Ü
Çevrimdışı
Genellikle anne babalar çocukların duygularını kabul etmezler. Halbuki bu duyguları hissetmek, örneğin korkmak, mutlaka korkak olmak demek değildir.
Biz de yetişkin olarak bazen karanlıktan korkabilir tedirgin olabiliriz. Üzülmek de mutlaka mutsuz olmak demek değildir. Yaşamda daha büyük üzüntüler var diye çocuğunkini küçümsemek, inkar etmek haksızlıktır, ayrıca çocuğun anlayamayacağı bir boyuttur.
Şimdi rollerle örnekleyelim. Düştünüz; diziniz kanadı, çok acıyor, ağlamaklısınız ama yanınızdaki kişi “hadi canım o kadar da ağrımamıştır” diye duygu ve algılarınızı inkar ediyor, veya “hadi sen de sulu göz” diye sizinle alay ediyor. Ne hissedersiniz?
Sonuç: Tartışma, birbirinden uzaklaşma, çocuktan anne babaya kızgınlık, içerleme, öfke, bu duyguların ileriki iletişimlere yansıması…
Bu gibi tartışma ve kırgınlığa meydan vermemek için dikkat edilmesi gereken 3 önemli etken vardır:
1- Kendini çocuğun yerine koyarak durumu değerlendirmek. (empati)
2- Çocuğun anneden ayrı ve farklı düşünebileceğini kabul edebilmek.
3- Çocuğun gelişim süresi içinde (yaşının icabı) bazı davranış ve duygularda bulunabileceğini bilmek ve bunları geçici olarak kabul etmek.
DEMEK Kİ:
Çocuk yetişkin değildir yetişkin gibi düşünemez, davranamaz ama zamanı gelince öğrenir.
Ancak çocuk eğitiminde etkili olabilmek ve çocukla sağlıklı ilişkiler kurabilmek için ilk adım; çocuğu çocukluğuyla yani yaşının getirdiği doğal sınırlamalar ve yetersizliklerle kabul etmek ona ileride olmasını düşlediğimiz yetişkinin veya kendimizin küçük bir kopyası olmadığından dolayı kızmamakla başlar. Beklentilerimizin oluşmasını sabır ve güvenle beklersek çocuğa da bu aşamaları yapması için daha sağlıklı bir ortam hazırlamış oluruz.
NOT: Anne-baba rol çerçevesinden çıkıp insan-insana iletişim kurabiliriz!...
Biz de yetişkin olarak bazen karanlıktan korkabilir tedirgin olabiliriz. Üzülmek de mutlaka mutsuz olmak demek değildir. Yaşamda daha büyük üzüntüler var diye çocuğunkini küçümsemek, inkar etmek haksızlıktır, ayrıca çocuğun anlayamayacağı bir boyuttur.
Şimdi rollerle örnekleyelim. Düştünüz; diziniz kanadı, çok acıyor, ağlamaklısınız ama yanınızdaki kişi “hadi canım o kadar da ağrımamıştır” diye duygu ve algılarınızı inkar ediyor, veya “hadi sen de sulu göz” diye sizinle alay ediyor. Ne hissedersiniz?
Sonuç: Tartışma, birbirinden uzaklaşma, çocuktan anne babaya kızgınlık, içerleme, öfke, bu duyguların ileriki iletişimlere yansıması…
Bu gibi tartışma ve kırgınlığa meydan vermemek için dikkat edilmesi gereken 3 önemli etken vardır:
1- Kendini çocuğun yerine koyarak durumu değerlendirmek. (empati)
2- Çocuğun anneden ayrı ve farklı düşünebileceğini kabul edebilmek.
3- Çocuğun gelişim süresi içinde (yaşının icabı) bazı davranış ve duygularda bulunabileceğini bilmek ve bunları geçici olarak kabul etmek.
DEMEK Kİ:
Çocuk yetişkin değildir yetişkin gibi düşünemez, davranamaz ama zamanı gelince öğrenir.
Ancak çocuk eğitiminde etkili olabilmek ve çocukla sağlıklı ilişkiler kurabilmek için ilk adım; çocuğu çocukluğuyla yani yaşının getirdiği doğal sınırlamalar ve yetersizliklerle kabul etmek ona ileride olmasını düşlediğimiz yetişkinin veya kendimizin küçük bir kopyası olmadığından dolayı kızmamakla başlar. Beklentilerimizin oluşmasını sabır ve güvenle beklersek çocuğa da bu aşamaları yapması için daha sağlıklı bir ortam hazırlamış oluruz.
NOT: Anne-baba rol çerçevesinden çıkıp insan-insana iletişim kurabiliriz!...