Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Aişe R.anh. Validemiz

U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
Frm. Yöneticisi
HZ. ÂİŞE (r.a)

Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.s.)'e ilk iman eden onun en sadik arkadasi Hz. Ebu Bekr es-Siddîk'in kizi ve Hz. Peygamber'in zevcesi. Hicret'ten dokuz veya on sene önce Mekke-i Mükerreme'de dogdu. Annesi Ümmi Rûmân binti Âmir ibn Umeyr'dir. Hz. Âise çok küçük yasta müslüman olmustur.

Resulullah, ilk zevcesi Hatîcetü'lKübrâ hayatta iken baska bir kadinla evlenmemisti. Onun vefatindan sonra bir süre daha evlenmedi. Resulullah, Hatice (r.a.)'in ölümüne çok üzüldü. Osman ibn Maz'un'un hanimi Havle binti Hakim, Resulullah'a gelerek Ebu Bekr es-Siddîk'in kizi Âise ile evlenmesini teklif etti. Sonra da Resulullah adina Ebu Bekr'e giderek kizi Âise'yi istedi.

Hz. Âise'nin Resulullah'a nikâhlanmasi Hicret'ten iki veya üç sene önce oldu. Kaynaklar, bu nikâhlanma sirasinda Hz. Âise'nin yasinin küçük oldugunu kaydetmektedir. Nikâhin kiyilmasindan iki yil kadar zaman geçtikten sonra zifâf vukû bulmustur. Hz. Âise'nin o zaman dokuz veya on bir yasinda oldugu rivayet edilmektedir. Bu rivayetleri bazi tarihçiler cerhetmekte ve Âise validemizin evlendikleri zaman daha büyük oldugunu ileri sürmektedirler. Âise validemizden rivayet edilen bir hadiste, Hz. Cebrâil Âise'nin resmini ipek bir hirka içinde Resulullah'a getirmis ve "Bu, senin dünya ve ahirette zevcendir." demisti. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bâkire olarak nikâhladiklari tek zevcesi vâlidemiz Hz. Âise'dir. Resulullah onu çok severdi. Ona 'Hümeyra' lâkabini vermis ve: "Dininizin yarisini bu Hümeyra'dan aliniz" buyurmuslardir. Hazret-i Âise, Medine'de Peygamberimizin muharebelerine katildi ve diger sahâbe hanimlari gibi harpte yaralilarin tedavisiyle bizzat mesgul oldu. Uhud gazâsinda sirtinda su ve yiyecek tasiyip yardim için Peygamber Efendimizin hep yaninda kalmisti. Hatta, peygamberimizin Uhud'da müsriklerin taslariyla yaralanan mübarek yüzlerine, hasir yakip, külünü basarak kanlarinin durmasini saglamisti. Hz. Âise bir ara Uhud'da kiliçla cepheye gitmek istemisse de, Resulullah buna müsaade etmemistir.

Âise 14-15 yaslarinda iken Benu Mustalik (Müreysi') gazâsina Resulullah'la beraber katildi. Gazâ dönüsü tuvalet için geride kalmasi yüzünden iftiraya ugradi; savasa ganimet için katilan münafiklar Hz. Âise'nin, gecikmesi sebebiyle, kâfilenin ardindan yaninda Ashabtan Safvan ile birlikte geldigini görünce bunu kötü sözlerle ve çirkin bir sekilde yorumladilar. Yolda bu dedikodulara bazi müslümanlar da karisinca Hz. Âise çok üzüldü; Medine'ye gelince hastalandi. iftira, dedikodu etrafa yayilmisti. Atesi yükselerek yataga düstü. Bu arada kendisini fazla aramayan Rasûlullah'tan izin isteyerek babasi Ebû Bekir'in evine gitti. Orada bir müddet kaldi; sabirla bekledi. Bu arada Rasûlullah diger hanimlarina ve sahâbeden en yakinlarina Âise'nin durumunun ne olabilecegini sordu. Hepsi de Hz. Âise'nin temiz ve suçsuz oldugunu söylediler; "Peygamberini fenaliklardan koruyan Cenâb-i Hak, size böyle bir seyi revâ görmez, sabreyleyin" dediler.

Aradan bir ay gibi uzun bir zaman geçinceye kadar danismalarini sabirla sürdüren Resulullah, sonunda Hz. Ebû Bekir'in evine ugradi. Hz. Âise'yi, anne, babasi ve sahâbeden bir hanimla aglar buldu: "Ya Âise, senin için bana söyle söyle söylediler. Eger sen, dedikleri gibi degilsen; Allah'u Teâlâ yakinda senin dogrulugunu tasdik eder. Eger bir günah islediysen, tövbe ve istigfar eyle! Allah'u Teâlâ, günahina tövbe edenlerin tövbesini kabul eder. " buyurdular. Resulullah'in mübarek sesini isitince aglamayi kesen Hz. Âise babasina bakip cevap vermesini istedi. Hz. Ebû Bekir ve Âise'nin annesi böyle söylentilere ve dedi-kodu yapanlara sadece sasirdiklarini söylediler. Hz. Âise ise: "Allah'u Teâlâ'ya yemin ederim ki kulaginiza gelen lâflarin hepsi yalandir, iftiradir, Allah biliyor ki benim bir seyden haberim yoktur. Yapmadigim bir seye evet dedigimde kendime iftira etmis olurum. Sabretmek iyidir. Onlarin söyledigi sey için Allah'u Teâlâ'dan yardim bekliyorum." dedi. Günahsiz oldugundan, kalbinin temizligi ile ve kendinden emin olarak bekledi .

Bu sirada Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yüzünde vahiy alâmetleri belirdi. Hz. Ebû Bekir, Resulullah'in basinin altina bir yastik koyup üzerine çarsaf örterek beklediler. Vahiy tamamlaninca Resulullah terlemis yüzünü örtünün altindan kaldirarak: "Müjdeler olsun sana ey Âise! Allah'u Teâlâ seni temize çikardi. Senin pak olduguna sahit oldu." deyip Kur'an'daki Nûr Suresinden, o an nazil olunan 10 ayeti okudu. Hz. Ebû Bekir hemen kalkip kizi Âise'yi basindan öptü, "Kalk, Resulullah'a tesekkür et." dedi. Kendisi için ayet inecegini aklindan geçirmeyen Âise saskinlik içinde: "Hayir kalkmam baba vallahi kalkmam. Allah'u Teâlâ'dan baskasina sükretmem. Çünkü Rabbim beni Ayet-i Kerîme ile methetti." dedi. Ama, çok sevindi. iftirada bulunanlar zamanla hakîr ve zelîl oldular.

Peygamberimiz (s.a.s.) 632 senesinde hastalaninca son gününü Hz. Âise validemizin evinde geçirdi. Rebiü'levvel ayinin onikinci pazartesi günü ögleden önce mübarek basi, Hz. Âise validemizin gögsüne yaslanmis oldugu halde vefat etti. Resulullah'in vefatindan sonra Ashâb-i Kirâm, Hz. Aise validemize müminlerin annesi adini vererek, ona büyük hürmet göstermislerdir. Hz. Âise de, sahâbe içinde, kirk yila yakin bir müddet daha yasamis ve pek çok hadis rivayet etmistir.

Hz. Âise'nin bu son kirk yillik hayatindaki en önemli olay; Cemel Vak'asi'dir. Hz. Osman'in karisiklik çikaran entrikaci asiler tarafindan sehid edilmesinden sonra halîfe olan Hz. Ali, katilleri bulmak ve kisas yapmak hususunda günün sartlari geregi olarak sabirla hareket etmeyi uygun bulmustu. Bu yumusak davranistan yüz bulan asiler taskinliklarini artirarak fenaliklarina devam ettiler.

Durum böyle endise verici bir hâl alinca Ashâb-i Kiram'in büyüklerinden bir kismi (Talha, Zübeyr...) Mekke'ye giderek o sirada hac için orada bulunan Hz. Âise'yi ziyaret edip, olaylara el koymasini ve kendilerine yardimci olmasini istediler. Hz. Âise de; acele etmemelerini, sabirla bir köseye çekilip Hz. Ali'ye yardimci olmalarini tavsiye etti. Ashâb-i Kirâm'in büyükleri de Hz. Âise'nin tavsiyesine uyarak, askerleriyle Irak ve Basra'ya gitmeyi uygun gördüler. Hz. Âise'ye de: "Ortalik düzelinceye ve halifeye kavusuncaya kadar bizimle beraber bulun, bize destek ol, çünkü sen müslümanlarin annesi ve Resulullah'in muhterem zevcesisin, herkes seni sayar dediler. Hz. Âise de, müslümanlarin rahat etmesi ve Ashâb-i Kirâm'in korunmasi için onlarla birlikte Basra'ya hareket etti. Bu gidisi asiler, Hz. Ali'ye baska türlü anlattilar. Bu arada Hz. Ali'yi de zorlayarak Basra'ya gitmesini sagladilar. Hz. Ali de Basra'ya gelince Hz. Âise'ye bir haberci yollayarak, olaylar ve yolculugu hakkindaki düsüncelerini sordu. Hz. Âise, fitneyi önlemek ve sulhu saglamak için Basra'ya geldigini; öncelikle katillerin yakalanmasini istediklerini halife Hz. Ali'ye bildirdi. Bu görüsü Hz. Ali de uygun bularak sevindi. Memnun olan her iki taraf üç gün sonra birlesmeyi kararlastirdilar.

Bu baris haberini ve memnunlugu isiten münafiklar birlesmeye engel olmak için, gece karanlik basinca, her iki tarafa da ayri ayri askerlerle saldirdilar. Taraflara da: "Bakin, karsinizdakiler sözünde durmadi" deyip bu gece baskini ile ortaligi karistirdilar. Karanlikta neye ugradiklarini bilemeyen müslümanlar harb etmeye basladilar. Her iki taraf da karsisindakini suçluyordu. iste bu iki müslüman grup arasinda meydana gelen çatismaya Cemel vak'asi denir.

Bu vak'ada Hz. Aise'nin ictihadi Hz. Ali'nin ictihadina uymamisti. Buna ragmen galib olan Hz. Ali, müminlere anneligi Kur'an-i Kerim ayeti ile sabit olan Hz. Aise'ye ikram ve izzette bulundu. "Ali'yi sevmek imandandir." hadisini haber veren Hz. Âise de Hz. Ali'yi çok severdi. Daha sonra Hz. Ali'nin sehâdetine üzüldü ve çok agladi. Çünkü, sahâbiler birbirlerini çok severlerdi.

Hayatinin son devrelerini müctehid olarak bilhassa kadinlara mahsus hallere dair fikhî hükümlerde fetvalar vererek geçirdi. 676 yilinda Medine-i Münevvere'de vefat etti. Cenazesini Ashâbtan Ebû Hureyre (r.a.) kildirdi. Vasiyyeti üzerine Medine'de el-Bakî' kabristanina defnedildi. Küçük yaslarda iken Âise'nin egitim ve ögretimiyle bizzat babasi Hz. Ebû Bekir (r.a.) ilgilenmistir. Bütün müminlerin annesi olan Âise validemiz daha küçük yaslarda iken okuma yazma ögrenmis, zekâsi ve kabiliyeti ile etrafinin dikkatini çekmistir. Ögrendiklerini unutmaz, ezbere tekrar ederdi. Hafizasi çok kuvvetli idi. Akilli, zeki, âlime, edibe, iffet sahibi bir hanim idi. Pek çok konulari siirle anlatan sanatkârca bir ifadeye sahipti. Ashâb, karakter ve hâfizasina güvendikleri ayet-i kerime ile övüldügünü bildikleri için birçok meseleyi ondan sorar ve ögrenirlerdi.

Hz. Âise vâlidemiz babasi Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer, Hz. Osman'in hilâfetleri zamaninda Hz. Peygamber'den isittiklerini müslümanlara anlatti. Devamli oruç tutar ve daima gece namazi kilardi. Hz. Âise fikih ve ictihadda keskin, kuvvetli görüse sahiptir. Fikih ilminin kurucularindan sayilir. Devrinin üstün âlimlerinden ve Fukahâ-i Seb'a*dandir.

Hz. Âise, güzel ahlâkli, merhamet dolu, cömert ve ibadete düskün, çok zeki bir sahâbiydi. Hepsinin basinda en mümtaz vasfi ise islâm'a ve ilme olan büyük hizmeti idi. Müslüman bilginler arasinda yaygin bir rivayete göre fikih ve dinî ilimlerin dörtte birini Hz. Âise nakletmistir.

Ebû Mûsa el-Es'ârî: "Bizler, müskül bir mesele ile karsilastigimizda gider Hz. Âise'ye sorardik." demistir.

Abdurrahman b. Avf'in oglu Ebû Seleme: Resulullah'in sünnetini Hz. Âise'den daha iyi bilen; dinde derinlesmis, Ayet-i Kerîme'lere bu derece vâkif ve sebeb-i nüzulleri bilen, ferâiz ilminde mâhir bir kimseyi görmedim." demistir.

Hakkinda imam Zührî: "Eger zamaninin bütün âlimlerinin ve peygamberimizin diger zevcelerinin ilmi bir araya toplansa, Hz. Âise'nin ilmi yine daha agir basardi" derdi.

Atâ b. Ebî Rebâh; "Hz. Âise, ashâb içinde en çok fikih bilen, isabetli rey bakimindan en ileri gelen bir kimse idi." demistir.

Tabiinden Mesruk; "Allah'a yemin ederim ki, Ashâb-i Kirâm'in ileri gelenlerden bir çogu gelir Hz. Âise'den Ferâiz'e ait sorular sorar ve ögrenirlerdi." demistir.

Hz. Âise Peygamberimizden ikibinikiyüzon hadîs rivayet etmistir. Kendisinden de Ashâb ve Tabiin'den bir çok kimse hadîs nakletmislerdir. Sahih hadis kitaplari Hz. Âise'nin fetvalari ile doludur. Ahmet b. Hanbel Müsned adli eserinde de Âise'nin rivayet ettigi hadislerinden uzun uzun bahseder .

Hz. Âise'nin naklettigi hadislerden bazilari:

"Ey Âise, Allah, kullarina lutf ile muamele edicidir. Her iste yumusak davranilmasini sever."

"Her gün yirmi kere ölümü düsünen kimse, sehidlerin derecesini bulur"

"Resul-i Ekrem (s.a.s.) 'in en ziyade hoslandigi ibadet, devamli olani idi, az olsa bile."

"Sekir (sarhosluk) veren her içki haramdir. "

Hazret-i Peygamber (s.a.s.) söyle buyurmustur: "Cebrâil hiç durmaz komsu hakkina hürmet olunmasini bana tavsiye ederdi. Hatta ben yakinda komsuyu mirasçi kilacak sandim. "
 
Enfal.571 Çevrimdışı

Enfal.571

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Aişe binti Ebi Bekir es-Sıddik Radiyallahu Anha

Annesi Ümmü Ruman binti Amir’dir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in temiz eşlerinden birisidir. Hicretten 3 sene kadar önce 6 yaşında iken Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’le nikahlandı. Mekke’li müşrikler, bugünkülerin hilafına böyle bir evliliğe karşı çıkmamış ve hiçbir laf etmemişlerdir. Çünkü bu onların geleneklerine uygundu.
Bu tip evlilikler halen Afrika’nın birçok yerinde olduğu gibi Doğu Asya’da, hatta İspanya ve Portekiz gibi Avrupa ülkelerinde normal karşılanmaktadır. Hicretten hemen sonra da kendisi 9 yaşında iken buluğa erince zifaf gerçekleşti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile 10 yıl beraber yaşadı.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Aişe validemizi çok severdi. Amr bin As kendisine:
“Ya Rasulallah! İnsanların hangisi sana daha sevgilidir?” diye sorunca, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Aişe’dir”demişti.
Tirmizi 4134


Bir başka hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), İmran kızı Meryem ve Firavun’un hanımı Asiye’nin kemala erdiğini haber verdikten sonra Aişe’nin faziletine de değinmiş ve:
“Kadınlara karşı Aişe’nin fazileti, tirit yemeğinin diğer yemeklere karşı fazileti üstünlüğü gibidir” buyurmuştur.
Buhari 3538


Sahabiler, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e takdim edecekleri hediyeleri Aişe validemize olan muhabbetini bildikleri için onun nöbeti gününde getirmeyi tercih ederlerdi ki bununla Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in memnuniyetini talep ediyorlardı.
Müslim 2441/82


Bu durumdan şikayetlenen diğer validelerimiz önce Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kızı Fatıma (Radiyallahu Anha)’yı babasına, kendileri hakkında şefaatçi olarak gönderdiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−“Ey kızcağızım! Benim sevdiğimi sen sevmez misin? Öyle ise Aişe’yi sev!” diye mukabelede bulunmuş ve Fatıma bu işten vazgeçmişti. Mütakiben Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) bu durumu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e söylemiş, ilk iki seferde bundan yüz çevirip susan Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üçüncüsünde:
−“Ya Umme Seleme! Aişe hakkında beni üzme! Gerçek şu ki Aişe’den başka sizden hiç kimsenin yanında olduğum halde bana vahiy inmedi” demiştir.
Buhari 3541,Tirmizi 4128


Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefatı ile neticelenen hastalığının ilk 5 gününde mu’tadı üzere hanımlarının nöbetlerine riayet etmiş, hastalığı şiddetlenince Aişe’nin yanında kalmak istediğine işaret ederek Aişe’nin nöbetinin gecikmesinden dolayı:
“Bugün kimin nöbetindeyim? Yarın kimin nöbetinde olacağım?” der, Aişe’nin nöbeti gelince bunu demez, sükut ederdi.
Buhari 3541


Cebrail (Aleyhisselam) nikahtan evvel Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e, üç gece rüyasında ipekli beyaz bir kumaş parçasında Aişe (Radiyallahu Anha)’nın resmini getirip:
−“Bu, senin dünyada ve ahirette hanımındır” demişti.
Müslim 2438/79, Tirmizi 4129


Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun hücresinde ve başı onun kucağında olduğu halde vefat etmiş, onun hücresine defnedilmiştir.
Müslim 2444/85, Buhari 1312


Aişe validemiz iffetli, pak ve pakize bir hanımdı. Kendisine büyük bir iftira atılmış, Allah (Azze ve Celle) Müslümanların dilinde ve mihraplarında kıyamete kadar tilavet olunacak bir vahiy ile ona isnat edilenin iftira olduğunu beyan etmiştir. Cebrail (Aleyhisselam) Nebimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aracılığıyla ona selam vermiş, o da:
“Ve Aleyhisselam Ve Rahmetullah Ve Berekatuh” diyerek mukabelede bulunmuştur.
Buhari 2452, 3875, Müslim 2447/30


Bir sefer esnasında Aişe (Radiyallahu Anha)’nın gerdanlığı kayboldu. Bazı sahabiler onu aramaya yollandılar. Bulundukları bölgede su olmadığı için namazı abdestsiz olarak kıldılar ve bu durumu dönüşte Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e arz ettiler. Bu vak’a üzerine teyemmüm ayeti nazil oldu. Bu sebeple gerdanlığı aramaya gidenlerden Usayd bin Hudayr (Radiyallahu Anh) Aişe validemize hitaben:
“Allah seni hayırla mükafatlandırsın. Vallahi senin başına hiçbir iş gelmez ki, Allah onda senin için de, Müslümanlar için de bir hayır bulundurmasın” dedi.
Buhari 3540


Aişe validemizin en belirgin özelliklerinden birisi de çok kıskanç oluşu ve bu özelliğini hep diri tutmasıydı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gece Aişe (Radiyallahu Anha)’nın hücresindeyken dışarı çıktı. Bunu farkeden validemiz kıskançlık duydu. Sevgili eşi biraz sonra dönünce onun kıskanmakta olduğunu hissetti ve:
−“Neyin var ya Aişe? Kıskandın mı?” diye sordu.
Aişe (Radiyallahu Anha)’da:
−Bana ne olmuş ki? Benim gibisi senin gibisini kıskanmaz mı? diye karşılık vererek bunu ikrar etmiştir.
Müslim 2815/70


Bazen kızdırıcı ve huzursuzluk verici gibi görünen onun bu kıskançlığı, yeryüzünde bir eşi daha olmayan erkeğine karşı duyduğu derin sevgisinin görüntüsünden, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e olan bağlılığının delilinden ve onu kendisine bağlama çabasından başka bir şey değildir. Bu da normaldir çünkü onun eşini kendileriyle paylaştığı sekiz ortağı vardı. Malumdur ki, bu kıskançlık fıtrat gereği bütün hanımlarda vardır.
Aişe validemizde diğerlerinden daha fazla olma sebebi de herhalde onun, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile bakire olarak evlenen tek hanım olmasıdır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) diğer hanımlarının ya ikinci ya da üçüncü eşleriydi, ancak Aişe’nin hayatına girmiş ilk ve tek erkekti.
Değerlendirme yapılırken bunun gözardı edilmemesi gerektiği gibi ondaki bu kıskançlığın yok kabul edilmemesi de gerekir. Bu sebeple, Aişe gibi ümmetin en üstün simalarından birinin, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gibi yeryüzüne bir benzeri gelmemiş erkeğini kıskanmaması mümkün mü? İşte, fıtri olan bu kıskançlık neticesinde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımları iki guruba ayrılmışlardı:
Bir fırkada Aişe’nin liderliğinde Hafsa, Safiyye ve Sevde, diğer fırkada da Ümmü Seleme’nin liderliğinde Rasullullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diğer eşleri bulunuyordu. Allah hepsinden razı olsun.
Buhari 2377


Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hanımları arasında onun kadar bilgili bir hanım daha yoktur.
Bu hususta İmam Zühri şöyle demiştir:
“Aişe’nin ilmi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diğer hanımlarının ilminden daha üstün gelir.”
Bunun birkaç sebebi vardır:
1) Vahyin Medine’deki nüzulü zamanlarında hemen hemen sürekli sevgili eşinin yanında bulunması. Biliyoruz ki şeri hükümlerin birçoğu Medine’de inmişti.
2) Arap edebiyatına, cahiliye devrini yaşamış Arap şairlerinin şiirlerinin çoğuna, Arapların tarihi durumlarına ve geçirdikleri tehlike ve kazandıkları zaferlere vakıf olması.
3) En mümtaz özelliği ise keskin zekası, ince anlayışlılığı, liderliğe uygun yapısı ve bunlar neticesinde olarak da ilmi kudretinin üstünlüğüdür.
El-İsabe 8/140, El-İstiab 4/1883


Bu özelliklerinin ürünü olarak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den çok hadis ezberledi ve onları fıkhetti. Kendisinden 74 tanesi Buhari ve Müslim’de ittifaken olmak üzere 2210 hadis rivayet edilmiştir.
Cevamiu’s-Sire 257


Bu hadislerin çoğunun Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ev haline ve diğer sahabilerin kendisinin yanında olmadığı anlara taalluk ettiği düşünülürse Aişe validemizin dine olan katkısının büyüklüğü anlaşılır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra sahabilerin müşkül meseleleri kendisine arz edilirdi.
Bu hususta Ebu Musa (Radiyallahu Anh) şöyle demektedir:
“Biz Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabı hangi hadiste müşkül kalmış ve Aişe’ye sormuşsak behemehal onda o hadise dair bir malumat bulmuşuzdur.”
Tirmizi 4132, El-İsabe 8/140


Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in irtihalini müteakip yarım asır yaşadığı ve bir fetva mercii durumunda olduğu için şeri hükümlerin dörtte birinin ondan alındığı söylenmiştir. Ata bin Ebi Rabah:
“Aişe kuvvetli bir fıkıhçı, üstün bir alim, Müslümanlar hakkında rey ve içtihadında en güzel isabet eden bir simadır” der. Urve de:
“Helal-haram, fıkıh, tıp, şiir ve eyyamı Arap tarihi konularında Aişe’den daha bilgili bir kimse görmedim” demiştir.
El-İsabe 8/140


Aişe (Radiyallahu Anha) validemizin ilminden istifade edenlerin sayısı 211 civarındadır ki bunların içinde İbni Abbas (Radiyallahu Anhuma)’nın da olduğu sahabeden bir cemaat, tabiinden Mesruk, Said bin Müseyyeb, Urve, Kasım, Şa’bi, Ata bin Ebi Rabah, İbni Ebi Müleyke, Mücahid, İkrime, İbni Ömer’in azatlısı Nafi ve başka birçok kimse vardır. İmam Zühri:
“Aişe (Radiyallahu Anha) insanların en alimi idi. Büyük sahabiler bile ona ilmi konularda başvururlardı.” demektedir.
Tabakat 2/125


Aişe (Radiyallahu Anha) çok ibadet eder, yetim çocukları büyütür, okutur ve sonra da evlendirirdi. Çokça sadaka vermeyi severdi. Eline geçeni biriktirir, bunları muhtaç ve yoksullara paylaştırırdı. Hişam bin Urve, Aişe (Radiyallahu Anha)’nın yetmiş bin dirhemi birden tasadduk edip kendisine bir şey bırakmadığını anlatmıştır.
Tabakat 8/45


Halkın yardımına koşmayı, dertlilerin dertlerine derman olmayı ve insanlara faydalı olmayı büyük faziletlerden sayardı. Cemel Vak’asındaki hatası ise büyüktü. Bu olay hakkında şöyle demiştir:
“Aslında benim yerimin, insanlar arasında bir ara bulucu olması kastedilmişti. İnsanlar arasında bir savaş çıkacağını hesap edemedim. Bunu bilseydim o yerde asla durmazdım.”
Meğazi’z-Zühri 154


Bu sebeple çok acı çekti ve olayın kahramanı olmaktan dolayı çok pişmanlık duydu. Hatta “Ey Nebi’nin hanımları! Evlerinizde oturun...” ayetini okuduğunda başörtüsü ıslanıncaya kadar ağlardı.
Siyeru A’lami’n-Nübela 2/177, Tabakat 8/56


Bu hatasını telafi etmek maksadıyla çokça hayır yapmaya özen göstermiştir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bakire olarak evlendiği tek ve en sevgili eşi olan, Aişe (Radiyallahu Anha) hicretin 57. veya 58. yılında Muaviye’nin hilafeti döneminde, Ramazan ayının 17. gecesi 65 yaşı civarında iken Medine’de vefat etmiş, cenaze namazını Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) kıldırmış ve Cennetu’l-Baki kabristanına defnedilmiştir.


Allah ondan razı olsun
 
M Çevrimdışı

mamur

Üye
İslam-TR Üyesi
Aişe r.anha. Hz Ebu Bekir Sıddık r.a. kızıdır.
Hicret'ten dokuz sene önce Mekke-i mükerremede doğdu.
Kuvvetli bir zekaya sahipti, Faraiz ilmini bir çok İslami
hükümleri öğrendi. Resulullah’tan 2210 hadisi şerif
rivayet etti ve en çok hadis rivayet eden yedi sahabe arasına
girmişti.
Güçlü hafıza ve harika bir muhakeme kabiliyetine
sahip olan Hz. Aişe validemiz, güçlü hafızası sayesinde
Kab bin Malik’in kasideleri, Hassan bin Sabit ve
Abdullah bin Malik’in kasideleri ve manzumeleri tamamen
ezbere bildiği şiirler arasında idi. Ve bu konuda
“Çocuklarınıza şiir ezberletin ki dilleri tatlansın”
diye tavsiyede bulunmuştu.

Bir çok sahabi, Peygamberimizin s.a.v. çeşitli
Meseleler hakkındaki İslam hükümlerini ondan sorarak öğrendi.
Hz. Aişe'nin r.a faziletine delil olarak,
Ebu Musa el-Esari şöyle diyor:
'Biz Resulullah'ın ashabı, bir Hadis-i Şerifte güçlük
çektiğimiz zaman Aişe'den sorardık. Zira Hadis
ilminin kendisinde mevcut olduğunu müşahade ediyorduk.'
Tirmizi.
Kadınlarla ilgili bir çok meselenin kaynağını o teşkil etmiştir.
İlmi dirayeti bir çok erkeklerden daha üstündü.
Resulullah efendimiz, Hz. Aişe'yi çok sevdiği için, ona 'Humeyra'
derdi. Peygamberimiz s.a.v.:‘’Dininizin yarısını bu Humeyra
kadından öğreniniz.’’ Buyurdu.
Hz. Aişe validemiz Peygamber Efendimizle s.a.v
Hicretin ikinci senesi Şevval ayında Resulullah s.a.v 55 yaşında
iken Aişe r.a ile nikahlandı. Hz. Aişe ile evlendiler.
Aişe r.anha. şöyle demiştir:
‘’ Ben Rasulullahın şöyle buyurduğunu işittim: Ya! Aişe
Sen bana iki defa rüyada gösterildin. Rüyamda ki adam,
Elinde beyaz bir ipek parçası tutuyor, bu ipek parçası
İçinde seni görüyor ve bana ‘’ İşte bu kadın senin zevcendir’’
Diyordu. Ben onun tuttuğu ipek parçasına baktığımda seni
Görüyor ve ‘’Eğer bu rüya Allah tarafından ise şüphesiz
Bu gerçekleşir’’ diyordum. Buhari, Müslim.

Hz.Aişe r.a
Hz. Hatice r.a den sonra en çok sevdiği hayat arkadaşıydı
Hz.Aişe r.a her bakımdan örnek bir hanım idi.
Vahyin sağanak sağanak boşaldığı Nübuvvet mabedinde
Hz Aişe validemiz, bir mürşide ve bir muallime idi.
Resulullah s.a.v. ile aralarında derin bir sevgi ve saygı
bağı vardı, fevkalade üstündü, hemen bütün İbadet hayatında
bütün yıl fasılalarla oruç tutar, hemen her gece namaza
kalkar, Allah Resuluü ile teheccüd kılardı. Cebrail a.s,
Dihye r.a suretinde geldiğinde Hz. Aişe onu görme
şerefine nail olan tek Peygamber hanımı olmuştur.
Hz. Aişe r.a hikmet ve şeriat kaynağı, din konusunda
sonsuz bir derya idi. İlim,fazilet ve takva sahibiydi. Bir diğer
husus da Aişe validemizin Cebrailin a.s kendisine selam ettiği,
Hadis-i Şerifle sabitlenmiştir.
Hz. Aişe r.a şöyle rivayet eder: 'Resulullah s.a.v bana:

'Ey Aişe! .. Cebrail sana selam eder', dedi. Ben de:

Ona da selam olsun, benim görmediğimi o görür, dedim.'
Buhari, Müslim.
Bir defasında Rasulullah Hanımlarından Ümmü Selemeye r.a. şöyle
Buyurdular:
‘’Beni, Aişe hakkında incitmeyiniz! Cebrail bana yalnız
Aişe'nin yanında iken geldi.’’

Ümm-i Seleme de dediğine pişman olup, tevbe ve af diledi.
Resulullah efendimiz bir defasında, kızı Hz. Fâtıma'ya buyurdu ki:

‘’Ey kızım, benim sevdiğimi, sen sevmez misin?
Hz. Fâtıma'nın, “Elbet severim” demesi üzerine, yine buyurdular ki:
- O hâlde, Aişe'yi sev! ’’
Bir diğer rivayette ise:Hz. Aişe validemiz şöyle buyuruyor:
“Birgün Resulullah efendimiz, mübarek nalınlarının kayışlarını çakıyordu.
Ben de iplik eğiriyordum. Mübarek yüzüne baktım. Parlak alnından
ter damlıyordu. Ter damlası, her tarafa nur saçıyor, gözlerimi kamaştırıyordu.
Şaşakaldım. Bana doğru bakarak buyurdular ki:
‘’ Sana ne oldu ki, böyle dalgın duruyorsun? ’’
Ben de, 'Ya Resulallah! Mübarek yüzünüzdeki nurların parlaklığına ve
mübarek alnınızdaki ter tanelerinin saçtıkları ışıklara bakarak
kendimden geçtim” dedim.Bunun üzerine, Resulullah efendimiz
kalkıp yanıma geldi. Alnımdan öptü ve buyurdular ki:

‘’ Ya Aişe! Allahü teâlâ sana iyilikler versin! Beni sevindirdiğin
gibi, seni sevindiremedim.’’
Bir diğer mübarek sözlerinde Peygamber efendimiz buyurdular ki:
‘’Ey Aişe! Geceleri şu dört şeyi yapmadan uyuma:
Kur'an-ı kerimi hatim etmeden,
Benim ve diğer peygamberlerin şefaatlerine kavuşmadan,
Müminleri kendinden hoşnut etmeden, Hac etmeden.’’

Resulullah efendimiz bunları söyledikten sonra namaza durdu.
Namazını bitirip de yanıma geldiğinde, kendilerine dedim ki:
Ey iki cihanın güneşi olan Efendim! Annem, babam, canım
sana feda olsun. Bana dört şeyi yapmamı emrediyorsun.
Ben bunları bu kısa müddet içinde nasıl yapabilirim?
Bunun üzerine tebessüm ederek buyurdular ki:

‘’Ya Aişe! Ondan kolay ne var?
Üç İhlâs-ı şerifi ve bir Fâtiha suresini okursan, Kur'an-ı kerimi
hatmetmiş; bana ve diğer peygamberlere salevat getirirsen,
şefaatımıza kavuşmuş; önce müminlerin ve sonra da kendi
affını dilersen, müminleri kendinden hoşnut etmiş;
“Sübhânallahi velhamdülillahi ve lâ ilâhe illallahü vahdehû
lâ şerîke leh. Lehül mülkü velehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr”
tesbihini okursan hac etmiş sayılırsın.”

Bu büyük kadın, bir gün Efendimiz'in s.a.v. yanında birdenbire
hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar.

Allah Resûlü s.a.v. kendisineniye ağladığını sorduğunda da,
'Cehennemi hatırladım da onun için ağladım! Acaba, kıyamet
günü ailenizi hatırlar mısınız? ' der. Peygamber Efendimiz şu
cevabı verir:
‘’ Ya Aişe! 'Üç yerde kimse kimseyi hatırlayamaz:
Mizan esnasında, tartının ağır mı hafif mi geldiğini
öğreninceye kadar.
Amel defterlerinin teati edildiği verildiği zaman ki,
acaba defter sağdan mı soldan mı, yoksa arkadan mı
geleceğini göreceği ana kadar. Cehennemin iki yakası
ortasına kurulan sıratı geçme esnasında ve geçinceye kadar.’’

Bu sözüyle Allah Rasulü s.a.v saydığı bu üç yerde,
kendi ailesi dahil hiç kimseyi hatırlayamayacağını
bildirmekte ve Hz. Aişe'ye adeta başının çaresine bakmasını
söylemektedir.
Hz. Aişe annemiz, hiç şüphesiz kadınlık âleminin baş tacı.
Hz. Aişe validemiz, bir peygamber hanımı,
Hz. Ebubekir'in kızı ve müminlerin anası olmasına rağmen
ahiretteki hesap endişesiyle ağlamaktadır.

Resulullah s.a.v. Hz. Aişe validemizin hücresinde ve onun gögsüne
Yaslanmış olduğu halde vefat etti. Hz.Aişe annemizin odasına defnedildi.
Aişe validemiz, Rasullullah ile dokuz sene evli kaldı.
Peygamberimizin vefatından sonra Hz.Aişe annemiz 47 yıl daha yaşadı.
Şanlı peygamberin mübarek zevcesi, 676 senesinin Ramazan ayının
17. salı günü Medine-i münevverede Hakkın rahmetine kavuştu.
Ebu Hüreyre’nin kıldırdığı cenaze namazının ardından hemen binlerce
insanın katılımıyla Cennet’ül Baki mezarlığına defnedi.
Rabbimiz de Hz. Aişe validemizden razı olsun.

Kaynaklar...............................
Kuranı Kerim.. Nur sur ayet 11-20. Muteber Hadis kaynakları..... Nesefi.. Akabe K.

Konya / 2003

Ali Kılıç Kakiz
 
ummuyusuf Çevrimdışı

ummuyusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
tek-cicek-resmi-204x300.jpg




Hazret-i Aîşe bir gece Rasûlüllah'tan kendisine tavsiyede bulunmasını istedi. Rasûlüllah da şu tavsiyeyi yaptı:

— Şayet bana yetişmek istiyorsan, dünyadan bir yolcunun azığı kadar sana
yetsin. Zenginlikle birlikte oturmaktan sakın ve bir elbiseye yama vuruncaya kadar, onu eskimiş görme.

ve O, Rasûlüllah'm tavsiyesini yerine getirdi. Dünya'ya buğzeder ve dünya eğlencelerinden de uzak dururdu Hazret-i Ebû Bekr'in devrinde, Hazret-i Aîşe'ye, Rasûl-i Ekrem'in Hayber'den tahsis ettiği erzak veriliyordu. Bu da seneden seneye verilen bir miktar un, arpa ve buğdaydan ibaretti

Hazret-i Aîşe, varlıkta da, darlıkta da, aynı şekilde yaşamış, kendisine teveccüh eden dünyayı dâima reddetmiş, ona, asla iltifat etmemiştir. . .

Hazret-i Aîşe, eline geçeni biriktirir, biriktirdiğini de, muhtaç ve yoksullara paylaştırırdi.

Kendisine Beytülmâl'dan verilen tahsisatı dahi yoksullara, fakirlere dağıtırdı- Hîşam b. Urve, Hz. Aîşe'nin 70 bin dirhemi birden ta-sadduk edip kendisine bir şey bırakmadığını gördüğünü söyler.

MüsIümanların eline pek çok ganîmet malı geçiyordu. Buna rağmen Hz. Aîşe, sâde ve son derece mutevâzi bir hayat yaşıyordu. Yirmi beş bin dirhem gibi büyük miktarda bir parayı tamamen dağıttığı halde oruç olduğunu ve paranın bir dirhemine et alıp onunla iftar etmeyi bile aklına getirmiyordu. Bugün buna benzer olaylar o kadar uzaklarda kaldı ki, bu gerçek olaylar bize inanılmaz geliyor. Ama o günlerde müsiümanlarm genel yaşayışını gözönünde tutan ve bilen insanlar nazarında bunun gibi on binlerce olay olağandır, ve şaşıla*cak bir yanı da yoktur...

Irak ganimetleri arasında bulunan inciler, kendisine hedîyye edildiği zaman «Ya Rab, beni, Ömer'in hediyelerini almak için yaşatma»

diye niyazda bulunduğu rivayet edilir.

Abdullah b. Zübeyr, bir kerre, Hazret-i Aîşe'ye yüz bin dirhem göndermişti. Bu kadar paradan akşama bir şey kalmamış, hepsi muhtaçlara dağıtılmıştı. O gün kendisi de oruçlu idi. Hizmetçisi : «Akşaşama, iftar için birşey bırakmalıydınız» dediği zaman ona, «Bunu önce söylemeliydin» demekle iktifa etmiş, zerre kadar telaşlanmamış ve nedamet hissetmemiştir.

Hazret-i Aişe'nin kendisine ait bir evi dahi Muâviye'ye satıp pa*rasını muhtaçlara dağıttığı rivayet edilir.

Hazret-i Aîşe, yetim çocukları alır, terbiye eder, yetiştirir ve evlendirirdi. Bunu, kendisi için bir vazife ve borç bilirdi.

Hazret-i Aîşe, bir çok köle azâd etmiştir. Azâd ettiği kölelerin sayısı 62'yi bulmaktadır.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
ALLAH (c.c) seni temize çıkarmışken bile,bu kafir rafiziler sana attıkları iftiradan dolayı nasıl hesap vericekler
 
Üst Ana Sayfa Alt