Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bu makam ateşten koltuktur.

E Çevrimdışı

Ebu Nejmüddin

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Hamza duygularını yazıya döktüğü dosya kağıdının sayfasının üzerindeki beyazlık gibi bembeyaz bir yüreği olmalı diyordu müslümanın.Bu yüzdendir ki kişi başına 5 metrekare bile düşmeyen bu Islahevinde kendine sevap kazandıracak ameller bulmayı ve masiyetlerden de kaçınmayı adet edinmisti. Mümkün mertebe arkadaşlarının ortak ihtiyaçların da elinden gelen yardımı yapmaya gayret ediyor yerden en ufak bir eziyet verecek çerçöpü kaldırmaktan tutun iki dargın müslümanın arasını bulmaya kadar bulabileceği her fırsatı kendi lehine hayra çevirmeye çalışıyordu.Burası öyle bir yerdi ki insan istese böyle bir ortama dışarıda kendisine asla oluşturmaz dı.

Hele bir düşünün:

Çocukları yatılı Kur'an eğitimine göndermek bu zamanda zordur gitseler bile Kur'an-ı öğrenen ve öğreten kişilere şeytan çok fazla mesai harcayacağından çoğu kez veliler çocukların kurslarda mağdur edilip dövülmesinden yakınır ve küçük çocukların ağızlarından çıkan sözlerine bakarak belki de hayatlarının en büyük hatalarını yapıp onları kurslardan çekip alırlar.

Hele bir de bunu yetişkin insanlar için düşünürsek iş güç geçim derdi vesair her şey engel olur böyle bir eğitime.Bırakın yatılı kurslarda okumayı , bir cami imamının bile fırsatı yoktur evinde bir saat Kur'an ile iştigal etmeye.

İşte bu yüzdendir ki Hamza burasını büyük bir nimet olarak görüyor insan olmanın hür olmanın fıtratına ters olsa da bu ıslah evinin en güzel Kuran Eğitim Medresesi olduğunun bilincinde olarak her anını iyi değerlendirmeye gayret ediyordu.

Her ne kadar yalnızlığı tercih etse de Resulullah'ın "insanlar içine karışıp eziyetlerine sabreden mümin , insanlar içine karışmayıp sabretmeyen müminden hayırlıdır" sözünü düstur edinmişti.

Burası umutların yeşerdiği sabır,tevekkül, İhlas ve samimiyetin ortaya çıktığı,kişilerin gerçek karakterlerini yansıttıkları yerdi.İyiyi kötüyü,doğruyu eyriyi,güzeli çirkini burada daha net görebiliyordu.Yine bir gün bahçeye bakan demir parmaklıklı pencere kenarında ortak yaşam alanında otururken bir bal arısının sendeleyerek camın kenarına düştüğünü fark etti,bir türlü uçamıyordu,hemen bahçeye çıktı Hamza,acaba nesi vardı.?
Muhtemelen üşümüş olmalıydı bir türlü ıslah evinin bahçesinin duvarlarını aşamıyor kanadı kırılmış teyyare gibi yere çakılıp çakılıp duruyordu,bir müddet çakıldığı yerde geziniyor sonra tekrar kanatlanıyor ve tekrar geri çakılıyordu.

Fakat umudunu yitirmemişcesine uçmayı denemekten geri durmuyor, yılmıyordu.Burası yılgınlıkların yeri değil umutların yeşerdiği yerdi.Kendisi için "birazdan ölüme gidiyorsun şehadet getir" diyen belam'a "Ben şehadet getirdiğim için ölüme gidiyorum Sen ise şehadet getirdiğin için para alıyorsun" diyen Profesör Seyyid Kutup geldi aklına zindanlarda şehit edilen İmamı Azam'ın "bana vereceğiniz bu makam ateşten koltuktur"sözü ve yine ölüme giderken Seyyid Kutub'un arkadaşlarından Abdulfettah İsmail'in "umduğuna nail oldum"sözü ve nice Tevhid önderlerinin sözleri...

Hepsi de bu sözlerin altında yatan imanın tezahürünün kalpleri katılaşmış, gözleri kör kulakları sağır olanlara göstergesinin eseriydi.Hamza bal arısını avucunun içine aldı ve içeriye götürdü biraz ısınmasını beklerken'de ıslah evinin kahvaltı için verdiği küçük bal paketinin ağzını açarak önüne birkaç damla damlattı.Biraz sonra kendine gelen arıyı tekrar avucunun içinde bahçeye çıkarak saldı.Kendine gelen arı büyük bir hızla göğe doğru kanat çırparak gözden uzaklaştı.

İşte bu umudunu yitirmeyen ve onun bu azmini görüp onun özgürlüğe kavuşması için arıya yardım eden hamza'nın yine Allah Subhanehu ve Teala'nın dilemesi ile kendisine de tıpkı bu Arı gibi merhamet gösterecek olan haliku zülcelal'in onuda özgürlüğe kavuşturacağının alameti farikası olduğuna işaret değil miydi.? Bu yüzden umudunu yitirmemesi ve çok çalışması gerekiyordu, çünkü onu dışarıda bekleyen ve onunla aynı kaderi paylaşan bir eşi vardı.Vefalı çileli sabırlı bir eş,öyle bir eş ki hamza'nın Islah evinde olması ile birlikte acısı iki iken üçe katlanmıştı,iki evladının yokluğu ve de üstüne eşinin mahpusta olması...

Hamza dışarıda eşinin yanındayken onun hüznü nü görebiliyor ve onun hal dili ile ;

"Ben Gam ve kederimi Ancak Allah'a şikayet ediyorum"Yusuf 86 der gibi yüreğinden kopan feryadı görebiliyor ve ona defaatle "hak şerleri hayreyler" sözü ile birlikte onunla konuşarak eşini teselli etmeye çalışıyordu...yine de vefalı eşinin yüreğindeki yangını söndürebilir miydi hamza?

Bir kaç gün sonra eşi tarafından gelen mektup Hamza'nın görüşünü destekler nitelikteydi, tahmin ettiği gibi eşinin kederi iki iken üçe katlanmıştı.Mektubunda geçen şu ayet halinin tezahürüydü.

"Artık bana düşen güzel bir sabır ile sabretmektir umulur ki Allah onları hep birlikte bana getirir" Yusuf 83

Eşinin,vefakar eşinin yalnızlığını düşününce Hamza;

"Yarabbi hikmetinden ve nimetinden sual olunmaz,burada bulunmamın nimet ve hikmeti sendedir,hakkımda ne gibi bir hikmet ve ne gibi bir nimet dilemiş isen ben senden razıyım,sen de benden razı olacağın işler hususunda bana yardım et.!
Ey Fettah olan Allah'ım bana hayır kapılarını aç ve beni esaretten kurtar" dua ediyordu.

Onun için dışarısı ha icerisi fark etmezdi her halükarda her yer zindandı...Lakin şimdi tek kendini düşünemez di ki , onunla birlikte aynı acıları yaşayan ve aynı anda kalbi onunla birlikte atan bir eşi vardı ama biliyor ve inanıyordu ki Allah subhanehu ve Teala emekleri ve emanetleri zayi etmez di.Çünkü onu Allah Subhanehu ve Teala'ya emanet etmişti.

Gıyabında eşine gece gündüz dua ediyordu ve biliyordu ki o kendisinden daha fazla ediyordu .

Allah ortak (şirk) koşanların evlenirken söyledikleri bir söz vardır ya "hastalıkta ve darlıkta iyi ve kötü günde" diyerek bitirdikleri...O en yaldızlı kelimeler,kalpleri hastalıklı olanların sevgileri,hasta oluncaya,darda kalınca ya, iyi günde iyi iken kötü gün görünceye kadar sönerdi.

İman edenlerin sevgisi ise Allah subhanehu ve teala için olup bitmeyen ahiretlik bir sevgidir...Onlar Allah için severler.Çünkü Resulullah aleyhisselatu vesselam ;"İman etmedikçe cennete giremezsiniz.Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız" buyurmuştur. (Müslim-Ebu Davud)

Ebu Nejmuddin
2018 Ağustos
 
Üst Ana Sayfa Alt