Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Batıda Kadın

Soldier of Allah Çevrimdışı

Soldier of Allah

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Batı'da Kadın

''Vaktiyle Avrupa'da ve bütün dünyada, kadınlar, hesaba katılmayan bir sürü idi. Alimler ve filozoflar, kadın hakkında şöyle münakaşa ediyorlardı:
Kadının ruhu var mıdır? Yoksa o ruhsuz bir yaratık mıdır?
Eğer ruhu varsa, acaba o insan ruhu mudur, yoksa hayvan ruhu mudur?
Onun ruhunun insan ruhu farz edildiği taktirde, o zaman onun erkeğe nisbetle insanî ve içtimaî durumu kölenin durumu gibi midir, yoksa o
köleden biraz daha yüksek bir yaratık mıdır?

Hatta Yunan'da ve Roma imparatorluğunda kadının sosyal ve haysiyetli bir mevkiye sahip olduğu kısa devrelerde bile bu durum, ancak şahsi sıfatları sebebiyle mahdut kadınlara veya meclislerin süsü, aralarında övünme ve
gösteriş vesilesi olarak onları teşhir etmeye meraklı zengin ve müsriflerin israf ve lüks vasıtalarından bir vasıta olmaları hasebiyle başkentin kadınlarına has bir durumdu. Lakin buna rağmen kadın, erkeğin gönlüne sevdirdiği şehvetlerden sarfı nazar ile kendi kişiliği içinde, kendine has bir haysiyete sahip olmaya layık ve insani bir mahluk gibi hiçbir zaman hakiki ihtiram mevkiine yükselemedi. Böylece bu durum Avrupa'da kölelik ve derebeylik devirlerinde de devam etti.

O devirlerde kadın, cehalet içine gömülmüş olduğu halde, bazen şehvet ve lüks oyuncağı olarak kullanılır, bazen de yiyen, içen, gebe olan, doğuran, hayvanlar gibi geceli gündüzlü çalışan, ihmale uğramış bir yaratık olarak kendi haline terkedilirdi. Hatta bu durum Sanayi İhtilali gelip çatıncaya kadar devam etti.

Sanayinin gelişmesi ile Avrupalı kadına isabet eden felaket, geçmiş tarihinde isabet edenden daha da kötü oldu.

Teknik ve sanayi hareketi, kadınları ve çocukları çalıştırdı. Aile bağlarını parçaladı ve ailenin kuruluş düzenini bozdu. Lakin çalışmasından, haysiyetinden, ruhi ve maddî ihtiyaçlarından en fazla karşılık ödeyen sadece kadındı. Hatta kadın, evli, aynı zamanda anne olsa kendisini beslemesi için çalışmaya mecburdu.

Başka bir yönde de, fabrikalar kadını en kötü bir şekilde istismar etti. Böylece onu saatlerce çalıştırdılar ve aynı fabrikada aynı işi yapan erkeğe daha fazla ücret verdiler.

Birinci Cihan Harbi koptu. Bu savaşta, Avrupa ve Amerika gençliğinden on milyon insan ölüp gitti. Kadın, bütün çirkinliğiyle beraber çalışma kasvetiyle yüz yüze geldi. Milyonlarca kocasız kadın vardı. Bunların kocaları ölmüş, yahut harpte yaralandığından çalışamaz duruma gelmişti. Veyahut, korku, gürültü, zehirli ve boğucu gazlar sebebiyle sinirleri bozulmuş, deli olmuşlardı. Bir kısmı da dört senelik hapisten sonra asabını dinlendirmek ve biraz yaşamak isteğiyle çalışmak, yorulmak ve tahammül isteyen, evlenme ve evlilik hayatı yaşamaktan kaçıyordu. Bir başka yönden, orada harbin tahrip ettiklerini tamir ve
fabrikaların çalışmasını eski haline koymaya kafi gelecek miktarda çalışan erkek eli olmadığı için, kadının çalışması bir zaruret halini aldı. Çünkü, çalışmadığı taktirde bizzat kendisi ve bakmağa mecbur olduğu çocuklar ve ihtiyarlar açlık tehlikesine maruz kalacaklardı. Kadın, çalışınca da ahlakından vazgeçmek zorunda idi. Çünkü, o gün için kadının namuslu olması, ekmeğine mani bir kayıt durumunda idi.

Zira, fabrikatör ve onun adamları sadece çalışan el istemiyorlardı.
Onlar, bu durumu bulunmaz bir fırsat telakki ederek hareket ediyorlar, böylece peşinde koştukları kuşlar, aç olarak -tane toplamak için-kendiliğinden yere düşüyorlardı. Artık onların, bunları avlamasına ne mani olabilirdi? Acaba vicdan mı? Ne gezer, mademki zaruretleri için sevgiyle kendini peşkeş çekecek bir kadın vardır, o halde iş isteyenlerden ancak kendini teslim edenlere iş verme zihniyeti hakim olmalıydı ve öyle oldu. Kadın, isteyenlere kendini teslim ederek fabrika ve ticarethanelerde çalışmakla şu veya bu yolla arzularını tatmin etme
mecburiyetinde bırakıldı. Lakin onun esas meselesi bu sefer daha
çok alevlendi. Kadının çalışmaya olan ihtiyacını fabrikalar istismar etti ve hiçbir akıl ve vicdanın hoş görmeyeceği zalimce muamelesine devam etti.

Kadına, aynı yerde ve aynı işte çalışan erkeğin ücretinden daha az ücret veriliyordu. Kadına ait ne kaldı ki, o kendini, kadınlık gururunu ve haysiyetini harcadı. Aralarında varlığını hissettiği, hayatına kattığı, böylece saadet ve gurur duyduğu aile ve çocuklarına olan tabiî ihtiyacından bile mahrum bırakıldı. Buna mukabil en basit ve bedahetle kabul ettiği tabii hakkı olan "Ücrette erkeğe eşitlik hakkı"nı alabildi mi? Avrupalı erkek kolay kolay hakimiyetinden vazgeçmedi.
O halde bu çatışmada kullanmaya elverişli silahları
kullanmak gerekiyordu. Kadın, grevleri, gösterileri, toplantı ve kongrelerdeki konuşmaları ve basını hedefine ulaşmak için birer vasıta olarak kullandı. Sonra kendisine yapılmakta olan zulmü menbaından kesmek için, mutlaka kanun yapma yetkisinde erkeğe iştirak etmesi lazım geldiğini anladı. İlk önce seçme hakkını talep etti. Sonra bunun arkasından gelen parlamentoda temsil hakkını talep etti.

Çünkü o erkeğin yaptığı işin aynısını yapıyordu. Onun mantıkî bir
sonucu olarak, mademki, her ikisi de aynı yolda hazırlanmışlar ve birtek öğrenim
yapmışlar o halde, erkek gibi devlet memuriyetlerine girmeye hak iddia etmeliydiler. Bu, Avrupa'da kadının haklarını elde etmek için yaptığı mücadelenin hikayesidir... Orada, kadın hakları konusundaki her adım, erkek istesin istemesin bir diğer karşıt adımı hazırladı. Böylece dizgini elinden kaçırmış ve çözülmelerle çökmüş olan bu toplumda bizzat kadın dahi artık kendi işine kendisi malik değildi.
Bütün bunlara rağmen, demokrasinin beşiği olarak kabul ettikleri İngiltere'de, devletmemuriyetlerinde çalışan kadına, erkekden daha az ücret verilmekte ve hala da buna devam edilmektedir.''


(Prof.Dr. Muhammed Kutub - İslamın Etrafındaki Şüpheler.)
 
Üst Ana Sayfa Alt