Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Bel'am-ca

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
BEL'AM

images

- Onlara, kendisine âyetlerimizi sunduğumuz o adamın kıssasını da anlat; âyetlerden sıyrılıp çıktı, derken onu şeytan arkasına taktı, en sonunda da helak olanlardan oldu.
- Ve eğer dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldı ve kendi keyfinin ardına düştü. Artık onun ibret verici hali o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, âyetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki biraz düşünürler
. Araf 175 -176

Onlara, o kimsenin haberini de oku ki, biz kendisine âyetlerimizi vermiştik de o, bunlardan sıyrılıp çıkmış, derken şeytan onu arkasına takmış, nihayet azgınlardan olmuştu.


BEL'AM Arabca olmayan bu isim, bir başka lisandan (büyük ihtimalle İbranice'den) geçmiş bir kelimedir. İsm-i has olarak kullanılır. Bel'am bin Bâura'nın kıssasıdır. (Dr. Abdullah Aydemir, Tefsir'de İsrailiyyat, Ank. 1979, sh. 237) Önce Bel'am ile ilgili ahkâmın istibat edildiği âyet-i kerimelere dikkat edelim:
"(Ey Muhammed!) Onlara, o kimsenin haberini de oku ki, biz kendisine âyetlerimizi vermiştik de o, bunlardan sıyrılıp çıkmış, derken şeytan onu arkasına takmış, nihayet azgınlardan olmuştu. Eğer dileseydi, onu bu (âyetler)le yükseltirdik. Fakat o yere saplandı, hevâsına uydu. Artık onun sıfatı o köpeğin hâli gibidir ki, üstüne varsan dilini sarkıtıp solur, yahut kendi hâline bıraksan yine dilini uzatıp solur. İşte âyetlerimizi yalan sayanlar gürûhunun sıfatı budur. Artık sen (Ey Muhammed!) kıssayı onlara anlat. Belki iyice düşünürler." (A'raf Sûresi: 174-176.)

Âyet-i kerimede kıssanın "onlara" anlatılması emrolunmuştur. Kadı Beyzavi "Onlardan murad, yahûdilerdir" hükmünü beyan ediyor. (Mecmuatu'ı-Tefasir, İst.1317, Matbaa-i Âmire baskısından tıpkı basım, Çağrı Yayını, c. II, sh. 666)
Tefsir-i Mucahid'de de, Bel'am b. Bâura'nın ismine rastlıyoruz. (Tefsir-i Mucahid, Katar,1396, c. I, İ. Ensari, Sf: 250)
Müfessirlerin büyük çoğunluğu; Musa (as)'ya karşı mücadele veren bir âlimden söz etmektedirler. Tâbir-i câizse Allah (cc)'ın peygamberlerine karşı, Allah adına mucadele veren ve halk katındaki itibarını bahane ederek "tevhid" mucadelesine karşı direnen bir azgın!.. (İmam-ı Kurtubî, el-Camu li Ahkâmu'I-Kur'ân, Kahire,1967 (3. bsm.), c. VI, Sf: 320)
Bir kısım müfessirler, bu âyet-i kerime'nin, Umeyye b. Ebu's-Salt hakkında nâzil olduğunu beyan etmişlerdir. Bu zâtın da; Muhammed (s.a.v.)'e nübüvvet görevi verilmeden önce "hanifler"den olduğu, Allahû Teâla (cc)'nın kısa bir süre içerisinde peygamber göndereceğini söyleyip durduğu halde, gurura kapılıp iman etmediği bilinmektedir. Bu iki rivayetin dışında, dört rivayet daha mevcuttur. (H. Tahsin Emiroğlu, Esbab-ı Nuzûl, Konya, 1971, c.V, sh.32)
Ancak bütün rivayetlerdeki ortak yön; bir şahsı tariften çok, onun mahiyetini ortaya koyar. (Mecmuatu't-Tefasir, a.g.e., c.II, sh. 667. Haazin böIümünde, Katâde (r.anh)'den yapılan rivayette: "Bu âyetten murad, kendisine doğru yol gösterilip, onu kabul etmeyenler hakkında Allahû Teâla (cc)'nın beyan buyurduğu bir misâldir" denilmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere; kıyamete kadar "bel'am" tipli kimselere rastlanacaktır.)
Zira sebebinin hususi olması, hükmün umumî olmasına mani değildir. (İmam-ı Suyûti, el-İtkan fı Ulûmu'I Kur'ân, Kahire, 1951, c. I, Sf: 29)
Kıyamete kadar "bel'am" ve onun vazifesini yapan bütün şahısların keyfiyetleri ortaya konulmaktadır.Kitab-ı Mukaddes'te "Beor oğlu Bel'am"ın kıssası yer almaktadır. Musa (a.s.)'ya karşı "Allah (cc)'m dini adına" savaşan bu tip üzerinde ne kadar durulsa azdır. Çünkü insanları; "Allah (cc) adını kullanarak" aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için "tevhid akidesini" tahrip eden bel'am'ın etkisi korkunçtur.
İslâm topraklarında, kâf'irlerin istilâsını hazırlayan güç, "bel'am"dr. Afganistan'da Babrak Karmal'ın kurduğu, "Ulemalar Yüksek Konseyi", bel'amın nasıl müesseseler haline geldiğini göstermiştir.
Diğer İslâm topraklarında da durum bundan farklı değildir.

Allah (cc)'ın indirdiği hükümlere karşı ayaklanan ve İslâm'a küfreden yönetimlerle, (yani tâğûtî güçlerle) din adına uzlaşan ve müslümanları da "Allah (cc) adını kullanarak" aldatan, (Kur'ân'daki ifadeyle) "köpek sıfatlı" kimselerin ortak ismi bel'amdır.
Dikkat edilirse "kuduz" mikrobunun beyin üzerindeki etkisi, bütün vücudun ilgisini, uzuvlardan koparmaktı. Bu köpek sıfatlı kimseler de; Allah (cc)'ın indirdiği hükümlerin bir kısmını kabul, bir kısmını "zamanın değişmesi" gerekçesiyle sükûtla geçiştirirler. Günümüzde, başta resmî ideolojiyi kabul eden ve İslâm'ı o ideolojiye hizmetçi kılmaya çalışan müesseseler olmak üzere, binlerce bel'am vardır. Bunlar "çok dindar" görünmekle birlikte, tâğûta itikad ve iman etme noktasında titizdirler.
"Ulu'lemr" kavramını, İslâm'a karşı ayaklanan güçlere izafe ederek, mü'minleri yanıltırlar!..
Mu'minler, bel'am'a karşı uyanık olmak zorundadırlar. Bel'am, "Allah (cc) admı kullanarak" insanları aldatanların ortak ismidir.

Şahısperestlik hastalığı tedavi edilemediği muddetçe, bel'amların tuzakları ortadan kaldırılamaz. Bu yüzden kişilerin isimlerine değil , Kişilerin Kuran ve sünnete göre konuşup amel etmelerine itibar etmeliyizdir.

"Rivayete göre Mûsa (a.s.), Ken'âniler'in Şam'daki topraklarına girmişti. Bu sırada Bel'am, el-Belkâ köylerinden Bal'â'da bulunuyordu. Ken'âniler'den bazıları Bel'am'ın yanına gelerek:
"Ey Bel'am, Mûsa İbn İmrân İsrâiloğulları'nın başında olduğu halde bizi yurdumuzdan sürmek ve öldürmek üzere geldi. Bizim ülkemize İsrâiloğulları'nı yerleştirecek. Senin kavmin olan bizlerin ise yerleşecek bir yerimiz yok. Sen duâsı kabul edilen bir kimsesin. Onları defetmesi için Allah'a duâ et", dediler.

Bel'am: "-Yazıklar olsun size! O Allah elçisidir; melekler ve mü'minler de onunla beraberdir; onlar aleyhine nasıl duâ edebilirim! Bildiğimi bana Allah öğretti" diye red cevabı verdi.
Kavmi duâ etmesi hususunda ısrar ettiler.
Bel'am da eşeğine binerek, İsrâiloğulları'nın çıkmakta olduğu dağa doğru ilerledi. Bu dağ, Husban dağıdır. Biraz gittikten sonra eşeği yere çöktü. Eşeğine binerek biraz ilerledikten sonra hayvan yine çöktü. Bel'am biraz evvelki gibi hareket ettikten sonra tekrar hayvanına bindi. Biraz yol alınca eşek yine çöktü. O, yine eşeği yerinden kalkıncaya kadar dövdü.
Nihayet eşek, Bel'am aleyhinde bir delil teşkil etsin diye, Allah'ın izni ile konuşarak şöyle dedi:
"Ey Bel'am, nereye gidiyorsun? Meleklerin önümde durarak beni yolumdan çevirdiklerini görmüyor musun? Allah elçisi ile mûminler senin kavmin aleyhinde duâ etmektedirler."
Fakat Bel'am, buna aldırış etmeden eşeğini döverek yoluna devam etti. Nihayet eşek onu Husban dağına çıkardı, Mûsâ (a.s.)'ın ordusunun ve İsrâiloğulları'nın karşısına götürdü. Bel'am onlara bedduâ etmeye başladı; fakat İsrâiloğulları'na beddûa ederken Allah onun dilini kendi kavmi aleyhine çevirdi. Yanında bulunan halk, onun kendi aleyhlerine bedduâ etmekte olduğunu görünce:
"Ey Bel'am! Ne yaptığını biliyor musun? Sen İsrâiloğulları'na hayır duâda, bize bedduâda bulunuyorsun" dediler.
O: "Ben bunu kendi ihtiyarımla yapmıyorum, Allah dilime hâkim oldu" dedi.
Bunun üzerine dili ağzından çıkarak göğsü üzerine sarktı. Sonra kavmine:
" Dünya ve âhiret benim elimden gitti, artık hileye başvurmaktan başka çare yoktur..." dedi.

(Taberi, a.g.e., IX, 124-126; Râzî, a.g.e., XV, 54; İbnu'l-Esir, el-Kâmil fi't-Târih, Beyrut 1385/1965, I, 200 vd; İbni Kesir, e!Bidâye ve'n-Nihâye, Riyad 1966, I, 322 vd.)

Şeyh Suleyman el Ulvan : Ramadan el Bûti'nin Hükmü

29630

İnşeAllah buraya dünya üzerindeki tağuti düzenlere yaltaklanmaya çalışarak menfaat elde etmeye çalışan , halk nezdinde alim zannedilen BEL'AM tiyniyetli kepazelerin icraatlarını sırasıyla belgeleyeceğiz.
6header.jpg
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Başını açtı ilahiyatçıları suçladı

703320080820120320201.jpg

images
images
images


20 Ağustos 2008 12:20
5 yıldır Kuran’ı Kerim’i inceleyen 1 yıldır da özünü kabul ettiğini söyleyerek açılamaya karar verip pop albümü çıkaran Serpil Özkasap ilahiyatçıları zor durumda bıraktı. Ersin Çelik'in haberi

Türbanlı bir şekilde ilahi okuyan ses sanatçısı Serpil Özkasap, geçtiğimiz günlerde 22 yıldır tesettürünü çıkararak pop ve fantezi albümü çıkardı.

Tartışma konusu olan kararını, yaptığı ilahi albümlerinin 'Kadın sesi günah' diye dağıtılmaması üzerine, Kuran’ı inceleyip, kadının sesinin günah olmadığını anladıktan sonra verdiğini söyleyen Serpil Özkasap çıktığı televizyon programında ilahiyatçıları zor durumda bıraktı.

Bir sene önce kadının sesinin haram olmadığına ve Kuran’da başını örtmenin emredilmediğinin farkına vardığını söyleyen ve albümünü çıkarmadan önce açılan Serpil Özkasap, Müge Anlı’nın Atv’de yeni başlayan ‘Tatlı Sert’ adlı programında, fetva aldığını ileri sürdüğü ünlü ilahiyatçıları yalan söylemekle suçladı.

ŞARKI SÖYLEMEK İÇİN FETVA İSTEMİŞ!
Açılıp pop kaseti çıkarma kararını verirken ilahiyatçılara danıştığını, açılması ve içkili yerlerde şarkı söylemesi konusunda Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş, İlahiyatçı Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır ve Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın kendisine fetva verdiğini söyleyen Özkasap’a canlı yayında yalanlama geldi. Kasap’ın, “Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır alkollü yerlerde şakı söyleyebilirsin” sözleri üzerine programa bağlanan Bayındır, böyle bir şeyi söylemiş olmasının mümkün olmadığını belirtti. Serpil Özkasap’ın kendisine ‘türkü şarkı söyleyebilir miyim?’ diye geldiğini belirten Bayındır, “Ben de söyleyebilirsin dedim ama içkili yerlerde söyleyebilirsin demedim” şeklinde kendisini savunurken, Özkasap bu sözlere karşı çıktı. ‘İçkili yerlerde şarkı söyleme fetvası’ almak için gittiği Bayındır’ın kendisine, “ Onlar içki içiyorlar. İçtikleri içki onları bağlar sizi bağlamaz. Siz içmedikten sonra hiçbir şey olmaz. Hem de korumalar var. Sizi korurlar. Bir şey olmaz” diye fetva verdiğini söyledi. İlahiyatçı Bayındır, Özkasap’ın bu iddialarını, “Ben size böyle bir şey söylemedim” diye yalanlarken, Özkasap iddialarına ALLAH’ın şahit olduğunu söyledi.

190720080820121640734.jpg


ŞAHİT BEYAZ HOCA
images

Özkasap’la ilgili olarak ‘vicdani’ bir açıklama yapacağını söyleyen stüdyo konuğu Zekeriya Beyaz ise, Özkasap’ın İstanbul’daki bilinen birçok ilahiyatçıya gittiğini ve kendisine de geldiğini söyledi. Serpil Özkasap’ın şarkı söyleme ve başını açmak için aldığı fetvaları kendisine de ilettiğini ve ilahiyatçıların bu fetvaların dışarıda söylenmesi halinde kabul edemeyeceklerini söylediklerini aktardığını belirten Beyaz, Kasap’ın sözlerinin doğru mu yanlış mı olacağını bilemediğini ifade etti.

“VALLAHİ, BİLLAHİ BU KADINI TANIMIYORUM”
Özkasap’ın fetva aldım sözleri üzerine telefonla programa katılan Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır’dan sonra Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş de programa katılarak hakkındaki iddiaları yalanladı. Adının geçtiği için programa katıldığını söyleyen Ateş, Özkasap kendisine gelip fetva aldığına ilişkin sözlerini, “VALLAHi, Billahi, ALLAH’ın bütün mukaddesatları üzerine yemin ederim ki yalandır. Çünkü ben bu kadını tanımıyorum.” şeklinde yemin ederek yalanlarken Özkasap, Ateş’e “ALLAH’tan korkun. VALLAHi söylediniz” diye cevap verdi. Şarkıcı Serpil Özkasap’ın evine geldiğini hatırlamadığını söyleyen Ateş, böyle bir şey söylemesinin mümkün olmadığını ifade etti.

GERİ ZEKALI MIYIM?
İlahiyatçıların kendisine verdiği fetvaları dışarıda söylemeleri halinde inkar edeceklerini söylediğini ileri süren Kasap bunun sebebini ise şöyle açıkladı: “Halkın tepkisini alacaklar. Ben zaten münafık birisi olsam bunu açıkça söylemem. O kadar tepkiyi niye üzerime çekeyim, geri zekâlı mıyım?”


İZLE 1 : http://www.akilli.tv/video/222284/Serpil-Ozkasap-Atv-Tatlisert---1.aspx

İZLE 1 : http://www.akilli.tv/video/222289/Serpil-Ozkasap-Atv-Tatlisert---2.aspx


"BAL GİBİ PROMOSYON"
Serpil Özkasap’ın başörtüsünü açıp pop/fantezi kaseti çıkarmasını, programa konuk olan, magazin programı yapımcısı Cebrail Mungan ve Türk Sanat Müziği sanatçısı Yılmaz Morgül promosyon ve reklam olarak değerlendirirken, Özkasap buna şiddetle karşı çıktı. Konuya dini açıdan bakmanın çok ayrı bir şey olduğunu söyleyen Mungan, ‘bunun bal gibi promosyon’ olduğunu söylerken, Yılmaz Morgül ise, Ramazan’a denk gelmesinin promosyonun ne büyüğü olduğunu belirtti. Mungan ve Morgül’ün tespitlerine, “Siz öyle diyorsanız öyle olsun. O sizin kendi düşünceniz. ALLAH da biliyor ben de biliyorum” diye cevap veren Özkasap’a cevap yine Morgül’den geldi. “ALLAH bizi de biliyor” diyen Yılmaz Morgül 13 yıldır bu camiada olduklarını Türk halkının neyin ne olduğunu çok iyi bildiğini söyledi.

KURAN’I OKUDUKÇA AÇILMAYA KARAR VERMİŞ
Çıkardığı ilahi albümlerinin 'kadın sesi haram' gerekçesiyle dağıtılmadığını ve bu yüzden açılıp pop/fantezi kaseti çıkaran Serpil Özkasap verdiği röportajda ilginç açıklamalarda bulunmuştu. 1985 senesinde eşinin isteğiyle örtündüğünü, mahallelerindeki Diyanet'e bağlı Kuran kursuna gittiğini ama Kuran'ı Arapça'dan okuduğunu için anlayamadığını söyleyen Özkasap, ilk kez mahalledeki ev sohbetinde ilahi söylediğini, sesini erkeklerin duymaması için kendisini kastığı için iki kere ses teli ameliyatı geçirdiğini bu yüzden ilahi söylemekten vazgeçtiğini söyledi.

Maddi sıkıntıya düştükten sonra ev sohbetlerinden birinde, üniversiteli bir arkadaşının 'Sesin çok güzel’ deyip kadının sesinin günah olmadığını söylemesi ile araştırma yapıp albüm ama 'Kadın sesi günah' diye müzik şirketinin albümünü dağıtımını yapmadığını belirtti.

GERÇEĞİ(!) SON BİR YILDA ANLADI VE KASETLE BİRLİKTE AÇILDI!
Röportajda Kuran’ı Kerim’in Türkçesini, kadının sesinin günah olmadığını anladıktan sonra okumaya başladığını iade eden Özkasap, 5 sene önce okumaya başladığı Kuran’ı Kerim’i 1 yıl önce tam anlamıyla anladığını bu şekilde de hurafeleri aklında çıkardığını anlatıyor.
Güçlü bir sesi olduğunu söyleyen Özkasap’ın hayatında yaptığı devrimle ilgili şu sözleri ise bir hayli ilginç: “ALLAH bana bu yeteneği vermiş ama ben ‘kendi cahilliğimden ve ahmaklığımdan’ dolayı bunu kullanmadım”

Başını üç ay önce açmaya karar verdiğini Türkçe okumaya başladığı Kuran’ı Kerim’in hayatında devrim yaptığını söyleyen Özkasap, “Benim eşyaya bakış açım değişti” diyor. Özkasap 22 yıl sonra ilk kez başı açık bir şekilde sokağa çıktığında neler hissettiği sorusuna şu cevabı verdi: Bir tuhaf oldum, herkes bana bakıyormuş gibi hissetim. Evde başım açıktı ama 22 yıldır ilk defa başı açık olarak erkeklerin içerisine girdim. Ürkek oldum ama alışacağım. Başörtüsünü ilk taktığımda da 1 yıl alışamamıştım. Ama ALLAH'ın emri olduğuna inandığım için 22 sene başım dik dolaştım. Şimdi de günah olmadığına inandığım için, başım dik dolaşıyorum”

(Haber 7)

http://www.haber7.com/haber/20080820/Basini-acti-ilahiyatcilari-sucladiVideo.php
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Suudi Arabistan’dan “cihad” yasağı fetvası

aleshekh.jpg
49420.jpg
19875.jpg

YDH-Suudi Arabistan müftülerinden Şeyh Abdülaziz Al-i Şeyh, Suudi gençlerinin cihad adı altında başka ülkelere savaşmak için gitmesinin caiz olmadığı yönünde bir fetva yayımladı.

02/10/2007


YDH-Suudi Arabistan müftülerinden Şeyh Abdülaziz Al-i Şeyh, Suudi gençlerinin cihad adı altında başka ülkelere savaşmak için gitmesinin caiz olmadığı yönünde bir fetva yayımladı.



Esvatu’l- Irak haber ajansının bildirdiğine göre Suudi Arabistanlı Müftü Şeyh Abdülaziz Al-i Şeyh, yayımladığı son fetvasında gençlerin yabancı istihbarat servislerinin maşası haline gelerek yaptıkları çirkin eylemlerle yabancıların hedeflerini gerçekleştirdiklerini belirtti.



Bazı gençlerin kendi büyüklerinin ve alimlerinin emirlerini dinlemeyerek cihad adı altında başka ülkelere gittiklerini belirten Şeyh Abdülaziz Al-i Şeyh, “bu büyük müfsitlik ulülemrin emirlerine itaatsizlik gibi büyük bir günaha sebep olmaktadır” dedi.



Şeyh Abdülaziz Al-i Şeyh, coşku ve heyecanları istismar edilen Suudi gençlerinin yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışan kimselerin tuzağına düştüklerini ve bunun da diğer bir müfsitlik olduğunu belirterek tahrik edilen bu gençlerin yabancıların askeri ve siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için kendilerini feda etmeye hazır hale geldiklerini ifade etti.



Suudi Müftü, vatandaşları zekat paralarını terörist gruplara vermemeleri konusunda uyardı.



Suudi Arabistanlı 38 alim ve akademisyen, geçtiğimiz yıl Irak’taki Sünnilerin Şiiler tarafından katliama tabi tutulduğunu belirten ve dünyadaki tüm Sünnileri, Irak’taki Şiilere karşı cihada çağıran ortak bir fetva yayınlamıştı.



Suudi Arabistan’daki bazı alimlerin kutsal mekanların tahrip edilmesine yönelik fetvalar yayınlaması ve Samerra kentindeki Askeriyeyn türbesinin iki kez bombalı saldırılara hedef olması, Suudi Arabistanlı müftülerin Lahey’deki uluslar arası mahkemeye şikayet edilmesine sebep olmuştu.

Kiz Arkadas Ariyorum | Online Marketing | Live Web Cams | Free Webspace at Saafonline.com


050427_FinemanBush_wide.jpg


1748.jpg

Burhaneddin Rabbani

americanidol.jpg
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
2- Fethullah GÜLEN Örneği

images
6031.jpg

Fethullah GÜLEN, Peygamberimizin amcası Hamza’nın kendine, sayılamayacak kadar çok yardım ettiğini iddia eder ve onlardan birini şöyle anlatır:

Ankara’dan İstanbul’a geliyoruz... “Kartal civarına kadar geldik. Hava hafif hafif yağıyordu. Oralarda çukurca bir yer varmış; tam biz oraya yaklaşmıştık ki, yağmur olanca hızıyla şiddetlendi. Rampanın dibine indiğimizde de bujileri su aldı ve araba stop etti. Bir-iki dakika içinde su kabardı ve bizim arabayı yüzdürmeye başladı. Her geçen dakika su daha da kabarıyor ve bir afet halini alıyordu. Öyle ki kısa bir müddet sonra kalas yüklü kamyonları bile kaldırıp, sağa sola sürüklemeye başladı. Camı biraz açayım, dedim, içeriye dolan su üçümüzü de sırılsıklam ıslattı. Hemen camı kapattım. Elden bir şey gelmiyordu. Koca otobüs ve kamyonlar dahi suyun yüzünde adeta saman çöpüne dönmüşlerdi. Hatta onlardan birkaçı, sağımızdan, solumuzdan geçerken “Geçen sene burada bir sürü taksi sürüklendi gitti.” diyerek moralimizi de bozdular... Ya araba kıyıdaki bariyerlere vurur da parçalanırsa; halbuki emanet.. durmadan bunları düşünüyorum...
Bir ara baktım büyük bir kalas bize doğru geliyor. Aklımdan, şu kalas bizim ile sütre arasında dursa hiç olmazsa araba kıyıdaki sütrelere çarpmaz diye düşündüm ve tam o esnada arkadaşlara “dua edin” dedim. Kendim de “Ya Seyyidena Hamza! Ya Seyyidena Hamza!” diyerek o yüce ruhu, imdadımıza göndersin diye Cenab-ı Hakk’a dua ettim. Üzerimize doğru gelmekte olan kalas, yanımızdan geçerek gözden kayboldu... Ve hayrettir selin mecrası birden değişti, hızı da azaldı... Olayın şahitleri var. Bu değişikliği ve birden selin hızının azalmasını fiziki kanunlarla izah imkansız. Hiçbirimizin şüphesi kalmadı ki, Cenab-ı Hakk o mukaddes ve yüce ruhu istihdam buyurdu ve yardımımıza gönderdi..." .

( Küçük Dünyam 2, Zaman Gazetesi 28 Kasım 1996, ayrıca
http://arsiv.zaman.com.tr/1996/11/28/kose/hocaefendi/index.html ; (30/11/2003) )

Hem “Ya Seyyidenâ Hamza! Ya Seyyidenâ Hamza!” yani “Efendimiz Hamza, efendimiz Hamza yetiş!..” diyor, hem de “o yüce ruhu, imdadımıza göndersin diye Cenab-ı Hakk’a dua ettim ” diyor.
Bunun neresi Allah’a dua? Sonra şöyle diyor:

“Ehl-i tahkik, şahıslardan istimdat etmeyi mahzurlu görürler. Kanaatimce her meselede olduğu gibi, bu meselede de ölçüyü iyi ayarlamak, ifrat ve tefritten kaçınmak gerekir. Bize göre büyük ve mukaddes ruhlardan istimdat olabilir; fakat kalbin ibresi her an Cenab-ı Hakk’ı göstermelidir. Yani bu büyüklere, vesile ve vasıtalıktan öte tasarruf adına hiçbir paye verilmemelidir. Zaten onları vesile olarak istihdam buyuracak da yine Cenab-i Hak’tır. O dilemedikten sonra, hiç kimsenin, hiçbir meselede yardımcı olması, bir şey yapması mümkün değildir. Ama, Hak tecelli eyleyince her işi âsân eder; halk eder esbabını bir lahzada ihsan eder.” Bu hususu da böyle tespit ettikten sonra: Büyük ve mukaddes ruhlar ceset kafesinden kur-tulduklarında, adeta bir melek haline gelirler... Hele bunlardan, canlarını yüce, yüksek bir ideal ve davaya adamış olanlar, kendileriyle aynı düşünceyi paylaşanları Allah’ın izniyle her zaman destekler, onlara arka çıkar ve onları korurlar. Ama, arz ettiğim gibi frekans birliği şarttır”.



İsa’ya Allah diyen Katolikler de benzeri ifadeleri kullanarak şöyle diyorlar:
İsa kendiliğinden bir şey yapamaz. Her şeyi kendisini gönderen Baba’dan alır . (Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 859. )
Şimdi o, Baba’nın yanında Hıristiyanların avukatlığını yapıyor. Onlar lehine aracılık etmek için hep canlıdır. Allah’ın huzurunda daima hazır bulunmaktadır”( .Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 519).


Allah Teâlâ şöyle buyurur:
İşte Rabbiniz olan Allah… Hakimiyet onundur. Onun yakınından çağırdıklarınız bir çekirdek zarına bile hükmedemezler. Onları çağırsanız, çağrınızı işitmezler; işitmiş olsalar bile size karşılık veremezler; kıyâmet günü de sizin ortak saymanızı tanımazlar. Hiç kimse sana, her şeyin iç yüzünü bilen Allah gibi, haber veremez.” (Fatır 13-14)


De ki: “Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kurtaran kimdir? Bundan bizi kurtarırsan şükredenlerden olacağız diye ona gizli gizli yalvarır yakarırsınız.”
De ki: “Allah sizi ondan ve her sıkıntıdan kurtarır, sonra da ona ortak koşarsınız.” (En’am 63-64)


Gemiye bindiklerinde, şirkten uzak bir şekilde, yalnız ona boyun eğerek Allah’a yalvarırlar. Allah onları karaya çıkardı mı, bir de bakarsın ona eş koşmaya kalkışıyorlar.” (Ankebut 65)

Hamza gibi şehidlerin ölmediğini ispat için şu ayete dayanılıyor:

Allah yolunda öldürülenlere ´ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ama siz bunu fark edemezsiniz.” (Bakara 27154)

Allah, “siz bunu fark edemezsiniz” dediğine göre bize söz düşmez. Onlardaki canlılık, insanın fark edebileceği cinsten olsaydı, öncelikle Peygamberimiz fark eder, Hamza’nın ölümüne pek fazla üzülmezdi.
Abdullah b. Mes’ud diyor ki; “biz onun, Hamza’ya ağladığı kadar bir şeye ağladığını görmedik. Onu kıbleye doğru koydu, cesedinin başında durdu ve sesli olarak, hıçkıra hıçkıra ağladı” (.Safiyyu’r-Rahmân el-Mubârekfûrî, er-Rahiku’l-Mahtûm, Beyrut 1408/1988, s. 255-256.)


Konu ile ilgili diğer âyetler şöyledir:
Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma. Hayır, onlar diridirler, Rableri katında rızıklanırlar.Onların içleri açılır; çünkü onlara Allah, kendi ikramından vermiştir. Arkadan gelip kendilerine henüz katılmamış olanlar adına da sevinirler. Çünkü onları korkutacak veya üzülmelerine sebep olacak bir şey yoktur.
Allah’ın nimeti ve ikramı sebebiyle de sevinirler. Allah, müminlerin alacağı karşılığı azaltmayacaktır.” (Al-i İmran 169-171)


Bir an için “siz bunu fark edemezsiniz” hükmünün olmadığını ve iyi müminlerin onların farkına vardığını düşünelim. Bu durumda fark edilecek tek şey, içinde bulundukları nimetler olur. Bu, onların insanlara yardım edeceğine delil olmaz. Onlardan yardım isteyenlerin durumu, şu ayette açıklanandan başkası değildir:
Allah’ın yakınından kıyâmet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek kimseyi çağırandan daha sapık kimdir? Oysaki bunlar onların çağrısından habersizdirler.” (Ahkaf 5)


Mekke müşrikleri de tanrılarında var saydıkları gücü Allah’ın verdiğine inanırlardı. Kabe’yi tavaf ederken şöyle derlerdi:
Lebbeyk lâ şerîke lek illâ şerîkun huve lek temlikuhu ve mâ melek”
“Emret Allah’ım, Senin hiçbir ortağın yoktur. Yalnız bir ortağın vardır ki, onun da bütün yetkilerinin de sahibi sensin.”


Bu, delilsiz bir iddiaydı. Bunu bize nakleden İbn Abbas diyor ki, onlar “Lebbeyk lâ şerîke lek = Emret Al-lah’ım, Senin hiçbir ortağın yoktur.” dediklerinde Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle derdi: “Yazıklar olsun; burada kesin, burada kesin ”.(Müslim, Hacc, 22, Hadis no 1185.)

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
Desen ki: ‘Gökten ve yerden size rızık veren kim? Ya da işitmenin ve gözlerin sahibi kim? Kimdir o diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran? Ya her işi düzenleyen kim?’ Onlar: ‘Allah’tır!’ diyeceklerdir. Deki; ‘O halde ona karşı gelmekten sakınmaz mısınız?’
İşte sizin gerçek Rabbiniz Allah budur. Hakkın ötesi sapıklık değildir de ya nedir? Nasıl da çevriliyorsunuz?” (Yunus 31-32)


Hamza’yı, Abdulkadir Geylânî’yi veya başkasını yardıma çağıranlarla zaman zaman şöyle konuşmalar yaparız:
- Onlar sizi tanıyor mu?
- Allah tanıtamaz mı?
- Onlar sizi duyabilirler mi?
- Allah duyuramaz mı?
- Onlar sizin konuştuğunuz dili bilirler mi?
- Allah öğretemez mi?
Peki onlar ölmemişler midir?
- Onlar ölmezler, desem okuduğun ayetlere göre bunun bir faydası yoktur.
- Demek Allah Teâlâ önce onlara dirilik verecek, sonra sizi ona tanıtacak, sesinizi duyuracak, dilinizi öğretecek ve sizi anlamasını sağlayacak; sonra da sizin lehinize aracılık yapmasına, kendine karşısında sizi savunmasına müsaade edecek. Size göre aynı anda on binlerce kişi onlara baş vurmakta ve yardım istemektedir. Bunların her birini anlaması ve sıraya koyması da gerekecektir. Bu, ancak hayal aleminde olabilir!


Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Allah’ın yakınından çağırdıklarınız da, sizin gibi kullardır. Eğer haklıysanız onları çağırın da size cevap versinler bakalım.

Onların yürüyecek ayakları mı var, yoksa tutacak elleri mi var, ya da görecek gözleri mi var, veya işitecek kulakları mı var? De ki: “Ortaklarınızı çağırın sonra bana tuzak kurun, hiç göz açtırmayın.”
“Çünkü benim velim Kitap’ı indiren Allah’tır. O, iyilere velilik eder.”

“Onun yakınından çağırdıklarınız kendilerine yardım edemezler ki size yardım etsinler.” (Araf 191-197)


images


FETHULLAH GÜLEN İTİKADİNDEKİ ARIZAYA ÖRNEK

Fethullah gülenle Amerikada 1 ay kitabından

Yazar : Ali Ünal Fethullah gülen hakkında röportaj yaptığı kitabından : sayfa 83 - 84 Nil yay. basım 2001
amerikada-bir-ay-fethullah-gulenle20101211102753.jpg


" Allaha iman , arz etmeye çalıştığım gibi , diğer iman esaslarına inanmayı da gerektirir. İman esaslarına göre , İslamın şartları füruuata girer . İslamın şartlarına göre , diğer ahkam furuata girer.
Bir örnek: Henüz başını örtmeyen bir kadın , bir müftüye gidip , "Ben başımı örtemiyorum ; hacca gitmek istiyorum, ne yapayım ? " diye sorar :
Müftü efendi , "boşuna yorulma ; başını kapamadıkça , haccın kabul olmaz " diye cevap verir.
Halbuki , Hac ayrı bir ibadettir , başın kapatılması ayrı bir emirdir. Birinin yapılmaması , diğerinin yapılmamasını gerektirmediği gibi , şartlarına riayet edilerek yapılan bir vazife , diğerinin kabulune mani olmaz. kaldı ki hac , İslamın beş şartlarındandır . Başı örtme ise , bu beş şart içinde olmayan bir emirdir . O kadın hacca gider , bir şartı yerine getirmemiş olur ve büyük ihtimal , bundan sonra da gönülden Allaha yönelir . Maalesef , bu hususlar yeterince idrak edilemediği için büyük hatalar yapılıyor .
Başı örtme emri , Efendimizin peygamberliğinin 18 veya 19 . yılında ve medine döneminde gelmiştir. O zamana kadar böyle bir emir yoktu ve müslüman kadınların başları kapalı değildi. İçki , üç merhaleli olarak yasaklanmıştı. Bedir ve uhud şehidlerinden belki çoğunun kursağında , şehid olduklarında içki vardı . Hatta , içki yasağı gelince , bazıları bu şehidlerin durumu ne olacak , kursaklarında içki ile gittiler diye endişeye düşünce , " Allah , o önce yaptıklarınızdan dolayı imanınızı , yani o zamanki amellerinizi , kazandıklarınızı zayi edecek değildir." ayetiyle onları rahatlattı. O dönemde , zihinler ve kalbler hazırlana tebliğ yapılmış ve ahkam vaz' edilmişti"


TENKİD :

Şimdi hakikatlere bir göz atalım . Nasılda çarpık ve fasit misallarla baş açıklığına delil getirmeye çalışmış görelim.


Evvela İslam alemi Hz. peygamberden , sahabeden , tabiinden , mezheb alimlerinden mücaddid ve müctehidlerinden hiç birisi bu güne kadar Allahın muhkem bir ayetine (tesettür hükmüne ) furuattır dememişlerdir.

Sonrada başını örtemden hacca gitmek isteyen bir bayanı akli olarak caizliğine hükmetmiş , müftüyü ve islam alemini terse yatırmıştır. Hiç başı açık hacı gördünüz mü ?
Delil olarak ta ne sunmuş ? : "Hac ayrı bir ibadet , baş örtmek ayrı bir emir." diyerek akli olarak haklı çıkmaya , bundan sonra baş açık hacca gitmeye çığır açacak bir kapı açmaya fetva vermiştir. Üstelik zan !! ile hareket ederek , yani hacdan geldikten sonra örtünebilir umuduyla buna fetva vermiştir !!
Evet gerçekten de her ikisi de ayrı hükümlerdir. Diğer ayrı farzların olduğu gibi ...

Nasıl ki namaz farzı bir hükümdür , Abdest ayrı bir emirdir . Namaz farzını yapabilmemiz için diğer bir farzı (abdesti ) yerine getirmeden namaz caiz olmazsa ; namaz geçerli olabilmesi için diğer emri de yani abdesti de yerine getirmemiz FARZdır. !!
Hacc Arafattır . Arafata çıplak çıkılmaz. Allah rasulunun tatbikatına karşı çıkılarak ben yaptım oldu mantığıyla dinde bidat yenilikler icat edilemez.
Bunun sağlam bir delil olmadığını çok iyi bilen zat , bu seferde sinsice tesettürün farziyetini ve önemini bozmaya , düşürmeye ve yıpratmaya çalışarak baş açıklığına yol bulmaya çalışmıştır.
"Tesettür emrinin peygamber efendimizin peygamberliğinin 18 veya 19. yılında Medine döneminde gelmiştir . O zaman kadar böyle bir emir yoktu ! " diyerek sonradan gelen farz ayetlerin iptal edilebileceğine , yapılmayabileceğine , çünkü bu ilk inen islamın şart emirlerden değil sonradan gelen farzlardandır manası yüklemiştir. Bu mantıkla hükümleri değerlendirirse yine geç inen ayetlerden zina , cuma , içki vs pekçok farzın iptali ve istismarı fetvalarına yol açmaktadır. Küfür rejimlerinin her kırbaç şaklatmasında bu emirlerinde geç inmesinden dolayı yeni fetvalar !! peydahlayacaktır. Tabi İslam aleminin teveccühüne!! mazhar olmaya devam edecektir
Uhud şehidlerinin kursaklarında içki olmasını da ve onların bir sorumluluğu olmadığını da kendinepayanda almaktadır.
Ama şunu çok iyi bilmektedir ki daha o zaman İçki haram kılınmamıştır !!

savaş bitmiş ve içki ayeti kesin haramlığıyeni inmiştir !! Bunun üzerine sahabeler sorduklarında , Allahın onlara daha emir (yasak) vermediği için veballerinin olmadığı açıklanmıştır . O andan itibaren de kimse içmemiştir.İçenlerde vebalde olmuşlar cezalandırılmışlar , helal diyenlerde KAFİR hükmünü almışlardır!!!
Bu hüküm geç inmiştir diye , Uhud şehidlerini kendilerine delil almamışlardır .
Allahın emri ilk insin son insin , ister kuranda o konuda 1 tane ayet olsun ister 500 ayet olsun aynı kuvvettedir .
(müslümanlar için )





FETHULLAH GÜLEN TAĞUTLARLA ANLAŞMADAN ÖNCE TESETTURSUZ OKLA GİDİLMEZ, BAŞÖRTÜSÜ OKUMAK İÇİN AÇILMAZ DİYORDU!!


[GULYARASI]7170[/GULYARASI]

daha sonra ise aldığı görevle Allahın emirlerini az bir pahaya satıp "başörtüsü teferruattır, başörtüsü için okul bırakılmaz, aç oku" Fetvasını ( sapkınlığını ) havlayacaktı!





gdjgdui6.gif



09-2.jpg

TARİH:10.09.1997 (28 ŞUBATTAN 7 AY SONRA) Yer : ABD
Fethullah Gülen, 11 Haziran 1997'de ABD'ye gittiği sırada, önemli bir Musevi örgütü olan ADL (Anti Defamation League) Başkanı Abraham Foxman ile New Jersey'de kaldığı evde görüştü. Bu görüşmeden sonra ADL başkanı Foxman, Kardinal John O'Conner ile Fethullah Gülen Hocaefendi'yi görüştürmek için Kardinal O'Conner'dan randevu aldı. Bunun üzerine 19 Eylül 1997 Cuma günü Fethullah Gülen Hocaefendi kardinal John O'Conner ile görüştü.


http://www.delikanforum.net/redirector.php?url=http%3A%2F%2Ftr.fgulen.com%2Fcontent%2Fview%2F3026%2F5%2F"]Fethullah Gülen Web Sitesi - 1997 Hayat Kronolojisi


TARİH:22 Ocak 2004 Yer: ABD
ADL(Anti-Defamation League's)Başkanı ABRAHAM FOXMAN ,Tayyip Erdoğana "CESARET MADALYASI" takdim ediyor ...




Fethullah Gülen cemaatinden Papaz Okuluna 2 Milyon Dolarlık bağış!!!

dolar-300x223.jpg
images
images


Sonunda bu da oldu! İlk kez Müslüman (!) bir cemaatten, Hristiyan misyonerler yetiştiren bir okula tarihi değerde bir para yardımı yapıldı. Dinlerarası diyalogun bir parçası mı bu bağış? Yoksa başka sebepler mi var? İşte çok ilginç haberin ayrıntıları!


TURKISH AMERICAN JOURNAL'IN HABERİ

Hartford Seminary'e (Papaz Okulu) müslüman bir cemaatten Modern İslam üzerine araştırma yapılması için $2 milyon dolarlık bir para bağışı yapıldı.
Hartford Seminary halkla ilişkiler müdürü David S. Barrett yaptığı açıklamada, "Hartford Seminary tarihinde ilk defa müslüman bir cemaatten bu kadar büyük bir bağış" aldıklarını söyledi. Alınan en büyük bağış ise 1997'de $6 milyon dolardı.
Perşembe günü Papaz Okulu (Seminary) tarafından basına yapılan açıklamada bu bağış; Fethullah Gülen cemaati adına Ali Bayram tarafından yapıldı. Ali Bayram "Bu para İslamın yanlış anlaşılmasını önlemek amacı ile Modern İslam Kürsü'sü kurulması için verildiğini" söyledi.
$2 Milyon Dolarlık bağış; İslami kurallara göre toplanan paralardan elde edildiğini yani kumar, alkollü içki ve sigara satışından elde edilmediğine dikkat çekildi.
Yeni kurulacak Modern Islam Kürsü'sü: McDonald Merkezinde faaliyet gösteren Hartford Seminary Papaz Okulunun İslam ve Hiristiyan-Müslüman İlişkileri Bölümü altında araştırma yapacaktır.
Seminary Papaz Okulu uzun yıllardan beri Gülen cemaati ile çalışmaktadır. Bu cemaat İslam adına şiddeti red etmekte ve bu cemaatin çok sayıda öğrencileri ve din adamları buradaki Papaz Okuluna gelip araştırma yapmaktadırlar. Gülen'nin takipçileri İslam'dan taviz vermeksizin modernizmi, diyaloğu, hoşgörüyü ve demokrasiyi savunmaktadırlar.

Hartford Seminary Papaz Okulu başkanı Heidi Hadsell'de "alınan $2 milyon dolarlık bağış; Modern İslam üzerine araştırma, eğitim yapmak ve elde edilen sonuçları günümüz dünyasına ilan etmektir" dedi.

Medyafaresi, Hayırlı Olsun!!! Fethullah Gülen cemaatinden Papaz Okuluna 2 Milyon Dolarlık bağış!!!



Haberin Orjini :



http://www.kenthaber.com/Haber/guncel/Normal/gulenden-papaz-okuluna-bagis/704363e0-0571-4a99-b41d-0468ee9c4885



GÜLEN CEMAATİNDEN HARTFORD SEMINARY PAPAZ OKULUNA $2 MİLYON DOLARLIK BAĞIŞ
10 Kasım 2006

Courant Staff Report
Hartford Seminary’e (Papaz-Misyoner Okulu) müslüman bir cemaatten Modern İslam üzerine araştırma yapılması için $2 milyon dolarlık bir para bağışı yapıldı.
Hartford Seminary halkla ilişkiler müdürü David S. Barrett yaptığı açıklamada, “Hartford Seminary tarihinde ilk defa müslüman bir cemaatten bu kadar büyük bir bağış” aldıklarını söyledi. Alınan en büyük bağış ise 1997’de $6 milyon dolardı.
Perşembe günü Papaz Okulu (Seminary) tarafından basına yapılan açıklamada bu bağış; Fethullah Gülen cemaati adına Ali Bayram tarafından yapıldı. Ali Bayram “Bu para İslamın yanlış anlaşılmasını önlemek amacı ile Modern İslam Kürsü’sü kurulması için verildiğini” söyledi.
$2 Milyon Dolarlık bağış; İslami kurallara göre toplanan paralardan elde edildiğini yani kumar, alkollü içki ve sigara satışından elde edilmediğine dikkat çekildi.
Yeni kurulacak Modern Islam Kürsü’sü: McDonald Merkezinde faaliyet gösteren Hartford Seminary Papaz Okulunun İslam ve Hiristiyan-Müslüman İlişkileri Bölümü altında araştırma yapacaktır.
Seminary Papaz Okulu uzun yıllardan beri Gülen cemaati ile çalışmaktadır. Bu cemaat İslam adına şiddeti red etmekte ve bu cemaatin çok sayıda öğrencileri ve din adamları buradaki Papaz Okuluna gelip araştırma yapmaktadırlar. Gülen’nin takipçileri İslam’dan taviz vermeksizin modernizmi, diyaloğu, hoşgörüyü ve demokrasiyi savunmaktadırlar.
Hartford Seminary Papaz Okulu başkanı Heidi Hadsell’de “alınan $2 milyon dolarlık bağış; Modern İslam üzerine araştırma, eğitim yapmak ve elde edilen sonuçları günümüz dünyasına ilan etmektir” dedi.


Gulen Cemaatinden papaz okuluna 2 milyon dolar bagis
---------------------------------------


İlgili Linkler

http://www.turkishamericanjournal.com/News/Papaz%20okuluna%202%20milyon%20dolar%20bagis%20ve%20kamuoyu.htm"]Papaz Okuluna 2 Mılyon Dolar Bağış ve Kamuoyu[/url]
Papaz Okuluna 2 mılyon dolar bagıs ve kamuoyu


http://www.turkishamericanjournal.com/News/papaz%20okulu%20belgeler.htm"]BELGELER:[/url]http://www.turkishamericanjournal.com/News/papaz%20okulu%20belgeler.htm"] Papaz Okulu'na 2 Milyon Dolarlık Bağış[/url]
Zamandan Papaz Okuluna bagis

http://www.turkishamericanjournal.com/News/Islamiyeti%20papazlardan.htm"]İslam’ı misyonerlerden öğreneceğiz/Kemal ÇAPRAZ[/url]
İslamiyeti papazlardan

http://www.turkishamericanjournal.com/News/Zamandan%20papaz%20okuluna%20bagis.htm"]ZAMAN Gazetesi'nden Papaz Okuluna Bağış...[/url]
Zamandan Papaz Okuluna bagis

http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=6026258&tarih=2006-11-17"]Bu yıl ki zekatlarınız papaz okuluna!/[/url]http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=6026258&tarih=2006-11-17"]Alperen Polat[/url]
YENİ MESAJ GAZETESİ İNTERNET SİTESİ

http://www.turkishamericanjournal.com/News/Gulenden_Papaz_Okuluna_Bagisin_Perde_Arkasi.htm"]GülenCemaatinden papaz Okuluna 2 Milyon Dolarlık Bağış Gerçeği[/url]
Zamandan Papaz Okuluna bagis
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
hatay5.jpg
kupur28.jpg
3935g7.jpg



MEDİNE VESİKASI ALDATMACASI

Her şeyden önce bu vesikanın, daha önce merkezî bir yönetime sahip bulunmayan Medine ahalisi için yepyeni bir sistem inşa ettiğini görüyoruz. Bu sistemde Hz. Peygamber (s.a.v) ve Müslümanlar "metbu" (tabi olunan), diğerleri ise "tabi" konumundadır.
Bu o kadar böyledir ki, –Muhammed Hamidullah'ın da vurguladığı gibi– bu vesika, Yahudi kabilelerini kesinlikle müstakil varlıklar olarak tayin ve tavsif etmemekte, aksine Müslüman Arap kabileleri ile müttefik olan Yahudi kabilelerinin birtakım hak ve sorumluluklarından söz etmektedir. Hatta Yahudiler'in özellikle siyasî bağımsızlıklarını kısıtlamıştır. Dolayısıyla Yahudiler'in bu vesikada, Müslümanlar'la eşit konumda olduğunu söylemenin imkânsız olduğu açıktır…
Bütün bunlar bir yana, Yahudiler'in, mezkûr vesikanın iki maddesinde geçen "Allah'ın Rasulü Muhammed" (s.a.v) tabirini kabul etmiş olmaları dahi bu vesikanın diyalog faaliyetlerinin meşruiyetine delil olarak kullanılmasının "akla ziyan" bir iş olduğunu ortaya koymaya yeterlidir!
Yine bu meyanda mezkûr vesikada zikredilen kimseler arasında vuku bulabilecek bütün anlaşmazlıklarda veya öldürme hadiselerinde konunun "Allah'a ve Rasulü'ne götürülmesi"nin hükme bağlanmış olması, altı çizilmesi gereken hususlar arasında bulunmaktadır.
Bugüne kadar izlediği seyir ve katılımcı tarafların konumları itibariyle dinlerarası diyalog faaliyetlerinde bu vesikanın muhtevasıyla refere edilebilecek herhangi bir husus var mıdır?
Öyle görünüyor ki, diyalog faaliyetlerinin Medine vesikasına dayandırılması çabası, bu vesikada Yahudiler'in dinî hayatlarına karışılmayacağının hükme bağlanmış olmasından kaynaklanıyor.
Tarih boyunca İslam devletlerinin tebaası durumunda bulunan Gayrimüslimler'in dinlerine ve kimliklerine dokunulmamış olması da aynı maksatla öne sürülen hususlar arasında bulunuyor.
Ancak yukarıda da söylediğim gibi burada İslam'ın, "tabi (Gayrimüslimler) ile metbu (Müslümanlar)" arasındaki ilişkiyi düzenleyen hükümleri bahis konusudur. Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin yürütüldüğü konjonktür için ise (reel durumda Müslümanlar'ın metbuiyetinden söz edilemeyeceğine göre) iki şıktan biri geçerlidir: Ya esasen böyle bir "tabi-metbu ilişkisi" yoktur veya bu ilişki bugün için tersinden yürümektedir; yani Müslümanlar tabi, Gayrimüslimler metbu durumundadır.
Bu şıklardan hangisini kabul ederseniz edin, dinlerarası diyalog faaliyetlerinin taraflarının şu anki konumları Medine vesikasındaki durumu yansıtmaktan uzaktır. Şu halde bu vesika da diyalog faaliyetlerine dayanak teşkil etmeye elverişli olmamalıdır…
Bu vesika sonrasında Medine Yahudileri ile Müslümanlar arasındaki ilişkinin nasıl bir seyir izlediği ise ehlinin malumudur…
Hasılı, Dinlerarası diyalog faaliyetlerini yürütenlerin, yaptıkları işin meşruiyetini (hatta "zaruretini"!) isbatlamak amacıyla ortaya attıkları sözümona "delil"lerin, maksadı hasıl etmekten uzak olduğu açıktır.

arsivimage.aspx
86D9B0A5CDDC3042B53356BDb.jpg
bakara120ly0.jpg
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Yaşar Nuri'ye göre TÜRBAN rahibe giysisi

Nun-%20rahibe%201001-1b.jpg

'Türban rahibe kıyafeti, islamla ilgisi yok'
Halkın Yükselişi Partisi lideri ve ilahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk'ten türban konusunda çok tartışılacak sözler. Öztürk, Türbanı St.Paul'un rahibe kıyafeti olarak niteledi...
79625.jpg


Yaşar Nuri Öztürk, 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde CHP’nin vitrinindeki isimlerden biriydi. Milletvekili seçildikten 1,5 yıl sonra Öztürk’ün partisiyle ipleri koptu. Şimdi Halkın Yükselişi Partisi’yle siyaset kulvarındaki yarışa ’devam’eden Yaşar Nuri Öztürk, partilerin vitrin yarışını şöyle yorumluyor:

“Bugüne kadar ALLAH’ın adını duyunca küfredenler dincilerle kol kola. Sosyal adalet deyince kusmamak için kendini zor tutanlar ise sol partilerde.” “Siz de bir zamanlar CHP’nin vitrinindeydiniz, Baykal’a toz kondurmuyordunuz” sorusuna yanıtı ise şöyle:

“Benim geçmişim, düşüncelerim CHP’yle tezat oluşturmuyordu ki. CHP’nin yeni vitrin ismi. İlhan Kesici... Nam-ı diğer Kemal Derviş. CHP niçin bu ismi kadrosuna kattı? ABD’yi ürkütmemek için. ’Benden çekinmeyin, sizin ve IMF’nin suyundan gideceğim mesajı vermek için.’ Evet Deniz Baykal temiz ve dürüst bir siyasetçi. Talana, soyguna adı karışmamış bir lider. Birikimi yüksek, zeki... Ama siyaset üslubu zayıf. İnsan tanımada zaafları var. Ayrıca tembel.”


images


Türban dedikleri rahibe giysisi


Yaşar Nuri Hoca’nın AKP’ye de söyleyecekleri var elbette: “AKP Türkiye’yi hıristiyanlaştırıyor. Bunun günahını kıldıkları namazla da ödeyemezler. Türban türban diye Türkiye’yi geriyorlar. Türban dediğin ne? St. Paul’ün kiliseye soktuğu rahibe kıyafeti. Müslüman Türk kadının giydiği başörtüsü ise başka bir şey. İşte biz sapla samanı ayırmak için iktidara talibiz.”

'Türban rahibe kıyafeti, islamla ilgisi yok' | MORAL HABER
Yaşar Nuri'ye göre TÜRBAN - SAMANYOLUHABER




`CHP`nin oylarının yüzde 10`u benim`

Halkın Yükseliş Partisi (HYP) Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk, 3 Kasım seçimlerinde CHP`nin aldığı yüzde 19 oyla ilgili ilginç bir iddiada bulundu

LNXHU2q.jpg

Yaşar Nuri ve karısı



tumgazeteler


TAĞUTİ REJİMLERE YALTAKLANMADA DAHA BAŞKA SAPIK FİKİRLERİ :


1- Ebrehe'nin ordusunu helak eden siccin taşları, veba mikroplarıdır. (s. 45)

2- Mirac ruhani bir olaydır. (s. 58 )

3- Ayın ikiye ayrılma mucizesi, fiili değildir. Resulullah, böyle görüntü meydana getirdi. (s. 90)

4- Kur'anda kadere iman diye bir şey yoktur. (s. 93,95)

5- Davud Peygamber günah işlemiştir. Peygamberler günahtan beri değildir. (s. 101)

6- Kur'anı anlamadan okumak hatim sayılmaz. (s. 102)

7- Yolculukta bakımsız mescitlerde namaz kılmamalı, namazları cem etmelidir. (s. 104)

8- Cennette ALLAH görülmeyecektir. (s. 108)

9- Hazret-i Peygamber, ümmî değildi. (s. 110,334)

10- Cihazdan dinlemekle hatim olur. (s. 117)

11- Ölüler için Kur'an okunmaz. (s. 118-317)

12- Camilerdeki Muhammed v.s.nin ismi yazılı tablolar tevhid inancına ters düşer. (s. 120)

13- Resulullah, tek bir hadisin bile yazılmasına izin vermemiştir. (s. 127)

14- Hazret-i İbrahimin babası putperest idi. (s. 55)

15- Kur'anın hiçbir âyeti nesh edilmemiştir. (s. 157)

16- İslamiyette tenasüh (reenkarnasyon) vardır. (s. 161,249,257,283,312,320)

17- Kur'ana abdestsiz, gusülsüz el sürülür ve okunur. (s. 162,163,288)

18- Hazret-i Musa, günah işlemiştir. Bir kıbtiyi öldürmüştür. (s. 165)

19- Namazda her millet kendi lisanı ile okuyabilir. (s. 295)

20- ALLAHa ve ahirete inanan ve barışa yönelik hizmetler sergileyen herkes, ister yahudi, ister hıristiyan olsun cennete girecektir. (s. 367,493,511)

21- Namaz kılarken kıbleye yönelme şartı yoktur. (s. 580)

22- Mezhebi dörtte sınırlamak, İslama yapılabilecek en büyük kötülüktür. (s. 399)

23- Oruç kefareti diye bir şey yoktur. (s. 415)

24- Dinden dönen, mürted olan öldürülmez. (s. 424)

25- Müslüman kadın, kitap ehli kâfirlerle evlenebilir. (s. 425)

26- Kadın hayz halinde, namaz kılar, oruç tutar, Kur'an okur, tavaf eder. (s. 429)

27- Şahitlikte iki kadının bir erkeğe eşitliği yanlıştır. (s. 453,452)

28- Kadınlara da cuma namazı farzdır. Cuma namazı iki rekattır, diğerleri bid’attir. (s. 515)


29- Eskiden, köle kadınlardan ayırt edilmesi için, hür kadınlar örtünürdü. Bugün için böyle bir şeye ihtiyaç olmadığı için, kadınların örtünmesi farz değildir. (s. 529, 615)


Habervaktim Videogaleri
Habervaktim Videogaleri



------------------------------------------



Yaşar Nuri Öztürk: Fatih de çok şarap içerdi

63067.jpg
yasar-nuri-ozturk-ve-esi-canan-ozturk.jpg

Yaşar Nuri Öztürk ve Eşi Canan Öztürk




04 Kasım 2008 07:54
İlahiyatçı Profesör Yaşar Nuri Öztürk, Mustafa filmini eleştirirken Atatürk'ü savunmak amacıyla Fatih Sultan Mehmet'in de şarap içtiğini söyledi

Yaşar Nuri Öztürk, Ceviz Kabuğu programında Mustafa filmini sert bir dille eleştirdi. Sık sık polemikler doğuran konuşmalara imza atan Yaşar Nuri Öztürk bu kez de Osmanlı'nın efsane padişahı Fatih Sultan Mehmet'in şarap içtiğini söyledi.
Hulki Cevizoğlu’nun Ceviz Kabuğu programına katılan Yaşar Nuri Öztürk, ‘Mustafa’yı “Atatürk’ü önce sıradanlaştırmak, sonra da dışlamak için yapılmış bir film” olarak değerlendirdi. Öztürk, “Bana göre bu film Atatürk’ü aleladeleştirmek için yapılmış. Aleladeleşirse etkisizleşir. Bu, Atatürk’e pusu kuranların oyunudur. Mustafa Kemal, Süleymaniye camisine haç takmalarına engel oldu. Hala Mustafa Kemal’in rakısı ile uğraşmaları ayıptır. Fatih Sultan Mehmet çok şarap içerdi. Şimdi onu kaç fıçı ile çağ açtı diye mi değerlendirmeli?” dedi.
(Vatan)

Yaşar Nuri Öztürk: Fatih de çok şarap içerdi haberi GÜNCEL haberleri haberiHaber7 haber7.com - Güncel Haberler, Son dakika haberleri - Bu noktada haber var


Yaşar Nuri Öztürk: Fatih de çok şarap içerdi GÜNCEL haberler haberleri haberi haber- Haber7 haber7.com - Güncel Haberler, Son dakika haberleri - Bu noktada haber var



-----------------------------------------------





Yaşar Nuri'nin eşinden inanılmaz iddia!

272x204xnuri.jpg.pagespeed.ic.BTv7ETaHe0.jpg
230320090427063242426_33.jpg


HYP Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk'ün kendisini eski danışmanı Şahane Sultan Müftüoğlu ile aldattığını iddia eden 18 yıllık eşi Canan Öztürk, şok iddialarına devam ediyor.

D8D3699D7DC87044AA7E1EC3r.jpg


Hoca beni iki eşli bir hayata alıştırmak istedi

Öztürk, bu olayın siyasi bir komplo olduğunu düşündüğü için sabrettiğini söylüyor..

Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı, İlahiyat Profesörü Yaşar Nuri Öztürk'ün eşi Canan Öztürk'le evliliklerinde yaşadığını iddia ettiği ihanetin ayrıntılarını konuşmak, benim için çok zor oldu. Çünkü dile getirilen iddiaların 18 yıllık evli ve kamuoyunun gözü önünde saygınlığı olan iki kişi arasında yaşandığını, özel hayatlarına kimsenin giremeyeceğini düşünüyordum. Ta ki Yaşar Nuri Öztürk'ün eski danışmanı Şahane Sultan Müftüoğlu'nu bir televizyon programında canlı yayında dinlediğim geceye kadar... Müftüoğlu, bu olayların hepsinin yalan olduğunu, Canan Öztürk hakkında hakaret davaları açtığını anlattıktan bir gün sonra da bu kez Canan Hanım, Ankara'da bir basın toplantısıyla elindeki bütün kanıtları, telefon mesajlarını gösterdi. Biz de olay bu kadar ortaya çıktıktan sonra kafalarda oluşan soru işaretlerine yanıt bulmak istedik. Canan Öztürk, "Yüce yargının hakkaniyetine inanıyorum," diyerek, bütün sorularımı yanıtladı.


- "Canan Öztürk, neden eşini üç yıl önce Ankara'daki evlerinde danışmanıyla bulduğu gün, onuruyla terk etmedi?" sorusuna, "Hillary Clinton da bunu yaşadı, ama eşini terk etmedi. Bu siyasi bir komplo," yanıtını verdiniz. Gerçekten bu olayın Monica Lewinsky-Bill Clinton arasında yaşananlarla benzerlik taşıdığını mı düşünüyorsunuz?
- Evet, ben başında komplo olduğunu düşünüyordum. Çünkü eşim bu olaydan sonra bana "Zaman içinde danışmanlığını bitireceğim,'' diye söz verdi, ama bitiremedi, "Şu anda bitirirsem de başıma başka sıkıntılar açılır," dedi.

- 24 Kasım 2006'da Ankara'daki evinize gittiğinizde neler gördünüz?
- 24 Kasım'da oğlum ABD'ye dönüyordu, onu havaalanında uğurladık. Ben de Ankara'ya gittim. Eşim aradı "Hakan'ı uğurladın mı?" dedi. "Evet, ben eve gidiyorum," dedim. O benim İstanbul'daki eve gittiğimi sandı. Halbuki ben Ankara'ya gittim. Oğlum ve Nusret Sevenoğlu bana, "Lütfen anahtarınızı kullanmayın, çok farklı bir şeyle karşılaşabilirsiniz. Siz zili çalın, girin," dedi. Ben de dediklerini tuttum. Eşime telefon edip, "Ben geldim, kapıyı aç lütfen," dedim. Kapı maalesef 10 dakika sonra açıldı. Eşimin kıyafeti düzgün değildi. O sırada banyodan kilit sesi geldi. Banyoya gidip, "Çıkın dışarıya," dedim. Bu hanım, saçı başı ıslak, üstünde göğüs dekoltesi açık çıktı. İçinde hiçbir çamaşır olmadığını gördüm. Altında bir tayt ve ayakları çıplaktı. İtiştik, kendisini evden dışarıya çıkardım. Yatak odasına koştum, ortalık karışmış. Eşimin başucunda Carmen pozu dediği, sırtı açık, daha küçük yaşlarına ait bir resim duruyordu.

- İlişkiniz, o olaydan sonra hiçbir şey olmamış gibi devam etti mi?
- Hayır, her şey koptu. İstanbul'a geliyor, yarım gün sonra kafasını topluyor, eski Yaşar Nuri oluyordu. Bana "Sıkma canını, bunlar geçer," diyordu. Şimdi bana "Niye o tarihte ayrılmadın?" diye soruyorlar. Niye ayrılayım? 18 yılı bir kadın için birdenbire kaldırıp atabilir misiniz? 16 yaşında bir çocuğunuz var.

- Eşinizle Şahane Hanım'ı Ankara'daki evinizde bulunca, niye babasını aradınız? Olayı anlattığınızda ilk yorumu ne oldu?
- "Kızınızın sırtı yarı açık Carmen pozu dediği fotoğrafının eşimin yatak odasında ne işi var,'' diye sordum, adam önce güldü, sonra "Orası ev mi, ofis mi?" dedi. O sırada diğer kızının "Babacığım önemli değil, sırtı açık resmiymiş," dediğini duydum. Bir danışmanın, bir genel başkanın yatak odasına resmini koyması ona önemli gelmedi. Telefonu kapattım zaten, daha fazla konuşamadım. Bana böyle cevap veren bir babayla daha ne konuşabilirdim? Eşime, "Bu siyasi bir komplo," dedim. Hoca da o sırada bana "O aileye her şeyi anlatma," diye işaret yaparak, başka detayları anlatmamam için beni durdurdu.

- Siyasi bir komplo olduğunu ispatlayabilir misiniz?
- Ben bunları asla ispat edemem. Ben öyle hissediyorum. Yanlışlıklar var. Bir babanın böyle cevap vermemesi lazım. Ev değil de ofis olsa bir şey değişecek mi?

- Şahane Hanım'ın yatak odanızda bulduğunuz fotoğrafı ne oldu?
- Hoca çerçeveyi o akşam kırdı.

- Sonra ne yaptınız?
- Bilgisayara girip, başka fotoğraflarını da yüklediğini gördüm. Niye yüklüyor? Daha önceki danışmanlarının fotoğrafını niye yüklemedi?

- Şahane Hanım, kendisine ait el yazısıyla yazıldığını iddia ederek basına gösterdiğiniz bazı kağıtların kesinlikle ona ait olmadığını, bunların şarkı sözleri olduğunu, ne gibi bir sakıncası olabileceğini söylüyor.
- Bu kadın "Ben tertemiz ideallerle siyasete girdim, Milli Mücadele uğrunda savaşıyorum," diyor. Ankara'daki evimizde eşimin masasının üstünde Göksal Küçükali ile Emin Şirin'in yazışmalarının bir kopyasını gördüm, hocaya göndermişler, üzerinde de bu hanımın el yazısıyla "Ege i... bölgedir," yazıyor. Ayrıca şarkı sözüyse, senin hala benim evimde, Temmuz 2008'de ne işin var? Ve eşim bana sürekli "Burada yok, yurtdışında," diyordu. Ayrıca bence o kadar pervasız ki çalıştığı resmi kurum, İngiliz Büyükelçiliği'ne ait bir kağıdın üzerindeki "Ne istersen söyle, ama sevdama dil uzatma," yazan aşk notunu da evimde buldum.

- O kağıtlardaki el yazılarının Şahane Hanım'a ait olduğunu nasıl kanıtlayacaksınız?
- Partiye başvuru kağıdındaki el yazısıyla karşılaştırsınlar, anlaşılır.

- Sizin 18 yıllık evliliğinizi, hayat arkadaşlığınızı bitirme noktasına getiren sadece bu el yazısıyla yazılan notlar mı oldu?
- Hayır, ama bunların nasıl bir oyun olduğunu göstermek açısından önemli. Benim evliliğim çok büyük bir yara aldı, boşanmaya kadar gitti. Manevi olarak çok büyük zarar aldım. Ama bu arada binlerce HYP'linin emeği de harcandı.

- Bir TV programında canlı yayına çıkan Şahane Hanım, "24 Kasım 2006 günü siz eğer Yaşar Nuri Öztürk'ün Ankara'daki evinde olduğunuzu reddediyorsanız, o tarihte neredeydiniz?" sorusunu, "O gün MYK toplantısındaydım," diye yanıtladı. MYK, 25 Kasım'da değil miydi? Şahane Hanım gelmiş miydi?
- Evet, olay 24 Kasım'da, MYK 25 Kasım'daydı. Zaten MYK'ya gelemedi.

- Şahane Hanım'ı bu olaydan sonra parti içinde hiç gördünüz mü?
- Çok zorunlu gittiğim MYK toplantılarında uzaktan gördüm.

- Diğer partililerle bu sorununuzu paylaştınız mı? Onlar size destek oldu mu?
- Evet, eşim bir yandan, onlar bir yandan, "Bu parti seçime girme hakkını bir alsın, ondan sonra gerekeni yapacağız," dediler.

- Şahane Hanım partiye girmek için internetten başvurmuş, onu siz almışsınız. Hocayla siz mi tanıştırdınız?
- Hayır, hoca 24-26 Haziran 2006 arasında parti çalışmaları için Antalya'ya gittiğinde tanışmışlar. Hatta eşim ajandasına o gün "Zangoçla tanışma," yazmış. Antalya'da partiye girmek istediğini söyleyerek el yazısıyla formu doldurmuş. İnternet sitemizin başvuru bölümüne göndermiş. Sitenin başında da ben olduğum için kendisini aramışım. Ben hatırlamıyorum ama "Ne kadar güzel, senin gibi genç, eğitimli biri partimize katıldı," diye memnuniyetimi belirtmişim. Demek ki ben onun iddia ettiği gibi gençlere saldırmıyorum. Sonra MYK'ya alındı.

DNA testi yaptırabiliriz

- Kadınsı bir içgüdü mü şüpheleriniz?

- Her evli kadın bunu hisseder. Bir süre sonra "Sen artık Ankara'ya gelme, niye masraf yapacaksın?" diye beni uzak tutmaya başladı.

- Şahane Hanım olayından daha önce de eşinizden hiç kuşku duydunuz mu?
- O geçmiş şeylere şimdi girmek istemiyorum. Olabilir, ortam müsait olabilir.

- Ankara'daki evinizde bulduğunuz iç çamaşırı, toka, ceket gibi eşyaların ona ait olduğunu nasıl kanıtlatacaksınız?
- DNA testine kadar yaptırabiliriz.

- Şahane Hanım aleyhinizdeki manevi tazminat davalarını yeni mi açtı?
- Evet, yeni açıldı. Niye altı ay beklediler? Niye geçen yıl Akşam gazetesinde haberin ilk çıktığı günün ertesinde açılmadı.

- Bu kadar gizlenen olay, geçen yıl ağustos ayında basına nasıl yansıdı?
- 5 Temmuz'da Şahane Sultan'ın bana gönderdiği bir mesajdan sonra o mesajı Önder Günay ve Ahmet Kopuz'a gönderdim. "Partinin asıl meselesi budur," dedim. Bu mesaj basına gitmiş. Sonra beni gazeteden arayıp sordular, anlattım. Daha önce hiçbir şekilde açıklamadım. Hatta 5 Temmuz 2008'de "Ne istersen söyle ama, sevdama dil uzatma," şeklindeki notla beraber özel eşyalarını evde bulduktan sonra çok kötü oldum, "Basını çağıracağım," dedim. Hoca bana şöyle bir mesaj yolladı: "Bugüne kadar olan hiçbir şey sana sevgimde kırılma yaratmadı. Seni içtenlikle sevmeye devam ettim. Ama son birkaç saatlik tavrın ve sözlerin içimdeki sevgiyi yıkacak sarsıntılara yol açtı. Seni uyarıyorum. Sana olan hiç sarsılmamış sevgimi sarsma. Seni sevmeye devam edeceğim."

- Aranızdaki bu sorunları ABD'deki oğlunuzun Yaşar Bey'e olan 400 bin dolarlık borcunu ödemek istemediğiniz için gündeme getirdiği iddialarına ne diyorsunuz?
- Bu parayı hoca, oğluma çalıştırması için yıllar önce vermişti, oğlum da faizlerini gönderiyordu. Bu ikisinin arasında bir durum.

- Bu psikolojik baskıya nasıl sabrettiniz?
- Bir süre sonra şunu hissetmeye başladım; sanki biraz daha zorlayalım, dayanamaz, çeker, gider diye düşündüler. Bu mesajlar beni bunaltma mesajları. 2008'in kasım ayında Şahane Sultan'ın "Sen hala ne yüzle o evde oturuyorsun," diye bir mesajı var.
Yaşar Nuri Bey yaşını küçültüyor


- Eşinizin andropoz döneminden geçtiğini, bunların biteceğini düşündünüz mü hiç?
- Aynen öyle. Eşime bunu sürekli söyledim, "Sen travma geçiriyorsun, bunu atlatacaksın," dedim. Koskoca Yaşar Nuri Öztürk, bugün televizyona çıkıyor ve "Ben 57 yaşındayım," diyor. Hoca 1945 doğumludur, gidin bakın bütün kitaplarına 1945 yazar, ama nüfus kağıtlarında 1951 yazar. Milletvekili olduktan sonra kitaplarla nüfus kağıdının farklı olmaması için "Ben 1951 doğumluyum" demeye başladı. Eş, dost arasında espri konusu oluyordu, "Bir küçültüyor, bir büyültüyor," diye.

- Ya aşksa aralarındaki gerçekten?
- Valla ben onu bilemem, ben eşime, "Ben düzenimi bozmam, bana karışma, ben de sana bir şey sormayacağım, ne istersen yap," dedim. Beni sevdiğini söylüyordu. Televizyon programlarına çıktıktan sonra önce beni arayıp "Canoş nasıl buldun?" diye sorardı. Sonra yanındakilerden duydum, benden sonra da onu arayıp "Karadutum söyle bakalım nasıl buldun?" dermiş.

- Size bu olaylara rağmen hala Canoş mu diyordu Yaşar Bey?
- Beni bir çeşit iki eşliliğe alıştırmaya çalışıyordu, işin özeti budur. "Zaten Ankara'da herkesin iki üç eşi var, sen bana karışma," diyordu.

- Eşiniz İstanbul'daki evde yatarken, kendisini odaya kilitlediğini açıkladı. Niye kilitliyordu sizce?
- Şahane Hanım'la daha rahat konuşabilmek için... Bundan daha güzel bir neden olabilir mi? İstediği yere gidebilir, ben onun nerede olduğunu bilemem. Mesela Kurban Bayramı'nda İzmir'e diye gitti, bu sürede kendisine ulaşamadık. Sonra hesap ekstrelerinden ayın 12-13'ünde Antalya Talya Oteli'nde kaldığını öğrendik.

- Yaşar Nuri Bey'le tanıştığınızda henüz evliymiş, "Yuva yıkanın yuvası yıkılırmış," sözünü doğrulayan bir olay olabileceğini düşünüyor musunuz şimdi bu yaşadıklarınızın?
- Hayır, kesinlikle. Biz hocayla tanıştığımızda eşiyle boşanma davası açılmıştı, başka kadınlarla da ilişkisi vardı. Benimle ilişkiye girmek istediğinde de "Ben ancak evlenirsem, ilişkiye girerim," şartını getirmiştim.

-Yaşar Nuri Bey, evinize girmenizi engelleyen bir mahkeme kararı çıkarttı mı gerçekten?
Evet, geçtiğimiz perşembe günü Ankara'ya gittiğimde yapmış. Evime giremiyorum, arkadaşımda kalıyorum. Avukatım pazartesi günü hemen itiraz edecek.

- Olayların nasıl sonuçlanacağını düşünüyorsunuz?
- Maneviyatı yüksek bir kişiyim. Yüce yargının hakkaniyetine güveniyorum. Hiçbir korkum yok. Bugüne kadar kendimi arka plana atmam birilerinin nefsini azdırmış. Ben bu işi şu ya da bu şekilde temizleyeceğim. Çirkin süreç geçecek, benim için şu anda önemli olan işim. Çok yoğun çalışıyorum. Bu son röportajım, bundan sonra bir daha hiç konuşmayacağım.

- Biz sizi eğitmen yanınızla tanıdık. Siyasette ne işiniz vardı?
- Ben girmek istemedim, beni partiye sokan eşimdir. Parti kurulurken birçok büyük ismin kapısı çalındı, bunlardan ciddi cevap veren olmadı. Hepsi hocaya "Sen kendi kulvarında kal. Siyasete girme," dedi. O zaman partiyi halkla kurmaya karar verildi. Hoca, yüzde 30 kadın oranıyla kurmak istiyordu. Bana "Sen kurucu üye listesini tamamla. Kadın oranımız da yükselir," dedi. Ayrıca ABD'de yaşayan oğlum Hakan'ın da kurucu üyemiz olmasını istedi. Biz bunları kişisel gelirlerimizden ödeyerek partiye girdik. Erkeklerden 10, kadınlardan sekiz milyar alınıyordu.

- Şahane Sultan'ın Antalya'dan birinci sırada milletvekili adaylığını istemediğiniz doğru mu?
- Asla, yemin ediyorum size yalan. Hoca, 2007 seçimine yakın, 13 Mayıs 2007 Kurultayı'nda kadınları yüreklendirmem için konuşma yapmamı istedi ve "Birinci sıraya Hayri Domaniç'i koyacağız, ama saha çalışması mümkün olmadığı için sen bölgeyi idare edeceksin, seni de ikinci sıraya koyalım," dedi. Ama o arada ne olduysa, listenin verileceği günden bir gün önce bir MYK üyesi aradı, "Hoca seni üçüncü sıraya attı, çünkü Mustafa Fahri Ağaoğlu'nun ikinci sıraya alınmasını istedi," dedi. Oysa bu beyin partimizle hiçbir ilgisi yoktu. Ben de "Tabii ne önemi var," dedim. Benim üçüncü sıraya atılmamla diğer üyelerin sırası kayınca, çektiler paralarını. Burada oyun şuydu; "Seni üçüncüye attık, sen çek git." Ben o birinci bölge için iki bankadan kredi aldım, bugün tehditle suçladığı oğlum bana destek oldu. Herkes çekilince olay benim üzerine yıkıldı, ben de istifa etmedim.

- Şahane Hanım İngiltere'de siyaset bilimi eğitimi almış, Cenevre'de de bir yıl çalışmış. Hiç siyaset tecrübesi yokken eşiniz, kendisine hangi özelliklerinden dolayı danışman olarak güvendi?
- Hoca, tezlerini gördükten sonra onu MYK'ya aldı. Partiye girdikten sonra Yaşar Nuri Bey'in ilk evliliğinden olan oğlu Mustafa Tahir Öztürk ile arkadaşlık kurmuşlar. Bir gün hoca ile oğlu arasında şöyle bir konuşma oldu: "Baba sen çok methediyorsun, Türkiye'de siyaset yapacak, genç bir kız diyorsun ama ben biraz yokladım, Mustafa Sarıgül'ü bile tanımıyor," dedi.

- Yaşar Bey bu uyarıyı dikkate aldı mı?
- Hocada bu kadınla ilgili garip bir koruma başladı. O kadın, sonra Mustafa Tahir'i siyasi bağlantısı olan bir düğüne götürmüş, o da bu ortamdan çok rahatsız olmuş. Babasına, "Hemen bu kadını çevrenizden uzaklaştırın," dedi, aralarında kavga çıktı.

- Nasıl bir düğün ortamı bu?
- Onu mahkemede açıklayacağım.

- İlk ne zaman şüphelendiniz?
- Ağustos sonu, Nusret Sevenoğlu'nun yazlığına gittik. Hocanın elinden cep telefonu düşmüyor, sürekli mesajlaşıyor. Nusret Bey bile "Abla hoca niye bu kadar mesajlaşıyor," diye merak etti.

- Siz eşinize, bu mesajların nedenini sorduğunuzda ne diyordu?
- Ben "Ne oluyor hocam, niye mesaj çekiyorsun?" diye sordum, "Danışmana parası gitmesin diye mesaj geçmesini söyledim," dedi. Bundan önce İrem Hanım vardı danışmanı olarak, pırıl pırıl çok güzel bir kız. Niye onunla mesajlaşmıyordu?

- Bu mesajların Şahane Hanım'dan geldiğini nasıl kanıtlayacaksınız?
- Hepsi elimizde. Dokuz, 10 telefonu var. Takip edildikçe telefonu değiştiriyor. Bu hocanın telefonu. Milletvekilliği 22 Temmuz 2007'de düştü, Şahane Hanım'ın danışmanlığı da 23 Temmuz'da düştü. Ama bu telefon eylül ayında, Şahane Hanım'ın adına alınmış, Ankara'daki evimin adresine. Koskoca adam bana "Hayal ürünü bunlar," diyor. Hadi fotoğrafları Facebook'tan aldım, bunu da Telekom'dan mı aldım? "Bana ait değil," dediği telefon numarasıyla annesine de mesaj göndermiş. Elimizde bu da var.

- Bunca yıl eşinizin bu ilgisinin geçici bir tutku olduğunu mu düşündünüz?
- Ben bu durumu gerçekten çok hastalıklı olarak kabul ettim eşim açısından ve izlemeye aldım. Sonra balkon kenarlarında, bahçede konuşmalar başladı.
Sabah-Pazar
CC10F78A1C2AA748BF88D57Ar.jpg

http://www.sabah.com.tr/pz/haber,B50DC8DFA1584CD9ABC99ECCA12153B4.html



Yaşar Nuri'nin eşinden inanılmaz iddia! - En Doğru ve Güncel Haber
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Zekeriya Beyaz: "Porno, oral seks oruç bozmaz"

11407.jpg


İlahiyatçı Zekeriya Beyaz'ın son açıklamaları bazı çevreleri oldukça kızdıracak. Haftalık degisinde yayımlanan ropörtajında Beyaz, oruçluyken seks yapmaktan tutun da, Oral seksin orucu bozup bozmadığına kadar bir çok enteresan durumla ilgili şok açıklamalar yaptı. İşte Zekeriya Beyaz'ın açıklamaları:


Ramazan ayında cinsi ilişkiye girmeye bir sınırlama gelir mi?

Oruç saatleri içerisinde cinsel ilişki haramdır. Oruç saatleri sahurdan sonra başlar, güneş batıncaya kadar devam eder. Oruç saatlerinden sonra serbestin

Orucunu, eşiyle cinsel ilişkiye girerek açmak isteyen bir kişi günaha girer mi?

Günah olmaz, sevap olur. Eşle cinsel ilişkiye girmek her zaman sevaptır. Bu Ramazan olsun, olmasın böyledir. Ama tabii zorlamadan karşılıklı sevgiyle öpüşmek, iki tarafın da gönüllü olarak sevişmesi gerekir. Karşılıklı sevgi ve huzurla öpüşmek, sevişmek, birbirlerinin dudağını öpmek, emmek hepsi sevaptır.

Cinsel ilişkiye girmek sevap mı?

Şöyle bir yanlışlık var: Zina ne demek? Bir; tevacüz. İki; başkasının karısını kızını ayartıp o türlü şeylere girmek. Onun dışında bu yasak öyle bir abartılmış ki, eşinizle yaşadığınız normal cinsel ilişki bile gölge altına giriyor. Sanki bir suç, günah gibi algılanmaya başlanmış. Bir insan zina yapıp ne kadar günah kazanırsa, eşiyle ilişkiye girdiğinde o kadar sevap kazanır. Cinsellik konusunu konuşmak dahi insanlara haz verir.


Oruç cinsel ilişkiyle açılabilir mi?

Orucu açmak, "oruca son vermek" demektir. Oruç herhangi birşeyle açılabilir. Hurmayla da, çorbayla da, cinsel ilişkiyle de orucuna son verebilirsin. Ama bir kişi kalkar da böyle bir şey yaparsa, oruca zarar verir mi? Vermez. Ama bu tabii bir sünnet değildir. "Sünnet peygamberin yaptığı şeyleri yaparsanız sevaptır. Yapmazsanız günahı yok" demektir.

"Yanaktan da, dudaktan da öpüşülebilir"

"Oruç tutan kişi cinsel ilişkiyi iftardan itibaren yaşayabilir" mi diyorsunuz?

Eşler iftardan itibaren ezan okunup tanyeli ağanneaya kadar, yani sahura kadar cinsel ilişkiye girebilir. Bir de gündüzleri öpüşülebilir.

Öpüşebilir derken.

Oruç olmasına rağmen Öpüşür. Hem de dudaktan da öpüşür! Bunun öpüşmenin sınırı yoktur. Dudaktan da olur, yanaktan da.

Bu durum, bir zevke düşkünlük ya da nefte hakimiyetsizlik değil midir?

Olsun. Zevk olsun. O günah değil, ayıp değil. Burada kesin karar Cinsel ilişkinin orucu bozduğu"dur. Cinsel ilişkinin anlamı iki şeydir: Affedersiniz, bir boşalmadır, Bir de erkeğin penisinin bayanın vajinasına "haşefe miktarı" (erkeklik organının uç bölümü) dediğimiz, yani baş miktarı girmesi şeklinde. Onun dışındakiler ilişki sayılmaz. Öpüşür, okşar, sarılır. Bunlar haram değil.


Bu söylediklerinize karşı olan dini öğretiler yok mu? Tüm bunlar bireysel yorumunuz mu?

Yok. Fıkıh kitaplarında eşlerin öpüşmelerinin, birbirlerine dokunmalarının orucu bozmayacağına dair açıklamalar vardır. Elbette benim yorumum da var tabii. Hukukta şöyle bir şey var: "Kelam kemalına mahsustur"...

Bunu nasıl açıklarsınız?

Geriye ne kalır ki! öpüşüp, okşama deyince... Bütün vücutlarını eşler karşılıklı okşayabilir. Boşaldığın zaman oruç bozulur. Şimdi oral seks denen şeyler var. Biz onu çoktandır inceliyoruz, öpüşüldüğünde boşalma olmadığı için nasıl oruç bozulmuyorsa, oral seks de orucu bozmaz. Oral seks tabii kadını da erkeği de aşağılayan bir şey ama bu yolda bir yasak yok. Yasak olmayan alan serbesttir. Tabii rıza, örf, adet devreye girer. Karşılıklı sevişirken taraflar anlaşarak birbirinin cinsel organlarını ağızlarına boşalma olmadığı sürece oruç bozulmaz.

Oruç esnasında porno film seyretmeyi nasıl değerlendirirsiniz?

Orucu bozmaz, oruca zarar vermez. Tabii orucun sevabını azaltır. Orucun bir amacı vardır. Bu amaç kendimizi kötülüklerden anormal şeylerden uzaklaştırmaktır. Kötülüklerden korumaktır. Ona zarar verici durumlar olur pornoda. Porno normal cinsellik değildir, işin çığırdan çıkmış halidir, Pornoda toplu seks, her tür ilişki vardır.



70706.jpg


Beyaz hoca göğüsleri açtırdı
05 Eylül 2008 Cuma
Zekeriya Beyaz iş başında. Bir iftar sofrasına katılan hocanın imzaladığı kitabındaki resim şaşırttı.

96600_2.jpg

Zeytinburnu'ndaki bir iftar yemeğine katılan Zekeriya Beyaz, "İslam ve Giyim Kuşam" kitabını imzaladı. Kitaptaki gögüsleri çıplak kadın fotoğrafı tepkilere yolaçtı. Hoca ise, bu fotoğrafı basmak için 30 yıl bekledim diyor.

GÖGÜSLER AÇIK
Beyaz’ın kitabında yer alan ‘Cariye hanımların toplum içindeki kıyafetleri’ isimli bölümde yer alan resim tepkilere neden oldu. Göğüsleri açıktaki çıplak kadın figürü iftara katılanlar tarafından yadırgandı.


BU RESMİ BASMAK İÇİN TAM 30 YIL BEKLEDİM

‘İslam ve Giyim Kuşam’ Zekeriya Beyaz’ın en tartışmalı kitabı. 1999 yılında piyasaya sürülen kitap, Beyaz’ın Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olmasıyla birlikte yeniden gündeme geldi.

Zekeriya Hoca, kendi deyimiyle ‘sosyolojik açıdan’ ele aldığı kitabında, özellikle yer verdiği kara kalem göğsü çıplak kadın resmini yayınlamak için 30 yıl beklediğini söylerken, bu resimle “Cariye kadınların göğüs altından diz kapağına kadar örtünmesinin dinen gerekli olduğu” tezini savunuyor. Pek çok çevre ise Beyaz’ın bu görüşünü şiddetle eleştiriyor.


EROTİK YAYIN GİBİ
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi: "Kitabı iyi bulmadım. Bir kere bu kitapta bazı resimler var. Son derece garip. Ben bunları cariyenin örtünmesi bu kadardır diye yanlış rivayetler olarak ele alıyorum. İslamın özünü ilgilendirmeyen, sivri akıllıların zamanında söylenmişti hiçbir mezhepte zaten bu şekilde namaz kılınabilir diye birşey yok. Ama bir de resmini yaparak, sanki erotik bir yayınmış gibi göğüsleri çıplak, önünde peştemal gibi bir şey olan genç bir kız resmi, böyle dini bir kitapta yakışık alacak şeyler değil. "

Beyaz hoca göğüsleri açtırdı haberi - 05 Eylül 2008 Cuma 10:00




Bel'am Z.beyaz birde ahirette hacklenecektir !

b-294674-zekeriya_beyaz.jpg
6957.jpg

Zekeriya Beyaz'ı Hacklediler
Zekeriya beyaz’a ikinci hacker şoku! Bir süre önce hacklenen Zekeriya beyaz’ın www.zekeriyabeyaz.com.tr adlı resmi web sitesi, aynı kişi tarafından ikinci kere hacklendi.
18 Eylül 2007 / 23:06
Erne ve Ekinoxs takma adlı hackeri, 18 Ağustos’ta, "Hocalığına inanmıyorum. Ne demek kurban kesmek yerine parasını dağıtmak yeterlidir. Bunun yanlış olduğunu ben bile biliyorum. İmana gel" notunu bırakarak hacklediği Beyaz’ın sitesine, şimdi de ramazan münasebetiyle bir not bıraktı.

Beyaz’ın sitesindeki güvenlik açığını iyice eline geçiren hacker, siteyi tamamen kontrol altına almış görünüyor.

“Yanlış fetva vermeyi bırak artık. Neye dayanarak teravih namazı yoktur diyorsun? Ya da neye dayanarak dalga geçer gibi teravih namazını 2 rekata indirin herkes gelsin diyorsun? Yıllarca bu insanlar boşuna mı kılıyor?” diyen hacker mesajının sonuna da, “Ha bir de Abdullah Gül’ün oruç tutabilip tutamayacağına bırak kendisi karar versin” notunu eklemiş

Zekeriya Beyaz'ı Hacklediler | .::Tevhid Haber::.



Zekeriya Beyaz, çocuk doğuran kadınların vajina estetiği yaptırmalarında sakınca olmadığını söyledi

Kanal D'de Esra Ceyhan'ın sunduğu "Esra Ceyhan'la" isimli programa katılan Zekeriya Beyaz, kadınların psikolojik ve bedensel rahatsızlıkları durumunda estetik yaptırmalarının caiz olduğunu söyledi.







Z. Beyaz Başörtüsüne Savaş Açtı
11407.jpg

Hürriyet'in Haberi:
Zekeriya Beyaz'ın şok iddiası karşısında Diyanet sessiz...

Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, "İslam ve Giyim Kuşam" adlı kitabını 1999'da yazdı. Bu kitap, kısa bir süre önce güncel eklemeler yapılarak yeniden piyasaya sunuldu.

Kitapta Beyaz Hoca, "Türban Kur'an'da yok. İncil'de var..." iddiasını ortaya atıyor ve şöyle devam ediyor: "Kur'an'ı Kerim'de türban anlamında açık hüküm ifade eden bir ayet bulunmadığı için bazı ayetlerin anlamlarını çarpıtarak ve manalarını değiştirerek iddialarına delil olarak ileri sürürler. Kur'an'da saç saklama örtüsü yani türban da yoktur. Aşırı bir tesettür taassubu da yoktur. Ayetlerin, anlamlarını saptırarak verilen hükümler dinen ve ilmen geçersizdir. Diyanetin tesettür kararında da maalesef ileriden beri yaygın biçimde tekrarlanan ayetlerin anlamları çarpıtma ve manalarını saptırma cinayeti aynen tekrarlanmış ve böylece diledikleri gibi tesettür taassubu gerektiren sakat hükümler elde edilmiştir..."

İşte bu müthiş iddia, türban konusunda yeni bir tartışma başlattı. Türban dini bir emir mi, yoksa Zekeriya Beyaz'ın iddia ettiği gibi "saptırma mı?"

Bu konuda en bilimsel yaklaşımı göstermesi gereken kurum Diyanet İşleri Başkanlığı... Ancak Diyanet, türbanla ilgili bu ciddi tartışmada sessiz kalıyor. Kamuoyu Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan bu çarpıcı iddialarla ilgili bir açıklama beklerken, Prof. Dr. Beyaz, hürriyet.com.tr'ye şu açıklamayı yaptı:

"Diyanet İşleri Başkanlığı kitabımdaki fikirlerle ilgili neden sessiz kalıyor bilemiyorum... Aslında, bu soruya onların cevap vermesi gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığı her kitap hakkında yorum yapmayabilir. İkincisi, benim kitabımı görmemiş olabilirler. Fakat, bugüne kadar Diyanet İşlerinden herhangi bir açıklama gelmedi.

Diyanetle bizim bir tartışmamız yok. Başkanlık türbanla ilgili raporlar hazırladı. Bir toplantı organize ederek beni de o toplantıya davet ettiler. Fakat biz yalnız kaldık... Bir çok din adamı çağrılmıştı. Kimse gelmedi.

Ben yeni kitabımda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın raporlarını da eleştirdim. Kitabımda onların türban konusunda koydukları hadislerin uydurma veya geçersiz olduklarını da yazdım. Hepsi kitapta var."

TEK KAYNAK VAR KUR'AN'I KERİM

Kitapta ileri sürülen fikirlerin tümünün kaynağı olarak Kur'an'ı Kerim'i gösteren Zekeriya Beyaz, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Benim kaynağım Kur'an'ı Kerim'in kendisidir... Kitabın ilk basıldığı yıllarda çok şeyler yaşadım. Fikri bakımdan cevap veremeyenler canıma bile kastettiler. Ben fikri bakımdan bu konuları gerek Türkiye'de gerekse bütün İslami ülkeler çapında tartışmaya hazırım. Ortaya koyduğumuz konular islamiyetin özüne uygundur. Ben kitapta saptırmalara karşı çıktım." Nur Suresi 31. ayet Ahzap suresi 59. ayet 31. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.


Z. Beyaz Başörtüsüne Savaş Açtı | .::Tevhid Haber::.


ZEKERİYA BEYAZ İYİCE SAPITTI : EŞİNİZLE SEVİŞEREK ORUCUNUZU AÇABİLİRSİNİZ

zekeriya_beyaz.jpg


ZEKERİYA BEYAZ İYİCE SAPITTI : EŞİNİZLE SEVİŞEREK ORUCUNUZU AÇABİLİRSİNİZ
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Şeyh (!) Nazım Kıbrısi :
ABD başarmak istiyorsa tasavvufçularla çalışmalı

2610.jpg


ABD, İslam dünyasına yönelik istila ve yağma politikalarında tasavvufu kullanmayı tartışıyor. Washington'da düzenlenen "Tasavvufu ve Amerikan politikasındaki potansiyel rolünü anlamak'' başlıklı panelde, ABD'ye, başlattığı savaşta başarı sağlamak için tasavvuf felsefesine yönelmesi önerildi.


Amerika, İslam dünyasına yönelik politikalarında tasavvufu ve tarikatleri nasıl kullanacağanı tartışıyor. Amerikan yönetimine, Müslüman dünyasına ulaşmada ve "terörizme karşı mücadele" olarak pazarladığı işgal ve yağma politikalarında başarı sağlamak için tasavvuf felsefesine yönelmesi önerildi. Washington'da düşünce kuruluşu Nixon Merkezi tarafından düzenlenen "Tasavvufu ve Amerikan politikasındaki potansiyel rolünü anlamak" başlıklı panele, tarihçi Bernard Lewis ve Nakşibendilerin ABD'deki liderlerinden Şeyh Muhammed Hişam Kabbani gibi isimler katıldı.

"ABD başarmak istiyorsa tasavvufçularla çalışmalı"

Şeyh Kabbani, "ABD başarıya ulaşmak istiyorsa, tasavvufçularla çalışmalıdır" görüşünü vurguladı. Kabbani, tasavvufun insanlar arasında köprü kuran sosyal bir güç olduğunu belirterek, "Birbirimizin dilini öğrenmeliyiz. Birbirimiz arasında köprüler kurmalıyız. Farklı medeniyetler arasında köprü kurulması tasavvuftur" dedi. Tasavvufta iman etmenin koşullarının, ALLAH'a ve peygamberlerine inanmak olduğunu belirten Kabbani, "Dikkat edin peygamberler deniliyor, peygamber denilmiyor. Başka dinleri getiren peygamberlere de işaret ediliyor" diye konuştu.

Kabbani, tasavvuf ve hoşgörüye örnek olarak Mevlana'yı gösterdi. Tasavvufu, Vahabilikle karşılaştıran Kabbani, 1960'lardan önce ABD'nin, İslam ile ilgili problemi olmadığını, şimdi ise tasavvufçuların mı, Vahabilerin mi destekleneceği sorusuyla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Tasavvuf itaati öğretir

Kabbani, "Bazı Vahabiler terörist değil. Ancak Sufiler arasında terörist yoktur. Sufiler, Müslüman olsun ya da olmasın, iletişim kurar. Eğer ABD başarılı olmak istiyorsa, Vahabilerden başkasına da ulaşmak zorundadır" ifadesini kullandı.

Osmanlılarda tasavvufun önemli olduğunu belirten Kabbani, sufilerin şeyhülislama, onun da sultana bilgi verdiğini, bu felsefenin devlet yönetiminde kullanıldığını kaydetti. Kabbani, tasavvuf felsefesine göre, başındaki liderden memnun olmayan halkın, sultanla savaşma yoluna gitmesinin yasak olduğunu, ancak sultanın veya günümüzde devlet başkanının "daha iyi biri olması için dua edeceğini" söyledi. Vahabiliğin ise her türlü hareketi kısıtladığını söyleyen Kabbani, "Amerika bu durumda ne yapmalı? Tasavvuf felsefesiyle yönetilen halk, rejim ona ne derse ona göre hareket edecektir. O zaman rejimin nasıl olacağı önemli" diye konuştu ve dolaylı olarak ABD'nin rejim değişikliği politikasına destek verdi.

Tarihçi Lewis, Nixon Merkezi uzmanlarından Zeyno Baran'ın yönettiği paneldeki konuşmasında, "hoşgörü" anlayışını benimseyen tasavvuf sayesinde, bütün farklı toplumlar arasında "daha iyi ilişkiler" kurulabileceğini, bunun çok önemli olduğunu söyledi. Hoşgörü anlayışında, karşı tarafı ikinci sınıf görme durumu bulunduğunu söyleyen Lewis, "Hoşgörü gösteren, 'Düzgün davrandığın sürece sana hoşgörü gösteririm' der. Mesela Osmanlı İmparatorluğu hoşgörülüydü. Dini mülteciler, Avrupa'daki kötü muameleden, Osmanlı'ya kaçıyordu. Belki ikinci sınıf vatandaştılar, ama sonuçta bu, hiç vatandaşlık hakkına sahip olmamaktan daha iyidir" diye konuştu. Lewis, "tasavvufta, Tanrı'nın eşit olarak kilisede, camide, sinagogda olmasının kabul edildiğini" kaydetti.

Türkiye, Ürdün ve Fas kullanılacak

Müslüman dünyası ile Batı dünyası arasındaki açığı kapatmak için Amerikalı yetkililer, Türkiye, Ürdün, Fas gibi "ılımlı" ülkelerden destek almanın önemine inanıyor. ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, basına sızan bir iç yazışmasında, küresel işgal harekatında ne derece başarı elde edildiğini sorgulamış ve "Teröristler milyon harcarken, biz onlarla savaşmak için milyarlarca dolar döküyoruz" demişti. Rumsfeld, medreselerde "daha ılımlı" Müslümanların yetişmesi için ne yapılabileceği konusunda, yardımcılarından görüş istemişti.

Şeyh Nazım Kıbrısi'nin sağ kolu ve damadı

Kıbrıslı Şeyh Nazım'ın Amerika'daki sağ kolu ve damadı olduğu belirtilen Şeyh Hişam Muhammed Kabbani, Beyrut'taki Amerikan üniversitesinde eczacılık bölümünden mezun olduktan sonra Belçika'nın Louvain şehrinde eczacılık alanında kendini geliştirdi. Daha sonra Şam'da İslam hukuku üzerine eğitim aldı. Kabbani, uzun dönem refakat ettiği Abdullah ed-Dağistani ve Şeyh Muhammed Nazim el-Kıbrısi'den tasavvuf üzerine dersler aldı. Şeyh Nazım Kıbrısi'nin elçisi olarak Ortadoğu, Avrupa ve Uzak Doğu'yu gezdi. 1991 yılında Kıbrısi'nin emriyle Amerika'da Sufi Nakşıbendi Vakfı'nı kurdu. O dönemden beri Amerika ve Kanada'da 30 sufi merkezi açtı. Kabbani, Chicago, Columbia, Howard, Berkeley, McGill, Corcordia, Dawson College gibi üniversite ve kolejlerde olduğu kadar pek çok dini kurum ve vakıflarda konferanslar ve dersler verdi, çeşitli raporlar sundu. Kabbani, Washington'un öyle herkesin kolay kolay giremediği, Batılı elit kokan think-tank salonlarında üstünde cübbesi, başında sarığı ve uzun sakalıyla bir Nakşibendi şeyhi olarak gezebiliyor. ABD başkentinde stratejik analizler hazırlayan hükümet dışı uzmanlarla resmi politikaları şekillendiren devlet memurlarını karşılıklı beyin fırtınasına sokmayı amaçlayan think-tank toplantılarında, en gözde isimlerden biri. Kabbani gibilerin Washington'da ilgi odağı olmaları, şüphesiz ABD başkentinin 'teröre karşı savaş'ta çıkış ve zafer yolları arayışının bir parçası.

[ Yeni Safak Online - Dünya - Haber : Amerika zafer yolunda tarikatleri kullanacak - 26.10.2003 ]


SAPIKÇA SOHBET : İTİRAFA RAĞMEN KULLUKTA ISRAR
zd3iO9x.jpg
Cübbeli Bayraklı Ahmed , Sapık dediği Harun yahya (Adnan Oktar)a, Mehdi diyen Nazım Kıbrisiyi Överken!




 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
'Laiklik (dinsiz devlet ideolojisi) fevkalede isabetlidir!'

diyanet_bardakoglu.jpg

Diyanet İşleri Başkanı'ndan türban yorumu

AK Parti ile MHP'nin düzenlemesiyle tekrar başlayan başörtüsü-türban tartışmasına Diyanet İşleri Başkanı Profesör Ali Bardakoğlu da katıldı.

CNN TÜRK'te Eğrisi Doğrusu programına katılan Profesör Bardakoğlu, gündemdeki türban konusuyla ilgili olarak, Müslümanların 14 asırdır kadınların başını örtmesini dini bir gereklilik olarak gördüğünü ve genel çizginin bu olduğunu belirtti.

Türban konusunun 'çetrefilli' bir konu olduğunu ifade eden Bardakoğlu, "14 asırdır Müslümanlar, kadınların başını örtmesini dini olarak görmüştür. Birisinin çıkıp Kuran da vardır yoktur ayrıdır demesi başkadır, insanların bunu algılamaları ayrıdır" dedi.

Şalvar ve çarşafın dini bir gereklilik olmadığını belirten Ali Bardakoğlu, dinin sadece kadınların yüzleri elleri harıç örtünmesini şart koştuğunu, bundan sonrasının ise insanların estetik duygularıyla alakalı olduğunu söyledi.

Laiklik ile sekülerleşmeyi birbirinden ayırdığını kaydeden Bardakoğlu, Türkiye'de hiçbir zaman laikliğin bir sıkıntı olduğunu düşünmediğini ve böyle bir ihtimalin de olmadığını belirtti.

"Laiklik bir siyasi rejimdir ve fevkalede isabetlidir" diyen Bardakoğlu, Türkiye'deki laikliğin hem Batı da hem de İslam için önemli kazanımlar verebilecek güçte olduğunu kaydetti.

"Yeter ki laikliği anlarken onu dinin karşıtı din dışı bir ideoloji haline getirmeyelim" diyen Diyanet İşleri Başkanı, Türkiye laikliğini önemsediğini söyledi.

Türkiye'de dindarlığın arttığını söylemenin zor olduğunu vurgulayan bardakoğlu, "Dindarlık artıyor mu sorusunun cevabı, bunu nasıl anlamlardığımızla bağlı. Bu alan o kadar kolay değil. Toplumun dindarlaştığını söylemek zor. Türkiye'nin laikliği oturmuştur, dindarlığı Osmanlı'dan beri gelen bir tercihidir" dedi.
114839.jpg
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
SAHTEKAR SAPIK İSKENDER EVRENESOĞLU HAKKINDA ŞOK SES KAYDI VE BELGELER

3556.jpg
87815406.jpeg

sahte peygamber - TANITIM VIDEOSU!

[GULYARASI]301[/GULYARASI]


CEVİZ KABUĞU PROGRAMINDA



---------------------------------------------------------------------



SAHTEKAR İSKENDER Mihr : Amerika'da Tacizden Tutuklandı!

Sahtekar Amerika Medyasında


1

2



SAHTEKAR SAPIK İSKENDER EVRENESOĞLU HAKKINDA ŞOK SES KAYDI VE BELGELER


SAHTEKAR İSKENDER VE KENDİ KARISINDAN İTİRAFLAR: ANA - KIZA TACİZİ
iskender taciz.jpg


**









---------------------------------------------------------------------


İpliği Pazara Çıktı 1

[GULYARASI]7178[/GULYARASI]



İpliği Pazara Çıktı 2

[GULYARASI]7179[/GULYARASI]





İpliği Pazara Çıktı 3


[GULYARASI]7180[/GULYARASI]




SAHTEKAR İSKENDER Mihr'in SAHTEKARCA CEZBESİ (Çarpılması)

[GULYARASI]220[/GULYARASI]






Evrenesoğlu TSK'nın emrinde

“İrticayla Mücadele Eylem Planı”nda ismi geçen ve kullanım için her an kenarda olduğu belirtilen İskender Evrenesoğlu'nun TSK ile ilginç bağlantısı ortaya çıkarken geçmişinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) saflarında yeraldığı da belirlendi.

[GULYARASI]222[/GULYARASI]

Ergenekon soruşturmasında tutuklanan eski asker avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda ele geçirilen ve Nisan 2009'da Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan planın “Medya Faaliyetleri” bölümünde geçen İskender Evrenesoğlu'nun ismi pek çok insanı şaşırttı. Kirli planda, İskender Evrenesoğlu'nun adı şöyle geçiyordu: “İskender Evrenesoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler FG'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.”
Allah'ı gördüğünü, onunla konuştuğunu, onun sözleriyle yeni bir kitap yazdığını ileri süren İskender Evrenesoğlu ilginç bir kişilik olmasının yanı sıra dikkat çekici bir geçmişe de sahip.
Eski Türkiye İşçi Partili ve Devlet Planlama Teşkilatı çalışanı olan İskender Evrenesoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın mesafe koyduğu ve kitaplarının hiçbir bilimsel değerinin olmadığını açıkladığı bir isim. ABD'de yaşayan Evrenesoğlu'nun, TSK'da görevli üst düzey bazı komutanlarla da ilişkili olduğu belirtiliyor.





--------------------------------------------------------------
,

ŞOK ŞOK ŞOK

İskender Evrenesoğlu Gizli Çekim

[GULYARASI]204[/GULYARASI]
İskender Evrenesoğlu Mihr Gizli Çekim Part 1




[GULYARASI]205[/GULYARASI]
İskender Evrenesoğlu Mihr Gizli Çekim Part 3




[GULYARASI]206[/GULYARASI]
İskender Evrenesoğlu Mihr Gizli Çekim Part 4
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Belam Bin Baura Romanya'da da Var !
4801.jpg

Türkiye"de eğitim gören Romanya Müftüsü Yusuf Murat, Romanya Milli Eğitim Bakanlığına gönderdiği bir dilekçeyle İslam ülkelerinde eğitim gören tüm Müslüman Romen vatandaşlarının diplomalarının iptal edilmesini istedi. Müftü Yusuf Murat"ın dilekçesini ciddiye alan Romanya Milli Eğitim Bakanlığı, İslam ülkelerinde eğitim gören yüzlerce gencin diplomasını iptal etti. Romanya basınında geniş yer bulan skandala Romanya kamuoyu da büyük tepki gösterdi.

SAMSUN"DA OKUDU ROMANYA"DA TERÖR ESTİRİYOR

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden 2000 yılında mezun olduktan sonra Romanya İslam Şurası tarafından 2001 yılında Romanya Müftülüğü"ne atanan Yusuf Murat, Romanya"daki Müslümanları mağdur etti. Geçtiğimiz şubat ayında Romanya Milli Eğitim Bakanlığı"na gönderdiği bir dilekçeyle İslam ülkelerinde eğitim gören tüm Müslüman Romen vatandaşlarının diplomalarının iptal edilmesini istedi. Müftü Yusuf Murat"ın dilekçesini ciddiye alan Romanya Milli Eğitim Bakanlığı, İslam ülkelerinde eğitim gören yüzlerce gencin diplomasını iptal etti.

YÜZLERCE ÖĞRENCİ MAĞDUR OLDU

Yusuf Murat"ın uygulamasından çok sayıda İslam ülkesinde eğitim gören Müslüman öğrenci mağdur oldu. Diploma denkliklerinin iptal edilmesi ile öğrencilerin emekleri boşa çıktı. Söz konusu dilekçeyi Romanya Milli Eğitim Bakanlığı"na verdiğini doğrulayan Müftü Yusuf Murat, amacının sözde radikal İslam"ın gelişimini önlemek olduğunu iddia etti. İslam ülkelerinde eğitim gören gençlerin Romanya"ya döndükten sonra radikal bir İslam"ı yaşadıklarını öne süren Murat, geri adım atmayacağını söyledi.

İslam ülkelerinde eğitim gören Müslümanların diplomalarının iptal edilmesi üzerine bakanlığa itiraz eden mağdurlar müftülüğün geri adım atması için ülke genelinde imza kampanyası başlattı. Yüzlerce imza toplayan Müslüman gençler Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı"ndan skandala ey koymasını bekliyor. Romanya Müftüsü"nü tanıyan Türk Diyanet İşleri"nin aralarında Türk kökenlilerinde bulunduğu Müslüman öğrencilere sahip çıkması bekleniyor.

İŞTE MÜFTÜNÜN YAZISI

Romanya Müftüsü Yusuf Murat"ın 23.02.2007 tarihinde Romanya Milli Eğitim Bakanı Mihail Hardau"ya gönderdiği dilekçede, Romen uyruklu Müslümanların Arap ülkeleri başta olmak üzere Ürdün, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan ve Sudan gibi ülkelerde eğitim gören gençlerin diplomalarının iptalini istediği dilekçe metni şöyle:
Sayın Milli Eğitim Bakanı Mihail Hardau"in dikkatine!

Romanya Müftülüğü adına; Müftü Murat Yusuf olarak sizden ricamız şudur: Arap ülkelerinde dini eğitim (lise, Üniversite) gören Romen uyruklu öğrencilerin diplomalarını reddetmenizi talep ediyoruz. Bilginize sunulur : Bu ülkelerde ve hususiyetle (Ürdün, Suriye, Suudi, Arabistan, Sudan ve Mısır v.s.) radikal bir İslam yaşanmaktadır ve bu Romen uyruklu gençler radikal İslam"ın temsilcileri olarak yetişmektedirler. Saygılarımla,
Romanya Müslümanları Müftülük Dairesi Başkanı Yusuf Murat

YÖK"TE AYNISINI YAPMIŞTI

Bilindiği gibi YÖK de İslam ülkelerinde eğitim gören çok sayıda Türk öğrencinin diploma denkliğini iptal ederek onları mağdur etmişti. Bazı öğrenciler denklikleri iptal edildiği için uzun dönem askerlik yapmak zorunda kalırken öğretmen olanların kamu görevlerine son verilmişti.

63551.jpg

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu Romanya Müftüsü Yusuf Murat yüzünden bu ülkede eğitim gören Müslüman öğrencilerin diplomaları iptal eldi
Belam Bin Baura Romanya'da da Var ! | < Haber Editör > ..::İnternet Haber Merkezi::..
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
BELAM'CA
belamcanv2.jpg
belamcanv2.jpg

tıkla : https://www.islam-tr.org/tevhid/10581-belam-ca.html

delaletalimiuy8.jpg


Enver_OREN_Elbagdas.jpg
4801.jpg

aleshekh.jpg
84183.jpg
1748.jpg
gross.gif
2610.jpg



78432.jpg

Ezher Şeyhi Tantavi


americanidol.jpg

images
images
images
images
6031.jpg

hatay5.jpg
kupur28.jpg
3935g7.jpg




6header.jpg


suleyjk6.jpg


86D9B0A5CDDC3042B53356BDb.jpg
32889.jpg
70706.jpg


158702.jpg

CHP'Lİ MİLLETVEKİLİ VE BELEDİYE BAŞKANLIĞINA ADAYLIĞINI KOYAN Sultanahmet Camii eski imamı Osman Nuri Bedir

22097.jpg
mihr-tv.jpg



asdpo4.jpg
ustbanner.jpg



ustbanner.jpg

“Sizin için deccalden daha çok deccal olmayanlardan korkarım.”
“Onlar kimlerdir?”
“Saptırıcı imamlardır.”
(Ahmed bin Hanbel)

“Ümmetim için saptırıcı imamlardan korkarım.”
(Muslim)

Ümmetimden yalancılar deccaller vücuda gelir.”
(Munâvi)

asdpo4.jpg

delaletalimiuy8.jpg


Enver_OREN_Elbagdas.jpg
141220071213142299673_2.jpg
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Kuzey Afrika nasıl laik kaldı?
habip-burgiba.jpg
Habip Burgiba
(Tunus)
1956’dan 1987’ye kadar Tunus’u yöneten Burgiba döneminde türban tüm devlet dairelerinde yasaktı. Bu yasak halen devam etmektedir. Hiçbir Şeriatçı örgütlenmeye göz açtırılmadı. “Diriliş” örgütü yasadışı ilan edildi. Liderleri tutuklandı. Burgiba’dan sonra iktidara gelen Bin Ali bu politikaları arttırarak devam etti. Şeriatçıların yoğun olarak yaşadığı mahallelerde türban yasağını sokağa kadar genişletti.
tunus-turban.jpg

cemal-abdul-nasir.jpg
Cemal Abdül Nâsır
(Mısır)
1954’ten ölümüne kadar süren iktidarında bütün Şeriatçı örgütlerle mücadele etti. ABD tüm bu örgütleri el altından destekledi. “Müslüman Kardeşler” tarafından suikast girişimine uğrayınca bu örgütü yok etmeye karar verdi. Örgüt liderlerinin tümünü ve binlerce üyesini tutuklattı. Örgütün lideri Seyyit Kutup 1966’da idam edildi. Örgütün en önemli kadro yatağı El Ezher Üniversitesi’nin özerkliğine son verildi. Devlet yönetimine alınan üniversite laik esaslara göre yönetilmeye başlandı. O güne kadar özerk veya özel olan bütün camiler devlete bağlandı. “Müslüman Kardeşler”, Nâsır’ın ölümünün ardından iktidara gelen Enver Sedat’a düzenlediği suikastta ise başarılı oldu. Sedat’tan sonra iktidara gelen Hüsnü Mübarek yönetimindeki bugünkü Mısır’da Müslüman Kardeşler hâlâ yasadışıdır ve seçimlere katılmasına izin verilmemektedir. Müslüman Kardeşler’in desteğini alan bağımsız adaylar bile tutuklanmaktadır. Son olarak, üniversitelerde peçenin yasaklanması büyük tartışmalara neden oldu.
misir-turban.jpg

abdulaziz-buteflika.jpg
Abdülaziz Buteflika
(Cezayir)
Cezayir’de 1991 seçimlerini İslami Kurtuluş Ordusu’nun (FIS) kazanacağı ortaya çıkınca Ordu yönetime el koydu. Bunun üzerine Şeriatçı gruplar ayaklandı. 200 bine yakın insanın ölümüne neden olan bu Şeriatçı ayaklanma 2002 yılına kadar sürdü. Şeriatçı gruplar ayaklanma sırasında “kafir köyü” dedikleri köyleri tamamen yakacak kadar canileşmişti. En kanlı saldırılarında Cezayir Havaalanı’nı hedef aldılar: 100’e yakın ölü! Kimi köy baskınlarında yüzlerce kişiyi aynı anda öldürdüler... Silahlı İslam Grubu (GIA) lideri Zuabri bir fetvasında kendilerinden olmayan herkesin kafir sayılacağını, kafirleri öldürmenin, kendisine Müslümanım diyen herkesin görevi olduğunu söylüyordu. 1999’da Fransa’ya karşı verilen Bağımsızlık Savaşı’nın liderlerinden Bumedyen’in yardımcılarından Buteflika Devlet Başkanı seçildi. Buteflika’nın sert önlemleriyle Şeriatçı ayaklanma tamamen bastırıldı. Buteflika ekonomide liberalizme inanmakta ve Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nın önderliğini yapmış olan sosyalist FLN’nin sağ kanadını temsil etmektedir. Ancak Şeriatçılara karşı uzlaşmaz ve devrimci tavrıyla ayaklanmayı bastırmayı başarmıştır. Bu politikaları Cezayir halkının da onayını alan Buteflika son seçimde %85 oy almıştır.
cezayir-turban.jpg
 
DAVA Çevrimdışı

DAVA

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
ALLAH bütün Belamlara Nalet ettsin, Müminlerden uzak tutsun ve Müminlerin Elliylede cezalandirilsin.. AMIn..

ALLAH razi olsun Üstad..
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
KADIN BEL'AMLAR

İsveç, Teslime Nesrin’e sığınma hakkı tanıdı


fft5_mf8837.Jpeg

Teslime Nesrin, geçtiğimiz haftalarda, Fransa'da kadın özgürlükleri için mücadele edenlere verilen "Simone de Beauvoir" ödülünü kazanmıştı. Nesrin ödül töreninde, Fransa İnsan Hakları Bakanı Rama Yade ile birlikte.
Bangladeşli yazar Teslime Nesrin, İsveç'ten sığınma hakkı aldı. Yazar, aşırı dincilerin tehditleri nedeniyle 1994’te ülkesini terk etmişti

10240.jpg

Yazar Teslime Nesrin'e saldırı

axdun01.jpg

DIŞ HABERLER SERVİSİ


"İslam dininde kadınların baskı altında tutulduğu" şeklindeki görüşü nedeniyle İslamcıların hedefi haline gelen Bangladeşli feminist yazar Teslime Nesrin, dün Hindistan'ın Haybarabad kentinde katıldığı bir kitap tanıtımında aralarında Müslüman milletvekillerinin de bulunduğu bir grubun saldırısına uğrayarak başından hafif biçimde yaralandı.





Amina Vadud başını açtı

siy05.jpg
images
bun.gif



New York'ta kadınlı erkekli cemaate cuma namazı kıldırmasıyla gündeme gelen Amerikalı Prof. Amina Vadud, Yeditepe Üniversitesi'nde verdiği konferans sırasında bir soru üzerine başını açtı. İzleyicilerin şaşkın bakışları arasında türbanını çıkaran Vadud, "Sanırım şu anda Suudi Arabistan'da olsam, bu kadar rahat olamazdım" derken, büyük alkış aldı.
Vadud, "Ben cinsiyetin cihadı diyebileceğiniz bir çaba içindeyim. Feminist bir inanç yanlısıyım" diye konuştu.
Bir katılımcının, "Siz kadınların özgürleştirilmesini başörtüsüyle nasıl bağdaştırıyorsunuz?" sorusuna karşılık Vadud türbanını çıkardı. Vadud, "Çıplak da olabilirsiniz. Önemli olan kim olduğunuzu bilmenizdir. Ama Suudi Arabistan'da bana şu anda olduğu gibi saygı gösterileceğini sanmıyorum" dedi.

MİLLİYET İNTERNET - SİYASET

fft5_mf60529.Jpeg





ABD'de bir kadınlı erkekli namaz daha

asra_nomami_m1.gif


asra_nomami_230305_02.gif


Asra Nomani, Reuters’e yaptığı açıklamada, gelen bütün tepkilere rağmen, bugün Boston kentinde Cuma namazını da kendisinin kıldıracağını açıkladı. Nomani, tehdit içeren mektup ve epostalar aldığını, ancak Cuma namazında kadın imam devrimini, New York ve Boston’dan sonra, San Francisco ve Washington’a da yayacağını söyledi.
HürriyetUSA


BUNLARDA TÜRKİYELİ KADIN BEL'AM' ADAYLARI

islam1.jpg
286530.jpg
feminizmoa4.gif

Hidayet Şefkatli Tuksal (Feminist yazar)

MİLLİYET / İSLAM VE KADIN



1995 yılında Ankara'da kurulan Başkent Kadın Platformu bu bakış açısını örgütlü olarak sürdürüyor.
30r2.jpg

Safiye Özdemir: Platformun dönem başkanlığını yapıyor. 12 yıl öğretmenlikten sonra 28 Şubat sürecinde mesleğinden atıldı. Hakkını aradı, mahkeme süreci hâlâ devam ediyor. İki erkek, bir kız çocuğu var.
30r3.jpg

Dr. Hidayet Tuksal: Platformun iki dönem başkanlığını yaptı. A.Ü. İlahiyat Fakültesi'nde "Kadın Aleyhtarı Rivayetlerde Ataerkil Geleneğin Tesirleri" başlıklı teziyle doktor oldu. İki erkek, bir kız çocuk annesi.
30r4.jpg

Zehra Reçber: Suudi Arabistan'da ilahiyat okudu. İlahiyat'ta master derecesi var. Yönetim kurulu üyeliği yaptığı platformun Arap ülkeleriyle ilişkilerini sağlıyor. Arapça dersleri veriyor. Tezhip ve takı tasarımı yapıyor. Evli.
Yeni Şafak - Röportaj - Muhafazakar kesimde kadınlar artık hareketli - 9.5.2006




g0901.jpg
gonca.jpg

GONCA KURİŞ ( KURTULDUK ;) )


Sahte peygambere 25 ay hapis

75504.jpg

Kütahya'da kendisini peygamber ilan eden Hatice Benlioğlu ile eşi Yrd. Doç. Dr. Osman Nuri Benlioğlu, 25'er ay hapis cezasına çarptırıldı

lIhT6XiM.jpg


TARİHE TANIK OLUN | Sahte peygambere 25 ay hapis
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Tasavvuf Büyüklerinin Kendi Eserlerinden Küfür Akideleri (VCD)

Tasavvuf Büyüklerinin Kendi Eserlerinden Küfür Akideleri (VİDEO)


TASAVVUF BÜYÜKLERİNİN KENDİ ESERLERİNDEN KÜFÜR AKİDELERİ ! (KİTAP)


rs_1258337677.jpg
koyun.jpg

url
risale-i-nur-kulliyati-kulliyat-boy-hakiki-deri20101215064542.jpg

mes.jpg



https://www.islam-tr.org/tevhid/11950-tasavvuf-buyuklerinin-kendi-eserlerinden-kufur-akideleri-kitap.html


---------------------------------------------------



TÜM TASAVVUF SAPIKLARININ VİDEOLARI

https://www.islam-tr.org/tevhid/13957-tasavvufcularin-sirk-akideleri-anlatan-video.html
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Galip Hasan Kuşçuoğlu Şeyh mi Şeytan mı?

images
Günümüzde, Dini İfsad şebekesi Reformcular, Modernistler, Kuraniyyun akımı, la mezhebiye (Mezhepsizlik) ve İslam’ı içerden yıkmak isteyenlerle ile (Mülhitler) sınırlı değil.

Maalesef, Tasavvuf sahası da her türlü suiistimale açıktır!

Şeriatsız, fıkıhsız ve Modern veya Sahte! “Şeyh” ler İman dolu sineler için büyük tehdittir!

Yüce Allah Şöyle buyurur;
“Allah, onların hepsini yeniden dirilteceği gün; size yemin ettikleri gibi, O'na da yemin ederler. Ve gerçekten bir şey üzerinde olduklarını sanırlar. İyi bilin ki; onlar, gerçekten yalancılardır.” Mücadele – 18

Kutbül-evliya Şeyh-ul-meşayih Es-Seyyid Eş-Şeyh Muhammed Mustafa İsmet Garibullah El-Yanyavi, bu hususu ne güzel İfade ediyor;

"Külah ve hırkaya eyler ancak iman"

Zannederler ki külah ve hırka insanı şeyh yapar. Bu Şeyh'lik taslayan kimse zannediyor ki külah ve hırka onu mürşit makamına ulaştıracak.

"Necaset içredir, terfiki şeytan"

Bu Şeyh'lik taslayan adam manevi pislik içindedir, onun arkadaşı da Şeytan'dır. Böyle olduğu halde yalancılıkta ısrar eder:

"Yine der biz var esrar’ı Sübhan"

Bizde Sübhan olan Allah'ın sırları vardır, der.

"Şeriat'tir bize hüccet gidelim,

Hak ve hakikatin arasını ayırmada delilimiz şeriat'tır.

İmdi Gelelim, Modern, çağdaş ve Atatürkçü olan Şeyh Kuşçuoğluna;

Burada sadece birkaç önemli husus üzerinde duracağız.

Modern, çağdaş ve Atatürkçü olan Şeyh Kuşçuoğluna göre;

"Allah vardır diyen herkes Müslümandır.”

“Kişi hangi peygamberin şeriatına bağlıysa o isimle anılır (Muhammedi, İsevi, Musevi gibi)"

Ayrıca, Dinler arası diyalogu da savunmaktadır. Nasıl savunmasın ki? (!)

"Demokrasi" "Cumhuriyet" "Laiklik" ve "insan Hakları”nın yanında olduğunu her fırsatta vurgulaması yine Galip Efendi'nin önemli hususiyetlerindendir.

Atatürk hakkında şöyle diyor;

"Allahın istisnai yaratılmış seçkin kulları emri ilahinin bekçileridir bunların bazıları irşada, bazıları ikaza, bazılarıda islaha memurdurlar. Atatürk islah vazifesi ile vazifeli idi ŞAHİDİM!"

Tenkit;

İmdi, Hz. Musa ve Hz. İsa’nın Şeriatı Günümüzde geçerlimidir?

Hayır!

Burada Şeyh (!) Efendi (Muhammedi, İsevi, Musevi) diyerek (Sanki aralarında paralellik varmışçasına) neyi amaçlıyor acaba?

Bakınız, Şu Hadis-i Şerif her şeyi açıklıyor; Hz Ömer (R.a) Rasulullah’a (S.a.v) gelerek şöyle dedi: “Ey Allah'ın Resulü, bir Yahudi'ye Tevrat'ta bulunan güzel sözlerden bazılarını bana yazmasını söyledim o da yazdı. Onları Sana arz edeyim mi?” Hz. Ömer'in bu sözünü duyunca Peygamberimizin yüzünün rengi değişti. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle dedi: “Ben Allah'ı Rab, İslam’ı din ve Muhammed'i de resul olarak kabul ettim ve bundan razı oldum” Hz. Ömer'in bu sözünün üzerine Peygamberimizin yüzü eski haline döndü ve sevindi. Sonra Allah Resulü Şöyle buyurdu; “Allah'a yemin ederim ki, Musa (a.s) aranızda olsa ve sizler beni bırakıp ona bağlansanız muhakkak ki sapanlardan olursunuz” (Ahmed bin Hanbel / Müsned)

Şeyh (!) Efendi "Allah vardır diyen herkes Müslümandır.” Diyor!
Hayır! Allah’a inanan herkes müslüman değildir. Kelime-i şehadete yani Allah’a ve Resulüne inanan müslümandır. Amentü’deki 6 esasa inanan müslümandır. Bunlardan birine bile inanmayan, birini bile beğenmeyen müslüman değildir.
Ayrıca Bir insanın Müslüman olabilmesi için, dinimizin emir ve yasaklarına inanması şarttır.

Örneğin, kişi Allah’a ve Resulüne iman etmiş, ama Her hangi bir ibadeti veya bir şartı kabul etmemiş! Bu kişi Müslüman mı dır? Hayır!
Yalnız inanması da kâfi değildir; bu emirleri beğenmesi, razı olması ve sevmesi de şarttır.

Yapıp yapmamak ayrı, bunları kabul etmek, beğenmek ve sevmek ayrı şeydir.
Yapıp yapmamak günah ve sevapla ilgili, kabul etmek ve beğenmek imanla ilgilidir.

İmanın altı esası bir bütün olup, çok önemlidir. Hiç bir şüphe götürmez. İnandığı halde, birini bile beğenmemek bile kişiyi İman dairesinden çıkarır!

Amentü’nün manası:

Bir insanın Müslüman olabilmesi için İnanması, Razı olması ve sevmesi gereken şeyler;

Amentü’yü bildiren hadis-i şerif şu mealdedir:
“İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, [yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun kulu ve resulü olduğuma şahadet etmektir.” (Buhari, Müslim, Nesai)

Demek ki, Kişinin “Ben Allah’a İman ettim, O’ndan başka ilah yoktur” demesi Müslüman olmak için yeterli değilmiş!

Şimdi Amentü’nün Açıklamasına gelelim;

Allah’a inanmak: Allahü teâlânın varlığına, birliğine, Ondan başka ilah olmadığına, her şeyi yoktan yarattığına, Ondan başka yaratıcı olmadığına kalben inanmak, kabul etmek demektir. Âlemlere rahmet olarak gönderdiği son Peygamberi Muhammed aleyhisselam vasıtasıyla bildirdiği dinin hepsini kabul etmek, Razı olmak demektir.
Allah Teâlâ Şöyle buyurur;

De ki: “Ey nâs! Şüphe yok ki ben hepinize Allah Teâlâ'nın bir resûlüyüm. Öyle Allah ki, göklerin ve yerin mülkü O'na mahsustur. O'ndan başka ilâh yoktur. Hem diriltir ve hem öldürür. Artık Allah Teâlâ'ya ve bir Nebiyy-i Ümmî olup Allah'a ve O'nun kelimelerine inanan Resûlüne imân ediniz, ve O'na tâbi olunuz ki, hidâyete erişebilesiniz.” Araf 158

Meleklere inanmak:

Melekler nurani cisimlerdir. Hiçbirinde erkeklik dişilik yoktur. Hepsinin günahsız, emin olduğunu kabul etmek, tasdik etmek, yaptıkları işlerden razı olmak şarttır.
Allah Teâlâ Şöyle buyurur;

“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.” Bakara - 177

Kitaplara inanmak: Zebur, Tevrat, İncil, Kur’an ve diğer kitapların Allah Teâlâ tarafından gönderildiğine, hepsinin hak olduğuna, ancak son kitap Kur’an-ı kerimle diğerlerinin [Hiç birisi değişmemiş bile olsa] Allah Teâlâ tarafından nesh edildiğine yani yürürlükten kaldırıldığına iman etmek, böyle olduğunu kabul etmek demektir.

Ayrıca, Kur’an-ı kerimden önceki kitapların insanlar tarafından değiştirildiğini, Allah kelamı olmaktan çıktıklarını bilmek, bunu kabul ve tasdik etmek demektir.
Allah Teâlâ Şöyle buyurur;

“Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.” Bakara – 4
Peygamberlere inanmak:

Peygamberlerin hepsinin Allah Teâlâ tarafından seçilmiş olup, sadık, doğru sözlü, günahtan masum olduklarını kabul ile tasdik etmek demektir. Onlardan birini bile kabul etmeyen, beğenmeyen kimse, kâfir olur. Peygamberlerin ilkinin Âdem aleyhisselam ve sonuncusunun, Muhammed aleyhisselam olduğuna iman etmek, kabul ve tasdik etmek demektir. Peygamber efendimizin bildirdiği dini hükümlerin hepsini, en güzel şekilde ve eksiksiz tebliğ ettiğine inanmak, bu emir ve yasakların hepsini kabul edip, hepsini beğenmek demektir.

Allah Teâlâ Şöyle buyurur; “Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükâfatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” Nisa - 152


Kaza ve kadere inanmak:

Allah Teâlâ nın insanlara cüzi irade verdiğini, insanların bu cüzi iradeye göre tercih ettikleri ve yaptıkları her şeyi Allah Teâlâ nın yarattığına iman etmek demektir. Hayır ve şer, her şeyi kulların talep ettiklerini, Allah’ın da bunu dilediği takdirde yarattığını bilmek, bunu kabul ile tasdik etmek ve Razı olmak demektir.

Allah Teâlâ Şöyle buyurur; “Allah'ın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) daha önce gelip geçen (ümmet)lerde Allah'ın bir sünnetidir.Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.” Ahzab – 38

Ahirete inanmak:

İnsanların kıyamet kopunca, dirileceklerine, hesap ve mizandan sonra, Müslümanların Cennete, kâfirlerin Cehenneme gideceklerine ve orada ebedi kalacaklarına iman etmek, bunu kabul etmek ve Razı olmak demektir.
Allah Teâlâ Şöyle buyurur;

“Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.” Bakara – 4

Allah Teâlâ Sapıtan ve saptıranların şerrinden emin eylesin. Âmin.
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Önce Ataput'un küfrünü bir delillendirelim sonra Harun Yahya mustahar isimli Adnan Oktar'ın Küfrünü sunalım.

ATATÜRK'ÜN İSLAM DİNİ HAKKINDAKİ KÜFÜR SÖZLERİ
29080.jpg
mustafakemalatatrk5ir8.png



Atatürkün Son Konuşması

Kendi sesi kendi videosundan Mustafa Kemal :
(Son Meclis konuşmasında)

"DEVLET İDARESİNDEKİ ANA PROGRAMIMIZ CHP PROGRAMIDIR ! BU PRENSİBLERİ , GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN KİTAPLARIN (KURAN) DOGMALARIYLA ASLA BİR TUTULAMAZ!
BİZ İLHAMIMIZI GÖKTEN , GAİPTEN DEĞİL DOĞRUDAN DOĞRUYA HAYATTAN ALMIŞ BULUNUYORUZ."

Dogma : Asla değiştirilemez , sorgulanamaz görüş




1617


 
Harun yahya (Adnan Oktar) Küfür Sözleri

7289




Harun yahya (Adnan Oktar) Küfür Sözleri ve İsrail Bağlantısı


6366
Ben Mehdiyim İması


Konu ile ilgili Linker :

1. Link https://www.islam-tr.org/tevhid/11836-mason-pozu-ataput.html

2. Link Mustafa Kemal Atatürk
 
Üst Ana Sayfa Alt