Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber Ebu’l Velid Es Suri’den Şeyh Makdisi’yi Itham Edenlere Cevap

E Çevrimdışı

Ebu Ubeyde bin Cerrah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şeyh Makdisi’nin hapisten çıktıktan sonra Rüya kanalında konuşmasını sizlere sunmuştuk. Bu konuşmada eleştirilen IŞİD kitlesinden yoğun bir itiraz gelmişti. Bunun üzerine Ebu’l Velid es Suri bir cevap yayınladı. Ümmeti İslam Medya, sizlere tam metin olarak sunar:

* * *

Faziletli Şeyhimize Ta’n Edenlere Hakkı Batıldan Ayıran Cevap

Şeyh Ebu Muhammed el Makdisi’nin Rüya Kanalı’na Verdiği Röportajla İlgili Şeyh Hakkında Konuşanlara Cevap Olarak Yazan: Ebul Velid es Suri

Şeyh Makdisi (Allah onu korusun) ile ilgili uygunsuz konuşanlar hakkında bir şeyler söylemeye başlamadan önce şuna dikkat çekmek isterim. Sözlerim IŞİD’lilere yönelik değildir. Çünkü onlar aylardır Şeyh’in sapıklığına inanmaktadır, kimileri de Şeyh’in küfrüne inanmaktadır. Onlardan şimdi çıkıp “Şeyh bu güne kadar söylediklerine aykırı davranarak gerisin geriye döndü” diyenlerin yaptığı apaçık bir ikiyüzlülüktür, çünkü onlar aylardır Şeyh Makdisi ve Şeyh Ebu Katade’nin dalalet imamları olduğunu söylemektedirler!

Akıllarınızı hafife almalarına, sizi saf yerine koymalarına izin vermeyin!

Öncelikle herkes bilmelidir ki IŞİD’in fiili mücahitlere büyük sıkıntılar getirmiştir. Ürdün halkından çok sayıda kişi mücahitleri, mustazaf müslümanlar olan sığınmacıları malla desteklemekteyken IŞİD’in bu yaptığından sonra Ürdün halkının tamamı mücahitler ve cihat aleyhtarı kişilere dönüşmüştür.

Tağutların medyası bu fiili sadece IŞİD’lilere dayandırarak yayınlamıyor, aksine bu fiilin tüm mücahitlere ait olduğu, mücahitlerin tamamının bu menhec (metod) üzere olduğu şeklinde bir algı oluşturmak istiyor. Başka bir ifadeyle insanlara şunu söylüyorlar: “İşte bizim eskiden beri kendisiyle savaştığımız ve ondan sakındırdığımız cihadi (cihatçı) akım budur. Neden onlarla savaştığımızı anladınız mı? Çünkü onlar vahşi yaratıklar!”

İkinci olarak şunu söyleyelim: İnsanın aklına bir soru gelmektedir. Ben bu soruya durumları ve olayların neticelerini tahlil etme yoluyla mantıklı bir açıklama getirdim.

Soru şudur: Şeyh Makdisi’nin hapisten röportaja çıkartılmasından Ürdün rejiminin elde edeceği fayda nedir?

Şeyh Makdisi’nin bunu kabul etmedeki çıkarı nedir?

Sorunun birinci kısmının cevabı Yüce Allah’ın kendisine anlayış bahşettiği herkes için güneş kadar aşikârdır. Pilot Muaz’ın yakılması ve esaretten kurtarılması operasyonunun başarısızlığa uğramasının ardından halktan bir grup insan çıktı ve Ürdün rejimini suçlamaya, kendilerine yalan söylemekle itham etmeye başladı. Ürdün rejiminin aslında Muaz’ı kurtarmak istemediğini, Muaz’ın katillerinin onlar olduğunu söylemeye başladılar.

Gerçek ise bu sözün doğru olmadığıdır. Çünkü rejim bilfiil Muaz’ı esaretten çıkarmak için çalıştı, IŞİD ise problem oluşturan taraftı. Çünkü pilotu ilk haftadan zaten idam etmişlerdi.

Ürdün rejimi önce bu durumu Şeyh Ebu Muhammed el Makdisi’nin (çünkü o aracıydı) tanıklığıyla halka ispat etmek istedi, ikinci olarak ise Şeyh’in şu an kanala çıkışının ve böyle bir tutum takınmasının ona karşı Bağdadi’nin beyinsiz rezillerini kışkırtacağını, onların Şeyh’e daha çok hakaret edeceklerini, daha çok ta’n edeceklerini, Ürdün rejiminin kendisinin yapamayacağı bir itibarsızlaştırma kampanyası düzenleyeceğini bildiğinden Şeyhi hapisten çıkarmak istedi.

Şeyh Müslüman Ürdün halkına IŞİD’in fillerinin bir vadide, mücahitlerin menhecinin başka bir vadide olduğu mesajını vermek istedi. Mücahitlerin önderleri olan cihat ulemasının bu fiilleri suç ve yanlışların işlenmesi olarak gördüğü, mücahitlerin fiilleri olarak görmediği mesajını halka yöneltmek istedi. Böylece avamdaki cihat ve mücahitler fotoğrafını, algısını güzelleştirebilmeyi arzuladı.

Burada çok önemli bir nokta var. Bu kanalı izleyen topluluğun kim olduğu çok önemli.

Kim olduklarına cevap olarak şunu söyleyebiliriz.

Onlar gece gündüz yalancı, sapmış ve saptırıcı olan medyanın içkileriyle sarhoş olan, saptırılan halkın genelidir.

Bu topluluğun “minberut tevhid” (Tevhid Minberi) gibi bir ortamda beyanat yayınlamakla hedef seçilmesi mümkün değildir.

Aksine onların izlediği kanallara çıkarak hedef kitle seçilebilirlerdi. Yüce Allah Şeyh Makdisi’yi bizim hakkımızda hayırla mükâfatlandırsın. Çünkü o Müslümanların umumuna mücahitlerin bir vadide, Bağdadi’nin çetesinin başka bir vadide olduğunu izah etmiştir.

Hedef kitle seçilebilirlerdi.

İşte bu büyük bir fazilet ve büyük bir maslahattır ki bakışı ve görüşü zayıf olanlar onu anlamaz.

Ümmetin geleceğine, ulaşacağı sona, şimdiki çatışmamıza ve çatışmamızdan ümmeti nefret ettirmeye, uzaklaştırmaya, onu irtidat ordularıyla aynı hendekte durur hale getirmeye değil, ümmeti toplayarak mücadelemize katmaya ne kadar ihtiyacımız olduğuna bakan, bunları gören kişiler onu anlar.

Üçüncü olarak şunu belirteyim. Bazı insanların bilerek veya bilmeyerek Şeyh’in Ürdün ordusuna karşı tutumu hakkında aşırı gittiklerini gördüm. Burada Şeyh Makdisi’nin haçlı koalisyonunun hamlesine katılan orduları mürted ordular olarak vasfettiğini ve bu konuda bir bildiri yayınladığını açıklamak, bu hususa dikkat çekmek ve bu gerçeği hatırlatmak gerekmektedir.

Şeyh aslında başka bir şey için değil sadece onları tekfir ettiği için hapsedilmişti. Şeyh’in programda bulunduğu makam ise mücahitleri suçlardan temize çıkarıp onlardan Müslümanların umumunun nefret etmemesini sağlamaktı.

Bazıları şöyle dedi: “Sunucu önünde ‘Şehit Muaz’ dediği halde Şeyh ona karşı çıkmadı.”

Sunucuya karşı çıkmaması onun davranışının yanlışlığını söylememesi, sunucunun dediğini kabul ettiği anlamına gelmez. Fıkıh usulünde sabit söz fiilden önce tutulur. Şeyh haçlı koalisyonuna katılan orduların dinden çıkmış olduğu hakkında açıklama yapmıştır, sunucunun sözüne sessiz kalması, ona karşı çıkmadı diye hemen eski sözünü geçersiz kıldı demek değildir.

Şeyh Makdisi’nin bundan kaçması mümkün değildi, çünkü eğer karşı çıksa ulaştırmak istediği mesajı tam olarak aktaramayacaktı, sussa idi yine birtakım zararlar olacaktı. Durum Şeyh’e göre fayda ve zararlar arasında seçim yapmak olmuştu. Şeyh de susmayı ve şehit kelimesini bu ortamda takip etmemeyi ve yorumlamamayı tercih etti. Yani özet olarak bu musibet sırasında yani habis sunucunun onu ansızın söylediği şehit kelimesine susması sırasında ictihat etmiştir. Doğru yapmış veya yanılmıştır, bu konu ihtilafın geçerli olduğu; ta’n, ününü kötüye çıkarma veya itibarsızlaştırmanın geçersiz olduğu bir konudur.

Çünkü o haçlı koalisyonu hakkında konuştu ve ona katılanları tekfir etti. Bunun üzerine ondan susmasını talep ettiler ve susmazsa hapse atılacağı tehdidinde bulundular. Şeyh’in (Allah onu korusun) cevabı; “Hapis bana sizin davet ettiklerinizden daha sevimlidir!”

Gerçekten de onu hapse bir kez de daha koydular.

Şeyh Allah’ın dininde birilerine yağcılık yapacak olsaydı haçlı hamlesi hakkında susar, özgür ve serbest kalıp yeniden hapse girmezdi.

Şeyh’in hapsi susmaya tercih etmesi, sonrasında hapisten çıkıp bunu yamamaya çalışması makul bir şey midir?

Allah’a yemin olsun ki bunu akıllı biri söylemez. Allah’ın dininde birilerine yaranmak isteseydi işin başında hapse maruz kalmazdı.

Son olarak Şeyh Makdisi’nin öne atıldığı durumun bana göre cihat ve mücahitler için büyük bir çıkar olduğunu söylüyorum. Bazı sevdiklerimiz bu görüşte bizle ihtilaf edebilir, ittifak da edebilir. Bu iş karşılıklı saygıyı barındıran ihtilafın var olduğu bir konudur.

Benim, Şeyh’in ictihatlarının birisi tarafından edepli ve saygılı bir şekilde, itibarsızlaştırma ve kötü konuşma olmadan eleştirilmesi ile herhangi bir sıkıntım yoktur. Bu ilim taliplerinin âdetidir, İslam ahlakı üzere yetişen neredeyse tükenmek üzere olan sadık, hakiki ilim ehlinin kıymetini ve hakkını takdir eden kişilerin âdetidir.

Şeyh, tağutların kurnazlığı ve tuzağı ile aşırıların şerri ve sefillikleri arasına düşmüştür. La havle ve la kuvvete illa billah…

İbnul Kayyım’ın (rh.a) şu sözüyle yazdıklarımı sonlandırıyorum:

“Şeriat ve hikmetin kaidelerinden biri de iyilikleri çok ve pek büyük olan ayrıca İslam’da görünür bir tesire sahip bulunan kimseye başkalarına verilmeyecek ihtimaller verilmesi, onlar hakkında başkası hakkında gözetilmeyecek ihtimaller gözetilmesidir.”

Ebu’l Velid es Suri



Arapça Aslı: http://justpaste.it/maqdssi

Çeviri: Ümmet-i İslam

Ümmeti İslam / Özel Haber
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Kuteybe Çevrimdışı

Kuteybe

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu alçakların seyh o kanala cikti diye demedikleri kalmadi. Usame bin ladin bbc'ye roportaj verirken neden sesiniz cikmiyordu. Davayi anlatmak icin dunyanin en onemli gazetecilerine demec vermiyor muydu.

Neymis efendim kafir bir pilot icin aracilik yapmismis. Seyh sanki sacide baciyi kurtarmak icin yapmamisti bunu. Ama bir kez daha tescillendi ahitlerine uymayan bir kavim oldugunuz
 
Kuteybe Çevrimdışı

Kuteybe

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
IMG_46237396292790.jpeg
 
Kuteybe Çevrimdışı

Kuteybe

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yaşlı teyzemizin işidçilere nasihatı ve de cesareti
Allaha dönün.allaha dönün diyor.kesmeyi bırakın. Sizler de devletiniz de lanetlisiniz diyor.zulmediyorsunuz diyor.birbirlerinize saldiriyorsunuz.onlara kurandan ayetler örnekler veriyor. Zalimlerin sonunun cehennem olduğunu söylüyor.birbirinizin öldürmeyi bırakın kimseyi kesmeyin diyor.adaletli olun diyor.allah'a dönün allah'a diyor.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Ana Sayfa Alt