Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Dâvet ve Dâvetçi

Necati Koçkesen Çevrimdışı

Necati Koçkesen

İyi Bilinen Üye
İslam-tr Yazar
DÂVET VE DÂVETÇİ

Da‘vet kelimesi Arapça’da masdar olup sözlükte “çağırmak, seslenmek, dua veya beddua etmek, propaganda yapmak” gibi anlamlara gelir. Da‘vet kelimesi terim olarak özellikle “İslâm’a ve İslâm esaslarının uygulanmasına çağrı” anlamına gelir.
Kur’ân-ı Kerîm’de “İslâm’a çağrı” (es-Saff 61/7), “imana çağrı” (el-Hadîd 57/8), “Allah yoluna çağrı” (en-Nahl 16/125), “Allah’ın kitabına çağrı” (Âl-i İmrân 3/23), “hakka çağrı” (er-Ra‘d 13/14), “hayra çağrı” (Âl-i İmrân 3/104), “kurtuluşa çağrı” (el-Mü‘min 40/41), “hayat kaynağına çağrı” (el-Enfâl 8/24), “esenliğe çağrı” (Muhammed 47/35) gibi mânalara gelen ifadeler da‘vetin İslâmî inanç ve değerlerin kabul edilip uygulanmasını sağlamayı hedef alan bir faaliyet olduğunu, Bundan dolayı hem Müslüman olmayanlara hem de müslümanlara yönelik olabileceğini göstermektedir.

Her ne kadar tebliğ, irşad, vaaz, nasihat, inzâr, tebşîr, emri bi’l ma‘rûf nehyi ani’l münker gibi kelimeler sözlük anlamları itibariyle da‘vetten farklı olmakla birlikte uygulama ve amaçları bakımından aynı veya yakın mânaları ifade etmektedirler; bu sebeple da‘vet ve tebliğ başta olmak üzere bu kavramlar sık sık birbirinin yerine kullanılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber “Allah’ın davetçisi” (dâiyallah) olarak nitelendirilmiş (el-Ahkāf 46/31) ve ona yüklenen da‘vet vazifesi “da‘vet et” (ادع) emri yanında “tebliğ et” (بلّغ), “hatırlat” (ذكّر), “ikaz et” (أنذر) gibi daha başka kelimelerle de ifade edilmiştir. (İslam Ansiklopedisi)

Da'vetçi ise, yukarda sayılan misyonu üstlenen kişilere verilen isimdir. Da'vet, Müslüman olmayanları islamı kabul etmeye ve yaşamaya, Müslüman olanları ise dini doğru öğrenmeye, öğrendiklerini de uygulamaya çağırmak olduğuna göre, dâvetçiler peygamberlerin yolundan giden, onların bu husustaki misyonunu yüklenen kimselerdir. İslamın hâkim olduğu yerlerde da'vet bir nevi kolaydır. Çünkü bu misyonun çoğunu devlet üstlenir. Fertler ise bu misyonu emri bil mağruf, nehyi anil münker olarak veya kâfirleri bireysel olarak islama çağırarak yaparlar. Devlet, İslam'ın yayılması, islam'ın tüm dünyada gündem olması için cihad ibadetine devamlı önem verir. Bunun için müntesiplerini (Müslümanları) devamlı zinde tutar.

Allah azze ve cell, Müslümanlar içerisinde emri bil mağruf ve nehyi anil münker yapacak devamlı bir topluluğun olmasını emretmektedir. Nitekim bir âyette şöyle buyrulur:

“Sizden öyle bir cemaat bulunsun ki -onlar insanları- hayra da‘vet etsin; iyiliği emredip kötülükten sakındırsın” (Âl-i İmrân 3/104)
Sahâbeler hem Allah rasûlünün zamanında hem de Allah Rasûlünden sonra bu görevi hakkıyla yapmışlardır. Nitekim şu âyet onları övmektedir:

“Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz.”(Al-i İmran 110)

Bu âyetler her ne kadar sahâbeyi övüyorsa da sahâbenin şahsında bu görevi üstlenen herkesi övmekte ve onları sahâbe gibi olmaya teşvik etmektedir.

Peygamber efendimiz de bir hadislerinde şöyle buyururlar:

“Sizden herhangi biriniz bir kِötülük gِördüğünde onu eliyle değiştirsin. Eğer buna güç yetiremezse diliyle değiştirsin. Buna da güç yetiremezse kalbiyle (buğz etsin). Bu ise imanın en zayıf mertebesidir.” (Müslim; Kitabu’l-İman)

Bu hadise göre demekki bir Müslüman bir kötülük, bir haram, bir fuhşiyyât, bir edepsizlik gördüğünde ona bigâne ve duyarsız kalamaz. Duruma göre o kötülüğü ya eliyle veya diliyle düzeltmeli, düzeltmeye çalışmalı, eğer bunları yapmaya gücü yetmiyorsa hiç olmazsa kalbiyle buğzetmelidir. Bunu da yapmayan insanda demekki islamdan, îmandan bir şey yok demektir.

İslam âlimlerinin bir kısmı hadisteki "eliyle düzeltsin" kısmının umerânın (devlet görevlilerinin, polisin, zabıtanın, askerin) işi olduğunu, başkalarının bunu yapması hâlinde anarşi ve kargaşalık çıkacağını belirtirler. Hadisteki "diliyle düzeltsin" kısmının da ulemanın işi olduğunu belirtirler. Çünkü ulemanın da halk üzerinde bir etkisi vardır ve ulemaya îtibar ederek hatalarından vazgeçerler. "kalbiyle buğzetmek" ise avamın işidir. Çünkü avam eli ile düzeltmeye kalkınca zulme uğrayabilir, dövülüp sövülebilir. Ayrıca avam ilimden yoksun olduğu için neyi nasıl anlatacağını bilemez. Kaş yapayım derken göz çıkarır, yapayım derken yıkar, kazanayım derken kaybeder.

İslam davetçilerine en çok gayri islâmî yönetimlerde ihtiyaç vardır. Orada Müslümanlar mahkum, tâgûtî sistemlerinin ekonomik ve kültürel saldırısı altındadırlar. Müslümanları yozlaştırmaya, dinden bihaber hâline getirmeye çalışırlar. İşte böyle yerlerde islam dâvetçileri çok iyi bir şekilde ilmen donanımlı olmak zorundadırlar. Kur'an'ı ve hadisleri çok iyi bilmeleri, akâid, fıkıh konularında uzman olmaları gerekir. Ayrıca bulunduğu yerdeki dili de çok iyi kullanabilmelidir. Bildiğini doğru dürüst anlatamayanlara kimse îtibar etmez.

İslam dâvetçisi peygamberlerin misyonunu üstlendiklerine göre çilelere, zindanlara, sürgünlere de hazır olmalıdır. Bunun için kendisini eğitmeli, îmanını ve sabrını güçlendirmelidir.

İslâm dâvetçisi Allah'ın kitabındaki şu âyetleri hiç aklından çıkarmamalıdır:

"İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? (Ankebut; 2)

"Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, "Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?" diye niyaz etmişlerdi. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır." (Bakara; 214)

Konu ile ilgili olarak şu hadisi de devamlı dağarcığında bulundurmalıdır:

“Sizden önceki ümmetler içinde öyle (mazlum) kişi bulunmuştur ki, müşrikler tarafından onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi bu çukura (başı meydanda kalarak) gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, başı üstüne konulur, ikiye bölünürdü de (bu işkence) o mümini dininden döndüremezdi. (Bir başkasının da) demir taraklarla etinin altındaki kemiği ve siniri taranırdı da bu (işkence) o mimini dininden çeviremezdi….”(Buhari, Ebu Davut, Ahmed b. Hanbel)

İslam dâvetçisi bu dinin Allah'ın dini olduğunu dolayısı ile yaptığı işin sırf Allah rızası için olması gerektiğini bilmeli, bu işi yaparken Allah'tan yardım istemeli, güç durumda kaldığında da Allah'a sığınmalıdır. Bazen olurki insan hapislere girdiğinde, işkencelere tâbî tutulduğunda hem yakınlarının eleştirilerine hem de Şeytan'ın vesveselereine mâruz kalabilirler. Bu durumda dâvetçi Kur'an'a sarılmalı, içindeki anaforları Kur'an'la sakinleştirmelidir. Yaptığı şeyle övünmemeli, dâveti karşılığında kimseden bir şey beklememelidir.

Dâvetçi her şeyden önce insanları çağırdığı şeyi kendi şahsında yaşayan kimse olmalıdır. İnsanlar davetçinin anlattıklarını onun şahsında müşâhede edebilmelidir. Anlattıklarını yaşamayan kimselerin anlattıkları insanlara etki etmez.

Günümüzün en büyük problemi, dâvetçi denilebilecek kimselerin azlığıdır. Dâvet yaptığını zanneden kimselere baktığımızda, dâvetçi vasfından fersah fersah uzak olduklarını görürüz. Kur'an'ı dahi yüzünden okumasını bilmeyen, namazın bile ahkâmını bilmeyen, toplumun önüne geçip bir namaz bile kıldıramayacak olan, Akâidini düzeltmemiş insanlar dâvetçiliğe soyunuyorlar. Bir cemaate intisap etmekle, birkaç derse katılmakla, birkaç sohbet dinlemekle kendisinin dâvetçi olduğunu zannediyor. Bu hâli ile de hem kendisine hem de Müslümanlara büyük zararlar veriyor.

Dâvetçi küfürden ve küfür sistemlerinden uzak durmalı, mevki ve makamlara aldanmamalı, mal mülk sevgisine tutulmamalıdır. Kazanırken bile kazancını Allah yolunda harcamayı bilmelidir.

Bundan dolayı diyorum ki, ey dâvetçi olmak isteyenler, kendinizi iyi eğitin, ilmen donanımlı olun. Dîni bilgilerde iyi olduğunuz kadar dünyevî meselelerden de bigâne kalmayın. Pozitif ilimlerden de haberiniz olsun. Çünkü gayri Müslimlere tebliğ yapacağınız zaman çoğu kere pozitif ilimleri de kullancaksınız. Eğer mümkünse bir veya birkaç dil öğrenin.

Dâvetçi olma azmi içerisinde olanlara, Allah'ın dîninden tâviz vermeyip her türlü sataşmalara, saldırılara sabrederek dâvetini sürdürenlere selam olsun.
 
Üst Ana Sayfa Alt