Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Aliyyu'l Kâri: Bîdatçılar Birbirine Kâfir Derler.

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Bîdatçılar Birbirine Kâfir, Derler.


Bidatçıların kusurlarından biri birbirlerine kâfir demeleridir. Ehl-i Sünnet vel-Cemaat'ın güzel taraflarından biri ise, hata edince birbirine kâfir demiyorlar. Evet, her kim, Allah yaratıkları yaratmadan önce bilmiyordu, derse o kimse kâfirdir. Yine Allah Teâlâ'nın cisim olduğunu, mekânı bulunduğunu, Allah Teâlâ üzerine zaman geçtiğini söyleyen kimse de kâfirdir. Böyle bir kimse için iman hakikati sabit olmamıştır.
Peygamber sallellahu aleyhi vesellem'in:
Müslümana sövmek fasıklıktır, onu öldürmekse küfürdür.” (İbn-i Mace, c. II, s. 1259, Buhari, c. I, s. 17, K. İman/19) sözleri, Buhari ve Muslim'in rivayet ettiği gibi helâl olduğunu kabul etmek manasına hamledilmiştir. Yahut müslüman olduğu için öldürmek mânasına gelmektedir.
Buhari ve Muslim'de yine zikredildiği üzere Peygamber sallellahu aleyhi vesellem'in:
Bir müslüman kardeşine: ey kâfir, dediği zaman bu söz ikisinden birine döner.” (Buhari ve Muslim) hadisi, kâfir olduğuna inanırsa, mânasına hamledilmiştir.

Bil ki Kudame b. Abdillah, şarap yasaklandıktan sonra şarap içmişti. Kudame ve onunla birlikte bir grup Allah Teâlâ'nın:
İman edip iyi amel işleyenler üzerine, bundan böyle sakındıkları, güzel işlere devam ettikleri, sonra iman ve takvalarında kökleştikleri, daha sonra bu takva ile beraber güzel işlerle meşgul oldukları takdirde, önceden tattıkları yiyecek ve içeceklerde bir günah yoktur.” (Maide 93) âyetini tevil ederek kendisi ve kendisine uyan bir grup şarap içmişlerdir.
Bu hal, Ömer'e intikal edince Ali b. Ebî Tâlib ve diğer Sahabilerle birlikte, eğer onlar günahkâr olduklarını itiraf ederlerse had cezası ile cezalandırılmaları, helâl olduğunda ısrar ederlerse öldürülmeleri gerektiği üzerinde ittifak etmişlerdir.
Ömer Kuddame'ye şöyle demiştir. Hata ettin. Senin gideceğin yer çukurdur. Eğer sen Allah'tan korkup ona inansaydın ve iyi amel yapsaydın içki içmezdin.”
Bu âyetin esas iniş sebebi şudur:
Allah Teâlâ şarabı haram kıIınca ve bu haram kılma işi Uhud savaşından sonra vaki olunca sahabeden bir kısmı:
"Şarap yasak olmadan evvel şarap içtiği halde ölenlerin durumu ne olacak? Uhud savaşında, karınlarında içki olduğu halde şehid olan arkadaşlarımızın durumu ne olacak?” dediler.
Bunun üzerine Allah Teâlâ yukarıda zikredilen âyeti indirerek orada şarap içmek haram kılınmadan evvel içip de ölenler için bir mahzur bulunmadığını açıkladı.
Kuddâme'ye uyarak bu âyeti de delil kabul ederek o şarap içenler sonradan pişman olup hata ettiklerini anladılar ve tevbe etmekten de ümidlerini kestiler.
Bunun üzerine Hz. Ömer, Kuddâme'ye şu ayetle başlayan bir mektup yazdı:
Hâmîm. Bu kitap aziz. Alîm olan Allah tarafından indirilmiştir. O, günah bağışlayan, tevbe kabul eden, azabı şiddetli olan ihsan sahibi Allah tarafındandır ki, O'ndan başka hiç bir ilâh yoktur.” (Gâfir (Mumin): 1-2-3)
Bilmiyorum, senin iki günahından hangisi daha büyüktür? Haram olan bir işi helâl kabul etmen mi, yoksa Allah'ın rahmetinden ümidini kesmen mi? (Sahabenin ittifak ettiği bu husus, bütün İslam âlimleri arasında da ittifak edilen bir husustur.)

Rivayet edildiğine göre, İbrahim b. Edhem Arefeden bir gün evvel Terviye günü Basra'da görülmüş. Aynı günde yine Mekke'de başkaları tarafından görülmüş.
İbn-i Mukatil diyor ki: Bunun caiz olduğuna kim inanırsa tekfir edilir. Çünkü bu mucizedir, keramet değildir.” Bana göre ise böyle bir kimse kâfir değil, cahildir.”

Ben derim ki: (Aliyyul-kârî); böyle bir kimsenin tekfir de teçhil de edilmemesi gerekir. Çünkü bu mucize değil, keramettir. Zira mucizelerde muarız bir kişinin mücadelesi ve karşı gelmesi gerekir. Burada ise böyle bir durum yoktur. Dolayısiyle mucize de değildir. Ehl-i Sünnet vel-Cemaat'a göre keramet caizdir.
Ben derim ki muaraza peygamberlik iddiasının bir parçasıdır. Peygamberimizden sonra böyle bir iddia ittifakla küfürdür Peygambere uyan müminlerden harikaların ortaya çıkması ise ihtilafsız keramettir.
Sonra bil ki, bir kimse itikat etmese de mânasını bilerek küfür kelimesini konuşursa, fakat bu kelime kendisinden zorlama olmaksızın isteği dahilinde çıkarsa bazılarınca tercih edilen görüşe göre, küfrüne hükmedilir. Çünkü iman tasdik ve ikrarın tamamına denir.
Küfür kelimesini söylediği için inkâr sebebiyle ikrar da değişmiş olur. Fakat bir kelimeyi konuşup bu kelimenin küfrü gerektirdiğini bilmezse, Kadıhan fetvasında bu meselede tercihsiz ihtilâf zikredilmiştir. Şöyle denilmiştir: Bir görüşe göre, bu sözü söyleyen bilmeme özrü sebebiyle kâfir olmaz. Başka bir görüşe göre ise bilmese de bu söz ile kâfir olur. Ben derim ki en doğrusu birinci görüştür. Ancak bu mesele bilinmesi zarurî olan dini bir mesele ise o zaman bilmemek sebebiyle özürlü kabul edilmez, tekfir edilir.


fikhekber_big.jpg


Fıkhu Ekber : Aliyyul Kari
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Ana Sayfa Alt