Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Cumhuriyet İslam'da Var mıdır?

Ashab 65 Çevrimdışı

Ashab 65

Üye
İslam-TR Üyesi
Cumhuriyet İslam'da bir yeri yoktur İslam hukukuna göre İslam devleti oraya girip işkal ettiği o beldenin dilini ırkını bayrağını alfabesi eğitim metodunu değiştirmez oraya bir memur gibi girip Allah'ın c.c nehiyleri ve yasakları anlatıp oraya emin bir belde haline getirir ama İslam hukukunda cumhuriyet çarpık anlayışı yok ?
 
Furkan1416 Çevrimdışı

Furkan1416

Üye
İslam-TR Üyesi
İslam, beşeri ideoloji, yöntem ve yönetimlere ihtiyaç duymayacak kadar eksiksiz/tamamlanmış bir dindir. Ne demokrasiye ve demokrasinin kardeşi cumhuriyete, ne komünizm ve kapitalizme, ne de herhangi bir "izm"e ihtiyacı yoktur. Bu ideoloji ve yönetimler Allah'ın hakkında hiç bir delil indirmediği, insanların heva-heveslerinden uydurdukları bir takım batıldan başka bir şey değildir.

De ki: “Hak Rabbinizden gelendir. Dileyen iman etsin, dileyen kâfir olsun.” (Kehf, 29)
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Cumhuriyet hükümetin tayini, denetimi ve değişimini belirleyen bir idare modelidir.

Bu anlamda İslam cumhuriyete karşı değildir, aksine onunla bağdaşır. Ebu Bekir'in r.a. seçilmesi ve Abdurrahman b. Avf'ın halka Osman ve Ali hakkında sorması, yani şura ilkesi, cumhuriyete yakındır. Radıyallahu anhum.

Türkiye Cumhuriyet'i eğer kurulduğu andaki gibi işlese, meclisteki kanunlara fetva alınması, şeriatın icrası gibi, buna güzel bir örnek olurdu.

Cumhuriyet olsun başka bir nizam olsun, hepsinde en önemli olan yargı birimidir. Özellikle de anayasa mahkemesi (mezalim). Fesadın ve zulmün önüne geçmek için, imamın da fevkinde bulunan bir mezalime ihtiyacımız var. Tabi cumhuriyet için milli eğitim de çok önemli. Doğru seçimler yapabilen alim ve reşit bir seçmen teba yetiştirmek.

İran'da olduğu gibi iki katmanlı bir sistem de anlamlı gözüküyor bana. Burada seçmen sadece idareyi etkileyebiliyor. Daha mühim kararları rehber ve müctehit kadro alıyor. Ruhani bir kadro olması taraftarı değilim bunun, ama davaya sadakati sabit bir kadro olması önemli. Ancak yargı yine hepsinin üstünde olmalı.
 
Son düzenleme:
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Cumhuriyet İslam'da bir yeri yoktur İslam hukukuna göre İslam devleti oraya girip işkal ettiği o beldenin dilini ırkını bayrağını alfabesi eğitim metodunu değiştirmez oraya bir memur gibi girip Allah'ın c.c nehiyleri ve yasakları anlatıp oraya emin bir belde haline getirir ama İslam hukukunda cumhuriyet çarpık anlayışı yok ?

Bu siyasettir, batıl bir siyaset, ama siyasal rejim ile doğrudan bağlantılı değildir. Zalim bir sultan da aynısını yapabilirdi.
İslam, beşeri ideoloji, yöntem ve yönetimlere ihtiyaç duymayacak kadar eksiksiz/tamamlanmış bir dindir. Ne demokrasiye ve demokrasinin kardeşi cumhuriyete, ne komünizm ve kapitalizme, ne de herhangi bir "izm"e ihtiyacı yoktur. Bu ideoloji ve yönetimler Allah'ın hakkında hiç bir delil indirmediği, insanların heva-heveslerinden uydurdukları bir takım batıldan başka bir şey değildir.

Hilafet de beşeri bir yönetimdir. Yönetim beşeridir çünkü. Aksini iddia etmek, Emeviler ve müteakip sultanlar gibi hilafetullah'tan, Allah'ın gölgesinden bahsetmek olur (teokrasi).

Şeriat siyasal rejimi belli bir şekle bağlamamıştır. Raşit halifeler tayin, seçim gibi farklı yöntemlere başvurmuşlardır. Muaviye r.a. da oğlunu tayin etmiştir... Ancak Mervan b. Hakem dahil birçokları Yezit ehil değil diye itiraz etmiştir.

Öyleyse sorun, ehil, erdemli birisini seçmekte. Ki Allah teala bize emaneti ehline vermeyi emretmiştir.

Eğer bu cumhuriyet ile tahakkuk edecekse, o uygulanır. Allah'ın helal kıldığını haram kılmak doğru olmaz. Eğer bir nizama karşı çıkılacak ise, bu itiraz sebepler üzerinden yürümelidir.

İkincisi, haklı olduğunuz taraf, demokrasinin ve cumhuriyetin bir ideoloji gibi değerlendirilmesidir. Ancak bu ideoloji demokrasinin kendisinde değil, aklaniyyette (rasyonalizm), yani aydınlanma felsefesinde (1685-1815) yatmaktadır. Bu felsefe hiç bir dini tanımaz, aklın (bu yolda hevanın) bulgularına dayalı hareket edilmesi gerektiğini savunur. Aynı sebepten ötürü insanlar kendi işlerini kendi ellerine almalıdırlar, kendi kendilerini yönetmelidirler. Ancak bu hep böyle olmamıştır. 18.yy'da bir çok akılcı aydın, demokrasinin dışında kalan "aydınlanmış kralları" (Frederik II., Katerina II. gibi) da desteklemiştir.

Hülasa, önemli olan şeriatın hakimiyedir. İmamın nasıl seçildiği, denetlendiği ve değiştiği (siyasal rejim) ayrı bir mevzudur.

Dehri mülhitler için önemli olan da aklaniyyettir. Aydınlanmış fasık bir kral, her türlü İslami demokrasiden yeğdir.
 
Son düzenleme:
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İslam'da bu seçimin cevazı için bazı şartların gerçekleşmesi lazım ve herkes bu seçime katılamaz diye biliyorum. Bir islam devletinin seçiminde şeriattan başka bir seçenek yoktur, buna baştan müsade edilmez ve şeriatla en iyi şekilde yöneteceği zannedilen kişiler adil, takva ve ilim ehli kişiler tarafından adilliği ve şeriatı en iyi şekilde yöneteceği kriterleri dikkate alarak seçilir. Eğer bu zannı galibe rağmen yönetici olduğunda şeriatı ihmal eder ve zulmedip fasık ve zalim olursa o, bu kriterleri dikkate alıp onu seçen takva sahibi alimlerin suçu değildir. Günümüzdeki şekliyle; adil mi, takva sahibi mi, alim mi gözetilmeden tamamen cahil halkın çoğunluğunun heva ve hevesine bırakılan bir seçim modeli ise caiz değildir. Allahu alem.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
İslam'da bu seçimin cevazı için bazı şartların gerçekleşmesi lazım ve herkes bu seçime katılamaz diye biliyorum. Bir islam devletinin seçiminde şeriattan başka bir seçenek yoktur, buna baştan müsade edilmez ve şeriatla en iyi şekilde yöneteceği zannedilen kişiler adil, takva ve ilim ehli kişiler tarafından adilliği ve şeriatı en iyi şekilde yöneteceği kriterleri dikkate alarak seçilir. Eğer bu zannı galibe rağmen yönetici olduğunda şeriatı ihmal eder ve zulmedip fasık ve zalim olursa o, bu kriterleri dikkate alıp onu seçen takva sahibi alimlerin suçu değildir. Günümüzdeki şekliyle; adil mi, takva sahibi mi, alim mi gözetilmeden tamamen cahil halkın çoğunluğunun heva ve hevesine bırakılan bir seçim modeli ise caiz değildir. Allahu alem.

Bu kadim çağdan beri var olagelmiş bir eleştiri; meclisin demogaglar yoluyla fakir ve cahil avamın eline geçmesi ve asillere/erdemlilere karşı hukuksuzlukların işlenmesi.

Bunun önüne geçmek için bir çok yöntem düşünülmüş. İlk başta ana yasa (düstur) geliyor. Ana yasa yöneten ve yönetilenler arasında devletin temel değerlerini ve hedefini tespit eden bir anlaşmadır. Müslüman toplumlarda şeriatın üstünlüğü bu anlaşmanın asli bir parçasıdır, sadece yazıya dökülmemiştir (19.yy. kadar. Osmanlı'da Tanzimat Fermanı, 1858 Ceza Kanunnamesi, ve nihayet 1876 Kanun-i Esasi'de şeriatın hakimiyeti daima tasrih edilmiştir).

Seçmen kesimin tahsisi de aynı amaca dayanır. 18, 21, 24 gibi yaş ile sınırlanması veya Amerikan seçim sisteminde olduğu gibi halkın doğrudan değil, vekiller yoluyla başkanı seçmesi. Ehli hall vel-akit de bu kabildendir. Ancak bu şuranın nasıl teşekkül edeceği açıklığa kavuşmamıştır henüz. Medine'deki sahabe dinde öncelik sahibi kimselerdi, dolayısıyla onların kararına itiraz eden olmadı. Ta ki devlet büyüyene, ve Suriye vilayeti (ve Medine'deki bazı muhacirler) ile ihtilaf çıkıncaya kadar. İmami kararlaştıracak şuranın teşekkülü ihtilaf konusu olmuştur bu şekilde. Neticede asabiyeti güçlü olan kazanmıştır tarihte çoğu zaman, ve bunlar imamet ve şurayı kendi aşiretlerine hasretmişlerdir.

Müslüman halkın cahil olduğu, hevasına uyduğu da oldukça karamsar bir görüştür. Allah teala buna karşın bizi vasat ve en hayırlı bir ümmet olarak vasfediyor. Resulullah s.a.v. de ümmetin dalalet üzerine birleşmeyeceğini ifade etmiştir. Çoğunluk ulema bunu alimlerin icması olarak şerh etmiştir, ancak el-Amidi ve el-Bakıllani gibi bazı alimler avamın muvafakatını da itibara almışlardır. Cehalet tehlikedir, ancak nice "alim" fasıklar mevcuttur. Demokrasi çoğunluğun rüşdünden yola çıkıyor. Bu sebeple eğitim ve medya çok önemlidir. Sultan Abdülhamid II. de meclisi kapatırken, halkın eğitim seviyesinin yükselmesine kadar ibareleriyle bu kararı açıklamıştır. Eğitimli bir "avam kesiminin" alimlerden (mütehassıslardan) farklı olmaz. Ayrıca avam tabakasının eskiden olduğu kadar geniş tutulması da zorunlu değildir, çünkü ilim esasında Allah'ı bilmek, vahyi kavramaktır. Böyle bir eğitimi daha geniş bir kitleye ulaştırma imkanımız var devlet eliyle. Kur'anı Kerim'de insanlığın çoğunun fasık olduğu ifade ediliyor. Ancak müminlerin tarif edildiği vasıflar bundan farklı. Eğer müminlerin emiri, ehli imanı düzenli bir eğitimden geçirmeye muvaffak olursa, bu sorun çözülebilir. O zaman seçmen tabaka, ilim ve iman sahibi bir nesil olarak işler. Medine'deki muhacir ve ensar da, Allah Resulü'nün eğitiminden geçmiş kimselerdi sonradan İslam'a giren, imanları kök salmamış bedevilerin aksine. Abdurrahman b. Avf da işte böyle bir şehrin halkına sormuştur, Ali'yi mi tercih ederler, Osman'ı mı diye. Radıyallahu anhum.

Sahabe arasında da ilim açısından farklılıklar mevcuttu. Ömer r.a. alim değildiydi mesela Abdullah b. Mesud, Ebu Hureyre veya Zeyd b. Sabit r.a. ile karşılaştırıldığında. Ama ehli akittendi. Ve Allah'ın "Ancak ulema Allah'tan korkar" buyurduklarındandı. Herkesin fıkhi meselelerde veya hadis ilminde ihtisas sahibi olmasına gerek yok Allah'tan korkması için. Allah bilir, müftüye soru sorup ondan daha vera sahibi nice müminler vardır belki. (Bu müctehitler vera sahibi değildir anlamına gelmez, aksine onlar da bu vasıfları taşımalı, ancak ictihat makamı zorunlu olarak bir üstünlük ifade etmez). Bu kesim "ulema/mütehassıslar" kaza ve ifta makamlarını, yargi birimini işgal ederler. Mesela meclis aldığı siyasi kararlar için fetva ister. Yine devletin kurluşunda bu mütehassıslar şeriatı ve temel hukuku bir anayasa ve kanunnameler (Mecelle akitler/muamelat hukuku gibi) şeklinde tahrir ederler.

İmamet idare ve siyasettir, teşri değil. Dolayısıyla halk indindeki hevanın devletin temeline ilişmesi kolay değildir. Eğer o derece çoğunlukta bir fesat oluştu ise toplumda, bu zaten erdemli kişilerin öceden zayıflamış olduğunu, Allah'ın günleri değiştirdiğini gösterir. Demek istediğim, fesat eğer çoğaldıysa her türlü sirayet edebilir. Sultanlara sarayda sirayet ettiği gibi. Medine'ye Hakem b. Ebil As ve Mısırlı hariciler yoluyla sirayet ettiği gibi. Yapmamız gereken, fesatın sirayetini önleyici araçlar geliştirmektir. Modern siyasi nizamlarda savunulan yargı, yasama ve yürütme birimlerinin ayrılması da bu gayeyi gütmektedir. Ancak muasır İslami düşüncede bunun nasıl tanzim edileceği henüz kesinliğe kavuşmamıştır.
 
Son düzenleme:
D Çevrimdışı

deli46

Üye
İslam-TR Üyesi
Cumhuriyette gelse İslam seratide gelse insanlar duzgun olmadıktan sonra hiç Bi yonetim bicimi işe yaramaz korana ve buyuk felaketlere hazır olmakta fayda var sahse ben korana geldı diye cok sevindim işlerim acıldı Allah a cok sukur Allahdan daha buyuk felekatlerin gel mesinide isterim cunki hak ediyoruz zalim Bi devirde yasıyoruz ister insanin ister ina mayin islahi mumkun olmayacak insanlar topluluğu içinde yasıyoruz mumınler bunun içinde kactane olurkı dustugu yeri yaksın insanlar kendini begenmiş Bi duzen var ona ayak uydur Ya calısıyor lar bu duzende dunya sevgısı tabıkj bunu gormıyecek kadar kor olanlar var ta Bi.
 
D Çevrimdışı

deli46

Üye
İslam-TR Üyesi
Dunya için kosturat at sigjrlar gibi olmaya gerek yok biz insanik fakırı ve garibanı gozet ek zorundayız hep bana bana diyen hayvan gibi yasayan babanıza olsa Bi mesafe koymakta fayda var.
 
D Çevrimdışı

deli46

Üye
İslam-TR Üyesi
Bunun içinde yalanı serbetgibi diyen kendine yalanla makam edinmiş nice zalimler var cıgeri bes para etmez bu tip insanların Allah diğer felaketi butip yalancılara vurur insanlah Allah dan dugam budur hiç acıma varsa bende sanki dugun halaydaymıs gibi zafer sevinci oluyor.
 
M Çevrimdışı

Muvahhid.kul

Üye
İslam-TR Üyesi
cumhuriyet kelime anlamı ile cumhur yani halka dayanan bir yönetim metodudur. Günümüzde sadece sözde kalmaktadır. Gerçekte halk cumhuriyette sadece seçimlerde oy vermeden başka hiçbir kanun ve kural belirleme hakkına sahip değildir. velev ki öyle olsa bile kanun ve kuralların Allah ın kurallarına göre belirlenmediği her düzen islam dışı düzendir. Yani yasakları serbestleri ,cezaları ve her türlü alanda hukuk kurallarını Allah dışında ister halkın isterse başka şeylerin belirlediği tüm devletler islam dışıdır. Allah ın hükümlerine islam üzere bina edilen her düzen adı ne olursa olsun doğru düzendir. Zaten hak üzere olan böyle bir düzene cumhuriyet gibi batıl bir isim de verilmez. İslam üzere olduktan sonra ha Türkiye devleti ha Türkiye islam devleti. Ama cumhuriyet, anlamı ile de içeriği ile de yukarıdaki saydığım sebeplerden dolayı hak üzere bir sistem değildir.
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
vardır sanorsam ::

Bu iş nübüvvet ve rahmetle başladı, sonra rahmet ve hilâfet halini alacak, sonra saltanat şekline girecek, sonra da ceberût ve fesâd-ı ümmet meydan alacak.

Kadî İyâz, eş-Şifâ, 1:340; Müsned, 4:273.


saltanattan sonraki kısım ,

bu arada saltanatlar :

“Nübüvvet içinizde Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da -dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat olur; o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur.”(bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273).
 
Son düzenleme:
İmam Ebu Hanif Çevrimdışı

İmam Ebu Hanif

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İslamda babadan oğla geçme yokdur bu şiilere aittir İslam'da şura kurulur ve halk kimi şecti ise kime biat ettiyse ona uyulur başa gelir demokrasi de cumhuriyet de böyle bir şey yok orası şura değil dura olur ve başka gelecek kişide şu şartlar lazım akılı olacak, cesur olacak mazluma el uzatcak hudutları gözetcek Allah'ın Emir ve Yasaklarını bilecek. Bunlar bi kaçı
 
Üst Ana Sayfa Alt