Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Ehli Sünnetin Yolu / Ehli Sünnet Kimlerdir ve Kimler Değildir -1-

Bir Müslümanın Günlüğü Çevrimdışı

Bir Müslümanın Günlüğü

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Ehli Sünnetin Yolu / Ehli Sünnet Kimlerdir ve Kimler Değildir -1-

unnamed.jpg

Es selamu aleykum

Kur’an-ı Kerim’in Kilitleri” adlı yazı dizimizde Allah’ın Tek Hüküm Koyucu olduğu ve sadece O’na itaat etmemiz gerektiğini öğrendiğimize göre; O’na itaat yolunda, O'nun bizler için seçtiği, adı “İslam” olan bu yolu en doğru şekilde öğrenmemiz gerektiği de aşikardır:

“…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim…”

Maide: 3

Peki bu İslam dini, hakikatlerin yolu nasıl bir yoldur, kısaca nasıl tanımlarız ve bu yolu anlamak için nelere dikkat etmeliyiz? İşte bu konuda öncelikli rehberimiz tabi ki de Kur’an’dır:

“Elif Lâm Mîm. Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.”

Bakara: 1-2

Bundan sonrası için ise;

Aslında Kur’an-ı Kerim’i ömründe bir defa bile olsa, baştan sona kadar anlamak için (kendi dilinde) okumuş her kişi, söyleyeceklerimi biliyordur ama benim hedefim: Ömründe (Arapça Kur’an tilaveti dışında) hiç Kur’an okumamış, Kur’an’a (içerisindeki hükümlere/ anlamına) yabancı kalmış insanlara, dinlerini öğrenirken “dikkat etmesi gerekenler” konusunda bir ön bilgilendirme yapmaktır. Bunu yapmak zorundayız, çünkü içerisinde doğdukları toplumun sözde hocaları, bu insanlar kendilerini bildi bileli “Meal okumayın, sapıtırsınız” diyorlar. Oysaki meal okumak insanı saptırmaz. “Kur’an’a ve tamamlayıcısı olan sünnete bir bütün olarak bakmadan meal okursanız”, ancak o zaman saparsınız.

Bu duruma örnek vermek gerekirse:

“Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. “
Nisa: 43

Siz bu ayeti -Kur’an’ın bütününe bakmadan- kendinize delil alırsanız, “Namaz vaktini aksatmamak kaydıyla içki caizdir” zannına kapılırsınız. Oysaki bu ayet bu haliyle bırakılmamış; bu ayetle içki konusunda ilk önce Rabbimizin Müslümanları yavaş yavaş sakındırması söz konusu olmuş, ardından son olarak bu ayetle içki büsbütün yasaklanmıştır:

“Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.”
Maide: 90

Bu örnekteki gibi sonrakini görmez, sadece öncekini görürseniz; evet meal sizi saptırır.

Bununla birlikte meallerin saptırması için bir tehlike daha vardır, ancak Kur’an’ı düzgünce okursanız, bizzat Rabbimizin o tehlike hakkında bizleri uyardığını görürsünüz:

“O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.”*
Al-i İmran: 7

Diyanet İşleri'nin bu ayetin meali için verdiği açıklamayı -doğru, gayet açık ve özet olarak aktarması sebebiyle- aynen aktarıyorum:

*“Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah’ın bildiği âyetlerdir. Bunların insan zihni tarafından tümüyle kavranmasına imkân yoktur. Allah’ın sıfatları, kıyametin ahvali, cennet, cehennem gibi hususlarla ilgili âyetler ile, sûrelerin başında yer alan “hurûf-u mukatta’a” bunlardandır. İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın, bu âyetleri bütün yönleriyle anlaması mümkün değildir. Müteşabih âyetler dışındaki âyetler de muhkem âyetlerdir.”

Bu ayeti Allah’ın verdiği akıl rehberliğinde okuyan kişi, kitabın muteşabihlerinden değil, muhkem olan ayetlerinden sorumlu olacağımızı rahatlıkla anlayacaktır. Nitekim muteşabih ayetler hakkında bizlere verilmiş açık bilgiler olmadığı için, bu ayetlerle ilgili söylenen her şey ancak insanların “zannıdır.” Zan ise dinde delil değildir, zanna uymak bizzat yine Rabbimiz tarafından bizlere yasaklanmıştır:

“Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez.”
Necm: 28

“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.”
En’am: 116

Gördüğünüz üzere, İslam’ın yolunun “zanlar üzerine” olması mümkün değildir. İslam, zannın aksine “kesin bilgi ile” bilinenlerden oluşur ve dinde delil: Anlamı apaçık olan, Kur’an’ın bütününden koparılmadan değerlendirilen ayetler ile sahihliği ispatlanmış hadislerdir. Evet “hadisler” dedim; hadisler de ayetler kadar dinde hükümdür. Çünkü Rabbimiz Allah, bizlere bir çok ayette Rasulüne -sallallahu aleyhi ve sellem- itaati emretmiştir; dolayısıyla Rasulün -hadisleri ile- bize ulaşan bilgilere uymak, bizim için Rasule itaat demektir ve Rasule itaat de Allah’ın bu emirlerine, yani Allah’a itaattir:

“Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdirler. Bunlar ne güzel arkadaştır!”
Nisa: 69

“Peygamber’e itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de itaatten yüz çevirirse aldırma! Çünkü biz seni, onların üzerine bekçi olarak göndermedik.”
Nisa: 80

“Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve onlara itaatsizlikten sakının. Eğer itaatten yüz çevirirseniz, bilin ki, elçimize düşen açıkça tebliğ etmekten ibarettir.”
Maide: 92

Allah’ın emri söz konusu olduğunda “tek ayetin bulunması bile” yeterlidir ancak ben daha iyi anlaşılsın diye üç ayete tamamladım. Bununla birlikte arzu edenler araştırabilir ki, aktarmadığım bunlar gibi daha çok ayet vardır. Ve açıkça görülüyor ki, Rasulullah’ın hadisleri bizler için dinde delildir. Ancak hangi hadisleri? Tabi ki de “Sahih” yani doğruluğu ispatlı olanlar.

Peki ya zayıf hadisler?

Önce zayıf hadis ne demektir özetle anlatayım: Hadis olduğu kesin olmayan, hadis olduğu tahmin edilen, yani hadis olduğu “zannedilen” sözlere zayıf hadis denir. “Zannedilen” dedim fark ettiniz mi? Zannetmek dinde delil miydi? Hayır, zanna uymak caiz değildir. Muteşabih ayetlere öylesine uymadığımız gibi, zayıf hadislere de uymamız mümkün değildir, bizlere emredilen bu değildir. Bunlar -tek başına- dinde delil olarak kabul edildiğinde, ancak kalplerinde eğrilik olanların -kendi batıllarına yol tutturmaları- için işe yararlar. Dolayısıyla “hoca” dediğiniz kişileri bundan sonra daha dikkatli dinlemenizi tavsiye ederim, çünkü sizleri -ayet ve hadisler eşliğinde- batıllara sürükleyen bir çok “hoca kılıklının” varlığından bizler haberdarız, sizler de olun inşaAllah.

Yeri gelmişken ek not düşmekte fayda var: Zayıf hadisler tümden terk edilmez; bunlar tek başına dinde delil olamaz, ancak kendisini tamamlayan ayetler ve sahih hadisler eşliğinde değer kazanır ve açıklanan konuları desteklemek için kullanılabilirler. Sorun şu ki:
Bir tarafta ayetler ve sahih hadislerin bize aktardıkları, karşı tarafta ise zayıf bir hadis bulunuyorsa, seçilecek yol: “aklı başında olan herkes için” ayetler ve sahih hadislerin bulunduğu yol olmasına rağmen;

bahsettiğimiz bu sözde hocaların önderliğindeki batıl cemaatler: “Kur’an’ın bütününden koparılmış ayetler, kırpılmış ve “gerçek anlamından uzaklaştırılmış” sahih hadisler ve kendi batıllarına uygun olarak buldukları zayıf hadisler eşliğinde (buna bir de “şeyhimiz dedi ki”, “falanca hoca/kişi dedi ki” şeklinde bir çok -dinde delil kabul edilemeyecek- sözleri de eklerler)” kendilerine İslam dışı, bid’atlerle* dolu bir yol tutup, halka da bunu “İslam” olarak tanıtmaktadırlar! (*Bid’ati sonraki yazımda ayrıntılı işleyeceğiz inşaAllah)

Burada Ömer bin Hattab -radıyallahu anh- 'tan bir sözü -önemine binaen- tekraren hatırlatıyoruz:

“Dininizi iyi öğrenin, yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz.”

Şimdi şu ana kadar neler öğrendik?

1. Öncelikli rehberimiz Kur’an’dır.

2. Kur’an’daki ayetler -Kur’an’ın bütün anlamından- ayrı olarak değerlendirilemez.

3. Kur’an’daki anlamı belirsiz (muteşabih) ayetlere değil, anlamı apaçık (muhkem) ayetlere uymakla emrolunduk.

4. Zanna uymanın caiz olmadığını ve dinde delil olmadığını öğrendik.

5. Rasulün –sallallahu aleyhi ve sellem- hadislerinden “sahih olanların” dinde delil olduğunu; ve tıpkı muteşabih ayetlere uymanın caiz olmadığı gibi, zayıf hadislere uymanın da caiz olmadığını öğrendik. (Çünkü bunlar üzerine söylenen bilgiler zan üzere, tahminlerden ibarettir. Bkz: 4.madde.)

Evet, işte İslam’ın yolu özetle bunlardır ve bu maddelere uygun inanç ve amel sahiplerine “Ehli Sünnet” denir. Ehli Sünnet kişiler, Kur’an’a tıpkı Rasulullah’ın –sallallahu aleyhi ve sellem- uyduğu gibi, sünnet üzere tabidirler. Zandan uzak, kesin deliller üzere bu yoldaki izleri takip ederler. İslam'da sınır edindikleri çizgileri kesin ve nettir; Ehli Sünneti, tüm batıl fırkalardan ayıran özellikler işte bunlardır.
Sonraki yazımda, yazı içinde bahsi geçen “bid’at” kelimesini ve bunların sünnete olan düşmanlığını daha yakından inceleyeceğiz; inşaAllah devam edecek…

Bir Müslümanın Günlüğü

---

Ehli Sünnetin Yolu yazı dizisinin tamamı:


İslam'ı Anlamada Engeller/Kur'an-ı Kerim'in Kilitleri yazı dizisi için:

 
Üst Ana Sayfa Alt