Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Dört Mezhep Ulemasının Allah'tan Başkasına Dua Edeni Kafir Görmeleri

A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla



Dört mezhep ulemasının Allah'tan başkasına dua edeni kafir görmeleri


-


Zamanımızda Allah'tan başkasına dua edenleri Tekfir eden 70 tane alim



Subki – Rabbani – İbni Abidin – Birgivi – Dehlevi – Alusi – Zehebi – İbni Kesir – İbni Teymiyye – İbnul Kayyim – Şafii – Hattabi – Sun Allah – Zebidi – Suhsevani – Ciyani – Tahtavi – Ramli – Gumari – Kanuni – Kannuci – Ebu Şame – İbni Aşur – Taberi – Kurtubi – Tartuşi


Ve dahası………


Ebu Musa el-Medeni




(Allah'tan başkasına dua etme)

(Cin 18.ayet)



Önsöz



Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Salat selam efedimiz Muhammed'in s.a.v. ve ailesinin ve ashabının ğzerine olsun. Bizlerinde yerini onlarla birlikte cennet kılsın.



Bundan sonra, Allah'tan başkasına dua etmenin şirk olduğunun isbatında önceden bir risale yazmıştım. Bu ilk yazdığım risale kısa ve öz bir şekilde Kuran'dan ve Sünnet'ten ve Alimlerin sözlerinden Allah'tan başkasına dua edenin kafir olacağını isbat etmişti.


Şimdi ise bu risaleyi kaleme alarak, dört mezhep ulemasından nakiller yaparak, Allah'tan başkasına dua etmenin şirk olduğunu, Allah'tan başkasına dua edenin kafir olacağını isbat edeceğim inşallah.


Evet, her ne zaman cahillerin çıkardıkları ve teşri yaptıkları şirkler ve bidatlar, haktan o kadar uzak olursa, onun zuhur etme ve çıkma vakti daha fazla gecikmektedir.


Allah'tan başkasına dua etmenin şirk olduğuda, Kuran'ın ve Sünnet'in çok açıkta açıkladığı meselelerden birisidir. Bu nedenle kendini Müslüman sanıpta Allah'tan başkasına dua eden cahil kafirlerin zuhuru ve ortaya çıkmaları gecikmiştir. Bu son yüz yıllarda bu küfür ve şirk zuhur etmiştir. Oysaki daha önceden herkes arasında bilinirdi ki Allah'tan başkasına dua etmek, ondan bir şey istemek şirktir.


Bu kısa risalemde dört mezhep ulemasının görüşlerini zikredeceğim. Alimlerin sözlerini zikrettikten sonra bazen açıklamada bulunacağım. Gerek görmediğim yerde de alimin sözüne her hangi bir açıklama birakmayacağım.


En önemliside: Bu risale de ilk risalemde zikrettiğim alimlerin sözlerini zikretmedim. Sadece geçmiş risale de zikretmediğim nakilleri zikrettim.


Alimlerin sözlerini zikrederken her hangi bir sıralamada bulunmadım. İlk önce Hanefi alimlerini, sonra Maliki, sonra Şafii, sonra da Hanbeli ulemasının sözlerini zikrettim. Zikrettiğim kişiler illaki bu mezheplere tamamen mensup olmasalarda, hangi mezhebin görüşlerine daha yakın ise onların arasında zikrettim.


Yine alimlerin sözlerini zikrederken, ben demek istemiyorum ki bu alimlerin her dediğine katılıyorum.


Amacım sadece şudur: O alimi muteber gören kişiler, kendi alimlerininde bizler ile ittifak ettiklerini görsünler.


Genelde Hanefi ulemasının sözlerini düzenli zikretmeye çalıştım. Vefat etme railerini ve bu sözlerinin hangi eserlerde geçtiğini daikkatlice zikrettim. Çünkü Türkiye'de bu inancı yayanların geneli kendilerini Hanefi mezhebine nisbet etmekteler.


Kalan üç mezhep ulemasına gelince, onların sözlerini hızlıca zikrettim. Her birisinin vefat etme tarihini, bu sözünün hangi eserlerde geçtiğini tafsillice zikretmedim. Sadece okuyucunun istediği zaman zikrettiğimi sözün aslına dönüp nerede geçtiğini öğreneceği kadar kaynak verdim.



Genelde böyle yaptım. Bazende belli nedenlerden dolayı kaynağı fazlalaştırdım.


Bu eserde çok fazla nakiller zikretmedim. Dört mezhep ulemasının konu üzerindeki sözlerini tafsilli bir şekilde zikretmeye kalkarsak, bu iş çok uzar. Benimde bunu yapacak kadar vaktim olmadığından, sadece misal babından dört mezhep ulemasının bu konu üzerinde ittifak ettiklerini isbat ettim.


Evet, seçim okuyucuya kalmıştır. İster ümmetin bütün alimlerinin söylediği ve tercih ettikleri görüşü alır ve öyle inanır. İsterse de kafirlerin inancını tercih eder ve ahirette de cehennemi boylar.


Bir kişiyi Allah dalalete sokarsa, onu hidayete erdirecek kimse yoktur. Hidayet erdirdiğinide, dalalete sokacak kimse yoktur.





!!!Başlamadan önce ufak bir soru!!!




Alimlerin sözlerini zikretmeden önce, okuyucu için çok kısa bir soru soracağım.


Bundan sonra okuyucu düşünüp kendisi hakkı seçebilir.


Allah c.c. şöyle buyurmuştur: Eğer kullarım sana benden sorurlarsa, ben onlara yakınım. Bana dua edenin duasını kabul ederim(Bakara suresi 186.ayet)


Ayete dikkat edersek, göreceğiz ki Allah c.c. sadece kendisine dua edilmesini söylemiştir.


Hiçbir yerde kendisinden başkasına dua edilmesine izin vermemiştir. Hatta cin suresinde Allah'tan başkasına dua etme demiştir(18.ayet).


O zaman?


Nasıl birileri çıkıpta Allah'ın sıfatlarını başaklarına verebilir ki?


Allah diyor ki: Ben sana yakınım.


Muasır müşrikler diyor ki: Evliyalar sana yakındır.


Allah diyor ki: Bana dua edenin duasını kabul ederim.


Muasır müşrikler diyor ki: Evliyaya dua edenin duasını evliya kabul eder.


İşte bundan daha büyük bir şirk varmıdır?


Halbuki Allah c.c. şöyle buyurmuştur: Onun gibi hiçbir şey yoktur(Şura 11.ayet).


Demek ki Allah'a hiçbir şey benzemezmiş.


Ama muasır müşrikler, Allah'a yapılan duayı başkalarına yapmayı caiz gördüler.


Demek ki muasır müşrikler Allah'ı evliyalara benzettiler. Böylelikle bu yöndende kafir oldular.


Bakara suresinden zikrettiğimiz ayete şunuda ilave edelim:


Eğer dua etmenin Allah'a olması gerektiğini Allah c.c. bizlere haber verdi ise, o zaman nasıl Allah'tan başkasına dua edilbilir ki?


Sen eğer Geylani ölü iken, nerede olursan ol onu çağırıp ondan yardım istersen, dua etme yönünden Allah ile Allah'ın kulu olan aciz Abdulkadir Geylani arasında ne fark kalır ki?


Bunun cevabını okuyucuya bırakıyorum.




Üzerinde düşünülmesi gereken bir bilgi



Bizler görüyoruz ki İmam Buhari ve Muslim ve Ebu Dauv ve Tirmizi ve Nesai ve İbni Mace ve Ahmed bin Hanbel ve Muhammed İsmail eş-Şafii ve Malik bin Enes ve Ali bin el-Medini ve Aburrazzak ve İbni Ebi Şeybe ve Ebu Hanife ve Ebu Yusuf ve Muhammed e-Şeybani ve bunlar dışında sayılamayacak kadar Hadis alimi.



İşte bu alimlerin hepsi, Senedleri ile Peygamber efedimizden s.a.v. Hadis'ler rivayet etmişlerdir.


Ama hiç biri, bir tane bile olsa Allah'tan başkasına dua edildiğini zikretmemişlerdir.


Hadis uleması bazen eserlerinin içinde Dua etmek hakkında gelen rivayetleri özel konular içinde toparlamışlardır.


Ama nedense hiç biri Allah dışında bir başkasına yöneltine bir dua zikretmemişlerdir.



Neden acaba?


Çünkü onlar Tevhid'in ne demek olduğunu biliyorlardı.


Çünkü onlar Allah'tan başkasına Dua etmenin Şirk ve Küfür olduğunu biliyorlardı.


Çünkü onlar böyle yapmanın putperestlerin işi olduğunu, Allah Rasulunden s.a.v. böyle bir öğretinin gelmediğini biliyorlardı.
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
!!!Subki'den muasır müşriklere reddiye!!!




Şeyh Takiyyuddin Ali Abdulkafi es-Subki(Büyük Subki)(Hicri 756.yılda vefat etmiştir).



Subki hakkında kısa bir bilgi:


Subki, Şeyhulislam İbni Teymiyye zamanında yaşayan ilim ehlinden birisidir. İbni Teymiyye'ye reddiyeleri vardır. Bu reddiyelerinde Hadis ilmindeki bilgisizliğini ortaya koymuştur.


İbni Teymiyye'nin talebesi İbni Abdulhadi'de es-Sarimul Menki adlı eserinde Subki'ye muhteşem reddiyeler vermiştir.


İmam Muhammed Hüseyn el-Fakih, el-Keşful Mubdi adlı eserinde de Subki'nin başka sorunlarını ortaya çıkartmıştır.


Reddiye verilen eserde: Subki'nin Şifasu Sekam adlı eseridir.


Bizlerde bu eserinden bazı nakiller yapıp Allah'tan başkasından yardım istemenin dinden çıkartacağını isbatlayacağız inşallah.


Subki, Şafii fıkhında belli çalışmaları olan birisidir. Çok ilmi olmasa da belli meselelerde konuşmuştur. Bazende ilminin yetemeyeceği konulara girmiştir. Bu nedenle ciddi hatalar yapmıştır.


Ayrıca Subki, Şeyhulislam İbni Teymiyye'nin ilimle doldurduğu risalelerin bir çoğuna reddiye de verememiştir. Aralarında en çok ihtilaflı olan konuda tevessül meselesidir. Allah'a dua ederken Peygamberin hakkı için gibi ifadeler kullanılmasının caiz olup olmamasındadır. Yine Peygamberin s.a.v. kabrini kasd ederek sefere çıkmak meselesindendir.


Subki, Şeyhulislamın tevessül meselesindeki bir risalesine reddiye verememiş, bu kötü duruma düştüğünüde eserlerinde itiraf etmitşir(Şifasu Sekam 224.s.).


Ama kendisi insanları kandırıp İbni teymiyye'ye reddiye vermiş imajını uygulamak için, bir psikolojik yöntem uygulayarak, Şeyhulislam İbni Teymiyye'nin eserlerinden sadece işine geldiği paragraflara reddiye vermiş, işine gelmediğini sözleride görmemezlikten gelmiş ve çeşitli kabul edilemez mazeretler nedeni ile cevap vermekten kaçınmıştır.


Yine Hafız İbnulkayyim'in en-Nuniyye'sine reddiyesine de bakıldığında, kendisinin ilmi seviyesinin ne kadar düşük olduğunu görecektir. İbnukayyim'in eserine yaptığı reddiye, İbulkayyim'in eserinin yarısına bile yaklaşamayacak kadar kısadır!


Buda, ilim erbabınca reddiye değil, sadece insanları kandırarak reddiye vermiş imajı göstermek için kullanılan bir oyundur.


Bu Subki'nin belli başlı hatalarından ve sapık görüşlerinden örneklerdir.


Yalnız Subki'nin muasır müşriklerden beri olduğu çok açıktır. Kendisi muasır müşrikleri tekfir eden birisidir. Bu mesele ayrı, tevessül gibi hata ettiği meseleler ayrıdır.


Herkes için hakkı neyse onu söylemek, adaletten başka bir şey değildir.


Muasır müşrikler, zaman zaman Subki'nin sözlerini ele alıp, Subki'nin Allah'tan başkasına dua etmeyi caiz gördüğünü iddia etmişlerdir.


Halbuki bu yaptıkları hileden başka bir şeydir. muasır müşrikler Subki'nin sözlerinin bir kısmını dile getirip, bu sözlerinde neyi anlattığını açıklayan sözlerini saklarlar. Buda hileden başka bir şey değildir.


Geçmiş kısa risalemizde Subki'ninde muasır müşriklere yönelik reddiyeleri olduğunu zikremiştim. Ama sözünü zikretmedim. Subki'nin zikretmediğim sözleri bir sürü kişiyi korkuttuğu gibi, diğerlerinide heyecanla bu sözün ne olduğunu beklemeye ve merak etmeye sarfetti.


İşte Subki'nin bu sözünü zikretmenin vakti gelmiştir:


Allah c.c. şöyle demiştir: Sadece sana İbadet ederiz, sadece senden yardım dileriz. (Fatiha 5.ayet)


Bu ayetin tefsirinde Subki şöyle demiştir:


(Ayetin sıralamasında) İbadet'in, yardım istemekten önce gelmesi, Vesile'nin bir şeyi istenmesinden daha önce olması gibidir. Bu ikisi mutlak manada gelmişlerdir ki her ibadeti ve her yardım istemeyi içersin.


En güzelide: Yardım istemenin İbadeti eda etmesi kasd edilmiştir(denilir).


(Fetava es-Subki 10.s.)


Yine bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir:


Allah'tan başkasına İbadet edilmez. Ondan başkasından (İbadet şekli ile) yardım istenmez.


(Fetava es-Subki 13.s.)


Derim ki: Bu sözleri açıkça, Subki'nin Allah'tan başkasına ibadet edeni tekfir ettiğini göstermektedir.


Allah'tan başkasından yardım isteyeni tekfir ettiğide çok açıktır.


Yalnız bir mesele kalmıştır. O da şudur:


Muasır müşrikler Subki'nin Peygamber efendimizden s.a.v. istigase edilmesinin caiz olduğunu söylediği sözlerini naklederler.


İstigase kelimeside yardım isteme manasını içerir.


Peki, o zaman Subki'nin Peygamberden yardım istediği ve bu nedenle kafir olduğu söylenebilir mi?


Deriz ki: Hayır, Subki Allah'tan başkasından yardım istemeyi caiz görmeyen birisidir. O böyle şeylere caiz demekten en uzak olan kişilerdendir.


İstigase kelimesine gelince, bizlerin Subki'nin bu kelimeyi kullanırken ne anlamda kullandığını izah etmemiz gerekmektedir.


O da şudur:


Subki, bütün eserlerinde İstigase kelimesini Peygamberimizden s.a.v. yardım isteme manasında değilde, onun adını anarak Allah'a dua ederek onun adı ile sadece tevessül etmeyi kasd etmiştir.


Bunu bizler onun sözlerinden anlamaık. Halbuki bizzat kendisi bunu söylemiştir.


Bilinmelidir ki ben Subki'nin Şifaus Sekam adlı eserini karıştırdım. İçinde Allah'tan başkasına dua edilmediğine dair, Subki'nin sadece Allah'a dua ettiğine dair, İstifase'den kasd ettiğinin Tevessül ile aynı şey olduğuna dair çok fazla deliller buldum.


Yalnız burada kısaltma amacı ile sadece örnek vereceğim inşallah.


Subki, tevessülden bahsederken şöyle demiştir:


İşte bunların hepsinde soru soran kişi soruyu bir tek Allah'a sorar. Onun bir ortağı yoktur.


(sadece Allah'a soruların sorulmasını kaydettikten sonra, direk Allah'tan başkasına ibadet yönü ile soru sormanın şirk olmasını zikretmesine dikkat edelim. Demek ki Subki'ye göre Allah'tan başkasına dua şeklinde soru soran Kafir'dir)


Kiminle soru sorulması ise farklıdır.


(Yani: Soru soran kişi bir tek Allah'a soru sorar. Ama her hangi bir Peygamberi vesile edinebilir. Yani onun adını zikredere Allah'a soru sorabilir.


İşte Subki bunu demek istiyor. Allah'a bir başkasının adını zikrederek dua etmekte Sahih olan görüşe göre Bidat'tır)


Böyle yapmakta Şirk olmasını gerektirmez. Allah'tan başkasına soru sormayıda gerektirmez.


(Bu dediğide çok önemlidir. Buda Subki'nin net bir şekilde hiçbir zaman Allah'tan başkasına dua etmeyi Din'den görmediğini isbatlar)


Aynı şekilde Peygamber ile soru sormak, Peygambere soru sormak değildir.


Halbuki bu Allah'a Peygamber('e tevessül) ile soru sormaktır.


(İşte burada da son noktayı koyarak, Peygamberi vesile ederek Allah'a dua etmenin kendince caiz olduğunu, ama bunun bizzat peygambere soru sormak olmadığını isbat etmiştir)


(Şifaus Sekam Fi Ziyareti Hayrin Enam 228-229.s.)


Bundan sonra, hiçbir sapık gelipte Subki'nin Allah'tan başkasına dua edeni Müslüman gördüğünü iddia edemez.


Bundan sonra alimlerin sözlerini zikretmeye başlıyorum:
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
Hanefi alimlerinin sözleri



(26 tane Hanefi aliminin sözleri)



1- Şeyh Allame Murteda Muhammed ez-Zebidi (Hicri 1205.yılda vefat etmiştir) , caiz olan ve rızık babından başkalarından bir şeyler istemek hakkında şöyle demiştir:


İman ehli için, Allah'ın bir olduğunu ve Rububiyyette tek olduğunu bildikleri halde, işlerini Allah'tan başkasına indirmeleri çirkin bir iştir. Onlarda şu ayeti duymaktalar: Allah kulu için yeterli değilmidir? (Zumer 36.ayet) (İthafu Sadetul Muttakin, Bi Şerhi İhyai Ulumud Din 2.clt. 13.s.)


Derim ki: Eğer İmam Zebidi, caiz olan bu hali yapanı bile bu şekilde kötülüyorsa, çünkü kendince böyle yapmak tevekküle muhaliftir. O zaman Allah'a tevekkülü kökten terk eden ve Allah'ı bırakıp, onun aciz kullarına dua eden hakkında görüşü ne olur?


Zebidi yine şöyle demiştir:


Ebu Hanife ve iki sahibi (Ebu Yusuf ve Muhammed eş-Şeybani) bir kişinin şöyle demesinden nefret ettiler (kerih gördüler) : (Ey Allah'ım) Senden fülancanın hakkı için istiyorum. Veya: Peygamberlerin hakkı için. Veya: Meşaril Haram'ın hakkı için. Ve buna benzer şeyleri (kerih gördüler).


Çünkü hiç kimsenin Allah'a karşı bir hakkı yoktur(İthaf Sadetil Muttakin 2.clt. 284.s.).


(Ebu Hanife'nin ve ashabının bu sözünün nerelerde geçtiğine bakmak için: Cuhudu Ulemail Hanefiyye. Yazarı: Şems el-Afgani. 1123.s. ve sonrası)


Derim ki: Bunun bir benzerini İmam Kudduri'de, Kitabul Kerhi'nin şerhinde zikretmiştir. Yine İbni Beldeci, Şerhul Muhtar'ında zikretmiştir(İgasetul Lehfan, İbnul Kayyim 1.clt. 217.s.). Yine bir sürü Muhakkik Hanefi uleması eserlerinde zikretmişlerdir.


İşte Hanefi uleması, bırakalım Allah'tan başkasına dua etmeyi, sadece kulların adını bile almayı kerih ve kötü ve çirkin görmekteler.


O zaman Allah'a dua ederken bile başkasının adını zikretmeyi yasaklayan bu Hanefi uleması, nasıl Allah'ı terk edip ondan başkasına dua etmeyi caiz görebilirler ki?


Bilindiği gibi kerih görmeleri, onu haram görmüyorlar manasına gelmez. Selef uleması zamanında kerih manası haramlara da kullanılmakta idi. Zaten kerih demek, bizimde çevirdiğimiz gibi nefret etmek manasını taşır. Selef uleması bunu bir çok yerde haramlık manasında kullanmışlardır. Buna, kerih ifadesini lugavi manada kullandıklarını söyleyebiliriz.


Nasıl ki burada zikredilen kerahiyyetin haramlık olduğunu, İmam Alusi, Celalul Aynen'de isbat etmiştir(452.s.).


Yine İmam İbni Beldeci, Şerhul Muhtar'ında şöyle demiştir: Şundan nefret ediyorum demek, Muhammed'e (eş-Şeybani'ye) göre Haram'dır. Ebu Hanife ve Ebu Yusuf'a göre ise bunlar harama daha yakındır. Haram olma yönü daha fazladır(İbulkayyim nakletmiştir. İgasetullehfan 1.clt. 217.s.).


Bir çok muasır müşrikler, keza bidatçılar, Hanefi ulemasının bu sözlerini tahrif etmişler ve onların aslında Allah'a dua ederken başkalarının adını zikretmekte bir beis ve sakınca görmediklerini, bu dediklerinide sadece o zamandaki bazı nedenlerden dolayı dediklerini zikretmişlerdir.


Halbuki bu dedikleri insafın yanından bile geçmemektedir. Bu dedikleri meseleyi hanefi ulemasına iftiraya kadar götürebilir. Onlar bu iddialarına dair, sonradan gelen bazı kişilerin eski Hanefi ulemasının sözlerini açıklamalarını getirmeleri yanlış olur.


Eğer gerçekten Hanefi uleması bu dediklerini sadece belli bir dönem için demişler ise, bu durumda bu dediklerine, yine Hanefi ulemasının kendilerinden delil getirmeleri gerekir. Yani Ebu Hanife'den, Ebu Yusuf'tan ve Şeybani'den delil zikretmeleri gerekir. Bunuda Allah'ın izni ile yapamazlar.


Evet, bu zikrettiğim konumuzun dışındadır. Elbetteki Allah'tan başkasına dua etmek ile, Allah'a bir kulunun adını anarak dua etmek arasında büyük fark vardır. Birincisi Şirk'tir. İkincisi ise Hanefi ulemasının dedikleri gibi haramdır. Nasıl ki bir önceki risalemizde açıkladığımız gibi.


Ama bu meselenin önemi nedeni ile burada bunu beyan ettim.


Yine Hanefi ulemasının bu dediklerine kiyasen, Allah'tan başkasına dua etmenin şirk olduğunu isbat ettim.


Yine Hanefi ulemadan naklettiğimiz bu sözler isbat eder ki, Şeyhulislam İbni Teymiyye'den önce bir çok alim Allah'a dua ederden başkasının hürmetine, yani başkası ile tevessül ederek Allah'a dua etmeyi haram ve yasak saymışlardır. Böyle yapmaktan nefret etmişlerdir.


Bunuda anlarsan, günümüzde ve önceden bir çok iftiracının Şeyhulislamdan önce tevessülü inkar eden kimsenin olmadığını söyleyenin yalanını ve cehaletini anlamış olursun.


Yine Zebidi, Dua'nın açıklamasını yaparken şöyle demiştir:


Yine (Dua kelimesi) zikredildiğinde bir şeyi istemek ve talep etmek manasına gelir. Burada kasd edilende odur(yani: Allah'a yapılanda budur).


Bunlardan (bu bölüme girenlerden) bazılarıda şudur: Rabbiniz dedi ki: Bana dua edin, bende size isticabet edeyim(Gafir 60.ayet)


(Ayete bakılırsa şu anlaşılır: Eğer sadece Allah'a dua ediliyorsa, o zaman ondan başkasına, Allah'a dua edildiği gibi edilmez. Eğer birisi bunu yaparsa, Allah ile başka şeyleri bir tutmuş olur. Böylelikle Şirk işlemiş olur.)


(İthafu Sadetul Muttakin 2.clt. 26.s.).


Derim ki: Demek ki Allah'a yapılacak dua bu imiş. Buda ibadetmiş. O zaman bunları bir başkasına yönelten kişi, Zebidi'nin dediği gibi Allah'tan başkasına ibadet etmiş olur. Böylelikle Kafir olur.


2- İmam Allame Bidatçıların düşmanı Muhammed Birgivi r.h. (Hicri 908.yılda vefat etmiştir. Osmanlı ulemasındandır) şöyle demiştir:


İbnulkayyim igase'sinde (İgasetullehfan adlı eserinde) hocasından (İbni Teymiyye'den) şöyle dediğini nakletmiştir:


İşte bu kabirlerde yapılan Bidat şeyler, derece derecedir. Bunlardan Şeriata en uzak olanı: Ölüden bir isteğini gidermesini istemektir. Yine ondan yardım istemesidir. Nasıl ki insanlarınçoğu böyle yaparlar. Buda puta tapanların yaptıklarındandır.


Bu nedenle bazenleri Şeytan onlara o ölü, veya orada olmayan o kişinin şeklini alır ve gözükür. Nasıl ki puta tapanlarada, endi yücelttikleri kişilerin şeklinde gözükürler. Şeytan o şekli alır ve gözükür ve gaybi bazı olaylardan haber verir.


Elbetteki Şeytan adem oğlunu gücünün yettiği kadar dalalete sokar…(Risale Fi Ziyaretul Kudur, Resailul Birgivi 179.s.)


3- Hafız Şeh Veliyyullah Dehlevi r.h. (Hicri 1230.yılda vefat etmiştir) şöyle demiştir:


Şirk: Allah'tan başkasında, onun sıfatlarından bir sıfatın bulunmasına inanmaktır.


Herşeyi bilmek gibi. Veya herşeyi yapmak gibi. Veya fülancanın elinde hayır ve şer var gibi(inanmak).


Veya sadece Allah'a olan yüceltmeyi Allah'tan başkasına yapmak. Secde etmek, hacetini gidermeyi istemek gibi.


Veya fülancanın ihtiyarı olduğunu, yani tasarrufu olduğunu itikad etmekgibidir.


(Mevdiul Kuran 1.clt. 105.s. / Cuhudu Ulemail Hanefiyye Fi İbtali Akaidil Kuburiyye. Yazarı: Şemsuddin el-Afgani 364.s.)


Derim ki: Bir kişinin tasarrufu olduğuna inanmak demek: Yani o kişinin istediği zaman istediğini yapabileceğini, ondan yardım dilendiğinde gidip yardım edebileceğini söylemek demektir. Bu ister Allah'ın izni ile olunduğu iddia edilsin, ister edilmesin. İki durumda da aynıdır. Aksini iddia edeninde delilini getirmesi lazımdır. İşte Dehlevi r.h. bunun şirk olduğunu söylemiştir.


Tasarruf kelimesi bir çok alimin sözünde geçer. Kasd edilende bizim zikrettiğimiz gibidir.


4- Şeyh Zeynuddin bin İbrahim bin Nuceym el-Hanefi şöyle demiştir:


Eğer ölünün Allah dışında tasarruf(Allah dışında kuvvete ve güce sahip olduğunu) ettiğini sanarsa, böyle itikad etmek küfürdür… (el-Bahrur Raik 2.clt. 321.s. Darulmarife bsk.)


Derim ki: Demek ki kuvvete ve güce sahip olan tek şey Allah'tır. Kimde Allah dışında başkası onun gibi kuvvete ve güce sahip olup, dua edenin yanına gidip ona yardım ettiğini iddia ederse, İbni Nuceym'in dediği gibi Kafir olur.


İbni Nuceym, aynı eserinde gaybı biliyormusun? Sorusu karşısında: Evet, diyenin Kafir olacağını söylemiştir. Küfründe ihtilaflı olan meselelerde ihtilafı belirtirken, bu sözün küfründe her hangi bir ihtilaf zikretmemiştir.(Mürted babı 5.clt. 130.s.).


Yine şöyle demiştir:


Şöyle diyenin küfründe ihtilaf etmişlerdir: İbrahim bin Edhem'i Terviye günü, hem Basra'da, hemde Mekke'de aynı günde görmüşlerdir(5.clt. 134.s.).


Derim ki: Böyle bir şeyi bile söylemek küfür ise, açıktan Alah'tan başkasına dua etmek ne olur?


İşte Hanefi uleması, zamanımızdaki müşriklerin yaptıkları küfürlerle kıaslanamayacak kadar basit bir sözü söylemenin küfür olup olmamasında ihtilaf etmişlerdir.


Neden?


Çünkü kendileri biliyorlar ki bir insan, asla ve asla bir anda iki yerde olamaz. Böyle bir şey insanların sıfatlarından değildir.


Bunu zikrettikten sonra, bu zikrettiklerinin hepsinin Tatarhaniyye'de de geçtiğini söylemiştir.


İbni Nuceym, bundan sonra bizim ilk risalemizde aktardığımız şu mükemmel nakli aktarmıştır:


Bezaziyye'de ise şöyledir: Alimlerimiz demişlerdir ki: Kim derseki hocaların ruhları buradadır. Onlar (burada neler olduğunu) biliyorlar. (bunu demek ile) Kafir olmuştur(5.clt. 134.s.).


Yine İbni Nuceym şöyle demiştir:


Haniyye'de ve Hulasa'da (şöyle geçer) : Eğer Allah'ın ve rasulu'nun şehadeti ile evlenirse, (nikah) akdi sahih olmaz, (eyer) Peygamberin gaybı biliyor inancı ile de Kafir olur.


(el-Bahrur Raik 3.clt. 94.s. / Şemsul Hak, et-Talik el-Mugni Ala Suneni ed-Darukutni adlı eserinde nakletmiştir)


5- Şeyh Siracuddin Ömer bin İbrahim bin Nuceym el-Hanefi(Hicri 1005.yılda vefat etmiştir). Bir önce zikrettiğimiz imamın kardeşidir. En-Nahrul Faik Bi şerhi kenzud Deaik adlı eserinde şöyle demiştir:


Bunlardan biriside: Ölünün işlerde tasarruf ettiğini sanmasıdır. Böyle inanmakta küfürdür.


(Hukmu Allah el-Vahidus Samed Fi Men Nada el-Meyyite Ve Erade Minhul Meded 22.s.)


6- Şeyh Aladdin Muhammed bin Ali el-Haskefi (Hicri 1088.yılda vefat etmiştir) şöyle demiştir:


Bilmiş ol ki: Ekseriyetle avam (halk) tarafından ölülere yapılan nezir (adak) ve evliyâyı kirâma yakınlaşmak maksadı ile onların kabirlerine alınan paralar, mum ve zeytin yağı gibi şeyler, bilicma (İcma ile) bâtıl ve bunları insanların fakirlerine vermeyi kast etmedikçe haramdır.


İnsanlar bununla ibtila edilmişlerdir.


Heleki bu devirlerde bu çok yapılmaktadır.


Allâme Kâsım bunu Dürerü'l-Bihâr Şerhi'nde uzun uzadıya izah etmiştir. Gerçekten İmam Muhammed, "Avam takımı benim kölelerim olsa, onları âzad eder; velâ hakkımı da ıskat ederdim! Çünkü onlar doğru yolda değillerdir. Bunlarla bütün Müslümanlar ayıplanmaktadır." demiştir.


(ed-Durrul Muhtar)
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
7- Meşhur Hanefi alimi Şeyh Muhammed Emin Ömer İbni Abidin(Hicri 1252.yılda vefat etmiştir), geçmiş sözün şerhini ve izahını yaparken şöyle demiştir:


«Evliyây-ı kirâma yakınlaşmak maksadı ile.»


"Ey seyyid filân! Eğer hastam düzelir veya kaybım elime geçer yahut hacetim görülürse, sana şu kadar altın veya gümüş, yahut yiyecekveya mum ve zeytin yağı adadım!" gibi sözler, bil ittifak bâtıldır.


(Buda o kişinin duyacağı yerlerde olursadır. Nasıl ki bunun böyle olduğu birazdan anlaşılacaktır.)


Bahır'da böyle denilmiştir. Bunlar birçok sebeplerden "bâtıl" ve "haram"dır. Şöyle ki:


1) Bu iş mahlûka (yaratığa) nezirdir(adaktır). Mahlûka nezir caiz değildir. Çünkü nezir ibadettir; mahlûka ibadet yapılmaz.


(İşte burada böyle yapmanın İbadet olduğunu açıkladı. İttifakende Allah'tan başkasına ibadet şirktir.)


2) Kendisine nezir yapılan kimse ölüdür. Ölü hiçbir şeye mâlik olamaz.


(Buraya çok dikkat edelim. Ölü hiçbir şeye malik değildir diyor. Demek ki muasır müşriklerin iddia ettikleri gibi ölü kabrinden çıkıp insanların hacetlerini gideremezmiş! Nasıl ki ilk risalemizde Hanefi'lerin mutemed eseri Bezaziyye'de, ölünün kabirden çıkıp gezip insanların hacetlerini giderdiğini iddia edenin kafir olacağını aktarmıştık. Bu risalemizde de biraz önce aynısını tekrardan aktardık.)


3) Bu işi yapan kimse, ölünün tasarrufta bulunduğunu zannederse, bu îtikadî küfürdür.


(İşte burada açıkça ölünün kabirden çıkıp insanların hacetlerini giderdiğini iddia edenin küfrünü söyledi. Tasarrufta bulunması demek, ittifaken kabirden çıkıp yardım edebilmesine inanmak demektir)


Meğer ki, « "Allah'ım! Eğer hastama şifa verir veya kaybımı bana iade eder yahut hacetimi bitirirsen, Seyyide Nefîse türbesinin veya İmam Şâfiî'nin yahut İmam Leys'in türbelerinin kapılarında bekleyen fakirlere giyecek vermeyi veya mescitlerine hasır, yakmak için zeytin yağı satın almayı yahut hizmetlerinde bulunan kayyımlara para vermeyi nezrettim!" gibi, faydası fakirlere, nezri Allah'a ait sözler söyleye. (Burası çok önemli. Eğer nezir, yani adak sadece Allah'a olursa Sahihtir.) Bu takdirde orada yatan zâtın adı, nezrin onun zâviye veya mescidinde yaşayan hak sahibi fakirlere verilmesine vesile olması itibarı ile zikredilmiş olur ki, bu itibarla caizdir.


Bu mal fakir olmadıkça, âlim, soy-sop sahibi, şerefli ve zengin kimselere verilemez. Mahlûka nezir bilicma haram olduğu için, şeriatta zenginlere verilmesinin cevazı sabit olmamıştır. Böyle bir nezir münakit olmaz; yapılırsa zimmeti meşgul etmez ve çünkü bu haram hattâ pisliktir. Yatırın hizmetçisine bile onu almak caiz değildir. Meğer ki fakir ola; yahut fakir ve aciz hane halkı buluna! Böyleleri onu yeni bir sadaka yolu ile alabilirler. Nezreden kimse, Allah Teâlâ'ya yakınlığı ve fakirlere verilmesini kastetmedikçe, yatıra nezri aklından çıkarmadıkça, onu almak da mekruhtur.» Bu satırlar kısaltılarak Allâme Kâsım'ın şerhinden alınmıştır. Bahır.


«Fakirlerine vermeyi kast etmedikçe...»


Yani nezrin sîgası Allah Teâlâ'ya yakınlık için; yatırın isminden murad'da, etrafındaki fakirler olmadıkça haramdır. Şüphesiz ki, başka fakirlere de verebilir. Nitekim yukarıda geçti. Nezredilen şey mutlaka para ve benzeri gibi adaması caiz olan şeylerden olmalıdır. Yatırın üzerindeki kandilde veya minarede yakılmak için yağ adamak bâtıldır.


Nitekim kadınlar Seyyid Abdülkaadir'e yağ adarlar da, minarenin doğu tarafına yakılır. Bundan daha çirkin olmak üzere, minarelerde mevlit okutmayı nezrederler. Halbuki bu mevlidde şarkı ve oyun gibi şeyler de vardır. Sonra bunun sevabını Peygamber (s.a.v.)'e hediye de ederler!..


(Sanki günümüzün müşriklerinden bahsediyor. Kendilerinide bir de utanmadan İmam Abdulkadir Geylani gibi Ehli Sünnet imamlarına nisbet ediyorlar!)


«Bâhusus bu devirlerde»


Hele de Seyyid Ahmed Bedevî'nin mevlidinde çok yapılmaktadır. Nehir.


«Gerçekten İmam Muhammed...»


Nehir'de bu bâbda manzum olarak şöyle denilmiştir: "Akıl sahiplerine gizli değildir ki" "Hz. İmamın bu sözden maksadı" "ancak avam takımını zemmetmek" ve hangi vecihle olursa olsun kendisine nispet olunmalarından uzak kalmaktır." "Velev ki sabit olan velâyı ıskat sureti ile olsun!" "Bu onların cehlinden dolayıdır," "Bir de birçok hükümleri değiştirmelerinden" "ve bâtılla haramla ibadet yapmalarındandır." "Binaenaleyh onlar hayvanlar gibidir. Seçkinler onlar sebebi ile ayıplanır." "Büyükler onların kötülüklerinden teberrî ederler." "Nitekim Peygamberân-ı kiramın âdetleri de budur." "Onlar yakınlarının uzaklarının" "Allah Teâlâ'ya muhalefetleri yüzünden teberrî ederler!" "Bu söylediğimizi anlayıver; vesselâm!"


(Reddul Muhtar Aladdurrul Muhtar Şerhu Tenvirul Ebsar, Oruç bölümünün sonu. Türkçe tercümeden naklettim)


8- İmam Rabbani diye bilinen, Şeyh Ahmed es-Serhendi er-Rabbani şöyle demiştir:


Onların yaptıkları şeylerden bazılarıda şunlardır: Hocaların kabirlerinde, onlara adınan hayvanları kesmektir. Fukaha ise, fıkhi rivayetlerde bunları Şirk'in arasına sokmuşlardır(böyle yapmann şirk olduğunu söylemişlerdir)…


Bunların bazılarıda kadınların hocaların niyetleri ile oruç tutmalarıdır…


Onlar o oruç vasıtası ile hacetlerini (isteklerini) onlardan (hocalardan) isterler. Onların bu şekilde istediklerini giderdiklerini iddia ederler.


İşte bu yapılan şey, Allah'a ibadette başkasına şirk koşmaktır. Hacetleri başkalarına (o dua ile) ibadet etme vasıtası ile onlardan istemektir.


İşte bunun ne kadar pis bir iey olduğu bilinmelidir.


(Mektubatur Rabbani, Arapçası 3.clt. 55.s. , 41.mektub. internette olan Arapça nushaya göre ise: 3.clt. 88.s. / Şeyh Miznavi, ed-Durarul Meknunat 3.clt. 54.s. / Cuhudu Ulemail Hanefiyye 453.s. veya: 1567.s.)


Derim ki: Bundan sonra da, ibadetin sadece ve sadece Allah'a yapılması gerektiğini, ondan başkasına yapılmasının şirk olmasını şöyle açıklamıştır:


Allah'u teala ile hiçbir ibadette ondan başkasını ortak koşmak caiz değildir.


İmam Allame Muhammed Sultan el-Masumi el-Hanefi, muasır müşriklere reddiye verirken şöyle demiştir:


Sufi'lerin muhakkikleri takrir edip kabul etmişlerdir ki, Evliyaların kerametleri sadece hayatları sırasında zuhur edebilir. Ama öldükten sonra ise, onların tasarruf edip kerametlerini zuhur etmesi onlardan kalkar.


Bunları zikredenlerden biriside Allame Şeyh Ahmed es-Serhendi el-Hanefi'dir(İmam Rabbani'yi kasd etmekte). Kendisi Nakşibendi taifesinin başkanıdır. O mektubunda (mektubatında) nefahattan naklen şöyle demiştir:


Şüpye hok ki Evliyaların hepsinin vilayetleri, ölümden sonra kendilerinden alınır.


Derim ki (Bunu diyen İmam Rabbani'dir) : Vilayetten kasd edilen, tasarruf edip kerametlerin zuhurudur. Allah'a yakınlık olan vilayetin aslı değildir.


(Hukmu Allah el-Vahidus Samed Fi Men Nada el-Meyyite Ve Erade Minhul Meded 18.s.)


Derim ki: Daha bu sözden açık bir söz varmıdır?


İşte hem Allame el-Masumi el-Hanefi, hemde İmam er-Rabbani kabul ediyorlar ki Evliya olan kişi öldükten sonra kerametleri biter. O zaman, muasır müşrikler nasıl gelipte Abdulkadir Geylani gibilerinden yardım isterler ki?


Allah müşrikleri hidayete erdirsin.


9- Şeyh İsmail ed-Dehlevi, hanefilerde Şah Şehid diye bilinmektedir(Hicri 1246.yılda vefat etmiştir). Şöyle demiştir:


Cahiliyye ehlinin şirkinin hakikati ve onların sapıklıkları:


Yine ortaya çıkmıştır ki Pegamberin s.a.v. zamanında olan Kafir'ler, kendi ilahlarını Allah'tan üstün tutmuyorlardı. Onları Allah ile aynı seviyede görmüyorlardı. Halbuki onlar (kendilerinin Allah'a) yaratık ve kul olduklarını kabul ediyorlardı…


İşte onların küfürleri sadece ilahlarını çağırmaları (dua etmeleri) idi. Onlar için kestikleri kurbanlar idi. Onlara isimleri ila yakınlaşan şeyler idi. Onları şefaatçi ve vekil olarak görmeleri idi.


İşte kim kafirilerin ilahlarına yaptığı muameleyi kendiside yaparsa, bununla birlikte isterse kendisinin yaratık bir kul olduğunu kabul bile etse, o kişi ve Ebu Cehil şirkte aynı seviyededirler.


Şirkin kalıntıları ve amelleri:


İşte bil ki Şirk sadece bir insanın Allah'tan başkasına yönelmesi ile, onu Allah ile eş tutması ile ve ikisi arasında fark görmemesi ile olmuyor. Halbuki şirkin hakikati: İnsanın Allah'ın kendi zatı için özel kıldığı, ona ibadet etmenin şiarı kıldığı amelleri başka bir kişiye yapmak ile olur.


Bir kişiye secde etmek gibi. Onun adı ile kesmek gibi. Onun için adak adama gibi. Zorluk anında ondan yardım dilemek gibi. Onun her yerde olduğunu, hazır bulunduğunu ve gördüğünü itikad etmek gibi. Onun tasrruf etme gücü olduğuna inanmak gibi.


İşte bunların hepsi ile Şirk olur. Bunlarla insan Müşrik olur. Bu insan o kendisine secde ettiği, veya ona kestiği, veya ona adak adadığı, veya ondan yardım istediği insanın, veya Cin'in Allah'tan daha düşük seviyede, yücelik olarak ondan düşük olduğunu kabul etse bile müşriktir. İsterse Allah'ın yaratıcı olduğunuda kabul etsin. Onun (ona dua ettiği kişinin Allah'ın) kulu olduğunuda kabul etsin.


Bunların hepsinde Peygamber ve Evliya arasında hiçbir far yoktur…


(Risaletut Tevhid, Takviyetul İman 55.s. / Şey Şems el-Afgani hanefi ulemasından olduğunu söylemiştir: Cuhu Ulemail Hanefiyye 461.s.)


10- Şeyh Allame Muhakkik Müfessir Şihabuddin Mahmud el-Alusi (Hicri 1270.yılda vefat etmiştir) , yazdığı muhteşem tefsiri olan ''Ruhul Meani''de şöyle demiştir:


Ayetin mefhumuna bakılarak şöyle de denilebilir: Onların arasına Allah'ın ve yaratıcı olduğunu kabul ederek, bununla birlikte Şirk sayılan şeyleri yapanlar. (Bu Şirk) nasıl olursa olsun.


Onlardan bazılarıda kabire tapanlardırlar. Onlar kabirdekilere adak adarlar. Onlar, halini en iyi Allah bilen kişiden zararın ve faydanın geleceğine inanırlar.


İşte bunlar, bu günlerde kurtçuklardan daha fazlalar…


(13.clt. 67.s. Yusuf suresi 107.ayetin şerhinde)


Yine şöyle demiştir:


(Allah şöyle buyurmuştur: ) Şüphesiz ki sizlerin Allah'tan başkalarına dua ettikleriniz, bir sineği bile yaratamazlar… (Hac suresi 73.ayet)


Burada Allah'u tealanın evliyalarında aşırıya kaçanlara işaret vardır. Onlar zor durumlarda Allah'ı bırakıp onlardan (evliyalardan) yardım isterler. Onlara kurbanlarda bulunurlar.


Onların aklılları ise şöyle derler: Onlar bizler için Allah'a karşı vesilelerimizdir. Halbuki bizler aslında Allah'a kurban kesiyoruz. Sonrada sevabını veliye gönderiyoruz.


Hiç şüphe yok ki onlar ilk iddialarında putlara tapıp şöyle diyenlere (Müslümanlara benzemelerinden) daha çok benzerler: Bizler onlara bizi Allah'a yakınlaştırması için ibadet ediyoruz.


(Buraya çok dikkat edelim. Demek ki Allah'tan başkasından yardım dileyenler, islama yakınlıklarındna daha fazlaa putlara tapanlara yakındırlar. Yani: Kafir'dirler.)


İkinci iddialarında ise, (Allah'a kurban kestiklerini, başkalarına kesmediklerini iddia edenlere gelince) onlar bu yaptıkları ile ölüden hastaya şifa vermelerini, veya uzaktaki kişinin gelmesini sağlamalarını ve benzeri şeyler istemeseler, bir şey olmaz(Yani: Sadece Allah'a kurban kesseler Şirk olmaz).


Ama onların yaptıklarına bakılırsa böyle şeyleri istedikleri anlaşılır. Bunun doğru olduğunun isbatıda şudur: Onlara eğer denilirse ki: Sizler kurbanınızı Allah'a kesin ve sonrada sevabını babanız ve ananız için yapın(Allah'tan bunun sevabına babalarına göndermesini dileyin). Çünkü onlar (ananız ve babanız) evliyalardan daha fazla sevaba ihtiyaçları vardır.


Bunun üzerine onlar bunu yapmazlar.


Hatta ben onlardan bir çoğunu camide evliyaların kabirlerindeki taşlara secde ederken gördüm. Onlardan bazlarıda onlara (evliyalara) kabirlerinde tasarruf hükmünü veriyor(İstediği zaman kabirden çıkıp ona dua edenlerin duasını kabul ettiğini iddia ediyorlar). Ama onlar kendi mertebelerine göre (bu şirk itikadlarında) farklı farklılardır. Onların alimleride kabirdeki tasarrufu dört beş tane olarak zikrediyorlar!


Eğer onlardan delil istenirse, derler ki: Bunlar keşif ile sabit olmuştur!


Allah onları öldürsün. (Burada da muasır müşriklere lanet okuyor) Onlar ne kadarda cahil insanlar. Onlar ne kadar çok iftiracılar.


Onlardan bazılarıda (evliyaların) kabirlerden çıkıp farklı şekillere girdiklerini iddia ederler. Onların alimleri ise derler ki: (Eviyaların) ruhları değişik şekillerde zuhur ederler. İstediği yeride tavaf ederler! Belkide Aslan veya Ceylan vb. şekline girerler.


Bunların hepside batıldır. Bunların hiç birinin Kuran'dan ve Sünnet'te hiçbir aslı yoktur. Selef ulemasının sözlerindende hiçbir aslı yoktur.


İşte bu kişiler insanların dinlerini bozdular. Nesh edilmiş Yahudi ve Haristiyanlar içinde güldürücü bir hal aldılar. Aynı şekilde kalan dinler için ve dehriyyeler içinde öyle oldular. Bizler Allah'u tealadan afolunma ve afiyet isteriz.


(17.clt. 213.s.)


Yine şöyle demiştir: Günlerden bir gün, zor kaldığında bazı ölülerden yardım dileyen, Ey fülanca diye dua eden bir kişiye dedim ki: Deki: Ey Allah, Allah şöyle demiştir: Eğer kullarım sana benden sorurlarsa, ben onlara yakınım. Bana dua edenin duasını kabul ederim(Bakara suresi 186.ayet). Bunun üzerine (bu müşrik kişi) kızdı!


Bana ulaştığına göre o şöyle demiş: Fülanca kişi (İmam Alusi'yi kasd ederek) evliyalara inkar ediyor.


Yine bazılarından duyduğuma göre o şöyle demiş: Veli, Allah'tan daha çabuk icabet eder(Yani: Evliyaya dua ettiğinde, o sana heme yetişir. Ama Allah'a dua edersen bu kadar çabuk yetişemez!).


Buda küfrün ötesidir


(İşte burada da muasır müşrikleri tekfir etmiştir)


(24.clt. 11.s.).


11- Şeyh Numan bin Mahmud el-Alusi. Bir önce zikrettiğimiz imamın oğludur(Hicri 1317.yılda vefat etmiştir). Kendisi babası gibi zamanındaki müşriklere düşmanlık beslemiş, onların şirklerini ve küfürlerini ortaya çıkartmıştır.


Zamanındaki küfür bayrağının taşıyıcısı ve Allah'tan başkasına dua etmenin şirk olmadığını savunan Kafir: Davud bin Cercis'in, alimlerin İcma'sından ayrıldığını zikretmiştir(Celaul Ayneyn Fi Muhaketil Ahmedeyn 576.s.).


Yine babasının tefsirinden zikrettiğimiz sözünü(17.clt. 213.s.), onun dışında bir çok sözünü zikredip, zamanındaki müşriklere reddiyeler vermiştir(Celalul Ayneyn 560.s. / Cuhudu Ulemail Hanefiyye 465.s.).


Yine İmam Alusi, Celalul Aynen adlı eserinin birkaç yerinde, Tevessül etmek ile, Allah'tan başkasına dua etmek arasında fark olduğunu isbat etmiştir. Tevessülde ihtilaf olduğunu, ama Allah'tan başkasına dua etmenin ittifaken şirk olduğunu çok güzel bir şekilde isbat etmiştir.


12- Şeyh Mahmud bin Abdullah bin Muhammed el-Alusi. Bir önce zikrettiğimiz Numan el-Alusi'nin amca oğlu, ondan önce zirettiğimiz Allame Mahmud el-Alusi'nin torunudur.


Bu imamda dedesinin ve amcasını yolunu tutmuş, haktan ayrılmamış ve müşrikleri tekfir etmiştir.


Zamanının büyük müşriklerinden olan Nebhani'ye mustakil bir eserde reddiye vermiştir. Adıda şudur: Gayetul Emani Firraddi Ala en-Nebhani. Bu eserinde şöyle demiştir:


İşte Kuran, her hangi birisine dua etmenin tehlikeliliğinden bahsetmiştir. İster ölü olsun ister diri olsun. İster Peygamberlerden olsun ister salih kişilerden olsun ister başkaları olsun. İster bu yapılan dua dua İstigase ifadesi ile olsun ister başka bir ifade ile olsun. Şüphe yok ki kulların kadir olmadığı şeyler sadece kaderi ve insanları yaratandan istenir.


Dua etmekte ibadettir. İbadette sadece onun (Allah) için özel bir şeydir.


(Gayetul Emani 1.clt. 330.s.)


Ayrıca bilinmelidir ki bu İmam, Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab'ın eserlerinni şerh eden birisidir.


Bunuda anlarsak, muasır müşriklerin harici gibi göstermeye çalıştıkları Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab'ın inancı üzere olanların bir kısmınında Hanefi olduğunu anlamış olursun.


Zaten burada zikrettiğimiz eski ve yeni ulemanın hepsi, Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab ile aynı inanç üzeredirler. Bununda anlaşılması çok açıktır.
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
13- Şeyh Allame Muhaddis Muhammed Beşir es-Suhsevani el-Hindi el-Hanefi (Hicri 1326.yılda vefat etmiştir) geçmiş Hanefi uleması gibi zamanındaki müşriklere reddiyeler vermiştir.


Yazdığı reddiyelerden biriside şudur: Siyanetul İnsan An Vesvesetiş Şeyh Dehlan. Bu risalesinde İmam Şevkani ve Şeyhulislam ibni Teymiyye gibi bir çok muhakkik ulemanın sözlerini zikretmiş ve Allah'tan başkasına dua edilmesinin küfür olduğunu isbat etmiştir. Nasıl ki naklettiği alimlerden bizlerde ileride nakledeceğiz inşallah.


Bazı ulemanın sözlerini zikrettiken sonra şöyle demiştir:


İşte sen İkna'ın sahibinin sözleri üzerinde düşün. Yine İbni Akil'in zikrettilerinide düşün. Orada kabirleri yüceltme ve ölülerden istekleri gidermek ziredilmiştir. Buda küfürdür(91.s.).


14- Şeyh Mesud bin Alim en-Nedvi el-Hanefi(Hicri 1373.yılda vefat etmiştir).


Muasır müşriklere düşmanlık besleyen Hanefi ulemasındandır.


Şeyh Şems el-Afgani vefat edene kadar Hanefi kaldığını zikretmiştir(Cuhudu Ulemail Hanefiyye 472.s.).


Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab'ın akidesini savunmuş ve bu konuda mustakil bir eser yazmıştır. Bu eserinde şöyle demiştir:


Sözün özü ise şudur: Şüphe yok ki Allah'tan başkasına dua etmek kesin manada haramdır. Tam manada İslami Tevhid akidesine ters düşmektedir. İster bu ölüden olsun, ister diriden olsun.


(Muhammed bin Abdulvehab Muslihun Mazlum ve Muftera Aleyh 178.s. / Bir benzerini şu sayfalarda da zikretmiştir: 177.s. 183.s.)


15- Hafız Bedruddin el-Ayni el-Hanefi (Hicri 855.yılda vefat etmiştir) şirk ehline reddiyeleri ile meşhurdur. Şeyhulislam İbni Teymiyye'yi onun kadar hararetle savunan çok az kişi vardır.


Kendisi şöyle demiştir: Dua'nın kendisi ibadettir.


(Umdetul Kari Fi Şerhi Sahihil Buhari 9.clt. 272.s.)


Derim ki: Demek ki Allah'tan başkasına dua etmek, Allah'tan başkasına ibadet etmektir. Allah'tan başkasına İbadet etmekte Küfür'dür.


Allah c.c. şöyle buyurmuştur: Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, bende size isticabet edeyim(Gafir suresi 60.ayet)


İmam Ayni bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir:


Bana dua edin, yani: Beni birleyin ve bana dua edin.


(Beni birleyin, ifadesine çok dikkat edelim. Demek ki Allah'tan başkasına dua eden kişi, Allah'ı birlememiş olur. Yani Allah'a değilde, Ya Abdulkadir Geylani şeklinde dua eden kişi, İmam Ayni'ye göre hem Allah'a ibadet etmiş, hemde Abdulkadir Geylani'ye ibadet etmiş olur. Buna da çok dikat edelim)


Bana ibadet edin, benden başkasına ibadet etmeyin. (Eğer Muvahhid olursanız,) Bu durumda isticabet ederim.


(Umdetul Kari 33.clt. 43.s.)


Derim ki: Bu sözü ile, bir önceki sözünde zikrettiği duanın ibadet olmasını birleştirirsen, Ayni'nin nasılda muasır müşrikleri tekfir ettiğini anlarsın.


Yine Hafız Ayni, Nevevi'den şu sözünü kabul edercesine nakletmiştir:


Çünkü Dua'nın aslı çağırmak ve İstigase etmektir.


Cami'de ise şöyle geçer: Saleb bu şey (Dua) hakkında sorulduğunda şöyle demiştir: O çağırmaktır. Denilir ki: Fulanca Allah'a bir dua ile dua etmiş, duası kabul edilmiş.


(Umdetul Kari 1.clt. 314.s.)


Derim ki: Dua'nın çağırmak olduğunu çok dikkat et, bunun yanında muasır müşriklerin zor kaldıklarında Abdulkafir Geylani ve Ahmed Bedevi gibi aciz insanları çağırdıklarını hatırla.


O zaman muasır müşriklerin Allah'tan başkasına ibadet ettiklerini anlamış olursun.


Ayni, aynı bölgede şöyle demiştir:


Garibin'de ise şöyle geçer: Dua, Gavs etmektir(Gavs: Yardım istemektir). Dua etti, yani: İstigase etti demektir…


16- Şeyh Fakih Abdurrahman bin Muhammed Şeyh Zade (Hicri 1078.yılda vefat etmiştir) şöyle demiştir:


Kim gaybı kendisinin bildiğini iddia ederse Kafir olur.


Eğer kadına gaybı biliyormusun? Dendiğinde: Evet, derse, (Mürted olduğundan) nikahını tekrardan yenilenmesi gerekmektedir.


Hocaların ruhlarıda burada (olanları) biliyor diyende kafir olmuştur.


(2.clt. 505.s.)


Derim ki: Günümüzün müşrikleri, kendi hocalarının gaybı bildiğini iddia etmektedirler.


Halbuki gördüğümüz gibi Hanefi uleması, insanlardan gaybı bildiğini iddia edeni tekfir etmişlerdir.


17- Şeyh Allame Muhakkik Muhammed Sultan el-Masumi el-Hanefi (Hicri 1379.yılda vefat etmiştir) ''Ey Gaws, bize yardım et'' gibi sözleri zikrettikten sonra şöyle demiştir:


Allah beni ve sizleri rızası üzere kalmayı muvaffak kılsın, bilin ki Ey Müslümanlar, ve Ey Hanefi'ler, işte bu kelimelerin hepsi Şirk'tir. Küfür'dür. İslam dininde, Muhammedi Şeriatta ve Hanefi mezhebinde sapıklıktır. Hatta İcma ile dört mezhepte de durum böyledir.


Böyle bir şey söyleyen Müşriktir. Onun namazı ve orucu ve haccı ve imamlığı kabul olunmaz. Nasıl ki bu halinden önce şirkini açığa vurduğu gibi, sadece tövbe edip tövbesini ilan edip İman edene kadar tövbesi kabul değildir.


Hiç şüphe yok ki bu kelimelerin Şirk ve Küfür ve Dalalet olduğu Kitab ve Sünnet ve İcma ile abit olan bir şeydir. Bu İcma, Sahabe'lerden ve tabiin'lerden ve Selefi Salihin'lerden bu yana böyledir.


Nasıl ki bu mesele muteber olan Hanefi mezhebinin fıkhi kitaplarında olduğu gibi. Aynı şekilde Şafiiyye'nin ve Malikiyye'nin ve Hanabile'nin muteber fıkhi kitaplarında da durum böyledir.


Hiç şüphe yoktur ki ölü kişiyi çağırmak, ister uzakta olsun, ister yakında olsun, isterse de Peygamber olsun, o ölünün onu çağıranı duymasını gerektirir. Özellikle de uzaktan çağırılan kişi için durum böyledir. O kişiden yardım istemek de, o kişini gaybı bildiğini söylemek demektir. O kişinin istediğini yaptığını ve istediğini def ettiğini ve istediğinide men ettiğini söylemek demektir. Heleki (o çağıran kişi) bu çağırmayı tekrar ederse ve ondan bir şeyler istediğini kesinleştirirse, işte bu durumda tevile hiçbir yer kalmaz.


(Yani: Bu kişi belki o adama dua etmiyordur, şirk işlemiyordur demeye yer bırakmaz. Adamın Allah'tan başkasına dua etmesi artık kesinleşmiştir)


İşte buda açık bir Küfürdür. Pis bir Şirk'tir.


Herşeye kadir olan, tasarrufta bulunan ve gaybı bilen o Allah'tır. O birdir ve bir ortağı yoktur.


(İmam r.h. burada, Allah'tan başkasına dua edenin, onu Allah ile ortak tuttuğunu vurgulamaya çalışıyor)


Yalnız, kalan yaratıklar ise ister insan olsun ister cin olsun, ister veli olsun ister Peygamber olsun, bunların hepsi yaratıktır. Ve kullardır. Rab'bin (Allah'ın) terbiyesine ihtiyaçları vardır. O Rahman'dır Rahim'dir. Din gününün sahibidir.


İşte ona ibadet edilir. Ondan yardım istenir.


Ölülerden ve kabirlerden ve ruhlardan yardım istemek ise, bu yardımı istenen şey ne olursa olsun, isterse Peygamber olsun, bu yapılan şey, Mecusi'lerin ve Berahim'nin ve Buzi'lerin ve Sabie'nin ve Müneccimlerin, yani Müşriklerin bir şiarıdır…


Ey Aklı sahih olan Müslüman kişi, düşün ve tedebbür et, her hangi bir Sahabe'nin -Allah hepsinden razı olsun- Peygamberi s.a.v. çağırdığı sabit olmuşmudur?


İster hayatı esnasında olsun, isterde ölümünden sonra olsun, uzaktan yardım istediği olmuşmudur?


Onların hiçbirinden böyle bir şey yaptıkları sabit olmamıştır. Halbuki böyle yapmanın yasak olduğu dahi nakledilmiştir. Nasıl ki Allah'ın izni ile zikredeceğim gibi.


Ama eğer (müşrik kişi) iddia ederseki kendisi bir keramet ve normal dışı bir şey duyuyor. Bu durumda deriz ki:


Şüphe yoktur ki keramet her an daim olan ve devam eden bir şey değildir. Halbuki bu Veli'nin (Evliya'nın) hayatı dahilinde sadece bazen vuku bulan bir şeydir. Ama ölümünden sonra ise asla. Çünkü insan öldüğünde yaptığı amellerin hepsi kesilir. Sadece üç şeyden hariç. Nasıl ki Sahih (Hadis) de varid olduğu gibi. İşte bu (müşriğin) zikrettiği iddiası için bir hüccet değildir.


Sende düşün ve cahillerden olma…


(Hukmu Allah el-Vahidus Samed Fi Men Nada el-Meyyite Ve Erade Minhul Meded. Darulasıme bsk. 16-17.s.)


Derim ki: Bundan sonra da önceden zikrettiğimiz İmam Rabbani'nin evliyalık hakkındaki sözünü zikretmiştir.


Ondan sonra şöyle demiştir:


İşte ben senin için burada Hanefi mezhebinin görüşlerini, muteber kitaplardan ve meşhur fetvalardan nakledeceğim(ve Allah'tan başkasına dua etmenin şirk olduğunu isbatlayacağım)…


Derim ki: Bundan sonra bir çok ulemanın sözünü zikretmiştir. Bazılarını yeri gelince zikredeceğim inşallah.


Şeyh Masumi'nin yine önemli bir eseri daha vardır. O da: El-Muşahedatul Masumiyye İnde Kabri Hayril Beriyye. Bu eseride önemli eserlerdendir.


18- Şeyh Fahruddin Ebu Saad Osman el-Ciyani bin Suleyman el-Hanefi, risalesinde şöyle demiştir:


Kim ölünün Allah dışında işlerde tasarruf ehli olduğunu sanarsa, buna da inanırsa Kafir olur.


(Bunu Şeyh Ebut Tayyib Şemsul Hak el-Azim Ebadi, et-Talik el-Mugni Ala Suneni ed-Darukutni adlı eserinde şöyle diyerek nakletmiştir: Şeyh Fahreddin … risalesinde şöyle demiştir: …


derim ki: Aynı şekilde Bezaziyye'den nakilde bulunmuş, bu sözlerin benzerinin el-Bahrur Raik'te de olduğunu söylemiştir. Bizlerde bunları zikredeceğiz inşallah.


et-Talik el-Mugni Ala Suneni ed-Darukutni, adlı eserin 520.s. geçmiştir. Ama bu eski baskıdadır. Yeni basılan baskıda hangi sayfada olduğunu bulamadım. Bak: et-Tevessul Envauhu ve Ahkamuhu 97.s.)


19- Şeyh Kadı Humeydud Din Nakori el-Hindi, et-Tevşih'te şöyle demiştir:


Onlardan bazılarıda Peygamberlere ve Evliyalare zorluk anlarında ve musibetlerde dua edenlerdir. Onlar inanırlar ki onların ruhları buradadır ve çağırmayı işitmekteler. İstenenide bilmekteler.


Buda pis bir Şirk'tir. Açık bir cehalettir.


Allah'u teala şöyle demiştir: Kıyamete kadar kendisine cevap veremeyecek olan kişiye dua edenden daha sapık kim olabilir? Onlar, onlara dua edenlerin duasından gafildirler(Bu duayı işitmezler)(Ahkaf 5.ayet).


(Bir önceki kaynak)


20- Şeyh Ebut Tayyib Şemsul Hak el-Azim Ebadi, et-Talik el-Mugni Ala Suneni ed-Darukutni adlı eserinde, Peygamberin gaybı bildiğini iddia edenin küfründen bahsederken şöyle demiştir:


Bunun aynısı (Peygamberin gaybı bildiğini söyleyenin küfrünü söyleyenlerden) Kadı Han'ın fetvalarında, Ayni'nin fetvalarında, Almekriyye'de ve Hanefi ulemasının başka eserlerinde de vardır.


Eğer Şirki iptal etmede temiz ayetlere ve tahir Sünnet'e gelecek olursak, işte bu sayılamayacak kadar fazladır.


Hocamız Allame Seyyid Muhammed Nezir Huseyn ed-Dehlevi'nin bu inkar edilen Bidat'a cevaben kaleme aldığı yeterli bir risalesi vardır.


(et-Talik el-Mugni Ala Suneni ed-Darukutni, adlı eserin 520.s. geçmiştir. Ama bu eski baskıdadır. Yeni basılan baskıda hangi sayfada olduğunu bulamadım. Bak: et-Tevessul Envauhu ve Ahkamuhu 97.s.)
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
21- Allame Muhakkik Sunallah (Sun-Allah) bin Sunallah el-Halebi el-Mekki el-Hanefi(Hicri 1120.yılda vefat etmiştir). Alimlerin imamı. Zamanının muhakkiki. Eserlerinde tahkik ehli olduğu anlaşılan bir Hanefi alimi.


(Allah'tan başkasına dua etmek hakkında ilk kaleme aldığımız kısa risalemizde bu imamın sözünü muhtasarca zikretmiştik. Burada ise tafsile kaçıyoruz)


Yazdığı muhteşem eserlerinden biriside şudur: Seyfullah Ala Men Kezebe Ala Evliyaillah. Yani: Allah'ın evliyalarına yalan söyleyen (müşriklere) Allah'ın kılıcı.


Bu eserinde, Allah'ın evliyalarına iftiralar atan, onların Allah gibi her yere gidip geldiklerini, gaybı bildiklerini iddia edenlere çok muhteşem bir şekilde reddiye vermiştir. Misal babından şu dediğini nakledelim:


Bu zamanlarda Müslümanlar arasında birileri zuhur etmeye başladı. Bu cemaatler Evliyaların hayatta ikende, ölü ikende tasarrufatlarının olduklarını (istediklerini yapabildiklerini) iddia ediyorlar. Onlar ile zor ve belalı anlarda istigase de bulunuluyor. Onları hatırlama ile de önemli işlere sonuç bulunulur(diyorlar).


İşte bunlar, onların (Evliyaların) kabirlerine giderler. İşlerinin giderilmesi için onlardan yardım dilerler. Bu yaptıklarına da delil olarak bunların keramet olduğunu söylerler! …


Bu sözlerde, seninde gördüğün gibi iftar ve tefrit vardır. İhtiyatı terk ederek dinde aşırıya kaçmak vardır. Hatta bunda ebedi olan helak vardır(Yani: Kafir olduğundan böyle yapan ebediyyen Cehennemde kalır). Sonsuz azap vardır. Çünkü bunda tahkik edilmiş Şirk'inkokuları vardır. Tasdik edilmiş, Aziz'in (Allah'ın) kitabı ile göğüs göğüse gelmek vardır. Bunu yapmakla İmamların inancına, ümmetin üzerinde İcma ettiği meselelere ters düşmekte vardır.


Hangi mesele onların (Alimlerin İcma'sının) tersine bina edilmiş ise, bunda hilekarlık vardır. Kimde onların menheci üzerinde olmaz ise, İblis'in hayalleri arasında kanıp gitmiştir…



(24-25.s. Darulkitabvessunne bsk. / Aynı şekilde İmam Sunallah'tan r.h. Şeyh Şems el-Afgani'de mükemmel eseri olan Cuhudu Ulemail Haniefiyye adlı eserinde bir çok nakiller yapmıştır. Mesela: 847.s. - 968.s. - 990.s. - 1001.s.)


Ayrıca bu alimde r.h. çok özel bir özellik görüyoruz. O da: Bu alim, Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab r.h. 5 yaşında iken vefat etmiştir(Sunallah'ın eserinin önsözüne bak 21.s.).


Buda bizlere isbat ediyor ki, Ehli Sünnet menheci her zaman ayakta devam etmiştir.


İşte Şeyh Sunallah el-Hanefi, apaçık Müslümanların inancını yayıyordu. O vefat etti, o sıralarda Allah c.c. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab'ı gönderdi. Ve bu şekilde. Allah c.c. her zaman dinini böyle büyük imamlar ile korumaktadır.


Eğer bir muasır müşrik derse ki: Sizler bu dininizi Muhammed bin Abdulvehhab'tan aldınız. Ondan önce böyle inanan kimse yok idi.


Bizlerde deriz ki: İşte imamımız büyük Muhakkik Hanefi alimi Sunallah. Rahimehullah. Şeyh Muhammed'den önce tevhid bayrağının taşıyıcısı idi.


Allah'a şükürler olsun.


22- Şeyh Ahmed et-Tahtavi el-Hanefi, Durrul Muhtar'ın haşiyesinde şöyle demiştir:


Kim ki ölünün gaybı bildiğini sanarsa, veya işlerde Allah dışında tasarruf tasarruf ettiğini sanarsa ve böyle inanırsa Kafir olur.


Bil ki Şeri hükümleri açıklamak alimlerin görevlerindendir. Bunda da Veli'lerin hakkını düşürmek gibi bir şey yoktur. Nasıl ki kendini bilmeyen bazılarının dediği gibi. Halbuki bu dediğimiz Veli'nin razı geleceği bir şeydir.


Eğer Veli olan kişi yaşıyor olsaydı ve bu konuda sorulsa idi, bu durumda hakkı söylerdi. Ona böyle (hareket etme ve dualara icabet etme gibi şeyleri) ona nisbet edildiğinden kızardı.


(Hukmu Allah el-Vahidus Samed Fi Men Nada el-Meyyite Ve Erade Minhul Meded 20.s.)


Derim ki: Zikredildiğine göre Şeyh Ahmed et-Tahtavi'nin bu sözü, basılı Haşiyesinde mevcut değildir. Elbetteki bu dediğimiz eğer gerçekse, muasır müşriklerin tahriflerinden bir örneği ortaya koyar. Yalnız mesele daha fazla tahkike ihtiyacı vardır.


23- Şeyh Allame büyük müfti Hayruddin er-Ramli el-Hanefi, fetvalarında şöyle demiştir:


Eğer o kişi ölünün işlerde tasarruf ettiğini sanarsa Kafir olur.


Bahr'da böyle geçmiştir.


Meselenin özüde şudur: Şüphe yok ki kim küfür kelimesi ile isteyerek konuşursa, herkese göre (İcma ile) Kafir olur. Nasıl ki Kadı Han'ın fetvalarında da böyledir.


(Hukmu Allah el-Vahidus Samed Fi Men Nada el-Meyyite Ve Erade Minhul Meded 20.s.)


24- Şeyh İbnur Rumi, Şerhul Muhtar adlı eserinde şöyle demiştir:


Şeytan cahillerin aklına şunları sokmuştur: Kim Allah'a bir Veli'nin (Evliya'nın) adı ile yemin ederse, ona (Allah'a) b şekilde dua ederse, bu onu daha fazla yüceltecektir. İstekleri bu şekilde daha çabuk olacaktır.


İşte buda onları Şirk'e düşürdü.


(Yani: Onlar böyle bidatlara girdiklerinde, bu bidatları taki onların Allah'ı bırakıp, bizzat Evliyalardan yardım istemeye götürdü. Böylelikle cahiller şirk işlemiş oldular)


(Hukmu Allah el-Vahidus Samed Fi Men Nada el-Meyyite Ve Erade Minhul Meded 25.s.)


Derim ki: İbnur Rumi'nin kim olduğunu tam çıkartamadım. Ama muhtemeldir ki bu kişi 932.yılda vefat eden Şeyh Muhammed bin İbrahim es-Semdisi'dir. Çünkü onun Şerhul Muhtar diye bir eseri vardır. Ondan başka bu isimde bir eseri olan Hanefi ulemasından bilmiyorum. Bak: el-Alam. Yazarı: ez-Zerakli. 5.clt. 302.s. Darulalem bsk.


25- Şeyh Allame Muhammed bin Abdulvahid İbnul Hemmam (Hicri 861.yılda vefat etmiştir) , akide de yazdığı el-Musayera Fi el-Akaidi Munciyyeti Fi el-Ahira adlı eserinde şöyle demiştir:


Peygamberin s.a.v. , fukahanın ve Mütekellimlerin zikrettikleri feri meselelerin bazılarını bilmemesi caizdir. Bu meseleler Tevhid'i bilmek ile çelişmediği müddetçe.


Onların (Peygamberlerin) gönderildikleri her kavimin dillerini bilmemeleri caizdir. Sadece gönderildikleri kavmin dili hariç.


Yine onların Dünya işlerini, mefsedatını, dilleri ve meslekleri bilmemeleride caizdir…


Yine gaybi ilimlerde öyledir.

Sadece bazen ona (Peygambere, Allah'ın) öğrettiği hariç.


Hanefi'ler, Peygamberin gaybı bildiğini iddia edenin Tekfir etmişlerdir.


Çünkü bu şu ayet ile çelişmektedir: De ki: Göklerde ve Yerde Gaybı Allah'tan başka bilen kimse yoktur(Neml 65.s.).


En doğrusunu Allah c.c. bilir.


(el-Musayera Fi el-Akaidi Munciyyeti Fi el-Ahira, Kutbul Aga'nın şerhi ile basılan nuhsa: 235.s. / tek başına basılan nusha: 129-130.s. / Cuhudu Ulemail Hanefiyye 932.s.)


Derim ki: Muasır müşriklerde Peygamberimizin s.a.v. heerşeyi bildiğini iddia ediyorlar.


İşte Hanefi alimleride böyle diyenleri tekfir etmişlerdir.


26- Şeyh Allame Hafız Mulla Ali Kari şöyle demiştir:


(Şöyle bir uydurma Hadis vardır) Kim bir taşa iyi niyetle bakarsa, Allah o taşla ona fayda verir.


(İmam Mulla Kari der ki) İbni Teymiyye şöyle demiştir: Bu uydurmadır.


İbnulkayyim şöyle demiştir: Bu, taşlardan bir şey geleceğini sanan puta tapanların sözlerindendir.


(el-Esrarul Merfua 288.s.)


Derim ki: Günümüzde de maalesef muasır müşrikler, taşlar gibi ölülerden bir şeyler geleceğini sanıyorlar.


Mulla Kari, Dua ibadettir Hadis'ini şerh edrken şöyle demiştir:


Yani: Dua gerçek ibadettir. İbadet denmeye laik olmasının sebebide: Allah'a yönelip, ondan başkasından yüz çevirmek olduğundandır.


Bu durumda sadece ondan bir şeyler istenir. Sadece ondan korkulur.


(Yani: Dua şekli ile sadece Allah'tan bir şey istenir. ''Bu durumda'' derken bunu kasd etmektedir. Yani bu demek değildir ki bir kişiden su istemek bile şirk'tir! Böyle bir şeyi kimse dememektedir.


Ama Mulla'nın kasdı, Dua olan ibadet sadece Allah'tan istenir. Bu dediğide çok açıktır.


Bunu açıklıyorum ki, muasır müşriklerin şüphelerinin cevabına vakıf olabilesin.)


Böylelikle İbadetin vacip olduğu ortaya çıkar. Rububiyyetin hakkını itiraf etmiş olur. Böylelikle icad etmenin nimetini anlamış olur.


İmdat edenler gibi imdat ister…


(Burası çok önemlidir. Demek ki Allah'tan başka hiç kimseden yardım istenmez. İmdat istemekte Dua yönünden sadece Allah'tan olur. Demek ki her kimse zor durumda Allah'tan başkasına ''Ey Geylani, İmdat'' derse, Mulla Kari'nin dediği gibi Kafir olur. Bu dediğide çok önemlidir.)


(Dua'dan) Daha faziletli hiçbir ibadet yoktur. Çünkü bu kişinin zelilliğini (acizliğini) gösterir.


(Malesef muasır müşrikler, zelilliklerini Allah'a göstermiyorlar. Onlar zelilliklerini kendileri gibi aciz kullara gösteriyorlar.)


Bunu (Dua'yı) hak edende sadecefazilette en son derece de olan şey içindir. O da Allah'u tealadır…


(Yalnız muaısr müşrikler derler ki: Dua'yı hak eden: Abdulkadir Geylani, Ahmed Bedevi ve başkalarıdırlar!!!)


(Mirkatul Mefatih Şerhi Mişkatul Mesabih 7.clt. 119.s.)


Mulla Ali Kari'nin, bu geçmiş sözünden daha sert ve net bir sözü daha vardır.


Mulla, ilk risalemizde zikrettiğimiz Sahih Hadis olan: Eğer bir şey istersen sadece Allah'tan iste Hadis'inin şerhinde şöyle demiştir:


Eğer bir şey istersen: Yani: Bir şey istersen, onu Allah'tan iste…


Yani: Bir tek Allah'tan(iste).


Şüphe yok ki vergilerin hazineleri onun elindedir…


Bu nedenle sadece onun rahmeti istenmelidir. Sadece onun gazabından korkulmalıdır. Büyük önemli işlerde ona yönelinmesi gerekmektedir. İşlerin genelinde ona itimad edilmesi gerekmektedir.


Ondan başkasından bir şey istenilmemelidir(burası çok önemlidir). Çünkü ondan başkası her hangi bir şeyi vermeye, veya bir şeyi yasaklamaya, veya bir zarar vermeye, veya bir fayda vermeye kadir değildir.


Onlar (yaratıklar) kendileri için ne bir fayda, nede bir zarar sahibi değillerdir. Ne bir ölüm, nede bir hayat onların elinde değildir…


(Mirkatul Mefatih Şerhi Mişkatul Mesabih 15.clt. 226.s.)


Derim ki: İşte nasıl çok güzel bir şekilde, Allah dışındaki herşeylerin, ister Peygamber olsun ister Evliya olsun hiçbir şeye güç yetiremediklerini, bu nedenle duanın sadece Allah'a olacağını mükemmel bir şekilde açıklamıştır.


Buda, muasır müşriklerin nasılda sapkın olduklarını ortaya koyar.


Son olarakta, Hanefi ulemasının Allah'tan başkasına dua edenleri tekfir edenlerden bazılarını muhtasarca zikredelim:


Şeyh Allame Muhammed Sultan el-Masumi el-Hanefi, şöyle demiştir:


Şüphe yok ki kim isteğini ölüden veya uzakta olandan isterse, İslam dininden çıkmıştır.


Bizim Hanefi ulemamızdan bu mesele de böyle diyenlerden bazıları da şunlardır:


Fetava el-Bezaziyye'nin sahibi.


Allame Sunallah el-Halebi el-Mekki.


El-Bahrurraik'in sahibi.


Ed-Durrul Muhtar'ın sahibi.


Reddul Muhtar'ın sahibi.


Allame Kasım bin Kutlub Aga.


Allame Bir Ali el-Birgivi. Et-Tarikatul Muhammediyye adlı eserin sahibidir.


Ebu Said el-Hadimi.


Mevlevi Abdulhay el-Lekhenevi, fetvalarında zikretmiştir. Nasıl ki zikrettiğimiz gibi.


Bunlar dışında bir çok muhakkikte böyledir(böyle demişlerdir). Allah onlara rahmet eylesin. Bizleride onlar ile birlike olanlardan eylesin.


Yine bizim Hanefi ulemamızdan bu mesele de sözü olanlardan (Allah'tan başkasına dua edenleri tekfir edenlerden) : Allame Seyyi Ahmed et-Tahtavi'dir. Bunu ed-Durrul Muhtar'ın haşiyesinde zikretmiştir.


Onlardan biriside Allame Şeyh Ahmed er-Rumi el-Aksahari'dir. Kendisi Risaletul Kubur adlı eserinde, Mufid'de geçtiği gibi böyle demiştir(Allah'tan başkasına dua eden müşrikleri bizler gibi tekfir etmişlerdir)…


Önemli olan şudur ki: Hem eskide hemde bu zamanlarda yaşayan Tahkik ehli Hanefi uleması, bu mesele de (Allah'tan başkasından yardım dileyenin küfründe) ittifak (İmca) etmişlerdir.


(Yani: Bütün hanefi uleması, Allah'tan başkasına dua edip: Ey Abdulkadir Geylani, veya Ey Fülanca, yetiş ve bana yardım et gibi sözlerin küfür olduğunu zikretmişlerdir. Bütün Hanefi uleması böyle demiştir. Bunun tersini diyen hiçbir zaman olmamıştır.)


(Hukmu Allah el-Vahidus Samed Fi Men Nada el-Meyyite Ve Erade Minhul Meded 25.s.)


Derim ki: İşte bu kadar alim, hepside Allah'tan başkasının kainatta tasarrufu olduğunu iddia edenin kafir olduğunu söylüyorlarlar. Hepside Allah'tan başkasına dua edenin küfrüne hükmediyorlar. Bundan sonra daha bir şüphemi kalabilir?


Bundan sonra hiç kimse Hanefi ulemasının Allah'tan başkasına dua edenleri tekfir etmediklerini iddia edemezler.


Yine bilinmelidir ki ben, buraya kadar zikrettiğim ulemanın sözü dışında bir çok Hanefi ulemasının sözünüde buldum. Hepside Allah'tan başkasına dua edenin küfründen bahsediyor. Ama bu geçmişte toparladığımız bu kadar çok alimin sözleri kafi olup yeterlidir inşallah.


Bizleri hak ehlinden eyleyen Allah'a şükürler olsun.
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
Maliki alimlerinin sözleri



(19 tane Maliki aliminin sözleri)



27- İmam Malik r.h. şöyle demiştir:


Ben, kabirleri beyazlatmayı ve üzerine bina etmeyi kerih görüyorum(Bundan nefret ediyorum). Aynı şekilde üzerlerine bina edilen bu taşlarıda(kerih görüyorum).


(el-Mudevvene 1.clt. 263.s. el-Mudevene, İmam Malik'in talebesi İbnul Kasim'in eseridir. İçinde İmam Malik'ten duyduğu şeyleri zikretmiştir)


Derim ki: İşte İmam Malik, böyle diyerek kişileri kabirlerden uzak tutmuştur. İnanların bu konuda kolaya kaçıp şirke düşmelerinden korkmuştur.


28- Şeyh Muhammed İbnul Hac el-Maliki, el-Medhal adlı eserinde şöyle demiştir:


Malik el-Mebsuta'da şöyle demiştir:


Medine ehlinden olupta Mescid'e (Mescidi Nebevi'ye) giren ve çıkan herkes için kabrin önünde durmak gerekli değildir. Halbuki böyle yapmak garipler içindir.


Ona (Malik'e) denildi ki: Medine ehlinden bazıları seferden gelmiyorlar. Ama bunu (kabre selam vermeyi ve önünde durmayı) günde sadece bir kez veya daha fazla yapmak isterler. Selam verip bir müddet dua ederler.


Bunun üzerine şöyle demiştir: Bizim ülkemizdeki Fıkıh ehlinden hiç kimseden böyle bir şey bana ulaşmamıştır.


Bu ümmetin sonuda sadece ilkinin yolunu alırsa düzelebilir.


Bu ümmetin ilkindende ve o zamandakilerden böyle bir şey yaptıkları bana ulaşmadı.


Böyle yapmak kerih görülmektedir. Sadece seferden gelen, veya sefere gitmek isteyen kişi için hariç.


(el-Medhal 1.clt. 262.s. / Akideyul Malik. Yazarı: Migravi. 56.s. / Akidetu Malik. Yazarı: Mustafa Bahu. / Şifa. Kadı İyad. 2.clt. 88.s. / Mecmuul Fetava. 1.clt. 231.s.)


29- İmam Şatibi, el-İtisam adlı eserinde şöyle demiştir:


İbnu Vaddah şöyle demiştir:


Malik bin Enes ve onun dışında Medine uleması, o Mescid'lere gelmeyi ve Peygamberin s.a.v. izlerini takip etmeyi kerih görürlerdi. Sadece Kuba hariç.


(el-İtisam 1.clt. 449.s. / Şeyhulislam İbni Teymiyye. Iktıdaıs Sıratıl Mustakim. 2.clt. 274.s.)


Derim ki: İşte bu geçmişte Maliki ulemasının Şirklerin ve Bidatların olmaması nedeni ile ne kadar titiz ve dikkatli davrandıklarını görmekteyiz. Allah onlara rahmet eylesin.


Maliki ulemasındaki ''Sedduz Zerai'' kuralı meşhurdur. Yani Şirke ve küfre girmemek için, bir çok meseleyi yasak görmüşlerdir.


Bu mesele konumuzun özü olmadığından kısaca bahsettim. Şeyh Muhammed el-Hammadi, Mesailul Akide Elleti Karrarahe Eimmetul Malikiyye adlı eserinde bu konuda Maliki'lerden bir çok nakiller zikretmiştir(90.s.).


Böyle titizce davranan birilerinden, elbetteki Allah'tan başkasına dua etmek gibi bir pislik varid olması asla caiz değildir. Eğer sadece Peygamberimizin s.a.v. kabrinin önünde durmayı bile, Medine ehli için kerih görüyorlarsa, bu durumda ona dua etmeyi nasıl küfür görmesinler?


Bundan sonra da Maliki ulemasının açıkça Allah'tan başkasına dua edenleri, onları çağıranları tekfir etmelerini zikredelim.


30- Şeyh Ahmed bin Muhammed bin Sıddık el-Gumari el-Maliki şöyle demiştir:


Şüphe yok ki Fas'ta halktan olan bir çok kişi, Abdulkadir Geylani hakkında küfür olan sözleri söylüyorlar.


Aynı şekilde görüyoruz ki onlardan bazıları hayatta olduğunu sandıkları hakkında da böyle şeyler itikad ediyorlar. Böylece ona secde ediyorlar. Onun önünde iken secde ederken yeri öpüyorlar. O halde ikende o kişiden şifa ve zengillik ve çocuk istiyorlar. Ve buna benzer şeyler istiyorlar. Bu şeyler de sadece Allah'u teala'dan istenmektedir.


Bizim Fas'ta ibni Mişşiş hakkında şöyle diyenlerde vardır: (İbni Mişşiş) Oğlu ve Dünya'yı yaratmıştır!


Onlardan bazılarıda, aşırı derecede yağmur inerken şöyle demiştir: Ey Mevlamız Abduselam! Kullarına lutfet!


İşte buda Küfür'dür.


(İhyaul Mekbur 21.s.)


31- İmam Muhammed İbul Arabi, Allah'ın bildiği gaybi şeylerden bahsederken şöyle demiştir:


Kim derse ki: O (Allah) yarına yağmur indirecekmiş, o kişi Kafir'dir…


Kimde derse ki: Ben rahimde ne olduğunu biliyorum, o kişi Kafir'dir…


(Muasır müşrikler kadının rahminde neler olduğunu bildiklerini her zaman iddia ederler. Buna da dikkat edelim)


Kim de gelecekte kazancın ne olduğunu bildiğini iddia ederse, o kişi Kafir'dir.


(Muasır müşriklerde gelecekten haber verirler!)


Veya olacak olan genel veya tafsilli şeyleri haber verirse(bura çok önemlidir), bunları olmadan önce olackmış gibi söylerse, bunun küfründe de hiç şüphe yoktur…


(Ahkamul Kuran 2.clt. 260.s.)


Derim ki: Demek ki geleceği sadece Allah c.c. bilir. Muasır müşrikler ise sabah akşam gelecekten söz ederler. Evliyaların geleceği bildiklerini iddia ederler. Elbetteki böyle demek ile, evliyaların kerametlerini karıştırmamak lazım. Keramet bahsi ise ayrıdır.


32- Şeyh Muhammed bin Yusuf el-Abderi (Hicri 897.yılda vefat etmiştir) , et-Tacu vel İkil Li Muhtasari Halil adlı eserinde, Küfür sözlerinden ve Fiillerinden bahsederken şöyle demiştir:


Yine şunların küfründe İcma vuku bulmuştur:


Kitab'ın (Kuran'ın) sözünü kabul etmeyen, bundan sonra da: Bu sözdür diyen herkes Kafir'dir.


Veya kendisine Peygamberlik iddia ederse(Kafir olur).


Veya bunun kesbini iddia ederse(Kafir olur).


Veya Felsefeciler ve Mutasavvıfların genelinin kalbin saflığı ile buna ulaşacağını, bu mertebeye yükseleceğini iddia ederse(Kafir olur).


(Dikkat edelim, Mutasavvıfların genelini tekfir etti)


Yine kim kendisine vahyedildiğini iddia ederse, Peygamberlik iddiasında bulunmasa bile(Kafir olur).


Veya gökyüzüne çıktığını iddia ederse(Kafir olur).


(Şahsen ben, bir çok muasır müşriğin kendi hocalarının gök yüzüze çıktıklarını, hattta Arş'ın üzerine çıktıklarını iddia ettiler! İşte bunlar, gördüğümüz gibi alimlerin İcma'sı ile Kafir'ler)


Cennet'e girdiğini ve meyvelerinden yediğini ve Hur'lara (Cennet kadınlarına) sarıldığını iddia edenler.


(Muasır müşriklerin bir çoğu her gece Cennet'e gittiklerini iddia ederler! Evliyalarınında daha çok Cennet'e girdiklerini iddia ederler!)


İşte bunların hepsi Kafir'dirler. Peygamberi s.a.v. yalanlamışlardır.


(6.clt. 280.s.)


Derim ki: İşte bu imam, zamanındaki Sofi'lerin genelinin, ümmetin İcma'sı ile Kafir olduğunu söylemiştir.


Yine muasır müşriklerin iddia ettikleri gibi Evliyaların gök yüzüne çıktığını iddia ederse, ümmetin İcma'sı ile Kafir olacağını söylemiştir.


33- Şeyh Derdir ise, eş-Şerhul Kebir adlı eserinde bu zikrettiklerimiz gibi bir çok şey zikretmiştir.


Gök yüzüne çıktığını iddia edenin Kafir olacağını zikretmiştir.


(Bir sonraki kaynağa bak)


34- Eş-Şerhul Kebir'in şerhini yapan Şeyh Dusuki, Haşiye'sinde, Küfür sözlerinden bahsetmiş ve Allah ile oturduğunu ve konuştuğunu iddia edenin Kafirolduğunu söylemiştir.


(Haşiyetud Dusuki 4.clt. 303.s.)


Derim ki: Yine ben bir çok muasır müşriğin, kendi evliyalarının direk Allah ile konuştuklarını iddia ettiklerini gördüm.


35- Şeyh Muhammed el-Haraşi, Muhtasarı Halil'in şerhinde, göğe çıktıklarını iddia edenlerim, Hur'a sarıldıklarını, Cennet'e girdiklerini ve meyvelerinden yediklerini iddia edenlerin Kafirolduklarını zikretmiştir.


(8.clt. 64.s.)


36- Şeyh Mubarek bin Muhammed el-Mili, Risaletuş Şirk ve Vesailuhu adlı eserinde şöyle demiştir:


İstenilen şey, eğer sadece gaybi kuvveti olan bir şey buna cevap verebilecek ise, normal sebeplerin üstünde ise, bu durumda bu istenen şey İbadet olur.


Buda sadece Allah'u teaala için has olan bir şeydir. Bu durumda ondan başkasından istemek Allah'a şirk koşmak olur.


(273.s.)


(Ey Yusuf, beni affet gibi ifadeler kullananlarıda tekfir etmiştir: 281-282.s.)


37- İmam Karrafi, Envaul Buruk Fi Envail Furuk adlı eserinde, Allah'a tek başına dua ederken bile Şirk olan ve kişiyi dinden çıkaran şeylerden mustakil bir konuda bahsetmiştir. Karrafi bu konuda şöyle demiştir:


İki: Dua edenin aptallığı ve akılsızlığıdır. O aşırıya kaçıp Allah'tan kendisine bu Dünya'nın işlerinden bazılarını vermesini ister.


(Burası çok önemlidir. Karrafi bir tek Allah'a dua edip, müşriklerin inancı olan: Allah'ın evliyalara bu Dünya'da istediklerini yapabilmelerini vermesini istemenin bile Küfür olduğunu söylüyor!


Bunu anlarsan, günümüzün müşriklerinin ne kadar kafir olduklarını anlarsın)


Böyle şeyleri isteyerek, Allah'ın kudretine özel olan şeyleri, Rabbani iradetten olan İcad etmeyi ve İdam etmeyi ve kesin bir şekilde istenilen şeyleri istemek(Küfür'dür).


Akli olan kati delil böyle bir şeyin Allah dışında başkasına olmasının imkansız olduğunusöylemiştir.


Bu durumda böyle bir şeyi istemek, Allah ile başka bir şeyi mülkte bir tutmak olur. Buda Küfür'dür.


Böyle yapmakta Sufi'lerin cahillerininbaşına gelmiştir.


(4.clt. 1408.s.)


Derim ki: İşte kendisini sufilere nisbet eden bir çok kişinin başına böyle durumların geldiğini zikretmiştir.


38- İmam Ebul Velid Süleyman el-Baci, el-Munteka Şerhul Muvatta adlı eserinde, iki parmak ile değilde tek parmak ile dua etmekten söz eden rivayetin şerhini yaparken şöyle demiştir:


Şüphe yok ki (Abdullah bin Dinar) iki parmak ile işaret etmeyi yasaklamıştır. Çünkü dua ya iki elle birlikte olur. Bu durumda iki elde tamamen açılır. Böyle yapılır ki ona (Allah'a) yakınlaşma ve istek bamasında olsun.


Veya bir işaret ile olur. Bununda manası birlemektir.


(1.clt. 360.s. / Cuhudul Malikiyye Fi Takriri Tevhidil İbade 424.s.)


Derim ki: Birlemekten maksad, Dua'nın sadece Allah'a olması nedeni iledir.


39- İmam Ebu Ömer Yusuf İbni Abdilber, et-Temhid Lima Fil Muvattai Minel Meani Vel Mesanid adlı eserinde, Dua İbadettir hadisini zikretmiş ve ondna sonra şöyle demiştir:


(Alimler)Demişlerdir ki: Dua İbadetle birliktedir. Çünkü onda İhlas ve yakınlaşma ve İman ve Allah'a itaatlik vardır. Allah'ta kendisine sorulmasını sever.


(et-Temhid 12.clt. 186.s.)


Derim ki: Eğer bir kişi Allah dışında bir başkasına dua ederse, bu durumda Allah'a değilde, bir başkasına itaat etmiş olur. Ona iman etmiş olur.


Yine şöyle demiştir:


Allah'ın kelimeleri ile istiaze etmek(ona sığınmak), Allah'ın sözünün yaratık olmadığına dair en açık delil vardır. Çünkü yaratık bir şey ile sığınmak imkansızdır.


Ehli Sünnet ve Cemaatte bu görüş üzeredirler. Allah'a şükürler olsun.


(Fethul Ber 2.clt. 61.s. / Cuhudul Malikiyye Fi Takriri Tevhidil İbade 428.s.)


Derim ki: Muasır müşrikler ise, bırakalım Allah'a yaratık bir şey ile sığınmayı, onlar Allah'a değilde başka şeylere sığınmaktalar.


Zorluk anlarında: Ya Allah, demektense, Ya Geylani diyorlar! Allah'ın laneti ve gazabı müşriklerin üzerine olsun.


40- İmam Kurtubi tefsirinde şöyle demiştir:


Hiç şüphe yok ki Allah dışında Cin'ler e sığınmak Allah'a Küfür'dür.


(19.clt. 13.s. / Cin suresi altıncı ayetin tefsirinde zikretmiştir)


Derim ki: Bunuda Cin'ler hakkında söylüyor. Demek ki endi zamanında daha insanlara dua ederek tapanlar çıkmamışlar. Veya İmam Kurtubi böyle müşrikler olduğunu bilmiyor.


Buda bizlere açıkça belli ediyor ki muasır müşriklerin dini çok eskiye dayanmıyor.


İmam Kurtubi, (Rabbiniz şöyle demiştir: Bana dua edin, bende size isticabet edeyim) ayetin tefsirinde şöyle demiştir:


Buda delalet eder ki Dua: İbadet'tir.


İşte Müfessirlerin genelide böyle demişlerdir. Manasınında şöyle olduğunu söylemişlerdir: Beni birleyin. Ve (bu şekilde) bana İbadet edin. Bende ibadetlerinizi kabul edeyim ve sizleri affedeyim.


Yine denilmiştir ki: Bu (Allah'a) Zikir'dir. Dua'dır. Soru'dur.


(15.clt. 285.s.)


Derim ki: Demek ki Allah'ı birlemek, sadece ona Dua etmek ile olurmuş.


Dua'nın İbadet olduğunu söylemesine dikkat edelim.


Bundan sonra da şu dediğine bakalım:


Allah'a şirk koşulmasının imkansız olduğunu beyan ettikten sonra, İbadet edilenin (yani: Bir tek dua edilenin) bir tane olduğunu beyan etmiştir. Ondan başka bir Rab (yani: Bir dua edilenin) olmadığını açıklamıştır.


(Sizin ilahınız bir tek ilahtır, ayetinin tefsirinde zikretmiştir. Nahl suresi. 22.ayet. 10.clt. 88.s.)


Yine, (Kendilerine ne zarar nede fayda vermeyen Allah'tan başka şeylere ibadet ediyorlar. Ve derler ki: Onlar bizler için Allah katında şefaatçilerimizdir… Yunus suresi. 18.ayetin tefsirinde) şöyle demiştir:


Yani: Sizler Allah'ın mülkünde onun bir ortağımı olduğunu iddia ediyorsunuz?


(Buraya dikkat edelim. Muasır müşrikler ise Allah'ın mülkte ortağı olduğunu söylemekteler. Mülk, yani: Sahip olmak demektir.


Bir kişi eğer nerede olursa olsun kabirden çıkıp insanlara yardım edebiliyorsa, bu kişi mülk sahibir. İşte muasır müşrikler böyle inandıkları için kafir olmuşlardır.)


Veya onun izni olmadan onun bir şefaatçisimi olduğunu iddia ediyorsunuz?


Allah'ta kendi nefsi için, ne yerde nede gökte hiçbir ortak tanımamakta. Çünkü onun bir ortağı yoktur. Bu nedenle onun bir benzeri tanınmamaktadır.


(8.clt. 291.s.)


Derim ki: Ama muasır müşrikler, Allah'ın yer yüzünde istediklerini yapabilen ortakları olduğuna inanmaktadırlar.


Hiç şüphe yok ki Geylani gibi evliyaların istediği zaman istediğini yapabileceğine inanan kişi, yer yüzünde Allah dışında mülkiyyet sahibi olduğuna inanmıştır. Buda, Kurtubi'nin dediği gibi Küfür'dür.


Yine Kurtubi, (Kullarım sana benden sorurlarsa, ben onlara yakındırım. Bana dua edenin Dua'sını kabul ederim. Bakara. 186.ayetinin tefsirinde) şöyle demiştir:


Bana dua edenin Dua'sını kabul ederim (Ayetinin tefsiri şu şekildedir) Yani: Bana İbadet edenin ibadetini kabul ederim.


İşe Dua, İbadet manasındadır. İcabet etmek ise kabul etmek manasındadır.


Bunun delili ise, Ebu Davud'un Numan bin Beşir'in Peygamberden s.a.v. rivayet ettiği şu Hadis'tir: Dua İbadet'tir. Rabbiniz şöyle demiştir: Bana dua edin, bende sizlere isticabet edeyim(Cevap vereyim)(Gafir 60.ayet).


İşte Dua'yı İbadet diye isimlendirmiştir.


Yine bu meseleye girenlerden biriside şu ayettir: Şüphe yok ki bana ibadette büyüklenenler Cehennem'e gireceklerdir(Gafir 60.ayet).


Yani: (Bana) Dua'da (büyüklenenler demektir).


İşte Allah'u teala Dua etmeyi emretmiştir. Dua etmeye çağırmıştır. Bunuda Dua diye isimlendirmiştir. Onlara isticabet edeceğini vadetmiştir.


(2.clt. 303.s.)


Derim ki: Demek ki Allah'tan başkasına dua Şirk'miş.


41- İmam Ebu Bekir et-Tartuşi, ed-Dua el-Mesur ve Edabuhu adlı eserinde şöyle demiştir:


''Sizin Allah dışında Dua ettikleriniz, sizler gibi kullardır. Eğer onlar doğru sözlüler ise onlara dua edinde, onlarda dualarınız kabul etsinler''(Araf 194.ayet)


İşte ilk Dua: Putlara ilah denilmesidir.


Sanki (Allah) şöyle demiştir: Sizlerin Allah'tan başkasına dua etmeniz, Allah'tan başka oluşan ilahlardır.


İkinci dua: Menfaat verici şeyleri isteme ve zarar verici şeylerden sakındırmayı putlardan istemek.


(Demek ki Allah'tan başkasın dua etmek, Allah dışında dua edileninde zararı ve faydası olduğunu iddia etmek Küfür'dür)


İşte Allah Putlar ile Adem oğullarını, Ubudiyyet adı altında toplamıştır.


(Buraşı çok önemlidir. Yani kim her hangi bir insandan yardım isterse, putlardan yardım istemiş gibi olur. İkiside aynı şeydir.)


İşte ayet delalet etmiştir ki Ubudiyyet adı altına giren herşey(herkes), zarar da veremez, fayda da veremez, bu saygının hepside ona olamaz.


Halbuki o muhtac olan bir yaratıktır. Yaratılan herşeyin zelilliği ona da bulaşmıştır. Herkesin ihtiyacı olan (Allah'a karşı) o duaya ihtiyacı vardır.


(9.s.)


Derim ki: İşte Dua'ya ihtiyacı olan zavallı insanlara dua eden kişi ne kadar pis bir şey yapmıştır.


İmam Tartuşi, Dua'nın çeşitlerinden bahsederken şöyle demiştir:


Yine İbadet manasına gelmektedir. Allah şöyle demiştir: ''De ki: Ben Allah'a dini muhlis bir şekilde İbadet etmek ile emrolundum''(Zümer 11.ayet).



Yine yardım isteme (İstiane) manasına da gelmektedir. Allah şöyle demiştir: ''Allah dışındaki şahitlerinize dua edin bakalım,(eğer doğru sözlüler iseniz)''(Bakara 23.ayet).


Yine İstemek manasında olur. Allah şöyle demiştir: ''Bana dua edin. Bende size isticabet edin''(Gafir 60.ayet).





Allah'ın şu ayetine gelince: ''Allah'tan başka, sana ne zararı nede faydası dokunacak şeylere dua etme''(Yunus 106.ayet)


Ve şu ayetine gelince: ''De ki: Bizler bize ne zararı nede faydası gelmeyecek Allah'tan başkalarınamı Dua edeceğim?''(Enam 71.ayet).


Bunun içine iki mana girer:


Yani: Bizler Allah'tan başka bir Rab'be dua etmeyeceğiz. Ona da (Allah'a) İbadet edeceğiz.


(10.s.)


Derim ki: İşte ne kadar güzel bir şekilde Allah'tan başkasına dua etmenin Şirk olduğunu isbat etmiştir.


42- İmam İbni Aşur, et-Tahrir vet Tenvir adlı tefsirinde, ''Sana ne faydası nede zararı olmayacak olan Allah'tan başka şeylere Dua etme. Eğer sen böyle yaparsan zalimlerden olursun''(Yunus 106.ayet) ayetinin tefsirinde şöyle demiştir:


Bu dediğimizden kasd edilende insanlara bu yapılan işin ne kadar kötü olduğunun beyanı içindir. Hatta bunu yaratıkların en hayırlısı bile yapsa Zalim'lerden olur. (Yani: Peygamber bile Şirk işlese Kafir olur) Bunların hepsi bu ayetin nedeni ile durum böyledir: ''Sana ve senden öncekilere vahyolundu ki: Eğer Şirk işlersen, yaptıkların boşa çıkar''(Zümer 65.ayet).


(11.clt. 305.s.)


Yine şöyle demiştir:


Dua etmek: Dua edileni itiraf etmeyi içine alan çağırma manasına da girmektedir. Yine bir şeyi istemek manasında da kullanılmaktadır.


(Bundan sonra da, Dua ibadettir Hadis'ini kabul edercesine zikretmiştir. ardından şöyle demiştir)


Eğer Dua İbadet ise, kesinlikle İbadet'te Dua olmuş olur.


İşte Dua kulun Allah'tan bir şeyi istemesine kullanılmaktadır. Lugattaki açık manasıda budur.


Yine kinaye babından Allah'a ibadet etmek manasında da kullanılır.


Çünkü İbadet etmek, İbadet edilene Dua'sız olamaz. Dua edileni yüceltme ve yakarış ile olur. Ama (Lugat yönünden) Dua'nın bu şekildeki manası ilk manasından daha az kullanılmaktadır.


Kuran'ın ıstılahında ise, İbadet'ten kasd edilen şudur: Allah'ı İbadette birlemek.


Yani: Allah'ın Vahdaniyyetini itiraf etmek.


(24.clt. 181-182.s. Mumin, veya Gafir suresi 60.ayetin tefsirinde zikretmiştir)


Derim ki: İşte Şirk işleyenin kafir olduğunu söylelemsine bak. Bir de Dua etmenin İbadet olduğunu söylemesine bak. Bunu anlarsan, Allah'tan başkasına dua edeni tekfir ettiğini anlamış olursun.


Kim Allah'tan başkasına dua etmiş ise, bu durumda dediği gibi Allah'ı birlememiş olur.


Her kim Allah'tan başkasına dua ederse, bu durumda Allah


43- Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmed el-Abdi el-Kanuni, Cevahirul İklal Fi Teracumir Rical adlı eserinde şöyle demiştir:


Bu zamanda çok berbat bir şeyler çıkmıştır. İşte bunlar da kimselerin ölmediği yerlere kubbelerin dikilmesidir. Bunlar sadece görülen rüyalar nedeni ile dikilmiştir. Veya fülanca kişi o bölgeden geçti diye… Allah böyle yapanlara bereket vermesin…


Eğer Peygamberimizden s.a.v. sonra gökten bir Vahiy inecek olsaydı, o zaman bizim bu ümmete, geçmiş ümmetlerden daha fazla vahiy inerdi. Çünkü bizler yapılacak en pis ve berbat şeyleri yaptık. Bu halde iken Allah'tanda korkmadık…


(Ulemaul Magrib ve Mukavemetuhum Lil Bidai vet Tesavvufi ve Kuburiyye vel Mevasim 115.s.)


Derim ki: İşte müşriklerin çoğalmasından söz ediyor. Bunların abirlere ibadet etmesinden söz ediyor.


44- İmam Allame Ebul Kasım Muhammed bin Cüzey el-Maliki(Hicri 741.yılda vefat etmiştir), et-Teshil Li Ulumit Tenzil adlı eserinde, Mumin suresinin 60.ayetinni tefsirinde şöyle demiştir:


Peygamberin s.a.v. şu sözüne gelince: Dua ibadettir. İşte bunun manası: Allah'a olan Dua ve istek İbadettir. Çünkü Dua'da kulun Allah'a arşı muhtaçlığı ve yakarışı ortaya çıkar.


Derim ki: Demek ki kim Allah'tan başkasına Dua ederse, ona karşı muhtaç olduğunu, ona yakardığını ititraf etmiş olur. Ağızı ile ister bunu kabul etsin, ister kabul etmesin.


Böyle yapan kişininde küfründe elbetteki şüphe edilmez.


45- İmam Abdurrahman es-Sealibi(Hicri 875.yılda vefat etmiştir), e-Cevahirul Hisan Fİ Tefsiril Kuran adlı eserinde, Mumin suresinin 60.ayetinni tefsirinde şöyle demiştir:


Peygamber s.a.v. şöyle demiştir: Dua ibadettir…



Derim ki: İşte İmam Sealibi'de diğer alimler gibi Allah'tan başkasına dua etmeyi İbadet saymıştır.
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
Şafii alimlerinin sözleri





(18 tane Şafii aliminin sözleri)




46- İmam Muhammed bin İdris eş-Şafii, şöyle demiştir:



Eğer birisi Sihir'i öğrenirse, ona deriz ki: Bize sihrini tarif et.



Bunun üzerine eğer Küfür olmasını gerektirdiği bir şeyi vasfederse, o kişi Kafir'dir. Nasıl ki Babil ehlinin yedi gezegenlere (İbadet şeklinde) yakınlaşmadaki inançları gibi. O gezegenlerden istenen şeyleri yapmalarını iddia etmeleri gibi. (Bu durumlarda Kafir olur)


(İbni Kesir'in tefsiri. Bakara 102.ayet / Şeyh Vezir Ebul Muzaffer Yahya bin Hebiyra bin Muhammed, el-İşraf Ala Mezahibil Eşraf adlı eserinde. İbni Kesir'de bundan nakletmiştir. / el-Mugni. Yazarı: İbni Kudame 8.clt. 152.s. / Cuhudu Eimmetiş Şafiyye Fİ Takriri Tevhidil İbade. Yazarı: Şeyh Abdullah el-Ankari)


47- İmam Muhammed bin İshak bin Huzeyme(Hicri 311.yılda vefat etmiştir) , zamanında yaşayan ve Allah'ın sıfatlarını inkar eden Kafir Cehmiyye'lere belli meseleleri açıklamaya çalışırken şöyle demiştir:


Sizler her hangi bir alimin Dua eden kişinin şöyle demesini caiz gördüğünü hiç gördünüzmü: Ben Allah'ın yaratıklarına Kabe ile sığınıyorum!!!?


Veya şöyle denmenin ciaz olduğunu dediklerini hiç gmrdünüzmü: Safa ve Merve ile (Allah'a) sığınırım!? …


İşte bunları kimse dememiştir. Allah'ın Din'ini bilen bir Müslümanında böyle bir şeye Caiz demesi caiz değildir.


Bir Müslümanın Allah'ın yaratıklarının şerrinden, Allah'ın yaratıkları ile sığınması imkansız olan bir şeydir.


(Tevhid kitabı 1.clt. 400.s.)


Derim ki: İşte görüldüğü gibi İbni Huzeyme'nin zamanında daha Allah'tan başkasına dua edenler çıkmamıştır. Bu nedenle bu dediğini demiştir.


Yani İmam r.h. Allah'a tek başına dua ederken bile, onun yarattıkları şeyler ile Allah'a sığınmayı caiz görmemektedir. Ki bu görüş bütün alimlerin görüşüdür.


Nasıl ki İbni Abdilber el-Maliki'dende bunun bir benzerini zikretmiştik.


İbni Huzeyme'nin sözündende şunu anlarız: Selef zamanındaki ulema inanıyorlar ki Allah'tan başkasına dua edilmez. Hatta bundan daha basit bir şey olan Allah'a dua ederken onun yaratıklarının adı ile de dua edilmez.


Bu kuralıda bir çok alim İbni Huzeyme dışında zikretmiştir. Bak: Cuhudu Eimmetiş Şafiyye Fİ Takriri Tevhidil İbade. Yazarı: Şeyh Abdullah el-Ankari 374.s. ve öncesi.


48- İmam Hamd bin Muhammed el-Hattabi (Hicri 388.yılda vefat etmiştir) şöyle demiştir:


Allah'tan başkası ile istiaze edilmez(ona sığınılmaz). Allah ve sıfatları dışındaki herşey yaratılmıştır. Bu nedenle (Allah'ın) kelimeleri tamamlanmış diye vasfedilmiştir. Buda kemaldir(tamamlanmıştır).


Ama her yaratık şeyde illaki bir eksiklik mevcuttur.


Yaratığa sığınmak ise Şirk'tir. Tevhid'e aykırıdır.


(el-İkdus Semin. Yazarı: es-Suveydi. 225.s.)


Yine şöyle demiştir:


Dua'nın hakikati şudur:


Kul Rab'binden kendisine yardım etmesini istemesidir. Yine kendisinin ona karşı fakirliğini izhar etmesidir. Kuvvetin bir tek Allah'ın olduğunu, kulun kuvvetsiz olduğunu izhar etmektir. İnsanlığın ne kadar zelil olduğunun izharı vardır.


(İthafu Sedatul Muttakin 2.clt. 26.s.)


49- Şeyh Muhammed eş-Şihristani, el-Milel ve en-Nihal adlı eserinde, puperestler hakkında zikrettiği konuda şunlarıda zikretmiştir:


Ama kavim (putperestler) onlara (putlara) yöneldiklerinde, onların yanlarında itikafa girmeleriİbadet olmuştur.


Onlardan ihtiyaçlarını istemeleride, onlara İlahlık vermektir.


(2.clt. 258.s.)


Derim ki: Demek ki bir kişi Allah'tan başkasından ihtiyacının giderilmesini isterse, o kişi Allah'tan başkasına İlahlık vasfı vermiştir. Yani İlah demiştir.


50- Şeyh Ali bin Muhammed es-Suveydi (Hicri 1237.yılda vefat etmiştir) şöyle demiştir:


Her kim, kötü şeylerden korunma adına, ve gaypları bilen dışında hiç kimsenin geri çeviremeyeceği kötü şeylerden korunma adına Allah dışındaki şeylere sığınırsa, o kişi (Allah'tan başkasına) sığınması nedeni ile Müşrik olur.


(el-İkdus Semin 225.s. / Cuhudu Eimmetiş Şafiyye Fİ Takriri Tevhidil İbade. Yazarı: Şeyh Abdullah el-Ankari 376.s.)


51- Şeyh Fayreddin er-Razi, büyük tefsirinde şöyle demiştir:


Akıllıların çok büyük bir kısmı şöyle demişlerdir: Dua İbadet'in en üst düzeyidir.


(Mefatihul Gayb 14.clt. 105.s. Araf 54.ayetin tefsirinde zikretmiştir)


Derim ki: Eğer Dua en yüce ibadet ise, onu Allah'tan başkasına yapmak en büyük Şirk'tir.


İlk risalemiz de de Razi'den önemli birkaç sözünü nakletmiştik. Onuda muracaat etmekte fayda vardır.


Allah c.c. şöyle demiştir: Allah dışında, sana ne zararı nede faydası olmayacaklara dua etme. Eğer böyle yaparsan sen Zalim'lerden olursun(Yunus suresi 106.ayet).


Bu ayetin tefsirinde Razi şöyle demiştir:


Eğer böyle yaparsan zalimlerden olursun. Yani: Eğer sen faydalı ve zararlı şeyleri Allah'tan başkasından istersen, bu durumda sen Zalim'lerden olursun.


Çünkü Zulüm: Bir şeyi doğru yerine koymamaktan ibarettir.


Eğer Hak (Allah) dışında herşey Tasarruftan uzak ise, Hak (Allah) dışında tasarrufu bir başkasına nisbet etmek, bir şeyi doğru yerine koymamaktadır. Buda Zulüm olur.


(Tasarruf: İstediği zaman istediği yere gidip istediğini yapmak demektir. Bunuda defalarca zikrettik.)


(Mefatihul Gayb 17.clt. 309.s.)


52- İmam Takiyyuddin Ahmed bin Ali el-Mikrizi(Hicri 854.yılda vefat etmiştir) , Uluhiyyet tevhidindeki Şirk'ten söz ederken şöyle demiştir:


Buda Puta tapanların, Melek'lere ibadet edenlerin, Cin'lere ibadet edenlerin, Hocalara ve Salih kimselere ibadet edenlerin Şirkidir. (Salih kişiler) ister ölü olsunlar ister de hayatta olsunlar.


Onlar (Müşrikler) şöyle demişlerdir: Bizler onlara sadece bizleri Allah'a yakınlaştırsınlar diye ibadet ediyoruz. Böylece onlar bize şefaat ederler. Onlara yakınlık nedeni ile Allah'a yakınlaşırız…


(Tecridut Tevhid 16.s.)


Hafız Ebul Fida İsmail İbni Kesir, Cin suresinin tefsirinde şöyle demiştir:


Doğrusu insanlardan bazı kimseler; cinlerden birtakım kimselere sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırlardı. (Cin 6.ayet)


Biz, kendimizin insanlardan üstün olduğumuzu kabul ediyorduk. Çünkü insanlar bir vâdîye veya çölde yalnız bir yere gittiklerinde, bize sığınıyorlardı. Nitekim arapların câhiliyet döneminde âdetleri böyle idi. Gittikleri yerdeki büyük cinnîye sığınırlar ve kendilerini rahatsız edecek kötülüğün başlarına gelmesinden korunmaya çalışırlardı. Nitekim onlar kendi düşmanlarının baskını halinde büyük bir adamın yanına sığınır, onun pençesi altında emniyyet bulmaya çalışırlardı. Aynen bunun gibi bir yere vardıklarında da o yerin en büyük cinnîsine sığınırlardı.


Cinler insanların korku halinde kendilerine sığındıklarını görünce «Bu, onların azgınlıklarını artırırlardı.» korku dehşet ve ürpertilerini. Böylece onlardan daha fazla korkup daha çok sığınmaya başladılar. Katâde'nin dediği gibi, ''Raheka''(azgınlık) kelimesi, günâh anlamına da gelir. Böylece cinler onlara saldırmakta daha cüretkâr davranırlardı.


Sevrî, Mansûr kanalıyla İbrahim'den nakleder ki; «Onların azgınlıklarını artırırlardı» kavline; cinler onların aleyhinde daha cüretli davranırlardı, anlamım vermiştir.


Süddî der ki: Kişi ailesiyle evinden çıkar, bir yere konaklar ve şöyle derdi: Cinlerden bu vadinin efendisine sığınırım. Bana, malıma, çocuğuma veya hayvanıma zarar verilmesinden ona sığınırım.


Süddî der ki: Onlar Allah'ı bırakıp ta cinlere sığınınca, cinler de artık onlara karşı azgınlıklarını ve eziyetlerini daha da artırırlardı.


İbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu Saîd, İkrime'nin şöyle dediğini bildirdi: İnsanlar, cinlerden korkup kaçtıkları gibi, cinler de insanlardan korkup kaçarlardı. İnsanlar bir vâdîye indiklerinde, cinler kaçtılar. O topluluğun başı; biz bu vadinin halkının efendisine sığınırız, deyince cinler; bizim onlardan korkup kaçtığımız gibi onlar da bizden korkup kaçıyorlar, dediler ve insanlara yaklaştılar, onların delirmelerine ve akıllarını yitirmelerine sebep oldular.


İşte Allah Teâlâ'nın «Doğrusu insanlardan bazı kimseler; cinlerden birtakım kimselere sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırlardı.» kavlinin mânâsı budur.


Ebu'l-Âliye, Rebî' İbn Enes ve Zeyd İbn Eşlem ''Raheka'' kelimesinin, korku anlamına geldiğini söylerler.


Avfî de İbn Abbâs'tan bunun, günâh anlamına geldiğini nakleder.


Katâde de böyle demiştir. Mücâhid ise; kâfirlerin azgınlığını artırırlar, diye mânâ vermiştir.


îbn Ebu Hatim der ki: Bize babam... Kerdem İbn Ebu Sâib el-An-sârî'nin şöyle dediğini nakletti: Ben bir ihtiyâç nedeniyle babamla beraber Medine'den çıktım. Bu, Rasûlullahın s.a.v. Mekke'de ilk anılmaya başlandığı dönemlerde idi. Bizim geceleyin yatacağımız yer bir davar çobanının yanı oldu. Gece yarısı olunca bir kurt gelip koyunu aldı, kaçırdı. Çoban koşup dedi ki: Ey vâdînin imâr edicisi komşuna yardım et.


(Buna dikkat edelim. Mekke müşrikleride aynen günümüzün müşrikleri gibi Allah'tan başkarına dua ediyorlardı)


Görmediğimiz bir ses şöyle dedi: Ey kurt bırak onu. Koyun koşa koşa gelip sürünün arasına girdi. Ona hiç bir şey olmamıştı. Bu sırada Allah, Mekke'deki Rasûlüne: «Doğrusu insanlardan bazı kimseler; cinlerden birtakım, kimselere sığınırlardı da onların azgınlıklarını arttırırlardı.» âyetini inzal buyurmuştu.


Sonra İbn Ebu Hatim der ki: Ubeyd İbn Umeyr, Mücâhid, Ebu'l-Âliye, Hasan, Saîd İbn Cübeyr ve İbrahim en-Nehaî'den de buna benzer bir rivayet nakledilmiştir. Bu kuzuyu kapan kurdun, insanları korkutup ürkütmek isteyen bir cinnî olması mümkündür. Sonra yakınında bulunan sesten dolayı onu geri iade etmiştir. Maksadı, o kulu sapıtıp küçük düşürmek ve Allah'ın dininden dışarı çıkarmak olabilir. Allah en iyisini bilendir.


(Türkçe tercümeden naklen)


Derim ki: Görüldüğü gibi İbni Kesir açıkça Allah'tan başkasına dua etmenin şirk olduğunu söylemiştir.


İbni Kesir'in hocası Şeyhulislam ibni Teymiyye'nin Bekri adlı kafire bir reddiyesi vardır. İbni Kesir bu eserin muhtasarını yazmıştır. Günümüzde sabit bir nushası olmasa da basılmıştır. İçinde Allah'tan başkasına dua edenlerin küfrünü isbat eden bir çok şey vardır.


Hafız İbni Kesir, el-Bidaye ve en-Nihaye adlı eserinde, Seyyide Nefise hakkında söz ederken şöyle demiştir:


Hala bu güne kadar halk onun hakkında ve başkaları hakkında inançlarında aşırı derece de aşırıya kaçtılar.


Heleki Mısır'ın halkı. İşte onlar (Nefise) hakkında çok çirkin ifadeler söylüyorlar. Bu ifadeler Küfre ve Şirk'e götürmektedir.


Yine bir sürü lafızlar söylüyorlar. Onların bilmeleri gerekir ki böyle demek caiz değildir.


Belkide onlardan bazıları onu Zeynulabidin'in (sülalesine) nisbet etse de, kendisi onun sülelesinden değildir.


Onun hakkında laik olanıda, kalan salih kadınlar hakkında laik olanı gibidir.


Putlara tapmanın aslıda kabirlere ve kabirlerin sahibine yapılan işlerde aşırıya kaçmaktan meydana gelmiştir.


Peygamberimizde s.a.v. kabirlerin düzeltilmesini ve (eğer bina edildi ise) izale edilmesini emretmiştir.


İnsanlar da aşırıya kaçmakta haram'dır.


Her kimde onun odunların arasından çıktığını, veya Allah'ın meşietı dışında zarar ve fayda vereceğini iddia ederse, o kişi Müşrik'tir.


(el-Bidaye ve en-Nihaye 10.clt. 286.s. Daruihyautturas bsk.)


Derim ki: Görüldüğü gibi Hafız ibni Kesir sözünün sonunda muasır müşrikleri tekfir etmiştir.


Allah'ın meşieti dışında derken, Allah'ın inanlara verdiği meşiet ve güç ve kudret dışındaki şeyleri ondan isteyen kafir'dir demektir.


Defalarca da açıkladığımız gibi yanımızdaki bir kişiden onun yapabileceği bir şeyi istemek şirk değildir.


Neden?


Çünkü Allah c.c. bu kişiye onu yapma gücünü vermiştir.


Ama uzakta olan kişiden yardım istemek şirktir.


Neden?


Çünkü böyle bir şeye kadir olan sadece Allah'tır.


Çünkü Allah c.c. böyle yapmanın Şirk olduğunu söylemiştir.


Bundan sonra, hiç kimse gelipte kafasından kıyas yapıp, yanlış çıkarımlar ile uzakta olan kişiden yardım istenmenin caiz olduğunu iddia edemez. Elbettei böyle iddia eden ittifaken Kafir'dir.


53- İmam Muhammed bin Cerir et-Taberi, Cin suresinin 6.ayetinin tefsirinde şöyle demiştir:


Kur'anı dinleyen cinler, sözlerine devamla şöyle demişlerdir: "İnsanlar*dan bir kısım erkekler, yolculuk yaparlarken konakladıkları yerlerde cinlere sı*ğınırlar ve böylece cinleri kendilerine karşı cesaretlendirirlerdi.


Abdullah b. Abbas, Hasan-i Basri, İbrahim en-Nehai, Mücahid, Katade, Rebi' b. Enes ve İbn-i Zeyd bu âyeti izah ederlerken şöyle demişlerdir: Cahiliye döneminde insanlardan herhangi bir kişi yolculuğu esnasında belli bir vadide konaklayınca cinleri kasdederek: "Ben bu vadinin azizine (en güçlü zatına) sığınırım." diyorlardı. Böylece insanlar cinlerden cesaretlerini artırıyorlar cinlerde bunu söyleyen insanların günahlarını artırıyorlardı.


(Buraya dikkat edelim. Demek ki Allah'tan başkasına dua edince, o kafirlerin şirkleri çoğarlıyor. Şirkleri çoğaldıkça da günahları çoğalıyordu.)


Âyet-i kerimede zikredilen ve "Cür'et ve azgınlık" diye tercüme edilen kelimesi çeşitli manalarda yorumlanmış ve buna sebep olanın, insanlar mı yoksa cinler mi olduğu hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür.


Abdullah b. Abbas ve Katade'ye göre (Raheka) kelimesinin manası "Günah"tır.


İbrahim en-Nehai ve Katade'den nakledilen diğer bir görüşe göre de (Raheka) kelimesinin manası "Cür'et, cesaret" demektir.


Mücahid'e göre bu kelimenin manası "Korkmak"tır. Buna göre Abdullah b. Abbas ve Katade'ye göre âyetin manası şöyledir: "İnsanlar, cinlerin azizlerine sığınarak onların daha fazla günah işlemelerinesebep olmuşlardır. Zira cinler, insanların bu sığınma*sıyla şimararak. Allanın haram kıldığı şeyleri daha fazla işlemeye girişmişlerdir.


İbrahim en-Nehai ve Katade'den nakledilen diğer bir görüşe göre âyetin manası şöyledir: "insanlar, cinlerin ulularına sığınarak aslında kendilerinden çe*kinen cinlerin cesaretlerini artırırlar. Böylece cinler insanları korkutmaya ve sindirmeye girişirler."


Mücahid'e göre ise âyetin manası şöyledir: Kâfirler cinlere sığınarak az*gınlıklarını daha da artırırlar. Allahı bırakıp cinlere sığındıklarıiçin daha fazla günaha girerler.


(Demek ki o zamandaki müşriklerin küfürlerinin bir çeşitide, Allah'ı bırakıp cinlerden yardım dileyerek küfürleri üzerine küfür eklemeleri idi)


Rebi' b. Enes ve İbn-i Zeyd'e göre ise, insanlar cinlere sığınarak cinlerin kendilerini korkutmalarım daha da artırırlar.


(Türkçe tercümeden naklen)


54- Hafız Şemsuddinez-Zehebi, Siyeri Alami en-Nubela adlı eserinde, Seyyide Nefise'den söz ederken şöyle demiştir:


Mısır'lıların cahillikleri nedeni ile o kadın hakkında vasfı aşan bir inançları vardır. Bu inançlari caiz olmayan şeylerdendir.


Çünkü bu inançlarında Şirk vardır.


Ona secde ederler. Ondan affolunmalarını isterler.


(Bu geçmiş iki vasfın şirk olduğunu söylüyor)


Bunlarda, Ubeydiyye (veya: Abidiyye) davetçilerinin soktukları çirkin şeylerdendir.


(10.clt. 106.s.)


55- İmam Muhammed bin İsmail es-Sanani (Hicri 1182.yılda vefat etmiştir) şöyle demiştir:


İşte bu geçmişin hepsinden şunları anladın:


Şüphe yok ki her kim bir Ağaçın, veya bir taşın, veya bir kabirin, veya bir kraın, veya bir Cin'in, veya hayatta olan bir kişinin, veya ölü olan bir kişinin zararının ve faydasının olduğuna, veya Allah'a yakınlaştırdığına, veya bir tek ondan Şefaat ve tevessül istemek ile Dünya işlerinden her hangi birisinde Allah'a şefaatçi olacağına inanırsa, o kişi Allah ile bir başkasını ortaklaştırmış olur(Şirk işlemiş olur).


Böylelikle helal olmayan bir şeye inanmıştır. Nasıl ki Müşrikler putlarında böyle şeylere inanmışlardı.


Sadece (Tevessülde) üzerinde (zayıflığı noktasında) konuşulan bir Hadis hariç. Buda Efendimiz Muhammed s.a.v. içindir. Veya buna benzerleri hariç.


(Tathirul itikad An Edranil İlhad 104.s. Ali Al Sinan'ın şerhi ile basılan nusha / 12.s. Menar bsk.)


Derim ki: Görüldüğü gibi İmam Sanani r.h. Allah'tan başkasına dua edeni tekfir ediyor.


Hatta bununla kalmayıp, Allah'a dua ederken bir başkası ile tevessül etmeyide Şirk sasıyor. Elbetteki böyle yapanı tekfir etmek, başka alimlere göre yanlıştır. Çünkü birileri ile Allah'a tevessül eden kişi, sonuçta Allah'a dua etmiştir. Bir başkasına değil. En doğrusunuda Allah c.c. bilir.


İmam Sanani, Aynı eserinde şöyle demiştir:


İşte Allah'u teala'yı İbadet'te birlemek, Dua'nın hepsinin sadece ona olması ile tamamlanır.


Yine zorluk ve rahatlık anlarında çağırmada sadece Allah'a olur.


İstigase etmek ve yardım dilemeksadece Allah'a olur…


(Ali Al Sinan'ın şerhi ile olan nusha 99.s.)


56- Allame Huseyn bin Mehdi el-Yemeni (Hicri 1178.yılda vefat etmiştir) zamanındaki müşriklere savaş açmış bir alimdir. Çok muhteşem bir ilme sahiptir.


Allame Huseyn'in zamanında yaşayan müşriklerden birisi, kendi hocasından bahsederken şöyle demiştir:


Sen beni zorluklardan kurtaran kefilimsin…!!!


İmam Huseyn r.h. , bu müşrikin sözünü uzunlamasına zikrettikten sonra şöyle demiştir:


Ne bilelim!!! Bu seviyeden sonra yaratan bu sıfatlar dışında hangi sıfatlara sahip ki acaba?


Bundan sonra, bu pis müşrik kişi, kendi yaratanına ne bırakmış ki?! …


Putlara tapan müşrikler bile, Allah dışında taptıkları şeylere bunlar gibi vasıfları vermezler. Bundan daha azını bile vermezler. Nasıl ki sana onların halini İnşallah açıklayacağız…


(Mearicul Elbab Fİ Menahicil Haki ve Savab 173.s.)


Derim ki: İmam r.h. bu geçmiş eserini, zamanındaki müşriklere reddiye amacı ile kaleme almıştır. Bu eserini okuyan kişi, imamın nasılda büyük bir alim olduğunu görecektir.


57- İmam Allame Hafız Muhakkik Muhammed Ali eş-Şevkani (Hicri 1250.yılda vefat etmiştir) . Konu üzerinde çok fazla sözü vardır.


Yalnız bizim üzerinde durduğumuz konu hakkında mustakil bir eseri vardır. Adıda şudur: ed-Durrun Nadid Fi İhlasi Kelimetit Tevhid.


Bu eserinde şöyle demiştir:


Mukarrar olmuştur ki: Allah'ın en son Peygamberi s.a.v. gönderdiği Müşriklerin şirkleri, sadece Allah dışında başkalarını ona ortak edinip zararının ve faydasının olacağını ve bunların Allah'a yakınlaştıracağını söylediklerindendir. Yine Allah katında Şefaat edeceklerini söylerler.


Bununla birlikte onlar Allah'ın onları (taptıklarını) ve kendilerini yarattığını itiraf etmektedirler…


(ed-Durrun Nadid. İbni Huzeyme bsk. 68.s.)


Yine şöyle demiştir:


Buda mukarrar oldu ise, hiç şüphe yok ki: Her kim her hangi bir ölünün, veya her hangi bir dirinin kendisine faydasının veya zararının dokunacağını itikad ederse (böyle inanırsa) , ister onun mustakil bir şekilde fayda ve zararı olduğunu, isterse de Allah ile birlikte (faydası ve zararı) olduğunu (söylerse) , veya onu çağırırsa, veya ona yönelirse, veya yaratığın yapamayacağı şeylerde ona istigase de bulunursa, işte bu kişi tevhidi Allah'a has kılmamış ve bir tek ona ibadet etmemiştir.


(69.s.)


Yine şöyle demiştir:


Şüphe yok ki her kim ölülerden yardım isterse, veya onlardan sadece Allah'tan istenilen şeyleri istekte bulunursa, veya onları yüceltirse, veya onlara parasının bir kısmını adarsa, veya onlara adak adarsa onları ilahların seviyesine çıkartmışlardır. Müşriklerde bu fiileri onlara (ilahlarına) yaparlardı.



İşte o bu durumda ''Allah'tan başka bir İlah yoktur'' (La ilahe İlla Allah'ın) manasına inamamıştır. Bununla amel de etmemiştir. Halbuki o buna hem inancı ile hemde ameli ile muhalefet etmiştir.


(77.s.)


Yine şöyle demiştir:


Ama her hangi birisi eğer Tevhid kelimesini söylerse, bundan sonra da Tevhid'e muhalefet eden şeyleri yaparsa, nasıl ki bu kişilerin ölüler üzerindeki inançları gibi, bu durumda şüphe yoktur ki bu kişilerin hallerinden, dilleri ile söyledikleri tevhid kelimesini kabul etme iddiasının tersi anlaşılmıştır.


Eğer tek başına Tevhid kelimesi (La ilahe İlla Allah) ile konuşmak, ister bu kelimeyi söyleyen kişi Tevhid'in gerektirdiği şeyleri yapsın isterse ona muhalefet eden şeyleri yapsın o kişiyi İslam'a sokmakta ve Küfür'dende çıkmasında yeterli olsaydı, bu durumda bu kelime Yahudi'ler içinde faydalı olurdu. Halbuki onlar Uzeyr'in Allah'ın oğlu olduğunu söylüyorlar.


(80.s.)


58- Şeyh Allame Sıddık bin Hasen el-Kannuci(Hicri 1307.yılda vefat etmiştir).


İmam Şevkani'nin r.h. talebelerindendir.


Hiçbir mezhebe bağlı olmayan bir alimdir.


Şevkani'nin talebesi olduğundan burada zikrettim.


Kendisi şöyle demiştir:


Her kim ölülere dua ederse, zorluk anlarında onların gelmesini isterse, onların kabirleri etrafında tavaf ederse, onların kadir olamayacağı ve Allah'ın kadir olacağı şeyleri isterse, işte bunların hepsi ancak Cahiliyye ehlinin putlara karşı inançları gibi bir inanç sahibinden meydana gelebilir.


İşte bu dua eden kişi, cahiliyye ehlinin putlarından istemesi gibi ölüsünden bir şeyi isterse, (mesela) Allah'a yakınlaşmak gibi, bu durumda bu ikisi arasında hiçbir fark yoktur(Putperest ile muasır müşrikler arasında hiçbir fark yoktur).


(Bu dua eden kişinin) Eğer maksadı bu dua edilen ölülerin Allah'tan başkasının kadir olmadığı şeylerde istiklal ettiklerini iddia ederlerse, işte böyle bir şirk Cahiliyye döneminde vuku bulmamıştır. Cahiliyye ehli böyle bir şirke de ulaşmamıştır.


(Görüldüğü gibi muasır müşriklerin Peygamberimizin s.a.v. zamanındaki müşriklerden daha fazla kafir olduklarını söylüyor)


Çünkü onlar, Allah'ın onlardan haber verdiği gibi şöyle derlerdi: ''Bizler onlara sadece bizleri Allah'a yakınlaştırsın diye ibadet ediyoruz''(Zümer 3.ayet).


Onlar Allah dışında putların istekleri verme de istiklal ettiklerinide iddia etmemişlerdir. Allah da Peygamberleri bu Cahiliyye şirkini yok etmek için göndermiştir. Kitaplarıda bu nedenle indirmiştir. Peygamberlerde bu Şirk(ın yok olması için Kafir'leri) öldürmüşlerdir.


Yalnız yaratma ve rızık verme ve öldürme ve hayat verme ise, işte Peygamberlerin gönderilmelerinden önce de, Cahiliyye ehli bu şeylerin sadece Allah'a has ve mustakil şeyler olduğunu kabul etmişlerdir.


Eğer onlara sorarsan onları kim yarattı? Derler ki: Allah(Zuhruf 87.ayet).


(Mecmuu Fetava Sıddık el-Kannuci 95.s.)


Derim ki: İmam Sıddık r.h. çok mükemmel tesbitleri olan bir alimdir. Fetvalarında İmam İbnulkayyim'den kabire tapan muasır putperestleri Tekfir etmelerini zikretmiştir(96.s.).


Yine hocası İmam Şevkani'nin ed-Durrun Nadid adlı eserinide övmüştür(93.s.).


59- İmam Allame Abdurrahman Ebu Şame(Hicri 665.yılda vefat etmiştir), şöyle demiştir:


Halkın cahillerinden bir grup böyle bir şey yapmışlardır. Onlar Şeriatı terk edenlerdirler. Din'in imamlarını ve fukahasını bırakanlardırlar.


Yine fakirliğe (tasavvufa) kendilerini nisbet eden belli takım gruplarda böyle yapmışlardır. Aslında onlar imandan fakir kalmışlardır. Onlar yabancı kadınları kardeş edinmişler, onlarla bir arada bulunmuşlardır.


Dalalete düşmüş ve dalalete düşüren kendi hocaları hakkında belli inançlara inanmışlardır. Onlar Ramazan'ın gündüzünde özürsüz olarak yerler. Namaz'ıda bırakırlar. Necasetlere karışırlar. Bu yaptıklarınıda normal görürler(takmazlar).


İşte onlar Allah'ın şu ayeti(nke kasd ettiklerinin) kapsamına girmişlerdir: Yoksa onların Allah'ın izin vermediği kanun koyucularımı var? (Şura 21.ayet)


İşte bu ve benzeri yollar ile, Putlara tapanların küfürleri zuhur etmeye başlamıştır.


Yine bu kısıma girenlerden biriside, belası çoğalan ve Şeytan'ın halka süslediği şu kısımdır: Bunlar duvarları ve direkleri bina ederler. Her şehirde özel bir yere ışık dikerler. Onlara birileri rüyasında bir bölge de Salih olması ve Vilayeti ile meşhur olan bir kişiyi gördüğünden söz eder. Bunun üzerine de bu işleri yaparlar. Bu yaptıklarına da muhafaza ederler.


Bununla birlikte de Allah'u tela'nın Farzlarını ve Sünnet'lerini terk ederler.


(Sanki İmam Ebu Şame, muasır müşriklerden bahsediyor. İşte günümüzdeki müşriklerde malesef Peygamberin s.a.v. sünnetlerini bırakmışlar, bundan sonra da Din'de olmayan şeylere sarılmışlardır.)


Onlar bu halleri ile (Allah'a) yakınlaştıklarını zannederler. Sonra bunuda geçerek o bölgeleri kalpleri ile yüceltmeye başlarlar. Böylece oraları yüceltmiş olup, onlardan hastaları için şifa isterler. Kurban keserek hacetlerinin giderilmesini isterler. Bu (istedikleri şeylerde) su giderlerinden ve duvardan ve taştan oluşmaktadır.


Dimaşk şehrinde de bu gibi bir çok yer vardır. Allah onu (Dimaşk'ı) bu gibi şeylerden korusun. Uveyne el-Huma gibi. Tuma kapısının dışındadır.


Yine küçük kapıda inşa edilen el-Amudul Muhallak.


Yine lanetlenmiş o kuru ağaç. Nasr kapısının çıkışındadır. Yolun ortasındadır. Allah onu kesmeyi ve kökünden çıkarıp sökmeyi kolaylaştırsın…


(26.s.)


60- Şeyh Takiyyuddin Ali Abdulkafi es-Subki(Büyük Subki)(Hicri 756.yılda vefat etmiştir).


Bu kişinin sözlerini ise risalemizin başında zikretmiştik. Allah'a şükürler olsun.


61- Şeyh Muhammed Ebul Meali ibnul Kammah şöyle demiştir:


Allah'a doğru yönel. İnsanlara soru sorma. Ondan başkası zararı alı koyacak değildir.


(Tabakatuş Şafiyye el-Kubra. Yazarı: Küçük Subki. Hecr bsk. 9.clt. 93.s.)


Derim ki: Demek ki Allah'tan başkası, sana gelecek zararı alıkoyamaz. O zaman Allah'tan başkasına dua etme babından soru sorma. Bir tek Allah'a soru sor.


62- Şeyh Tacuddin ibnus Subki. Küçük subki. Bir önce naklettiğimiz sözü Tabakat'ında zikretmiştir. Şeyh İbnul Kammah'ın şiirlerinide övmüştür. Yine kabul edercesine zikretmiştir(9.clt. 92.s.).
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
Hanbeli alimlerinin sözleri




(18 tane alim)




63- Şeyhulislam Ahmed bin Abdulhalim İbni Teymiyye r.h. şöyle demiştir:



Ehli kitaptan ve Bidat ehlinden olan insanların bir çoğu cahilliklerive dalaletleri nedeni ile Şirk'eve büyük günahlara düşerler.


Allah da bütün Peygamberleri ve bütün kitaplarını sadece kendisine ibadet edilsin diye, ondan başkasına Şirk koşulmasın diye indirmiştir. Allah'la birlikte ne bir krala, nede bir Peygambere, nede bir salih kişiye ibadet edilmesin diye. Nede onların heykellerine, nede kabirlerine. Ne de Güneş'e, nede Ay'a, nede bir Gezegen'e, nede onların adına yapılan putlara ve hiçbir şeye (ibadet edilmesin diye Peygamberler gönderilmiştir).


Ve beyan etmiştir ki kendisi dışında ibadet edilen şeylerin ne faydası nede zararı vardır. Bunlar isterse bir Kral olsun, isterse bir Peygamber olsun(durum aynıdır). Onlara ibadet etmek de Küfür'dür.


Allah şöyle demiştir: De ki: Sizin Allah'tan başka dua ettiklerinizi çağırın. İşte onlar ne bir zarara sahiptirler, nede bir faydaya. Ne de onlar bir şeyi değiştiremezler(İsra 56.ayet).


Allah burada beyan etmiştir ki kendisi dışında Dua edilen herşey ne bir zarara sahiptirler, nede bir faydaya. Ne de onlar bir şeyi değiştiremezler. Bu ister Melekler olsun, ister Cin olsun, ister insan oldun(durm değişmez).


(İhnai'ye reddiye 13.s.)


Yine şöyle demiştir:


Kabirlere Hac yapılmasını, ölülere dua edilmesini ve onlara yalvarılmasını emredenler, yine onların kabirlerine sefere gitmeyi üç Mescid'e gitmek gibi olduğunu, veya daha faziletli olduğunu söyleyenler, işte bunlar Putlara tapanların cinsindendirler. Onlar kabirleri Putperestlik yerleri edinmişlerdir.


(İhnai'ye reddiye 210.s.)


64- İmam Muhammed bin Ebu Bekir İbnulkayyim el-Cevziyye şöyle demiştir:


Şeytan'ın hilekarlıklarının en büyüklerinden biriside şudur:


O Şirk ehline yüce bir kabir yaptırır. İnsanlarda orayı yüceltir. Sonra da orayı bir put haline getirir. Artık orada Allah'tan başkasına ibadet edilmektedir.


Sonra da (Şeytan) kendi dostlarına şöyle vahyeder: Her kim buna ibadet etmeyi, burayı bayram edinmeyi yasaklarsa, burayı putperestlik diye addederse, işte bu durumlarda buraya karşı saygısızlık etmiş olur.


İşte cahil olan müşrikler yalnızca Allah'a ibadet etmeye davet edenleri öldürmek için, onları cezalandırmak için uğraşır dururlar, onları tekfir ederler!


Şirk ehlince onların günahı şudur: Onlar Allah'ın ve Rasulu'nun emrettiğini emretmişti, yasakladığınıda yasaklamıştı.


(Bu yasakladığı şeyde şudur) Her kim bir Put ve bir bayram edinirse, oralara ışıkları yakıp mescidleri ve kubbeleri dikerse, orayı alçılar ve zarar gelmemesi için uğraşır ve öptürür ve (teberrük için) dokundurursa, veya ona dua eder(ölüye dua eder), oraya (kabire) sefere gider, Allah dışında ona istigase eder(yardım ister)se, bu durumda İslam Din'inde kesin bir biçimde bilinilmesi gereken şeyleri inkar etmiş olur.


Yani bütün bu yapılanlar Tevhidin sadece Allah için olmasına, Allah'tan başkasına ibadet edilmemesi gerektiğine ters düşen şeylerdendir.


İşte bir Muvahhid kişi (müşrikleri) bu (şirk içeren) şeylerden nehyettiği zaman, müşrikler kızar ve kalpleri tiksinir.


Onlar (müşrikler) şöyle derler: Bu (muvahhid) kişi büyük rütbelilerin seviyelerini düşürmüştür. Bu kişi bunlara karşı saygının olmadığını ve seviyesiz olduklarını iddia etmiştir.


İşte bunlar gizli bir biçimde cahillerin ve halkın nefislerine işlemiştir. Yine kendilerini ilme nisbet edenlerinde bir çoğu(bu sapıklık üzeredirler).


Böylelike onlar Tevhid ehlinedüşmanlık beslemişlerdir. Onlara (muvahhidlere) büyük iftiralar atmışlardır. İnsanlarıda onlardan uzak tutmuşlardır.


(Eğer onlar Tevhid ehline düşmanlar ise, demek ki kendileri küfür ehlinden başka bir şey değillerdir)


Yine onlar (kendini müslüman sanan müşrikler) şirk ehli ile dost olmuşlardır. Onları yüceltmişlerdir. Onlar iddia etmişlerdir ki onlar (Allah'ın düşmanları) Allah'ın dostlarıdırlar. Din'inin ve Peygamberinin savunucularıdırlar.


Allah'ta bunları kabul etmez. Onlar onun dostları değildirler. Şüphe yok ki onun (Allah'ın ve Rasulunun) dostları sadece onu takip edenlerdir. Ona muvafakat edenlerdir. Onun ne ile geldiğini bilenlerdir. Ona (insanları bu yola) çağıranlardır.



Onlar (muvahhidler) kendilerine verilmeyen şeyleri kendilerininmiş gibi gösterenlerden, yalan elbise giyenler değillerdir. Onlar insanları Peygamberlerinin Sünnet'inden uzaklaştıranlardan, ona adaletsizlik yapan ve kendilerinin bir şey yaptıklarını sananlardan değillerdir.


(İgasetul Lehfan Min Mesayidiş Şeytan 1.clt. 213.s.)


Derim ki: Hanbeli ulemasının Allah'tan başkasına dua edeni tekfir etmeleri çok meşhurdur. Hanbeli ulemasının bir kısmının sözlerinide ilk risalemizde zikretmiştik. Bundan sonra da, Hanbeli olan Necid ulemasının konu üzerindeki bazı çalışmalarını zikrederek risalemizi bitirelim.


65- Şeyh Allame Abdurrahman bin Hasan Aluş Şeyh(Hicri 1285.yıılda vefat etmiştir).


Yazdığı: Keşfu Ma Alkahu İblis Ala Kalbi Davud bin Cercis, adlı eserinde muasır müşriklere bir çok reddiye vermiş, tevhidi savunmuştur.


66- Şeyh Zeyd bin Muhammed Al Suleyman(Hicri 1307.yılda vefat etmiştir).


Yazdığı: Fethul Menan Fi Nakdi Şubehid Dal Dahlan, adlı eserinde muasır müşriklere çok güzel reddiyeler vermiştir.


67- Şeyh Allame Muhakkik Ebu Battin Abdullah bin Abdurrahman(Hicri 1282.yılda vefat etmiştir).


Yazdığı: Tesisut Takdis Fi Keşfi Telbisi Davud bin Cercis, adlı eserinde muasır müşriklere çok değerli reddiyeler vermiştir.


68- Şeyh Ahmed bin İbrahim bin İsa el-Hanbeli(Hicri 1329.yılda vefat etmiştir).


Yazdığı: er-Raddu Ala Şubuhatul Muteinine Bi Gayrillah, adlı eserinde muasır müşriklere reddiyeler vermiştir.


69- Şeyh Allame muhakkik Süleyman bin Sehman(Hicri 1349.yılda vefat etmiştir).


Yazdığı: ed-Diyauş Şarik Fi Raddi Şubuhatil Mazikil Marik, adlı eserinde muasır müşriklere çok mükemmel reddiyeler vermiştir.


70- İmam Muhammed bin Abdulvehhab. Kafirlerin düşmanı. Kafirlerin korktuğu imam. Allah ona ve diğer alimlere rahmet eylesin.


Bu imam bir çok eserinde Allah'tan başkasına dua edenleri tekfir etmiştir. Önceden gelen hanbeli ulemasının bir çoğundan Allah'tan başkasına dua edenin tekfirini nakletmiştir. Keşfuşşubuhat adlı eserinde, müşriklerin şüphelerini geneline özet olarak reddiye vermiştir.


Bunlar dışında bir çok ilim ehli, eskiden ve yeniden muasır müşriklere reddiyeler vermişlerdir.





''Sonuç''




İşte tarih boyunca dört mezhep ulemasıda Allah'tan başkasına dua edeni tekfir etmişlerdir.



Bir kişi eğer bir şey istediğinde Allah'tan yardım iteceğine, onun yanında olmayan bir şeyden, veya bir kişiden yardım isterse açık bir Kafir olur.


İşte dört mezhep ulemasıda bunda ittifak etmişlerdir.


Bütün ümmet tarih boyunca bu mesele de icma etmişlerdir.


Bu mesele bu görüşlere muhalefet edenler Kafir olurlar.


Hem Kuran'ın ayetlerinden onların kafir olduklarını anlıyoruz.


Hem de Hadis'lerden onların kafir olduklarını anlıyoruz.


Hem de alimlerin sözlerinden onların kafir olduklarını anlıyoruz.


Allah'a şükürler olsun.


Bundan sonra, bizim bu dediğimize inat ederek muhalefet eden kişinin yeri Cehennem olsun.


Çünkü bizim bu dediğimize muahlefet eden, hem Kuran'a hemde Sğnnet'e, hemde alimlerin kati İcma'ına muhalefet etmişlerdir. Ne mutlu onlar için cehennem.


Bunu ben demiyorum, bunu Allah c.c. diyor.


Allah c.c. yedi kat göğün üstünden şöyle demiştir:


Her kim Allah'a şirk koşarsa, Allah onun Cennet'e girmesini yasaklamıştır. Onun yeride Cehennem'dir. Zalim'lerinde yardımcıları yoktur(Maide 72.ayet).


Yine şöyle demiştir:


Allah'tan başkasına dua edenlerden olma. Eğer böyle yaparsan, sen zalimlerden olursun(Şuara 213.ayet).


Allah'ın zelil kulu, kendisi Cennet ehlinden eylemesini dileyen:





Ebu Musa el-Medeni



Salı akşamı, Efedimizin s.a.v hicretinden 1434 yıl sonra. Cemadel Ahire, 6. Ay. 13.gün.



Haçlı tarihinin şu gününe muvafakat eder: 23/4/2013
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt