Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Ahmed Kalkan: Tekfircilik Ithamını Şiddetle Reddediyorum

Ömer İbn Abdulaziz Çevrimdışı

Ömer İbn Abdulaziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ahmed bin hanbel, mutezile fırkasını tekfir etmiş midir? Neden Ahmed bin Hanbel dediğimi anlamışsındır.

Şia ehli sunnetin hadisini kabul etmese de, kendisinin (ravileriyle) kabul ettiği hadisler içinde ehl-i sunnetle ittifak ettiği manada mutevatir hadis yok mudur diyorsun?

Mutevatir hadisin inkarında tekfir edilmesi, ağırlı görüş üstte saydığım özellikte olanlardır. Dediğin gibi bunu sadece ehl-i sunnetle yeterli görenler de vardır. Bu konuda Hasan Hoca'nın (mp3) sohbetlerinde açıklama mevcuttur..

Evet İmam Ahmed İbnu Hanbel Kur'an mahluktur diyen mutezile güruhunu, hatta halife Memunu tekfir etmiştir. İlk dönem Hanbeli alimlerinden Hallal Sünnesinde şu rivayete yer veriyor:"Ahmed ibn Muhammed ibn Matar dedi ki: Bana Ebu Talip haber verdi Ebu Abdullah’a dedi ki; onlar Tarsus’ta bir adamın kabrinin yanından geçiyorlardı. Tarsus ehli dedi ki ; " Kâfire Allah rahmet etmez." Ebu Abdullah (İmam Ahmed) dedi ki; “ Evet Allah bunu bina edene ve bununla gelene rahmet etmez. ” (Tarsusta bulunan mezar halife memunun mezarıdır. İmam Ahmed'in bunu bina edene dediği de Kur'an mahluktur fitnesidir)

Ki İmam Ahmed'in Kur'an Mahluktur diyen mutezileyi tekfir ettiği meşhurdur.

İmam Ahmed bin Hanbel, bir adamın "Kur’an’ın lafızları mahluktur. Kim Kur’an’ın lafızları mahluk değildir derse kâfirdir" sözünü duyunca dedi ki; "Bilakis o kendisi kâfirdir. Allah onu kahretsin." (Zehebi - Tercumetu Ahmed Min Tarihil İslam )

Salih ibn Ahmed ibn Hanbel dedi ki; Babam dedi ki; "Her gün iki adam hapiste yanıma geliyorlardı. Birine; Ahmed ibn Ahmed ibn Rebbah diğerine ise Şuayb el Hicam deniyordu. Benimle hep tartışıyorlardı. Üçüncü gün biri yanıma girip benimle tartıştı ona dedim ki; "Allah’ın ilmi hakkında ne diyorsun?" dedi ki "‘Mahluktur." Dedim ki; "Kafir oldun." Orada hazır bulunan elçi İshak ibn İbrahim dedi ki;"Bu müminlerin emirinin elçisidir." Ben de dedim ki: "Şüphesiz bu kafirdir." (Ebu Nuaym İsbehani - Hilyetul Evliya)

Şia'nın da kabul ettiği bizim kabul ettiğimiz mütevatir hadisler illaki vardır. Hatta onların işlerine gelen sahabeyle ilgili hadisleri de kabul ediyorlar fakat Ehli sünnet uleması bu noktada şia ve mutezileyi itibara almaz. Muhaddis Allame İmam Suyuti bunu güzel bir şekilde açıklıyor ve Miftahul Cenne'de diyor ki:"Muhaddisler tarafından sahihin şartlarını taşıyan bir hadisi inkar eden kimse kafir olur, Yahudi, Hıristiyan ve diğer kafirlerle birlikte haşrolunur."

Mütevatirin inkar edenin kafir olması noktasında şia ve mutezilenin de kabul etmesini ilk defa duyuyorum. Sünnet ehli imamlardan hiçbiri böyle bir şart getirmemiştir. İmam Berbehari Şerhus Sunne'sinde diyor ki:

"İçerisinde Ahmed ibnu Hanbelin de olduğu bazı alimler dediler ki: Cehmiler kafirdir ve ehli kıbleden değildir, onların malı ve kanı helaldir. Miras alınmaz ve onlara miras verilmez. Çünkü onlar Cuma, cemaat, bayram namazı ve sadaka yoktur dediler. Ve dediler ki: "Kim Kuran mahluktur demez ise kafirdir. " Muhammed sallahu aleyhi ve sellem’in ümmetine kılıcı helal saydılar. Kendilerinden öncekilere muhalefet ettiler. Onlar Nebi sallahu aleyhi ve sellem’in ve ashabının konuşmadığı şeyler ile insanları imtihan ettiler. Onlar mescidleri ve camileri tatil etmek istediler. İslamı hafife aldılar ve Cihadı tatil ettiler. Fırka ile amel ettiler. Peygamberin eserlerine muhalefet ettiler. Mensuh ile konuştular ve müteşabihi delil aldılar. İnsanları dinlerinde şüphelere düşürdüler. Rableri hakkında çekiştiler. Ve dediler ki: "Kabir azabı yoktur. Şefaat ve havuz yoktur. Cennet ve cehennem yaratılmamıştır. Nebi sallahu aleyhi ve sellem’in dediği pek çok şeyi inkar ettiler. Onların kanlarını ve tekfir edilmelerini helal görenler bu yönlerden helalliklerine hükmettiler. Çünkü her kim Kuran’dan bir ayeti inkar eder ise bütün Kuran’ı inkar etmiştir. Her kim de Nebi sallahu aleyhi ve sellem’den gelen sahih bir eseri red ederse Resulullah’ın sünnetini inkar etmiş olur. Her kim bunları inkar ederse işte o kafirdir."

(İmam Berbehari - Şerhus Sunne madde 64. Madde)
 
M Çevrimdışı

Musluman.

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tüm mütevatir hadisleri nakleder misiniz ? Biliyorsanız Öğrenme amacıyla diyorum sayısı hakkında ihitlaflar varda
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Cehmiyye fırkası mensuplarının, kafir olup olmadığı ve bu küfrün onları ebedi cehennemlik yapacak şekilde dinden çıkarıp çıkarmadığı konusunda, sonraki alimlerin ihtilafından da söz ederek şöyle der:
“Gerçek şu ki, imamların mutlak olarak söyledikleri sözler hakkında, öncekilerin mutlak olan şer’i nasslar hakkında düştükleri durumun aynısı olan bir duruma düştüler. Onları ne zaman görseler “Kim şunu söylerse kafirdir” sözünü duydular. Daha sonra, belirtilen o sözü söyleyen herkesin kafir olduğuna inandılar. Halbuki tekfirin belirli bir kişiye indirgenmesi belli şartların yerine gelmesine ve yine belli engellerin de olmamasına bağlıdır.
Mutlak tekfir, şartları bulunmadıkça ve engelleri ortadan kalkmadıkça belirli kişiler için sabit olmaz. İmam Ahmed Rahimehullah ve bu genel hükümleri belirten tüm alimler, Cehmiyye fırkasından küfür sözlerini bizzat söyleyenler dışında kimseyi tekfir etmediler.”

Daha sonra İmam Ahmed’in Rahimehullah, Kur’an’ın mahluk olduğunu söyletmek için insanları zorlayan Cehmiyye’ye karşı çıkmasını ve hem ona hem de başkalarına bu fırka tarafından işkence yapılmasını, İmam Ahmed’in bu zorlamayı yapan halifeye dua etmesini, kendisini hapseden ve kırbaçlayanları bağışlamasını belirterek şöyle der:
“Bunlar İslam’dan dönenler olsaydı, onlar için istiğfar etmek caiz olmazdı. Çünkü kafirler için istiğfar etmek caiz değildir.” Sonra şöyle devam eder:
“Onun ve başka imamların bu sözleri, Kur’an’ın mahluk olduğunu, ahirette Allahu Teala’nın görülmeyeceğini söyleyen Cehmiyye’den belirli (muayyen) kişileri tekfir etmediklerini gösterir. İmam Ahmed’in bu konuda muayyen kişileri tekfir ettiğini belirten sözler de nakledilmiştir. Kendisinden, bir konuda farklı iki görüşün aktarılmış olması tartışma götürür. Yahut mesele tafsilalata inilerek ele alınır ve muayyen kişileri tekfir etmişse, bunun şartların bulunduğu ve engellerin de ortadan kalktığı için olduğu, muayyen olarak tekfir etmediklerinin ise, gerekli şartların bulunmaması ve engellerin kalkmaması sebebiyle tekfir edilmedikleri söylenir. Böyle bir durumda ise tekfir mutlak manadadır.” (İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 12/261-262)



MUTLAK KÜFÜR İLE MUAYYEN TEKFİR ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK

Öğrenme aşamasında olanlardan birçoğu, alimlerin kitaplarında kullandıkları “İbnu’l-Kayyim Rahimehullah beşyüz İslam aliminden, istivayı inkar edip istila anlamında olduğunu iddia edenlerin tekfir edildiğini nakletmiştir” sözünü veya “Kur’an mahluktur diyen kafir olur”, “Allah her yerdedir diyen kafir olur” gibi ifadeleri hatalı anlamaktadır.
Yine küfre götüren bazı amelleri yapan veya sözleri söyleyenler hakkında kullandığımız “Falan kişi küfre sebep olan işler yaptı” veya “Küfür sözü söyledi” gibi sözlerimizi anlamamaktadırlar.
Öğrenme aşamasında olanlar, kullandığımız bu genel ifadeler sebebi ile, muayyen kişileri tekfir ettiğimizi zannederler. Halbuki durum onların zannettikleri gibi değildir.
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesinden sapan fırkalar ile ilgili olarak alimlerin söyledikleri “Cehmiyye fırkası kafirdir, Kaderiyye fırkası kafirdir” gibi genel ifadeler de bu kabildendir.
Bazıları bu genel ifadeler ile muayyen kişiler için söylenen sözleri birbirinden ayırmazlar. Hatta Hafız İbn-i Hacer, Nevevi ve günümüz alimlerinden Seyyid Kutup (Haksız olarak kendileri için Selefiyye ismini kullanan çağdaş Murcie’nin çömezlerinden birinin, sıfatlar konusundaki bazı hataları veya edebi bazı genellemeleri sebebiyle Seyyid Kutub’u Rahimehullah tekfir ettiğini işittim. Mürted çağdaş tağutları tekfir etmeye yürekleri yetmeyen bu insanlar, Seyyid Kutup gibi birini tekfir etmekten utanmamaktadırlar.) Rahimehumullah gibi Allahu Teala’nın sıfatlarında bazı ibareleri te’vil eden kişileri de tekfir edenleri gördüm. Bütün bunlar aşırılık sebebi ile acele olarak verilmiş hoş olmayan kararlardır.

Muhakkik alimlere göre bunun doğrusu; bu fırkalar ve sahip oldukları akideler hakkında bu tür genel ifadeler kullanılmış olsa bile, tekfirin şartları ve engelleri gözönünde bulundurmadan muayyen kişilerin tekfir edilmemesidir.
İbn-i Teymiye Rahimehullah, Selefin ve imamların Cehmiyye’yi genel olarak tekfir ettiğini, ancak muayyen bir kişinin tekfir edilebilmesi için delil ve şartların bulunması gerektiğini belirtmektedir. (Mecmuu’l-Fetava, 2/214)

Bu konuda özet olarak şunu söyleyebiliriz: Mutlak tekfir; küfre götüren bir söz veya fiil sebebi ile şer’i bir delile binaen, belirli bir kişiye indirgenmeden yapılan ve asıl olarak işlenen fiil veya söylenen sözün tekfir edildiği bir hükümdür. “Şöyle diyen kafir olur”, “böyle yapan kafir olur” gibi tekfir hükmü muayyen bir kişiye indirgenmeden genel olarak verilir. Dolayısıyla mutlak tekfir, kişi hakkında değil sebep hakkında hüküm vermektir.
Yani faili değil, fiilin kendisini cezalandırmaktır. Bu meselede, söylenen bu söz veya işlenen fiilin, büyük küfür olduğuna dair delaleti kesin olan şer’i delile bakılır. Bu delil, delaleti değişik ihtimallere açık olan türden olmamalıdır.
Küfür hükmünü vermek için mutlaka delilin hem sabit olması ve hem de delalet yönünden kesin olması gerekir.
Muayyen tekfir ise, küfre götüren bir işi yapan yahut bir sözü söyleyen kişi hakında hüküm vermektir. Mutlak tekfirde olduğu gibi, burada da gerekli düzeyde araştırma yapmak ve kesin delile dayanmak gerekir. Bu nedenle failin işlediği veya söylediği iş yahut sözün kişi hakkında sabit olmasına ve tekfirin engellerinin bulunup bulunmadığına bakmak gerekir. Tekfirin şartları ve engelleri hakkında ve bu engeller ve şartların bulunup bulunmadığına dair yapılacak araştırmanın, mümteni konumunda olmayan güç yetirilebilen kişiler hakkında gerekli olduğunu yukarıda açıklamıştık.

(Tekfirden Aşırılıktan Sakındırma, 30 Risale; Ebu Muhammed Asım el-Makdisî)
 
Ömer İbn Abdulaziz Çevrimdışı

Ömer İbn Abdulaziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Tüm mütevatir hadisleri nakleder misiniz ? Biliyorsanız Öğrenme amacıyla diyorum sayısı hakkında ihitlaflar varda

Muasır muhaddislerden Muhammed Bin Cafer'in "Nazmu’l Mutenasire Minel Hadisil Mütevatire" adlı bir eseri var. Bu eserde yazar kitabı bablar olarak ayırmış ve hadislerin hangi sahabelerden nakledildiğini, bu hadislere mütevatir diyen ulemayı zikretmiştir.

Kitap Kettani - Mütevatir hadisler ismiyle basılmıştır.
 
E Çevrimdışı

emirha_K

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Tekfirci olmasa ne olur sonuçta yine bidat ehli biri..Allah ümmeti bunun gibilerin şerrinden korusun...

Hadis konularında zaten tam bir sapıktır buna değilde bunun arkasından giden zavallılara yazık onun gibi sapıtmalarından endişe edilir.

galiba çok kişinin hidayetine vesile olan ilim ehli bir kardeşimizsiniz ki muvahhid bir alimi gıyabında sapıklıkla ve saptırmakla nitelendirebiliyorsunuz eğer samimi iseniz direk ahmed kalkan hocanın yanına gidip şu konularda kuran ve sünnete muhalifsin müslümanları saptırıyorsun deyin o zaman sünnete uygun bir iş yapmış olursunuz !
 
Ömer İbn Abdulaziz Çevrimdışı

Ömer İbn Abdulaziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ummetin mutevatir dediği hadisin inkarı durumunda kafir olma bahsi :
1' 30'' ile 6' 00'' (Birbuçuk ile Altıncı dakikalar arasında bahis geçiyor)

010_KUFUR 2
[D]10096[/D]

Ses kaydını birkaç kez dinledim inşaAllah doğru anlamışımdır. Yanlış anladığım noktaları ses kaydını dinleyenler düzeltirlerse sevinirim.

Ses kaydında deniliyor ki: "Hadislere gelince, mütevatirlikten maksat, ehli sünnetin mütevatir kabul ettiği mi, yoksa şii, harici, mutezile de buraya giriyor mu? Bazıları diyor ki: "Ehli sünnetin kabul ettiğini reddeden gümler." Daha geniş düşünenler diyorlar ki:"Ümmetin mütevatir kabul ettiğini, yani; şiilerde tamam diyecek, haricilerde tamam diyecek, sünnilerde bütün mezhebleriyle hepsi mütevatir diyecek, birileride onu inkar edecekler ki kafir olsunlar yoksa kafir olmaz." Pratikte bu son görüş daha isabetli görünüyor. "

Öncelikle alimler "ümmet" , "ehli kıble" terimlerini Müslüman olan küfür ve şirk ameli olmayan insanlar için kullanmışlardır. Bu sebeple şii-rafıziler gibi diğer küfür fırkaları her ne kadar bizim kıblemize yönelseler de, bu ümmetten ve ehli kıbleden sayılmazlar. Fıkhul Ekber Şarihi'nin dediği gibi:"Ehli kıble, İslam'ın asıllarına ittifak edenlerdir" Şiiler ise birçok yönden İslam'ın asıllarına muhalefet etmişlerdir. Bu mesele herkesçe malum olduğundan uzatmak istemiyorum.

Gelelim şiilere, ses kaydında da geçtiği üzere şiiler Ehli Sünnet'in hadislerini kabul etmezler. Onlar hadislerini kendi raviler ve rivayet zincirleriyle kabul ederler. Ehli Beyt dışında kimseden hadis almazlar. Sahabe'nin birkaç tanesi hariç hepsine "mürted" hükmü verdikleri için onların hadisleri şiiler nazarında batıldır. Ki Sahabe'nin kafir olması, Aişe ve Hafsa annelerimize attıkları iftiralar, Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahu anhuma)'e tağut demeleri de onların itikadları cümlesindendir.

Hariciler: Havaric, sahabe'nin mürted ve kafir olduğuna hükmettiği için (ilk dönem haricileri hariç) hadisleri inkar ederler. Recmi, hayızlı kadının oruç tutmamasını inkar ederler. Aişe annemize bir kadın "Hayızlı kadın namazı kaza ettiği halde orucu neden kaza etmez?" diye sorduğunda Aişe annemiz:" Yoksa sen harici misin?" demiştir. Bunun sebebi Haricilerin hadis inkarcısı olmalarıdır ki kendileri dışındaki herkesi tekfir ettikleri için Ehli Sünnetin rivayetlerine itibar etmezler.

Şimdi bu gurupların ve Ehli Sünnetin'de icma ettiği bir tane mütevatir hadis getirebilir misiniz? Ayrıca eğer şiiler bile bu "ümmet" içindeyse, o halde kaderiler, cehmiyye, mürcie gibi itikadı mezheblerde bu "ümmet" içerisinde olması gerekmiyor mu?

Özetle: Ses kaydında anlatılan bu iddianın ilmi bir dayanağı yoktur. Şii-rafıziler gibi küfür ve şirk fırkaları hiçbir zaman bu "ümmet"ten sayılmamıştır. Ki ses kaydında 12 imamın masum olduğu inancına inanan, onların sözlerinin Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'in sözüyle aynı derece olduğunu söyleyen, Fatıma (Radiyallahu anha)'ya Cebrail gelip vahyi haber verdi oda "Fatımanın kuranı"dır diyen şiilerin Müslüman(!) oldukları, tekfir edilmeyecekleri anlatılıyor. Bizler bunu kabul etmiyoruz. Bize göre bu inanca sahip olan şii-rafıziler kafir hükmündedir.


Ses kaydında devamla şunlar anlatılıyor(özetle): "Çünkü sünnilere mütevatir olan şiilerde uydurma kabule ediliyor. Mesler üzerine mesh, Allah'ın ahirette görüleceği, onlara göre de bunlar uyduruk hadisler. Şimdiki şiiler bu mütevatir hadisi reddettiklerinden kafirmiler? "Kimse böyle dememiş." Onlara göre mütevatir olan ehli beytin masum oluşu. Ve ehli beytten her ferdin sözünün Rasulullah'ın sahih hadisine eşit oluşu hiç kılpayı fark olmadan. Demek ki tekfir için ümmetin icma ettiğini inkar edene kafir diyoruz...Yok ehli sünnetin dediğini inkar ederse, ihtilaflı. Bazıları diyorlar ki gümler. Ben ümmetin mütevatir dediğini tercih ediyorum. " Ses kaydı burada bitti.

Normal olan bu değil mi zaten? Şiilerin bizim hadislerimizi inkar etmeleri ve uydurma demeleri? Peki nasıl oluyor da Ehli Sünnet'in hadislerine uydurma diyen kafir şiiler, bizim mütevatirlerimizi kabul etmedikleri için tekfir edilmiyor?

Alimler kitaplarında Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'den mütevatir olarak nakledilen haberleri rivayet ettiler ve dediler ki:"Kim mütevatiri inkar ederse kafir olur." Örneğin Fıkhu'l Ekber Şarihi Aliyyul Kari Mütevatir hadisi inkar edenin kafir olacağını söylüyor fakat hiçbir alim gibi oda buna şart olarak şiiler gibi diğer fırkalarında mütevatir demesi gerektiğini söylemiyor.

Hakeza İbn Abdilber Camiu Beyani'l İlm ve Fadlihi adlı eserinde mütevatir hadisi şöyle tanımlıyor:"Mütevatir sünnet: Bu, kalabalık bir topluluğun, kalabalık bir topluluktan alarak naklettikleri sünnettir. Bu çeşit sünnet, kesin delillerden oluşmaktadır. Bu konuda ihtilaf yoktur. Kim, ümmetin icmaını reddederse, Allah'ın naslarından bir nassı reddetmiş olur. Bu kimseye tevbe telkin edilir; tevbe etmezse, müslümanların icma ettiği yoldan çıkıp cemaatin gidişatını terk ettiği için kanının dökülmesi yani öldürülmesi helal olur."

İbn Abdilber'in "Cemaatin gidişatını terk ettiği" sözündeki cemaat, herkesce malum olan "Ehli sünnet" cemaatidir.

Şillere göre mütevatir olan:"Ehli beytin masum oluşu, Ehli Beytten olan herkesin sözünün Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'in sözüne denk oluşu" deniliyor ses kaydında. Doğrudur. Ayrıca Kur'an'ın tahrif olduğu da şii kaynaklarında mütevatirdir. Peki Ehli Beytten olan herkesin sözünü Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'in sözü gibi gören, 12 imamın masum olduğunu söyleyen şiiler nasıl kafir olmuyor? Bu insanları Müslüman gören bir kimsenin de, mütevatirin inkarına onlarında mütevatir demesini şart koşmasını yadırgamadım. Benim görüşüme göre: Bunları iddia eden şiiler kafirdir. Allah onlara lanet etsin. Amin.

Bu görüş, yani inkarı küfür olan hadise şii, harici ve mutezile gibi sapık fırkalarında mütevatir demesi gerekir görüşü, hiçbir ehli sünnet alimininden nakledilmemiştir. Doğru olan görüş Muhaddis Allame İmam Suyuti'den naklettiğim görüştür. Ehli Sünnet alimlerinin sahih ve mütevatir dediği hadisleri inkar eden kafir olur. Yoksa şiiler ne demiş, hariciler ne demiş, mutezile ne demiş, yahudi-hristiyanlar ne demiş bakılmaz, itibar edilmez. Ayrıca bunu hangi alim söylemiş? Bu görüşün sahibi alimler kimler? Buda ayrı bir konu..

Hakim Marifetu Ulumi'l-Hadis adlı eserinde rivayet ediyor ve diyor ki: Şeyh Ebu Bekir Ahmed b. İshak el-Fakih'i, bir adamla münazara ederken dinledim. Şeyh, hadis rivayet ediyordu. "Bize falanca rivayet etti," dedi. Karşısındaki adam: "Bırak şu, 'Bize falanca rivayet etti,' sözlerini. Ne zamana kadar böyle deyip duracaksın?" dedi. Bunu duyan Şeyh Ebu Bekir: "Kalk ey kafir! Bundan sonra sana evime girmek helal değildir," dedi. Sonra bize dönüp: "Bu zamana kadar hiç kimseye: 'Evimize girme!' demedim. Ancak şu zındığa demek zorunda kaldım," dedi.

İmam Buhari anlatıyor:"Ben onsekiz yaşındayken hocam Humeydi’nin yanına gittim. O sırada birisiyle bir hadis hakkında münakaşa ediyordu. Humeydi, beni görünce tartıştığı kişiye:"Aramızı bulacak olan geldi" dedi. Sonra meseleyi bana anlattılar. Sonuçta ben hocam Humeydi’nin lehine hüküm verdim. Eğer muhalifi, muhalefetinde ısrar edip o hal üzere ölseydi, kafir olarak ölecekti." (Zehebi Siyer'u A'lam)

Ehli sünnet imamlarının hadisleri inkar ettikleri için bidatçıları tekfir ettiğine dair birçok rivayet vardır. Ki mütevatir meselelerde bu konuda ihtilaf yoktur. İhtilaf olan konu Ahad olan bir hadisi inkar eden kimsenin hükmü hakkındadır. Ki tercih edilen görüşe göre hadis sahihse inkar edenin kafir olmasıdır.

Muhammed İbn Hazm, el İhkam fi Usuli'l Ahkam'da diyor ki:"Muhammed b. Nasr el-Mervezi, İshak İbn Rehaveyh'in şöyle dediğini nakletmiştir: "Her kime, Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'den senedi ve sıhhati sağlam bir haber ulaşır da onu reddederse, o kimse kafirdir." Bu konuda İshak in sözünü delil olarak getirmedik. Onun görüşünü zikretmemiz, cahil bir kimsenin, bu hükmün sadece bize ait olduğunu zannetmemesi içindir. Biz, sahih bir yolla, Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'den gelen bir hükmün hilafına hareket etmeyi helal gören kimsenin kafir olduğuna, Allah'ın Peygamberine yaptığı şu hitabı delil olarak getirdik: "Hayır, Rabbine yemin olsun ki onlar, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe, iman etmiş olmazlar." (Nisa Suresi 65. Ayet)

Muhaddis Alleme Celaleddin Suyuti'de Miftah'ul Cenne'de, Sünneti inkar eden şii-rafızilerden bahsettikten sonra diyor ki:"Allah size merhamet etsin. Şunu biliniz ki, usul ilminde bilinen şartları taşıyan, Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'e ait kavlî ve fiili sünnetin delil oluşunu inkar eden kimse kafir olur ve İslam dairesinden çıkar. Yahudi, Hıristiyan veya Allah'ın dilediği bir başka küfür grubu ile haşredilir."

Sonuç olarak: Ehli Sünnet imamlarının mütevatir kabul ettikleri hadisleri inkar eden kimse kafirdir. Şii, Harici, Mutezile ve diğer sapık fırkaların bu hadisleri mütevatir kabul etmelerine gerek yoktur. Zaten tüm bu mezheblerin ortak olarak mütevatir olarak kabul ettiği kaç tane hadis var? Veya var mı? Ki öyle bir tevafuk hadis olsa bile şiilerin bütün hadisleri yalan değil midir? Onlar Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'den 400 sene sonra senet uydurmaya başlamadılar mı? O halde bu şaşkın kafirlerin bizim hadislerimize ne dediklerinin bir önemi var mı? Elbetteki yok.

Tüm doğrular Alemlerin Rabbi olan Allah'tandır. Yanlışlarımda nefsimden ve şeytandandır.
 
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
SubhanAllah ya... Sözüm kişiseldir buradakiler lütfen üzerine alınmasın... Daha ne yaptığı belli olmayan insanlar kalkıyorda tağut kavramını tamamiyle reddetmiş hocaları reddedebiliyorlar... Gerçektende kardeşler kenetlenmemiz gerekirken birbirimize saldırıyoruz, çok zor bir durum ve zaman... Allah c.c bizlere yardım etsin...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Öncelikle alimler "ümmet" , "ehli kıble" terimlerini Müslüman olan küfür ve şirk ameli olmayan insanlar için kullanmışlardır. Bu sebeple şii-rafıziler gibi diğer küfür fırkaları her ne kadar bizim kıblemize yönelseler de, bu ümmetten ve ehli kıbleden sayılmazlar. Fıkhul Ekber Şarihi'nin dediği gibi:"Ehli kıble, İslam'ın asıllarına ittifak edenlerdir" Şiiler ise birçok yönden İslam'ın asıllarına muhalefet etmişlerdir. Bu mesele herkesçe malum olduğundan uzatmak istemiyorum.
İslam ummetini , ehl-i sunnet ile sınırlayarak, ehl-i sunnetin tekfir etmediği fırkaları da tekfir ettiğini anlamış olduk. Ayrıca "şii-rafıziler" ifadenle, ehli sunnetin tekfir ettiği Şia'nın rafızi fırkasını, "şii-rafıziler" ifadenle genel olarak Şianın tamamını tekfir ttiğin de açıkça anlaşılmış oluyor ki batıldır, ehl-i sunnetin geneli şiayı komple tekfir etmemektedir.
Zorlama yorum/çarpıtma ve tevil ile bu konuda ehli sunnetin iki görüşünden birini batıl göstermeye çalışarak, aşırı tekfir hastalarının yöntemiyle paralellik arzediyorsun.


Şimdi bu gurupların ve Ehli Sünnetin'de icma ettiği bir tane mütevatir hadis getirebilir misiniz? Ayrıca eğer şiiler bile bu "ümmet" içindeyse, o halde kaderiler, cehmiyye, mürcie gibi itikadı mezheblerde bu "ümmet" içerisinde olması gerekmiyor mu?
Ali (r.anh)'ın tekfir etmediği haricileri (o dönemki) kim tekfir edebilir? Harici'lerdeki kafir olarak görülen "Yezâdiye ve Meymuniye" fırkalar için geçerli olacağına inanıyorum. (İslamda Siyasî Ve İtikadî Mezhebler Tarihî, Prof. Muhammed Ebu Zehra, Hisar Yayınevi: 1/93-94)

Haricilerden Müslüman Sayılan fırkalar :

Kendilerini İslam'a nisbet etmelerine rağmen, ehl-i sunnetçe Kafir/dalâlet sayılan fırkalar ise;
Batınîlik, Gulât-ı Şia, Hâriciye(nin Yezâdiye ve Meymuniye kolları), Cehmiye, Bahâiye, Kadıyânilik, Ahmedîlik, Nusayrilik, Durzilik.

Özetle: Ses kaydında anlatılan bu iddianın ilmi bir dayanağı yoktur. Şii-rafıziler gibi küfür ve şirk fırkaları hiçbir zaman bu "ümmet"ten sayılmamıştır. Ki ses kaydında 12 imamın masum olduğu inancına inanan, onların sözlerinin Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'in sözüyle aynı derece olduğunu söyleyen, Fatıma (Radiyallahu anha)'ya Cebrail gelip vahyi haber verdi oda "Fatımanın kuranı"dır diyen şiilerin Müslüman(!) oldukları, tekfir edilmeyecekleri anlatılıyor. Bizler bunu kabul etmiyoruz. Bize göre bu inanca sahip olan şii-rafıziler kafir hükmündedir.
Kimin ilmi dayanağı ve ilminin olup olmadığı tarafımızca aşikârdır. Ses kaydı sahibiyle buraya yazdığın iddiaları munazara ederek dayanaklarını test edebilir, buraya da sonucu aktarabilirsin.
Şia'nın Gulat'ı, Nusayri'ler kafir sayılmışken, Şia genel anlamda bid'at fırkadan kabul edilmekle beraber; senin dediğin gibi Şii rafızi aynı görülüp topyekun tekfir edilmemiştir!


Alimler kitaplarında Rasulullah(aleyhissalatu vesselam)'den mütevatir olarak nakledilen haberleri rivayet ettiler ve dediler ki:"Kim mütevatiri inkar ederse kafir olur." Örneğin Fıkhu'l Ekber Şarihi Aliyyul Kari Mütevatir hadisi inkar edenin kafir olacağını söylüyor fakat hiçbir alim gibi oda buna şart olarak şiiler gibi diğer fırkalarında mütevatir demesi gerektiğini söylemiyor.
Ses kaydındaki hoca, zaten bu görüşün olduğunu da zikrediyor, fakat sen ses kaydındaki hocanın zikrettiği diğer görüşü bilmiyor ve duymamışsın. Bu sebeble sadece kendi duyduğundan başka diğer görüşü inkar ediyor kabullenemiyorsun. Burada size düşen üstte tavsiye ettiğim munazaranızda bunun delilini de kendisinden sormanızdır. Konuyu daha burada uzatmanın bir âlemi yoktur, ancak munazara sonucunu bekleriz.
 
Üst Ana Sayfa Alt