Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Deccalin Çıkışının Yaklaştığını Gösteren Gerçekleşmiş Alametler!

Nesîbe Lena Çevrimdışı

Nesîbe Lena

"عِشْ حَمِيداً، وَمُتْ شَهِيدًا"
Süper Moderatör
Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a, salât ve selam efendimiz Rasûlullah’a, ehli beytine, ashabına ve yolunu takip eden mü’minlere olsun.
Yeryüzünde Adem (aleyhisselam)’ın yaratılmasından kıyamete kadarki en büyük, en tehlikeli fitne olan ve Nuh (aleyhisselam)’dan beri bütün peygamberlerin çok büyük bir fitne olması sebebiyle kavimlerini kendisinden sakındırdığı, kendisine karşı uyardığı “Deccal fitnesi”nin zuhur etmesi uzak değildir. İşte bunun kanıtları:

1) İmam Ahmed ve İmam Hâkim’in rivayet ettikleri ve Hâkim, Zehebî, Heysemî (rahimehumullah)’ın sahih olduğunu belirttikleri bir rivayette Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Deccal’in uhud dağına çıkacağını ve oradan Medineye bakıp tabilerine şöyle söyleyeceğini haber vermiştir:

أَتَرَوْنَ هَذَا الْقَصْرَ الأَبْيَضَ، هَذَا مَسْجِدُ أَحْمَدَ

“Şu beyaz sarayı görüyor musunuz? Orası Ahmed’in (Muhammed’in) mescididir.”

Malum olduğu üzere Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) bu haberi sahabeye bildirdiğinde Mescid-i Nebevi ne saraya benziyordu, ne de beyazdı, bilakis çamurdan ve hurma yapraklarından bina edilmişti. Ve Mescid-i Nebevi uhud dağından görülemiyordu. Takriben 20 sene önce de mescid saray gibi ve beyaz değildi ve uhud dağından görülemiyordu, zira küçüktü, henüz genişletilmemişti. Ancak şu zamanda Mescid-i Nebeviye kuş bakışıyla bakan biri oranın beyaz bir saray gibi olduğunu, mescide giren biri oranın bir saray gibi, hatta bilinen saraylardan çok daha şaşalı olduğunu rahatlıkla görebilmektedir. Ve bugün mescidi nebevi uhud dağından görülebilmektedir.

2) İmam Ahmed’in Müsned’inde geçen bir rivayette Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle dediği geçmektedir:

لاَ يَخْرُجُ الدَّجَّالُ حَتَّى يَذْهَلَ النَّاسُ عَنْ ذِكْرِهِ، وَحَتَّى يَتْرُكَ الأَئِمَّةُ ذِكْرَهُ عَلَى الْمَنَابِرِ

“Deccal, insanlar kendisinden bahsetmeyi ihmal edinceye (bunu unutuncaya) ve imamlar minberlerde ondan söz etmeyi terkedinceye kadar çıkmaz.”

Hakikaten de bugün, cuma hutbelerinde, derslerde, sohbetlerde, seminerlerde, konferanslarda, programlarda deccalden çok çok az söz edilmektedir. Bu son derece önemli konu -azı müstesna- insanlar arasında konuşulmamaktadır. Dînî veya dünyevî musibetler/sıkıntılar ile (mesela Müslümanlarla kâfirlerin savaşından, zulümlerden, bununla ilgili yapılması gereken şeylerden söz etmekle) meşgul olunmaktan ötürü imamlar, hatipler, âlimler, ilim talebeleri deccalden ve fitnesinden çok az sakındırmaktadırlar. İşte deccal, insanların genelinden; kimisinin sadece ismini duyup kendisinden tamamen cahil olduğu, kimisinin hakkında az bilgisinin olduğu, kimisinin de bilgi sahibi olmakla beraber uzun zamandan beri okumadığı, işitmediği ve konuşmadığı için kendisinden gafil olduğu bir zamanda çıkacaktır.

Yine bu maddeyle ilgili olarak; Hâkim (rahimehullah)’ın rivayet ettiği ve kendisinin ve Zehebî (rahimehullah)’ın sahih dediği bir rivayete göre Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle demiştir:

يَخْرُجُ الدَّجَّالُ فِي خِفَّةٍ مِنَ الدِّينِ وَإِدبَارٍ مِنَ الْعِلْمِ

“Deccal, dinde gevşeklik gösterildiği ve ilimden yüz çevirildiği bir zamanda çıkar.”

Yani deccal, insanların yanında dinin bir ağırlığının, bir heybetinin kalmadığı; namazlarında gevşeklik gösterdikleri, kolayca faize bulaştıkları, dinin emrettiği şekliyle olan tesettüre bürünmedikleri, kadın-erkek ilişkilerini hafife aldıkları ve insanların dinden cahil oldukları bir dönemde çıkacaktır.

3) Müslim (rahimehullah)’ın rivayet ettiği “Cessâse hadisi” diye bilinen meşhur Temîm ed-Dârî (radiyallahu anh) kıssasında geçtiği üzere; denizin ortasındaki bir adada bulunan manastırda demirlerle bağlı olan Deccal, Temîm ve beraberindeki yol arkadaşlarına Beysân hurmalığının meyvesini verip vermediğini sormuş, onlar da verdiğini söylemiştir. Bunun üzerine deccal: “hurma vermemesi yakındır” diyerek, çıkmasından önce buranın meyvesini vermeyeceğini haber vermiştir.

Beysân, Kudüs’ün kuzey doğusuna takriben 83 kilometre uzaklıkta bulunan Filistinde bir beldedir. Bugün burası Yahudilerin elindedir. Bu beldedeki hurmalık -bir sonraki madde

de söz edeceğimiz- Taberiyye gölü’nün kuzeyine takriben 17,5 kilometrelik mesafededir. Gariptir ki, beysân hurmalığına 100 kilometre veya daha az uzaklıkta bulunan hurma bahçeleri hurmayla dolu iken, şu anda Beysândaki hurma ağaçları ise meyvesini vermemektedir. Türkiyeli meşhur gazeteci yazar Mustafa Özcan, “Cessâse” başlıklı yazısında şunları kaydetmiştir: “1950 yılından itibaren Beysan hurmalığı kurumuş ve meyve vermemektedir. İsrail anılan hurmalığı kurutmuştur. Siyonistler Filistin’i işgâlleri üzerine Yeni Beysan şehri kurmuşlar, eski şehri ihmâl ederek hurmalıkların kurumasına sebep olmuşlardır. Beysan hurmalıkları 65 yıldan beri kurumuştur. İsrail’in kuruluşu Beysan hurmalıklarının kurumasına sebep olmuştur.” 2013 yılında Filistin gezisi yapan selefi şeyh Ekrem Ziyade’nin otobüs şoföründen aktardığı bilgilerden anlaşıldığına göre Yahudiler Irak’tan hurma fideleri getirip Beysan hurmalığına dikmektedirler. Bu da, Beysan hurmalığının hurma vermediğini göstermektedir.

4) Aynı rivayette deccal, Taberiyye gölünde suyun olup olmadığından sormuş, onlar da bu gölde suyun çok olduğunu haber vermiş ve bunun üzerine deccal: “buranın suyunun gitmesi yakındır” demiştir.

Bugün Taberiyye gölünün suyu ciddi manada çekilmiş durumdadır. Gölde İsraillileri tehdit edecek şekilde büyük bir eksilme söz konusu olup su seviyesi en alt seviyededir. Mustafa Özcan adı geçen makalesinde şöyle demiştir: “İsrail, Ürdün üzerinden tünel açarak su ikmâliyle gölü yeniden canlandırmaya çalışıyor. Bununla birlikte gölün dumûra uğramasının önü alınamıyor.” Ve yapılan araştırmalar, su seviyesinin düşüşünün devam ettiğini ve edeceğini göstermiştir. Yâkut el-Hamevî (rahimehullah, vefat tarihi: hicri 626, miladi 1229) “Mu’cemu’l-Buldân” isimli eserinde Taberiyye gölünü birkaç kez gördüğünü ve suyunun bol olduğunu söylemiştir. Taberiyye gölü aynı zamanda, Deccal öldükten sonra çıkacak olan Ye’cûc ve Me’cûc’un kendisinden içeceği göldür. Onların ilkleri bu göle gelir ve ondan içerler, ta ki göl kurur. Sonra onların diğer bir kısmı göle gelir ve derler ki: “Burada önceden su vardı.” Buradan anlaşılmaktadır ki deccal çıktığında bu göl tamamen kurumuş bir halde olmayıp su seviyesi düşük bir seviyede olacak ve Ye’cûc ve Me’cûc kurutacaktır. Allahu A’lem.

5) Yine aynı kıssada geçtiği üzere deccal, Zuğer pınarında/gözesinde suyun olup olmadığını ve pınarın yakınında bulunan insanların bunun suyuyla ekimde bulunup bulunmadığından sormuş, onlar burada suyun çok olduğunu (başka bir rivayette: suyunun tazyikli aktığını) ve insanların bu suyla ziraat yaptıklarını söylediklerinde -Sahîhu İbn Hibbân’da geçen rivayete göre-: “Orada suyun olmaması yakındır.” demiştir.

Bu pınar, Ürdün’de bir köy olan Zuğer’de, Ürdün’deki ölü denize yakın bir yerde bulunmaktadır. Taberiyye gölünün güneyine takriben 37 kilometre uzaklıktadır. Küçük bir pınardır. “Zuğer” eski ismidir. Şu anki ismi ise “Sultan pınarı”dır. Önceden bu gözeden su tazyikli çıkıyorken şu anda ise suyu azalmaktadır. Mustafa Özcan 2014 yılının en sonlarında yazdığı adı geçen makalesinde şunları söylemiştir: “Geçtiğimiz yıllar bölgeyi, özellikle Ürdün ve İran gibi ülkeleri kuraklık vurmuş ve yeraltı kaynakları da çekilmişti. Son sıralarda Ürdün gibi ülkelere bâzen kar yağmasına rağmen genellikle kuraklık peydâ olmaktadır.”

(Not: Deccal bu üç sorunun ardından bir de Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ne yaptığını, Arapların onunla savaşıp savaşmadığından ve Araplara ne yaptığından sormuştur.)

6) Müslim’de geçen bir rivayete göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Deccal’e Asbahân Yahudilerinden 70.000 kişinin tabi olacağını ve bunların üzerinde Tayâlise olacağını, yani başın üzerine atılan ve bele kadar sarkan bir tür örtülerinin bulunacağını bildirmiştir. Rivayet şu şekildedir:

يَتْبَعُ الدَّجَّالَ مِنْ يَهُودِ أَصْبَهَانَ سَبْعُونَ أَلْفاً عَلَيْهِمُ الطَّيَالِسَةُ

“Deccale, Asbahân Yahudilerinden 70.000 kişi üzerlerinde Tayâlise olduğu halde tabi olur.”

Deccalin ilk olarak uğrayacağı kimseler Asbahân Yahudileridir. Bunlar deccalin ilk tabileri olacaklardır. Asbahân İran’da bir beldedir. İran

’ın başkenti Tahran’ın güneyine 340 kilometrelik bir mesafede bulunmaktadır. Günümüzün meşhur selefi davetçilerinden Muhammed Arîfî 2012 senesinde deccal konusunu ele aldığı bir televizyon programında Asbahân’da 25.000 ila 30.000 arası nüfusta Yahudi yaşadığını ve orada onların mabedlerinin olup ayinlerini yaptıklarını ve papazlarının başında tayâlise olduğunu söylemiştir. Hadise göre Asbahan’a başka yerlerden Yahudiler gelerek veya başka bir şekilde burada yaşayan Yahudi sayısı 70.000 civarına ulaşacak. Ancak Araplar 70, 70.000 gibi rakamları çokluk anlamında da kullanmaktadırlar. Buna göre sayının illa da 70.000 civarına ulaşması şart değildir.

7) Kıyametin küçük alametlerinin büyük çoğunluğunun gerçekleşmesi de Deccal’in çıkışının yaklaştığını gösteren bir kanıttır. Bu meyanda şunun altının çizilmesi gerekir; Birçok kimse, deccal gibi büyük alametlerin ancak küçük alametlerin hepsinin meydana gelmesinden sonra zuhur etmeye başlayacağını bilmektedir. Ancak bu doğru değildir. Bazı küçük alametler büyük bir alametle birlikte veya büyük bir alametten sonra gerçekleşecektir. İstanbul’un ve Romanın fethedilmesi, Mescid-i Nebevî’nin, Medineki diğer mescitlerin ve Medine sokaklarının terkedilmesi ve buralarda sadece yırıtıcı hayvanların ve köpeklerin dolaşması (kısacası Medine’nin harap olması) böyle olan küçük alametlerdir.

Bütün bu söylediklerimize binaen, deccal’in çıkmasından önce vuku bulacak olan; Mehdi’nin ortaya çıkması, Müslümanların Rumlarla (yani Hristiyanlarla) sulh yapması ve onlarla birlikte bir düşmana karşı savaşmaları ve onları mağlup etmeleri (belki de bu düşman Rusya ve müttefikleri olabilir. Allah-u A’lem), sonra bu anlaşmanın bozulup Suriye’de Müslümanlarla Hristiyanlar arasında çetin bir savaşın meydana gelmesi, bu savaşta Hristiyanların Müslümanlara karşı 80 sancakla (devletle veya orduyla) gelmesi ve her sancakta 12.000 askerin bulunması ve sonrasında İstanbul’un fethedilmesi alametlerinin gerçekleşmesi de uzak değildir.

Ey Müslüman! Seni zor günler bekliyor! Kendini manevi olarak hazırla! Allah’a iman edip tağut’u reddetmekle imtihan edilmeden bırakılacağını mı sanıyorsun!


Hazırlayan: Ömer Faruk/Nakil Kürsüsü
 
Nesîbe Lena Çevrimdışı

Nesîbe Lena

"عِشْ حَمِيداً، وَمُتْ شَهِيدًا"
Süper Moderatör
Güncel.
لاَ يَخْرُجُ الدَّجَّالُ حَتَّى يَذْهَلَ النَّاسُ عَنْ ذِكْرِهِ، وَحَتَّى يَتْرُكَ الأَئِمَّةُ ذِكْرَهُ عَلَى الْمَنَابِرِ

“Deccal, insanlar kendisinden bahsetmeyi ihmal edinceye (bunu unutuncaya) ve imamlar minberlerde ondan söz etmeyi terkedinceye kadar çıkmaz.
 
Üst Ana Sayfa Alt