUNDAN ALİNMAZ .SÜNNETİ SELEF ALİMLERİNİN MENHECİNDEN OLMAYANDAN BİDAT EHLİNDEN İLİM ALMAK NE KADAR İSABETLİ OLUR ?
CANLI YAYIN'da TAGUT kavramını bu kadar açık şekilde anlat, sonra hocayı eleştir...
 
A Çevrimdışı

Almunadil

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bakınız ben yukarıdaki muaz-ubeyde ismindeki şahıs gibi Ahmed Kalkan hocayı bir takım şeylerle itham etmiyorum. Veya sohbetleri dinlenilmesin şeklinde bir imâda bulunmuyorum. Tam aksine zamanın müslümanların çok şey öğreneceğini düşünüyorum.
 
Said El Ensariyy Çevrimdışı

Said El Ensariyy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Zamanın müslümanları çok şey öğrensin evet doğru özellikle İslamın temel konuları ve Ehli Sünnetin Tekfir Konusundaki Tutumunu, Tekfir kurallarını kaidelerini öğrenmeleride gerekir...
 
A Çevrimdışı

Almunadil

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bilader o kadar anlattık sen hala ehli-sünnet doktrininden bahsediyorsun. Tekfircilik ehli sünnet doktrininde kabul edilmiş olabilir ama İslam'da böyle birşey yok.

Mumtahine suresinin 4. ayetindeki كفرنا بكم ve Şuara suresinin 19. ayetinde firavunun Musa a.s. için söylediği şu sözü و أنت من الكافرين karşılaştır.
şimdi firavun Musa aleyhisselam'a bizim anladığımız anlamda mı tekfir etti? Eğer öyle değilse nasıl Mümtahine suresinin 4. ayetini tekfirciliğe delil getiriyorsun?

Kur'an'daki ayetleri okurken bağlamından koparmadan okumamız gerekir. Ordan bir parça burdan bir parça ile yaparsak şu sonuç kaçınılmaz "namaz'a yaklaşmayın". Kelime oyununa alet olmayalım.
 
Said El Ensariyy Çevrimdışı

Said El Ensariyy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tekfir nasıl islam da yoktur:

Kafirun Suresi yok mu ibni mesud okumadı mı kafirlere dayak yemedi mi

mesela ebu sufyana ne dedi ömer
ya rasulullah bırak bu kafirin kellesini vurayım
üstelik adam iman etmeye gelmişti ama şüphelerim var demişti

Ve de sana Ebu Muhammed Al Makdisinin 30 risale kitabını ve Faruk Orhanın Tekfir kitabını okumanı tavsiye ederim inşaallah
 
A Çevrimdışı

Almunadil

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Tamam kardeşim baştada söylediğim gibi açıkça ben müslüman değilim diyen kimselere kafir deriz. Yoksa kişinin itikadını, sözlerin ve görüşlerini inceleyip ardından tekfir edersek işin içinden çıkamayız. Hem bu metodla istediğin adama kafir diye bilirsin. Biz zahire bakarak hükmederiz. Eğer ki adam ben müslümanım diyorsa öyle kabul ederiz. Bir sapıklığını görürsekte ona müslümancık veya kuş beyinli deriz.
 
Said El Ensariyy Çevrimdışı

Said El Ensariyy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
esela Sahabi (r.a. Ecmain) kendini peygamber ilan eden ve Allah'tan vahiy aldığını iddia eden bir adam'ı dışlamışlardır ve yalancı müslümancık diye adlandırarak onun şerefsizliğini bu şekilde dile getirmişlerdir

Bana bu dediğinin delilini verir misin ve de bir soru sorayım inşaallah:

biri ben müslümanım dese sonrada şeytan kafir değildir dese bu adama ne dersin ?
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Saol kardeş yazıyı okudum son olarak bir nakil paylaşmak istiyorum sizinle.

Yalancı peygamber Müseylime’ye dahi “kâfir”, “münafık”, “mülhid”, “zındık” vs. gibi bir sürü isim dururken “Müslümancık” (Müseylime) gibi oldukça estetik bir isim bulan sahabenin dengeli ve özgüvenli tavrı nerde, günümüz Müslümanlarının bağrından çıkan bilinci yaralı öz çocuklarını çiğ çiğ yiyecek kadar özgüvenden yoksun hodbin tavrı nerede.

estetik kelimesi yanlış bi kelime ona karşı Rasulullah as öldürme emri vermiştir...

Ashab-ı Kiram'ın kendi çocuklarına öğrettikleri ilk kelimelerden birisi de, "Amentü Billah ve Kefertü Bittağut" (Yani 'a iman ettim, Tağutu da inkar ettim, reddettim) kavlidir. (Sünen-i Daremi (Daremi) C:2, Sh:404, Beyrut / ty. Sünen (İbn-i Şeybi) C: 1, Sh:348, Beyrut / ty)

"Her kim Tağut'u inkar edip de 'a iman ederse kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. " (Bakara 256)


MÜSEYLİME-İ KEZZAB (İbn-i Habib el Hanefi)

Asıl adı İbn Habib el-Hanefi (öl. 12/633 m.) olan Müseylime’ye, “müslümancık” anlamına gelen bu adı daha Rasulullah’ın hayatında müslümanlar vermiştir. Demek ki onu tekfir etmek ya da müslüman saymak dışında, el-Hanefi’nin durumu belirginleşinceye kadar ara bir form olarak kullandılar. “Müseylime” adını, Hz. Peygamber’in, o ve onun gibi peygamberlik iddiasıyla çıkan Esved Ansi hakkında şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Rüyamda, dünyanın hazineleri bana getirildi. Avcuma iki altın bilezik kondu. Onları gözümde büyüttüm (bir rivayette “beni tedirgin etti”) “Onlara üfle” diye vahyolundu. Üfledim, gittiler. Bunu, iki yalancının çıkacağına yordum.”Haberin ravisi Abdullah b. Abbas dedi ki: “Onlardan biri Firuz’un Yemen’de öldürdüğü (Esved) el-Ansi, diğeri Müseylime’dir. (Buhari, Ta’bir, 95.38, 6/2579). Esved el-Ansi’nin oğlu Umeyr Buhari’nin ravileri arasında yer aldığına göre, babası oğlunu dahi kendisine inandıramamış olsa gerektir. (Sahih, 3/1069) Hz. Peygamber, Müseylime ile Medine’de karşılaştığında, ona “Sen rüyamda gördüğüm kişisin” diyecektir. (Megazi, 67.66)
Yemâme halkından olan Müsylime Benî Hanif temsilcileriyle görüşerek Müslüman olduğunu ifade etmişti. Yemâme’ye dönünce irtidat etti, dininden döndü ve ilmine, hitabetine ve şairliğine güvenerek peygamberlik iddiasında bulundu. Kahinlik ve sihir gücünü de kullanarak bir takım gaybî haberler yaymağa başladığı gibi göz boyama ile yaptıklarını da “mucize” olduğunu iddia ediyordu. Bu nedenle Benî Hanif ve Yemâme halkından pek çoklarını aldatarak etrafına topladı.
“Rahman” isminde bir meleğin kendisine vahiy getirdiğini iddia eden Müseylime Kur’ân-ı Kerime nazire/benzer olacak şekilde sözler söylemeye başladı. Kuru bir taklitçilikten öte bir anlamı olmayan sözlerle cahil insanların katında değerli görünürken, ehl-i ilim ve ehl-i hakikat karşısında maskara ve gülünç duruma düşüyordu.
Müseylime, Hz. Peygamber’in peygamberliği de dahil hiçbir iman esasını inkâr etmiyordu. O, Hz. Peygamber’in dinde birtakım ‘reformlar’ yapıyordu. Kendi toplumuna şarabı ve zinayı helal kılıyordu. (Taberi, tarih, 2/281-282) Oruçta hatırı sayılır bir indirime giderek, orucu bir gün ve geceye indirmişti. Mescidlerinde ibadet ediliyor, taraftarları ibadetlerinde kendisine geldiğini iddia ettiği seçili sözleri okuyorlardı. Bunlardan ilginç örnekler kaynaklarda yer almıştır. Hz. Ebubekir, Hanife oğullarına baş eğdirdiğinde, onlardan “Müseylime’nin Kur’an’ından” bazı şeyler okumalarını istedi. Onlar okudular:
“Fil / Öyle ya/ sen filin ne olduğunu nereden bileceksin / onun uzun bir hortumu var!”
Şu örnek daha ilginç: “Siz ey iki kurbağanın kızı kurbağalar / Suyunuz temizlendi / Suyu kirletemezsin / içeni engelleyemezsin / Başın suda, kuyruğun çamurda / Toprağın yarısı bizim yarısı Kureyş’in / ama Kureyş saldırgan bir toplum.”
İşte bir örnek daha: “Ekini ekenlere / ürünü biçenlere / daneyi savuranlara / un öğütenlere / ekmek pişirenlere / tirit yapanlara / donmuşunu da erimişini de silip süpürenlere yemin olsun / Yüncü bedevilere ve sizden önceki medenilere üstün kılındınız / Arkadaşınızı koruyun / Yardım dileyeni barındırın / İsteyenin işini görün.” (İbn Kesir, el-Bidaye, 6/331)
Temim kabilesinden Secah isimli bir kadın da kendisine vahiy geldiğini iddia ediyordu. Müseylime’ye rakip çıkmıştı. Müseylime, rakip istemediği için Secah’a buluşma teklif etti. Taberi, bu buluşmanın ayrıntılarını nakleder. Müseylime, Secah’ı onun için kurdurttuğu görkemli bir çadırda ağırladı. Onu peygamberlik iddiasından vazgeçirmek için şu vaadi yaptı: “Sen bu işten vazgeçersen, Allah sana Kureyş’in payına düşen yarıyı verir.” İlginç olanı, birbirlerine gelen “vahyi” öğrenmek istemeleriydi. Müseylime Secah’a “Sana ne vahyediliyor?” diye sordu. Kadın, “Kadınlar önce başlar mı? Sen söyle bakalım sana ne vahyolduğunu?” dedi. Müseylime şu cevabı verdi: “Baksana Rabbine / hamile kadına ne yaptı / Vahşice vuruşların peşinden yılan gibi akan canlı bir varlık çıkardı.” Secah “Ee, daha ne olmuş?” dedi. Dedi ki: “Bana şöyle vahyolundu: Allah kadınları öbek öbek yarattı / Erkekleri onlara eş yaptı / Onlara bir şey geçiririz / Dilediğimiz zaman da çekip çıkarırız / Bizim için yavru imal ederler.” Secah dedi ki: “Senin peygamber olduğunu şehadet ederim!” Müseylime: “Benimle evlenir misin? Böylece, senin ve benim kavmim sayesinde Arapları yemiş olurum!” dedi.” Taberi bu hikâyenin sonunda Müseylime’nin ‘ümmetine’ şu talimatı verdiğini nakleder: “Allah’ın elçisi İbn Habib -Müseylime-, size Muhammed’in getirdiklerinden ikisini yükledi: Yatsı namazı ve sabah namazı.” (Taberi, tarih, 2/270-271)
İlginçtir ki, Museylime Muhammed'e mektup gönderip ona peygamberlikte ortaklık teklifi yapmıştı:
Allah'ın Resulü Müseylime'den, yine Allah'ın Resulü Muhammed'e:
Sana selam olsun. Ben, seninle birlikte peygamberlik vazifesine ortağım. Yeryüzünün yarısı bize, yarısı da Kureyş kabilesine aittir. Ancak Kureyş haddini aşan bir kavimdir.
Bu mektuba Hazret-i Muhammed (ASM)'in yanıtı sert oldu:
Allah'ın elçisi Muhammed'den yalancıların en yalancısı (Kezzab) Museylime'ye:
Allah'ın selamı dosdoğru yol üzerinde bulunanlara olsun! Hemen ilave edeyim ki yeryüzü Allah'a aittir. Onu kulları arasında dilediğine verir; bütün işlerin sonunda kurtuluş, Allah'tan hakkıyla korkup çekinenlerindir.
İddiasından vazgeçmeyen Müseylime için peygamberimiz (sav) Necid halkına haber göndererek “Müseylime kezzaptır, yalancıdır. Onun hakkından gelin!” ferman etti. Bu nedenle Müseylime’nin adı “Müseylime-i Kezzab” oldu. Müseylime ifsadına devam etti. Ancak peygamberimiz’in (sav) vefatından sonra Hz. Ebubekir (ra) Halid b. Velid (ra) komutasında bir ordu göndererek Müseylime ile savaştı, ordusunu dağıttı ve Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi b. Harb, Hz. Hamza’yı şehit ettiği aynı mızrağı ile Müseylime’yi öldürdü ve Hz. Hamza’yı öldürmesine mukabil olmasını diledi.
Müseylime, İslam’ın doğduğu yıllarda yaşadı. Peygamber Efendimiz (ASM) doğduğu zaman, Müseylime yaklaşık 80 yaşlarında idi. Peygamber olduğunu öne sürdü, Allah’ın kendisini Muhammed ile ortak kıldığını iddia etti, İslam devletine savaş açtı, yenildi ve öldürüldü.
Müseylime, Arabistan’ın en büyük kabilelerinden, Yemame’de mukim Beni Hanife’dendi. Müseylime’nin hayatının dönümü Yemame’den Medine’ye İslam peygamberini ziyaret eden heyette yer almasıyla başladı. Medine’de Hazret-i Muhammed ile görüşerek İslam’ı seçen heyet, görevini tamamlamış olarak Yemame’ye geri döndü. Heyettekiler Beni Hanife kabilesini İslam’ı seçmeleri yönünde ikna etmeye başardılar.
Müseylime, Medine ziyaretinden bir kaç ay sonra kendisinin de bir peygamber olduğunu ilan etti. Müseylime başarılı, etkileyici bir hatipti. Aynı zamanda fevkalade bir ilüzyonistti; daha önce kimsenin görmediği numaraları başarıyla yapıyordu. Bu yeteneklerini kullanarak kısa süre içinde İslam’a yeni geçmiş kabilesi içinde önemli bir taraftar kitlesi edindi.
Müseylime’nin zaman içinde kabilesi içinde nüfuzu arttı. kendine güveni nüfuzundan daha da hızlı arttı. herhalde kendisini denk olarak görmeye başladı ki, Muhammed’e bir mektup yazdı. mektup “Allah’ın elçisi Müseylime’den Allah’ın elçisi Muhammed’e” diye başlıyordu. mektubun devamında Müseylime peygamberliğinden bahsediyor, İslam peygamberine dünyayı aralarında paylaşmayı öneriyordu! Muhammed’in cevabı olumsuz ve çok sert oldu; yanıt şöyle başlıyordu: “Allah’ın resulü Muhammed’den Büyük Yalancı Müseylime’ye”bu olayların akabinde, doğal olarak, Müslümanlar ve Müseylime arasında ilişkiler sıcak olmadı. ancak Müseylime geri adım atmadı; bu dönemde müslümanların Arabistan'daki kabilelerin isyanlarıyla uğraşmaları da çekinmezliğini arttırıyordu.
Müseylime, Hazret-i Peygamber (ASM)’in ölümünden sonra kendisini yanlıştan dönmeye davet eden Hazret-i Ebu Bekir’in elçisini öldürtmek suretiyle halifeliğe savaş ilan etti. kendisi için en büyük talihsizlik tarihin en önemli komutanlarından Halid bin Velid’in komuta ettvaş sonunda Müseylime ölmüş, kuvvetleri yenilmiştir. Hazret-i Peygamberin amcasını katleden, sonradan müslümanlığı seçen Vahşi ibn Harb tarafından Hazret-i Muhammed’in amcası Hamza’yı öldürdüğü kargının ta kendisiyle öldürülmüştür. Ancak Arabistan’ın en güçlü kabilelerinden birisiyle yapılan bu savaş halifelik için de bir kan kaybıyla sonuçlanmıştır: hayattayken Peygamberin çevresinde bulunmuş ve Kuran’ı hatmetmişlerden o denli çok kişi şehit düşmüştür ki, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebu Bekir’e o güne kadar sadece insanların ezberlerinde saklanan Kur’an’ın yazılı hale getirilmesini önermiştir.
 
Ömer İbn Abdulaziz Çevrimdışı

Ömer İbn Abdulaziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yani ne diyeyim bu konuyu açan kardeş tekfirin tam bir bidat olduğunu anlayamamış mı? Tekfire yetkili merci ve tekfirin şartları konusundaki yazılar baştan aşağı bidat. Adamın biri kafasına göre tekfir için yetkili bir makam belirlemiş ve kendince müslümanlıktan çıkanlarıda tekfirin şartları adlı başlığın altına atmış.

Size bunun bidat olmasının delili: sahabi kendini peygamber ilan eden Müseylimetülkezzab'ı müslümancık ve yalancı diye anarlardı. Bizim çağdaş bidatçılar kendilerini eleştirenlere dahi kafir diyor. Allahtan korkun.


Şu forumda kelamcıların, mutezilelerin, rafızilerin ipe sapa gelmez bir çok iddiasını okudum. Ama seni temin ederim ki bu senin yazdığın kadar batıl bir görüşü şu forumda görmüş değilim. Tekfir bidattır diyecek kadar sapkın bir mezhebe şu yeryüzü toprakları şahit olmamıştır. Hatta sen bu itikadı yahudi ve hristiyanlara söylesen onlar bile kabul etmezler. Çünkü Hristiyan ve yahudilerin dinden çıkaracak bazı amelleri vardır. O amelleri işleyen kimseyi mürted ilan ederler. Fakat gel gelelim senin şu savunduğun mezhebin ataları olan mürcie ve kerramiye mezhebinin İslam dininden olmadıklarına Ehli sünnet uleması icma ve ittifak ettiler.

Şimdi gelelim Kur'an'dan tekfir'in delillerine.

İslam iddia eden fakat kendisinden küfür sözü sadır olan kimsenin durumda kafirliğine hükmedilmesindeki en büyük delil Tevbe Suresi 66. Ayettir. Hem bu ayet o kadar açıkdır ki, "İslam'da tekfir yoktur" diyen, İslam itikadının temeline dinamik koymaya çalışan şaşkın kafirlere 1400 yıldır hüccet olmaktadır.

Alemlerin Rabbi Allah azze ve celle buyurdu ki:

لاَ تَعْتَذِرُواْ قَدْ كَفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ

"Özür dilemeyin. Siz iman ettikten sonra kafir oldunuz"

İşte bu ayeti kendi delil alan "Müslüman" alimler küfür sözü söyleyen kimsenin İslam iddia etse dahi kafir olacağına dair "icma" ettiler.

İmam Kurtubi bu ayetin tefsirinde Ebu Bekir İbn'ul Arabi'den şu icmayı nakleder:"O kimselerin söyledikleri bu sözler ciddi de olabilirdi şaka da olabilirdi. Fakat ne olursa olsun bu sözler küfürdür. Çünkü küfür sözlerini şaka yollu söylemenin de küfür olduğu hususunda ümmet arasında görüş ayrılığı yoktur."

(El Camiu'l Ahkam'ul Kur'an - İmam Kurtubi )

Şifa'nın müellifi Kadı İyad diyor ki:"Her kim Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'a sövmek kastı olmadan ve küfre itikad etmeden onu rencide edecek söz söylerse o kimse kafir olur"

Şeyhul İslam İbn Teymiyye de Sarim'ul Ala Şatimi'r Resul adlı eserinde diyor ki:"Her kim küfür olan bir söz veya fiilde bulunursa bununla kafir olmayı kastetmese de kafir olur. Çünkü Allah'ın dilediğinden başka hiç kimse küfrü kastetmez"

Alimlerin buna benzer sözlerini buraya toplamaya ne benim gücüm yeter nede zamanım. Aklı selim sahipleri bunun farkıdadırlar. İşte bu mezheb Ehli sünnet cemaatinin mezhebidir. İbn Teymiyye'nin dediği gibi yeryüzünde kimse bir amel yaparken "Ben bununla kafir olmak istiyorum" demez. Mekke müşrikleri, yahudiler, hristiyanlar ve diğer din sahipleri de kendilerini kafir olarak isimlendirmez.

Yine Kur'an'da birçok ayet Müslümanların kafirleri tekfir ettiğini göstermektedir.

Misalen İbrahim Peygamberin müşrik olan kavmine dediği gibi:

كَفَرْنَا بِكُمْ

"Sizi tekfir ediyoruz.."

Yine Kafirun Suresinde Allah azze ve celle'nin emir kipi kullanarak tüm mü'minlere:

قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ

"De ki ey kafirler!"

buyurması bunların delillerindendir.

Temiz akıl ve kalp sahipleri için yine Kur'an'da birçok delil vardır.

Kehf suresindeki arkadaşından küfür sözü duyan kimsenin misali buna örnektir. Allah azze ve celle buyuruyor ki:

قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَكَفَرْتَ بِالَّذِي خَلَقَكَ مِن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ سَوَّاكَ رَجُلًا

"Arkadaşı ona dedi ki: "Seni, topraktan, sonra bir nutfeden yaratan sonra da seni bir insan şekline getiren Allah'a kafir mi oldun?"

Allah azze ve celle Kitabında ve gönderdiği son Peygamber olan Muhammed (aleyhisselatu vesselam) aracılığıyla insanlara hidayeti ve sapıklığı öğretmiştir. İslam dininin hak olduğunu belirtmekle kalmayıp, bu dinden nasıl çıkılacağını, hangi amellerin kişiyi kafir yapacağını da açık bir şekilde belirtmiştir. Sana bu konuda bir örnek vereceğim.

Misalen Allah azze ve celle Maide suresinde buyuruyor ki:

لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ

"Andolsun, "Allah, Meryem oğlu Mesih’tir"diyenler kesinlikle kafir oldu."

Şimdi Müslüman olduğunu iddia eden, namaz kılıp oruç tutan bir kimse bu sözü söylese, ama ben Müslümanım kafir değilim dese bu kimseye hükmün ne olur?

Eğer o Müslümandır dersen sen Allah'ı ve Kur'an'ı yalanlayan bir kafir olmuş olursun. Yok eğer kafir olur dersen kendi savunduğun mezhebe muhalefet etmiş olursun. Çünkü sen bir insanın "ben Müslümanım" dediği için tekfir edilmeyeceğini söylüyorsun.

Bu soruma cevap bekliyorum.

Diğer mesajlarında yazdığın batıl görüşlere de tek tek cevap vereceğim inşaAllah
 
A Çevrimdışı

Almunadil

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Diğerlerinide Bekliyorum.

Bu söylediklerine ilmi cevap verecem inşallah. Ama benim söylemediğim şeyleri ben söylemiş gibi göstermen ve bana bir takım ithamlarda bulunman açıkça müslümana yakışır bir hareket değil. bana karşı tutumunu düzelt beni karalamayı bırak ve Allah rızası için yaz bu konuda. Lütfen OKU: Fetih Suresi 29. Ayet ve Maide Suresi 54. Ayet.

Eger benim kafir olduğumu düşünüyorsan şimdiden söyle sana hiç cevap vermeyim ve konuşmayalım senle artık.
 
A Çevrimdışı

Almunadil

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Açıkça din'i terk eden yani kafir olduğunu ilan eden veya kafirliği kesin olacak şekilde bir davranışta bulunan mesela Isa Allah'tır diyen.

Ve buna 'tekfir etmek' denmez 'adam kafir olmuş' denir! Tekfir kavramı ve fıkhı bidat'tır ve islam'da yeri yoktur.
 
Ömer İbn Abdulaziz Çevrimdışı

Ömer İbn Abdulaziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşim tamam ne demek istediğini anlıyorum fakat tekfir veya tekfircilik diye bir kavram yok İslam'da. Bu sonradan uydurulmuş birşey. Tekfirden maksat nedir? Müslümanları uyarmak mı (peki faydası var mı), o kişiye karşı savaş açmak mı (bunun için kafir olmasına gerek yok toplu bir şekilde müslümanlar Allah'a isyan ediyorsa bu direnci müslümanların kırmasında bir beis yok mesela Ebu Bekir (r.a.) zekat vermeyenlerle savaşmıştır). Tekfir insanlar arasında kargaşaya yol açıyor. Mesela Sahabi (r.a. Ecmain) kendini peygamber ilan eden ve Allah'tan vahiy aldığını iddia eden bir adam'ı dışlamışlardır ve yalancı müslümancık diye adlandırarak onun şerefsizliğini bu şekilde dile getirmişlerdir. Halbuki Kur'an, kendisine Allah'tan vahiy geldiğini iddia edenleri = Allah'a iftira edenleri veya Allah'ın ayetini yalanlayanı en büyük zalim olarak nitelemektdir.

İslam'da tekfir yok diyorsun ya demek ki sen bu dini Sahabe'den daha iyi anlamışsın. Çünkü Sahabe (radiyallahu anhum) İslam iddia ettikleri halde birçok fırkanın kafir olduklarına hükmettiler.

Bunun ilk örneklerinden biri seninde cahilce zikrettiğin ama sebebini anlamadığın Ebu Bekir(radiyallahu anh)'ın zekat vermeyenlerle savaşmasıdır. Sana soruyorum; o savaşa neden "riddet" savaşları denilmiştir? Riddet ne demektir? Sahabe neden o kimseler namaz kılmalarına, oruç tutmalarına rağmen onlara "kafir" hükmü vermiştir?

Ve yine o kadar bilgisiz bir kimsesin ki sahabe'nin "Müseyleme" ye Müslüman dediğini iddia ediyorsun. Sen git riddet savaşlarını oku. Sahabe müseyleme gibi Peygamberlik iddia edenleri bırak, o sahte peygamberlere tabii olanların bile kafir olduğuna icma ettiler. Zaten riddet savaşları sadece zekat vermeyenlere değil, sahte peygamberlere tabii olanlara karşı da yapılmıştır.

Peygamberlik iddia eden bir kimseye sahabe kafir demedi diyorsun öyle mi? SubhanAllah..

Bak Ebu Bekir Sıddık (radiyallahu anh)'ın savaştığı kimselere yazdığı mektup:"

"Selam hidayete tabi olan, hidayetten sonra körlüğe ve delalete dönmeyenlerin üzerine olsun.

Şüphesiz ben kendisinden başka ilah olmayan Allah’ı överim. Ve şahadet ederim ki O'ndan başka ilah yoktur ve ortağı da yoktur. Muhammed O'nun kulu ve Resulüdür. Onun getirdiği her şeyi ikrar ediyorum.

Ondan yüz çeviren ve savaşan herkesi tekfir ediyorum."

(İmam Taberi Tarihinde)

İbn Abbas'ın talebesi İkrime'den rivayet edildiğine göre bazı insanlar Ali (Radiyallahu anh)'ın ilah olduğunu iddia edince Ali onları yaktırdı. Abdullah İbn Abbas bunun üzerine dedi ki:"Ben olsaydım, onları yakmazdım. Çünkü Peygamber (aleyhisselatu vesselam), "Allah'ın azabıyla azab etmeyin." buyurmuştur. Ben onları öldürürdüm. Çünkü Peygamber (aleyhisselatu vesselam): "Dinden döneni öldürün!" buyurmuştur.

(Buhari Cihad, Ebu Davud Hudud, Tirmizi Hudud, Nesai, Tahrimu'd-Dem İbn Mace Hudud, Ahmed bin Hanbel Müsned)

Kaderiler ortaya çıktıkları zaman İbn Yamer ve Humeyr İbn Abdurrahman Hac zamanı Abdullah ibn Ömer'i görüyorlar. Ve kaderi inkar edenlerin durumunu anlatıyorlar. Abdullah İbn Ömer diyor ki:"Artık sen onlarla görüştüğün zaman kendilerine haber ver ki; "Ben onlardan beriyim, onlar da benden beridirler. Abdullah ibni Ömer’in kendisine yemin etmekte olduğu Allah’a and olsun ki, onlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa da onu infak etse, kadere iman etmedikçe Allah onun infakını kabul etmez" (Ve sonrasında meşhur cibril hadisini rivayet etti)

(Müslim, İman)

Hadisin lafzında ki "Ben onlardan beriyim onlarda benden beridir" sözü hakkında İmam Nevevi dedi ki:"Yani onları tekfir etti"

Demek Sahabe'nin hayatında tekfir diye bir şey yok öyle mi?
 
A Çevrimdışı

Almunadil

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ya seninle konuşulmaz vallahi hem çok cahil hem çok müfteri. Hakikaten sen önce Müslüman ahlakı ile ahlaklanmayı öğren. Sen bu şekilde birisiyle konuşursan o kişi senden nefret eder.
 
Ömer İbn Abdulaziz Çevrimdışı

Ömer İbn Abdulaziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Açıkça din'i terk eden yani kafir olduğunu ilan eden veya kafirliği kesin olacak şekilde bir davranışta bulunan mesela Isa Allah'tır diyen.

Ve buna 'tekfir etmek' denmez 'adam kafir olmuş' denir! Tekfir kavramı ve fıkhı bidat'tır ve islam'da yeri yoktur.

Adam (haşa) İsa Allah'tır veya İsa Allah'ın oğludur dese, fakat ben Müslümanım dese bu adam kafir olur mu?

Ayrıca senin İslam tarihinde alim olarak gördüğün biri var mı? Ehli Sünnet'in yolunu doğru buluyor musun? Ona göre yazayım. Şimdi sana hadis yazarım belkide hadis inkarcısısındır bilemeyiz. Sen bize menhecini söyle ki ona göre cevap verelim.
 
Üst Ana Sayfa Alt