Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Davet Yolu..

Muwahhide Tevhid Çevrimdışı

Muwahhide Tevhid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla..

Alemlerin Rabbi Allah azze we celle'ye iman etmenin gereği O'na herhangi bir şeyi şirk koşmadan inanmak ve ibadet etmektir. İmanda ve amelde vasat davranmak yani haddini aşmamak, aşırı gitmemek ve emrolunduğu gibi olmak, Allah'a imanın gereğidir. Yine ma'rufu emretmek ve münkeri yasaklamak iman etmiş Muvahhid şahsiyetin farz olan bir görevidir.
Rabbimiz Allah azze we celle şöyle buyuruyor:

"Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta (vasat) bir ümmet kıldık. Peygamberde üzerinize bir şahid olsun" (Bakara/143)
"Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. Ma'ruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz" (Ali İmran/110)

Genel vazifesi, iyiliği emir ve kötülükten sakındırmak olan vasat ümmetin içinde yalnızca bu vazifeyi yürütmekle yükümlü olan bir grubun bulunması ve bulundurulması farz bir ameldir.

"Sizden, hayra çağıran, iyiliği (ma'rufu) emreden ve kötülükten(münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Ali İmran/104)

"Merhamet olunmuş vasat ümmet"in bütün Muvahhid Mümin ferdlerinin vazifesi, kendi nefislerine, ailelerine, çevrelerine, toplumlarına ve tüm insanlığa iyiliği emir, kötülükten nehiy etmeleridir. Hayra ve hakka davet vazifelerini kuşanmaları. Bu vazifeyi yaparken örnekleri Kur'an-ı Kerim ve önder Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem'in sünnetidir. Bu asla eskimeyen ve değişmeyen iki ana kaynağa göre hareket etmelidir. Gerek hakka ve hayra davet, gerek İslamı tebliğ, gerek iyiliği emir etmek ve gerekse kötülükten nehyetmek konusunda, bu iki ana kaynağın gereğini yerine getirmeli ve onlardan asla ayrılmamalıdır.
Muvahhid Müminler, iman ahlakıyla ahlaklanmalı, iman ve İslam kardeşlerine karşı ki tavrı, onlara karşı çok merhametli ve çok hürmetli olmalıdır. Allah azze we celle'yi ve Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem'i veli, yani dost edinmelidir.

"Mü'min erkekler ve Mü'min kadınlar birbirilerinin velileridirler." (Tevbe/71)
diye buyurur Rabbimiz..
"Mü'minler, ancak kardeştirler." (Hucurat/10)
diye buyururken, "Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise güçlü ve onurlu" (Maide/54. Fetih/29) olduklarını beyan eder.

Müminlerin, Müminlere nasıl nasihat edeceklerini, onları nasıl uyaracaklarını, onlara iyiliği nasıl emredip, kötülüklerden nasıl sakındıracaklarının usulünü yine Allah azze we celle ve Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem bizlere beyan buyururlar.
Ayrıca Allah'ın düşmanları, İslam'ın düşmanları ve Muvahhid Müminlerin düşmanları olan müşrik, kafir, münafık, mürted ve tağutilere karşı nasıl davranılacağını da, bizlere açıklamış, yolunu göstermiş, usûlü beyan etmişlerdir.
Mümin Müslümanların kulluk vazifesi, yegane Rabb Allah azze we celle'nin ve yegane önder Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem'in emredip gösterdiği şekilde hareket etmektir..

Fetihten önceki Mekke… Bir "Daru'ş- Şirk" olan Mekke… Tevhid'in merkezi iken, müşrikler tarafından şirkin merkezi haline getirilen ve tekrar Tevhid'in merkezi olmasın diye bütün güçleriyle savaştıkları, puthane haline getirdikleri Mekke!..

Rabbimiz Allah azze we celle'nin,
"(Öncelikle) en yakın hısımlarını (aşiretini) uyar." (Şuara/214) emri ile harekete geçen, kıyamete kadar her çağda, her zaman ve her mekanda önderimiz Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem, "Safa Tepesi" ne çıkıp Mekkeli müşrikleri Allah'a davet etmiş, onlara "La İlahe İllallah" ı beyan edip gerçeği tebliğ etmişti.
(Sahih-i Buhârî, Kitabu't- Tefsir, B-233, Hds.290-291. Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İman, B.89, Hds.355)

Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem'in, Rabbi Allah azze we celle'nin emri gereği Mekkeli müşriklere "La İlahe İllallah" hakikatini tebliğ etmesi, onları, bu hakikatin insanlar tarafından duyulmaması ve kabul edilmemesi konusunda harekete geçirdi. Allah'ın kulları ile Allah'ın dini İslam arasında girip, onların İslamla tanışmalarını engellemek için bütün imkanlarını sarf ettiler. Katıksız iman edenleri, İslamdan vazgeçirmek için onlara akla-hayale gelmedik işkenceler ettiler. Bu ağır işkence, zulüm ve baskılarıyla kimi Mümin Müslümanları şehid ettiler, kimini sakat!... fakat o katıksız iman etmiş olanları asla dinlerinden döndüremediler. "La İlahe İllallah" onların kalbini yerleşmiş ve her hücrelerine işlenip egemen olmuştu.

Muvahhid Müminleri, Allah katında tek din olan İslamdan (Ali İmran/19) döndüremeyeceklerine kanaat getiren Mekke'nin müşrikleri, insanlar ile İslamın arasında set oluşturup, onların iman etmesini engellediler. Bu ihanet planlarında, bu şeytani tuzaklarında sözbirliği edip, İslam hakikatini, Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem'in doğruluğunu çarptırmaya çalıştılar.

Abdullah İbn Abbas radıyallahu anh, O İslam düşmanları olan müşriklerin, ihanet planlarını hazırlarken yaptıkları istişari toplantılarındaki görüşlerini şöyle anlatıyor:

Hacc mevsimi geldiğinde Velid b. Muğire Kureyşli birkaç kişiyle bir araya gelip toplantı yaptı. Velid onların arasında en yaşlı olan kimse idi.
-Artık Arab ziyaretçiler size geleceklerdir. Adamımız Muhammed'in durumunu da duymuşlardır. Gelin O'nun hakkında tek bir görüşte karar kılalım. Yabancılara farklı şeyler söylemileyim. Birbirimizi yalanlayacak ifadeler kullanmayalım. Birbirimizin sözlerini reddetmeyelim!
Bunun üzerine onlar:
-Ya Eba Abdi Şems, bize şöyle, bizim için bir görüş belirle, ona uyalım! dediler.
-Hayır, siz söyleyin, ben dinleyeyim! dedi.
Onlar:
-Muhammed, kahindir, diyelim, dediler.
Velid dedi ki:
-O, kahin değildir. Çünkü ben, kahinleri gördüm. O'nun söylediği sözler, kahinlerinkine benzememektedir.
-Deli olduğunu söyleyelim, dediler.
Velid dedi ki:
-O, deli değildir. Biz, deliliği görüp biliriz. Deliler gibi boğulup sıkıntı çekmiyor. Vesvese görmüyor.
-O'nun, şair olduğunu söyleyelim, dediler.
Velid dedi ki:
-O, şair değildir. Biz şiiri, receziyle, hecesiyle, karizi, makbuzu ve mebsutu ile bilmekteyiz. Her çeşidini biliriz. O'nun söyledikleri şiirde değildir!
-O'nun sihirbaz olduğunu söyleyelim, dediler.
Velid dedi ki:
-O, sihirbaz da değildir! Sihirbazları ve sihirlerini gördük. O, onlar gibi düğümlere de üflemiyor.
-Öyleyse O'nun için ne diyelim, ya Eba Abdi Şems? Diye sordular.
Velid dedi ki:
-Allah'a yemin ederim ki, O'nun sözünde bir tatlılık vardır. Kökü, hurma ağacı gibi, dalı da meyvelidir. O'nun hakkında bu söyleyeceklerinizden herhangi birini söylerseniz sözünüzün batıl ve asılsız olduğu hemen anlaşılır. Amma herhalde O'nun hakkında söyleyeceğiniz en uygun şey, O'nun sihirbaz olduğunu söylememiz olacaktır. O'nun sihirbaz olduğunu, kişiyi dininden ayırdığını, kişi ile babasını, kişi ile eşini, kişi ile aşiretini birbirinden kopardığını söylersiniz!

Bu söz üzerine karar kılarak meclisten ayrılıp gittiler. Artık Hacc mevsimi geldiğinde hacca gelen kimselerin yanına gidiyorlar, her kimin yanına varırlarsa, mutlaka O'nu Rasulullah'dan sakındırıp durumunu anlatıyorlar.
(İbn Kesir, El-Bidaye ve'n-Nihaye-Büyük İslâm Tarihi, çev. Mehmet Keskin, ist. 1994, C.3, 90, Beyhukî'den.)

Allah azze we celle, Velid b. Muğire hakkında şu ayetleri inzal buyurdu:
"Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım(şu adam)ı bana bırak.
Ki Ben ona, alabildiğine geniş kapsamlı bir mal(servet) verdim.
Göz önünde hazır çocuklar(verdim).
Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim.
Sonra daha arttırmam için tamah eder doyumsuz istekte bulunur.
Hayır, çünkü O, Bizim ayetlerimize karşı kesin bir inatçıdır.
O'nu alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim.
Çünkü O, düşündü ve bir ölçü tesbit etti.
Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
Sonra bir baktı.
Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
Sonra sırt çevirdi ve büyüklük tasladı.
Böylece: "Bu, yalnızca aktarılarak öğrenilen bir büyüdür" dedi.
"Bu, bir beşer sözünden başkası değildir."
Onu Ben, cehenneme sürükleyip atacağım.
Cehennem(sukar) nedir, sen bilir misin?
Ne alıkoyar, ne bırakır.(Müddessir/11-29)

Rabbimiz Allah azze we celle , İslam tebliğini engelleyen, insanlar ile İslam arasına girip engel oluşturan ve İslam'ın toplum tarafından kabul edilmesini erteleyen kişi ve kişilere karşı böyle buyurmaktadır.

Ve şu ayetler de, Velid b. Muğire'nin İslam'a karşı ve İslam'ın toplum tarafından duyulup, anlaşılıp iman edilmesini engelleyen tavrı için inzal olunmuştur!
"Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık.
Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren(gizlilik içinde söz ve haber taşıyan).
Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, alabildiğince günahkâr.
Zorba, saygısız, sonra da kulağı kesik.
Mal(servet) ve çocuk sahibi oldu diye.
Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman:
(Bunlar,) eskilerin uydurma masallarıdır" diyen
Yakında Biz, onun hortumu(burnu) üzerine damga vuracağız."(Kalem/10-16)

Rabbimiz Allah azze we celle, İslam'ın karşısına dikilen ve onun anlaşılmasını önlemeye çalışan tiplerin örneği olan Velid b. Muğire hakkında böyle buyurmaktadır. Onu, açık ve gizli halleriyle anmakta, topluma tanıtmakta ve insanların gözlerinde değerini düşürüp etkisiz hale getirmektedir.
Hayra çağıran, hakkı anlatan, iyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan Muvahhid Müminler, bu Salih amellerini işlerken, onların karşılarına dikilen müşrik ve kafirlerin maskelerini düşürmeli ve gerçek yüzlerini insanlara beyan etmelidirler. Ayrıca İslam adına davrandıklarını beyan eden, fakat İslam topraklarını işgal eden egemen tağutlarla beraber hareket eden tiplere karşı da hassas ve uyanık olmalıdırlar. Bu tipler, Velid bi Muğire gibi apaçık düşmanlıklarını ortaya koymayan tiplerdir. Belki de gerçekten İslama ve Mümin Müslümanlara karşı bir düşmanlıkları yoktur. Amma verdikleri fetvalarla, yaptıkları yorumlarla ve getirdikleri tutarsız delillerle, egemen tağutların ömürlerini uzatıyor, Müslüman olduklarını beyan eden müslüman kitleleri uyutmaya devam ediyorlar. Gerçek İslamın ve İslami gerçeğin anlaşılmasını engelliyorlar. Bunlar, egemen tağutların zulmü altında "nasıl rahat yaşarız" hesablarını yapan ve bu anlayışta olan tiplerdir. Bunlar, Allah'ın ayetlerini gizleyenler ya da ayetlerin maksadını çarptıranlardır. Bu tiplerin sözleri dinlenildiğinde, yazıları okunulduğunda ve kendileriyle konuşulduğunda öyle bir tavır sergiliyorlar ki, işgal edilip tağutların hükmüyle hükmolunan İslam topraklarının "İslam ülkesi" olduğunu savunuyor ve tağuti kurum ve kuruluşlara, İslam adına sahibleniyorlar. Hak ile batılı karıştırıyor, batılı, hak olarak göstermeye çalışıyorlar.
Rabbimiz Allah azze we celle, bu tipler için şöyle buyurur:
"Gerçekten apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitabda açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar, işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler.
Ancak tevbe edenler, (Kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlara (gelince) artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim."(Bakara159-160)

Muvahhid Müminler, çağın Velid b. Muğirelerine karşı emrolundukları tavrı sergilerken çağın tağutlarıyla beraber hareket etmeyen ve Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenlere karşı durmaya çalışanların İslami hakikatlerini çarptırarak yumuşatmaya ve tağutla uzlaştırmaya gayret eden Bel'am kılıklı tiplere karşı da net tavırlarını sergilemeleri gerekir. İslam dini adına hareket eden bu tipler, İslamı, tağutların egemenliğinin devamı ve sağlamlığı için kullanmakta, onların hevalarına göre yorumlamaktadırlar. Bunlara karşı kesin tavırlı olmak, bir kulluk görevidir..


Yeni farkettim evet hayli uzun hakkınızı helal edin..
 
eL_Muhacir Çevrimiçi

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
CazakALLAHul hayr
 
Üst Ana Sayfa Alt