Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Ehl-i Sunnetin İtikadi Meselelerini Redden Ahmed Kalkan'ın Hadis Usulune Aykırı Akli Yöntemleri

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ehl-i Sunnete Göre Sabit Olan İtikadi Meseleleri Redden Ahmed Kalkan'ın Hadis Usulunde Akli Yöntemleri

Mutevatir ve sahih hadislerde zikrolunanları Recm, Mirac, Nasih Mensuh, Nuzul-u İsa, Mehdi, Deccal, Kâbir Âzabı, Cinlerin insana etkisi vb. genel anlamda reddeden Ahmed Kalkan'ın iddiaları ve reddiyeler.




Selamun âleykum,
Ahmed Kalkan'ın hadislere yaklaşımının işlendiği bu başlıktaki konu benim hatamdan dolayı (Konuyu başka bölüme taşıyıp, başta da bir kaç gereksiz mesajı kaldırmak isterken) nasıl olduğunu anlayamadım konu komple silinmiş. Ulaşabildiğim mesajları eklemeye çalışacağım inşeAllah
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ehl-i Sunnetin Sahih Hadislerle Sabit Olan Akidevi Meselelerini Reddedebilen Ahmed Kalkan'ın Akli Yöntemleri


Ahmet Kalkan kendi iddia ettiği görüşlerin bu ummet içerisindeki bazı alimlerin görüşleri olduğunu, ummetin bir kesiminin de kendisi gibi itikad edindiğini söylüyor ki bu iftira, yalan en hafif deyimle zulûmdur. Kendisi gibi (Recm, Mirac, Nasih Mensuh, Nuzul-u İsa, Mehdi, Deccal, Kâbir Âzabı, Cinlerin insana etkisinin inkârı vs.) itikada taalluk eden bu mevzuları reddeden bir tâne ehl-i sunnet âlim yoktur! Bir tane isim veremez, ver(e)medi de zaten.

Videonun başında Sünnetin târifi olarak : "Hadis derken bizim Rasulullah'ın insan olarak beşer olarak eşleriyle basit ihtiyaçlarıyla alakalı konuşmalarını kastetmiyoruz, dinle alakalı ummetine Kur'anın açıklaması sadedinde izah ettikleri hususları gündeme getiriyoruz." diye açıklamaktadır.
Allah hakkı için soruyorum; 1400 yıllık İslam ulemasından böyle bir hadis tarifini kim yapmış acaba? Rasulullah(Aleyhisselatu vesselam)'dan din ve dünya ile ilgili ne olursa olsun bu rivayetlerin hepsi birer hadistir, huccettir. Sahabe (Radiyallahu anhum) Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan duyduğu her şeyi bir vahiy olarak görür ve buna göre amel ederlerdi. Zaten videodaki sunucu dostunun ve kendisinin de tasdiklediği gibi geleneksel, klasik ulema, klasik ilim geleneği diyerek ehl-i sunnetin hadis usulunu beğenmeyip reddettiğini, hatalı gördüğünü zaten sözleriyle tasdiklemektedir ki, kendisinin klasik veya gelenekselci değil, yenilikçi yahud bid'at ehli mûtezili tarzda kendine göre taktiksel usuller geliştirip sonra da tek başına kendisi de inanarak savunur pozisyona düşmektedir.


Abdullah b. Amr (radıyallahu anh)'dan, O'nun şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan duyduğum her şeyi ezberlemek isteyerek yazıyordum.
Kurayş, beni bundan nehyetti ve: "Sen, Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan işittiğin her şeyi yazıyorsun. Halbuki O da bir insan, kızgınlık ve hoşnutluk hallerinde konuştuğu olur (hepsinin yazılması doğru olmaz,)" dediler.
Bunun üzerine, ben de yazmayı bıraktım.
Durumu Allah Rasulü'ne (aleyhisselam) söyledim, buyurdu ki: 'Yaz! Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, ondan -eliyle ağzına işaret etti- haktan başkası çıkmaz."
(Ebu Davud, İlim, 3, Hadis No: 3646; İbn Abdilberr, Beyani'l-îlm, II, 27; Beyhaki Medhal)

Yine Ahmet Kalkan; "Hadislerin zan olduğunu, Peygamberin bu sözleri söylemesinin "ihtimal" olduğu" ; Akide konularında sadece Kur'an'ın ve Mutevatir hadislerin hüccet olduğunu" söylemektedir.
Fakat bu sözünde de samimi, doğru değildir. Eğer böyle olsaydı misalen İsa (aleyhisselam)'ın Kur'ana göre gelmeyeceğini söylemezdi. Ki İsa (aleyhisselam)'ın nuzûlu mutevâtirdir. Tâbi ki kendisine göre değil, ehl-i sunnetin usul-u hadis ilmine göre 1400 senedir böyle itikad edilir!

Ayrıca bu usule göre mütevatir hadislere de şubhe getirilebilir. Kendi usullerine göre mutevâtir hadis, ahad hadisin vasfı nedir, neye göre yapılacak, tesbit edilecektir ve nasıl ittifak edeceklerdir? Ki ehl-i sunnet ulema dâhi mutevatir hadisin tarifinde her ne kadar genel olarak kabul görse de râvi sayısında farklılıklar mevcuddur.

Yine videonun devamında hadislerin Kur'an'a arzı hakkında diyor ki: "Bu Ebu Hanife'nin usulüdür. Yine Aişe (Radıyallahu anha)'nında hadisleri Kur'an'a arz etme usulü vardır" demektedir.

Allah (c.c.), Aişe annemizi tüm iftiralardan korumuştur, aklamıştır ki, kendilerinin yaptığı hadisleri Kur'an'a arz ettim yok diye sahih hatta mutevâtir hadisleri elinin tersiyle itmek Aişe annemize atılmış büyük bir iftiradır, zulumdur. Aişe annemizin hadisleri Kur'an'a arz etmez, Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan sahih olarak işitilip işitilmediğine bakardı.

Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'ın Mirac'da Allah (azze ve celle)'yi görmesi meselesinde Aişe annemizin Kur'an'dan delil getirdiğini gören bazı cahiller, Aişe annemizin hadisleri Kur'an'a arz ederek sahih-gayri sahih ayrımı yaptığını sanmaktadırlar.

Yine Ebu Hanife'nin hadisleri Kur'an'a arz ettiği meselesi de İmam'a atılmış büyük bir iftiradır ve yalandır. Nitekim bunu Abdulaziz el Buhari gibi Hanefi alimleri izah etmişlerdir. Sizler Ebu Hanife'nin usulünü Serahsi'den, Abdulaziz el Buhari'den okuyun. Ahmet Kalkan'ın bu sözleriyle kıyaslayın, tahrifleri kendi gözlerinizle göreceksiniz.

Hadislerin Kur'an'a arz edilme bid'atı , sapkın zındık ve dalâlet ehli Rafıziler tarafından ortaya atılmıştır. Onlar "Size bir hadis ulaşırsa Kur'an'a arz edin uyuyorsa alın uymuyorsa bırakın" diye bir hadis uydurdular. Bununla maksadları sünneti ibtal etmekti.

İmam Suyûti, Miftah'ul Cenne isimli eserinde şöyle demektedir:
"Uzun zamandır pek bilinmezken şimdilerde, kötü kokusu yayılan bir görüş ortaya çıktı. O da şu: Bir zındık Rafizi, sözünde fazla ileri giderek sunnet-i nebeviyye ve rivayet edilen hadislerle (Allah onların şeref ve yüceliğini artırsın) amel edilmeyeceğini, sadece Kur'an'ın delil olacağını söylemiş ve bu sözüne de: "Size benden bir hadis geldiğinde, onu, Kur'an'a arzedin; eğer Kur'an'da onu destekleyen bir ayet bulursanız kabul edin, yoksa onu reddedin" manasındaki bir hadisi delil getirmiştir."

Videoda Ahmet Kalkan, Ahad haberler hakkında :"Mutevatir olmayan Haber-i vahid'e fıkıh konusunda yer verilir fakat akaid konusunda yer verilmez, Mesela Buhari'nin bile almadığı Mehdi rivayetleri tartışma konusudur" demektedir.

Cahillikten Allah'a sığınırım. Buhari'nin Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan rivayet ettiği şu hadis gerçekten vuku bulmuş:
"Allah (c.c.), âlimleri öldürmek suretiyle ilmi yeryüzünden kaldırır. İnsanlar cahilleri önder edinirler. Hem kendileri saparlar hem insanları saptırırlar"

Haber-i vâhid hem akidede hem ahkamda huccettir. Sahabe tabiin tabe-i tabiin hadisleri mutevâtir veya ahad diyerek iki kısma ayırmazlardı. Bu sebeble mutevâtir olmasa dahi senedi sahih olan bir hadisi inkar eden kimsenin dâhi sapık, kafir olduğuna dâir İshak ibn Rehaveyh, İmam Suyûti, İbn Hazm ve daha nice alimden nakiller yapılmıştır.

Ehli sünnet imamları Ahad haberin hem akidede hem ahkamda huccet olduğuna dair "icma" etmişlerdir. Dört mezhebin usul-u fıkıh kitablarına baktığımız zaman bunu görebiliriz. Bunun aksine bir söz Müslüman olan hiçbir alimden nakledilmemiştir. Ayrıca ahad haberin huccet olup olmaması meselesini "Nazzamiyye" adlı küfür fırkası konuşmuştur. Dediğimiz gibi Ehli Sünnet ve'l Cemaat'ten bu meseleyi ortaya atan hiçbir kimse çıkmamıştır.

Mehdi konusuna gelince, Buhari'de Mehdi ile ilgili direk hadis olmasa da işaret eden hadisler vardır. Ayrıca tüm sahih hadisler Buhari'de olacak diye bir şey de yoktur. Bu insanlar ehl-i sunnetin hadisin usulünden hiç mi bir şey bilmiyorlar acaba? Buhari 52 yaşına kadar alabildiği kadar sahih hadisi kitabına almıştır. Yani ömrü buna yetmiştir. Mâlik, Ahmed, Muslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai gibi muhaddislerde sahih hadisleri toplamışlardır. Bunlar Sahihlerde, sünenlerde kaydedilmiştir.

Ayrıca Buhari Mehdi ile ilgili hadisleri almamıştır sözü de batıldır. Bu sözden Buhari Mehdi rivayetlerini uydurma veya zayıf gördü de almadı anlamı çıkar. Halbuki böyle bir şey de yoktur. Üstelik Buhari Recm'i, Nuzul-u İsa hadislerini aldı da size bir faydası oldu mu ki?

Sonuç olarak; Videoda hadis , sunnet diye anlatılan mezheb, Ehli Sünnet vel Cemaat'in mezhebi değil, ehl-i Kalkanî'dir. Zaten kendisi de ehl-i sunnet olmadığını söylemektedir.
Sizlere Ehli sünnetin yolundan çıkmamanızı, hadisleri de onların anlayışıyla anlamanızı tavsiye ediyorum. İster mutevatir olsun ister ahad olsun sahih senetli, adalet ve zabt yönünden sika ravilerle rivayet edilen bir hadisi inkar eden kimsenin imanı tehlikeye düşeceğini de zikredeyim.

İbn Hazm, el İhkam fi Usuli'l Ahkam'da diyor ki: "Muhammed b. Nasr el-Mervezi, İshak İbn Rehaveyh'in şöyle dediğini nakletmiştir:
"Her kime, Rasulullah (aleyhissalatu vesselam)'den senedi ve sıhhati sağlam bir haber ulaşır da onu reddederse, o kimse kafirdir." Bu konuda İshak'ın sözünü delil olarak getirmedik. Onun görüşünü zikretmemiz, cahil bir kimsenin, bu hükmün sadece bize ait olduğunu zannetmemesi içindir.
Biz, sahih bir yolla, Rasulullah (aleyhissalatu vesselam)'den gelen bir hükmün hilafına hareket etmeyi helal gören kimsenin kâfir olduğuna, Allah'ın Peygamberine yaptığı şu hitabı delil olarak getirdik: "Hayır, Rabbine yemin olsun ki onlar, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe, iman etmiş olmazlar." (Nisa 65)


Yukarıdaki görüşlerle, derslerine katıldığı sapık Mustafa İ. arasında fark görecek misiniz?



ahmet.kalkan.mustafa.islamoglu.jpg


Ahad Hadis ve Mutevâtir Hadis Tarifi ve Özellikleri Nedir?

Haber-i Vahid ve Teşrideki Etkisi
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Tevhid yolunda kardeşim, Ben videoyu sormuyorum, akideni soruyorum. Akiden ehl-i sunnet mi, Ahmed Kalkanî mi?

Neleri itikad olarak kabul etmediği, Hadis ve sunnet arasında fark vardır diyerek Sunneti delil kabul edip Hadisi kâbul etmediği, bu sebeble mutevatir ve sahih hadislerde zikrolunanları (Recm, Mirac, Nasih Mensuh, Nuzul-u İsa, Mehdi, Deccal, Kâbir Âzabı, Cinlerin insana etkisi vs.) genel anlamda reddeder. Bunlarda genel olarak çeşitli söylem ve yazılarında mevcuddur. Bunu araştırırsan, yahud kendisine sorabilirsen kendince izahatlarla reddettiğini göreceksindir.


 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hatayla silinen mesaj aktarıldı:
Tevhid yolunda kardeşim, Ben videoyu sormuyorum, akideni soruyorum. Akiden ehl-i sunnet mi, Ahmed Kalkanî mi?

Neleri itikad olarak kabul etmediği, Hadis ve sunnet arasında fark vardır diyerek Sunneti delil kabul edip Hadisi kâbul etmediği, bu sebeble mutevatir ve sahih hadislerde zikrolunanları (Recm, Mirac, Nasih Mensuh, Nuzul-u İsa, Mehdi, Deccal, Kâbir Âzabı, Cinlerin insana etkisi vs.) genel anlamda reddeder. Bunlarda genel olarak çeşitli söylem ve yazılarında mevcuddur. Bunu araştırırsan, yahud kendisine sorabilirsen kendince izahatlarla reddettiğini göreceksindir.


Tevhid yolunda kardeş dedi ki :
"Ben Elhamdulillah müslümanım hocam. Akideme en yakın hocaları tanımaya çalışıyor ve onların kitaplarını okuyorum.
Ayrıca beni lütfen yanlış anlamayın, edip Yüksel gibi müptezelleri Ahmed kalkan hocamızla aynı kefeye koymak insafsızlık olur. Ayrıca kendisini en kısa sürede ziyaret edip bu söylediklerinizi kendisine soracağım inşaAllah.
"
 
Son düzenleme:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hatayla silinen mesaj aktarıldı:
Ehl-i Sunnetin Sahih Hadislerle Sabit Olan Akidevi Meselelerini Reddedebilen Ahmed Kalkan'ın Akli Yöntemleri


Ahmet Kalkan kendi iddia ettiği görüşlerin bu ummet içerisindeki bazı alimlerin görüşleri olduğunu, ummetin bir kesiminin de kendisi gibi itikad edindiğini söylüyor ki bu iftira, yalan en hafif deyimle zulûmdur. Kendisi gibi (Recm, Mirac, Nasih Mensuh, Nuzul-u İsa, Mehdi, Deccal, Kâbir Âzabı, Cinlerin insana etkisinin inkârı vs.) itikada taalluk eden bu mevzuları reddeden bir tâne ehl-i sunnet âlim yoktur! Bir tane isim veremez, ver(e)medi de zaten.

Videonun başında Sünnetin târifi olarak : "Hadis derken bizim Rasulullah'ın insan olarak beşer olarak eşleriyle basit ihtiyaçlarıyla alakalı konuşmalarını kastetmiyoruz, dinle alakalı ummetine Kur'anın açıklaması sadedinde izah ettikleri hususları gündeme getiriyoruz." diye açıklamaktadır.
Allah hakkı için soruyorum; 1400 yıllık İslam ulemasından böyle bir hadis tarifini kim yapmış acaba? Rasulullah(Aleyhisselatu vesselam)'dan din ve dünya ile ilgili ne olursa olsun bu rivayetlerin hepsi birer hadistir, huccettir. Sahabe (Radiyallahu anhum) Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan duyduğu her şeyi bir vahiy olarak görür ve buna göre amel ederlerdi. Zaten videodaki sunucu dostunun ve kendisinin de tasdiklediği gibi geleneksel, klasik ulema, klasik ilim geleneği diyerek ehl-i sunnetin hadis usulunu beğenmeyip reddettiğini, hatalı gördüğünü zaten sözleriyle tasdiklemektedir ki, kendisinin klasik veya gelenekselci değil, yenilikçi yahud bid'at ehli mûtezili tarzda kendine göre taktiksel usuller geliştirip sonra da tek başına kendisi de inanarak savunur pozisyona düşmektedir.


Abdullah b. Amr (radıyallahu anh)'dan, O'nun şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan duyduğum her şeyi ezberlemek isteyerek yazıyordum.
Kurayş, beni bundan nehyetti ve: "Sen, Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan işittiğin her şeyi yazıyorsun. Halbuki O da bir insan, kızgınlık ve hoşnutluk hallerinde konuştuğu olur (hepsinin yazılması doğru olmaz,)" dediler.
Bunun üzerine, ben de yazmayı bıraktım.
Durumu Allah Rasulü'ne (aleyhisselam) söyledim, buyurdu ki: 'Yaz! Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, ondan -eliyle ağzına işaret etti- haktan başkası çıkmaz."
(Ebu Davud, İlim, 3, Hadis No: 3646; İbn Abdilberr, Beyani'l-îlm, II, 27; Beyhaki Medhal)

Yine Ahmet Kalkan; "Hadislerin zan olduğunu, Peygamberin bu sözleri söylemesinin "ihtimal" olduğu" ; Akide konularında sadece Kur'an'ın ve Mutevatir hadislerin hüccet olduğunu" söylemektedir.
Fakat bu sözünde de samimi, doğru değildir. Eğer böyle olsaydı misalen İsa (aleyhisselam)'ın Kur'ana göre gelmeyeceğini söylemezdi. Ki İsa (aleyhisselam)'ın nuzûlu mutevâtirdir. Tâbi ki kendisine göre değil, ehl-i sunnetin usul-u hadis ilmine göre 1400 senedir böyle itikad edilir!

Ayrıca bu usule göre mütevatir hadislere de şubhe getirilebilir. Kendi usullerine göre mutevâtir hadis, ahad hadisin vasfı nedir, neye göre yapılacak, tesbit edilecektir ve nasıl ittifak edeceklerdir? Ki ehl-i sunnet ulema dâhi mutevatir hadisin tarifinde her ne kadar genel olarak kabul görse de râvi sayısında farklılıklar mevcuddur.

Yine videonun devamında hadislerin Kur'an'a arzı hakkında diyor ki: "Bu Ebu Hanife'nin usulüdür. Yine Aişe (Radıyallahu anha)'nında hadisleri Kur'an'a arz etme usulü vardır" demektedir.

Allah (c.c.), Aişe annemizi tüm iftiralardan korumuştur, aklamıştır ki, kendilerinin yaptığı hadisleri Kur'an'a arz ettim yok diye sahih hatta mutevâtir hadisleri elinin tersiyle itmek Aişe annemize atılmış büyük bir iftiradır, zulumdur. Aişe annemizin hadisleri Kur'an'a arz etmez, Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan sahih olarak işitilip işitilmediğine bakardı.

Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'ın Mirac'da Allah (azze ve celle)'yi görmesi meselesinde Aişe annemizin Kur'an'dan delil getirdiğini gören bazı cahiller, Aişe annemizin hadisleri Kur'an'a arz ederek sahih-gayri sahih ayrımı yaptığını sanmaktadırlar.

Yine Ebu Hanife'nin hadisleri Kur'an'a arz ettiği meselesi de İmam'a atılmış büyük bir iftiradır ve yalandır. Nitekim bunu Abdulaziz el Buhari gibi Hanefi alimleri izah etmişlerdir. Sizler Ebu Hanife'nin usulünü Serahsi'den, Abdulaziz el Buhari'den okuyun. Ahmet Kalkan'ın bu sözleriyle kıyaslayın, tahrifleri kendi gözlerinizle göreceksiniz.

Hadislerin Kur'an'a arz edilme bid'atı , sapkın zındık ve dalâlet ehli Rafıziler tarafından ortaya atılmıştır. Onlar "Size bir hadis ulaşırsa Kur'an'a arz edin uyuyorsa alın uymuyorsa bırakın" diye bir hadis uydurdular. Bununla maksadları sünneti ibtal etmekti.

İmam Suyûti, Miftah'ul Cenne isimli eserinde şöyle demektedir:
"Uzun zamandır pek bilinmezken şimdilerde, kötü kokusu yayılan bir görüş ortaya çıktı. O da şu: Bir zındık Rafizi, sözünde fazla ileri giderek sunnet-i nebeviyye ve rivayet edilen hadislerle (Allah onların şeref ve yüceliğini artırsın) amel edilmeyeceğini, sadece Kur'an'ın delil olacağını söylemiş ve bu sözüne de: "Size benden bir hadis geldiğinde, onu, Kur'an'a arzedin; eğer Kur'an'da onu destekleyen bir ayet bulursanız kabul edin, yoksa onu reddedin" manasındaki bir hadisi delil getirmiştir."

Videoda Ahmet Kalkan, Ahad haberler hakkında :"Mutevatir olmayan Haber-i vahid'e fıkıh konusunda yer verilir fakat akaid konusunda yer verilmez, Mesela Buhari'nin bile almadığı Mehdi rivayetleri tartışma konusudur" demektedir.

Cahillikten Allah'a sığınırım. Buhari'nin Rasulullah (aleyhisselatu vesselam)'dan rivayet ettiği şu hadis gerçekten vuku bulmuş:
"Allah (c.c.), âlimleri öldürmek suretiyle ilmi yeryüzünden kaldırır. İnsanlar cahilleri önder edinirler. Hem kendileri saparlar hem insanları saptırırlar"

Haber-i vâhid hem akidede hem ahkamda huccettir. Sahabe tabiin tabe-i tabiin hadisleri mutevâtir veya ahad diyerek iki kısma ayırmazlardı. Bu sebeble mutevâtir olmasa dahi senedi sahih olan bir hadisi inkar eden kimsenin dâhi sapık, kafir olduğuna dâir İshak ibn Rehaveyh, İmam Suyûti, İbn Hazm ve daha nice alimden nakiller yapılmıştır.

Ehli sünnet imamları Ahad haberin hem akidede hem ahkamda huccet olduğuna dair "icma" etmişlerdir. Dört mezhebin usul-u fıkıh kitablarına baktığımız zaman bunu görebiliriz. Bunun aksine bir söz Müslüman olan hiçbir alimden nakledilmemiştir. Ayrıca ahad haberin huccet olup olmaması meselesini "Nazzamiyye" adlı küfür fırkası konuşmuştur. Dediğimiz gibi Ehli Sünnet ve'l Cemaat'ten bu meseleyi ortaya atan hiçbir kimse çıkmamıştır.

Mehdi konusuna gelince, Buhari'de Mehdi ile ilgili direk hadis olmasa da işaret eden hadisler vardır. Ayrıca tüm sahih hadisler Buhari'de olacak diye bir şey de yoktur. Bu insanlar ehl-i sunnetin hadisin usulünden hiç mi bir şey bilmiyorlar acaba? Buhari 52 yaşına kadar alabildiği kadar sahih hadisi kitabına almıştır. Yani ömrü buna yetmiştir. Mâlik, Ahmed, Muslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai gibi muhaddislerde sahih hadisleri toplamışlardır. Bunlar Sahihlerde, sünenlerde kaydedilmiştir.

Ayrıca Buhari Mehdi ile ilgili hadisleri almamıştır sözü de batıldır. Bu sözden Buhari Mehdi rivayetlerini uydurma veya zayıf gördü de almadı anlamı çıkar. Halbuki böyle bir şey de yoktur. Üstelik Buhari Recm'i, Nuzul-u İsa hadislerini aldı da size bir faydası oldu mu ki?

Sonuç olarak; Videoda hadis , sunnet diye anlatılan mezheb, Ehli Sünnet vel Cemaat'in mezhebi değil, ehl-i Kalkanî'dir. Zaten kendisi de ehl-i sunnet olmadığını söylemektedir.
Sizlere Ehli sünnetin yolundan çıkmamanızı, hadisleri de onların anlayışıyla anlamanızı tavsiye ediyorum. İster mutevatir olsun ister ahad olsun sahih senetli, adalet ve zabt yönünden sika ravilerle rivayet edilen bir hadisi inkar eden kimsenin imanı tehlikeye düşeceğini de zikredeyim.

İbn Hazm, el İhkam fi Usuli'l Ahkam'da diyor ki: "Muhammed b. Nasr el-Mervezi, İshak İbn Rehaveyh'in şöyle dediğini nakletmiştir:
"Her kime, Rasulullah (aleyhissalatu vesselam)'den senedi ve sıhhati sağlam bir haber ulaşır da onu reddederse, o kimse kafirdir." Bu konuda İshak'ın sözünü delil olarak getirmedik. Onun görüşünü zikretmemiz, cahil bir kimsenin, bu hükmün sadece bize ait olduğunu zannetmemesi içindir.
Biz, sahih bir yolla, Rasulullah (aleyhissalatu vesselam)'den gelen bir hükmün hilafına hareket etmeyi helal gören kimsenin kâfir olduğuna, Allah'ın Peygamberine yaptığı şu hitabı delil olarak getirdik: "Hayır, Rabbine yemin olsun ki onlar, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe, iman etmiş olmazlar." (Nisa 65)


Yukarıdaki görüşlerle, derslerine katıldığı sapık Mustafa İ. arasında fark görecek misiniz?


Ahad Hadis ve Mutevâtir Hadis Tarifi ve Özellikleri Nedir?

Haber-i Vahid ve Teşrideki Etkisi
Pangea kardeş dedi ki :
"hocam Allah sizden razi olsun 1 2 kişiyi bile bu inkar edenlerin elinden kurtarmak için ne kadar dil dökmüşsünüz. 72 fikra hadisini kabul ediyor mu bu tipler bilmiyorum ama kurtulacak tek fikranin ehli sunnet vel cemaat olacagini kabul edip sonra kendini bundan beri ilan etmek akla yatkin degil. zaten din akil degil nakil isidir akli isin icine sokan kendi nefsini isin icine sokmus olur. sonuc olarak Allahın izniyle çabalarınız hayırlı bir netice verir."
 
Son düzenleme:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hatayla silinen mesaj aktarıldı:
hadisleri Kuran'a arz edeceklermiş ya, önce kendilerini Nisa 65 (Hayır, hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarındaki çekişmeli, ihtilâflı konularda, seni hakem yapmadıkça, senin icraatından, uygulamandan dolayı içlerinde hiçbir burukluk duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmayacaklar.)'e arz etsinler bakalım sonuç ne oluyor. tehlikeli sular bunlar, dini nereden aldığına dikkat etmeli insan bunun mükellefiyetini taşımak ağır gelir.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hatayla silinen mesaj aktarıldı:
hadisleri Kuran'a arz edeceklermiş ya, önce kendilerini Nisa 65 (Hayır, hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarındaki çekişmeli, ihtilâflı konularda, seni hakem yapmadıkça, senin icraatından, uygulamandan dolayı içlerinde hiçbir burukluk duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmayacaklar.)'e arz etsinler bakalım sonuç ne oluyor. tehlikeli sular bunlar, dini nereden aldığına dikkat etmeli insan bunun mükellefiyetini taşımak ağır gelir.
asliaral kardeş dedi ki :
Yalniz bu ayete muhatap alamazsiniz ki Hocayi. Iftira olur. Kimse; rehberligini, ornek almayi, sinirlarina uymayi inkar etmiyor.Gelen her hadisin birebir dogru veya eksiksiz olmasini kabul etmek, Kur'an'la bir tutmak olur. Peygamberi de, rivayet aktaranlarla bir tutmak olur. Yani Allah; peygamberi hatadan korumus ancak aktaranlari da korumus diyebilir miyiz.

Konu uzun ve vakit kaybi olur. Kisilerden ziyade; veya konudan sapmak yerine usul uzerinde duralim insallah. @Abdulmuizz Fida yazisi yeterlidir.

Pangea kardeş dedi ki :
sözüm size değil muhattap alıp cevap yazıp değerli vaktinizi harcamak zorunda değilsiniz.

sözüm hadislere güvenemeyiz korunmamıştır sadece Kuran korunmuştur diyenlere, Kuran ayetlerini de aynı sahabe toparlamıştır. hadis inkar etmenin sonu Kuran'ı inkar etmeye gider. elbette her hadisi alıp baş tacı yapamayız, ortalık uydurma hadis dolu ancak ravilerinden şüphe duyulmayan hadisleri inkar etmek uydurma hadislere itimat etmekle aynı cehalet seviyesindedir bana göre. hatta biri oftirayı atanıbağlar diğeri hakkı inkar etmeye götürür. 1400yıllık dinde 15.asırında bilgi çağının göbeğinde bu kadar sapkınlık ancak kıyamet alameti olabilir Allah ıslah etsin.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aynen dediğin gibi kardeşim; 1400 senedir ehl-i sunnetin usul ve itikadi meseleleri oturmuş, kabul görmüş ve ummetin uleması bunlar üzerince icmâ etmişlerdir. Hele ki usul-u hadis ilmi gereğince bir hadisin sahih olmasının dışında mutevatir kabul edilme şartları ne kadar zor ve onay şartları taşımışsa (yalan söylemesine imkan olmayacak bir topluluktan gelen rivâyet) bunları (Hadis usulu) bilmeden , okuyup kavrayıp sindirmeyen bir kişi ancak "Kur'anda yok, Kurana arz ettim, reddettim, çünkü Kur'an mahfuz, hadis mahfuz değildir" gibi sığ ve ilimden nasibsizce telaffuzlar ağzından düşebilir.
Böyle diyen bir kişi, hadisi aktaran sahabeye dayanan râvileri yalancılıkla itham ettiğinin, ehl-i sunnete göre de bunun küfür olduğunun, böyle bir kimsenin de 'en hafif deyimle' sapık, dalâlet, bid'at ehli olacağını kabul etmesi gerekir.
Bu tutarsız seyyar usulculer; 'Kur'anda geçmiyor' diyerek demogojik ve sloganik söylemlerle sahabeden naklolunan sıhhat derecesi sahihin en üstü olan mutevatir hadisi bile inkar edebilirken; aynı sahabeden gelen sıhhat derecesi daha alt seviyede olan ve üstelik Kur'anda zikrolunmayan namaz, hac, zekat, oruc gibi ibadeti, ve fıkhi meselelere ait detaylı hadisleri Kur'ana arz etse bile bulamamasına rağmen amel edebilmektedirler!

Yine bu şahıslar 'Kur'an korunmuştur, hadisler korunmamıştır' zanni kaidelerince Kur'an-ın gökten bir bütün halinde kitab olarak indiğine mi inanıyorlar?
Yoksa yalan söylemesine ummetin ihtimal vermediği ve mutevatir hadis nakleden topluluğun (sahabelere dayanan râviler) ağzından çıktığı gibi aynı ağzından nakledilerek ellerindeki mushaf halini aldığını bilmiyorlar mı?


Konuyu bundan sonra uzatmanın gereği ve faydası olacağına inanmıyorum. İsteyen kardeşler konu hakkında meseleleri forumda bulamamaları halinde tek tek konu açarak görüşme yolumuzun açık olduğunu duyurarak kilitliyorum.

Rabb'im bizi ehl-i sunnetin yolundan ve yönteminden ayırmasın
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
sözüm size değil muhattap alıp cevap yazıp değerli vaktinizi harcamak zorunda değilsiniz.

sözüm hadislere güvenemeyiz korunmamıştır sadece Kuran korunmuştur diyenlere, Kuran ayetlerini de aynı sahabe toparlamıştır. hadis inkar etmenin sonu Kuran'ı inkar etmeye gider. elbette her hadisi alıp baş tacı yapamayız, ortalık uydurma hadis dolu ancak ravilerinden şüphe duyulmayan hadisleri inkar etmek uydurma hadislere itimat etmekle aynı cehalet seviyesindedir bana göre. hatta biri oftirayı atanıbağlar diğeri hakkı inkar etmeye götürür. 1400yıllık dinde 15.asırında bilgi çağının göbeğinde bu kadar sapkınlık ancak kıyamet alameti olabilir Allah ıslah etsin.

Muhatap almak ve degerli vakit kelimelerinde biraz kinaye sezdim kardes. Muhatap almamak ve vaktin; sahsima ozel olarak degerli olmasi degil konu.

Allah katinda; vaktin degerli olmasi.Buyuzden, konular uzadiginda, kisisellesecegi yonundeki endisemdir.

Hadis ayristirma konusu cok hassas olup; dediginiz gibi tabi ki hadis ve Kur'an inkarciligina kadar gidebilir.

Ve evet; risk yonu fazla, yine dediginiz gibi.

Belki de; bize aktarilanlari dogru kabul ederek sorumlulugu onlara birakmak gerek.Ancak benim takildigim; Kur'an ayetlerinin birbirini ve hadislerin ayeti neshi meselesi.Ben bunun gibi itilaflari, zamaninda da var mi diye arastirmak istiyorum.

Bu konu; mehdinin gelip gelmeyeceginden cok daha onemli.Cunku mehdi konusu; benim ibadetlerimde ve pratik yasamimda etkili olmayacak. Ancak bahsettigim ornek onemli ve bildigim kadariyla, itilafli.
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Aynen dediğin gibi kardeşim; 1400 senedir ehl-i sunnetin usul ve itikadi meseleleri oturmuş, kabul görmüş ve ummetin uleması bunlar üzerince icmâ etmişlerdir. Hele ki usul-u hadis ilmi gereğince bir hadisin sahih olmasının dışında mutevatir kabul edilme şartları ne kadar zor ve onay şartları taşımışsa (yalan söylemesine imkan olmayacak bir topluluktan gelen rivâyet) bunları (Hadis usulu) bilmeden , okuyup kavrayıp sindirmeyen bir kişi ancak "Kur'anda yok, Kurana arz ettim, reddettim, çünkü Kur'an mahfuz, hadis mahfuz değildir" gibi sığ ve ilimden nasibsizce telaffuzlar ağzından düşebilir.
Böyle diyen bir kişi, hadisi aktaran sahabeye dayanan râvileri yalancılıkla itham ettiğinin, ehl-i sunnete göre de bunun küfür olduğunun, böyle bir kimsenin de 'en hafif deyimle' sapık, dalâlet, bid'at ehli olacağını kabul etmesi gerekir.
Bu tutarsız seyyar usulculer; 'Kur'anda geçmiyor' diyerek demogojik ve sloganik söylemlerle sahabeden naklolunan sıhhat derecesi sahihin en üstü olan mutevatir hadisi bile inkar edebilirken; aynı sahabeden gelen sıhhat derecesi daha alt seviyede olan ve üstelik Kur'anda zikrolunmayan namaz, hac, zekat, oruc gibi ibadeti, ve fıkhi meselelere ait detaylı hadisleri Kur'ana arz etse bile bulamamasına rağmen amel edebilmektedirler!

Yine bu şahıslar 'Kur'an korunmuştur, hadisler korunmamıştır' zanni kaidelerince Kur'an-ın gökten bir bütün halinde kitab olarak indiğine mi inanıyorlar?
Yoksa yalan söylemesine ummetin ihtimal vermediği ve mutevatir hadis nakleden topluluğun (sahabelere dayanan râviler) ağzından çıktığı gibi aynı ağzından nakledilerek ellerindeki mushaf halini aldığını bilmiyorlar mı?


Konuyu bundan sonra uzatmanın gereği ve faydası olacağına inanmıyorum. İsteyen kardeşler konu hakkında meseleleri forumda bulamamaları halinde tek tek konu açarak görüşme yolumuzun açık olduğunu duyurarak kilitliyorum.

Rabb'im bizi ehl-i sunnetin yolundan ve yönteminden ayırmasın

Tum mesajlari ekleyebildiniz mi acaba? Kayip var mi?
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bir duzeltme yapmak durumundayim.Kendisi; kabir azabini inkar etmiyor. Ruhun; tattigi ruyalar olarak ifade etmis. Yani bedenin azap gormesi seklinde bir azabi kabul etmemektedir. Ki ben de oyle biliyorum.

Bir konuda mail gonderirken; bu konuyu da sormustum. Bugun uzunca bir cevap geldi. Ben size tek cumleyle ozetledim.

Ayni fikirde olmayan arkadaslar olsa da, Ahmed Hoca'nin goruslerini de dogru aktarmakta fayda var. Kimsenin hakkina girmeyelim
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bir duzeltme yapmak durumundayim.Kendisi; kabir azabini inkar etmiyor. Ruhun; tattigi ruyalar olarak ifade etmis. Yani bedenin azap gormesi seklinde bir azabi kabul etmemektedir. Ki ben de oyle biliyorum.

Bir konuda mail gonderirken; bu konuyu da sormustum. Bugun uzunca bir cevap geldi. Ben size tek cumleyle ozetledim.

Ayni fikirde olmayan arkadaslar olsa da, Ahmed Hoca'nin goruslerini de dogru aktarmakta fayda var. Kimsenin hakkina girmeyelim
@asliaral peki sormak durumundayim namazda oturuşlarda tahhiyat yerine ne okuyorsunuz? tahhiyat sonuçta miraçta peygamberimiz sallAllahu aleyhi ve sellemle Allah subhanehu ve teala arasında geçen konuşmadan bir kısımdır, Cebrail de kelimei sahadet getirmiştir.

ve bakaranın son iki ayetini de inkar mı ediyorsunuz? onlar da miraçta nazil oldu.

namazı da 50 vakit kılmazsınız sanırım. miraçı inkar edenler ne yapıyor merak ettim de, mehdi hayatımı etkilemez tarzı söylemde bulunmuşsunuz.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bir duzeltme yapmak durumundayim.Kendisi; kabir azabini inkar etmiyor. Ruhun; tattigi ruyalar olarak ifade etmis. Yani bedenin azap gormesi seklinde bir azabi kabul etmemektedir. Ki ben de oyle biliyorum.

Bir konuda mail gonderirken; bu konuyu da sormustum. Bugun uzunca bir cevap geldi. Ben size tek cumleyle ozetledim.

Ayni fikirde olmayan arkadaslar olsa da, Ahmed Hoca'nin goruslerini de dogru aktarmakta fayda var. Kimsenin hakkina girmeyelim
Kâbir azabını kısaca kâbus (korkulu rûya) olarak kâbul eden birisi, diğer akidevi meselelerde olduğu gibi bu itikatta da Ehl-i sunnet we'l cemâat olmadığını itiraf etmiş olmaktadır.

Kâbir âzabını bedenle gören sahih, mutevâtir hadisleri Kur'ana arz etti de Mûmin 46 ayetine denk gelemedi, hevası izin mi vermedi kendileri bilir.


اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُواًّ وَعَشِياًّۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُٓوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ
[ سورة غافر من الآية :46 ]
Onlar (Firavun âilesi, kabirlerinde azab olunurlar ve hesab gününe kadar) sabah- akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet koptuğunda, "Firavun ailesini en şiddetli azabın içine atın!" denilecek." (Ğâfir –Mûmin- Sûresi: 46)

…O zâlimlerin halini ölüm şiddeti içindeyken bir görsen! Melekler onlara ellerini uzatırlar ve ‘Ruhunuzu teslim edin. Bugün Allah’a karşı haksız şeyler söylediğinizden ve Onun ayetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı alçaltıcı bir azabla cezalandırılacaksınız’ derler.(Enam 93)

…Yakında munafıklara iki defa azâb edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba uğratılacaklardır.(Tevbe 101)


****

Ahmed Kalkan'ın Kendi Eserlerinden Kabir Azabını (Bir Nevî Kâbus) Sadece Ruh Hissedecek İtikadı:

"Buhârî ve Müslim’de yer alan Mücahid’in Tavus’tan, onun da İbn Abbas’tan aktardığı bir hadiste şöyle buyurulur: “Bir gün Peygamber Efendimiz, iki kabrin yanından geçerken şöyle buyurdu: “Şu iki kabirde yatanlar azap görmektedirler. Ama bu azapları büyük günahlardan dolayı değildir. Birisi küçük abdestini yaparken sıçramalardan korunmazdı, ötekisi de insanlar
arasında söz götürüp getirirdi.” (Buhârî, Edeb 49, h. no: 84; Müslim, Tahâre 34, h. no: 111 -292)
Bu âyette itaat edilmemesi gereken şerli insanların özelliklerinden biri olarak “hemmâz” kelimesi kullanılıyor. Bu kelimenin aynı kökten benzer bir kullanılışı, Kur’an’da bir sûrenin adıdır: “Hümeze.” Bu da gösterir ki Kur’an bu gıybet illetinin büyük bir belâ olduğuna ısrarlı bir biçimde dikkat çekiyor. Hümeze sûresi şöyle başlar: “Yazıklar ve azaplar olsun bütün arkadan çekiştirip lâf dokunduranlara ve yüze karşı ayıplayanlara...” (Humeze 1)

“Suçlular/ günahkârlar, (dünyada) mûminlerin durumuna gülerlerdi. Onların yanından
geçtikleri zaman birbirlerine kaş göz eder(ek onları küçümser)lerdi. Ailelerine döndükleri zaman da (yaptıklarıyla övünüp) eğlenmeye başlarlardı.
İman edenleri gördüklerinde: ‘Şunlar sapık insanlar’ derlerdi. Oysa kendileri, onların üzerine bekçi gönderilmemişlerdi. İşte bugün de (ahrette) mûminler kâfirlerin durumuna gülerler. Divanlar üzerinde (oturup) bakarlar:” (Mutaffifîn, 29-35)
Dünyada kendilerini zengin, üstün gören kâfirler, mü’minlerin durumuna gülerken; işlerin içyüzünün ortaya çıktığı âhiret gününde de iş tersine döner, bu kez de mü’minler kâfirlerin konumuna gülerler, onların hakaret ve zillet içindeki durumlarıyla alay ederler. Rabbimiz, mü’minlerle alay eden kâfir ve münâfıkların bu durumunu bir örnekle şöyle anlatır:
“(Bu münâfıklar) mü’minlerle karşılaştıkları vakit ‘(biz de) iman ettik’ derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile baş başa kaldıklarında ise: ‘Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (mü’minlerle) alay ediyoruz’ derler.” (Bakara, 14)
Bu tavır, Allah’ı öyle gazaba getirir ki, iman edenlerle alay eden kimselere ceza olarak Kendisi devreye girer ve mü’min oldukları için alay edilenleri Kendisi savunur: “Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de tuğyanlarında (azgınlıklarında) onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.” (Bakara, 15)
İşte, Allah’ın, münâfıklarla istihzâsı da onların istihzâlarına, alaycı davranışlarına uygun ceza vermesidir. Zira: “Bir kötülüğün cezası, onun dengi bir kötülüktür.”(Şûrâ, 40); “Kim size saldırırsa, onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın.” (Bakara, 194) âyetleri, cezanın, suça denk olmasını bildirmektir. İstihzânın cezası da kısas gereği olarak istihzâ edenle istihzâ etmektir. “Onlar bir tuzak kurarlar, Ben de bir tuzak kurarım.”(Târık, 15-16); “Tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu.”(Âl-i İmrân, 54); “Allah’ı aldatmak istiyorlar, O da onları aldatır.” (Nisâ, 142) gibi âyetleri, hep İslâm’da cezânın, suça denk ve suçun benzeri kısas prensipleri ışığında değerlendirmek gerekir.
Gerçekten mü’minlerle alay eden o kimseler, esasen bu davranışlarıyla kendilerini gülünç duruma düşürmektedirler. Çünkü başkasını küçümsemek Allah’ın temiz, zavallı kullarının durumuna gülmek insanı mânen küçültür, rûhî değerini düşürür. Onun ruhu, hakir, alay edilecek kötü bir duruma düşer. Riyakâr, ikiyüzlü kişi, ruhunu nasıl gülünç bir duruma soktuğunun farkında olmaz. Ama Allah, onun davranışının içyüzünü bilir.
Onun kötü davranışlarını, ruhunu saran azaplar, çirkinlikler haline getirir. İşte Allah’ın, onlarla istihzâsı, onlar hiç farkına varmadan onları, kendi davranışlarının mânevî şekilleriyle kuşatması, o çirkin işleriyle onları yavaş yavaş yakalaması, davranışlarına uygun biçimde cezalandırması
demektir.
Nitekim: “Âyetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri bir yerden yavaş yavaş helâke yaklaştıracağız. Onlara mühlet veriyorum, çünkü Benim tuzağım çetindir!” (A'râf, 182-183) âyeti de bu gerçeği anlatmaktadır.
Kur’ân-ı Kerim’de, insanlarla alay edip birtakım hareket ve işaretlerle onları küçümseyenleri şiddetle uyaran özel bir sûre olduğunu, bunun adının da Hümeze Sûresi olduğunu belirtmiştik.

(Ahmed Kalkan, Kalem suresi Tefsiri, Sf: 182 – 184)


Ruh, dünya hayatına bir imtihan devresi geçirmek üzere doğum yoluyla gelen insan oğluna anne karnında dört aylık cenin döneminde üflenir ve böylece dünya hayatı başlamış olur. Ruhun
bedenden ayrılması ile de kabir hayatı başlar. Kıyâmet koptuktan sonra da âhiret hayatına yeni bir yaşam için geçecek olan insanoğlu, dünyadaki inanç ve amel durumuna göre Cennet veya Cehennemdeki ebedî hayatta yerini alacaktır. İman sahibi olup da amel eksikliği bulunanlar ise, Cenâb-ı Hakk’ın bileceği sürelerde cezalarını çektikten sonra Cennet tarafına geçebileceklerdir. (Hamdi Döndüren, Şâmil İslâm Ansiklopedisi, 5/166) Kâinat için esas olan hayattır. Varlıklar, varlık sahasına çıkmadan önce ölü idiler. Nitekim, Kur’an’da “Allah’a karşı nasıl küfr içinde olursunuz ki, siz ölüydünüz, size hayat verdi; sonra sizi öldürür, sonra da diriltir.”(Bakara 18) buyurulmaktadır. Ölüm yok oluş değildir. Varlıkların özleri Allah’ın ilminde olmaları açısından, yokluk söz konusu olamaz. Aksi halde, dünya hayatının gerçek hayat ve bu hayattan göçmeyi de yok olma kabul etmek gerekir; biz inanıyoruz ki, ölüm yok oluş değil; sadece bir hicrettir, fânî/ölümlü dünyadanebedî hayata göç etmektir.
Hz. Peygamber (s.a.s.), Bedir Savaşında bir çukura doldurulan müşrik ileri gelenlerine, “Ben Rabbimin bana vaad ettiğini gerçek buldum; siz de Tanrınızın size vaad ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye sormuş, yanındakilerin, “Yâ Rasûlallah, bunlar ölü, işitirler mi ki?” demesi üzerine, “Bunlar sizden iyi işitirler, fakat buna cevap veremezler” buyurmuştur. (İbn Hişam 2/292)

Kur’an, özellikle insanın ruhunun Allah’tan olduğunu vurgular. (Hıcr, 29; 32; Secde, 9)
Şu halde, Allah’tan olan bir şeyin yok olması mümkün değildir. Ruh, melekî bir varlıktır. Kur’an, ölümden söz ederken, hep “nefs” kelimesini kullanır. Yani, bitkisel ve hayvansal hayat yok olacak, ama öz bâki kalacaktır. Ölümden sonra dirilme, yani ba’s arasında geçen döneme “berzah” denilir. İnsan, dünya hayatında Âhiretini hazırlar. Öldükten sonra, dünyada iken amelleriyle yazdığı kitabını karşısında görür. Bu görme olayı, ölümle birlikte kendini gösterir. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kabir, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe; ya da Cehennem çukurlarından bir çukurdur.” (Tirmizî, hadis no: 2578)
Bu bakımdan, sevinci ve üzüntüyü, acıyı ve tatlıyı duyan beden olmadığı için, kabir azabı veya mükâfatının rûhî mi cismânî mi olacağı tartışması bir bakıma yersiz görünmektedir.
Kıyâmet hâdisesi, adından da anlaşılacağı gibi, bir kalkış, bir değişimdir, bir yok oluş değildir. Kıyâmetle, ruhlar yeniden ceset giyecek, âhiret hayatına göre oluşacak evrende Cennet ve Cehennem şeklinde yeni bir hayata başlayacaklardır.
(Ahmed Kalkan, KUR’AN KAVRAMLARI SERİSİ İTİKADÎ KAVRAMLAR, Ecel ve Ölüm Kitabı: Sf: 44 – 46)



Delilleriyle Ehl-i Sunnet Kâbir Âzabı (Hem Bedene Hem Ruha)
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kâbir azabını kısaca kâbus (korkulu rûya) olarak kâbul eden birisi, diğer akidevi meselelerde olduğu gibi bu itikatta da Ehl-i sunnet we'l cemâat olmadığını itiraf etmiş olmaktadır.

Kâbir âzabını bedenle gören sahih, mutevâtir hadisleri Kur'ana arz etti de Mûmin 46 ayetine denk gelemedi, hevası izin mi vermedi kendileri bilir.



اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُواًّ وَعَشِياًّۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُٓوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ
[ سورة غافر من الآية :46 ]
Onlar (Firavun âilesi, kabirlerinde azab olunurlar ve hesap gününe kadar) sabah- akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet koptuğunda, "Firavun ailesini en şiddetli azabın içine atın!" denilecek." (Ğâfir –Mûmin- Sûresi: 46)


…O zâlimlerin halini ölüm şiddeti içindeyken bir görsen! Melekler onlara ellerini uzatırlar ve ‘Ruhunuzu teslim edin.Bugün Allah’a karşı haksız şeyler söylediğinizden ve Onun ayetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı alçaltıcı bir azabla cezalandırılacaksınız’ derler.(Enam 93)

…Yakında munafıklara iki defa azâb edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba uğratılacaklardır.(Tevbe 101)



Delilleriyle Ehl-i Sunnet Kâbir Âzabı (Hem Bedene Hem Ruha)

Selamun aleykum. Bazi nedenlerden ve internet sikintisindan dolayi videolari ancak indirebildim.

Bir de bu video serisini indirdim.Suan onu dinliyorum.


Bu arada Ahmed Hoca'nin, verdiginiz ayetlerle ilgili bir gorusu var. Cunku ben de kendisine neden kitabindan cikartigini sormustum.Biraz zaman gecti ama verdigi cevapta var.Ancak konunun, uzamamasi acisindan paylasmiyorum. Bilmek isteyenler veya benim gibi anlamadigi goruslerini sormak isteyenler kendisine mail adresinden ulasabilir.


Kabir azabina gelince..Bu konu Hasan Karakaya'nin kitabinda delillerle var ama henuz ona baslayamadim. Ancak mevzu ortaya cikinca yuzeysel olarak baktim..

Acikcasi ben de ruhun azap gormesi seklinde biliyordum. Ancak kitabin ilgili yerini tamamen okumadan birsey diyemem.
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
@asliaral peki sormak durumundayim namazda oturuşlarda tahhiyat yerine ne okuyorsunuz? tahhiyat sonuçta miraçta peygamberimiz sallAllahu aleyhi ve sellemle Allah subhanehu ve teala arasında geçen konuşmadan bir kısımdır, Cebrail de kelimei sahadet getirmiştir.

ve bakaranın son iki ayetini de inkar mı ediyorsunuz? onlar da miraçta nazil oldu.

namazı da 50 vakit kılmazsınız sanırım. miraçı inkar edenler ne yapıyor merak ettim de, mehdi hayatımı etkilemez tarzı söylemde bulunmuşsunuz.

Benim adima verdiginiz hukumleri cikartip, duzgun sekilde soru sorarsaniz memnuniyetle cevap veririm.. Zira hicbir yerde, miraci inkar ediyorum dedigimi hatirlamiyorum.. Buyuzden; adima verdiginiz hukme bagli olarak kalan sorularinizin da dikkate alinacak bir tarafi kalmiyor.
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Benim adima verdiginiz hukumleri cikartip, duzgun sekilde soru sorarsaniz memnuniyetle cevap veririm.. Zira hicbir yerde, miraci inkar ediyorum dedigimi hatirlamiyorum.. Buyuzden; adima verdiginiz hukme bagli olarak kalan sorularinizin da dikkate alinacak bir tarafi kalmiyor.
inkar eden bir hocayı takip ettiğiniz ve savunduğunuz için onunla aynı görüşte olduğunuz kanaati uyandı bende. cevap vermenize gerek yok. selametle.
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
inkar eden bir hocayı takip ettiğiniz ve savunduğunuz için onunla aynı görüşte olduğunuz kanaati uyandı bende. cevap vermenize gerek yok. selametle.

Ben bu hocayi takip etmeye basladigimda, bu kisimdan haberim yoktu acikcasi. Ben; Hanzala ile 3 saatlik munazarasini dinledim ve ismini ilk orda duydum. Sonra tevhidle alakali videolarini dinledim. Vahdet anlayisi, itidalli tavirlari vs hosuma gitti. Sonra kitabini arastirirken kendisine danismistim birseyler.

Ne zaman ki; forumda vb ismi gecmeye basladi. O zaman dikkatimi cekti bu hadis mevzusu.Cunku ben diger konulariyla ilgilendim hep..Bu konunun da; bu kadar onemli oldugunu dusunmedim acikcasi. Yani tevhidi saglamak(hayatin her alaninda, icimizde ve disimizda) en onemlisi.Buyuzden mehdinin gelisine inanmamim pratik yasamimi etkilemeyecegi gibi bir cumle kullandim ama saniyorum yanlis algilandi.

Bir de herkesin yapisi farkli. Ben; kendim arastirip, gerekirse bizzat o kisi ile konusup oyle bir inancta olmayi daha saglikli buluyorum. (Hem kisisel inanc hem de farkli inanctaki kisi hakkinda zan sahibi olmam acisindan). Misal.. Tevrat'i okumak bize farz degil. Suphem oldugu icin de okumadim. Ama, bu insanlar neye inaniyor ve neden yanlis diye onu da okudum... (ilk 13 kismi) Hatta Incil'i de cok istedim ama araya tevhid konusu girince tabi ki oncelik siramamda en sona attim suan..

Kim kime reddiye yapmis vs takip etmeye calisiyorum. Kimse zan altinda kalmamali bence. Ben, o goruste olmasam bile..

Ve zaten herkeste bir sapma var. Hanzala Hoca'nin tevhidi anlatisi bence cok iyi, hadisleri de kabul ediyor ama onun da asiriligi halklarin hukmu vs konularinda. Ahmed Hoca da; her konuda orta yolda ama hadis konusunda farkli. Ama ben, hicbirini cizmem.Almam gerekeni alirim.

Ama bir kac gun once Mustafa Islamoglu ve Edip Yuksel'i dinledim. Bir tane alinacak sey bulamadim. Tam tersi herseyleri bir garip..

Simdi ben; bu insanlarla bir tutamam ki bi Ebu Hanzala ve bi Ahmet Kalkan'i..

Sizlerle bu noktalarda anlasamiyoruz iste. Benim Ahmet Kalkan vs.nin gorusunu elestirebilmem icin; 2 seye ihtiyacim var. Biri o konuda tam bilgili olmak, ikincisi de onun ne dedigini tam olarak anlamak. Buraya yapilan kopyala yapistirlarla pat diye olmuyor bazi seyler. Sindire sindire; ispatli ispatli, anlaya anlaya gitmek lazim.

Bu konudaki gorusume gelince.. Ahmed Hoca; Ebu Hanife ve bazi ornekler vermis olsa da; arastirmalarimda, Kur'an'a arzi ispatlayan kesin bir delil bulamadim. Yani bir kac ornegin genele yayilacak nitelikte olmadigi kanaatindeyim.

Hadislerin tamaminin korunmus olabilecegine; Kur'an'la es tutmamak icin inanmiyorum. Araya mutlaka eksik, mana vb aktarimlari veya uydurma hadis girmistir. Ancak bu; cogunlugu da karalamak olmamali. Ben; dogru kabul edip, sorumlulugu Allah'a havale etmeyi daha uygun buluyorum.

Ancan nesh konusu vb hala arastirdigim seyler var.O ayri.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ben bu hocayi takip etmeye basladigimda, bu kisimdan haberim yoktu acikcasi. Ben; Hanzala ile 3 saatlik munazarasini dinledim ve ismini ilk orda duydum. Sonra tevhidle alakali videolarini dinledim. Vahdet anlayisi, itidalli tavirlari vs hosuma gitti. Sonra kitabini arastirirken kendisine danismistim birseyler.

Ne zaman ki; forumda vb ismi gecmeye basladi. O zaman dikkatimi cekti bu hadis mevzusu.Cunku ben diger konulariyla ilgilendim hep..Bu konunun da; bu kadar onemli oldugunu dusunmedim acikcasi. Yani tevhidi saglamak(hayatin her alaninda, icimizde ve disimizda) en onemlisi.Buyuzden mehdinin gelisine inanmamim pratik yasamimi etkilemeyecegi gibi bir cumle kullandim ama saniyorum yanlis algilandi.

Bir de herkesin yapisi farkli. Ben; kendim arastirip, gerekirse bizzat o kisi ile konusup oyle bir inancta olmayi daha saglikli buluyorum. (Hem kisisel inanc hem de farkli inanctaki kisi hakkinda zan sahibi olmam acisindan). Misal.. Tevrat'i okumak bize farz degil. Suphem oldugu icin de okumadim. Ama, bu insanlar neye inaniyor ve neden yanlis diye onu da okudum... (ilk 13 kismi) Hatta Incil'i de cok istedim ama araya tevhid konusu girince tabi ki oncelik siramamda en sona attim suan..

Kim kime reddiye yapmis vs takip etmeye calisiyorum. Kimse zan altinda kalmamali bence. Ben, o goruste olmasam bile..

Ve zaten herkeste bir sapma var. Hanzala Hoca'nin tevhidi anlatisi bence cok iyi, hadisleri de kabul ediyor ama onun da asiriligi halklarin hukmu vs konularinda. Ahmed Hoca da; her konuda orta yolda ama hadis konusunda farkli. Ama ben, hicbirini cizmem.Almam gerekeni alirim.

Ama bir kac gun once Mustafa Islamoglu ve Edip Yuksel'i dinledim. Bir tane alinacak sey bulamadim. Tam tersi herseyleri bir garip..

Simdi ben; bu insanlarla bir tutamam ki bi Ebu Hanzala ve bi Ahmet Kalkan'i..

Sizlerle bu noktalarda anlasamiyoruz iste. Benim Ahmet Kalkan vs.nin gorusunu elestirebilmem icin; 2 seye ihtiyacim var. Biri o konuda tam bilgili olmak, ikincisi de onun ne dedigini tam olarak anlamak. Buraya yapilan kopyala yapistirlarla pat diye olmuyor bazi seyler. Sindire sindire; ispatli ispatli, anlaya anlaya gitmek lazim.

Bu konudaki gorusume gelince.. Ahmed Hoca; Ebu Hanife ve bazi ornekler vermis olsa da; arastirmalarimda, Kur'an'a arzi ispatlayan kesin bir delil bulamadim. Yani bir kac ornegin genele yayilacak nitelikte olmadigi kanaatindeyim.

Hadislerin tamaminin korunmus olabilecegine; Kur'an'la es tutmamak icin inanmiyorum. Araya mutlaka eksik, mana vb aktarimlari veya uydurma hadis girmistir. Ancak bu; cogunlugu da karalamak olmamali. Ben; dogru kabul edip, sorumlulugu Allah'a havale etmeyi daha uygun buluyorum.

Ancan nesh konusu vb hala arastirdigim seyler var.O ayri.
Kardeşim size nacizane tavsiyem; Her adını duyduğunuz veya dikkatinizi çeken söylemleri olan kişilerin size göre tek tek olumlu olumsuz yönlerini yıllarca araştırmak yerine ehl-i sunnetin âkaidini tam manasıyla öğrenmeye çaba harcayınız.
Bunu bir misal ile izah etmek gerekirse;
Sıffîn vakasına katılan ve Ali (r.anh)'ye yakınlığıyla tanınan Kumeyl b. Ziyâd : “Acaba senin hak üzerinde olduğuna, Talha ve Zubeyr’in de bâtıl yolda olduklarına itikat etsek ne olur?” sualini sorarak, düşüncesini eylem ve slogana dönüştürme isteğini Ali (r.anh)’ye ulaştırınca;
Ali (r.anh): “Sen şahısları hak ile tanı, Hakk'ı şahıslarla tanıma. Yeter ki sen Hakk'ı tanı, onun ehlini de tanırsın!
(Muhammed Cemâluddîn b. Muhammed Saîd b. Kāsım ed-Dımaşkī , Kavâidu’t-tahdîs min funûni mustalahi’l-hadîs -thk. Muhammed Behcet el-Baytâr-, Beyrut 1407/1987, sf: 291)
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu görüşlerinden dönmediyse sıkıntı ama Allah rahmet eylesin
 
Üst Ana Sayfa Alt