EBEDİ CEHENNEMLİK OLMAK!!
BİR DE:
Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
«Bir kere Rasulullah (s.a.s)'in sofrasına et yemeği getirildi. Ve kol tarafından bir parça ayırıp önüne konuldu. Çünkü Rasulullah etin bu kısmını severdi. Ondan ön dişleriyle bir lokma kopardı ve sonra şöyle buyurdu:
«Ben kıyamet gününde bütün insanların en yücesiyim. Bu neden bilir misiniz?» diyerek şöyle izah etti:
«Dünyada önce ve sonra gelmiş, geçmiş ne kadar insan varsa bunların hepsini Allah-u Teala kıyamet gününde düz ve geniş bir meydanda toplayacaktır. Öyle düz ve geniş bir meydan ki orada bir çağırıcı seslenince sesini herkese duyurabilecek ve bakan kişinin gözü mahşer halkını bir bakışta görebilecek. Bir de güneş yaklaşacak. Artık insanların gamı, meşakkati dayanılmaz ve tahammül olunmaz bir dereceye varacak. Bu sırada insanlar birbirine:
«Size erişen şu faciayı görmüyor musunuz? Rabbinize dua edecek bir şefaatçi bulmak çaresine bakmıyor musunuz?» diyecekler. Bunun üzerine mahşer halkının bazısı bazısına:
«Haydi Adem'e gidiniz» deyip mahşer halkı Adem (a.s)'a gelerek:
«Ey insanların babası! Allah-u Teala seni eliyle yarattı ve sana kendi ruhundan hayat verdi. Sonra meleklere emredip onlar da sana secde ettiler. Rabbine hakkımızda şefaat dile. Ey Atamız! İçinde bulunduğumuz şu müşkül vaziyeti görmüyor musun? Başımıza gelen şu musibeti bilmiyor musun?» diyecekler. Adem de:
«Rabbim bugün öfkelidir.O derece ki, ne bundan önce böyle bir gazab etmiştir, ne de bundan sonra bu türlü gazab eder. Hem Cenab-ı Hak beni cennet meyvesinden birini yemekten nehyetmiş iken ben asi olup yemiştim. Artık size şefaat edemem, şimdi ben kendimi düşünüyorum. Vay nefsim, nefsim, nefsim. Siz benden başka bir şefaatçi bulunuz. Nuh'a gidiniz» diyecek. Onlar da Nuh'a varacaklar. Ve:
«Ey Nuh! Sen yeryüzünde ilk rasulsün. Allah sana Kur'an'da: «Çok şükreden kul» adını verdi. Lütfen hakkımızda Rabbine şefaat dile. Ne acıklı vaziyette olduğumuzu görmüyor musun?» diyecekler. Nuh (a.s) da:
«Aziz ve Celil olan Rabbim bugün öfkelidir. O derece ki, Allah-u Teala ne şimdiye kadar böyle gazablanmıştır ne de bundan sonra gazablanır. Benim de bir dua endişem var. Vaktiyle kavmimin helaki için dua etmiştim. Bu sebeple kendimi düşünüyorum. Vay nefsim, nefsim, nefsim. Şimdi siz başka bir şefaatçi arayınız, İbrahim’e gidiniz» diyecek. Onlar da İbrahim (a.s)'a varıp:
«Ey İbrahim! Sen yeryüzündeki insanlardan Allah'ın nebisi ve Allah'ın dostu olan bir zatsın. Rabbin Teala'dan hakkımızda şefaat dilesen. Şu acıklı halimizi görüyorsun» diyecekler. İbrahim (a.s) da onlara:
«Bugün Rabbim öfkelidir. Hem o derece ki, ne bundan evvel böyle gazab etmiştir, ne de bundan sonra. Ben üç kere yalan söyledim. Şimdi kendimi düşünüyorum. Vay nefsim, nefsim, nefsim. Artık siz başka bir şefaatçi arayınız, Musa'ya gidiniz» diyecektir. Onlar da Musa (a.s)'a varıp:
«Ey Musa! Sen Allah'ın rasulüsün. Allah seni risaleti ve kelamı ile insanlar üzerine faziletli kıldı. Rabbin Teala'ya hakkımızda şefaat dile. Görüyorsun ne kadar ızdırap içindeyiz» diyecekler. Musa (a.s) da onlara:
«Rabbim bugün öyle öfkelidir ki ne şimdiye kadar bu derece gazabı görülmüş ne de bundan sonra görülecektir. Ben ise helakine memur olmadığım halde bir adam öldürdüm. Şimdi ben nefsimi düşünüyorum. Ah nefsim, nefsim, nefsim. Şimdi siz başka bir şefaatçi arayınız. İsa'ya gidiniz» diyecek. Onlar da İsa (s.a.s)'a gidip:
«Ey İsa! Sen Allah'ın rasulüsün ve Allah tarafından Meryem'e konulan bir mucize ve ikram edilmiş bir ruhsun ki, sen beşikte bir sabi iken insanlarla konuştun. Rabbine hakkımızda şefaat dile. Bak gör ne ızdırap içindeyiz» diyecekler. İsa (a.s) da onlara:
«Rabbim bugün öfkelidir. O derece ki, ne bundan evvel görülmüştür, ne de bundan sonra böyle bir gazabı görülecektir» diyecek ve hiçbir suç zikretmeyecek. «Ah nefsim, nefsim, nefsim» diye endişesini izhar edecek ve: «Benden başka bir şefaatçi bulunuz, Muhammed (s.a.s)'e gidiniz» diyecek.Onlar da Muhammed (s.a.s)'e gelerek:
«Ya Muhammed! Sen Allah'ın rasulü ve nebilerin sonuncususun. Allah geçmişte ve gelecekte bütün suçlarını mağfiret etmiştir. Rabbinin katında bize şefaat dile. Görüyorsun ki elem ve ızdırap içindeyiz» diyecekler.
Bunun üzerine ben hemen gidip Arş-ı Rahman'ın altına varacağım ve Aziz ve Celil olan Rabbime secdeye kapanacağım. Sonra secdemde Allah bana kendisine olunacak en güzel hamd-u senadan öyle bir feth ve ilham edecektir ki şimdiye kadar onu benden önce hiçbir nebiye feth ve ilham etmemiştir. Bana ilham olunduğu şekilde Allah'a hamd-u senadan sonra Allah tarafından:
«Ya Muhammedi Başını kaldır, iste! Dilediğin verilecektir. Şefaat eyle! Şefaatin kabul edilecektir» buyurulur. Ben secdeden başımı kaldırıp:
«Ya Rab! Ümmetim. Ya Rab! Ümmetim. Ya Rab! Ümmetim» diye ümmetim hakkında şefaat edeceğim. Bunun üzerine:
«Ya Muhammedi Ümmetinden hesab ve suale lüzumu olmayanları cennet kapılarından sağ kapıdan cennete koy. Onlar cennetin bundan başka diğer kapılarından da insanlar ile ortaktırlar» buyurulacaktır. Sonra Rasulullah:
«Hayatım elinde olan Allah-u Teala'ya yemin ederim ki, cennetin kapı kanatlarından iki kanadın arası Mekke ile Himyer yahud Mekke ile Busra arası kadar geniştir» buyurdu.
(Buhari-Müslim)
hadiste bildirildiği üzere rasuller,Allah ın elçileri,Allah ın sevgili kulları ''ah nefsim nefsim nefsim''derken,''şimdi kendimi düşünüyorum'' derken benim halim nice olur diye düşündüğümde gerçekten de çok korkuyorum...