Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Dâr'ul Harb'te (Gayr-ı Muslim Ülkelerde) Yaşamanın - İkâmetin Hükmü Nedir?

Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullah ;

Dar'ul Harbte Yaşamanın Hükmü

Dar'ul Harb'te İkamete belli durumlarda ruhsat verilmişken, beli durumlarda ise hicret mustehab ve vacib hukmu alır.

1- Dar'ul Harb'ten Dar'ul İslam'a Hicret etmeleri vacib olanlar:

Dâr'ul Harb't e dinini izhara muktedir olmayan ve farzları yerine getiremeyenlerin, Dâr'ul İslâma hicret etmeleri, hicrete güç ve imkânları varsa vacibtir. Bu durumda, Dâr'ul Harb'te ikamet haramdır.
Kadınlar, yanlarında mahremleri bulunmasa da, hicrete imkanları varsa hicret etmeleri gerekir.
Bu konuda deliller şunlardır:

İman getirip de hicret etmeyenlere ise, hicret edecekleri zamana kadar, sizin onlara hiçbir şey ile velâyetiniz yoktur.” (Enfal 72)

Öz nefislerinin zalimleri olarak canlarını alacağı kimselere melekler derler ki: “Ne işde idiniz?” Onlar: “Biz yeryüzünde (dinin emirlerini tatbikten) âcizlerdik” derler. Melekler de: “Allah`ın arzı geniş değil miydi? Siz de oradan hicret edeydiniz ya” derler. İşte onlar, onların barınakları cehennemdir. O ne kötü bir yerdir.”
“Erkeklerden, kadınlardan, çocuklardan zâ'f ve acz içinde bırakılıp da hiçbir çareye gücü yetmeyen ve (hicrete) bir yol bulamayanlar mustesna.”
“İşte onlar, Allah`ın onları afv edeceğini umabilirler. Allah çok affedici, çok yarlığayıcıdır.(Nisa 97 - 99)
Ayetteki bu şiddetli va`îd vucuba delâlet eder. Ayrıca, dinin vâciblerini (farz) yerine getirmek, ona muktedir olanlara vacibdir. Vacibin ancak kendisiyle tamamlandığı şey de vacibdir. O halde, hicret etmedikçe vâcibleri yerine getirmek mümkün değilse, hicret vacib olur. (Dr Ahmet Özel, İslâm Hukukunda Ülke Kavramı Dârulislâm-Dârulharb, İstanbul, 3. baski, 190-191. 1315, II, 269; Remli, VIII, 82)
Allah Rasûlu (s.a.v.) Muşrikler arasında ikamet eden müslümandan beriyim.”
(Tirmizî, Siyer, 42; Ebu Davud, Cihad, 105; İbn Ruşd, el-Mukaddimat, Mısır 1325, II, 612)
buyurmuşlardır.

2- Hicret hükmünden istisna edilenler:

Dâr'ul Harb'de dinin emirlerini yerine getiremeyenlerden, hicrete güç ve imkanları bulunmayanlar hicret hükmünden istisna edilmişlerdir. Yukarıda zikredilen âyette bu husus belirtilmiştir. Kur`an-ı Kerim`de kendilerinden “Mustadaflar” diye söz edilen bu durumdaki müslümanlar, hicrete imkân buluncaya kadar Dâr'ul Harb'te kalma ruhsatına sahibdirler.
(Hacâvi, el-İknâ, Misir 15. Tirmizi, Siyer 42, IV, 155; Ebu Davud)

3- Hicret etmeleri mustehab olanlar:

Dâr'ul Harb'te dinin emirlerini serbestçe yerine getirip de bu hususta fitneye maruz kalmayanların Dâr'ul İslâm'a hicret etmeleri vâcib değil mustehabdır.
Bu durumda olanlara hicretin vâcib olmaması, dinin emirlerini yerine getirmek hususunda bir baskı ve zulme maruz kalmamalarıdır. Bunlara hicretin mustehablığı ise, bir müslümanın İslâm toplumu içinde yaşamasının sosyal ve siyasi yönden gerekli oluşu ve İslâm dışı bir toplumda kendi inanç ve hayat tarzını paylaşmayanlarla birlikte yaşamasının zarar ve mahzurlarından ileri gelmektedir.

Ey iman edenler, Yahudileri de Nasranileri de kendinize yâr (ve üstünüze hâkim) edinmeyin. Onlar (ancak) birbirinin yârânıdırlar. İçinizden kim onları dost (ve hâkim) edinirse, o da onlardandır. Şubhesiz, Allah o zalimler gurûhuna muvaffakiyet vermez.” (Maide 51)

Diğer taraftan bu durumda olan müslümanlar, Dâr'ul Harb'de ikamet etmekle her an onlara meyletme tehlikesiyle karşı karşıya oldukları gibi, gayr-i muslim topluluğun çok görülmesine de yardım etmiş olurlar. Dinlerini izhara ve yaşamaya muktedir olsalar bile, orada acz ve hakimiyet altındadırlar.
İslâm ülkesine hicret etmekle hem müslümanlara destek ve yardımcı olurlar, hem de gayr-i muslim bir toplumda kalarak Allah`a isyana ve munkere şahid olmaktan kurtulurlar.

Dâr'ul Harb'de dinin emirlerini ifaya muktedir olan müslümanların hicret etmelerinin vâcib olmayışının bir delili de, Allah Rasûlu (s.a.v.)`in, amcası Abbas`a (r.anh) Mekke`de ikamet musaadesi vermiş olmasıdır. Ayrıca, Benî Adiyy kabilesinin yoksul ve yetimlerini barındıran Nuaym en-Nahhâm hicret etmek istediğinde, kavmi ona gelerek, dininin icablarını yerine getirmede tamamen serbest olacağını belirtip aralarında kalmalarını istediler. O da bir muddet kaldıktan sonra hicret ettiğinde Allah Rasûlu (s.a.v.) ona şöyle buyurmuştu:
Kavmin sana benim kavmimin bana muamelesinden hayırlı çıktı. Kavmim beni yurdumdan çıkardı ve beni öldürmek istedi. Senin kavmin ise seni korudu ve sana eziyete mani oldu.”
O da: “
Ey Allah’ın Rasûlu, aksine senin kavmin seni Allah`a itaate ve düşmanlarıyla cihada çıkardı. Benim kavmim ise beni hicretten ve Allah`a itaattan alıkoydu dedi.
(Tirmizi, Siyer 42, IV, 155; Ebu Davud, Cihad, 105, III, 104-105)

Şâfiî âlimlerin belirttiğine göre, Dâr'ul Harb'de dinini izhara muktedir olan müslüman, orada İslâm`ın zuhuru ve yayılmasını umuyorsa, kalması hicret etmesinden efdaldir. Orada imtina ve itizâle muktedir olup da, hicretiyle müslümanlara yardımcı söz konusu olmazsa, orada ikameti vaciptir. Çünkü Şâfiî fukahaya göre, Dâr'ul Harb'de müslümanın imtina ve itizâle, yani onlara karşı kendisini korumaya ve mustakil olarak yaşamaya muktedir olduğu yer Dâr'ul İslâm'dır, orayı terk ederse o yer Dâru' lharbe dönüşeceğinden, terki câiz değildir. (Dr Ahmet Özel, İslâm Hukukunda Ülke Kavramı Dârulislâm-Dârulharb, İstanbul, 3. baskı, 191)

Daha önce belirtildiği gibi Mekke Fethi’nden önce, dinlerini izhara muktedir olmayıp da hicrete imkanı olanların, Allah Rasûlu`ne yardım ve İslam esaslarını öğrenmeleri bakımından, hicret etmeleri farzdı. Bunlara, tekrar yurtlarına dönme ve Rasûlullah`ı terk etme ruhsatı da verilmedi. Veda Hutbesi`nde
Hiçbir muhacir, ibadetlerini ifâdan sonra Mekke`de üç günden fazla kalmasın buyuruldu. Bu husus yalnız Mekke ehline munhasırdı. Allah onları methetmiş ve yalnız onlar için “Muhacirler” tabirini kullanmıştır. Diğer Dâr'ul Harb'lerden gelenler, ülkeleri Dâr'ul İslâm'a dönüşünce geri gidebilirler.
Bazı Hanbelî âlimlerin belirttiğine göre, Dâr'ul Harb'den ayrı olarak, raks ve i`tizâlî fikirler gibi bazı sapık âdet ve görüşlerin hakim olduğu beldelerle, bağî (âsî)lerin elinde bulunan yerlerden de hicret etmek vacibtir.
(İbn Kudâme, el-Muğni, I, 515.)
İmam Mâlik de, Selef`e kufredilen beldelerde ikameti mekruh addederlerdi. (İbn Hacer, Tuhfetu'l Muhtâc, Kahire 1351, II, 67; el-Mukni, I, 485.,cihad 105, III, 104-105)

Dâr'ul Harbde İkâmet

Dâr'ul Harb'de ikametle ilgili bir hadisi şerif şöyledir:
Kays b.Ebi Hâzim’den, O'nun da Cerir b. Abdullah`dan (r.anh): Allah Rasûlu (s.a.v.) Has`am kabilesine bir seriyye gönderdi. Baskın esnasında secdeye kapanan bir grup insan da o arada öldürüldü.
Durum Rasûlullah`a bildirilince, onlar için yarım diyet tazminata hükmetti ve şöyle buyurdu:
Muşrikler arasında ikamet eden müslümandan beriyim.
Neden ey Allah`ın Rasûlu? diye sorduklarında:
Ateşlerini görmüyor musun? buyurdu.

(Tirmizi, Siyer, Bab 42, Hadis no: 1645; Ebu Davud, Cihad, Bab 105, Hadis no: 2645; Nesei 2558, 4753; Cessâs, II, 242; İbn Kayyim, Zâdu`l-Meâd fî Hedyi Hayri`l-İbâd, Kahire, 1950, II, 70; İbn Kudâme, el-Muğnî , I, 513; Mubârekfuri, V, 229; İbn Ruşd, el-Mukaddimat, Mısır 1325, II, 612)

Hadisde sözü edilen müslümanlar, müslüman oldukları anlaşılır da düşmanla birlikte öldürülmezler diye secdeye kapanmışlardı. Bu hadisden anlaşılacağı üzere, birisi ateş yakınca diğerinin görebileceği kadar yakın bir mesafede müslümanların gayr-i muslimlerle beraber yaşamaları yasaklanmış olup, bu da hicretin gerekliliğini ifade eder.
(Tirmizi, siyer 42, IV, 156)

Semure b. Cundeb (r.anh)`ın Nebi (s.a.v.)`den yaptığı rivayette şöyle buyurulur:
Muşriklerle ikamet etmeyin, onlara karışmayın. Kim onlarla, ikamet eder veya onlara karışırsa, onlar gibidir.
(Ebu Davud, Cihad, Bab 170, Hadis no : 2787; Abdulkadir Udeh, el İslâm ve Evdâ`unâ`l-Kânuniyye, Kahire, 1951, 60-61)

İslâm toplumu dışında yaşamak, yalnızlık ve zaaf hissi uyandırır. Aşağılık duygusu doğurarak gitgide gayr-i muslimlere tabi olmaya yol açar. Halbuki İslam, müslümanın kendisini güçlü, izzetli ve hakim hissetmesini, kendi üzerinde Allah`ın sultasından başka hakimiyet duymamasını ister. Bu sebebledir ki, İslâm hakimiyetinin bulunmadığı yerde ikamet haram kılınmıştır, meğer ki orada dinin icablarını ifaya muktedir ve bu hususta fitneden emin olunsun. Aksi takdirde, hicrete muktedir olur da hicret etmezse, mezkur hadisde de belirtildiği gibi, İslâm ondan beridir. Zelil ve hakir olmamak için böyle yerlerden hicret etmek gerekir. Yoksa içinde bulunduğu hale alışarak sesini çıkarmazsa, nefsine zulumle Allah`a küfretmiş olur. (İbn Hazm, el-Muallâ, VIII, 514-515)
.
 
Üst Ana Sayfa Alt