Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Doğu Türkistan Ve Arakan'da Tekfir Meselesi

Sayfullah at-Turki Çevrimdışı

Sayfullah at-Turki

حَسْبُنَا ٱللَّهُ وَنِعْمَ ٱلْوَكِيل
İslam-TR Üyesi
بسم الله الرحمن الرحيم

Doğu Türkistan; Kominist müşriklerin kardeşlerimize bütün kinlerini sergilendiği uzak cephemizdir…

Arakan; Budist müşriklerin kör bıçaklarla kardeşlerimizin etlerini kemiklerinden ayırdıkları mazlum cephemizdir…

Türkistan; kadınların örtünemediği, erkeklerin sakal bırakamadığı, çocukların büyümek istemediği sessiz coğrafyadır. Kan ağlayan uzak coğrafyamızın öyle yiğitleri vardır ki, Dünya’nın dört bir tarafına dağılmış, hatta cephelerde neredeyse en eski ve en tecrübeli olan mücahitleri bağrından çıkarmıştır. Doğu Türkistan’lı mücahitler hicret edene kadar çok ağır imtihanlardan geçerler, yollar ya kapalıdır ya zordur. Onlar vatanlarından çıktıktan sonra geri dönüşün olmadığını çok iyi bilirler. Çünkü onları geride bekleyen gezilecek A.V.M.’ler değil, ömür boyu işkencesi eksik olmayan karanlık hapishanelerdir. Onları görsen garibandır, ne ülkelerinden gelen para, nede anneden babadan gelen bir selam vardır. Diğer mücahitler bayramda telefonda aileleriyle hasret giderirken. Onlar bayramda anne, baba, eş, çocuk sesi bile duymaktan mahrumdurlar. Eğer ailesini ararsa Kominist Çin’li müşrikler ailesine zulüm edeceklerdir. Onlar sabır ağacıdır, onların yüzünde cihadın bütün yorgunluğunu görürsün. Onlar bu zor hayatlarına karşın yine de yüzlerindeki tebessümü koruyabilmişlerdir. İmkanlar ülkesi Türkiye’den cihada gelen kardeşlerini yine de büyük coşku ve büyük sevinçle karşılarlar.

Doğu Türkistan’da oruç tutmak, Kur’an okumak, tam anlamıyla tesettüre girmek yoktur. Doğu Türkistan’da neredeyse İslam saflığıyla tamamen yasaktır.

Aynen Arakan’da olduğu gibi…

Diri diri yakılmak, Allah’ın geniş kıldığı yer yüzünde açık cezaevi yaşamak, kamplara mahkum edilmek. Çığlıklarını bile kimseye duyuramamak ve gözyaşlarını içine akıtmanın adıdır Arakan…

Arakan ile Doğu Türkistan’ın kaderi maalesef aynıdır. Çünkü ikisi de saf kan müşriklerle imtihan olunmaktır.

ŞİMDİ DERİN BİR NEFES ALIN, GÖZLERİNİZİ KAPATIN, DOĞU TÜRKİSTAN’A VE ARAKAN’A YOLCULUK YAPIN…

Türkistan’dasın;

Sünnet’e göre giyindiği için eşin Çin’li müşrikler tarafından darp edildi… Elbisesi parçalandı ve onun mahremi yeti açıldı, en hafif değerlendirirsek saçı başı, üst elbisesi açıldı, hakaretler edildi… Bunu duyan sen ölüm olup onlara yağmak istediğin halde çaresiz bir şekilde ve gözyaşlarınla Rabbine yakarıyorsun. En derin, en mazlum yakarışlarınla Rabbine yalvarıyorsun.

Türkistan’da erkekler ve kadınların devamlı başına gelenlerin en hafifidir bunlar. Üç kişi bir araya gelse terör örgütü suçlamasıyla zindanlara atılır. Uzun yıllardır zindanlar Doğu Türkistan’lı Müslümanların mustazaf duaları ile inlemektedir. Dost meclislerinde ve aile ilişkilerinde kederin hayatlara sirayetinin özetini çok açık bir şekilde görebilirsiniz.

Şimdi Arakandasın;

Diri diri yakılmanın, Ashab-ı Uhdud kıssasının tefsirini yakînen gördüğün Arakan’dasın. Fakirliğin, açlığın, hastalığın kavurduğu ülkedesin… Her aileden olduğu gibi senin ailenden de bir kişi ya yakıldı, ya da parçalara ayrıldı… Sende o mazlum halkınla birlikte gözyaşlarını sadece Rabbinin şahitliğinde içine akıtmaktasın.

Şimdi düşün! Tekfir seni ne kadar ilgilendirirdi? Ağlamaya bile çaresi tükenen sen, acaba kampta hangi kardeşini tekfir etmenin peşine düşerdin? Hastalıktan kavrulan yavruların haykırışları arasında acaba hangi kardeşini cehenneme göndermek için şeytanı bile hayrete düşürürcesine acele ederdin? Ya da sizlerin içine tekfir hastalığı girdi ve kardeşlerin sana tekfirden bahsediyor, Nasıl bir tepki gösterirdin? Doğu Türkistan’lı olan veya Arakan’lı olan sen şu kelimeleri kullanır mıydın?

Ey kardeş ben zaten âlemlerin Rabbi olan Allah’ın dini İslam’ı kabul ettiğim için, onların dinlerini ve hükümlerini kabul etmediğim için bu haldeyim! Ben üzerime düşen ameli yerine getiriyorum. Bunun için canlar verdim ve hala veriyorum. Ben ailesi tecavüze uğrayan, çocuğu hastalıktan ölen, erkekleri diri diri yakılan bir Müslüman’ım. Ben karnının doyduğunu hiç hatırlamayan ve aile fertlerinden birileri yıllardır esaret altında olan bir kulum. Ben “La İlahe İllallah Muhammedun Rasûlullah” diyen ve bununla amel eden, bunun için ödenecek bütün bedelleri ödeyen bir kardeşinim… Sana gelen kişiye böyle söyler miydin? Ben ve sen ümmet çerçevesinde basit birer avamız (halkız) ilim meclislerinin sınırlarına girmeyelim, âlimlerin hakkına girmeyelim, ilim ve zikir ehline saygısızlık yapmayalım. Bu konuları onlardan dinleyelim ve razı olalım diye söyler miydin?

Biraz tersini düşünecek olursak, bunca zulmü gören bu ülkelerin Müslümanlarına rahat ülkelerde Müslümanları tekfir eden insanlar varmış dense, Allah’a sadık olan, dini İslam’ı kabul ve tatbik eden, küfürden ve şirkten bütün benliğiyle beri olan Müslümanları tekfir eden insanlar var dense, acaba Doğu Türkistan’lı ve Arakan’lı Müslümanlar ne cevap verirdi?

ŞİMDİ GÖZLERİNİ AÇ VE TÜRKİYE’YE DÖN…

İslam şeriatını ve hilafetini kaldıran, bu kökü sökmek için bir nesli yok eden Türkiye’desin. Temeli laiklikle atılan ve bu temel var olduğu sürece hiçbir şekilde desteklemeyeceğiz. Sistemde bir değerlendirme yapalım.

Biraz düşünelim?

Ne rejimi ne iktidarı konuşmadan, kendi evlerimizi, işimizi, mühitlerimizi konuşalım. İmkanlarımızı değerlendirelim… Kişiliğimizi, toplumla olan ilişkilerimizi, fedakârlıklarımızı değerlendirelim.

Sakallarımızı uzatarak, kadınlarımıza tam teşekküllü tesettürlerini giydirerek, evlatlarımız için alternatif İslam’ı eğitimler aldırarak, kendimize veya gruplarımıza özel meclisler oluşturarak, yandan cepli pantolonlu hayatlarımızı bir değerlendirelim… Geniş imkanlarımızı ve hatta muhacirlere ev sahipliği yapabildiğimizi bir düşünelim. Biraz kendimize bakalım…

Hastaneleri istediğimiz gibi kullanmak adına, yeşil kart almak için memurlara göstermiş olduğumuz tebessümleri, düğün, açılış etkinliklerimize davet etmek için, tekfir ettiğimiz ve Müslümanların tırnağı bile etmeyecek haysiyetsizlere göstermiş olduğumuz toleransları konuşalım… Müşrik dediğimiz ama ticaretimizde bir mal satabilmek için ya da müşrik denilen kişinin parasını almak için attığımız kırk taklayı konuşalım. Et yemekten göbeklerimiz şiştiği için protein patlaması yaşayan bizlerin, çay meclislerinde tekfirle başlayıp muhabbetin sonunda konuyu hep ikinci, üçüncü eş almak mevzuatlarına getirmeyi konuşalım. Nefsimizi, hasetimizi, kibrimizi gizlemek adına karşımızdaki Müslümana iftira atmak için en kolay yol olan tekfir etmek hastalığına yakalandığımızın hala farkında olmadığımızı hatırlayalım…

BAŞLAYALIM MI KONUŞMAYA? İTİRAF EDELİM Mİ?

Tek tek konuşmaya gerek kaldı mı? Biz acılar görmedik ve tecrübe yaşamadık. Yazlık ayrı gezmelerimizden, kışlık ayrı tatilimizden vakit bulamadık. Mescitlerimiz de ayaklarımızı uzatarak gıybet etmekten vakit bulamadık. Sigaraya haram derken çay sigara meclislerinde sabahlamaktan vakit bulamadık. Ebu Fulan gibi künyeler ile facebook’lar da kız avcılığı yaparken ve birde saatlerce tartışmaların yaşandığı sanal alem de delikanlılık yapmaktan vakit bulamadık. Ağzımızın lastiği kaçmış gibi saygısız şekilde büyüklerimizle çok bilmiş ukala tavırlarla konuşmaktan vakit bulamadık. 30 senelerini, 40 senelerini Allah yolunda ilme, davete ve cihada vermiş şeyhlerle alay etmemekten vakit bulamadık.

BİZ MAALESEF ŞIMARDIK…!

Allah’ın üzerimize vermiş olduğu nimete nankörlük ederek, Dünya da kaç tane Müslümanın konumuzda olmak için gıpta ettiği imkanlarımızdan şımardık. Nefsimizde olan hastalıklara şer-i kılıflar bularak vicdanımızı bastırmaya çalıştık. Derken bu hastalıklar bizi öyle bir hale getirdi ki başkasının nikahlı kadınını kocan mürtet oldu diye ayırıp kendi haremimize katmanın derdine düşecek pozisyonlara geldik, insanın alın teri ile biriktirdiği parasını bir kandırmaca ile borç adı altında alıp gasp etme derecesine geldik… Daha anlatmaya gerek var mı?… Aslında o acıları Doğu Türkistan’da ki ve Arakan’da ki vakıayı en azından hissedebilseydik veya tecrübe etmiş olsaydık belki bugün bu duruma düşmezdik. Belki bugün necis kâfirlerin gözleri önünde rezil olmazdık, belki bugün abdestsiz fasıkların alay konusu olmazdık.

BELKİ GELECEK NESİLİN ÜMİDİ OLURDUK… MAZLUM ÜMMETE GÜNEŞ GİBİ DOĞARDIK…

Ey kendini Komutan Hattab sanan Müslüman! Sen dış görünüşünü ona benzetmeye çalışan kişi! Sen onun Afganistan’da cihat ettiğini ve hiç evine dönmeden Tacikistan ve Çeçenistan’da şehadetine kadar 10 yılı aşkın süre mücadele ettiğini biliyor muydun? Daha doğrusu idrak edebiliyor muydun? O senden daha zengindi, daha takvalıydı, daha tecrübeliydi ve daha cesurdu. O mazlum ümmeti için yeşermiş bir ümitti, senin gibi hayrın ortasında biten bir fitne değildi… Zalim değildi, asi değildi, Müslümana sert, fasıklara, kâfirlere karşı şeker çocuk değildi. Elbise değiştirir gibi cemaat değiştiren biri değildi.

Acaba o temenni ettiğin cennetten nasibin var mı? Hani sadece sen ve sadece kendi arkadaşların için sandığın cennet… Buna kalben inanabiliyor musun?

Biraz tefekkür ve ardından tevbe nasip olması dileğiyle… Mazlum ümmetin bizlere ihtiyacı var. Tekfir hastalıktır, ümmete kâfirin yaptığından daha fazla acı tattırmaktadır, ümmetin hayrı adına kendini tekrar gözden geçirmeni temenni ederim… Fulan kişi şundan dolayı kâfir oldu diye sabah akşam bununla meşgul olmaktansa. Fulan kişi için hayır duaları yapmanı tavsiye ederim. Eğer tekfir ettiğin kişi kâfir değilse, hadisten sabit o isnat ettiğin kâfirlik ünvanı döner sana gelir. Ama eğer hayır duası yaparsan melekler de senin için dua eder ve amin der.

Seçim senin!

Ebu Beşir El-Kurdi
 
Üst Ana Sayfa Alt