Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ahmed Yasin...

Hafsa binti Ömer Çevrimdışı

Hafsa binti Ömer

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Şeyh Ahmed Yasin (1938 - 2004)


1770.jpg




Ahmed Yasin 1937 yılında Filistin'in Askalan şehrinin el-Cevra köyünde dünyaya geldi. Üç yaşında iken babası vefat etti. Bundan sonra annesinin ve kardeşlerinin himayesinde büyüdü. 1948 yılında yahudilerin Filistin'in büyük bir bölümünü işgal etmelerinin üzerine ailesi Gazze’ye göç etti.

Ahmed Yasin, 1952 yılında Gazze’de İmam Şafii Okulu'nda ilköğrenimini tamamladı. Yine 1952 yazında bir yüzme faaliyeti esnasında kafasının üstüne düştü ve boyun kemiği kırıldı. Bu yüzden bütün vücudu felç oldu. Sonra er-Rihal Ortaokulu'nda ortaöğrenimini tamamladı. Lise öğrenimini de 1958 yılında Filistin Lisesi'nde tamamladı. Liseyi bitirdikten sonra bazı ilim adamlarından özel dersler aldı. Bunun yanı sıra kendi özel çalışmalarıyla da kendini çok iyi yetiştirdi. Çevresinde zeki ve kültürlü biri olarak tanınırdı. Özel öğrenimini tamamladıktan sonra öğretmen olarak görev aldı.


1967 yılında Filistin'in tamamının İsrail’in eline geçmesi üzerine Filistinliler, örgütlenmeye başladı ve Ahmed Yasin, bu örgütlenmelerde önemli rol oynadı. Şeyh Ahmed Yasin, Gazze'de İslâm Merkezi'ni kurmasından sonra iyice tanındı ve Filistin'in her tarafında adı duyulmaya başladı. Bu durum İsrail yönetimi tarafından rahatsızlıkla karşılandı ve Şeyh Ahmed Yasin’in sık sık polis merkezinde sorguladı.


1984 yılında Şeyh Ahmed Yasin ve yardımcılarından pek çok kimse tutuklandı. Yürütülen soruşturma sonunda Ahmed Yasin, İsrail devletini yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmak için çalıştığı gerekçesiyle 13 yıl hapse mahkum edildi. Ancak on bir ay sonra Filistinlilerle işgalciler arasında gerçekleştirilen bir esir değişiminde serbest bırakıldı. 1985'te gerçekleştirilen bu uygulamadan sonra Şeyh Ahmed Yasin yine Filistinli’lerin İsraillere karşı sürdürdükleri savaşta başlarına geçti.


HAMAS’IN KURULUŞU

Ahmed Yasin 8 Aralık 1987 tarihinde başlayan intifadanın öncüsü durumundaki İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS)'nin liderliğini yürüttü. Bu teşkilatın manevi lideri ve intifadanın devamında bir motor görevi gördü.


İsrail yönetimi, 18 Mayıs 1989 tarihinde Şeyh Ahmed Yasin'i yeniden tutukladılar. Onunla birlikte Hamas mensubu pek çok kimseyi de tutukladılar. Bu tutuklama, intifadayı durdurmayı amaçlayan uygulamaydı. Ancak İsrail yönetimi umduklarını bulamadılar. Çünkü bu olay üzerine intifada daha da şiddetlendi.


Uzun oyalamalardan sonra Şeyh Ahmed Yasin 3 Ocak 1990 tarihinde mahkeme önüne çıkarıldı ve 15 suçlamadan yargılandı. Ahmed Yasin'in mahkeme mensuplarına söylediği söz şu olmuştu: "Bu mahkeme kanuni olarak beni yargılama hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü bu mahkeme işgalciler tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla tamamen gayri meşru ve kanundışıdır."


BİTMEYEN PAZARLIKLAR

Bu ilk duruşmadan sonra yargıç yeniden duruşmayı belirsiz bir tarihe kadar erteledi. Daha sonra İsrail yönetimi Şeyh Ahmed Yasin'in 6 Ekim 1991 tarihinde mahkeme önüne çıkarılacağını açıkladı. HAMAS bu sırada, Şeyh Ahmed Yasin'in yargılanmasını protesto için genel grev ilan etti. 16 Ekim 1991 tarihinde de Şeyh Ahmed Yasin hakkında mahkemenin verdiği hüküm açıklandı. İsrail askeri mahkemesi HAMAS'ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin'i ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme Ahmed Yasin'e ayrıca, öldürme emirleri verdiği ve İsrail'i yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmayı amaçlayan kanun dışı (!) örgüt kurduğu iddiasıyla on beş yıl hapis cezası verdi.


İsrail yönetimi söz konusu cezaya mahkum ettikten sonra Ahmed Yasin'le zaman zaman pazarlıklar yapmak ve ona serbest bırakılması için bazı şartları kabul ettirmek istedi. Bir keresinde İsrail'i tanıdığını ve imzalanan özerklik anlaşmalarına olumlu baktığını açıklaması karşılığında serbest bırakma teklifinde bulundu. Ahmed Yasin bunu kesinlikle kabul etmedi. Daha sonra İsrail'i tanıma şartından vazgeçerek sadece özerklik anlaşmalarını kabullenmesi şartıyla serbest bırakma teklifinde bulundu.


Ahmed Yasin bu teklifi de kabul etmedi ve İsrail yönetimini muhatap olarak kabul etmediğini sık sık dile getirdi.


Şeyh Ahmed Yasin sekiz buçuk yıla yakın bir süre zindanda kaldıktan sonra 30 Eylül 1997 Salı akşamı serbest bırakılarak tedavi edilmek üzere Ürdün'ün başkenti Amman'a getirildi. Ancak bu serbest bırakma olayıyla ilgili iki önemli iddia ortaya atıldı. Bunlardan biri, Ahmed Yasin'in serbest bırakılmayıp Ürdün'e sürgün edildiği, diğeri ise 25 Eylül 1997 Perşembe günü sabahı Ürdün'ün başkenti Amman'da HAMAS Siyasi Birimi başkanı Halid Meş'al'e karşı suikast girişiminde bulunan Kanada uyruklu iki MOSSAD ajanına karşılık serbest bırakıldığı iddiasıydı.


AKSA İNTİFADASI

Şeyh Ahmed Yasin, Gazze'ye dönmesinden sonra da mücadelesine devam etti. Bu sebeple 29 Eylül 2000'de başlayan Aksa İntifadası'nın da manevi lideri olarak biliniyordu. İsrail yönetimi tarafından da sürekli takip ediliyordu. Bu takip sebebiyle daha önce de bir suikast girişimine hedef olmuş ama saldırıdan sağ kurtulmuştu.


İsrail ordusu 15 Aralık 2001’de başlattığı geniş çaplı bir saldırı hareketiyle, özellikle Hamas üzerinde etkili olmaya çalışırken, bu saldırı esnasında Şeyh Ahmed Yasin’in içinde bulunduğu camii İsrail ordusunun füzelerine hedef oldu, fakat Yasin bu saldırıdan yara almadan kurtuldu.


24 Haziran 2002'de, Şeyh Ahmed Yasin Filistin Yönetimi tarafından Gazze Şeridi'ndeki evinde göz hapsine aldı. Bir yetkili, "Şeyh Yasin'in, Filistin halkının ulusal çıkarlarını korumak için önceki günden başlayarak evinde göz hapsine alınmasına karar verildi" dedi. Yetkili, kararın Yasir Arafat tarafından alındığını kaydetti.


2003 Eylül'ünde Hamas liderlerinin toplantı yaptığı bir yeri İsrail bombaladı ve Şeyh Yasin, bu bombardımandan elinden hafif bir yara olarak kurtuldu.


Şeyh Ahmed Yasin, İsrail tarafından 22 Mart 2004’te Gazze'ye yönelik düzenlenen hava saldırısında öldürüldü.
 
E Çevrimdışı

emre90

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Destansı bir hayat gerçekten, Allah yoluna ve cihata adanmış bir ömür, Allah şehadetini kabul etsin
 
Hafsa binti Ömer Çevrimdışı

Hafsa binti Ömer

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ahmed Yasin'in oğluyla söyleşi 15/09/2010 Filistin özgürlük mücadelesinin efsanevi önderi Şeyh Ahmed Yasin… Üzerinde birçok özelliği barındıran örnek bir insan… Filistin hareketinin komutanı, mescitte çocukların ve gençlerin öğretmeni, evinde ailesine arkadaşça, dostça yaklaşan bir baba… O’nun dünyaya hiç değer vermediğini, ziyaret ettiğimiz Filistinlilerin yaşadığı fakir bir gecekondu semtindeki evinden rahatlıkla anlayıp dersler çıkarabilmek mümkün… Özel malikânelerde, sırça köşklerde, seçkinler gibi yaşayarak toplumları idare edenleri gördüğümüzde Şeyh Ahmed Yasin ve hareketinin neden farklı olduğunu, neden başarılı olduğunu, neden kendisinin ölümsüz olduğunu daha iyi fark edebiliyorsunuz. O halen öğretiyor. Geride bıraktığı oğullarının tanıklığıyla, açık hava müzesi olan mütevazi ev ortamıyla O’nun talebesi olabilirsiniz. Gazze’deki 4 günlük seyahatimiz sırasında evini ziyaret etme fırsatını bulduğumuz Şehid Şeyh Ahmed Yasin’in oğulları Abdulhamid ve Abdulgani ile babasını ve yaşadıklarını konuştuk. Rabbimize, Şehid’in dolaylıda olsa talebesi olabilmeyi bizlere nasip ettiği için Hamd ediyorum…


-Şeyh Ahmed Yasin’in bir günü nasıl geçerdi?
Sabah namazından önce kalkardı. Namazını kıldıktan sonra bir saat kadar Kur’an okurdu. Sonra iki saat dinlenirdi. Daha sonra gün boyunca sakat arabasında ziyaretçilerini karşılar, onları dinlerdi. Nasihat isteyenler, yardım bekleyen aileler, kamplardan ziyaretçiler ve hareketten arkadaşlarını gece saat ikiye kadar ağırlardı. Yorulduğu zaman somya yatağında dinlenirdi. Genelde tüm günü böyle geçerdi.
-Evin dışında nelerle meşgul olurdu?
Zamanını Darul Erkam ismini verdiğimiz okullarda geçirip orada öğretmenlik yapmaktan büyük mutluluk duyardı. Bu onun en büyük ideallerinden birisiydi. Sürekli “benim özel okulum olsa da istediğim eğitimi verebilsem” derdi. Evin dışında ki programda genellikle düğünlere, cenazelere katılır, insanların sevinç ve hüznünü paylaşırdı. Şeyh insanların dertlerini dinler çözüm bulmaya gayret ederdi. Komşularının dertleriyle dertlenir, yetim çocuklara ve dul kadınlara sahip çıkardı. Yiyeceğini ve giyeceğini paylaşmayı severdi. Bir gün bir grup bayan yardım talebinde bulunmaya gelmişti. Şeyhin yanında hiç parası yoktu. Bana onlara şu an parası olmadığını ama para gelirse, ‘isterse beş dakika içinde gelsin’ onlara dağıtacağını söylememi istemişti. Bayan misafirler “o zaman bekleyelim” diyerek beklemeye başlamışlardı. On dakika sonra hiç randevusu olmayan birisi eve geldi ve Şeyhle görüşüp bir miktar yardım bıraktı. Şeyhte o paradan bir kısmını bekleyen bayanlara dağıttırmıştı. Allah onu mahcup etmemişti.
İlme Önem Verir, Cehaletle Zafer Elde Edilemez Derdi
-Darul Erkam’da çocuklara ve gençlere yaklaşımı nasıldı?
Özel bir jenerasyon oluşturmak için bu okul kuruldu. Şeyh orada 70’li yıllarda öğretmenlik yapmıştı. Çocuklara açık örneklere dersleri anlatırdı. Mesela abdest almayı öğretirken masanın üzerine bir tane cetvel koyardı. Çocuklara, “onu bir musluk olarak düşünün şimdi abdest alacağız” diyerek ilk eğitimini verir, sonra onu öğrendiklerini anladıktan sonra gerçek musluğa gönderirdi. Onları sınıfta bulunan masaların üzerine çıkarır namazı öğretirdi. Babam bayanların yetişmesine de oldukça önem verirdi. Bayanlar içerisindeki ilmi ve sosyal aktivitelerin arttırılması için teşvikte bulunurdu. Şeyh, bayanlara yönelik Gazze`deki davetin öncülüğünü yapmıştı. Müslümanlara ilme önem vermelerini tavsiye ederdi. İlmin gelecekte bizim düşmanımıza karşı zafer elde etmekte kullanacağımız silahımız olacağını söyler, cehaletle zafer elde edilemeyeceği ikazında bulunurdu.
hamzaer_1284512443.jpg

(Şeyh Ahmed Yasin’in Dinlendiği Yatağı)
-Şeyh’in aile fertleriyle ilişkisi nasıldı?
Ailesiyle güzel sıcak bir ilişki içerisindeydi. Ailesiyle istişareye çok önem verirdi. Hanımına, kız çocuklarına özel vakitler ayırırdı. Bu özel vakitlerde başka bir şey yapmaz, sadece onlarla ilgilenirdi. Bazen o kadar yoğun oluyordu ki, aile fertleri olarak onu göremiyorduk. Ev halkı da bu çalışma mekânına bakan kapıyı açar içeri girer şeyhin karşısına oturur, “yeter birazda bize vakit ayır” derledi. Babam onlara, “siz de randevu alın, ajandaya isminizi yazın” diyerek şaka yapardı. Çocuklarına güzel terbiye verirdi. Küçük yaşımızdan itibaren bizleri namaza alıştırırdı. Namazlarda bizimle cemaat yapardı. Özellikle sabah namazı üzerinde dururdu. Çocukları sabah namazına teşvik etmek için onlara küçük hediyeler verirdi. Sabah namazlarında en istikrarlı çocuklarına diğerlerinden fazla değer verdiğini hissettirirdi.
(Şeyh Ahmed Yasin’in Kanlı Ve Parçalanmış Battaniyesi)
Namaz En Zevk Aldığı Ameliydi
-Namazlarında cemaate çok mu önem verirdi?
Dünyada en çok zevk aldığı amelin namaz kılmak olduğunu söylerdi. Güvenlik acısından tehlike de olduğunu bildiği halde sabah namazını camide kılmayı ihmal etmezdi. “Ölüm zaten bizi bulacak” der kendisini camiye götürmemizde ısrar ederdi. “Elli senedir ben şahadeti bekliyorum zaten, sakat arabasında ölmek yerine camiye giderken ya da namazda ölsek daha iyi olmaz mı?” diye düşünüyordu. Kendisine arandığı, tehlikede olduğu, bu sebeple saklanmasının daha iyi olacağını söyleyenlere, “onlar beni arıyor bende onları arıyorum.” şeklinde cevap verirdi. Ayrıca “yoksa benim şehit olmamamı istemiyor musunuz?” diye de takılırdı. Tabii kendisine duyulan ihtiyaçtan dolayı bu tedbirlere ihtiyaç duyulduğunun farkındaydı.
- Şeyh Ahmed Yasin’in geçirdiği kazaya rağmen elde ettiği başarısının anahtarı nedir?
Babamın geçirdiği kaza Allah’ın takdiriydi. Fakat babam hiç yılmadı. O’nun başarısının sırrı hiç bitmeyen azmi ve sürekli olarak aktif kalmaya çalışmasıydı. Devamlı olarak hareket ederdi. Bu yönüyle yaşadığı acıları da unuturdu. Bir hasta eğer hareket etmeden devamlı yatarsa depresyona girer ve sürekli güçsüz ve zayıf bir hal içerisinde olur. Yalnız Ahmet Yasin’ in hayatı farklıydı. Bazen sakatları ziyaret eder, onların içerisinde ağlayanları gördüğünde uyarır ve manevi destek verirdi.
-Üzerinde açık bir tehdit var mıydı?
Son üç yılda ciddi bir şekilde aranıyordu. İsrail tarafından üzerinde sürekli bir tehdit vardı. Bu sebeple hareketin toplantıları bu evde yapılmazdı. Onu bu tedbire iten bir başka sebepte zamanın hükümetinin evine yerleştirdiği dinleme cihazlarıydı. Hareketin günlük aktiviteleri buradan yürütülürdü. Ama liderlik toplantıları dışarıda olurdu. Son zamanlarda El-Fetih’te dahil bütün gruplardan ziyaretçileri olurdu.
HAMAS, Halkla Barışık İslami Değerlere Bağlı Bir Harekettir
-HAMAS’ı kurma gerekçesinden size nasıl bahsederdi?
Halkının, toprağının ve evinin işgal altında bulunması, işgal gücünün yaptıkları, onu bu halkın haklarını iade etmek harekete geçirdi. Ve HAMAS’ı kurdu. Bazen şöyle söylerdi: “kardeşimde olsa kim evimi alırsa ben ona karşı mücadele ederim. İsrail’e karşı nasıl mücadele etmeyeceğiz… Ben Yahudilerle Yahudi olduklarından dolayı mücadele etmiyorum. Yahudilerden başka biriside bizim topraklarımızı işgal etseydi, onlara karşıda aynı mücadeleyi sürdürürdük.”
-HAMAS kısa sürede nasıl bu kadar başarılı olabildi?
HAMAS mescitlerde başlayan bir harekettir. Şeyh, İslami davetin merkezinin mescitler olması gerektiğini savunuyor ve bu çerçevede hareket ediyordu. Mescitte vaktini geçirir, insanlara tebliğ ve nasihatlerde bulunur, bir kişi bile olsa ona saatlerce İslam’ı anlatırdı. Bu mescitlerde ana eğitimi alan ve şuur kazanan gençler, yıllar sonra HAMAS’ın temelini oluşturdular. Halkla barışık, İslami değerlere saygılı olan bu hareket Filistin halkı tarafından kısa sürede benimsendi. Mescitlerde yakalanan iman, ihlas, ibadet şuuruna, topraklarının işgalden kurtulabilmesi için Cihad bilinci de eklenince Filistin halkının HAMAS’la beraber hareket etmesi kolaylaştı.
(Şeyh Ahmed Yasin’in Mütevazi Evi)
-Şehadetine vesile olan olayı anlatabilir misiniz?
Şehadetinden önce son iki yıl evde yatmazdı. Gecenin belli saatine kadar burada kalır, sonra tedbir için yatmak için başka bir yere giderdi. O gece casus uçaklar çok yoğundu, sesleri duyuluyordu. Evden çıkmadan beş dakika önce gelini “çok uçak var gitmeyin” demişti. Kendisi ona, “sen niye korkuyorsun, ben korkmuyorum ki” diye cevap vermişti. Yalnız uçaklar onun yerini belirleyememiş, hedefi tam alamamış O’da camiye girmişti. Yatsı namazı vaktiydi. Uçakların yoğunluğundan camiden çıkmamaya karar verdik ve O’da camide dinleniyor, çocuklarla sohbet ediyordu. Ara ara dinlenerek sabaha kadar ibadetle meşgul olmuştu. Sabah namazını kıldıktan sonra camiden çıktı. Evle caminin arasında yolun ortasında Apaçi helikopterlerinden fırlatılan füzelerle şehid edildi. Ben kendim daha caminin kapısının önündeydim. O’nun yanında iki, üç tane genç vardı. Onlarda namazdan çıkmıştı. Ben Şeyhin yanına doğru koşmaya başladığım an ikinci bir füze benim üzerime atıldı. Ben ondan sonra zaten kendimi kaybetmiştim. Çünkü ağır şekilde yaralandım ve 2 hafta boyunca kendime gelemedim.
-Daha sonra kendinize geldiğinizde neler hissettiniz?
Herkes bir gün mutlaka ölecek, ölümden asla kaçış yok. Biz Filistinliler olarak daima Allah’tan şehadeti istiyoruz ve asla yatakta ölmeyi istemiyoruz. Babam bunu gerçekleştirdi ve inandığı değerler üzere hayatını tamamladı. Her Filistinli gibi bizde böyle bir son bekliyoruz.
(Özgün Duruş Gazetesi 52. Sayı)

 
Üst Ana Sayfa Alt