Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Bir Hadis, Bir Yorum

Necati Koçkesen Çevrimdışı

Necati Koçkesen

İyi Bilinen Üye
İslam-tr Yazar
BİR HADİS, BİR YORUM

Âişe radıyallah anhâ’dan rivayet edildiğine göre, bir kişi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e;

“İnsanların en hayırlıları kimlerdir?” diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

“Benim içinde bulunduğum asrın insanları (ashâbım)dır. Sonra ikinci, sonra üçüncü asrın insanlarıdır” buyurdu. (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 216)

Bu hadisin bir benzeri de Abdullah İbn Mes’ud radıyallahu anh’ten rivayet edilen şu hadistir: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“İnsanların en hayırlısı benim asrım(daki ashâbım)dır. Sonra onları takib edenler (tâbiun), sonra onları takib edenler(etbâu’t-tâbiin)dir. Daha sonra birtakım topluluklar gelir ki onlardan kiminin tanıklığı yeminin önüne geçer, kiminin de yemini tanıklığının önüne geçer.” (Buhâri, Fedâilu’l-ashâb-1,Şehâdât- 9)

Yukardaki hadislerin benzeri ama daha kapsamlısı ise aşağıdaki hadistir:

İmrân b. Husayn radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Ümmetimin en hayırlıları benim içinde yaşadığım zamandaki ashâbımdır. Sonra onları takip eden (tâbiî)ler, sonra onları takip edenlerdir (etbâu’t-tâbiîler).”

İmran b. Husayn, ‘Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kendi asrını takiben iki asır mı yoksa üç asır mı zikretti, tam bilemiyorum’ dedikten sonra Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu haber vermektedir:

“Sizden sonra bir topluluk gelecektir ki onlar tanıklık etmeleri istenmeden şâhitlik edecekler, adak adayacaklar fakat adaklarını yerine getirmeyecekler. Onlar arasında tıka-basa yiyip içip semizlenmek (oburluk) belirgin bir duruma gelecek.” (Buhâri, Fedâilu’l-ashâb 1)

Yukardaki üç hadisin ifâde ettiği anlam da Allah rasûlünden sonra insanların en faziletlisinin kimler veya hangi asırlar olduğuna ışık tutmasıdır. Her üçünde de sahabeler devamlı birinci sırada sayılmıştır. Çünkü onlar hem Allah rasûlünü görmeleri, hem onun sohbetleri ile şerefyâb olmaları, Kur'an'ın tefsirini, uygulamasını ondan almalarıdır. Ayrıca vahiy çoğu zamanda onların yanında nâzil oluyor, onlar da âyetlerin hangi olaylar sebebi ile veya hangi sorulara cevap olarak indiğini (sebeb-i nüzûlunu) biliyorlardı. Onlar yalandan, hıyanetten uzak insanlardı. Kur'an'a ve sünnete olduğu gibi teslim olan, Allah rasûlünü eşlerinden, evlatlarından, ana - babalarından ve bizzat kendi canlarından daha çok seven insanlardı. Allah da bir çok âyetinde onlardan râzı olduğunu bildirerek; "radiyallâhu anhüm ve radû anh" diye buyurmuştur.

Sahâbeden sonra gelenlere ise "tâbiûn" denilmiştir. Yâni tâbî olanlar demektir. Bunlar sahabeyi görme şerefine erenler, onların sohbetlerinde bulunanlar ve onlardan hadis, tefsir ve fıkıh ilmini alıp kendilerinden sonrakilere taşıyanlardır. Müctehidlerin çok olduğu bir devirdir.

Üçüncü asırdakilere ise "tebe-i tâbiîn ya da tebeut tâbiîn" yani tâbîlere tâbî olanlar, sahabeye tâbî olanlara tâbî olanlar, sahâbeyi görenlerden, onlardan ders alanlardan ders alanlar demektir ki yine müctehid ulemânın, tefsir, hadis, akâid âlimlerinin çok fazla olduğu bir asırdır.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz bu ilk üç asırdakilerin en hayırlılar olduğunu bildirirken, bunlardan sonra geleceklere de zımnen bir göndermede bulunuyor ve diyor ki;

"Bakın, benden sonra en hayırlı nesil bu üç asırda yaşayanlardır. Bunlar Kur'an'ı da benim sünnetimi de kendilerinden sonra gelecek olanlardan daha iyi anlayanlar ve daha iyi anlatanlardır. Kur'an'a da sünnete de en güzel uyanlar bu ilk üç asırda yaşayanlardır. Örnek alacaksanız, kendinize rol model arıyorsanız, Allah'ın kitabında ve benim sünnetimde bir şey bulamadığınız zaman benim ashabıma bakınız. Onlar o konuda bir ittifakda bulunmuşlar mı, ittifakta bulunmadılarsa bile bir görüş ortaya koymuşlar mı? Bir şey dememişlerse bile onların o konuda amelleri nasıldı? Onlara bakın ve onlara uyun. Eğer bunlarda da bir şey bulamazsanız bunlardan sonra gelip bunlara tâbî olanlara bakın ve onlara uymaya, benzemeye çalışın. Onlarda da bir şey bulamazsanız üçüncü asırda gelecek olanlara yani tebeut tâbiîne bakın ve onların ilimlerinden istifâde edin"

Peki, Allah Rasûlünün bildirdiği bu üç asırdakilerin hepsi mi iyi idiler? Aralarında hiç kötüleri yok muydu?

Bilelim ki hüküm genele göre verilir. Ashab udul (âdiller) olarak bilinir. Hadis âlimleri Allah Rasûlünün:

"Ashabıma sebbetmeyin (dil uzatmayın). Nefsim elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun (sizden) biri, Uhud dağı kadar altın infak etse, onlardan birinin infak ettiği bir müdd'e hatta yarım müdd'e bedel olmaz." (Müslim, Fedailu's-Sahabe 221, (2540)) buyurmasından dolayı hadis râvîlerini cerhe tâbî tutarlarken onları cerhin dışında tutmuşlardır.

Tâbiîn ve etbâi tâbiîne gelince; onlar da genel îtibâri ile iyi insanlardı. Bir yüzde ile anlatacak olursak belki yüzde sekseni, hattâ yüzde doksanı islâm'a göre hayatlarını sürdüren, kitap ve sünnete teslim olan insanlardı.

Hadisin ikinci kısmı olan; " Daha sonra birtakım topluluklar gelir ki onlardan kiminin tanıklığı yeminin önüne geçer, kiminin de yemini tanıklığının önüne geçer” kısmına gelince, bu da genel anlamdadır. Yâni onların hepsi de böyledir, onların içinde hiç hayırlı bir kimse yoktur anlamında değildir. Bunları bir genellemeye tâbî tuttuğumuzda ise belki onların yüzde altmışı, yüzde yetmişi hadiste belirtilen durumda olacaklardır. İyiler ise belki yüzde kırkı, yüzde otuzu oluşturacaktır.

İçinde bulunduğumuz zamanda ise bu oran daha da düşüktür. Bu çağda yaşayanların belki yüzde sekseni, yüzde doksanı bozuk, yüzde yirmisi, belki yüzde onu iyi olacaktır.

Peki bu hadisi bugün neden gündemime aldım? Bununla neyi anlatmak istiyorum?

Günümüzde sünneti inkar edenler, sahabe, tâbiîn, etbâi tâbiîn alimleri ile, hadis âlimleri ile dalga geçen, onları küçümseyen sözde ilâhiyatçı, âlim bozuntuları ortaya çıkmıştır. Bugüne kadar Allah'ın kitabında ve Rasûlullahın sünnetinde görmediğimiz, sahabeden ve ilk üç asırdakilerden duymadığımız şeyleri söyleyenler, Kur'an'ı kendi bozuk akılları ile te'vîl etmek, daha doğrusu tahrif etmek isteyenler vardır. İşte böylelerini gördüğünüz zaman bu hadisleri hatırlayınız ve onlara îman kuvveti ile bir tokat vurunuz. Ve onlara deyiniz ki: "Bire mel'un, Allah rasulü böyle derken ben sizin gibi müsteşrik yetiştirmelerine kanar mıyım hiç? Sizlere ancak sizler gibi sapıklar ve zındıklar uyar."
Allah bizleri istikâmetten ayırmasın. Bizleri ve nesillerimizi böyle bozuk fikirlilerin, tahrifçilerin tuzaklarına, ağlarına düşenlerden eylemesin. Selam ve duâ ile.
 
Üst Ana Sayfa Alt