Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Çocuğunu Diri Diri Gömen de, Gömülen de Cehennemdedir Hadisi Sahih midir?

Cundullah el-Kürdî Çevrimdışı

Cundullah el-Kürdî

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ebu Dâvud da İbn Ebu Zaide kanalıyla Şa'bî'den nakleder ki; Rasulullah (s.a.v.) diri diri toprağa gömen de, gömülen de cehennemdedir, buyurmuş.
Şa'bî de der ki: Bana bu hadîsi Alkame, Ebu Vâil kanalıyla Abdullah İbn Mes'ud'dan nakletti. Bir topluluk da bu hadîsi Dâvûd İbn Ebu Hind kanalıyla Şa'bî'den, Alkame'den, Seleme İbn Kays'tan naklettiler.

Seleme İbn Kays el-Eşcaî der ki: Ben ve kardeşim Peygambere gelip dedik ki:
Annemiz câhiliyyet devrinde öldü. Ancak musâfir ağırlar, akrabaları ziyaret eder idi. O bizim bir kız kardeşimizi henüz bulûğa ermemişken diri diri toprağa gömdü.
Peygamber buyurdu ki: Toprağa gömen de, gömülen de ateştedir. Ancak toprağa gömene İslâm ulaşır da müslüman olursa; mustesnadır.
Bu hadîsin isnadı hasendir
.
Tekvir 8, 9. Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,
Bu hadisiñ añlamı nedir? İnkar êdilir mi?
Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Güneş katlanıp dürüldüğünde,

2. Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde,

3. Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde,

4. Gebe develer salıverildiğinde,

5. Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde,

6. Denizler kaynatıldığında,

7. Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde,
8, 9. Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,


10. (Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında,

11. Gökyüzü sıyrılıp alındığında,

12, 13. Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yaklaştırıldığında,


14. Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.

15, 16. Hayır! Akıp giden, bir kaybolup bir etrafı aydınlatan yıldızlara andolsun,


17. Kararmaya yüz tuttuğunda geceye andolsun,

18. Ağarmaya başladığında sabaha andolsun ki,

19, 20. O (Kur'an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş'ın sahibi (Allah'ın) katında itibarlı bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür.


21. O orada sayılan, güvenilen (bir elçi) dir.

22. Arkadaşınız (Muhammed) de mecnun değildir.

23. Andolsun ki, onu (Cebrail'i) apaçık ufukta görmüştür.

24. O, gaybın bilgilerini (sizden) esirgemez.

Âyetteki «gayb» kavramı, duyu organlarıyla idrak edilemeyen ve fakat inanılması gereken iman esaslarını içine almaktadır. Allah Resûlünün onlar hakkında cimri davranmadığı, yani herhangi bir şeyi gizlemediği açıklanmıştır.

25. O lânetlenmiş şeytanın sözü de değildir.

26. Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?

27, 28. O, herkes için, sizden doğru yolda gitmek isteyenler için bir öğüttür.


29. Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hadis sahihdir.
İslam, geçmiş (İslam'dan önceki) günahları siler.

'Bir adam Rasûlullah'a (s.a.v.) geldi ve cahiliyye döneminde şöyle yaptığını anlattı; "Benim küçük bir kızım vardı ve beni çok severdi. Öyle ki ben onu çağırdığım zaman koşa koşa yanıma gelirdi. Bir gün yine ben onu çağırdım ve koşa koşa yanıma geldi. Sonra onu beraberime alarak, yolda rastladığımız bir kuyuya onu elinden tutarak attım. Kulaklarıma gelen son sözleri "babacığım, babacağım" diyen çığlıklarıydı.'
Bunları duyunca Rasûlullah'ın (s.a.v.) gözlerinden yaşlar süzüldü.
Ve bunun üzerine orada hazır bulunanlardan biri: 'Ey filan! Sen Rasûlullah'ı (s.a.v.) üzdün' dedi.
Rasûlullah (s.a.v.) 'ona engel olmayın, neler hissettiğini anlatsın' diyerek o adama 'bu olayı yeniden anlat' diye buyurdu.
O şahıs da bu olayı yeniden anlatınca, Rasûlullah (s.a.v.) mubârak sakalı ıslanıncaya değin ağladı.
Daha sonra ona 'cahiliyye döneminde yaptığın için Allah (c.c.) seni affetti. Kendi hayatına yeniden başla' diye buyurdu."
(Dârimi, Sunen, Mukaddime, Bab 1, Hadis no: 2)
(Bu haberin senedi çok zayıftır. Bir kere el-Vadîn (v. 149 veya 156) Peygamberle aralarındaki ravileri zikretmemiştir. Bunun için hadis mu'daldır. Diğer taraftan el-Velîd ve hocası Sebre hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Yani mechûl ve mestur râvîlerdir. Bu sebeble haberleri de meçhuldur. Mu'dal ve mechûl haberler, zaîf haberler grubuna dahildirler)


İman'ın içinde mutâlâa eden bir anlayışın olmadığı zamana "cahiliye" denmiştir. Nitekim Peygamber (s.a.v.) de küfrün başına Ebû Cehil adını takmıştı. Bu cahiliye döneminin insanlık dışı, îman dışı işlerinden biri, burada bir örneği anlatılan, kızların diri diri gömülmeleri, öldürülmeleri âdetiydi. Kur'an-ı Kerimde şu âyetlerle bu kötü âdete işaret edilmektedir:
"
Ve sorulduğu zaman o diri diri toprağa gömülen kıza: "Hangi günâh(ı) yüzünden öldürüldü." diye" (Tekvir 8 - 9)
Kur'an-ı Kerim, munhasıran kızların öldürülme sebepleri hakkında bir açıklama yapmaz. Fakat iki yerde "fakirlik korkusuyla çocuklarınızı '(evlâdekum) öldürmeyiniz" buyrulmakta (En'âm: 151; İsrâ: 31) kız-erkek ayrımı yapılmamaktadır. Ancak, nakledildiğine göre, erkeklerin baskınlara, yağmalara katılma ve çalışma yollarıyla kazanma imkânlarına mukabil kızlar bu işleri yapamıyorlardı. Üstelik kızların ileride fakirlikleri halinde içtimai yönden dengi erkeklerle evlenme şansları yoktu. Dengi ile evlenmemek de büyük bir utanç sebebi idi. Ayrıca, fakirlik halinde, büyük ölçüde kötü yollara düşme ihtimali vardı. Binaenaleyh daha ziyade kızlar öldürülüyordu ve bunun temel sebebi, Kur'an-ı Kerim'in işaret buyurduğu gibi "ekonomik" idi. Ahlâki endişeler bunun uzantısıydı. Şu halde Arablar, fakirlik ve onun yol açtığı utanç verici durumlar sebebiyle kızlarını öldürüyorlardı. İslâmiyet, ilk günden itibaren cahiliye döneminin kötü âdetlerini bertaraf etmeye girişmiş, bu meyanda kızları diri diri gömme, öldürme âdetinin kökünü kazımak için, alınan biatlara, "çocukları öldürmeme" maddesini koymuştu. (Mumtehine: 12; Buhârî, İman, 11 (1/10) Böylece İslâmiyet sayesindedir ki kadın insan olma onuruna kavuşmuştur.
****

Bunu 'kız çocuklarının katledilmesini kötü kabul eden hiç kimse yoktu' şeklinde anlamamak gerekir. Çünkü bir toplum ne kadar bozulmuş olursa olsun her şeye rağmen iyilik duygularından tamamen yoksun olması düşünülemez. Bunun için, Kur'an, olayı uzun uzun açıklama cihetine gitmemiştir. Sadece dehşet verici ve çok keskin bir tavırla, diri diri toprağa gömülen kız çocuklarına 'sen ne yaptın ki, seni diri diri toprağa gömdüler' diye sorulacağı bir vaktin muhakkak geleceği anlatılmıştır. Arabların cahiliyye dönemlerinde bu çirkin fiilin işlenmesine rağmen, iyi karşılanmadığı da vâkidir.
Örneğin Tabârânî'nin bir rivayetine göre şair Ferezdak'ın dedesi Sa'sa bin Naciye el-Mücasi, bir gün Allah'ın (c.c.) elçisine (s.a.v.) "
Ya Rasûlallah! Ben cahiliyyede bazı iyi işler de yaptım. Bunlardan birisi ben 360 kız çocuğunu diri diri toprağa gömülmekten kurtardım ve her çocuğu kurtarmak için iki deveyi karşılık olarak verdim. Bana bu iş için de bir mükâfat var mıdır?"

Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Evet vardır. Bunun mukâfatı Allah'ın (c.c.) seni İslâm'ın nimetine kavuşturmasıdır."

Gerçekten bu İslâm'ın büyük nimetlerindendir. Öyle ki, Arablar da böyle bir zulme son verdiği gibi ayrıca kız çocuklarının doğmalarının kötü bir hadise ve musibet olduğu, dolayısıyla bu musibete mecburen katlanılması gerektiği anlayışını da ortadan kaldırdı. Bu anlayışın tam aksine İslâm'da kız çocuklarının terbiye edilmesi ve onların iyi birer hanımefendi olarak yetiştirilmesi teşvik edilmiştir. Rasûlullah'ın (s.a.v.) kız çocukları hakkındaki düşünce ve inançları nasıl değiştirdiği birçok hadislerle sabittir. Burada örnek olarak birkaç hadisi zikrediyoruz.

Eğer bir kimse kendisine kız çocuğu verilerek imtihan edilmiş ve o da çocuğuna iyi muamele etmişse, bu ameli onu cehennem ateşinden korur.
(Buhari, Muslim)

- Eğer bir kimse iki kız çocuğu büyütmüşse, kıyamet günü onunla benim aram şöyle olacaktır, diyerek Rasûlullah (s.a.v.) iki parmağını gösterdi.
(Muslim)

- Eğer bir kimse üç kız çocuğunu ya da kızkardeşlerini iyi terbiye etmiş ve onlara şefkat göstermiş ve kendisine ihtiyaçları kalmayıncaya kadar büyütmüşse, bu kimse için cennet vâcib olur.
Bir şahıs, ya Rasûlallah iki çocuğu olsa? dediğinde,
Rasûlullah (s.a.v.), evet ona da cennet vâcib olur, dedi.
Bu hadisi rivayet eden İbni Abbas (r.anhuma) buyuruyor ki, "Eğer bir kimse Rasûlullah'a "bir kız çocuğu?" diye sorsaydı. Ona da aynı cevabı verirdi. (Şerh-us-Sunne)

- Eğer bir kimse, kız çocuğu doğduğunda, onu diri diri toprağa gömmeyerek, onu zelil etmemiş ve erkek çocuklarını ondan üstün tutmamış ise Allah (c.c.) bu adama cenneti nasib edecektir.
(Ebu Davud)

- Eğer bir kimsenin üç kız çocuğu doğar ve o da sabrederse, imkânlarına göre onlara iyi bakar, iyi yedirir, iyi giydirirse, kıyamet günü onlar onu cehennem ateşinden korurlar.
(Buhari, İbni Mâce)

- Eğer bir müslümanın iki kız çocuğu varsa ve o onları iyi yetiştirirse, bu onun cennete girmesine vesile olur.
(Buhari, el-edebu'l-mufred)

-Rasulullah, Şuraka bin Cûşum'a şöyle buyurdu: "Ben sana en büyük sadakanın ne olduğunu haber vereyim mi?" Şuraka "Söyleyin ya Rasullallah" dedi.
"Kızın boşandıktan veya dul kaldıktan sonra sana gelirse ve senden başka geçimini sağlayan yoksa, ona bakman en büyük sadakadır."
(Buhari, el-edebu'l-mufred)


Seleme b. Kays el-Eşcaî'den (r.anh) rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:

أَتَيْتُ أَنَا وَأَخِي النَّبِيَّ فَقُلْنَا: إِنَّ أُمَّنَا ( مُلَيْكَةَ) مَاتَتْ فِي الْـجَاهِلِيَّةِ، وَكَانَتْ تَقْرِي الضَّيْفَ، وَ تَصِلُ الرَّحِمَ، وَأَنَّهَا وَأَدَتْ أُخْتًا لَنَا فِي الْـجَاهِلِيَّةِ لَـمْ تَبْلُغِ الْـحِنْثَ. فَقَالَ: الْوَائِدَةُ وَالْـمَوْءُودَةُ فِي النَّارِ، إِلَّا أَنْ تُدْرِكَ الْوَائِدَةُ الْإِسْلَامَ فَتُسْلِمَ.
[ رواه أحمد وحسنه الحافظ ابن كثير وابن عبد البر ]
"Ben ve kardeşim, Peygamber (s.a.v.)'e gelerek:
- (Ey Allah'ın elçisi!) Annemiz (Muleyke) câhiliye döneminde öldü. Annemiz misafirine ikramda bulunur, yakın akrabaları ziyâret eder ve onlara iyilikte bulurdu. (Bu yaptığı iyilikler kendisine bir fayda verir mi?) Fakat câhiliye döneminde henüz buluğ çağına ermeyen bir kız kardeşimiz vardı onu diri diri toprağa gömmüştü.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kız çocuğunu diri diri toprağa gömen kadın ile ve diri diri toprağa verilen kız çocuğu ateştedir. Ancak kız çocuğunu diri diri toprağa gömen kadın İslâm'a kavuşmuş ve müslüman olmuşsa, o bundan mustesnâdır."
(İmam Ahmed rivâyet etmiş, İbn-i Kesîr, tefsir, c: 3, sf: 33) hadisin hasen olduğunu belirmiştir. Ondan önce de İbn-i AbdilBer, et-Temhîd; c: 18, sf: 120 hasen olduğunu belirtmiştir.)


حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى الرَّازِيُّ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي زَائِدَةَ قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي عَنْ عَامِرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْوَائِدَةُ وَالْمَوْءُودَةُ فِي النَّارِ قَالَ يَحْيَى بْنُ زَكَرِيَّا قَالَ أَبِي فَحَدَّثَنِي أَبُو إِسْحَقَ أَنَّ عَامِرًا حَدَّثَهُ بِذَلِكَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ ابْنِ مَسْعُودٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
Amir (eş-Şâ'bî)'den (rivayet edildiğine göre);
Rasûlullah (s.a.v.): "Çocuğu diri diri mezara gömen kadın da, diri diri mezara gömülen çocuk (kendisine ait olan ana) da cehennemdendir" buyurmuştur.
(Ebu Davud, Sunnet, Bab 18, Hadis no: 4717)
(Bu hadisin ravilerinden)
Yahya İbn Zekeriyya (İbn Ebi Zaide) dedi ki: Babamın ifadesine göre Ebu İshak (es-Sebî'î bu hadisi) kendisine Amir (eş-Şabî), Alkame ve İbn Mes'ud zinciriyle Peygamber (s.a.v.)'den rivayet etmiştir.

İzahat :
Ve'd: Çocuğu diri diri mezara gömmek demektir. Bilindiği gibi cahiliyye çağı Arablarından bazıları ar meselesi yaparak ya da rızık endişesiyle kız ve erkek çocuklarını diri diri mezara gömerlerdi. Hadisin zahirine göre çocuklarını bu şekilde mezara gömenler de, bu şekilde mezara gömülen çocuklar da cehennemliklerdir. Hadisin bu zahirî manasına sarılan, bazı Hanbelî alimleri çocuklarını bu şekilde mezara gömen kimselerin de, bu şekilde mezara gömülen çocukların da cehennemlik olduklarını söylemişlerdir.
Bu görüşte olan kimselere göre çocuğu bu şekilde gömen kimsenin cehennemlik olmasının sebebi, çocuğa bu zulmü reva görüp katil olmasıdır. Çocuğun cehennemlik olmasının sebebi de çocukların âhirette cennetlik ya da cehennemlik olma hususunda anne ve babalarına tâbi olmalarıdır.
Bu görüşte olmayan birçok ilim adamına göre ise metinde geçen "diri diri gömülen kız" anlamındaki "mev'ûde" kelimesinin aslı "mevuda-tun lehâ"dır. Yâni bu kelimenin aslı böyledir ve "diri diri gömülen çocuk kendisine ait olan anne" anlamına da gelmektedir. "Vâide" kelimesi de çocuğun diri diri mezara gömülmesine radı olan ebe, ya da kürtajcı doktordur. Bu açıklamaya göre annenin de, ebenin de cehennemlik olmasının sebebi cinayet suçunu işlemeleridir. Nitekim, Aynu'l-Mâbud yazarının "es-Siracu'1-Mûnir" isimli eserden naklen yaptığı açıklamaya göre bu hadisin sebeb-i vurudu fahr-i kainat efendimize çocuğunu gömen bir kadının durumunun sorulmasıdır. Böyle bir soru üzerine bu hadis söylenmiştir.
Öyleyse burada "mev'ûde" kelimesinin aslının "mevudetun lehâ" olduğunda ve "diri diri gömülen çocuğun annesi anlamında" kullanıldığında en küçük bir şubhe yoktur. Biz de bu görüşü tercih ettiğimiz için tercümemizde de bu kelimeyi böyle tercüme ettik. Binaenaleyh bu hadisten sabiy iken ölen muşrik çocuklarının cehennemlik oldukları hükmünü çıkarmak doğru değildir


Abdullah b. Abbas'dan (r.anhuma) rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
سُئِلَ رَسُولُ اللهِ عَنْ أَوْلَادِ الـْمُشْرِكِينَ فَقَالَ: اللهُُ إِذْ خَلَقَهُمْ أَعْلَمُ بِمَا كَانُوا عَامِلِينَ.
[ رواه البخاري ومسلم ]
Rasûlullah (s.a.v.)'e (küçük yaşta ölen) muşriklerin çocukları hakkında sorulduğunda şöyle buyurmuştur:
Allah Teâlâ onları yarattığı zaman, onlar büyüyünceye kadar yaşayıp kalmış olsalar, Allah Teâlâ onların ne yapacaklarını daha iyi bilir."
(Buhârî; Hadis no: 1383, 1384; Muslim; Hadis no: 2660, 2659)

Aişe (r.anha)'den (rivayet edilmiştir):
Dedi ki: Ben
(Peygambere)'i "Ey Allah'ın rasulu, mûminlerin çocukları (nın âhiratteki durumu nedir); onlar cennetlik midirler yoksa cehennemlik midirler"? diye sordum da;
"
Onlar babalarıdandır" buyurdu.
"Ey Allah'ın rasulu, amelsiz olarak mı (babalarıyla birlikte cennete ya da cehenneme gidecekler)?" dedim.
"Allah onların (dünyada yaşadıkları takdirde) nasıl amel edeceklerini en iyi bilendir" buyurdu.
Bunun üzerine: "
Ey Allah'ın rasulu, muşrik çocuklarının âhiratteki durumu nedir?" dedim.
"
Onlar babalarındandır" cevabını verdi.
"Amelsiz oldukları halde mi?" dedim.
"Allah, Onların (dünyada yaşadıkları takdirde) nasıl amel edeceklerini en iyi bilendir" buyurdu.
(Ebu Davud, Sunnet, Bab 17 , Hadis no: 4712; Buhari, Kâder 3; cenaiz 93; Muslim, Kâder 23, 24, 26-28; Nesai, Cenaiz 60; Muvatta, Cenaiz 53; Ahmed b. Hanbel, II, 244, 253, 259, 278, 315, 347, 393. 262, 471, 481, 518; V, 73,410)

İzahat
İmam-ı Nevevi'nin açıklamasına göre: İslam ulemasının çoğunluğu müslüman çocuklarının cennetlik olduklarına ve orada ebediyyen çocuk olarak kalacaklarına hükmetmişlerse de, bazıları Aişe'nin rivayet ettiği:
"
Bir çocuk öldü de ben Ne mutlu ona, cennet serçelerinden bir serçe, dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.):
Bilmez misin ki Allah cennetle cehennemi yaratmış, ona da buna da girecek kimseler yaratmıştır, buyurdu" (Ebu Davud, Sunnet, Bab 17 , Hadis no: 4713) mealindeki hadise bakarak bu konuda hiçbir hüküm vermeden susmayı tercih etmişlerdir. Kurtubi ile İbn Ebi Zeyd de bu görüştedirler. Ancak Peygamber çocuklarının cennetlik olduklarında ittifak yardır.

Muşrik çocuklarının babaları gibi cehenneme gideceklerini kabul edenlere göre; Peygamberin, Aişe'yi ölen çocukların cennetlik olduğunu söylemesini nehyetmekten maksadı, Aişe'nin sözünün yanlış olduğunu ifade etmek değil, ona bu hususta sağlam bir delile dayanmadan konuşmakta acele etmesinin doğru olmadığını ihtar etmektir.


Bu görüşte olanların diğer bir delilleri de Abdullah İbn Ahmed'in, Musned üzerine yazdığı "Ziyâdât" isimli eserinde Ali'den merfu olarak rivayet ettiği Peygamberin: "Müslüman çocukları cennette, muşrik çocukları da cehennemdedir" buyurup sonra: "Onlar ki inandılar, zurriyetleri de imanda kendilerine uydu...." (Tûr (2), 21) mealindeki âyeti okuduğunu ifade eden hadis-i şeriftir.(el-Askalani İbn el-Hacer, Fethu'l-Bârî bi Şerhi'l-Buhârî, III, 487)

İbn Hâcer el-Askalânî'nin açıklamasına göre İslam uleması muşrik çocuklarının âhiratteki durumları hakkında ihtilâf etmişlerdir. Bu mevzudaki görüşleri şu şekilde özetlemek mümkündür:

1- Bu çocukların durumu Allah'ın iradesine bağlıdır. İsterse onları cehenneme atar, isterse cennetine koyar.
İki Hammad ile İbnu'l-Mubârak ve İshak bu görüştedirler. Beyhaki, İmam-ı Şafii'nin de bu görüşte olduğunu söylemiştir. Delilleri ise mevzuumuzu teşkil eden hadiste geçen: "
Allah onların nasıl amel edeceğini en iyi bilendir" mealindeki hadistir. (Cebriyeciler de bu görüştedir).

2- Babalarının durumuna tabidirler. Binaenaleyh müslümanların çocukları, cennetlik, kafirlerin çocukları da cehennemliktir.
Haricilerden "Erakiyye" kolu bu görüştedir.
Delilleri ise; "
Rabb'im yeryüzünde kâfirlerden tek bir kişi bırakma" (Nuh 26) ayet-i kelimesidir.
Fakat bu ayetin sadece Nuh aleyhisselamın kavmine ait olduğu, Nuh (a.s.), kavminin kalanlarından hiçbirinin kendisine iman etmeyeceğine dair vahy aldığı için çoluk çocuk ayrımı yapmadan, böyle kavminden kendine tabi olmayanların tümüne beddua ettiği gerekçesiyle bu görüş tenkid edilmiştir. "Onlar babalarındandır." (Ahmed b. Hanbel, V. 410) hadisi ise harbilerin çocukları hakkında olduğundan bu hadis-i şerifle de Ezrakiyye'nin görüşünü destekleyen bir mana yoktur.

3- Onlar cennet ile cehennem arasında bir yerde kalırlar.

4- Cennet ehline hizmet ederler.
Gerçekten Ebu Davud et-Tayalisî bu mealde bir hadis rivayet etmişse de bu hadis zayıftır.

5- Toprak olup giderler.
Sumame İbn Eşres bu görüştedir.

6- Cehennemdedirler.

Kadı Iyad bu görüşün İmam-ı Ahmed'e ait olduğunu söylemişse de, İbn-i Teymiyye, Kadı Iyad'i tenkid ederek bu görüşün İmam-ı Ahmed'e ait olmayıp, onun bazı arkadaşlarına ait olduğunu söylemiştir. (Bu görüşte olanların delili ise Ebu Davud, Sunnet, Bab 17 , Hadis no: 4717 numaralı hadis-i şeriftir)

7- Onlar önlerinde yakılan bir ateşe atlamakla imtihan edilirler. Ateşe atlayanları ateş yakmaz. Cennete giderler. Atlamayanlar da cehennemlik olurlar.
Bezzar'ın Enes ve Ebu Said'den Taberânî'nin de Muaz İbn Cebel'den rivayet ettiği bir hadis-i şerif bu görüşü teyid etmektedir.

"Her ne kadar ahiratte imtihan yoktur" diyerek bu görüşü tenkid edenler olmuşsa da kendilerine: "Sizin dediğiniz husus cennete ya da cehenneme girmiş olanlar için geçerlidir, girmemiş (arasatta, âraf) olanlar için değil" diye cevab verilmiştir.

Nitekim; "Baldırların açıldığı ve secdeye davet edildikleri gün (secde) edemezler." (Kalem , 42) ayeti de buna delalet eder. (İbnu'l-Hacer el-Askalani, Fethu'l-Bari, III. 489-490)

8- Cennetliktirler.
Delilleri ise "Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe âzab edici değiliz." (İsra 15) âyetidir.
İmam-ı Ebu Hanife de muşriklerin çocukları hakkında bir şey diyemeyip tevakkuf etmiştir.
(İbn Abidin, Tercume ve Şerhi. 111, 399)
Delili ise Ebu Davud, Sunnet, Bab 17 , Hadis no: 4713 numaralı hadis-i şeriftir. İbn Hâcer'in açıklamasına göre , en sıhhatli görüş onların da cennetlik olduğunu kabul eden görüştür. (Aliyyul-Kâri, Mirkatu'l-Mefatih. I, 129)

İlgili Konu:

Fetret Ehlinin Ahiratteki Durumu ?
Musluman ve Muşriklerin Küçük Yaşta
(Buluğ Çağına ermeden) Ölen Çocuklarının Ahiratteki Durumu?


Hz Ömer, Cahiliyye Döneminde Kız Çocuğunu Diri Diri Gömdü mü?
 
Cundullah el-Kürdî Çevrimdışı

Cundullah el-Kürdî

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hadis sahihdir.
İslam, geçmiş (İslam'dan önceki) günahları siler.

'Bir adam Rasûlullah'a (s.a.v.) geldi ve cahiliyye döneminde şöyle yaptığını anlattı; "Benim küçük bir kızım vardı ve beni çok severdi. Öyle ki ben onu çağırdığım zaman koşa koşa yanıma gelirdi. Birgün yine ben onu çağırdım ve koşa koşa yanıma geldi. Sonra onu beraberime alarak, yolda rastladığımız bir kuyuya onu elinden tutarak attım. Kulaklarıma gelen son sözleri "babacığım, babacağım" diyen çığlıklarıydı.'
Bunları duyunca Rasûlullah'ın (s.a.v.) gözlerinden yaşlar süzüldü.
Ve bunun üzerine orada hazır bulunanlardan biri: 'Ey filan! Sen Rasûlullah'ı (s.a.v.) üzdün' dedi.
Rasûlullah (s.a.v.) 'ona engel olmayın, neler hissettiğini anlatsın' diyerek o adama 'bu olayı yeniden anlat' diye buyurdu.
O şahıs da bu olayı yeniden anlatınca, Rasûlullah (s.a.v.) mubârak sakalı ıslanıncaya değin ağladı.
Daha sonra ona 'cahiliyye döneminde yaptığın için Allah (c.c.) seni affetti. Kendi hayatına yeniden başla' diye buyurdu."
(Dârimi, Sunen, Mukaddime, Bab 1, Hadis no: 2)
(Bu haberin senedi çok zayıftır. Bir kere el-Vadîn (v. 149 veya 156) Peygamberle aralarındaki ravileri zikretmemiştir. Bunun için hadis mu'daldır. Diğer taraftan el-Velîd ve hocası Sebre hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Yani mechûl ve mestur râvîlerdir. Bu sebeble haberleri de meçhuldur. Mu'dal ve mechûl haberler, zaîf haberler grubuna dahildirler)

İman'ın içinde mutâlâa eden bir anlayışın olmadığı zamana "cahiliye" denmiştir. Nitekim Peygamber (s.a.v.) de küfrün başına Ebû Cehil adını takmıştı. Bu cahiliye döneminin insanlık dışı, îman dışı işlerinden biri, burada bir örneği anlatılan, kızların diri diri gömülmeleri, öldürülmeleri âdetiydi. Kur'an-ı Kerimde şu âyetlerle bu kötü âdete işaret edilmektedir:
"
Ve sorulduğu zaman o diri diri toprağa gömülen kıza: "Hangi günâh(ı) yüzünden öldürüldü." diye" (Tekvir 8 - 9)
Kur'an-ı Kerim, munhasıran kızların öldürülme sebepleri hakkında bir açıklama yapmaz. Fakat iki yerde "fakirlik korkusuyla çocuklarınızı '(evlâdekum) öldürmeyiniz" buyrulmakta (En'âm: 151; İsrâ: 31) kız-erkek ayrımı yapılmamaktadır. Ancak, nakledildiğine göre, erkeklerin baskınlara, yağmalara katılma ve çalışma yollarıyla kazanma imkânlarına mukabil kızlar bu işleri yapamıyorlardı. Üstelik kızların ileride fakirlikleri halinde içtimai yönden dengi erkeklerle evlenme şansları yoktu. Dengi ile evlenmemek de büyük bir utanç sebebi idi. Ayrıca, fakirlik halinde, büyük ölçüde kötü yollara düşme ihtimali vardı. Binaenaleyh daha ziyade kızlar öldürülüyordu ve bunun temel sebebi, Kur'an-ı Kerim'in işaret buyurduğu gibi "ekonomik"idi. Ahlâki endişeler bunun uzantısıydı. Şu halde Arablar, fakirlik ve onun yol açtığı utanç verici durumlar sebebiyle kızlarını öldürüyorlardı. İslâmiyet, ilk günden itibaren cahiliye döneminin kötü âdetlerini bertaraf etmeye girişmiş, bu meyanda kızları diri diri gömme, öldürme âdetinin kökünü kazımak için, alınan biatlara, "çocukları öldürmeme" maddesini koymuştu. (Mumtehine: 12; Buhârî, İman, 11 (1/10) Böylece İslâmiyet sayesindedir ki kadın insan olma onuruna kavuşmuştur.
****

Bunu 'kız çocuklarının katledilmesini kötü kabul eden hiç kimse yoktu' şeklinde anlamamak gerekir. Çünkü bir toplum ne kadar bozulmuş olursa olsun herşeye rağmen iyilik duygularından tamamen yoksun olması düşünülemez. Bunun için, Kur'an, olayı uzun uzun açıklama cihetine gitmemiştir. Sadece dehşet verici ve çok keskin bir tavırla, diri diri toprağa gömülen kız çocuklarına 'sen ne yaptın ki, seni diri diri toprağa gömdüler' diye sorulacağı bir vaktin muhakkak geleceği anlatılmıştır. Arapların cahiliyye dönemlerinde bu çirkin fiilin işlenmesine rağmen, iyi karşılanmadığı da vâkidir. Örneğin Tabârânî'nin bir rivayetine göre şair Ferezdak'ın dedesi Sa'sa bin Naciye el-Mücasi, bir gün Allah'ın (c.c.) elçisine (s.a) "Ya Rasûlallah! Ben cahiliyyede bazı iyi işler de yaptım. Bunlardan birisi ben 360 kız çocuğunu diri diri toprağa gömülmekten kurtardım ve her çocuğu kurtarmak için iki deveyi karşılık olarak verdim. Bana bu iş için de bir mükâfat var mıdır?" Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: "Evet vardır. Bunun mükâfatı Allah'ın (c.c.) seni İslâm'ın nimetine kavuşturmasıdır."

Gerçekten bu İslâm'ın büyük nimetlerindendir. Öyle ki, Arablar da böyle bir zulme son verdiği gibi ayrıca kız çocuklarının doğmalarının kötü bir hadise ve musibet olduğu, dolayısıyla bu musibete mecburen katlanılması gerektiği anlayışını da ortadan kaldırdı. Bu anlayışın tam aksine İslâm'da kız çocuklarının terbiye edilmesi ve onların iyi birer hanımefendi olarak yetiştirilmesi teşvik edilmiştir. Rasûlullah'ın (s.a.v.) kız çocukları hakkındaki düşünce ve inançları nasıl değiştirdiği birçok hadislerle sabittir. Burada örnek olarak birkaç hadisi zikrediyoruz.

Eğer bir kimse kendisine kız çocuğu verilerek imtihan edilmiş ve o da çocuğuna iyi muamele etmişse, bu ameli onu cehennem ateşinden korur.
(Buhari, Muslim)

- Eğer bir kimse iki kız çocuğu büyütmüşse, kıyamet günü onunla benim aram şöyle olacaktır, diyerek Rasûlullah (s.a.v.) iki parmağını gösterdi.
(Muslim)

- Eğer bir kimse üç kız çocuğunu ya da kızkardeşlerini iyi terbiye etmiş ve onlara şefkat göstermiş ve kendisine ihtiyaçları kalmayıncaya kadar büyütmüşse, bu kimse için cennet vâcib olur.
Bir şahıs, ya Rasûlallah iki çocuğu olsa? dediğinde,
Rasûlullah (s.a.v.), evet ona da cennet vâcib olur, dedi.
Bu hadisi rivayet eden İbni Abbas (r.anhuma) buyuruyor ki, "Eğer bir kimse Rasûlullah'a "bir kız çocuğu?" diye sorsaydı. Ona da aynı cevabı verirdi. (Şerh-us-Sunne)

- Eğer bir kimse, kız çocuğu doğduğunda, onu diri diri toprağa gömmeyerek, onu zelil etmemiş ve erkek çocuklarını ondan üstün tutmamış ise Allah (c.c.) bu adama cenneti nasib edecektir.
(Ebu Davud)

- Eğer bir kimsenin üç kız çocuğu doğar ve o da sabrederse, imkânlarına göre onlara iyi bakar, iyi yedirir, iyi giydirirse, kıyamet günü onlar onu cehennem ateşinden korurlar.
(Buhari, İbni Mâce)

- Eğer bir müslümanın iki kız çocuğu varsa ve o onları iyi yetiştirirse, bu onun cennete girmesine vesile olur.
(Buhari, el-edebu'l-mufred)

-Rasulullah, Şuraka bin Cûşum'a şöyle buyurdu: "Ben sana en büyük sadakanın ne olduğunu haber vereyim mi?" Şuraka "Söyleyin ya Rasullallah" dedi.
"Kızın boşandıktan veya dul kaldıktan sonra sana gelirse ve senden başka geçimini sağlayan yoksa, ona bakman en büyük sadakadır."
(Buhari, el-edebu'l-mufred)
"...Rasulullah (s.a.v.) diri diri toprağa gömen de, gömülen de cehennemdedir..." hocam benim sormak istediğim bu kısımdı. Diri diri gömülen kız çocukları neden cehennemlik olsun?
Not: hadisi şu konudan alıntıladım
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hocam, ahad (garib) hadislerden bazılarının Kurana arz edilmesi gerektiğini savunan bazı ehli sünnet ulema, mütevatır ayet ve hadislerin manasına aykırı bir mana içerdiği için bu hadisi şazz kabul eden olmuş mudur? Yoksa ulema bu hadisi (zahirî veya zahirinden farklı) bir şekilde yorumlama noktasında ittifak mı etmişler? Bu hadisi mütevatır olan Kuran ayetine aykırı diye reddeden ehli sünnet uleması var mı? Hadis inkarcıların usulüne göre değil de, Kurana arz meselesini savunan bazı ehli sünnet ulemanın usulüne göre.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bu rivâyet için olmasa da daha başka ahad hadislerden bazılarını şazz kabul eden alimler olması muhtemeldir. Belki bu rivâyeti de şazz kabul eden olmuş olabilir ama pek ihtimal vermiyorum. Zira Kur'ana arz meselesini savunan usulculere göre de olsa bu rivâyet Kur'ana aykırı olmayıp aksine uyumludur.
İnkâr edenlere söyle, eğer yaptıklarına son verirlerse geçmiş günahları bağışlanacaktır. Yaptıklarına eğer dönerlerse, öncekilere uygulanan ilâhî kanun devam etmiş olacaktır. (Enfal, 8/38)

عن ابن شماسة المهري قال: حَضَرنَا عَمرو بن العاص رضي الله عنه وهُو فِي سِيَاقَةِ الْمَوتِ، فَبَكَى طَوِيلاً، وَحَوَّلَ وَجهَهُ إِلَى الجِدَارِ، فَجَعَلَ ابنَهُ، يقول: يَا أَبَتَاهُ، أَمَا بَشَّرَكَ رسُول الله -صلَّى الله عليه وسلَّم- بكَذَا؟ أمَا بشَّركَ رسول الله -صلَّى الله عليه وسلَّم- بِكَذَا؟ فَأَقبَلَ بِوَجهِهِ، فقَالَ: إِنَّ أَفضَلَ مَا نُعِدُّ شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ الله، وَأَنَّ مُحَمَّدًا رسولُ الله، إِنِّي قَدْ كُنتُ عَلَى أَطْبَاقٍ ثَلاَثٍ: لَقَدْ رَأَيتُنِي وَمَا أَحَدٌ أَشَدَّ بُغْضًا لِرَسُولِ الله -صلَّى الله عليه وسلَّم- مِنِّي، وَلاَ أَحَبَّ إِلَيَّ مِنْ أَنْ أَكُونَ قَدْ اسْتَمْكَنْتُ مِنْهُ فَقَتَلْتُهُ، فَلَوْ مُتُّ عَلَى تِلْكَ الحَالِ لَكُنْتُ مِنْ أَهْلِ النَّارِ، فَلَمَّا جَعَلَ اللهُ الإِسْلاَمَ فِي قَلْبِي أَتَيتُ النَبيَّ -صلَّى الله عليه وسلَّم-، فَقُلتُ: ابْسُطْ يَمِينَكَ فَلِأُبَايِعُكَ، فَبَسَطَ يَمِينَهُ فَقَبَضْتُ يَدِي، فقال: «مَا لَكَ يَا عَمرُو؟» قُلتُ: أَرَدْتُ أَنْ أَشْتَرِطَ، قال: «تَشْتَرِطُ مَاذَا؟» قُلتُ: أَنْ يُغْفَرَ لِي، قال: «أَمَا عَلِمتَ أَنَّ الإِسْلاَمَ يَهْدِمُ مَا كَانَ قَبْلَهُ، وَأَنَّ الهِجْرَةَ تَهْدِمُ مَا كَانَ قَبْلَهَا، وَأَنَّ الحَجَّ يَهْدِمُ مَا كَانَ قَبْلَهُ؟» وَمَا كَان أَحَدٌ أَحبَّ إِلَيَّ مِنْ رسُول الله -صلَّى الله عليه وسلَّم- وَلاَ أَجَلَّ فِي عَينِي مِنْهُ، وَمَا كُنْتُ أُطِيقُ أَنْ أَمْلَأَ عَينِي مِنْهُ؛ إِجْلاَلاً لَهُ، وَلَوْ سُئِلْتُ أَنْ أَصِفَهُ مَا أَطَقْتُ؛ لِأَنِّي لَمْ أَكُنْ أَمْلَأُ عَينِي مِنْهُ، وَلَوْ مِتُّ عَلَى تِلْكَ الحَالِ لَرَجَوْتُ أَنْ أَكُونَ مِنْ أَهْلِ الجَنَّةِ، ثُمَّ وَلِينَا أَشْيَاءَ مَا أَدْرِي مَا حَالِي فِيهَا؟ فَإِذَا أَنَا مِتُّ فَلاَ تَصْحَبْنِي نَائِحَةٌ وَلاَ نَارٌ، فَإِذَا دَفَنْتُمُونِي، فَشُنُّوا عَلَيَّ التُرَابَ شَنًّا، ثُمَّ أَقِيمُوا حَولَ قَبرِي قَدْرَ مَا تُنْحَرُ جَزُور، وَيُقْسَمُ لَحْمُهَا، حتَّى أَسْتَأْنِسَ بِكُم، وَأَنْظُر مَا أُرَاجِعُ بِهِ رُسُلَ رَبِّي.
[صحيح] - [رواه مسلم]
İbn Şumâse el-Mihrî şöyle demiştir:
Amr b. As (radıyallahu anh)'ın yanına vardık. Kendisi ölüm döşeğinde idi. Uzun zaman ağladı ve yüzünü duvara çevirdi.
Oğlu: Babacığım! Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) seni filân şeyle müjdelemedi mi?
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) seni filân şeyle müjdelemedi mi? demeye başladı.
Bunun üzerine Amr (radıyallahu anh) yüzünü (bize) çevirerek: Şubhesiz ki; hazırlamakta olduğumuz şeylerin en faziletlisi Allah'tan başka hakkıyla ibadete layık hiçbir hak ilâh olmadığına ve Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in O'nun Rasûlü olduğuna şehadet etmektir. Şubhesiz ki ben üç hal üzere bulundum. Düşünüyorum da ''Bir vakitler'' Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e benim kadar şiddetle buğz eden bir kimse yoktu. İmkânını bulup da onu öldürmüş olmak kadar da bence makbul bir iş yoktu. Şayet bu hal üzere ölmüş olsaydım muhakkak cehennemlik olurdum.
Allah, İslam'ı kalbime yerleştirdiği zaman Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e gelerek; "Uzat sağ elini de sana beyat edeyim" dedim.
Hemen sağ elini uzattı. Ben elimi çektim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): «Ne oldu sana ya Amr!» dedi.
Şart koşmak istedim, dedim.
«Neyi şart koşuyorsun?» buyurdular.
''Af olunmam'' dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): «Bilmez misin ki İslâm, kendinden önceki günahları yok eder, hicret de ondan önceki günahları yok eder, hac da ondan önceki günahları yok eder?» buyurdular.
(Artık) Benim nazarımda Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den daha sevgili ve ondan daha büyük bir kimse kalmadı. O'na karşı duyduğum saygıdan dolayı kendisine doya doya bakamıyordum. Benden onu vasfetmemi (anlatmamı) isteseler buna güç yetiremem. Çünkü O'na doya doya bakamazdım. Şayet bu hal üzere ölmüş olsam cennetlik olmamı kuvvetle ümit ederdim. Sonra birtakım şeyler üzerimize aldık ki onlar hakkında halim nice olur bilmiyorum. Öldüğüm zaman beraberimde hiç bir yasçı (yas tutmak için kiralanan kimse) ve ateş bulunmasın. Beni defnettiğiniz zaman üzerime toprağı iyice döşeyiniz. Sonra kabrimin etrafında bir deve boğazlanıp da eti taksim edilinceye kadar durun ki, sizlerle unsiyet edeyim ve Rabb'imin elçilerini nasıl karşılayacağımı düşüneyim, dedi.
(Muslim, İman, Bab 121, Hadis no: 54 - 317; Ahmed, 29/360 (17827; Tuhfetu'I-Eşraf, 10737)
Amr b. As (r.anh) Müslüman olacağı zaman, Peygamber (asm) Efendimizden geçmişteki günahlarının affolunmasını şart koşmuştu.
Bunun üzerine Peygamber (asm) şöyle buyurdu: Bilmez misin ki; İslamiyet kendisinden önceki (kötülükleri) yıkar / siler. Hicret de kendisinden önceki (kötülükleri) yıkar ve Hac da kendisinden önceki (kötülükleri) yıkar / siler.

(Muslim, İman, 192)

İbn Ebî Hatim, Mâlik b. Enes’ten bildirir: Kâfir biri Müslüman olduğu zaman artık kâfir iken yaptığı şeylerden sorumlu tutulmaz. Zira Yüce Allah: "İnkâr edenlere söyle: Eğer vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır..." (Enfal 38) buyurur. (İbn Ebî Hatim, 5/1700)
İbn Ebî Şeybe, ibn Cerîr, İbnu'l-Munzir, ibn Ebî Hatim ve Ebu' Şeyh'in bildirdiğine göre Mucâhid: "...Öncekilere uygulanan ilâhî kanun devam etmiş olacaktır" (Enfal 38) buyruğunu açıklarken: “Bu ilahi kanun Bedir'de Kurayş'liler ile diğerleri için gerçekleşmiştir. Aynı şekilde geçmiş ummetler için de gerçekleşmiştir” demiştir. (ibn Cerîr, 11/177, 178; ibn Ebî Hatim, 5/1700)


حدثني محمد بن حاتم بن ميمون، وإبراهيم بن دينار (واللفظ لإبراهيم). قالا: حدثنا حجاج (وهو ابن محمد) عن ابن جريج، قال: أخبرني يعلى بن مسلم؛ أنه سمع سعيد بن جبير يحدث عن ابن عباس؛ أن ناسا من أهل الشرك قتلوا فأكثروا. وزنوا فأكثروا ثم أتوا محمدا صلى الله عليه وسلم. فقالوا:
!إن الذي تقول وتدعو لحسن. ولو تخبرنا أن لما عملنا كفارة
فنزل: {والذين لا يدعون مع الله إلها آخر ولا يقتلون النفس التي حرم الله إلا بالحق ولا يزنون ومن يفعل ذلك يلق أثاما} [الفرقان/ آية
68 ونزل: {يا عبادي الذين أسرفوا على أنفسهم لا تقنطوا من رحمة الله} [39/الزمر/ آية 53
Bana Muhammed b. Hatim b. Meymun ve İbrahim b. Dinar -lafız İbrahim'in olmak üzere- (2/33b) tahdis etti, bize Haccac -b. Muhammed'dir- İbn Cureyc'den tahdis etti. Bana Yâ'la. b. Muslim'in haber verdiğine göre o Said b. Cubeyr'i, İbn Abbas'tan şunu tahdis ederken dinledi:
Muşriklerden birtakım kimseler çokça adam öldürmüş, çokça zina etmişlerdi. Sonra Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek dediler ki: Gerçekten söylediklerin ve kendisine davet ettiklerin çok güzeldir. Bir de bize yaptığımız amellerimize kefaretin bulunduğunu bir söylesen, dediler.
Bunun üzerine: "Onlar ki Allah ile birlikte başka bir ilaha ibadet etmezler. Hak ile olması dışında Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı nefsi de öldürmezler, zina da etmezler. Kim bunları işlerse o günah(ları) ile karşılaşır." (Furkan, 68) buyruğu ile;
"Ey nefisleri aleyhine ileri giden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin" (Zumer, 53) ayeti nazil oldu.

(Muslim, İman, Bab 122, Hadis no: 54 - 318)
Diğer tahric: Buhari, 4532; Ebu Davud, 4274'te -muhtasar olarak-; Nesai, 4015; Tuhfetu'I-Eşraf, 5652
NEVEVİ ŞERHİ: Muslim (rahimehullah)'ın, İbn Abbas (r.anhuma)'ın rivayet ettiği bu hadisi zikretmekten maksadı Kur'an-ı Azimuşşanın sünnetin de getirmiş olduğu "İslam kendisinden öncekileri yıkar" hükmünü de ifade etmiş olduğunu göstermektir.
Hadisteki: " ... Bir de bize yaptıklarımızın bir kefaretinin bulunduğunu söylesen ... ayeti nazil oldu" ibaresinde "lev: se, sa"nın cevabı hazfedilmiştir. (2/139) Yani bize bunu haber verecek olursan elbette Müslüman oluruz. Kur'an-ı Azimuşşan'da ve Arap dilinde bunun hazfedildiği haller çokça görülür: "Zalimleri bir görsen ... " (En'am, 93) buyruğunda ve benzerlerinde olduğu gibi. "O günah (ları) ile karşılaşır" (Furkan, 68) buyruğunun bir ceza ile karşılaşır anlamında olduğu söylendiği gibi, bunun (günah diye meali verilen esam) cehennemde bir vadi olduğu, bir kuyu olduğu da söylenmiştir, günahının cezasını görür diye de açıklanmıştır.

DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: «Bize yaptıklarımıza kaffaret olacak bir şey haber verirsen...» İfadesi bir şart cümlesi olup cevabı muhzufdur. Yani; bize haber verirsen bizde müslüman oluruz demektir. İbareden cevab cümlesinin hazfedilmesine Arabçada ve Kur'an-ı Kerîm'de çok tesadüf edilir. «Esâm : Bazılarına göre azab dernektir. Bazıları cehennemde bir vadi olduğunu söylemiş diğerleri cehennemde bir kuyu olduğunu beyan etmiştir. Günahın cezasıdır» diyenlerde olmuştur.
Hadisde zikri geçen ikinci âyet Kur'an-ı Kerîm'in en ümidbahş âyeti olduğu bildirilmektedir. Bu âyet muşriklerin Rasul-i Ekram (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den yaptıklarına keffaret olup olmadığını sordukları zaman nazil olduğuna göre müslüman olduktan sonra eski günahlarının afvedileceğine işaret etmekledir.
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun hocam, eğer dediğin gibi hadiste geçen kelime gömülen değil de, gömdür(t)en anlamını taşıyor veya hadis, ölen o çocukların ahirette imtihanı kaybedeceği anlamını taşıyorsa veya hadis genel bir durumdan değil, hadiste geçen (ahiretteki imtihanı kaybedecek olan) çocukla alakalı özel bir durumdan bahsediyorsa, gerçekten bir sorun kalmıyor ve Kuran ve hadisler ile uyumludur ama hadisin, masum çocuklardan bahsettiğini kabul edenlerden Kuran’a arz edenler var gibi hocam, Allahu alem.

Bunu islamiokul sitesinde buldum:

Kardâvî'nin; "Tevakkuf ettim, okuduğum şeylerin hiçbirisi benim kalbimi rahatlatmadı." dediği Ebû Davud'un İbn Mesud tarikiyle rivayet ettiği şu hadisi arz edeceğiz.[737]Hadis şöyledir:

"Kızını diri diri gömen kadın da, gömülen çocuk da Cehenem'dedir."[738]

Bu hadis, Seleme b. Yezîd el-Cu'fî tarikıyle Ahmed b. Hanbel tarafından şu fazlalıkla rivayet edilmiştir:

"Kızını diri diri gömen kadın da, gömülen kız da Cehennem'dedir. Ancak anne İslam'a yetişir de müslüman olursa, o zaman Allah onu affeder."[739]

Bu hadisle beraber değerlendirilerek arz edilecek bir diğer hadis de şudur:

İbn Abbas naklediyor: Hz.Peygamber'e (a.s.) müşrik çocuklarının durumu soruldu;

"Allah bilir ama onlar da babalarının amelini işlerler."[740] buyurdular.

Hz. Aişe'den nakledilen rivayette ise,

"Onlar babalarına tabidir" buyrulunca; Hz. Aişe soruyor: "Amel etmeden mi?";

Allahrasûlü (a.s.) da yukarıdaki cevabı veriyor.[741]

Bu her iki rivayeti de beraberce Kur'an'a arzedeceğiz. Çünkü her iki hadiste anlatılan konu, masum çocukların Cehennem'e gitmeleridir .Bu ortak nokta itibariyle arzı da beraber yapıyoruz.

Azîmâbâdî (1273/1857) bazı alimlerin bu hadisi ve Hz. Âişe'nin rivayet ettiği müşrik çocuklarının durumu ile ilgili hadisi, Kur'an ayetlerine muhalif bulmakla mevzu saydıklarını ifade eder.[742] Bu iki hadisin te'villeri çerçevesinde özetle şu görüşler ileri sürülmüştür:

a- Babalarına tâbi olarak Cehennem'e giderler.

b- Aslî fıtrat üzerine öldüklerinden Cennet'e giderler,

c- Ne Cennet'e ne de Cehennem'e giderler; ikisi arası bir yerde kalırlar.

d- Cennet ehline hizmet ederler.

e- Allah'ın ezelî ilmiyle onların Cehennem ehlinin amelini işleyeceklerini bilmiş olması nedeniyle, Cehennem'e gitmelerinde bir mahzur olmaz.[743]

Bu yaklaşımların, hadisi müdafaa fikrinden kaynaklandığı açıktır. Yapılan tevillerin ve açıklamaların, hadisten daha problemli olduğu ise izahtan varestedir. Bu hadisleri arzedeceğimiz Kur'an ayetleri şunlardır: "Diri diri gömülen kız çocuğuna, hangi günahından dolayı gömüldüğü sorulduğu zaman!"[744]

"Biz kendilerine peygamber göndermedikçe azab etmeyiz."[745] "Onlara korkutucu ve müjdeleyici peygamberler gönderdik ki, bunlardan bu elçilerden sonra insanların, Allah'a karşı bir hüccetleri kalmasın."[746]

"Kendisine -Cehennem'e- her bir gurup atıldıkça, Cehennem bekçileri sorarlar; "Size korkutucu gelmedi mi?" "Evet geldi. Fakat biz onları yalanladık.'"[747]


Görüleceği üzere bu âyetler ve daha bunlarla aynı anlamda olan diğer ayetler, Cehennem'e kimlerin gideceğini açıklamaktadır. Bu açıklama çerçevesine yukarda nakletmiş olduğumuz her iki hadisin de girmediği açıktır.

Tekvir Sûresi'ndeki âyet, "hangi günahından dolayı onu öldürdünüz?" diye sorulacak buyurmasından dolayı biz de aynı soruyu sormak suretiyle arz yapmış olduk. Yapılan arz sonunda bu hadisin kabul edilemeyeceği görülmüştür.

Müşrik çocuklarının babalarına tabî olduklarını bildiren hadis ise, Kur'an'ın esaslarına muhalif olmanın yanında, o günkü Hz. Peygamber'in yaşadığı bizzat kendi hayat gerçeklerine de aykırıdır. Zira, çoğu sahabenin babaları müşrikti. Eğer bunlar çocukken öldürülseydiler, (babalarına tâbi, diye) Cehennem'e gönderilecek olan bu insanlar, hiç de babalarına tâbi olmamış ve çok saygıdeğer sahabe olmuşlardır. Eğer 'babalarına tâbi olacaklardı’ sözü doğru olsaydı, hiçbir sahabenin inanmaması gerekirdi. Realitenin bu hadisi ve anlamını reddettiği bir gerçektir. Kur'an'ın mezkûr ayetlerine de açıkça muhalif olan bu hadisin sahih olması mümkün değildir. Dolayısıyla bu rivayette arz yapılarak reddedilmektedir.

Burada şu noktanın altını çizmeliyiz; bu hadisler hakkında neden tevakkuf etmediğimiz düşünülebilir. Bunun cevabı; "Arz tevakkuf uygulaması değildir. Şayet tevakkuf edilecekse arz uygulaması yapılamaz. Arz, bir çözümleme ve problemi giderme işlemidir".
 
Üst Ana Sayfa Alt