Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Emredilen Sadık'lar

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin

1-1.jpg

İŞTE ALLAH'IN BAHSETTİĞİ SADIKLAR

Rabb'imiz hayat kitabımızda bizi kendisinden korkmaya ve yine Allaha ve elçisi Muhammed (s.a.v.)'e iman edip itaat etmeye çağırmış, bu şekilde iman eden sözlerinde duran SADIK muslumanlarla birlikte olmaya , birlikte hareket etmeyi emretmiştir.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ
Tevbe 119: Ey iman edenler! Allah'ın emir ve yasaklarına titizlikle uyun ve doğrularla beraber olun.

Bu ayetin neden bahsettiğini , iniş sebebini dahi bilmeyen ilim düşmanları , sadıklar deyince tasavvuf hocalarını hayal etmeleri normaldir.

Tebük seferinden geri kalıp cihada katılmayan
3 kişi (Şair Kâab b. Mâlik, Hilâl b. Umeyye ve Mirâra b. Rabi' ) hakkında , cihada giden, sözlerinde durarak Allah rasulunun emrine uyan sadıklarla beraber olunuz diye ikaz mahiyetinde inmiştir.

Bu ayeti cihada gitmeyenler, cihaddan geri kalanların kendine delil alması ise işin başka bir acıklı yönüdür.

ÇEŞİTLİ TEFSİRLERDEN BU AYETİN İZAHINI GÖRELİM :

_1. Ebu Cafer Muhammed bin Cerîr Et-Taberî (Öl. H. 310)'ye ait Câmi’ul-Beyân Fi Tefsîr'il Kur'ân adlı tefsirinden:
«Kelamın manâsı ancak şudur: »
«Allah'ın emir ve yasaklarına dünyada titizlikle uymak suretiyle ahrette sadıklarla beraber olunuz. (...) Tefsircilerden bazıları da şöyle demişlerdir: “Bunun manâsı: Ebubekr ile, Ömer'le, ya da Hz. Peygamber ve muhacirlerle birlikte olunuz.“ Allah onlara rahmet eylesin.»


_2. Mûtezileden Ebulkasım Jârullah Mahmûd b. Omar ez-Zemakhşerî (Öl. H. 538)'nin, El-Keşşâf An Hakâik'i Gavâmıd'ıt-tenzîl adlı tefsîrinden:
Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«Sadıklarla birlikte...»
Sadıklar: Niyet, söz ve eylem olarak Allah'ın dininde dürüst davrananlardır ; Veya: “Onlar Allah'a verdikleri sözü yerine getiren kimselerdir.(Enbiya 23) âyetinden anlaşıldığı üzere gerek imanlarında, gerekse Allah' a ve Rasûlüne verdikleri sözde bağlılık gösterenlerdir


_3. Fahruddîn-i Râzî (Öl. H. 606) olarak bilinen Muhammed b. Omar b. el-Hasan el-Bekrî'nin Mefâtîh'ul–Gayb adı altında kaleme aldığı Tefsîr-i Kebîr'inden:
Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“Doğrularla beraber olunuz.“ yani, savaşlarda Peygamberle ve ashabıyla birlikte olunuz; Sakın münâfıklarla birlikte savaşlardan geri durup evlerinizde oturmayınız.»


_4. Kurtubî Tefsiri olarak bilinen Endülüslü İslâm bilginlerinden Ebu Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-Ensârî (Öl. H. 671)'ye ait, El-Jâmi' li-Ahkâm'il-Qur'ân adlı kaynaktan:
Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
« “Doğrularla birlikte olunuz“ Yani, munâfıklarla değil, Peygamberle beraber çıkanlarla birlikte olunuz; Yani, sadıkların anlayışı ve yolu üzere olunuz. Denilmiştir ki, onlardan amaç peygamberlerdir.»


_5. Kadı Beyzâvî Tefsîri (Öl. H. 691) olarak bilinen, Nâsiruddîn Ebu Said Abdullah b. Omar el-Baydâvi'nin yazdığı, Envâr'ut-Tenzîl ve Esrâr'ut-Te'vîl isimli eserden:
Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“Doğrularla beraber olunuz“ Yani yeminlerine ve keza verdikleri söze olan bağlılıkları bakımından, ya da Allah'ın dininde (Allah'a karşı olan muamelelerinde) gösterdikleri içtenlik ve dürüstlük bakımından doğrular (doğruluktan şaşmayan insanlar) la birlikte olunuz, (onlar gibi davranınız.)»


_6. Medârik'ut-Tenzîl ve Hakâik'ut-Te'vîl adı altında, Ebu'l-Berekât Abdullah b. Ahmed b. Muhammed en-Nesefî (Öl. H. 701) tarafından yazılan ve kısaca Nesefî tefsiri olarak bilinen eserden:
Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“Doğrularla beraber olunuz“ Yani, imanlarında doğru olanlar gibi olunuz, munâfıklar gibi değil. Ya da savaştan geri durmayanlar veya gerek niyet, gerek söz ve gerekse eylem olarak Allah'ın emir ve yasaklarına uyanlarla birlikte olunuz.»

_7. Alâuddîn b. Muhammed b. İbrahim (Öl. H. 741) tarafından yazılan ve Khâzin Tefsiri olarak bilinen Lubâb'ut-Te'vîl Fi Maânit-Tenzîl adlı kaynaktan:
Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“Doğrularla beraber olunuz“ Yani, Peygamber (s.a.v.)'e ve arkadaşlarına savaşlarda bağlılık gösterenler ve onları onaylayanlarla birlikte olunuz; Savaştan geri kalıp evlerinde oturan ikiyüzlülerden olmayınız.»

_8. İbn Kesîr Tefsiri (Öl. H. 774) olarak bilinen ve Ebulfidâ İsmail İmâduddîn b. Omar b. el-Kethîr tarafından yazılan Tefsîr'ul-Kur'ân'il-Azıym adlı eserden:
Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“Doğrularla beraber olunuz“ Yani Muhammed (s.a.v.) ve arkadaşlarıyla birlikte olunuz..»

_9. Ebu Tahir Muhammed b. Ya’kûb el-Firûzâbâdî (Öl. H. 817) tarafından yazılan, Tenvîr'ul-Mikbâs Min Tefsîr'i İbn. Abbas adlı kaynaktan:
Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“Doğrularla beraber olunuz“ Yani gerek hazarda, gerek savaş için evden ayrılma sırasında, gerekse fiilen savaşta Ebubekr'le, Ömer'le ve onların dâvâ arkadaşlarıyla birlikte olununuz.»


_10. Kanûnî döneminin ünlü Şeyhu'lİslâm Ebussuûd el-İmâdî (Öl. H. 982)'nin yazdığı İrşâd'ul-Akl'is-Selîm İla Mazâyâ'l-Kitab'il-Kerîm adlı tefsirden :
Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«Ey İman edenler!» «Burada hitab geneldir. Bütün tevbekârlar öncelikle buna dahildir. Bununla birlikte, özellikle Tebuk Seferi’ne katılmaktan kaçınanların amaçlandığı söylenmektedir.»

«Allah'dan sakınınız.» «Gerek işleyeceğiniz, gerekse bırakacağınız her şeyde (Allah'dan sakınınız.) Öncelikle savaşlar konusunda Peygamberle olan ilişkiler bu hitabın kapsamına girmektedir.»
«Ve sadıklarla birlikte olunuz.» «İmanlarında ve verdikleri sözde (onlarla) beraber olunuz. Ya da Allah'ın dini ile ilgili olarak (genel anlamda): niyette, sözde ve eylemde onlarla birlikte olunuz; veya her konuda (doğrularla beraber olunuz.) Veyahud tevbelerinde ve bağlılıklarında onlarla birlikte olunuz. Bu takdirde amaç, şu üç kişi ve benzer durumda olanlardır.»


Seçip beğeniniz ve müfessirlerin açıklamalarına uyunuz.
İsterseniz dünya müslümanlarının itibar ettiği tefsirlere bakmayıp kendi kitaplarınızdan açıklamasını koyunuz. !


Tevbe Sûresi'nin 119'uncu âyet-i kerîmesine gelince, bu da yine tefsir âlimlerinin tesbitine göre Peygamber (s.a.v.)'in H. 8 / M. 630 yılında tertip buyurduğu Tebuk Seferi'ne katılmaktan bilinçli olarak geri kalan Şair Kâab b. Mâlik, Hilâl b. Umeyye ve Mirâra b. Rabi' adlarındaki üç zat hakkında inmiştir ki zaten bundan önceki âyette (yani Tevbe Sûresi'nin 118'inci âyet-i kerîmesinde) adları açıklanmamış olsa bile bu asker kaçaklarının üç kişi oldukları ifade edilmektedir.
Dolayısıyla âyetin iniş sebebi berrak bir şekilde ortadadır.
Şimdi, bu âyet-i kerîmeyi başka yönlere çekenlerin iman, akıl, bilgi ve ahlâk bakımından hangi derekelerde bulunduklarını bir kez daha teşhis edebilmek için onu, önceki iki âyetle birlikte tekrar incelemeye çalışalım.
Evet Allah Teâlâ, Tevbe Sûresi'nin,117. 118 ve 119'uncu âyet-i kerîmelerinde meâlen şöyle buyurmaktadır:

Âyet- Tevbe 117: «Gerçek şu ki Allah, Peygamber (s.a.v.)'i ve O'na o zor saatte uyan muhacirleri ve ensârı bağışladı. İçlerinden bazılarının kalbleri kaymaya yüz tutmuşken yine de onların tevbesini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı şefkatli ve esirgeyicidir.

Âyet- Tevbe 118: «Keza seferden kendilerini geri bırakan o üç kişinin de tevbesini kabul etti. Dünya bütün genişliğine rağmen onların başına daralmıştı. Canları sıkıldıkça sıkılmış, ancak Allah'a sığınmaktan başka çareleri olmadığını anlamışlardı. (Nihâyet) tevbe etsinler diye Allah onların tevbesini kabul buyurdu . Çünkü elbette tevbeyi kabul eden ve elbette ki esirgeyen Allah'dır.»

Âyet- Tevbe 119: «Ey iman edenler! Allah'ın emir ve yasaklarına titizlikle uyun ve doğrularla beraber olun.»

Görüldüğü üzere son âyet, öncekileri âdetâ tamamlayıcı bir anlam sergilemekte ve çok genel bir mesaj vermektedir. Dolayısıyla bu olayın gerek o günün şartlarında uyandırdığı izlenimler ve sebeb olduğu olumsuzluklar, gerekse dünya durdukça meydana gelecek benzerlerinin neden olabileceği sonuçlar bakımından bu âyette bizlere yöneltilmiş o kadar büyük bir uyarı vardır ki bu noktayı bilinçli olarak göz ardı edip onu Hind kaynaklı bir meditasyon uygulamasına kanıt göstermek, Allah'ın yüce kitabını alaya almaktan başka bir şey değildir!


“Ey iman edenler Allah'tan korkun ve SADIKlarla beraber olun.”
(Tevbe 119)

Müslümanım diyenlerin SADIKlarla birlikte olması gerektiğini bildiren Rabbimiz , o SADIKların vasfını da yine kendisi bildirmiştir.


Gerçek mûminler ancak Allah'a ve Rasulune iman eden, ondan sonra asla şubheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte SADIKLAR ancak onlardır. (Hucurat 15)



1697128303214.png
1697128310532.png


Allah'ın (c.c.), SADIK sıfatına verdiği özelliklere rağmen bunları Yahudilerin ayetleri elleriyle gizlemesi gibi, tasavvufçuların da Kuran ve tefsirlere (nuzul) rağmen sapkın ve batıni keşiflerle yaptıkları yorumlar ile bahsedilen SADIKların "tasavvufun oturan rabıtacı şeyhlerine yorumlamak" yoldan çıkmışlığın en bariz özelliğidir.

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن
قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً {23
_ Mûminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler. (Ahzab 23)
Rabbim hidayet versin

sadıklarla birlikteyken
isimsiz-yigit-mucahidler.jpg


Bu hadisi Buharî, C.8, sf: l05'te, Tevazu' babında rivayet etmiştir:
Muhammedu'bnu Osman ibni Kerame, Halidi'bini Mahled'den, o da Suleyman'ubnu Bilal'den, o da Şerîku'bnu Abdullahi'bni Ebi Nemir'den, o da Atadan, o da Ebu Hurayra Radıyallahu Anh'den Rasulullah Aleyhisselâm'ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir;

"Kim Benim bir dostuma (veli kuluma) düşmanlık ederse Ben ona savaş açarım, kulum Bana kendine farz kıldığım amellerden daha sevimli bir amelle yaklaşamaz. Kulum nafile amellerle de bana yaklaşmaya devam ederse, ben onu severim. Onu sevdiğim zaman da, onun duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey istediğinde istediğini veririm, Bana sığındığı zaman kendisini korurum, Mûmin bir kulumun canını almakta tereddut ettiğim kadar hiçbir şeyde tereddüt etmiş değilim. O ölümü istemezken, Ben de fazla yaşlanarak fena duruma düşmesini arzulamam."

(Buhari: Rikak: 38 ;
Buhari, Muslim, İbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî, Muvatta’dan Kudsi Hadisler, Madve Yayınları: 153-154)

Hadisin Şerhi

Veli Allah'a ibadeti hakkıyla yerine getiren ve ibadet arasında isyana düşmeden birbiri ardından ibadet vazifelerini yerine getiren demektir.
Bir kimsenin veli olması için hem kulluk vazifesini yerine getirmesi hem günahlardan kaçınması şarttır.
Nasıl Peygamberlerin mâsum olması gerekirse, velilerin de mahfuz olması gerekir. Şeriata bir itirazı olan ise gurura kapılmış durumda ve kendini aldatmaktadır.

el-Kuşeyrî der ki, velinin mahfuz olmasından maksat, ayağının sürçmesi veya hataya düşmesi halinde Allahu Teala'nın onu o hal üzere bırakmamasıdır. Hataya düşerse Allah ona tevbeyi ilham eder, o da tevbe eder ve bu durum onun veliliğine bir halel getirmez.

Hadiste Allahu Teala'nın "harb ilan ederim" sözü hakkında el-Fakihanî şöyle döyor:
'Burada beliğ bir mecaz vardır. Çünkü Allah'ın sevdiğinden hoşlanmayan Allah'a muhalefet etmiş olur, Allah'a muhalefet eden O'nunla karşı karşıya gelir. Allah, kendisiyle karşı karşıya geleni ise helak eder.
Ayrıca, Allah'ın veli kullarına düşman olanların, Allah'ın kendilerine düşman olmasını gerektirecek bir durum içine düşmesi yani Allah'ın veli kullarını sevmenin Allah'ın sevgisini kazanmaya sebeb olduğunu gösterir.
Allahu Tela'nın "gözü, kulağı, ..vs., olurum" demesi mecazi anlamdadır. Yani Allahu Teala'nın kulunun her azasına yardımcı olacağını, o kulun bütün azalarıyla Allah'ın yardımına kavuşacağını ifade etmektedir.

Buradaki mananın şöyle olduğu da belirtilmiştir: O kulum artık ancak Benim zikrimi duyar, Benim kelamımdan ve kitabımı okumaktan tad alır, ancak Bana munacaatla huzur duyar, sadece Benim melekutumun fevkalâde durumlarına bakar, elini sadece Benim radı olacağım yerlere uzatır, ayağıyla sadece Benim rıdama uygun olacak yerlere gider'. Bu görüşü el-Fakihanî ileri sürmüştür.

el-îttihadiyye, bunun hakikat üzere olduğunu söylemiştir. Cibril'in Dıhyetu'l-Kelbi'nin şekli üzere gelmesini delil göstererek Hakk'ın kulun gözü olduğunu söylemiştir.
Kutbuddin el-Kastallanî bu görüşü savunanların iddialarını çürütmek için çok beliğ bir risale yazmıştır. Allahu Teala kendisine bol bol sevab versin.
Gönül ehlinin imamlarından Ebu Osman el-Cîrî Beyhakî'ye isnad ettiği bir görüşünde bu hususu şöyle izah etmiştir: Allahu Teala böyle buyurmakla kulunun ihtiyaçlarını kulağından daha çabuk duyduğunu, gözünden daha çabuk gördüğünü, elinden daha çabuk tuttuğunu ve ayağından daha çabuk o ihtiyaçlarına vardığını ve karşıladığını bildirmiştir.
Hadisin sonunda Yüce Allah'ın: "Mûmin kulumun canını almakta tereddüt ettiğim kadar hiçbir şeyde tereddut etmedim. O Ölümü istemezken Ben de fazla yaşlanarak, fena durumlara düşmesini arzulamadım" buyurması hakkında Cuneyd şöyle diyor:
'Mûminin rahatsızlığı, ölüm esnasında duyduğu acı ve ızdırab dolayısıyladır, yoksa bu ibare "Ben Mûmin kuluma ölümü sevimsiz gösteririm" manasında değildir. Çünkü ölüm insanı Allah'ın rahmet ve mağfiretine götürür. Başkaları da, ruhun cesedden ayrılmasının büyük bir acıya vesile olduğunu, Allahu Teala'nın da Mûmin kulunun acı duymasından hoşnut olmadığını, dolayısıyla bu hâdiseyi hoşnutsuzluk olarak adlandırdığını söylemişlerdir'.
Sevimsizliğin hayatın uzun sürmesine nisbetle olması da muhtemeldir. Çünkü hayatın uzun sürmesi kişiyi düşkün duruma, fena ve aciz insanların araşma düşürebilir.
Bu hadiste Allah'ın veli kullarının şerefine ve onların derecelerinin yüksekliğine de delalet vardır. Öyleki, Allahu Teala, ölümü kulları hakkında kesin bir hüküm olarak koymamış olsaydı, veli kullarına ölümü tattırmayacaktı.
Tereddüt ibaresi de bu manayı ifade etmektedir. Tıpkı bir kulun çok sevdiği biri hakkında, muhakkak yapması gereken bir işten dolayı elem duyması gibi. Üzüntüsüne baktığı zaman o işten vazgeçmesi gerekir, ancak elde edilecek fayda açısından da mutlaka yapması gerekir. Elde edilecek fayda yönünü tercih etmektedir. İşte onun böyle bir iş karşısındaki kalb hali, tereddütle açıklanabilir. Allahu Teala da, kullarının meseleyi kavrayabilmeleri için onlara, onların anlayacağı bir dille konuşmuştur. Bununla da, veli kulların kendi katındaki şereflerinin ve derecelerinin yüksekliğini anlatmıştır.
(Kastallanî Şerhi, C.9, s.289,
Buhari, Muslim, İbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî, Muvatta’dan Kudsi Hadisler, Madve Yayınları: 154-156)
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
«Ey iman edenler! Allah'ın emir ve yasaklarına titizlikle uyun ve Sadıklarla (doğrularla) beraber olun.» (Tevbe 119)
NusraCephesi_b-1132x600.jpg

"Sadıklarla birlikte olun" denilen ayette "Sadıklar"dan kastedilenin gerçek manası : HUCURAT 15


Taifetul Mansura Sunar:
" Ebu Cendel et-Turki'nin Vasiyeti ve Şehadeti"

بسم الله الرحمن الرحيم
شبكة الطائفة المنصورة

ebucendel.gif


 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Y Çevrimdışı

YoLCuUu

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Sen ayetlerı sadece o gune has ındıgınımı duusnuyorsun ey cahıl kişi... ve senın tefekkur gucun ne kadar buyukmuskı o koltugunda oturan kendıne rabıta ettıren seyhler dıye bahsettıklerının hepsının makamını gorebılıyor gıbısın bılmedıgın ısı baskalarının dılınden bıldıgın gıbı kaynaklar gostermen degıl delıl aksını ıddaa eden yuzlercesını yazarız sana
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Sen ayetlerı sadece o gune has ındıgınımı duusnuyorsun ey cahıl kişi... ve senın tefekkur gucun ne kadar buyukmuskı o koltugunda oturan kendıne rabıta ettıren seyhler dıye bahsettıklerının hepsının makamını gorebılıyor gıbısın bılmedıgın ısı baskalarının dılınden bıldıgın gıbı kaynaklar gostermen degıl delıl aksını ıddaa eden yuzlercesını yazarız sana
Şirk sana Bu kadar da mı sevimli mi geliyor ? Usul bilmez sapık!
 
M Çevrimdışı

miraç burak

Üye
İslam-TR Üyesi
yazıyı yazan kardeşden Allah razı olsun. adminlerden ricam bu budist ve şamanist zihniyette olanların banlanması çünki ne kadar doğruyu tavsiye etsen delil göstersende kuran ayetlerine iman etmedikleri için inanmıyorlar ve inatçılıkları yahudilere benziyor bu kuran insanlar anlasın diye apaçık indirilmiştir, kuranı biz anlıyamayız ancak keramet ehli anlar diyenler budist ve şamanist birazda yunan felsefesinin ana fikirlerini islamiyete entegre etmeye çalışanlar Allah bunların yakın zamanda belasını versin onlara müslümanların elinden helak olmayı nasip etsin.

bunların islamiyete verdiği zararı şuanda misyonerler ve yahudiler bile verememektedir.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt