Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çocuklara İffetli Olmayı Öğretelim

N Çevrimdışı

nur_yuce

Üye
İslam-TR Üyesi
Çocuklara İffetli Olmayı Öğretelim:

Her dinin bir ahlâkı vardır; İslâm'ın ahlâkı da hayâdır. Bu prensip dahilinde gençlere hayadan, iffetten, namustan bahsedince o kadar şaşırıyorlar ki kendimi bir başka dünyadan gelmiş gibi hissediyorum. Bu konuları anlatabilmek iğne deliğinden deveyi geçirmek kadar zor geliyor.

Bir eğitimci olarak etrafımda gelişen olayları daha dikkatli gözlemleme ihtiyacı hissetmekteyim. İçinde bulunduğumuz olumsuz hayat şartları, aile yapımızda çok büyük değişikliklere neden oluyor. Bu değişikliklerin git gide olumsuz yönde artması doğrusu çok korkutucu. Bütün olarak aile, birey olarak anne, baba, kız çocuk, erkek çocuk, yaşlı ebeveyn, yakın akrabalar hak ve vazifelerini unutmuş ve bir karmaşa içinde sürükleniyor.

Gezdiğim, gördüğüm yerlerde mutlu insanlar göremiyorum. Herkes birbirini suçluyor. Hep karşıdaki suçlu, hiç kimse kendine bakmıyor. Evler birer kavga ortamı adeta. Herkes kendini haklı gördüğü için, herkes her şeyi bildiği için, kimse ne sevincini ne de üzüntüsünü paylaşmıyor. Anneyi-babayı dinlemiyor. Anne her iki taraf arasında şaşkın. Herkes yalnız. Bu yalnızlık; babayı sokağa veya işine, anneyi boş işlere, çocuğu arkadaşlara, içkiye, sigaraya, uyuşturucuya yakınlaştırıyor. Öyle ki ne babanın işinden annenin haberi var, ne de annenin gününü nasıl geçirdiğinden babanın. Çocuğun okuldaki, sokaktaki hayatı kimseyi ilgilendirmiyor.

Evden ayrılırken "Allah'a ısmarladık ben çıkıyorum!" deyip dışarı fırlayan kızının, oğlunun girip çıktığı yerden haberi olmayan bir aile. Öyle aşırılıklarla karşılaşıyor ki ne yapacağını şaşırıyor. Günün birinde çantasını omuzuna alıp giden 13-14 yaşlarındaki kız, kaşları yolunmuş, yahut kulağına üç dört delik açılmış, elinin parmakları sigaradan sapsarı olmuş, elinde bira şişesi ile, oğlan arkadaşını koluna takmış olarak karşısına dikilince, anne-baba şaşkınlıktan kriz geçiriyor. "Biz ne yaptık veya ne yapmadık ki çocuğumuz böyle hatalar işliyor" diye düşüneceklerine toplumu, okulu, çocuğun arkadaşlarını suçlamaya başlıyorlar. Şaşkınlık geçtikten sonra yaşananlar ise akla hayale sığmayacak, insanlık dışı olaylar.

Çocuklarımız daha büyük yaşlarda daha büyük hata ve günahları kolayca işleyebiliyor. Üniversite çağındaki gençler arasında kız erkek ilişkisi zaman zaman ailelerinden habersiz aynı evi paylaşma noktasına varabiliyor. İşin en garip tarafı dindar olduğunu iddia edenler bu işi imam nikahı (!) ile meşrulaştırdıklarını sanıyorlar. Bu ne korkunç bir yozlaşma ve yüzsüzlük (!) anlamakta güçlük çekiyorum. Okul bitince "sen sağ ben selamet" deyip ayrılmak üzere birlikte yaşayan genç kız ve erkeklere yaptıklarının hata olduğunu birilerinin anlatması gerek. Bu çocuklar bizim çocuklarımız ve geleceğimiz. Çocuklarımızın bu derece yozlaşmasına, terbiye sınırını bu derece aşmalarına en büyük sebep mutlu ve anlayışlı bir aile ortamı sağlanmamasıdır. Anne babasıyla aynı sofrada yemek yemenin, aynı saatlerde kalkıp kahvaltı etmenin zevkini ve mutluluğunu unutmuş, karşılıklı saygı ve sevgi alışverişinin tadını hiç tatmamış aile ortamında yetişen bir çocuk, elbette ailenin kutsiyetini bilmeyecektir.

Böylece saygı ve sevgiyi tatmadan büyüyüveren çocuk, kendisini bağımsız bir ortamda bulunca ne yapacağını şaşırmaktadır. Bu çocukları suçlamıyorum. Çünkü biz çocuklarımızı daha doğar doğmaz dipsiz bir kuyuya atıyoruz, tutunacak bir ip veya tırmanabileceği bir merdiven uzatmadan "bu kuyudan çıkmalısın diyoruz." Oysa o kuyunun içinde yılanlar çıyanlar çocuğumuzu maddeten ve manen tüketiyor. Çocuk hayatın gerçeklerini yaşadığı ortam zannediyor. Bu söz ne kadar doğru: "İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız."

Çocuk, bazen olumsuzlukların farkına varıyor, ancak çözümü yine o ortamda arıyor. Üzgün mü; hemen içki, uyuşturucu, serbest ilişki imdada yetişiyor. “Ne yedin? Ne içtin? Kimle beraber oldun?” diye soran yok. “Oh ne güzel!!" demek geliyor insanın içinden ama güzel değil. Çünkü yemek, içmek ve her türlü şehvetin kurbanı olan insan insanlıktan çıkar ve şehvetin yaygınlaştığı bir toplum pis ve rezil bir toplumdur. İnsanlık basamaklarının en aşağısındadır.

Bu karmaşa içinde çocuklarımıza nasıl davranacağımız konusunu iyiden iyiye düşünüp davranış biçimi geliştirmek zorundayız.

Bu konuda, Merhum Muhammed Kutup, "Taklitlerin Çarpışması" adlı eserinde, düşüncelerimize ne kadar güzel tercüman olmaktadır. Açık konuşalım...
Bu gün içinde bulunduğumuz ahlâki çözülmenin bir takım "objektif" sebepleri var mıdır?...
Hangi örf ve adetlerin kalması, hangilerinin silinip gitmesi lâzım geldiği konusunda açık bir kanaat ve görüşümüz mevcut mu? Genç kız ve delikanlılarımızın üzerinde bulunmalarını istediğimiz şekil hakkında bir fikre sahip miyiz?
Onların kendilerini ne dereceye kadar hür kabul edecekler?
Hangi kanun hayatlarını zapt ederek yön verecek?...
Genç kız her tarafa gidecek mi?
Kendine bir erkek arkadaş bulabilecek mi?
Aile bunu bilecek mi yoksa sır olarak mı kalacak?
Öğrendiği zaman kızacak mı yoksa tanımamazlıktan gelerek görmeyecek mi?
Veya ellerini açıp delikanlıyı kucaklayacak mı?
Genç kız nişanlısı ile birlikte sinemaya, tiyatroya, tenha bahçelere veya hiç kimsenin görmeyeceği yerlere gidecek mi?
Vücudunu teşhir eden bir (robla) giysiyle dışarıya çıkacak mı? Bu giysinin kumaşını kendisi seçip, bacaklarını, sırtını ve göğsünü açacak bir stilde modasını kendisi mi tayin edecek? Yoksa bu işi aile mi yapacak?
Dışarıya çıkarken nereye gittiği sorulacak mı?...
Uzaktan yakından gözetilecek mi yoksa bütün bağları salınacak mı?
Eve geç geldiğinde "nerede idin" diye sorulacak mı?..
Yoksa bu onun özgürlük sınırı içinde bir hak olarak mı kalacak?..
Şimdi madalyonun diğer yüzüne gelelim. Genç delikanlı her tarafa gidecek, kendisine hasıl olacak kolaylıklara göre cinsi ihtiyaçlarının tümünü veya bazısını tatmin edeceği bir kız arkadaş bulabilecek mi?...
Çocuğun babasına karşı durumu nasıl bir seyir takip edecek?
Delikanlı evleneceği kız için kendisi mi dünürlüğe gidecek, yoksa başka birini mi gönderecek?
Kiminle evlenecek?
Yolda, sinemada, parkta tanıdığı, öğrenimde ve işte arkadaşlık ettiği veya hiç tanımadığı bir kızla mı evlenecek?
Evlilikte ortaya koyacağı şartlar ne olacak ve evleneceği kızın bu şartları kabul edip etmeyeceğini bilebilecek mi?
Bir kızla arkadaşlık edip, onunla yapacağını yaptıktan sonra, şayet beğenirse mi evlenmek için dünür gönderecek?
Yoksa temiz bir dostluk mu kuracaklar? Bu temizliğin derece ve gayesi ne olacak?
Kızın kendisine beslediği sevgiyi nasıl anlayacak?
Bunlar ve daha bunlara benzer, yüzlerce binlerce misal zikredilebilir.


(Alıntı)
 
Üst Ana Sayfa Alt