Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bazi Lüzumlu Tenbih Ve Tavsiyeler

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
1- Dinde Fakih Olmaya Çalışmak
Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “İlim talep etmek her müslümana farzdır.”(Hasendir.) Burada bahsedile n ilim, kendisiyl e farzların yerine getirildiği ilimdir.

Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Allah kimin hayrını dilerse onu dinde anlayışlı (fakih) kılar.”(Buhari ve Müslim) O halde ey Müslüman kardeşim, din fıkhını öğrenmeye koş! İbadetinin özellikle de namazın nasıl doğru olacağını öğren. Nitekim Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; “Namazı, benim nasıl kıldığımı görüyorsanız öyle kılınız.”(Buhari ve Müslim) Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem’in yolu ancak alimlere sorularak ya da ilim kitaplarını mutalaa ederek öğrenilir. Özellikle taharet ve namaz bilgileri Şeyh Nasıruddin el-Albanî’nin Sıfatu Salatin Nebi (Peygamber S.a.v.’in Namaz Kılma Şekli) adlı eseri gibi kolay öğrenilebilecek şekilde özetlenmiştir.

2- Namaz Konusunda Nasihatleşmek
Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem’in buyurduğu gibi “Din, nasihat” olduğundan ve namazında dindeki yeri aşikar olduğundan dolayı namaz hakkında kusurlu olanı gördüğünde ona nasihat etmesi ve Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem’in namazı düzgün kılmayan kimseye yaptığı gibi öğretmesi müslümana vaciptir. Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem düzgün namaz kılmayan kimseye; “Dön ve namaz kıl. Sen namaz kılmış olmadın” buyurmuş, bu üç sefer tekrar etmiş sonunda şöyle demiştir; “Seni hak ile gönderene yemin olsun bundan güzelini beceremiy orum. Bana öğret!” Bunun üzerine Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem ona namazın gerekleri ni öğretmiştir.(Bu rivayeti Buhari ve Müslim nakletmiştir.)

Meymun Bin Mihran der ki; “Bir kimsenin namazı düzgün kılmadığını gören ve onu nehyetmey en kimse, onu yılan ısıracakken uyur halde görüp de uyandırmayan gibidir.” İmam Ahmed Bin Hanbel’e nisbet edildiğine göre şöyle demiştir; “İyi bilin ki, bir kimse namazı güzelce ahkamına göre kılar, sonra namazı düzgün kılmayan veya onu zayi eden birini görür de sükut ederse, ona namazdaki hatasını bildirmez, bundan nehyetmez ve nasihat etmezse onun kötülüğüne ortaktır. Eğer nehyetmez ve nasihat etmezse namazını güzel kılan da kötü kılanın kötülüğüne ortaktır.”

İbn Kesir diyor ki; “Haccac b. Yusuf, bir defasında Said b. Müseyyeb'in yanı başında namaz kıldı. Haccac, o zamanlar yetkisi olmayan bir kimseydi. Namazda imamdan önce elini kaldırıyor ve yine imamdan önce secdeye varıyordu. Selam verdikten sonra Said b. Müseyyeb, onun abasının yakasından tuttu. Namaz sonrası zikrine devam etti. Haccac da yakasını onun elinden kurtarmay a çalışıyordu. Nihayet Said, zikrini tamamladı ve Haccac'a dönüp şöyle dedi:

"Ey hırsız, ey hain! Sen namazı böyle mi kılarsın? Namazı bu şekilde kılarken şu ayakkabıyla senin suratına vurmak istedim." Haccac, ona cevap vermedi, çekip gitti. Haccını yaptı, sonra dönüp Şam'a gitti. Bilahare vali olarak Hicaz'a geldi. İbn Zübeyr'i öldürdükten sonra vali olarak Medine'ye geldi. Mescid-i Nebevî'ye gir*diğinde Said b. Müseyyeb'in etrafında insanlar oturmuşlardı. Haccac, ona doğru gitti. İnsanlar, Said'e zarar vermesind en korktular . Gidip Said'in önünde oturdu ve ona:

"O sözlerin sahibi sensin değil mi?" de*di. Said de eliyle göğsüne vurup:

"Evet." dedi. Haccac da ona:

"İyiliği öğretip iyi yolda terbiye verdiğin için Allah sana hayır mükafat ver*sin. Senden sonra her namaz kılışımda, bana söylemiş olduğun o söz*leri mutlaka hatırlardım." dedi. Sonra kalkıp gitti.”

Eğer namazdan çalanın suçunu bir düşünürsen velayetin altında olanlara bu suçun bulaşmasını istemezsi n ve kendine olan şefkatin seni ona nasihat etmemekte n alıkoyar. Zira yöneticiler bozulursa yönetilenler de bozulur. Fudayl Bin Iyaz diyor ki; “Malik Bin Dinar birisinin namazını düzgün kılmadığını gördü ve; “Onun çoluk çocuğuna acıyorum” dedi. Deiler ki; “Ey Eba Yahya! O namazını düzgün kılmıyor fakat sen çoluk çocuğuna acıyorsun öyle mi?” dedi ki; “Bu onların büyüğüdür. Onlar bundan bu şekilde öğreniyorlar.”

3- Namazı İlk Vaktinde Kılarak Muhafaza Etmek
Allah Teala buyuruyor ki; “Namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.”(Nisa 103) Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Amellerin en faziletli si vaktinde kılınan namazdır.”(Buhari ve Müslim)

Kuran ve Sünnette namazı ikame etmekle geçen bütün naslar namazı ilk vaktinde kılarak muhafaza etmeyi kastetmek tedir.

Allah Teala buyuruyor ki; “Sonra bunların arkasından bozuk bir güruh geldi, namazı ziyan ettiler ve şehvetlerinin ardına düştüler; bunlar da Gayya kuyusunu boylayaca klardır. “(Meryem 59)

Ömer Bin Abdulaziz rahimehul lah der ki; “Namazın zayi edilmesi terk edilmesi değil, vaktini zayi etmektir.” Mesruk rahimehul lah da şöyle der; “Bir kimse beş vakit namazı muhafaza etmezse gafillerd en yazılır. Onu vaktinde kılmayarak geri kalmak ise helaktir.”

Allah Teala buyuruyor ki; “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar.”(Maun 4-5) Sa’d Bin Ebi Vakkas r.a. der ki; “Namazı vaktinden çıkıncaya kadar ciddiye almazlar.” Oysa bu namaz kılan kimselerd endir. Namaz kılarak veyl’den kurtulurl ar fakat vaktinde kılmayanlar veyl’i hak ederler.

4- Sabah Namazını Mescitte Cemaatle Kılmaya Devam Etmek
Eğer Müslümanlar topluluğu olarak Allah Azze ve Celle yanında ihmalkarlığımızın boyutunu kıyaslamak istersen sabah namazındaki safların boşluğuna bak. Ancak Allah’ın merhamet ettiği azınlığı göreceksin. Allah Teala’nın şu ayetini bir düşün; “Ne yazık şu kullara!”(Yasin 30) Sanki sabah namazı bizden başkalarına farz kılınmış, sanki sabah namazı bizden kaldırılmış gibi! Hayır! Aksine kalpler katılaşmış, gözler donmuş, gayretler dinmiş!

İslam’a mensup olanlar arasında nispeten namaz kılanlar ne kadar azaldı! Namaz kılanlar arasında da cemaate katılanlar azaldı. Sabah namazını mescitte cemaatle kılanlar ise daha az. Hatta evlerinde yalnız namaz kılanlar da daha az. Aman ya rabbi! İslam ehlinin uğradığı musibet nedir?! En hayırlı olan bu ümmetin uğradığı bela nedir?!

Günahlarımızın bize musallat edilmesi ve merhamet olunmamamız Allah’ın adaletind en değil midir? Durumumuz böyle olduğu halde bizim izzet, yardım ve temkin umuyor olmamız, Kerim olan Rabbimiz ile aldanmamız demek değil midir?!

Gafletten uyanacak mısın? Yoksa uyumaya devam mı edeceksin? Ya da bu donukluk ve sönüklükten hareket ve gayrete geçecek misin?

Ölümden hayata, katılık ve durgunluk tan uyanış ve canlanışa geçmeyecek misin? “Bir toplum kendileri ndeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.”(Ra’d 11) Şüphesiz kurtuluşa ve temkine giden yol mihraptan başlar. Allah ile beraber ıslahata girişmemiz, üzerimize gazabı inmeden öfkesi bize mustehak olmadan önce O’na yönelmemiz zorunludu r.

Günahımızla devam ediyor belamız

Tevbe edersek ancak, kaldırır Mevlamız

Öyleyse bu büyük günahtan, sabah namazını ihmal etmekten nasıl tevbe etmeliyiz?

5- Sabah Namazını Muhafaza Etmeye Götüren Sebepler
Birincisi: kalp hastalıklarını araştırmak, teşhis etmek ve çaresini bularak tedavi etmek. Zira kalp düzelirse bütün vücut düzelir. O, kendisi doğru olursa organlard an oluşan ordusunun da doğru olacağı bir komutandır. Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir; “Kulun imanı, kalbi düzgün olmadıkça düzgün olmaz.” Kalpteki iman ağacını Kuranı Kerim besler, Allah’ı zikretmek sular, Allah’ın hududlarını korumak ve emir ve yasaklarını gözetmek onu gövdesi üzerinde ayağa kaldırır.

İkincisi: genel olarak namazı ve özel olarak da sabah namazını muhafaza etmeye teşvik eden ayet ve hadisleri okumak. Nitekim bir kısmı daha önce nakledild i. İşte sana onlardan bazıları daha;

Allah tebarek ve Teala buyuruyor ki; “Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerd e) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir.”(İsra 78) Sabah namazına gece melekleri ve gündüz melekleri nin şahitlik ettiği kastedilm iştir. Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Karanlıklarda mescitler e yürüyenler kıyamet gününde tam bir nur ile müjdelenmiştir.” O nur onları her yönden kuşatacaktır.

Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Güneş doğmadan önce ve batmadan önce namaz kılan kimse cehenneme girmeyece ktir.”(Müslim)

Yine buyurmuştur ki; “Sabah namazını kılan Allah’ın himayesin dedir. Ey Ademoğlu! Dikkat et, Allah, bizzat himayesin de olan bir konuda seni sorguya çekmesin.” diğer rivayette şöyle geçer; “Kim O’nun himayesin de olan bir şeyin peşine düşerse Allah onu yakalar ve yüzüstü cehenneme atar.”(Müslim rivayet etmiştir.) O halde sabah namazını kılan için kefil olunan bu vaadi iyi düşün! Tehdit ise ona ilişen ve eza eden kimselere dir.

Sabah ve ikindi namazları en faziletli namazlar ve en önemli taatler olduğuna göre onları muhafaza eden en faziletli bağışlara nail olacaktır. Dikkat edin! O cennette Allah Azze ve Celle’yi görmektir! Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Siz şu ayı güçlük çekmeden gördüğünüz gibi, Rabbinizi de açıkça göreceksiniz. Güneş doğmadan ve batmadan önceki namazları kaçırmamak elinizden geliyorsa[60], kesinlikl e kaçırmayıp kılınız.” Sonra şu ayeti okudu; “Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et.”(Kaf 39)”(Buhari ve Müslim)

Sabah namazının nafilesi “dünya ve içindekilerden hayırlı” ise, ya farzı nasıl olur?!

Bütün bunlardan ve müminin şeytanın vesvesesi ne ve nefsin kötülüğü süsleyerek emretmesi ne galip gelip sabah namazına uyanmaya olan ihtiyacının fazlalığından dolayı fecr vaktinin girişinden önce birinci ezan meşru kılınmıştır. Müminin kalbine elektrik akımı gibi nüfuz edecek, uykuyu kovacak ve namaz için harekete geçirecek şu veciz ibare de ona eklenmiştir; “Namaz uykudan hayırlıdır!” Yani; namazın tadı zevk ehlinin ve şevk ashabının katındakilerden, uykunun lezzetind en üstündür. Onu işitip de kalbinde onu işlemeyene gelinde, o dünya lezzetler ini ahiret nimetleri ne tercih etmiştir. O şeytanın kulağına işemesi ile karşılaşır ve canı sıkkın, tembel bir vaziyette sabahlar.

Üçüncüsü; Yatsı namazını ve ondan sonraki sünnetini kıldıktan sonra vitir namazı için azmederek ve gece sohbetind en sakınarak gecenin başında yatmakta acele etmek. Nitekim Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem yatsı namazından önce uyumayı ve ondan sonra konuşmayı çirkin bulurdu.(Buhari rivayet etmiştir.)

Gece uyanmak adeti olup uyanabile ceğini biliyorsa, ilim müzakere ederek, misafirle riyle sohbet ederek, yanında uyanık bulunan ailesiyle konuşarak geçirebilir. Ama uyanamaya cağını ve namazı geçireceğini tahmin ediyorsa gece sohbeti yapmamalı hatta sabah namazına katılması riske girecekse gece namazına da kalkmamalıdır. Kudsi hadiste; “Kulum bana kendisine farz kıldığım şeyle yaklaştığı kadar başka hiçbir şeyle yakınlaşamaz” buyrulmuştur.(Buhari)

Ebu Bekir Bin Süleyman Bin Ebi Hasme’den; Ömer bin el-Hattab r.a. Süleyman Bin Ebi Hasme’yi sabah namazında göremedi. Süleyman’ın evi çarşı ile Mescidi Nebevi arasında idi. Ömer r.a. çarşıya doğru gitti ve Süleyman’ın annesi Şifa’ya uğradı. Ona dedi ki; “Süleyman’ı sabah namazında göremedim” annesi de; “O geceyi namaz kılarak geçirdi ve gözlerine yenik düştü uyuyakaldı.” Dedi. Bunun üzerine Ömer r.a.; “Cemaatle sabah namazına katılmam benim için geceyi namazla geçirmemden daha sevimlidi r” dedi.(İmam Malik Muvatta’da rivayet etmiştir.)

Kim gece namazında çok yorulup da sabah namazına bitkin gelirse münafıkların şu hasletine benzemiş olur; “Namaza ancak üşenerek gelirler.”

Sabah namazını kaçırmış olmayı umursamay an ve gece sohbeti veya gece namazı ile sabah namazının ihmal edilmesin e sebep olan misafirli kten sakınmalıdır. Eş-Şabî rahimehul lah diyor ki; “Kim sabah namazının iki rekatını kaçırırsa insanlar ve cinler ona lanet eder.”

Dördüncüsü; çalar saat, telefonla uyandırma servisi gibi modern cihazları edinmek, komşulara birbirler ini uyandırmalarını rica etmek ve böylece bu sebeplerl e değil, kalbi Allah’a bağlamak için iyilik ve takvada yardımlaşmak.

Beşincisi: Uyuma ile ilgili edeplere ve zikirlere özellikle Ayetel Kürsi’yi ve muavizete yn’i yatarken okumaya devam etmek.

Altıncısı: Sabah namazına, kardeşlerinin kendisi olmadığı zaman fark etmeleri, namazı kaçıracak olursa kendisine nasihat etmeleri için aynı mescitte katılmaya devam etmek. Zira şüphesiz şeytan insanın kurdudur. Kurt ancak uzaklaşan koyunu yer. Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor; “Kavminden Salih bir kimseden çekindiğin gibi Allah’tan haya etmeni tavsiye ederim.” (hadis ceyyid (sahih)dir)

Mücahid der ki; “Şayet Müslüman, kardeşinden ondan çekinmiş olması sebebiyle günahına engel olması dışında bir şey görmese bile bu ona yeter.”

Yedincisi: Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem’in şu kavlini uygulamay a çalışmak; “Kim Allah için kırk gün ilk tekbire yetişerek cemaatle namaz kılarsa ona iki güvence yazılır; cehennemd en güvence ve nifaktan güvence.”[61] (Hasendir) Gücü yettiği kadarıyla ilk tekbire yetişmeye çalışırsa “Ameller niyetler iledir” ve Salih selefe uymakla müminin niyeti amelini geçer. Kim Salih selefin bu meseledek i gidişatlarını mutalaa ederse şaşırtıcı şeyler görür:

Nitekim selef, ilk tekbiri kaçırdıkları zaman üç gün, cemaati kaçırdıkları zaman ise yedi gün kendileri için yas tutarlardı.[62]

Hatem el-Esam der ki; “Dinin musibeti dünyanın musibetin den daha büyüktür. Benim kızım ölmüştü on binden fazla kimse taziyeye geldi. Fakat cemaati kaçırdığımda kimse taziyeye gelmedi.”

Onlardan cemaatle ilk tekbiri kaçırdığı için ağlayanlar, cemaatle namazı kaçırdığı için hastalana nlar vardı. Onlardan doksan yaşı civarında olan bir şöyle demiştir; “İki defa haricinde hiçbir farz namazı yalnız kılmadım. O iki defayı da kılmamış gibi kabul ediyorum.”

Onlardan bir diğeri kırk sene boyunca cemaatle namazı hiç kaçırmamış, yalnız bir defasında annesi vefat etmiş olduğundan onun techiziyl e uğraşması sebebiyle katılamamıştır.

İşte Said Bin el-Museyyeb! Talebesi Ebu Vedaa onun hakkında şöyle diyor; “Kırk seneden beri o eviye mescit arası dışında bir yerde görülmedi.” İşte Süleyman Bin Mihran el-A’meş! Vekî Bin el-Cerrah onun hakkında şöyle diyor; “El-A’meş yetmiş seneye yakın zamandır ilk tekbiri kaçırmazdı.”

6- Faydalı Olan Namaz Huşulu Olandır.
Allah Teala buyuruyor ki; “Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler”(Müminun 1-2) Sonra Allah Teala namazda huşuyu onun rükünlerine ve farzlarına bağlıyor. Bu da namazda huşunun vacip olduğunu gösterir. Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem namazlarında gözlerini semaya kaldıranları şöyle tehdit ediyor; “Ya buna son verecekle r ya da gözleri alınacaktır.”(Buhari)

Huşu, manası kalpte olup organların sükunet içinde olması ve Allah Azze ve Celle için boyun eğmektir. Allah Teala peygamber ler hakkında şöyle buyuruyor; “Onlar (bütün bu peygamber ler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı (Huşu) derin saygı içindeydiler.”(Enbiya 90)

Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem rükusunda şöyle derdi; “Kulağım, gözüm, kemikleri m, sinirleri m ve ayaklarımın taşıdığı her şey alemlerin rabbi olan Allah için huşu içindedir.”(Müslim)

Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem duasında “huşu duymayan kalpten” Allah’a sığınırdı. Yine buyurmuştur ki; “Bu ümmet’ten ilk kaldırılacak şey huşudur. Hatta içlerinde huşu sahibi bir kimse görülmeyecek.”(hasendir.)

Huşu ve kalp huzurunun önemi hakkında Allah Teala buyurur ki; “Ey iman edenler! Ne söylediğinizi bilinceye kadar sarhoş olduğunuz halde namaza yaklaşmayın!” dünya sevgisiyl e sarhoş olup ne söylediğini bilmeyen, kaç rekat kıldığının farkında olmayan içki sebebiyle sarhoş olup ne söylediğini bilmeyene benzer.

Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem mescide giderken koşarak gitmeyi yasaklamıştır. Zira koşarken kendine dikkat edeceğinden huşudan mahrum olacaktır. Aynı şekilde yemek hazırken ve abdesti sıkışık iken namaz kılmak yasaklanmıştır. Çünkü bunlar huşuya engel olur.

Huşuyu sağlayan bazı sebepler; kalpten namaz dışındaki düşünceleri boşaltarak kalp huzurunu sağlamak, işlerini namazdan önce bitirmek, ahireti hatırlayarak kendini yenilemek, Allah Azze ve Celle’nin huzurunda olduğunu düşünmek. Kalp namazdan kaybolurs a bunun sebebi iman zayıflığıdır. Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem abdest alan kimse için şöyle buyurmuştur; “…eğer kalkar namaz kılar, Allah’a hamdu sena eder, Onu temcid eder ve kalbini Allah için boşaltırsa anasından doğduğu gündeki gibi günahlarından kurtulur.”(Müslim)

Huşu sebepleri nden birisi de Allah Teala ile karşılaşacağı hususunda emin olmaktır. Allah Subhanehu buyuruyor ki; “Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o, Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir. Onlar, kesinlikl e Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabullene n kimselerd ir.”(Bakara 45-46)

Huşu sebepleri nden bir diğeri; veda eden kimsenin namazı gibi namaz kılmaktır. Nitekim Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem buyurmuştur ki; “Namazında ölümü hatırla. Kişi namazında ölümü hatırlarsa namazını güzelleştirir. Bir daha namaz kılamayacağını zanneden kimsenin namazı gibi namaz kıl. Bundan mazeret gerektire n her işten sakın.”(hasendir.) yine; “Veda eden kimsenin namazı gibi namaz kıl” buyurmuştur.(hasendir.)

Bir diğer huşu sebebi; Kuran kıraatini uzatmaktır. Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Namazların en faziletli si kunutu uzun olanıdır.”(Sahihtir.) Yani manasını düşünerek kıraati uzatmak.

Kulak ve gözü meşgul edecek şeylerden uzaklaşmak, kıbleye yaklaşmak, secde edeceği yere bakmak ve namazda nakışlı yerlere bakmamak da huşuya sebep olur. Peygamber sallallah u aleyhi ve sellem üzerinde alametler olan bir elbise içinde namaz kılmış, sonra onu çıkararak şöyle buyurmuştur; “Bu beni az önce namazımdan alıkoydu.”(Buhari ve Müslim)

7- Nafileler i Zayi Etmemek
Allah Azze ve Celle kudsi hadiste şöyle buyuruyor; “Kulum bana nafileler le yaklaşmaya devam eder. Ta ki onu severim. Onu sevdiğim zaman işiteceği kulağı, göreceği gözü, tutacağı eli ve yürüyeceği ayağı olurum. Eğer benden bir şey isterse onu veririm. Eğer bir şeyden bana sığınırsa ondan korurum.”(Buhari)

Bu nafile namazlar korunmak için kazılan hendekler veya şehrin etrafına örülen surlar gibidir. Kötülük oradan giremez, düşman tuzağa düşmeden bu hendekler i aşamaz ve surları aşmadan şehre giremez. Nafileler e farzlarla birlikte devam eden kimsenin farzlarda n eksiği nfile namazlard an giderilec ektir. Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği ameli namazdır. Namazı düzgün çıkarsa kurtulur. Bozuk çıkarsa hüsrana uğrar. Farzlarından bir şey eksik çıkarsa Rab Teala; “Bakın kulumun nafilesi var mı” buyurur ve nafileler le farzdan eksiği tamamlanır. Sonra aynı şekilde diğer amellerin e geçilir.”(Sahihtir.)

Yine buyurmuştur ki; “Kim tamamlama dan namaz kılmışsa onu nafile kılarak tamamlasın.”(sahihtir.)

8- İslam’a Davet Cemaatler ine Sesleniş
Davet cemaatler inin ve siyasi fırkaların kendileri ne çizdikleri plan ve programla rına bakıldığında dünyanın ıslahı, çalışanların engelleri nin kaldırılması, gıda, mesken ve ulaşım sağlamak v.s. etrafında döndükleri görülür.

Bir gün olsun namazda şuura hürmet etmenin, cemaatle namaz kılmanın ve bütün Müslümanların cemaate katılmasının, cemaatten geri kalanların muhasebes inin zaruretin e açıkça davet programı çizdiklerini ve ders programla rına namazı aldıklarını göremedik.

Cuma namazı vakti bazı külliyelerde araştırma dersi düzenlemek akıl işi değildir. Namaz vaktini çıkaracak kadar konferans lar düzenleyerek Müslümanları namaza çağırmak da İslam’dan değildir.

Namaz kılanları sıkıntıya sokmak, memur ve öğrencilerden namaz çağrısına icabet ettikleri için konferans salonlarına katılmamaktan dolayı onları eleştirmek insafsızlıktır.

Allah Azze ve Celle için sadık olan İslam, İlahi kanuna boyun eğdiren hayat sistemler i konusunda adil olmamızı gerektiri r. Din hükümlerini heva ve istekleri mize uyduramayız.

İslam’ın ilk amelî rüknü, her davet sorumlusu nun işlerini ona yönlendirmesine layık değil midir? İlk asırlarda olduğu gibi ümmetin dinine hürmet ve namaz dostluğunu ikame etmek gerekmiyo r mu? Neden öğrenci birlikler ine, bölge temsilcil erine ve diğer Müslüman toplulukl ara namazın ikamesi için, ücretlerin kaldırılması veya işçilerin serbest bırakılması konusunda baskı yapıldığı gibi baskı yapılmıyor? Laiklik bunun gibi taleplerd en tedirgin olmuş, fakat bizler laikliğin eskittikl erini yenileyem edik ve onun koruyucul arının meylini çeviremedik. Bunun sebebi basit;

İslam bu toprakların sahibidir . O üstün gelir, ona üstün gelinmez. Ama din ve hayatın ayrılmasına çağıran ve kul ile Rabbi arasındaki ilişkinin şahsi oluşuna hükmeden yabancı laiklik, taze ve sahte bir dindir. O çirkin ve ağır bir misafirdi r. Onu aramızdan kovup geldiği yere göndermemiz, İslam beldeleri ni onun kirlerind en ve pislikler inden temizleme miz kaçınılmazdır. “Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorla r. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu tamamlama ktan asla vazgeçmez. O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir.”(Tevbe 32-33)

9- Çocuklarımız ve Namaz
Ey Müslüman kardeş! Çocuklarını kulluk binası işinde namaz rüknü ile ilgili, yetiştirme konusunda örnek alacağın bazı tembihler bulacaksın.[63]

1-Çocuklar, büyüklerinin her yaptığının doğru olduğuna inanır. Onlara göre babaları insanların en kamili ve en üstünüdür. Bu yüzden onları taklit eder ve onlara uyarlar. Büyük yaşlarda ise önlerinde Salih bir örnek bulamadıkları zaman telkinler den etkilenme zler. Bunun için baba namaza devam ederse çocuğun derinine işler.

2-Babanın, İbrahim a.s.’ın yaptığı gibi Allah Azze ve Celle’ye dua ederek yardım istemesi gerekir; “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekle ri namazı devamlı kılanlardan eyle”(İbrahim 40)

3-Baba, çocuğun alışması, daha sonra zorlanıp da terk etmeyi avantaj görmemesi için bedenî şartlarını öğrenmelidir.

4-Baba, çocuğuna abdest almayı, tahareti açıklayarak öğretmeli sonra uygulayar ak tekrar etmesini istemeli, onun önünde uygularke n müsamahalı olmalı, hata yaparsa usandırmadan güzelce düzeltmelidir. Abdesti benimseme si, onu bir şiar kabul etmesi sağlanmalıdır.

5-Ona abdestin faziletle ri öğretilerek sevabını kazanması için teşvik edilmelid ir.

6-Erken yaşlardan itibaren namazı öğreterek alıştırmalı, evde çocukların göreceği yerlerde nafile namaz kılarak çocuğun derinleri ne etki etmesi sağlanmalıdır. Çocuk, babasını Allah Azze ve Celle için yüzünü secdeye koyar halde, ayakta huşu içinde, namaza konsantre olmuş, etrafından alakasını kesmiş halde gördüğü zaman nefisleri ne Allah Subhanehu’nun azameti yerleşir. Aynı şekilde bu yol ile namaz amellerin i öğrenmiş olurlar ve severler.

7-Baba, çocuğa temyiz çağından önce namaz için tahareti ve tesettürü emretme konusunda şiddetli olmamalı, onu kendi haline bırakıp örnek olacak büyüklerini taklit etmesini sağlamalıdır. Zira henüz mükellef olmadığı o yaşta zorlarsa namazdan nefret ettirmiş olur.

8-Yedi yaşına geldiği zaman (Hicri takvime göre) babanın ona namazı emretmesi gerekir. Çünkü Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem; “Yedi yaşına geldikler inde çocuklarınıza namazı emredin” buyurmuştur.(Hadis hasendir.) aynı şekilde ona namazın taharet, tesettür gibi şartları da emredilir .

9-İş, yedinci yaşı tamamlaya n tarihin gelip çatmasına bırakılmamalı, aksine öncesinden bu önemli işe hazırlanması sağlanmalıdır. Yedinci yaşına geldiği zaman ilk farzı kılmalı, babası ona arkadaşlarını ve kardeşlerini toplayıp bu münasebetle sevindirm elidir. Mesela ona namazı vaktinde kıldığı için bir kol saati almalıdır.

10-Namazı düzenli olarak kılmalı, ona bu hatırlatılmalı bıktırmadan namaz emri tekrar edilmelid ir. Babanın bulunmadığı veya meşgul olduğu zaman başkası onun namaza uyarılması için görevlendirilmeli, kendisini n yokluğunda da kılması sağlanmalıdır. İbn Mesud r.a.’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir; “Çocuklarınızı namaza devam etmek konusunda yetiştirin, hayra alıştırın. Zira şüphesiz hayır, alışkanlık yapar.”

11-Namazdaki düzenliliği sebebiyle ödüllendirilmesinde sakınca yoktur. Fakat buna, her seferinde hediye beklentis i içinde olabileceği şekilde devam edilmemel idir.

12-Baba, namazı sevdirece k işler yapmalı, mesela ikindi veya akşam namazını kılmak karşılığında gezmeye götürmeli böylece teşvik etmelidir . Onların sevdiği şeylere bağlayarak namazı vaktinde kılmaları sağlanmalıdır.

13-Namaz vakitleri yle çocuklarına vaad ettiği her şeyi yerine getirmeli, vakitleri ni namaz vakitleri ne göre ayarlamayı onlara öğretmelidir.

14-Kuran-ı Kerimden ve sünneti şerifeden namazın faziletle ri hatırlatılmalı ki, zihinleri nde namaz ve önemi yerleşsin.

15-Çocuk özellikle on yaşından sonra farz namazlarl a beraber sünnet namazlara da alıştırılmalıdır. Az da olsa gece namazına teşvik edilmelid ir. Baba, gece namazına hangi vakitte kalkacağını duyurmalı, o vakitte babası uyandırmadan kendi uyanması için hazır olmasını sağlamalı, iradesini güçlendirmeli ve kendileri ne güvenmelerini sağlamalıdır. Eğer ona uyku gelirse yumuşaklıkla davranıp uyumasını söylemelidir.

16-Eğer çocuk on yaşından sonra da namaz kılmazsa baba, ona namaz hakkındaki ayet ve hadisleri hatırlatarak nasihat etmeli, terk etmeye devam ederse sertleşmeli, ona küsmeli, onunla şakalaşmamalı, sevdiği bazı şeylerden mahrum etmelidir . Baba onu cezalandırmakla gözünü korkutmalı, peygamber sallallah u aleyhi ve sellem’in; “On yaşına geldikler inde namaz kılmazlarsa dövünüz”(hasendir.) kavlinden dolayı şartlarına göre[64] bedeni ceza da vermelidi r.

17-Eğer baba yedi yaşında iken namazı emretmemişse, on yaşından sonra da yeniden alışana kadar bedenî ceza vermemeli dir.

18-Çocuk küçüklükten beri namazı cemaat ile kılmaya alıştırılmalı, kalbi mescitler e bağlanmalıdır. Orada alimlerle tanıştırılmalı, ilim meclisler inin edeplerin i uygulayar ak öğrenmelidir. Bu, büyüklerin yaptıklarına katılma konusunda onları teşvik eder, çocukta oralara gelip gitmek için tabii bir meyil sağlar.

19-Mescide gitmeden önce onu hazırlamalı, beklemediği bir şeyle karşılaşmaması için ona anlatmalı, bütün güzel şeyleri mescide bağlayarak anlatmalı, mesela; “Şu tatlıyı mescidin yakınındaki yerden aldım” demelidir . Onunla beraber mescit yanından geçerlerse; “Bak şu bina ne kadar güzel! İşte orası mescittir . Sonra beraber orada namaz kılmaya gidelim tamam mı?” demelidir .

20-Onu mescide götürmeden önce imam, müezzin ve cemaatten bazıları ile ona sevecen davranmal arı ve şakalaşarak ünsiyet göstermeleri için anlaşmalı, mescit ehliyle huzur bulması sağlanmalıdır. Bu münasebetle ehemmiyet verdikler i her iş gibi onun nefsinde namazın önemi de yer etmelidir .

21-Eğer imam namazı uzatıyorsa, bunun sünnete muhalif olduğu hatırlatılarak uzatmaması için uyarılmalıdır.

22-Kuran-ı Kerim ezberleme k ve onun tecvidini öğrenmek için halkaya katılmasında imamla beraber yardımcı olunmalıdır.

23-Mescit ve mescit ehliyle bağının sağlamlaştırılması için çocuklar teşvik edici uygulamal ar yoluyla faydalı şeylerle eğlendirilmelidir.

24-Onun önünde Cuma namazına ehemmiyet verilmeli, onun edepleri, hükümleri ve ona saygı gösterme gereği anlatılmalıdır.

25-Fakat Cuma namazı konusunda onun gücünün yetmeyeceği şeye zorlanmam alıdır. Zira onun abdestini muhafaza etmesi veya hutbenin uzunluğu kendisine zor gelebilir . Ebu Hureyre r.a.’den rivayet edilmiştir; O bir defasında Cuma günü mescide girmiş, orda bir çocuk görmüş ve ona; “Ey çocuk! Git oyun oyna” demiş. O da; “Ben sadece mescide geldim” demiş. Ebu Hureyre r.a. tekrar; “Git oyun oyna” demiş. O da yine; “Ben ancak mescide geldim” demiş. Bunun üzerine; “İmam çıkıncaya kadar oturabile cek misin?” deyince o da; “Evet” demiş. Babanın çocuğu on yaşından önce Cuma namazı için zorlamama sı gerekir. Teşvik etmesi, fakat korkutmam ası gerekir. On yaşına gelinceye veya az bir zaman kalıncaya kadar onu kendi haline bırakmalı, Cuma namazına yönelirse birlikte devam etmelidir .

26-Hutbenin çocukların ahlakı üzerinde-özellikle hutbeyi anlar ve düşünürse derin tesiri olduğundan baba, araştırarak hatibi seçmelidir. Hutbeden sonra onlara hutbenin konusu hakkında sorular sormakta sakınca yoktur. Cumaya gitmeden önce ona güzelce dinlemesi teşvik edilmeli, hutbe hakkında soru soracağını söyleyerek hutbeye konsantre olması sağlanmalıdır.

Ümmetin gelecek nesli olan çocuklarımızı, ciğerparelerimizi buna teşvik ederek her babanın ders edinmesi için bu faydalı bilgileri özetledim. Şair diyor ki;

Silah yapımı gibi erkekleri n yapması kaçınılmazdır,

Kahramanl arın sanatı ilimdir, bunu salah ehli bilir,

Ehlinden esasını öğrenmeyen kurtuluşu kaybeder,

Kahramanl ar ancak mescidler imizde saçar bunu

Kuran bahçesinde, sahih hadisler gölgesinde

Akidesiz dal ve yaprakları rüzgarlar savurur

“Haydi namaza” çağrısına ihanet edene, “Haydi hesaplaşmaya” çağrısı ihanet eder.

Son duamız; hamd, alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Allah’ın salat ve selamı, kulu ve rasulü Muhammed’e, âline ve bütün ashabı üzerine olsun.
 
I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu ibare namaza uyanmak için gereken sebeplere sarılmanın önemine işaret ediyor. Nitekim hayber savaşından dönen kafile gece olup sonunda uyuyakaldıklarında Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem de böyle yapmıştır. Sahabesin e; “Bizim için namaz (vaktini) gözetin” buyurmuş, Bilal r.a.’e; “Bizim için geceyi gözle” demiştir. Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem ve ashabı uyuyunca Bilal r.a. kılabildiği kadarıyla namaz kıldı. Fecir vakti yaklaşınca Bilal r.a. fecri gözleyerek bineğine yaslandı. Fakat gözleri Bilal’e galip geldi ve bineğine yaslanmış halde uyuyakaldı. Ne Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem ne Bilal r.a. ve ne de sahabeler den biri güneş üzerlerine vuruncaya kadar uyanamadı…”(Müslim rivayet etmiştir.) insana galip gelen bu uyku, uyanmak için gerekli sebeplere gayret sarf edilmesin e rağmen galip gelen bir uykudur. Bu durum hakkında Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; “Bu ihmal ederek uyumak değildir. İhmal ancak; diğer namaz vakti girinceye kadar namazı kılmamaktır.” Kimin her zamanki adeti namaza kalkmak olup da uyku gözlerine galip gelir, uyursa, ona namazının ecri yazılır. Uykusu da kendisine sadaka olur. Fakat namaz vakti uyanıp da uykusuna geri dönen ve namaz vaktini çıkaran kimse ile adeti ihmalkarlık olup uyanmak için tedbir almayan kimse, Buhari’nin rivayet ettiği şu hadiste belirtile n durumdadır; “Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem rüyasında şöyle görür; “…Uzanıp yatmakta olan bir adamın yanına vardık. Bir adam onun başucunda durmuş bir kayayı başına atıyor ve onun başını taş yarıyordu. Taş yuvarlanıp gidiyor, tekrar gelip onu yakalıyordu. Bakıyor ki başı tekrar eski haline sapasağlam olarak gelmiş. Yine vuruyor, yine yarılıyor. Taş geliyor ve onu eski halinde sapasağlam buluyor…" iki melek Rasululla h sallallah u aleyhi ve sellem'e gördüğünü şöyle açıklıyorlar; "Hani o gördüğün o başı taşla yarılan adam var ya, o adam Kuran'ı alıp okumadan bir kenara bırakıyordu. Farz namazdan yana uykudaydı, kılmıyordu." (Ebu Bekir) İbnul Arabi rahimehul lah der ki; “Namazı uyuyarak terk edene böyle bir ceza verilmiştir, uykunun mahalli baştır.”

Bu hadisi uygulayan ların dindeki şaşırtıcı tesiri ve büyük bereketi gözlenmektedir. Bunu uygulayan pek çok gençlerin hayat akışı değişmiş, Allah azze ve celle’nin razı olduğu istikamet e yönelmişlerdir.

Tuhfetul Ahvezi(2/45) Aliyul Kari rahimehul lah şöyle not düşmüştür; “Sanki onlar cumayı kaçırsalar yetmiş gün yas tutacakla r gibiydi.”

Üstad Adnan Hasen Salih Bâ Haris’in “Mesuliyet ul Ebil Muslim Fi Terbiyeti l Veled Fi Merhaleti t Tafule” adlı eserinden(s.117-135) özetle.

Eğitici, teşvik edici üslup kullanmalı, korkutmalı, çocuğun bazı hatalarını görmezden gelmeli, üstü kapalı olarak ikaz etmeli, hatasında ısrar ederse yalnızken azarlamalı, suratını ekşitmeli, yine ısrar ederse ailenin ve arkadaşlarının önünde sövmeksizin açıkça azarlamalı, devam ederse, gözünün göreceği yere sopa asmalı, bunların hiçbiri fayda vermezse aşağıdaki şartlar dâhilinde dövmelidir;

1-On yaşına gelmeden önce dövmemelidir.

2-Eğitici, dövmenin onu aşağılama ve tahkir etmek için veya kızgınlığını gidermek için değil, çare ve ıslah olması için olduğunu bilmelidi r. Dayak intikam vesilesi değildir. Lakin çocuğun ıslah olması için gerekli olmuştur. Eğitici başka kızgınlıkları sebebiyle dayağa yönelmemelidir.

3-Dövme, acıtıcı şekilde olmamalı, yumuşak cisimlerl e vurmalı ve üçten fazla vurmamalıdır. Baba en uzak ihtimalle on defa vurur, yüze ve vücudun hassas yerlerine vurmaktan sakınır, aynı yere birden fazla vurmaz, darbenin hafifleme si için vuruşlar arasında bekler.

4-Şüphe veya zandan ötürü dövülemez, gerçek bir suçtan dolayı dövmelidir.

5-Verilen ceza, işlenen yanlışın oranına uygun olmalıdır.

6-Çocuk Allah Azze ve Celle’yi zikreder ve O’ndan yardım isterse dövmekten vazgeçmelidir.

7-Cezanın kıymeti eksilmesi n diye ve çocuk ona aldırmaz hale gelmemesi için imkan nispetind e ceza tekrarlan mamalıdır.
 
Üst Ana Sayfa Alt