Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Batıl Sistemlerin Bereketsizliği !!!

eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
buğday.jpg


Cumhurbaşkanı Enver Sedat sosyalizm hakkındaki bir konuşmasında şöyle diyordu:
"Sosyalizm Mısır iktisadını sıfıra indirdi." Gerçekten de Mısır iktisadı sıfırın da altına inmişti. Bu Enver Sedat'ın bir itirafıydı.


Mısırlı bazı kardeşler sosyalizmle birlikte ülkeye gelen fakirliği ifade için şöyle nükteli bir söz söylemektedirler: "Sosyalizm eşitliktir. Mısır'da hiçbir zengin kalmadı. Zenginlerin tamamı fakirleşti ve diğer fakir insanlarla eşit oldular..."

Mısır'da darıdan yapılmış köfte şeklindeki yemeğin adına tamiye derler. Yine Mısırlılar nükte yaparak: Mısır'da adamın biri bu tamiye yemeğini alır, gazetenin üzerine koyar, götürmeye çalışır. (Zaten Mısır'da her şey gazetededir. Sosyalizm kültürü gazetedir, yiyecekleri gazetelerin içine koyarlar, gazete de ne gazete... Mesela el-Ehram gazetesi on sekiz ile yirmi sahifeden oluşur. Bir kuruş veya bir buçuk kuruşa satılır.

Gazete genelinde Abdunnasır'ın boy boy bastığı için onu satanlar şöyle seslenirler: "Halkın sevdiği lider bir buçuk kuruş! Halkın sevdiği lider bir buçuk kuruş!")

Adam bu tamiyeleri götürürken haberi olmadan gazete delinir, tamiyeler düşer. Yerine ulaştığında gazeteyi açar bakar ki içinde hiçbir şey yok. Sadece Abdunnasır'ın resmi. Onu ayağının altına koyar, çiğner ve şöyle der: "Şu tamiyelere varıncaya kadar da mı beni kovaladın" der. Yani Nasır "sen her şeyimizi elimizden aldın, sıvı yağda kızartılmış Mısır unu köftesini bile benden aldın." Evet Mısırlılar kendilerini bu hale getiren sosyalizm hakkında bu tür espriler yaparlar.


1967 Savaşında Mısır, Sina Çölü'nü kaybedince Süveyş Kanalı 'nı dahi kaybetmişti. Sonra dünya trafiğine açılması için İsrail Süveyş Kanalı'nı Mısır'a verme mecburiyetinde kaldı. Mısır askerleri Süveyş Kanalı'nın iki tarafında nöbet tutuyorlardı. Sina Çölü tarafında da barış güçleri bulunuyordu. Burada nöbet tutan bir Mısırlı asker İsveçli barış güçlerinden bir subayla şunları konuşur. Mısırlı asker:
- "Aylığınız ne kadar" diye sorar. İsveçli subay;
- "Benim maaşımı İsveç'te hanımım alıyor, ben burada hizmet bedeli alıyorum." Mısırlı ona;
- "Hizmet bedeli ne demek?" İsveçli;
- "Bin dolar yurt dışında bulunma bedeli, beş yüz dolar şoförlük bedeli, beş yüz dolar hareket bedeli, beş yüz dolar konut bedeli"diye cevap verir. Mısırlı ona;
- "Yani toplam kaç dolar" diye sorar. İsveçli;
- "Yani hizmet bedeli olarak toplam üç bin dolar alıyorum"
der. İsveçli Mısırlı'ya;
- "Ya senin maaşın ne kadar?" diye sorar. Mısırlı asker;
- "İki buçuk cüneyh" der. İsveçli ona;
- "Peki bu neyin karşılığı" diye sorar. Mısırlı da ona;
- "Dilenmemizin karşılığı" der.

Aman Allah'ım! Bu ne perişanlık! İşte sosyalizmin bereketi budur.

Şayet bizler İslâm'ı uygulayacak olsak gökler kapılarını açar, yer hazinelerini bize sunar.

Bu hususta yüce mevla şöyle buyurmuştur:

"Halbuki o ülkelerin halkı iman etseler ve sakınsalardı, üzerlerine gökten ve yerden nice bereket (kapıları) açardık." (Araf, 96)

İşte İslâm'ı tatbik etmenin bereketi...


Babam bana şöyle derdi: "Biz bir zaman toprağa bir ölçek mısır ektik bin ölçek mahsul verdi." Aziz ve celil olan yüce Allah bir habbeyi yedi yüz habbe olarak bereketlendirdiğini şu âyet-i kerimesiyle beyan buyurmakta.

"Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu; her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren bir tanenin durumuna benzer. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah lütfü geniş olan ve her şeyi bilendir." (el-Bakara, 261)


Bir tane bin tane, bir ölçek bin ölçek oluyor... Şimdi ekinciler ekini ekmekte, tohumu dahi alamamaktadırlar. Bereket kaldırılmış.


Peygamber efendimiz bu hususta müslümanları uyararak şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir topluluk malının zekatını vermezse onlar gökten inen yağmurdan mutlaka mahrum olurlar. Eğer hayvanlar olmasa hiç yağmur yağmaz. Herhangi bir topluluk ölçü ve tartısını eksik yaparsa, mutlaka kıtlıkla, hesapta olmayan giderlerinin çoğalması ile ve idarecilerinin zulmü ile cezalandırılır.


" Evet beklenmeyen masraflar! Hesapta olmayan kıtlıklar! Biliyor musunuz, sosyalist bir devlette bir tek ekmek dahi almak için yer yer iki veya üç saat kuyruk beklenir. Hele hele Kaddafi, Saddam ve benzeri dürüst (!) sosyalistlerde bu kuyruk saatleri daha da artar. Sosyalist kooparatiflerden tek bir ekmek almak için tek bir yumurta hatta kapları yıkayacağı tek bir bulaşık lifi dahi alacak olsa, saatlerce kuyrukta bekler. İşte bütün bunlar bereketlerindendir(!)


Hz. Ömer (ra) Muaz bin Cebel'i Yemen'e vali tayin etmişti.

Muaz bin Cebel (ra) valiliğinin ilk yılında Yemen halkının zekatının üçte ikisini Ömer (ra)'a gönderdi. Hz. Ömer (ra) da; "ben sizleri insanların mallarını toplayıpta bana gönderesiniz diye vali tayin etmedim. Şüphesiz ki ben sizleri zenginlerden mallarının zekatlarını alıp aynı bölgenin fakirlerine vermeniz için gönderdim. O bölgenin fakirleri zenginleşmeden bana hiçbir şey göndermeyin" dedi.

Bunun üzerine Muaz bin Cebel (ra) ona şu cevabı yazdı:

"Benim buradaki fakir insanların ihtiyaçlarını karşılamadan sana bir şey gönderdiğimi mi zannediyorsun?" Muaz bin Cebel (ra) birinci yıl zekatın üçte birini, ikinci yıl zekatın yarısını üçüncü yıl da zekatın tamamını Ömer (ra)'e gönderdi. Çünkü valiliğinin üçüncü yılında Yemen'de fakir insan kalmamıştı. İslâm, onları zenginleştirdi. Yüce Allah onları kendi lütfuyla nimetlendirdi.

Kıtlık senesinde açlık baş gösterince Ömer (ra) Amr bin As'a emir göndererek Mısır'dan buğday göndermesini ister. Amr b. As ise ona bir satırlık mektup yazarak şöyle der: "Emredersin ey müminlerin emiri. Sana öyle bir kafile göndereceğim ki başlangıcı senin yanında sonu ise benim yanımda olacak" yani kafilenin bir ucu Medine-i Münevvere'de öbür ucu Kahire'de olacaktı.

buğday.jpg
 
Üst Ana Sayfa Alt