Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Anne..

Muwahhide Tevhid Çevrimdışı

Muwahhide Tevhid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem'e gelerek:

- Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordu.

Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem:

- "Anan!" buyurdu. Adam:

- Ondan sonra kimdir? diye sordu.

- "Anan!" buyurdu. Adam tekrar:

- Ondan sonra kim gelir? diye sordu.

- "Anan!" dedi. Adam tekrar:

- Sonra kim gelir? diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem:

- "Baban!" cevabını verdi.
(Buhârî, Edeb 2; Müslim, Birr 1.)

Hamilelik döneminden tutun da, ta evlenme çağına kadar çocuğun tüm sıkıntılarını çeken babadan önce annedir. Çocuğun doğumu, emzirilmesi, ihtiyaçlarının giderilmesi ve bu esnada çekilen uykusuzluk gibi sıkıntıların tamamı öncelikle anne tarafından üstlenilmektedir. Çocuğun eğitiminde de en büyük sorumluluk anneye verilmiştir. Çocuk, belirli bir yaşa gelene dek yirmi dört saat annesinden ayrılamaz. Bu süre zarfında da çocuğun maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarını karşılayan yine annedir. Allah yine de en iyisini bilir, herhalde bu tür haklardan dolayıdır ki, İslam’da anneye gösterilecek hürmet babanınkinden çok daha öncelikli ve mühim kabul edilmiştir.

“Biz insana ana-babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik. Annesi onu zorlukla taşımış, zorlukla bırakmıştır. Onun taşınması ve sütten kesilmesi de otuz aydır.” (Ahkâf/15)

“Biz insana ana-babasını (onlara iyilikte bulunmasını) tavsiye ettik. Annesi onu güçsüzlük üzerine güçsüzlükle taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yılda olur. Bana ve ana-babana şükret. Dönüş yalnız banadır.” (Lokman/14)

İslam, bir insanın ne yaparsa yapsın, ne kadar iyi davranırsa davransın annesinin hakkını asla ödeyemeyeceğine hükmetmiştir.

Ebu Bürde radıyallahu anh’ın anlattığına göre İbni Ömer radıyallahu anhuma, Yemenli bir adamın, sırtında annesini taşıyarak Kabe’yi tavaf ederken şöyle demekte olduğuna şahit oldu:

“Annemin zelil bir devesiyim ben,

(Başka) binekleri usansa da, asla usanmam ben!”

Sonra (Yemenli adam) dedi ki:

― “Ey İbni Ömer! Ne dersin, annemin hakkını ödemiş oldum mu?” İbni Ömer radıyallahu anhuma:

“Hayır!” dedi. Tek bir “ah” çekmesini dahi karşılayamadın,dedi.
(el-Edebu’l-Müfred, hadis no: 11.)

Diğer bir rivayette Yemenli adam, anasının hakkını ödeyip-ödemediğini sorduğunda İbni Ömer radıyallahu anhuma ona şöyle demiştir:

"O seni taşırken senin yaşamanı isteyerek taşıyordu; sen ise onun (bir an önce) ölmesini bekleyerek taşıyorsun!"
(Ve Bi’l-Valideyni İhsanâ, sf. 3)


Anne hakkının ödenemeyeceği malumdur. Baba hakkının ödenip-ödenmeyeceğine gelince, bu konuda Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem şöyle buyurur:

"Hiçbir evlâd babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve satın alıp âzâd ederse, ancak o zaman babalık hakkını ödemiş olur."
(Müslim, Itk 25)


Annenin bedduasını almanın da ne denli kötü olduğuna dair bir kıssayı hatırlayalım;
Ebu Hüreyre radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre:
Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem'in şöyle dediğini işittim:
“İnsanlardan hiç bir çocuk beşikte konuşmamıştır; yalnız Meryem'in oğlu İsa (a.s) ile Cüreyc'in arkadaşı konuşmuştur.”

-“Ey Allah'ın Peygamberi! Cüreyc'in arkadaşı kimdir?” diye sorulunca Peygamber dedi ki:

-“Cüreyc, kendisine ait bir manastırda (inzivaya çekilip ibadet eden) rahip bir kişi idi. Manastırının altında barınan bir sığır çobanı vardı. Köy halkından bir kadın da bu çobana gider gelirdi. Bir gün Cüreyc namaz kılarken annesi gelip:
"Ey Cüreyc!" diye seslendi. Cüreyc namazda iken kendi kendine: "Anneme mi (cevap vereyim), namazıma mı (devam edeyim?)" dedi. Namazını seçmeyi (ona devam etmeyi) uygun buldu. Sonra annesi ikinci kez ona seslendi. Yine Cüreyc kendi kendine: "Anneme mi, namazıma mı?" dedi. Namazını seçmeyi uygun buldu. Sonra üçüncü kez annesi ona bağırdı. Cüreyc: "Anneme mi, namazıma mı?" dedi. Yine namazını tercih etmeyi uygun gördü. Annesine cevap vermeyince, annesi (ona beddua ederek) şöyle dedi:
-"Ey Cüreyc! Fahişelerin yüzüne bakmadıkça, Allah senin canını almasın."
Sonra kadıncağız döndü gitti. Bir müddet sonra (sığır çobanına gidip gelmekte olan) o kadın (gayrı meşru) doğurduğu çocukla Melik'e getirildi, (dava edildi). Melik sordu:
'"Bu çocuk kimden?" Kadın: "Cüreyc'den" dedi. Melik yine sordu:
"Manastırın sahibinden mi?" Kadın:
“Evet” dedi. Melik:
-"Manastırını yıkın ve onu, bana getirin" dedi.
Baltalarla manastırına vurarak onu yıktılar. Cüreyc'in kolunu, boynuna iple bağladılar ve onu götürdüler. Fahişelerin karşısına çıkarıldı. Cüreyc fahişeleri gördü de gülümsedi. Onlar da, insanlar içerisinde Cüreyc'e bakıyorlardı. Melik, Cüreyc'e sordu:
-"Bu kadın ne iddia ediyor?" Cüreyc:
-"Ne iddia ediyor?" deyince, Melik:
-"İddia ediyor ki, çocuğu sendendir." Cüreyc, kadına sordu:
-"Sen böyle mi iddia ediyorsun?" Kadın:
-"Evet," dedi. Cüreyc:
-"Bu çocuk nerede?" dedi.
-"İşte o, kadının kucağında" dediler. Cüreyc, çocuğa dönüp sordu:
-"Senin baban kim?" Çocuk:
-"Sığır çobanı" dedi. (Cüreyc-in iftiraya uğradığı anlaşılınca) Melik dedi:
-"Senin manastırını altından yapalım mı?"
Cüreyc:
-"Hayır" dedi.
-“Gümüşten yapalım mı?” dedi. Cüreyc:
-"Hayır" dedi. Melik:
-"O halde onu nasıl yapalım?" dedi. Cüreyc: -“Onu eskiden olduğu gibi yapın” dedi. Melik:
-"Hangi şeye gülümsedin," diye sordu. Cüreyc:
-"Hatırladığım bir işe. Annemin bedduası bana erişti." dedi.
Sonra başından geçen hadiseyi, onlara anlattı.”
(Buhari, Enbiya 48; Müslim, Birr 7,8)


"Şu üç kişiye kıyamet günüde Allah bakmayacak/nazar etmeyecektir:

1-Ana-babasına isyan edene,
2-İçki tiryakisine/alkolik birisine,
3-Verdiğini başa kalkana."
(Ahmed b. Hanbel ve İbn-i Hibbân rivayet etmiş Şuayb el-Arnavut“sahih” olduğunu belirtmiştir. Bkz. Sahihu İbn-i Hibbân, 16/334.)

Subhanallah! Bu ne büyük bir ceza, ne büyük bir azaptır!

Cennete bile girsen Allah’ın yüzünü göremeyeceksin..

Cennetliklerden bile olsan onun bakışlarına nail olamayacaksın..

Bundan daha büyük bir azap var mıdır?

Hatırla Bakalım!

Annenin zorluklar içerisinde seni taşıdığı günleri hatırla!

Hatırla o günü ki, senin hayatta kalman için ne kadar da çok kan akıtmıştı! Yeterli düzeye gelene dek seni emzirmiş; kendi canını seninle paylaşmıştı!

Kendi nasibi ile senin karnının doymasından dolayı duyduğu o sevinci, mutluluğu ve süruru hatırla!

Altını değiştirdiği, iğrenç kokularından seni kurtardığı günleri hatırla!

Hastalandığın zaman içerisine düştüğü endişeyi, duyduğu sıkıntıları ve yaşadığı elem dolu anları hatırla!

Yemeyip yedirdiği, içmeyip içirdiği, giymeyip giydirdiği, uyumayıp uyuttuğu günleri hatırla!

Şimdi tüm bunlardan sonra onu üzecek ve ona karşı mı geleceksin..?

Rabbim hepimizi anne-babasını razı eden ve dünyada onlarla iyi geçinen salih kullarından eylesin. Allahumme Amin..

 
ruhisukut Çevrimdışı

ruhisukut

Önce tanı sonra bağlan!
İslam-TR Üyesi
Allah azze ve celle sınıyor, imtihan ediyor.

Bundan 3 yıl önce annem 'oğlum benimle şuraya gelir misin?' dediğinde 'İşim var anne gelemem' derdim. Her defasında bahane bulur gitmezdim. Şimdi o günleri o kadar özlüyorum ki anlatamıyorum... Başucuna oturuyorum o günleri hatırlamaya çalışıyorum ve gözlerine bakıyorum. Belli ediyor kendini; o da hatırlıyor... Sonra soruyorum kendi kendime 'neden nimet elden gidince kadri kıymeti bilinir' ama bir cevap bulamıyorum... Şükür ki hala nefes alıyor, hala konuşuyor... Ama insan daha fazlasını beklemiyor değil... Allah hayırlısı ise tez şifa versin kendisine, ayaklansın ve yeniden 'oğlum benimle gelir misin' desin... Söz veriyorum 'gelirim' diyeceğim. Herşeyi bırakıp 'gelirim' diyeceğim. Söz veriyorum, söz...
 
Muwahhide Tevhid Çevrimdışı

Muwahhide Tevhid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah azze ve celle sınıyor, imtihan ediyor.

Bundan 3 yıl önce annem 'oğlum benimle şuraya gelir misin?' dediğinde 'İşim var anne gelemem' derdim. Her defasında bahane bulur gitmezdim. Şimdi o günleri o kadar özlüyorum ki anlatamıyorum... Başucuna oturuyorum o günleri hatırlamaya çalışıyorum ve gözlerine bakıyorum. Belli ediyor kendini; o da hatırlıyor... Sonra soruyorum kendi kendime 'neden nimet elden gidince kadri kıymeti bilinir' ama bir cevap bulamıyorum... Şükür ki hala nefes alıyor, hala konuşuyor... Ama insan daha fazlasını beklemiyor değil... Allah hayırlısı ise tez şifa versin kendisine, ayaklansın ve yeniden 'oğlum benimle gelir misin' desin... Söz veriyorum 'gelirim' diyeceğim. Herşeyi bırakıp 'gelirim' diyeceğim. Söz veriyorum, söz...


Rabbim Şafi ismi ile tecelli etsin ona hayırlı ise..
Seni çok iyi anlıyorum kardeşim, bende yaşadım senin yaşadıklarını bir dönem, konuşamadığı, yürüyemediği, elinin kalkmadığı.. Ama Elhamdülillah Rabbim şifasını verdi daha iyi şuan hamdolsun.. Anne bambaşka anlatılmaz ki.. Rabbim sana da merhamet etsin ve sabır ile ona muamele etmeni sağlasın..
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt