Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Zor Günler İçin Para Bekletmek Uygun mudur, Uygunsa Banka Alternatifi Para Saklama Yolları Nelerdir?

A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hayirli sabahlar

Zor gunler icin, vadesiz hesapta biraz para tutuyoruz. Aklima bu konu ile ilgili gelen alternatifleri ve takildigim seyleri yaziyorum. Sizin de akliniza gelen birsey olursa, paylasirsaniz sevinirim. Yani sizler bu konuda hassas iseniz, neler yapiyorsunuz?

1.si malum, evde para saklanamadigi bir donemdeyiz ve buyuzden kucuk altin vb alamiyoruz

2.si vadesiz hesap bile olsa, ve faiz isletmesini engellesek de, neticede banka o parayi degerlendiriyor (bir suredir faizi alip yardim kuruluslarina yolluyordum, bankaya gitmesin diye ama hic faiz isletmemek mi lazimdi diye kararsizim simdi)

3.su katilim hesaplari var ancak ozunde normal bankalardan farki yok sanirim

4.su bazen de Kur'an'daki "kenara para yiganlar" ayeti aklima geliyor. Malum, sahabe doneminde de para biriktirme olmayip, tam tersi insanlar herseylerini infak ediyormus. Ve acaba yanlis mi yapiyorum diye dusunuyorum. (Cunku her isini Allah'a birakan, muhtemel zarari da kabul etmeli degil midir)
 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hayirli sabahlar

Zor gunler icin, vadesiz hesapta biraz para tutuyoruz. Aklima bu konu ile ilgili gelen alternatifleri ve takildigim seyleri yaziyorum. Sizin de akliniza gelen birsey olursa, paylasirsaniz sevinirim. Yani sizler bu konuda hassas iseniz, neler yapiyorsunuz?

1.si malum, evde para saklanamadigi bir donemdeyiz ve buyuzden kucuk altin vb alamiyoruz

2.si vadesiz hesap bile olsa, ve faiz isletmesini engellesek de, neticede banka o parayi degerlendiriyor (bir suredir faizi alip yardim kuruluslarina yolluyordum, bankaya gitmesin diye ama hic faiz isletmemek mi lazimdi diye kararsizim simdi)

3.su katilim hesaplari var ancak ozunde normal bankalardan farki yok sanirim

4.su bazen de Kur'an'daki "kenara para yiganlar" ayeti aklima geliyor. Malum, sahabe doneminde de para biriktirme olmayip, tam tersi insanlar herseylerini infak ediyormus. Ve acaba yanlis mi yapiyorum diye dusunuyorum. (Cunku her isini Allah'a birakan, muhtemel zarari da kabul etmeli degil midir)

Sorunun cevabını 4. madde de kendın vermıssın.
 
Alp Arslan Çevrimdışı

Alp Arslan

.
İslam-TR Üyesi
Hayirli sabahlar

Zor gunler icin, vadesiz hesapta biraz para tutuyoruz. Aklima bu konu ile ilgili gelen alternatifleri ve takildigim seyleri yaziyorum. Sizin de akliniza gelen birsey olursa, paylasirsaniz sevinirim. Yani sizler bu konuda hassas iseniz, neler yapiyorsunuz?

1.si malum, evde para saklanamadigi bir donemdeyiz ve buyuzden kucuk altin vb alamiyoruz

2.si vadesiz hesap bile olsa, ve faiz isletmesini engellesek de, neticede banka o parayi degerlendiriyor (bir suredir faizi alip yardim kuruluslarina yolluyordum, bankaya gitmesin diye ama hic faiz isletmemek mi lazimdi diye kararsizim simdi)

3.su katilim hesaplari var ancak ozunde normal bankalardan farki yok sanirim

4.su bazen de Kur'an'daki "kenara para yiganlar" ayeti aklima geliyor. Malum, sahabe doneminde de para biriktirme olmayip, tam tersi insanlar herseylerini infak ediyormus. Ve acaba yanlis mi yapiyorum diye dusunuyorum. (Cunku her isini Allah'a birakan, muhtemel zarari da kabul etmeli degil midir)
Banka ile ilgili işlerden uzak durmak en güzeli. Paranı bankada tutmamak daha doğrudur. Altın şu an için en doğru yatırım olarak görünüyor Allahu Ea'lem.
4. Sahabelerden dünyalık mal biriktirmeyenler olduğu gibi zengin olan sahabeler de vardı. Zengin olmak veya mal biriktirmek kötü bir haslet değildir tıpkı insanın uyumasının veya gezmesinin kötü bir haslet olmadığı gibi. Farzların dışında malından infak etmen yardımda bulunman senin takvandandır nur üzerine nurdur Allahu Ealem.

Bahsettiğin ayeti açıklamak için en güzel yol tefsirlere başvurmaktır;

İlk âyette önce, yahudi din âlimlerinden ve hıristiyan din adamlarından birçoğunun, dini istismar etmek suretiyle haksız kazanç elde ettiklerine ve bu şekilde sağladıkları güçle insanları Allah’ın gösterdiği yoldan alıkoyma çabası içinde olduklarına dikkat çekilmiştir. Bu kimselerin din üzerinden çıkar sağlamalarıyla ilgili olarak, verdikleri hükümler için rüşvet almaları, ilâhî kitapta değişiklik yapıp yazdıkları tahrif edilmiş nüshaları satmaları, Allah katında duaların kabulüne aracı olacağı izlenimi vererek bağış almaları, günah çıkarma karşılığında bir gelir elde etmeleri ve birçok dolambaçlı yollarla kendileri için malî kaynaklar oluşturmaları gibi izahlar yapılmıştır. Allah yolundan alıkoymanın şekli ile ilgili olarak da tefsirlerde, zaman ve mekâna göre değişik çabaların sarfedildiğine dair açıklamalar yer alır (Taberî, X, 117; Reşîd Rızâ, X, 395-402). Âyette daha sonra, topluma iyi örnek olacak yerde kişisel ihtiraslarını bütün değerlerin üstünde tutan bu din temsilcileriyle birlikte, –özellikle o günkü şartlarda– temel iktisadî mübâdele araçları olan altın ve gümüşü stok ederek ekonomiyi durağanlaştıran ve böylece toplumun çeşitli mahrumiyetlere mâruz kalmasına sebebiyet veren kimselerin de acı veren bir azaba çarptırılacakları bildirilmiştir. Müteakip âyette de, bu cezanın ne kadar ağır olacağını gösteren bir tasvire yer verilmiştir. 34. âyette, Allah’ın hoşnut olacağı yollara harcamak üzere mâkul birikim sağlayan kişilerin bu kapsamda düşünülmemesi için konan özel kayıttan, burada, iktisadî hayatın canlılığını sağlayan mübâdele araçlarını sırf kişisel servetlerini artırma amacıyla kilitleyenlerin kastedildiği anlaşılmaktadır. Bu ifadenin tefsiri sırasında Hz. Peygamber’e ve sahâbîlere atfen zikredilen birçok rivayet de, başta zekât ödemeleri olmak üzere gereken vecîbeleri ihmal etmeksizin ve üzerinde kul hakkı bulundurmaksızın servete sahip olmanın buradaki yergi ifadesinin kapsamında olmadığını göstermektedir. İbn Âşûr, esasen âyetin bu konuya sırf servet sahibi olma ve mal stoklamayı yerme veya hayır yollarına harcama yapmayı övme bağlamında değinmediğini, âyetteki tehdit ifadesinin harcama yapmaksızın (ekonominin tıkanmasına yol açacak tarzda) servet biriktirmeyle ilgili olduğunu belirtir (X, 177).

Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 762-763


34- Ey iman edenler, Hahamlar ve Papazlardan bir çoğu, haksız yere insanların mallarını yerler. Onları Allah'in yolundan alıkoyarlar. Ey Muhammed, altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanları ise can yakıcı bir azap ile müjdele.


Ey iman edenler, Yahudi Hahamlarından ve Hristiyan papazlarından bir çoğu, verdikleri hükümler karşılığında rüşvet alırlar. İşlerini idare ettikleri insanlardan az bir şey almak için Allahın kitabını tahrif ederler. Böylece insanların mallarını haksız yere yemiş olurlar. Ve onların, İslam dinine girmelerine engel olurlar.

Ey Muhammed, altın ve gümüşü biriktirip de, insanların, onlardaki Zekât gibi haklarını vemıeyenleri, kıyamet gününde uğrayacakları can yakıcı bir azap ile müjdele.

Müfessirler,ayet-i kerimede zikredilen "Altın ve gümüşü biriktirme" ifadesinden neyin kastedildiği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

a- Abdullah b. Ömer, İkrime, Süddi ve Şa'biye göre bu âyette zikredilen, biriktirilen maldan maksat kendisinden zekât vermek farz olduğu halde zekatı verilmeyen her türlü malın zekâtını vermektir. Âyet-i kerime'de, mallarının zekâtlarını vermeyenlerin, insanların mallarını haksız yere yedikleri ve o mallardan zekatı ayırmayıp biriktirdikleri, Allah yolunda harcamadıkları, bu sebeple can yakıcı bir azapla azap görecekleri beyan edilmiştir.

Bu hususta Abdullah b. Ömer diyor ki: "Zekâtını verdiğin her türlü mal, yere gömülüp depolanmış olsa dahi, biriktirilmiş mal değildir. Buna mukabil zekâtı verilmeyen her mal, Allahın, Kur'an'da zikrettiği biriktirilmiş mal'dır. Sahibi hahirette bu mal ile dağlanacaktır. Bu mal, biriktirilip gömülmemiş bir mal dahi olsa.

b- Ca'de b. Hubeyre'nin, Hz. Ali'den rivayet ettiğine göre ise bu âyette zikredilen "Biriktirilen mal"dan maksat, dört bin dirhem miktarını aşan mal'dır. Kişi, bunun zekâtını verse de vermese de yine bu, biriktirilmiş mal'dır. Mal sahibi, ancak dört bin dirhem miktarında bir mal tutabilir. Bundan fazlasını Allah yolunda harcamak zorundadır.

c- Ebuzer el-Gifariye göre ise, bu âyette zikredilen "Biriktirilen mardan maksat, mal sahibinin ihtiyacından arta kalan mal'dır. Kişi, ihtiyacından artakalanı, Allah yolunda harcamak mecburiyetindedir. Onu biriktirip yanında tutması caiz değildir.

Ebu Mucib diyor ki: "Ebu Hureyre'nin kılıcının kını gümüştendi. Ebu Zerr bunu görünce Ebu Hureyre'yi bundan sakındırdı ve dedi ki: "Resulullah buyurdu ki: "Kim öldükten sonra geriye sarıyı (altını) ve beyazı (gümüşü) bırakacak olursa onlarla dağlanır.

Sevban diyor ki:

"Altın ve gümüşü biriktirenler âyet-i kerimesi nazil olduğunda, biz, Resulullah ile birlikte yolculukta bulunuyorduk. Resulullahın sahabilerinden bazıları dediler ki: "Altın ve gümüş hakkında bu hüküm indi. Hangi malın daha hayırlı olacağını bilsek de onu mal edinsek." Resulullah da buyurdu ki: "Bunların en hayırlısı, zikreden dil, şükreden kalb ve kocasının imanına (dinine) yardımcı olan mümin bir eştir [44]

Ebu Ümame diyor ki:

"Suffe ashabından biri öldü. Onun peştemalında bir dinar bulundu. Resulullah buyurdu ki: "Bunun için bir dağlama vardır." Sonra onlardan başka bir daha öldü. Onun peştamalında da iki dinar bulundu. Resulullah: "Bunun içinde iki dağlama vardır. [45]buyurdu.

Taberi diyor ki: "Bu görüşlerden tercihe şayan olanı, Abdullah b. Ömer'in zikrettiğidir. O da, zekatı verilen her mal, biriktirilen mal değildir. Mal sahibi, malının zekâtını verdikten sonra dilediği kadar mal biriktirebilir. Buna mukabil, zekât verilecek miktarda olup ta kendisinden zekât verilmeyen her mal, biriktirilmiş mal'dır. İşte bu malın sahibi cezalandırılacaktır. Allanın lütfuyla affetme durumu müstesnadır. Bu görüşün doğru olduğu şu hususlardan anlaşılmaktadır. Allah teala, Resulullahın lisanıyla, beş Ukye'ye ulaşan gümüşün onda birinin dörtte birini, yine yirmi miskale ulaşan altının da onda birinin dörtte birini (yani kırkta birini) zekat olarak vermeyi farz kılmıştır. Mal sahibi, mallarından, farz kılınan bu miktarları zekât olarak verdikten sonra yükümlülükten kurtulmuş olur. Şayet, zekât vermesine rağmen yine de mal biriktirmiş kabul edilecek olursa, Allah Teala'nın böyle bir kişiye malının kırkta birini zekât olarak vermesini emretmesinin ne anlamı olur? Buna, Hz. Ali'den nakledilen görüşe göre malının dört bin dirhemden daha fazlasını vermesi emredilirdi. Veya Ebu Zer'den nakledildiğine göre malının, ihtiyacından arta kalanını vermesi emredilirdi. Bunu yapmadığı takdirde de cezalandırılacağı bildirilirdi. Halbuki durum böyle değildir. Mal sahiplerine zekât nisabına ulaşan mallarının kırkta birini zekât olarak vermeleri emredildi ve bu zekâtı vermemeleri halinde cezalandırılacakları, çeşitli hadisi şeriflerde beyan edildi.

Bu hususta Ebu Hureyre, Resulullahın, şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

"Hiçbir altın ve gümüş sahibi yoktur ki, onlarda olan hakları vermezse o kimse için kıyamet gününde ateşten tabaklar biçilmiş olmasın. O tabaklar, cehennemin ateşinde kızdırılır. Onlarla o kişinin alnı, yanı ve sırtı dağlanır. Her soğudukça bu tekrarlanır. Bu öyle bir günde olacaktır ki, onun miktarı elli bin senedir. Bu hal, kullar arasında hüküm verilip o kulun yolu tayin edilinceye kadar devam edecektir. O da ya cennete veya cehenneme giden yol'dur." Denildi ki: "Ey Allahın Resulü ya devenin durumu nedir?" Resulullah da buyurdu ki: "Herhangi bir deve sahibi devenin hakkını ödemezse ki, devenin su içtiği gün onu sağması da devenin haklarındandır. (Yani, deveyi sağıp onun sütünden fakirlere vermesi de onun haklarındandır.) Kıyamet gününde o kişi düz bir alanda devenin altına yüzü koyun yatırılır, Deve de en besili halinde gelir. Onun yavrularından hiçbiri eksik bırakılmaz. Develer o kişiyi ayaklarıyla çiğner, ağızlarıyla ısırırlar. Sürünün önü geçtikçe sonda olanlar aynı şeyi yaparlar. Bu da miktarı elli bin yıl olan bir günde yapılır. Bu iş, kullar arasında hüküm verilip o mal sahibinin hangi yola gideceği ortaya çıkıncaya kadar devam eder. Onun yolu da ya cennete veya cehenneme'dir." Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü, sığır ile koyun'un durumu nedir?" Resulullah da buyurdu ki: "Herhangi bir sığır veya koyun sahibi, onların haklarını vermezse kıyamet gününde, düz bir alanda onların altlarına yatırılır. Onlardan hiçbiri eksik bırakılmaz. Onların içinde boyunuzu kıvnk olan boynuzsuz olan ve boyunuzu kırılmış olan yoktur. Onlar bu mal sahibini boynuzlanyla vuracaklar tırnaklarıyla çiğneyeceklerdir. Öndekiler bu işi yaptıkça arkadan gelenler onları takibedeceklerdir. Bu iş, miktarı elli bin yıl olan bir günde yapılacaktır. Bu azap, kullar arasında hüküm verilip o kişinin yolu belli oluncaya kadar devam edecektir. Onun yolu da Cennete veya cehenne-me'dir. [46]

Abdullah b. Abbas.bu âyetin izahında şöyle demiştir. Bu âyet-i kerime, müslumanlardan sadece belli kimseleri kastetmektedir. Bunlar da mallarının zekâtlarını vermeyen müslümanlardir. Ehl-i kitabın ise tümünü kastetmektedir. Çünkü onlar kâfir oldukları için hiçbirinin infakı kabul edilmemektedir. Dolayısıyla mal biriktirenler sınıfına girmişlerdir.

Muaviye b. Ebi Süfyan da bu âyet-i kerime'nin her para biriktiren ehl-i kitabı kastettiğini, müminleri kastetmediğini söylemiştir. Bu hususta Zeyd b. Vehb diyor ki: "Ben, Rebzede Ebuzer el-Ğifariye uğradım ve dedim ki: "Ey Ebu Zer bu belaya ne sebeple düştün?" O da dedi ki: "Ben, Şam'da idim. "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarf etmeyenler" âyetini okudum. Muaviye dedi ki: "Bu âyet bizim hakkımızda değil, ehl-i kitap hakkındadır. Ben de dedim ki: "Bu âyet, hem bizim hakkımızda hem de onların hakkındadır." Bunun üzerine aramızda tartışma kızıştı. O, Osman'a mektup yazdı ve beni şikayet etti. Osman da bana mektup yazdı ve "Buraya gel" dedi. Ben de kalkıp geldim. Medine'ye gelince sanki insanlar, daha önce beni görmemişler gibi başıma biriktiler. Ben bu durumu Osmana şikayet ettim. O da dedi ki: "Buradan ayni, yakın bir yere git." Dedim ki: "Allah'a yemin olsun ki ben, söylediğim sözden geri dönmem." [47]


[44] Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an sure 9, Hadis No: 3094


[45] Ahmedb.Hanbel,Müsned,C:5 S:252-253


[46] Müslim K. ez-Zekât, bab: 24, Hadis No: 987 / Ahmed b. Hanbel Müsned: C: 2, S: 262


[47] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 4/286-290.
 
ebu el-fadl Çevrimdışı

ebu el-fadl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
4.su bazen de Kur'an'daki "kenara para yiganlar" ayeti aklima geliyor. Malum, sahabe doneminde de para biriktirme olmayip, tam tersi insanlar herseylerini infak ediyormus. Ve acaba yanlis mi yapiyorum diye dusunuyorum. (Cunku her isini Allah'a birakan, muhtemel zarari da kabul etmeli degil midir)

Evet ashabın önde gelenleri çoğu kez malının tamamını infak etmişler Allah s.w.t da onlara daha çok zenginlik vermiş. bununla beraber yine malının tamamını infak etmek isteyene Rasulullah s.a.v ailen için de geçimlik ayır diyerek bir kısmını geri çevirmiştir. yine bununla beraber zekatını verdiğin malı biriktirmende bir mahsur yok. çok sıkışacağın dönemlerde harcamak için namerde muhtaç olmamak için kenarda para bulundurmak bu devirde bence önemli neden mi ? artık herkişiye borcu bankalar veriyor yani insanlardan borç isteyemez durumda insanlar buna bizlerde dahiliz maalesef. müslümanlar dahi kendi aralarında borcuna sadık mı değil mi şeklinde sınıflandırılıyor maalesef maalesef maalesef
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Evet; cevabi kendim verdim ancak burada net olamadigim kisim; ihtiyac fazlasi durumunun farz mi yoksa takvadan mi oldugu ve gunumuze uygunlugu idi.

Diger iki arkadas, bu sorulari cevaplandirmislar. Allah razi olsun.
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Banka ile ilgili işlerden uzak durmak en güzeli. Paranı bankada tutmamak daha doğrudur. Altın şu an için en doğru yatırım olarak görünüyor Allahu Ea'lem.
4. Sahabelerden dünyalık mal biriktirmeyenler olduğu gibi zengin olan sahabeler de vardı. Zengin olmak veya mal biriktirmek kötü bir haslet değildir tıpkı insanın uyumasının veya gezmesinin kötü bir haslet olmadığı gibi. Farzların dışında malından infak etmen yardımda bulunman senin takvandandır nur üzerine nurdur Allahu Ealem.

Bahsettiğin ayeti açıklamak için en güzel yol tefsirlere başvurmaktır;

İlk âyette önce, yahudi din âlimlerinden ve hıristiyan din adamlarından birçoğunun, dini istismar etmek suretiyle haksız kazanç elde ettiklerine ve bu şekilde sağladıkları güçle insanları Allah’ın gösterdiği yoldan alıkoyma çabası içinde olduklarına dikkat çekilmiştir. Bu kimselerin din üzerinden çıkar sağlamalarıyla ilgili olarak, verdikleri hükümler için rüşvet almaları, ilâhî kitapta değişiklik yapıp yazdıkları tahrif edilmiş nüshaları satmaları, Allah katında duaların kabulüne aracı olacağı izlenimi vererek bağış almaları, günah çıkarma karşılığında bir gelir elde etmeleri ve birçok dolambaçlı yollarla kendileri için malî kaynaklar oluşturmaları gibi izahlar yapılmıştır. Allah yolundan alıkoymanın şekli ile ilgili olarak da tefsirlerde, zaman ve mekâna göre değişik çabaların sarfedildiğine dair açıklamalar yer alır (Taberî, X, 117; Reşîd Rızâ, X, 395-402). Âyette daha sonra, topluma iyi örnek olacak yerde kişisel ihtiraslarını bütün değerlerin üstünde tutan bu din temsilcileriyle birlikte, –özellikle o günkü şartlarda– temel iktisadî mübâdele araçları olan altın ve gümüşü stok ederek ekonomiyi durağanlaştıran ve böylece toplumun çeşitli mahrumiyetlere mâruz kalmasına sebebiyet veren kimselerin de acı veren bir azaba çarptırılacakları bildirilmiştir. Müteakip âyette de, bu cezanın ne kadar ağır olacağını gösteren bir tasvire yer verilmiştir. 34. âyette, Allah’ın hoşnut olacağı yollara harcamak üzere mâkul birikim sağlayan kişilerin bu kapsamda düşünülmemesi için konan özel kayıttan, burada, iktisadî hayatın canlılığını sağlayan mübâdele araçlarını sırf kişisel servetlerini artırma amacıyla kilitleyenlerin kastedildiği anlaşılmaktadır. Bu ifadenin tefsiri sırasında Hz. Peygamber’e ve sahâbîlere atfen zikredilen birçok rivayet de, başta zekât ödemeleri olmak üzere gereken vecîbeleri ihmal etmeksizin ve üzerinde kul hakkı bulundurmaksızın servete sahip olmanın buradaki yergi ifadesinin kapsamında olmadığını göstermektedir. İbn Âşûr, esasen âyetin bu konuya sırf servet sahibi olma ve mal stoklamayı yerme veya hayır yollarına harcama yapmayı övme bağlamında değinmediğini, âyetteki tehdit ifadesinin harcama yapmaksızın (ekonominin tıkanmasına yol açacak tarzda) servet biriktirmeyle ilgili olduğunu belirtir (X, 177).

Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 762-763


34- Ey iman edenler, Hahamlar ve Papazlardan bir çoğu, haksız yere insanların mallarını yerler. Onları Allah'in yolundan alıkoyarlar. Ey Muhammed, altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanları ise can yakıcı bir azap ile müjdele.


Ey iman edenler, Yahudi Hahamlarından ve Hristiyan papazlarından bir çoğu, verdikleri hükümler karşılığında rüşvet alırlar. İşlerini idare ettikleri insanlardan az bir şey almak için Allahın kitabını tahrif ederler. Böylece insanların mallarını haksız yere yemiş olurlar. Ve onların, İslam dinine girmelerine engel olurlar.

Ey Muhammed, altın ve gümüşü biriktirip de, insanların, onlardaki Zekât gibi haklarını vemıeyenleri, kıyamet gününde uğrayacakları can yakıcı bir azap ile müjdele.

Müfessirler,ayet-i kerimede zikredilen "Altın ve gümüşü biriktirme" ifadesinden neyin kastedildiği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

a- Abdullah b. Ömer, İkrime, Süddi ve Şa'biye göre bu âyette zikredilen, biriktirilen maldan maksat kendisinden zekât vermek farz olduğu halde zekatı verilmeyen her türlü malın zekâtını vermektir. Âyet-i kerime'de, mallarının zekâtlarını vermeyenlerin, insanların mallarını haksız yere yedikleri ve o mallardan zekatı ayırmayıp biriktirdikleri, Allah yolunda harcamadıkları, bu sebeple can yakıcı bir azapla azap görecekleri beyan edilmiştir.

Bu hususta Abdullah b. Ömer diyor ki: "Zekâtını verdiğin her türlü mal, yere gömülüp depolanmış olsa dahi, biriktirilmiş mal değildir. Buna mukabil zekâtı verilmeyen her mal, Allahın, Kur'an'da zikrettiği biriktirilmiş mal'dır. Sahibi hahirette bu mal ile dağlanacaktır. Bu mal, biriktirilip gömülmemiş bir mal dahi olsa.

b- Ca'de b. Hubeyre'nin, Hz. Ali'den rivayet ettiğine göre ise bu âyette zikredilen "Biriktirilen mal"dan maksat, dört bin dirhem miktarını aşan mal'dır. Kişi, bunun zekâtını verse de vermese de yine bu, biriktirilmiş mal'dır. Mal sahibi, ancak dört bin dirhem miktarında bir mal tutabilir. Bundan fazlasını Allah yolunda harcamak zorundadır.

c- Ebuzer el-Gifariye göre ise, bu âyette zikredilen "Biriktirilen mardan maksat, mal sahibinin ihtiyacından arta kalan mal'dır. Kişi, ihtiyacından artakalanı, Allah yolunda harcamak mecburiyetindedir. Onu biriktirip yanında tutması caiz değildir.

Ebu Mucib diyor ki: "Ebu Hureyre'nin kılıcının kını gümüştendi. Ebu Zerr bunu görünce Ebu Hureyre'yi bundan sakındırdı ve dedi ki: "Resulullah buyurdu ki: "Kim öldükten sonra geriye sarıyı (altını) ve beyazı (gümüşü) bırakacak olursa onlarla dağlanır.

Sevban diyor ki:

"Altın ve gümüşü biriktirenler âyet-i kerimesi nazil olduğunda, biz, Resulullah ile birlikte yolculukta bulunuyorduk. Resulullahın sahabilerinden bazıları dediler ki: "Altın ve gümüş hakkında bu hüküm indi. Hangi malın daha hayırlı olacağını bilsek de onu mal edinsek." Resulullah da buyurdu ki: "Bunların en hayırlısı, zikreden dil, şükreden kalb ve kocasının imanına (dinine) yardımcı olan mümin bir eştir [44]

Ebu Ümame diyor ki:

"Suffe ashabından biri öldü. Onun peştemalında bir dinar bulundu. Resulullah buyurdu ki: "Bunun için bir dağlama vardır." Sonra onlardan başka bir daha öldü. Onun peştamalında da iki dinar bulundu. Resulullah: "Bunun içinde iki dağlama vardır. [45]buyurdu.

Taberi diyor ki: "Bu görüşlerden tercihe şayan olanı, Abdullah b. Ömer'in zikrettiğidir. O da, zekatı verilen her mal, biriktirilen mal değildir. Mal sahibi, malının zekâtını verdikten sonra dilediği kadar mal biriktirebilir. Buna mukabil, zekât verilecek miktarda olup ta kendisinden zekât verilmeyen her mal, biriktirilmiş mal'dır. İşte bu malın sahibi cezalandırılacaktır. Allanın lütfuyla affetme durumu müstesnadır. Bu görüşün doğru olduğu şu hususlardan anlaşılmaktadır. Allah teala, Resulullahın lisanıyla, beş Ukye'ye ulaşan gümüşün onda birinin dörtte birini, yine yirmi miskale ulaşan altının da onda birinin dörtte birini (yani kırkta birini) zekat olarak vermeyi farz kılmıştır. Mal sahibi, mallarından, farz kılınan bu miktarları zekât olarak verdikten sonra yükümlülükten kurtulmuş olur. Şayet, zekât vermesine rağmen yine de mal biriktirmiş kabul edilecek olursa, Allah Teala'nın böyle bir kişiye malının kırkta birini zekât olarak vermesini emretmesinin ne anlamı olur? Buna, Hz. Ali'den nakledilen görüşe göre malının dört bin dirhemden daha fazlasını vermesi emredilirdi. Veya Ebu Zer'den nakledildiğine göre malının, ihtiyacından arta kalanını vermesi emredilirdi. Bunu yapmadığı takdirde de cezalandırılacağı bildirilirdi. Halbuki durum böyle değildir. Mal sahiplerine zekât nisabına ulaşan mallarının kırkta birini zekât olarak vermeleri emredildi ve bu zekâtı vermemeleri halinde cezalandırılacakları, çeşitli hadisi şeriflerde beyan edildi.

Bu hususta Ebu Hureyre, Resulullahın, şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

"Hiçbir altın ve gümüş sahibi yoktur ki, onlarda olan hakları vermezse o kimse için kıyamet gününde ateşten tabaklar biçilmiş olmasın. O tabaklar, cehennemin ateşinde kızdırılır. Onlarla o kişinin alnı, yanı ve sırtı dağlanır. Her soğudukça bu tekrarlanır. Bu öyle bir günde olacaktır ki, onun miktarı elli bin senedir. Bu hal, kullar arasında hüküm verilip o kulun yolu tayin edilinceye kadar devam edecektir. O da ya cennete veya cehenneme giden yol'dur." Denildi ki: "Ey Allahın Resulü ya devenin durumu nedir?" Resulullah da buyurdu ki: "Herhangi bir deve sahibi devenin hakkını ödemezse ki, devenin su içtiği gün onu sağması da devenin haklarındandır. (Yani, deveyi sağıp onun sütünden fakirlere vermesi de onun haklarındandır.) Kıyamet gününde o kişi düz bir alanda devenin altına yüzü koyun yatırılır, Deve de en besili halinde gelir. Onun yavrularından hiçbiri eksik bırakılmaz. Develer o kişiyi ayaklarıyla çiğner, ağızlarıyla ısırırlar. Sürünün önü geçtikçe sonda olanlar aynı şeyi yaparlar. Bu da miktarı elli bin yıl olan bir günde yapılır. Bu iş, kullar arasında hüküm verilip o mal sahibinin hangi yola gideceği ortaya çıkıncaya kadar devam eder. Onun yolu da ya cennete veya cehenneme'dir." Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü, sığır ile koyun'un durumu nedir?" Resulullah da buyurdu ki: "Herhangi bir sığır veya koyun sahibi, onların haklarını vermezse kıyamet gününde, düz bir alanda onların altlarına yatırılır. Onlardan hiçbiri eksik bırakılmaz. Onların içinde boyunuzu kıvnk olan boynuzsuz olan ve boyunuzu kırılmış olan yoktur. Onlar bu mal sahibini boynuzlanyla vuracaklar tırnaklarıyla çiğneyeceklerdir. Öndekiler bu işi yaptıkça arkadan gelenler onları takibedeceklerdir. Bu iş, miktarı elli bin yıl olan bir günde yapılacaktır. Bu azap, kullar arasında hüküm verilip o kişinin yolu belli oluncaya kadar devam edecektir. Onun yolu da Cennete veya cehenne-me'dir. [46]

Abdullah b. Abbas.bu âyetin izahında şöyle demiştir. Bu âyet-i kerime, müslumanlardan sadece belli kimseleri kastetmektedir. Bunlar da mallarının zekâtlarını vermeyen müslümanlardir. Ehl-i kitabın ise tümünü kastetmektedir. Çünkü onlar kâfir oldukları için hiçbirinin infakı kabul edilmemektedir. Dolayısıyla mal biriktirenler sınıfına girmişlerdir.

Muaviye b. Ebi Süfyan da bu âyet-i kerime'nin her para biriktiren ehl-i kitabı kastettiğini, müminleri kastetmediğini söylemiştir. Bu hususta Zeyd b. Vehb diyor ki: "Ben, Rebzede Ebuzer el-Ğifariye uğradım ve dedim ki: "Ey Ebu Zer bu belaya ne sebeple düştün?" O da dedi ki: "Ben, Şam'da idim. "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarf etmeyenler" âyetini okudum. Muaviye dedi ki: "Bu âyet bizim hakkımızda değil, ehl-i kitap hakkındadır. Ben de dedim ki: "Bu âyet, hem bizim hakkımızda hem de onların hakkındadır." Bunun üzerine aramızda tartışma kızıştı. O, Osman'a mektup yazdı ve beni şikayet etti. Osman da bana mektup yazdı ve "Buraya gel" dedi. Ben de kalkıp geldim. Medine'ye gelince sanki insanlar, daha önce beni görmemişler gibi başıma biriktiler. Ben bu durumu Osmana şikayet ettim. O da dedi ki: "Buradan ayni, yakın bir yere git." Dedim ki: "Allah'a yemin olsun ki ben, söylediğim sözden geri dönmem." [47]



Allah razi olsun kardeş çok başarılı bir derleme olmuş.
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Konuyu hortlatiyorum arkadaslar kusura bakmayin.

O zaman, belli islemler icin KuveytTürk Katilim Bankasi'nda vadesiz hesap acmistim.

Simdi bakiyorum ki; katilim bankalari cogalmis.

Sizce bankamin KuveytTürk olmasinin ek bir artisi var midir ihtimal dahilinde? Sahipleri, diger katilim bankalarina gore titiz midir? Kotunun iyisi olarak soruyorum.
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Konuyu hortlatiyorum arkadaslar kusura bakmayin.

O zaman, belli islemler icin KuveytTürk Katilim Bankasi'nda vadesiz hesap acmistim.

Simdi bakiyorum ki; katilim bankalari cogalmis.

Sizce bankamin KuveytTürk olmasinin ek bir artisi var midir ihtimal dahilinde? Sahipleri, diger katilim bankalarina gore titiz midir? Kotunun iyisi olarak soruyorum.
Ben eskiden call center gibi ama evden çalışıyordum. Evden olduğu için ve herhangi bir pazarlama işi olmadığı için ve sesimi “cazibe” olarak kullanmak zorunda olmadığım için aile baskısından ötürü çalışmıştım. Bu şartları taşıdığı için kadının çalışabileceğine dair fetvayı okumuştum güvendiğim siteden. Bu iş işin tabi banka hesabı açmak zorunda kalmıştım al barakayı seçmiştim. Ama sık sık kredi kullanmak isteyip istemediğime dair mesaj geliyor. Sıkıntılı. Türkiye’deki evimizin aidatını yakıtını vs ödemek için o hesap aktif kaldı EFT havale ücreti almadıkları için. Ama dediğim gibi arada bir kredi mesajı geliyor. Beni sıkıntıya sokuyor. Ev aidatları haricinde para bulundurmuyorum o hesapta evde tutuyorum fazlasını. Çaresizlik durumu bir derece mevcut ama mazeret midir bilmiyorum Allah katında. Allah istemeden işlediğimiz günahlarımızı affetsin.
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tum bu katilim bankalarin icinde, faize bulasmayani var midir acaba? Yoksa hepsi birebir ayni prosedur mu? Ayni yatirim araclari mi vs?

Ama sanirim biraz teknik bir konu bu. İcerden biri belki bilebilir
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tum bu katilim bankalarin icinde, faize bulasmayani var midir acaba? Yoksa hepsi birebir ayni prosedur mu? Ayni yatirim araclari mi vs?

Ama sanirim biraz teknik bir konu bu. İcerden biri belki bilebilir
İçerden biri de zaten haram bir işte çalışıyordur :D işi bırakıp gelsin
 
Hutve Çevrimdışı

Hutve

Cihadın farz oldğu yerde gözyaşı dğl ter dkmk grkr
İslam-TR Üyesi
Katılım bankaları arasında KuveytTürk diğerlerine göre biraz daha iyi ve avantajlı.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
 
Üst Ana Sayfa Alt