Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Demokrasinin Egemenlik Anlayışına Karşı Islami Tavır

Ebu Suheyb Çevrimdışı

Ebu Suheyb

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Ebu Seyyaf el-Mukri

Demokrasilerde beşerin egemenliği ve sultası esas temel kabul edilirken, İslam’da ise egemenlik ve sulta sadece Allahu Tealâ’ya aittir. Ve bu noktada İslam ile demokrasi temel esasları itibarı ile birbirine muhalif iki ayrı dini temsil etmektedirler.

İslam Dini otorite ve teşriyialemlerin tek sahibi olan Allahu Tealâ’ya verdiği için Tevhid temeline dayanmaktadır. Buna karşılık demokrasi ise yetki ve otorite noktasında teklik esasına değil çoğunluğun prensibine bağlı kaldığı için şirk temeline dayanmaktadır. Bu açıdan demokrasinin Tevhid dini ile hiçbir ilgisi yoktur ve o bütünüyle şirk dinidir. Her Müslüman için Allah’ı razı etmenin yegane yolu ise, O’nu Tevhid etmek ve şirkten kaçınmaktır. Zira şirk bütün amelleri iptal etmekle birlikte Allahu Tealâ tarafından asla bağışlanması mümkün olmayan bir suçtur.

“Doğrusu Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz.” (Nisa Suresi 48. Ayet)
“Andolsun sana ve senden önceliklere ‘Allah’a şirk koşarsan bütün amellerin boşa gider ve hüsrana uğrayanlardan olursun’ diye vahyolundu.” (Zümer Suresi 65. Ayet)



Allahu Tealâ, otoritenin ve yetkinin sadece kendisine ait olduğunu belirtirken diğer taraftan da kendi otoritesine dayanmayan tüm hükümleri tağutun hükümleri olarak isimlendirmiş ve kullarından tağutlara ve otoritelerine karşı açıkça red ve inkar cephesinde yer almalarını istemiştir. Allahu Tealâ, imanın ve İslam’ın ilk şartı olarak tağutun reddedilmesi gerekliliğini bildirmiş, buna karşılık tağutların otoritelerine meyleden kimselerin iman iddialarını yalanlamıştır.

“Artık kim tağutu inkar eder ve Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuştur. Allah işitir ve bilir.” (Bakara Suresi 256. Ayet)

“Sana indirdiğimiz ve senden önce indirdiklerimize iman ettiğini iddia edenleri görmedin mi? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu inkar etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istemektedir.” (Nisa Suresi 60. Ayet)


Demokratik düzen otorite ve yetkisini Allah’a değil de beşere dayandırdığı için tağuti bir düzen ya da tağutun hükmüdür. Ve bu noktada Müslüman bir kimsenin tavrı, hayatının bütününde tağuti bir düzen ve tağutun hükmü olan demokrasiyi inkâr etmek, onun otoritesini tanımamak, demokrasinin savunucularına, dostlarına ve yardımcılarına karşı açık bir şekilde buğz, kin, öfke beslemek ve düşmanlık göstermek şeklinde olmalıdır. Tağuti bir düzen olması sebebiyle demokrasinin Müslümanlar üzerinde hiçbir meşru velayet hakkı yoktur. Diyarlarında ve memleketlerinde Allah’ın hükümlerinin terk edilip, demokratik sistemin hükümlerinin yükseldiği zaman Müslümanların İslam sisteminin hükümlerinin yükseltilmesi ve beşeri hükümlerin giderilmesi için büyük bir mücadele vermeleri boyunlarının borcudur.[1]

trans.gif

Burada son olarak tüm Müslüman kardeşlerime önemli bir hususu hatırlatmak isterim. Demokrasi daha işin başında halkın egemenliği olarak tanımlanmaktadır. Demokraside iki temel unsur “Egemenlik halkındır” ve “Halk otoritelerin kaynağıdır” düşüncesidir. Halk olmadığı zaman demokrasinin varlığı düşünülemediği gibi, halkın egemenliği olmadan da demokrasinin yaşaması mümkün değildir. Zira daha işin başında demokrasi kelime anlamıyla dahi insanın otoritesi olduğu için, insanların olmadığı bir yer de demokrasiden bahsedilemez. Bunun için demokratik memleketlerde belirli dönemlerde seçimler yapılarak, halkların özellikle seçime katılmaları sağlanır, seçime katılan kişilerin sayısının çokluğu ile de övünülür. Bu hususta, seçimlere katılarak yetkiyi temsil heyetine vermeden demokrasinin yaşaması imkan dahilinde değildir. Demokrasi ancak insan vasıtasıyla yaşayabilen bir dindir.

Ey din kardeşim! Sen hiçbir zaman demokrasinin yaşaması için araç olma. Halkın egemenliğini parlamenterlere devrettiği seçimlere katılma ki, Allah’ı hakkıyla Tevhid edebilesin. Şayet aksi bir tutum sergilersen, bir taraftan otoritenin ve yetkinin tek kaynağı olarak kendi şahsını görmüş olursun ki, bu senin kendini Allahu Tealâ’nın yerine koymandır. Diğer taraftan ise, elinde bulundurduğunu iddia ettiğin egemenliği, temsil heyetine vermekle de onları Allahu Tealâ’nın yerine koymuş olursun. Yine bununla beraber Allahu Tealâ’nın dininden başka bir dine, şirk ve küfür mezhebi olan demokrasiye güç ve kuvvet vermiş, onun yaşaması için gayret göstermiş olursun. Bu senin Allah’ın Tevhid dini ile amel etmemen, buna karşılık birçok ilahların dini olan demokrasi ile amel etmendir. Sen böyle bir hareketle kendin için Allah’ın dininden başka bir din edinmiş olursun. İşte o zaman hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamazsın. Allah beni ve sizleri bundan korusun. Allahumme amin.

Burada konuyu son olarak Pakistan Cemaati İslami’nin lideri Sayın Ebu’l Ala El’Mevdudi’nin şu sözleriyle kapatmak istiyorum. O şöyle demektedir:

“Demokrasi insanın ilahlaştırılması, kitlelerin egemenliğidir. Demokraside yasama halkındır. Halk parlamentoda milletvekillerinin çoğunluğu ile temsil edilir. Parlamentonun yaptığı kanunlar bütün halk için bağlayıcıdır. Bu nedenle demokrasi, Allah’a şirk koşmaktır ve açık bir küfürdür. Çünkü Allah’ın yasama hakkını elinden alıp insanlara vermektedir. Halbuki Allahu Tealâ “Hüküm ancak Allah’ındır. O size ancak kendisine ibadet etmenizi emretti.” (Yusuf Suresi 40. Ayet) buyurmaktadır. Parlamento kararlarının Allah’ın adıyla değil de insanların adıyla çıkmış olması, demokrasinin küfrünü göstermeye yeterlidir. Demokratlar bu yaptıklarıyla halkı Allahu Tealâ’nın yerine koymaktadırlar. Bu nedenle demokrasi, Allah’ı bırakıp insanları ilahlaştırmanın bir şeklidir. Allahu Tealâ, “Allah’ı bırakıp ta kimimiz kimimizi rabler edinmeyelim” (Ali İmran Suresi 64. Ayet) buyruğu ile onu haram kılmıştır.”[2]

[1] Bu konuya dair sana İmamül Harameyn El’Cuveyni’nin, “Ğiyasul Umam Fi İltiyasi’z Zulam” isimli kitabında, Müslümanların meşru bir yöneticileri olmadığı zaman yapmaları gerekenlere dair yazmış olduğu uzunca bölümü tavsiye ederim.

[2] El İslam ve’l Medeniyyetül Hadise, sy:33
_____________________________________
sehadet.info'dan alınmıştır

mc3bcslc3bcan-kic59fi.jpg
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt