İSLAM'A GÖRE BAYRAK VE MÜSLÜMANIN TAVRI
Bayrak , ülkeleri-devletleri temsil eden renk ve şekli özelleştirilmiş millî alametin adıdır.
Arabca râye ve liva kelimelerinin karşılığı olan bayrak ve sancak, genellikle dikdörtgen biçiminde ve kumaştan yapılır. Bayrak , ülkeleri-devletleri temsil eden renk ve şekli özelleştirilmiş millî alametin adıdır.
İslam dini gelmesiyle, İslam’a aykırı olan inanç , adet-ibadet ve amelleri ya kaldırmış ya da ıslah etmiştir. İslam’a aykırı olmayanları ise olduğu gibi almıştır.
İslam öncesi zamanlarda varlıklarını sürdürmüş olan devletlerinde bayrak kullandıklarını tarihten biliyoruz. İlk bayrağın Yahudiler, İran'lılar, Mısır'lılar ve Çin'liler tarafından kullanılmış olması ihtimali olmakla birlikte Hicretten 2813 yıl kadar önce Mısır'lıların kullandığına dair kesin kayıtlar mevcuttur.
İslam tarihinde ise hicretin 1. yılından itibaren bayrak kullanılmaya başlandı. Peygamber efendimiz (s.a.v.) hicretin 1. senesinde Şam'dan dönmekte olan Kurayş kervanına karşı gönderdiği Hamza (r.anh) komutasındaki 30 kişilik kuvvete bayrak şeklindeki sembolü ilk defa kendi elleriyle bir mızrağın ucuna beyaz bir bez bağlayarak askerlerden Ebu Mersed'in eline verdi.
Liva-ul-Beyda ismiyle anılan bu bayrak, Hayber gazasına kadar kullanıldı. Hayber'den sonra Raye denilen siyah bir bayrak kullanıldı. Dört halîfe devri, Emevîler, Abbasîler, Endülüs Emevîleri zamanlarında da çeşitli renk ve şekilde bayraklar kullanıldı.
Türklerin ilk kullandıkları bayrağın rengi ve şekli hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ancak Orta Asya tarihi hakkındaki bilgilere dayanarak İslam’dan önceki Türklerde Tuğ adı verilen bayrak veya sembollerin kullanıldığı bir gerçektir.
Siyah, kırmızı, mavi, sarı, yeşil, beyaz gibi çeşitli renklerde semboller kullanmış olan eski Türkler, bir mızrağın ucuna bağladıkları, umumiyetle ipekten yapılmış bu alametlere batrak, badruk, bayrak gibi isimler verdiler.
Dokuzuncu asırdan itibaren kitleler halinde Müslümanlığı kabul eden Türkler de çeşitli bayraklar kullandılar. Bu bayraklardaki en büyük özellik, İslamî motif ve unsurlarla birlikte millî motif ve sembollere de yer verilmesi idi.
Böylece İslam’dan olan ile milliyetten gelen argümanlar birbirine karıştı , zamanla da hepsi dinden sanılarak kutsanır hale geldi.
İlk müslüman Türk devletlerinden olan Gazneliler’in bayraklarında, yeşil zemin üzerinde beyaz hilal ve kuş resimleri vardı. Karahanlılar’ın bayraklarında al renk üzerinde dokuz tuğ resmi bulunuyordu. Diğer müslüman Türk devletleri de çeşitli renk ve şekilde bayraklar kullandılar. Büyük Selçuklu Devleti'nin ilk yıllarında mavi zemin üstüne beyaz çift kartal sembolü ve siyah çizgili gerilmiş yay ve ok resimleri varken, daha sonra siyah renkli bayrak kullandılar. Bu bayrak Anadolu Selçukluları tarafından da benimsenmişti. Selçuklularda hanedan rengi olarak kabul edilen al renkli bayraklar da vardı. Haçlı seferlerine kahramanca göğüs geren Selahaddîn-i Eyyubî'nin bayrağı sarı renkli olup, üzerinde hilal bulunuyordu. Bu şekil hem bu devletin bayrağı, hem de Avrupalılar tarafından İslamiyet’in sembolü olarak kabul edilmiştir.
Osmanlı’lar zamanında da çeşitli renk ve şekillerde bayraklar kullanıldı. Osmanlı’larda bayrak; padişahı, dolayısıyla devleti temsil ederdi. Zira padişah, devleti temsil etmekteydi.
Sultan 3. Selîm Han devrinde kurulan Nizam-i cedîd ordusu kıt'aları için ihdas edilen, ortasına sarı sırma ile bir hilal, yahut ortadaki hilalden başka dört köşesine de hilaller işlenmiş kırmızı veya fes rengi bayraklar kullanıldı.
Sultan 2. Mahmud Han zamanında da bayrak şekilleri hemen hemen aynen devam etti. Ancak bu devirde kalelere ve hükümet binalarına ayyıldızlı al sancak çekildiği görülmektedir.
Yeniçeri ocağının kaldırılması üzerine bunlara ait hususî bayrakların kullanılmasına son verildi. Yeniçeriler arasında çok yayılmış olan yeniçeriliği ve bektaşiliği hatırlatan bir takım kelimelerle birlikte bayrak kelimesinin kullanılması da yasak edildi. Bunun yerine sancak kelimesinin kullanılması için her tarafa emirler verildi.
Yeniçerilerin son zamanlarinda daha ziyade kirmizi renkte, üzerinde beyaz bir pençe, bir zülfikar ve bir daire sekli bulunan çatal uçlu bayraktar kullanildi.
Sultan ikinci Mahmud Han tarafından kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediyye'ye mahsus olarak üzerinde kelime-i şehadet veya fetih suresi ayetleri bulunan siyah bayraklar yapıldı. Siyah rengin tercihi Peygamber efendimizin Ukab adlı meşhur siyah sancağının rengini taklid etmek maksadıyladır.
İkinci meşrutiyetin îlanına kadar orduda üzerinde ayetler yazılı ve hükümdarların ortası tuğralı armalarını taşıyan sırma saçaklı çeşitli alay sancaktan kullanıldı ve ondan sonra da bu adet devam etti. Bu sancakların rengi umumiyetle kırmızı idi.
Kırmızı zemin üzerine hilal ve yıldız bulunan bayrak, Osmanlılarda ilk defa 1793'de devletin resmî bayrağı olarak kabul edildi. Ancak bu bayraktaki yıldız, sekiz köşeli idi.
Bu bayrak Osmanlı Devleti'nin resmi ve umumî sembolü olarak kullanıldı. Sultan 1. Abdulmecîd Han zamanında 1842'de yıldızın beş köşeli olması kararlaştırıldı ve Osmanlı bayrağının şekli saltanatın kaldırılmasına kadar kesinleşti.
1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti tarafından saltanatın kaldırılarak, hilafet makamı ihdas edilmesi üzerine halîfeye mahsus olarak, yeşil zemin ortasında sekiz şualı beyaz bir güneş içindeki kırmızı zeminde beyaz ay yıldızı ihtiva eden bir sancak kabul edildi ve saltanata mahsus bayrak kaldırıldı. Lakin daha önceki millî bayrak muhafaza edildi.
Halifeliğin kaldırılarak Laik Cumhuriyet idaresinin kurulmasından sonra 25 Teşrin-i Evvel 1925'de bir sancak talimatnamesi çıkarılarak, harb ve ticaret gemileri hakkında muayyen esaslar kabul olundu. Bu talimatname millî bayrağın şeklini tesbit etmekle beraber, daha ziyade donanmanın ihtiyaçlarına göre yapıldığından, az çok hususî bir mahiyet arz ediyordu. Bunun üzerine 29 Mayıs 1936 tarih ve 2994 sayılı beşeri kanunla Laik Türk Devleti bayrağının şekli ve ölçüleri kesin bir şekilde tesbit edildi. 28 Temmuz 1937 tarih ve 2/7175 sayılı kararnameye ilişik 45 maddelik bir tüzük (Türk bayrağı nizamnamesi) ile de Türk bayrağının kullanılışı nizam altına alındı.
İslam'daki bayrak ve mahiyeti, zamanın aşınması sonucunda harf ve kültür inkılaplarıyla kavramlar dejenere olmuş, bunun sonucunda Bayrak gibi bazı terimler de gerçek içeriğinden saptırılarak faşizan yaklaşımlara ve art niyetli cahil kişilerin kötü emellerinin kurbanı olmuştur.
Beşeri düzenlerin hakimiyetinde olan çok ilahlı tağuti devletlerde, bayrakta bir put haline getirildiğinden önünde put gibi kımıldamadan tazim duruşları eda edilir, bayrağı gerçek mahiyetinden çıkararak kutsi bir maneviyat yüklenerek, kendilerinin verdiği kutsaliyet değerince yaklaşamayanlar vatan haini ilan edilerek en ağır cezalara çarptırılır.
Bayrak kıble edinilerek bulunduğu yöne huşu halinde tazim duruşları yapılarak maneviyatlar diri tutulur.
Allah'tan başkasına yemin etmenin şirk olduğu İslam dinin mensublarına(!) Allah'a yemin edercesine Bayrak üzerine yemin edilmesi onur meselesi sayılır!
Halbuki İslamda Hüküm şöyledir :
"Allah'tan başkasına yemin eden, şubhesiz apaçık bir şirk koşmuştur.
(Tirmizi , Nuzûr, 9 ; Dârimî, Nuzûr, 6 ; Nesâî, Eymân 4; İbn Mâce, Keffârât, 2)
"Kim yemin edecekse Allah'a yemin etsin, yahutta sussun"
(Buhârî, Şehâdât, 26, Eymân 4; Muslim, Eymân 3)
Bayrak bulunulan mekanın en yüksek yerine asılarak gönüller şad(!) edilir.
Şeriatın, Hilafetin kaldırılıp Laikliğin getirilerek bayram yaptıkları günlerde , Yine Hakimiyetin Allah'tan alınıp insana/ulusa verildiği 23 Nisan günlerine kamuflaj olarak aynı zamanda çocuk bayramı da yutturmacasına aldanan gariban cahiller, bayraklarıyla dört bir yanı donatıp , evleri ve işyerlerine küfür nizamının simgesi olan Dar'ul Harb'in sembollerini huşu içerisinde asarlar.
Bu yetmezmiş gibi Allah'ın evlerine dahi faşizanca bir uslûbla milliyetçilik motifleri işlemekten sakınılmaz !
Gezeteci Kemal Çaprazın cenazesi
Halkın artık bu tarz cenazelere göz aşinalığı olduğundan yadırgamaz, sıradan bir hal görülmektedir.
Daha önceden de gördüğümüz gibi bayrak, devleti , ülkeyi temsil eder. Devletler ise Allahın nizamına (şeriat) uyup uymamasına; yönetim biçimlerine göre Dar'ul Harb ve Dar'ul İslam isimlerini alırlar.
Bir müslümanın doğduğu ülkesi olduğu gibi , İslam'la yönetilen her yer (dar'ul İslam) onun ülkesidir.
Allah yeryüzünü temiz ve temizleyici- mescid kılmıştır.
Yakın çağımızın teknolojik olarak önde olan batı medeniyetinde, globalleşen dünyada müslüman, Hırıstiyan, Laiklik, Krallık vs çeşitli küfür rejimlerinin idaresinde olan ülkelerde doğabilmektedir.
Türkiye'de doğdum diye Dar'ul Harb olup, olmamasına bakmaksızın bayrağı sahiplenenlerin, Haçlı bayraklarının sembolize edinen batılı ülkelerde doğmuş olan ırkdaşlarının, vatandaşı bulundukları ülkenin Haçlı bayraklarını sevip sarılmalarını, asmalarına kızmamaları gerekmektedir.
Tağutu reddetmekle yükümlü olan müslümanın tağutun bu tarz sembollerini sevip asması, vela gösterdiğini, kanunlarını sevip itaat ettiğinin göstergesidir ki bu da tağutu tam anlamıyla reddedemediğinin anlamına geldiğinden, küfürdür.
İkrah ve geçerli bir tevil olmaksızın kafirlerin işaretlerini, bayraklarını asmak sadece haram değil, küfürdür. Çünkü kafirlerin bayrağını asmak; onlara ve devletlerine bağlanmanın, onları dost edinmenin ve onların dinine girmenin zahiri bir alametidir.
Tağuti düzenlerin simgesi olan bayrağın küfre delalet edişi cahil müslümanların kafalarında net değildir. Bu nedenle kafir - Dar'ul Harb'in bayrağını asan, onu simge edinen bir Müslümana bu yaptığının küfür olduğu kendisine izah edilerek kafasındaki şubheler giderilmelidir.
Sahih kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilere göre bayrak , Bayrak sahibinin İslami birliğin, timin komutanı ve savaşlarda en önde bulunarak mucahidlere şevk ve cesaret verecek cesaretli komutanlara lâyıktır. Müslümanlar bayraklarını gözeterek İslami ordunun durumunu kontrol ederek cihadlarını sürdürürlerdi. Bu yüzden o bayrağı taşımak her mucahidin en büyük arzularından olmuştur.
Sehl b. Sâ`d buyurdu ki :
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem`in Hayber günü (Hayber`in fethi uzayınca) şöyle buyurduğunu işittiği rivâyet olunmuştur:
- Müslümanların bayrağını artık (yarın) bir kişiye vereceğim ki, Allah feth ve zaferi onun iki elleriyle müyesser kılacaktır. (O, Allah`ı ve Peygamberini sever, Allah ve Peygamber`i de onu sever).
Bunun üzerine orada bulunan Ashâb bayrağın onlardan hangisine verileceğini tahayyule başladılar. Onların hepsi bayrağın kendisine verilmesini umarak ertesi güne erdiler.
Fakat Rasûlullah ertesi gün: -Alî nerededir? diye sordu.
Ashâb tarafından: - Gözleri ağrıyor, denildi.
Ve Rasûlullah`ın emriyle Alî huzûra çağırıldı. Rasûlullah Alî`nin gözlerine tükürdü. Hemen orada gözleri, hiç ağrımamış gibi iyi oldu.
Bunun üzerine Alî: - Yâ Rasûlallah, Hayber yahûdîleriyle onlar da bizim gibi (müslümân)oluncaya kadar vuruşuruz! dedi.
Rasûlullah da: - Yâ Alî, ağır ol! Tâ ki sükûnetle Hayberlilerin sâhasında alarga bir mahalle iner(ordugâhını kurar)sın! Sonra onları İslâm`a davet edersin ve üzerlerine vâcib olan İslâm esaslarını haber verirsin!. Yâ Alî, tek bir kişinin senin irşâdınla müslümân olması, iyi bil ki, sana kızıl develer bahşedilmesinden (senin de onları yoksullara tasadduk etmende) hayırlıdır, buyurdu.
(Sahih-i Buhari : 1236)
Savaşta Bayraklar da Kullanılır mı?
Muhammed b. Kâsım’ın azâdlı kölesi Yunus b. Ubeyd (r.anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
Muhammed b. Kâsım kendisine Rasûlullah (s.a.v.)’in savaşlarda kullandığı bayrağı sormak üzere beni Berâ b. Âzib’e gönderdi. Berâ dedi ki:
“Nemire kumaşından yapılmış siyah ve dört köşe idi.”
(Tirmizi, Cihad, bab 10, Hadis no 1680; İbn Mâce, Cihâd: 20; Ebû Dâvûd, Cihâd: 69)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Hâris b. Hassân ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece İbn ebî Zaide’nin rivâyeti olarak bilmekteyiz. Ebû Yakub es Sekafî’nin ismi İshâk b. İbrahim’dir. Ubeydullah b. Musa kendisinden hadis rivâyet etmiştir.
1681- İbn Abbâs (r.anhuma)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.)’in bayrağı siyah sancağı ise beyazdı.”
(Ebû Dâvûd, Cihâd: 69)
Tirmizî: İbn Abbâs hadisi olarak, bu hadis bu yönüyle hasen garibtir.
(Tirmizi , Cihad bahsi , Bölüm 10 ; 1680, 1681)
İslam'daki bayrak, sünnet olan kelime-i Tevhid yazılı olmasıdır.
- Berâ’ b. Âzid’den, kendisine “ Rasulullah (s.a.v.)’in bayrağı ne idi ” diye sorulduğunda şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“O basmadan yapılmış dörtgen siyah bir bayraktı.”
“Basmadan” kast olunan, yani ipekten kumaş ya da yünden kumaştır.
Osmanlı Alay sancağı (Kelime-i Tevhid işlemeli)
Bayrağın üzerinde " لا اله إلا الله محمد رسول الله " Kelime-i Tevhid’in yazılı olduğu da rivayet edilmiştir.- İbn Abbas, Ebu Şeyh’in yanında şu lafzı rivayet etmiştir:
“Rasulullah (s.a.v.)’in bayrağı üzerinde لا اله إلا الله محمد رسول الله yazılı idi.”
Seyyid Kutub bir eserinde şunları ifade etmiştir :
“Yüce Allah milliyetçilik ülküsü ile ortaya çıkmanın ve insanları buna çağırmanın doğru bir yol olmadığını biliyordu. Ülkenin gaspedilen topraklarını Rum ve Pers tağutlarının elinden kurtarıb bir Arab tağutuna teslim etmek çözüm değildir. Adı sanı ne olursa olsun tağutun hepsi tağuttur. Yeryüzü Allah'ın mülküdür, O nun adına kurtarılması gerekir. Üzerine "LailaheillAllah" bayrağı çekilmeyen hiç bir toprak parçası Allah adına kurtarılmış değildir...” Yoldaki İşaretler – Seyyid Kutub
Mıkdâd b. Esved (r.anh)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
“İster kerpiçten yapılsın, ister deve kılından, Allah, yeryüzündeki her eve İslâm’ı hakim kılacaktır. Bu da, ya yüce olan (dinin) izzeti/hakimiyeti veya hor olan (küfrün) boyun eğmesi ile gerçekleşecektir. Bundan sonra da Allah onları da yüceltir ve Ehl-i İslâm’dan kılar, ya da boyun eğdirir ve İslâm’ın hakimiyetine mâni olamazlar, benimserler.”
(İmam Ahmed b. Hanbel, el-Musned, çev. Rıfat Oral, Konya, 2003, C.1, Sh.122-123, Hadis no: .45/87. Bu hadis, “Hasen’ dir)
Rabbimiz, Melikimiz ve İlâhımız olan Allah Teâlâ ve O’nun Rasulu (s.a.v.) mutlaka doğru buyurdular...
Yegâne hayat nizamı İslâm, bütün tağutî ideolojilere, doktrinlere, ve felsefî anlayışlara üstün gelecek, bütün cahiliyye düzenleri alaşağı edecektir... Ve öyle bir gün gelecek ki, bütün yeryüzü semâsında yalnızca İslâm’ın bayrağı dalgalanacak ve bütün gayrı-ı İslâmî bayraklar indirilecektir... gayr-i İslâmî tağutî bayrakların inişi öyle bir iniş olacak ki, bir daha asla yükselmeyecekler... İslâm’ın bayrağı öyle yükselecek ki, inşaallah bir daha inmeyecek, muvahhid mu’min müslümanların oluşturduğu İslâm Milleti, onun gölgesinde bütün yeryüzünde iktidarda olup, İslâm egemenliğini gündeme getirecek ve “Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmedib adâleti sağlayacaklardır... fitne ve fitneciler yok edilmiş, zulum ve sömürüye son verilmiş olacaktır... ve çağdaş muşrikler hoşlanmazlarsa da bu olacaktır!..
Bayrak üzerindeki gezegen semboller, İslam öncesi İbrahim'in (a.s.) mucadeleyle gönderildiği yıldızlara tapan devletlerin (Keldanililer) ve İslam öncesi gök tanrı (şaman) inancının tezahürüdür. Bunları sonraki dönemlerde müslümanların elinde gören batılıların İslamdan sanma yanlışı sürdürülemez !
Aşağıda da deliliyle göreceğimiz gibi Göktürk'ler , İslam dini daha ortada yok iken bile , Ay Yıldız sembolünü Şaman inancı sebebiyle (gezegenlere tapmanın belirtisi olarak) paralarına bile basmışlardı :
1500 yıllık ay-yıldızlı TL
Türklere ait ilk parayı Göktürkler bastırmış. Kazılarda ortaya çıkan ay-yıldızlı Göktürk paralarının bulunuşu 'Orhun yazıtları kadar değerli' diye yorumlandı
UTKU BOLULU (Arşivi)İZMİR - Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'da yapılan arkeolojik kazılarda ilk büyük Türk uygarlığı olan Göktürklere ait paralar bulunduğu ortaya çıktı. Paralar, 'Türk uygarlığında önemli keşif' olarak değerlendirildi.
Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'da yapılan arkeolojik kazılarda ilk büyük Türk uygarlığı olan Göktürklere ait paralar bulunduğu ortaya çıktı. Paralar, 'Türk uygarlığında önemli keşif' olarak değerlendirildi.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi'nin 4-6 Ekim 2004'te Bişkek'te düzenlediği İkinci Uluslararası Türk Uygarlığı Kongresi'ne katılan Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Yavuz Daloğlu, burada tanıştığı Özbek tarihçi Gaybullah Dr. Babayar'ın eski Türk devletleri paraları üzerinde yaptığı çalışmayı inceledi. Daloğlu, bu paralar arasında daha önce hiç duymadığı, görmediği Göktürk paralarıyla karşılaştı. Dr. Daloğlu, Dr. Babayar'la yaptığı çalışma sonunda, Göktürk paralarının bulunuşunu 'Türk uygarlığında önemli bir keşif' olarak açıkladı.
Sikkelerden birinde ortada kağan kabartması ve kenarlarda üç tane ay-yıldız olduğunu söyleyen Daloğlu, bu sikkenin Türk uygarlığı açısından çok büyük önemi olduğunu belirtti. Daloğlu, şöyle dedi:
"Göktürklerden sonra 8'inci yüzyılda Türgişlere ait paralar bulunmuştu. Ancak Göktürklere ait paralar onlardan 150-200 sene daha önceye, 576-600 yıllarına ait. En önemlisi, bu sikkelerin Türk toplumuna dayatılan 'Türkler barbardı, Türklerin uygarlığı yoktu, göçerlerdi' gibi Avrupa merkezli anlayışı çürütmesi. Göktürk sikkelerinin bulunuşu, Orhun Yazıtları'nın bulunuşu kadar önemlidir. Ayrıca ay-yıldızın bize İslam'da Semavi anlayıştan miras kaldığını biliyorduk. Ancak, yeni bulunan Göktürk paralarında da ay-yıldızlı figürler var."
Radikal-çevrimiçi / Yaşam / 1500 yıllık ay-yıldızlı TL
"Hilal ve Yıldız" tanrı Mitra'nın da sembolüydü. Bosphor Krallığında MÖ 5. yüzyıl ile MS 1. yüzyıl arasında da hem VI. Mithridates'in soyundan gelen krallrdan hem de Mitra tarısı kültüne olan inançtan dolayı bayrak ve krallık sembollerinde kullanılmıştır. (Yulia Ustinova, The Supreme Gods of the Bosporan Kingdom, Brill, 1998, pp 270-274; B.C. McGing, The Foreign Policy of Mithradates VI Eupator, King of Pontus, Brill, 1986, p 97)
Bizanslılar 4. yüzyıl olaylarından sonra şehrin amblemi olarak "Hilal ve Yıldız"'ı kabul etmelerine rağmen şehirin paralarında bu amblemin yer alması 1 yüzyıl sonra meydana gelmiştir. M.Ö. döneme ait Byzantium ve Kalkedon sikkelerinde Mitridates'in korumasında olduklarından Mitridates'in resmi ve Hilal-yıldız resmedilmektedir. (B.C. McGing, The Foreign Policy of Mithradates VI Eupator, King of Pontus, Brill, 1986, p 58)
Cahiliyye Çeçenya'nın bayrağı
Mucahidlerin Çeçenyasının bayrağı
İlgili Konu :
KÜFÜR SİMGELİ BAYRAK TAŞIMAK , ELBİSE -FORMA GİYMEK
İlmi Konu - Küfür Simgeli Bayrak Taşımak, Elbise - Mont - Forma Giymek
KÜFÜR SİMGELİ BAYRAK TAŞIMAK, ELBİSE-MONT -FORMA GİYM Müslüman bir kimsenin küfrün sembolü olan Haç simgeli bayrak , forma , mont , t-short giymesi küfürdür. Çünkü onlara görünüşte benzemek onlara dostluğun ve sevginin alâmetidir. Kafirlere dostluk ta küfürdür. Kâfirlerin bayramlarına...
www.islam-tr.org