Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Erkek Hocanın, Kadınlara Tebliği Caiz mi?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
erkekin kadınını suratına bakması haram mı davet ederken nasıl yol izlenmeli
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
İslamda Erkek Kadın Munasebeti

Çok zorunlu olmadığı sürece bayanlarla, erkek muhatab olmamalı, erkek mevcud ise, hanımını, kız kardeşini veya bir başka kadın akrabasını diğer hanımlarla iletişimde aracı kullanmalıdır. Mecburiyet karşısında da perde gerisinden, bu durumunda mumkun olmaması halinde tabi ki gözleri dikmeden , yere bakar, meramımızı anlaşılır olarak en kısa şekilde anlatıp uzaklaşmak gerekir. Aynı durum bayanlar içinde geçerlidir. Ayrıca kapalı bir ortamda başbaşa bulunulmamalıdır

AHZAB Suresi
53-"Ey iman edenler!.. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalbleriniz ,hem de onların kalbleri için daha temizdir…"

NUR Suresi
30-
(Rasulum!) Mûmin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şubhesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır....
31- Mûmin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler.....

Nitekim Rasulullah (s.a.v.), Ali'ye, "Ya Ali, yabancı bir kadını gördüğünde ikinci defa bakma. Çünkü ilk bakışın iraden dışındadır ve onda bir vebal yoktur. İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için haramdır." buyurmuştur.
(Tirmizi, Edeb 28; Ebu Davud, Nikâh 44; Ahmed.)


Cerir bin Abdullah'tan da şöyle rivayet edilmiştir:
Rasulullah (s.a.v.)'a ani olarak yabancı bir kadını görmek hususunu sordum. Bana, görünce gözlerimi çevirmemi emretti.»
(Muslim, Âdâb 45; Ebû Dâvud, Nikâh 44; Tirmizi ve Ahmed.)


Ebu Said el-Hudri (r.anh)'den şöyle rivayet edilir: «Rasulullah (s.a.v.), "Yollarda beklemekten ve oturmaktan sakının." buyurdu.
Bunun üzerine, "Ya Rasulullah, yollarda ilerimizi konuşmak için duruyoruz." dedik.
"O zaman yolun hakkını verin." buyurdu.
"Yolun hakkı nedir?" diye sorunca da;
"Gözleri sakınmak, kimseye eziyet vermemek, verilen selamı almak, marufu emretmek ve munkeri nehyetmektir" buyurdu. (Buhari ve Muslim)

Ebû Said el-Hudrî rivayet ediyor:
Bir kadın Rasulullaha (s.a.v.) gelerek şöyle dedi: “Ya RasulAllah! Sohbetinizi dinlemek için erkeklerden bize fırsat kalmıyor. Her zaman huzurunuzda onlar bulunuyor, öğreniyorlar. Musâit zamanınızdan bize de bir gün ayırın, o gün gelelim, Allah’ın size bildirdiğinden bize öğretin.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) “Falan günde, falan yerde toplanın.” buyurarak sohbet için belli bir gün ayırdı.
Rasulullah (s.a.v.) belirlenen günde hanımların bulunduğu yere geldi ve Allah’ın kendisine öğrettiğinden kadınlara anlattı ve şöyle buyurdu:
İçinizden hiçbir kadın yoktur ki, çocuklarından üç tanesini kendinden önce âhirate göndersin de, onlar kendisi ile cehennem arasında bir engel olmasın.
Onlardan bir kadın, “İki çocuk da öyle değil mi?” diye sordu.
Rasulullah (s.a.v.) iki defa tekrarlayarak “İkisi için de öyledir.” buyurdu. (Buharî, İ’tisâm:9; İlim: 35.)
Hadisin şerhinde Peygamberimize (s.a.v.) muracaat eden kadının Esmâ binti Yezid olduğu rivayet edilir.
(Umdetu’l-Karî, 25: 48)
Fethu’l-Bârî’de yer aldığına göre, Ebû Hurayra böyle bir hadisenin başka bir zamanda da cereyan ettiğini ve Rasulullah (s.a.v.), “Falan hanımın evinde toplanın.” dediğini beyan ederek, Rasulullah'ın oraya gidip, hanımlarla sohbet ettiğini bildirir. (Fethu’l-Bârî, 1: 158)

İbni Hacer, bu hadis-i şerifin açıklamasında ayrıca şu hükme de dikkat çeker:
“Bu hadis, sahabi kadınların dinlerini öğrenmek için gösterdikleri hırsı ve ciddiyeti gösterdiği gibi, hanımlara dini meseleleri öğretmek için belli bir zaman tayin etmenin caiz olduğunu gösterir.”

Abdullah bin Abbas rivayet ediyor:
“Rasulullah (s.a.v.) Mescidde vaaz ettikten sonra kadınlara duyuramadım zannıyla yanında Bilal olduğu halde erkek saflarından çıktı, kadınların tarafına geçti ve kadınlara vaaz ederek onlara sadaka vermeyi emretti. Sözleri o kadar tesir etti ki, kadınların kimi kulaklarındaki küpeyi, kimi parmağındaki yüzüğü çıkarıp atmaya başladı. Bilal de onları eteği içine topluyordu." (Buharî, İlim, l: 32)

Bu hadisten çıkan hükmü Bedruddin Aynî, İmam Nevevî’den naklen şöyle ifade eder:
“Bu hadisten, hanımlara vaaz ve nasihat etmenin, onlara âhireti hatırlatmanın, İslâmî hükümleri anlatmanın ve sadakaya teşvik etmenin mustehab olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bütün bunlar yerine getirilirken gerek konuşanda, gerekse dinleyende kalbini fesada sürükleyecek durumların, fitneye düşme endişesi ve benzeri menfi hallerin ortaya çıkmaması gerekmektedir." (Umdetu’l-Karî, 2: 124)

KASAS Suresi

22- Musa, Medyen tarafına yönelince: "Umarım Rabb'im bana doğru yolu gösterir." dedi.
23- Medyen suyuna vardığında orada hayvanlarını sulayan bir cemaat buldu. Onların gerisinde de, hayvanların suya gitmesini engellemeye çalışan iki kadın gördü. Onlara: "Nedir derdiniz?" dedi. Onlar da: "Çobanlar sulayıp çekilmeden biz sulamayız. Babamız oldukça yaşlı bir adamdır." dediler.
24- Bunun üzerine Musa, onların hayvanlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi: "Rabbim göndereceğin hayra ve rızka çok muhtacım." dedi.
25- O sırada, kadınlardan biri utana utana yürüyerek Musa'ya geldi. "Babam, hayvanlarımızı sulama ücretini vermek için seni çağırıyor." dedi. Bunun üzerine Musa, kızların babasına varıp başından geçenleri anlattığında o: "Korkma artık o zalim kavimden kurtuldun." dedi.

(Âyet-i kerimede, Musa'nın, koyunlarını suladığı kızlardan birinin, Musa'ya utana utana geldiği zikredilmektedir. Ömer (r.anh) bu kızın, hayasından dolayı eliyle yüzünü kapatarak geldiğini söylemektedir.)

26- Kadınlardan bîri: "Babacığım onu ücretle çalıştır. Çünkü o, ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir bir adamdır." dedi.

Ömer, Abdullah b. Abbas, Şureyh b. el-Kadî, Katade, Muhammed b. İshak diyorlar ki: "Kız babasına "Şubhesiz ki bu, ücretle tuttuğun adamların en hayırlısıdır. Güçlü, kuvvetli ve güvenilir biridir." deyince; Babası ona: "Onun böyle olduğunu nereden biliyorsun?" diye sormuş kız ise şu cevabı vermiştir:
"Bu adam ancak on kişinin kaldırabileceği bir taşı kuyunun ağzından kaldırıp koyunları suladı. Ben onu çağırdığımda önde, gidiyordum bana arkasından gelmemi ve yolu geriden tarif etmemi söyledi."

(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 6/319)

Alış veriş Meselelerimiz Üzerine
İslami bir devlet olmayışından kaynaklanan bir sebeble, Kadınlar piyasaya çok girdiklerinden , kadın - erkek çok karşı karşıya geliyor. Bahsettiğin olayda kadın bide dinden habersiz veya din düşmanı, feminist ise erkeğe karşı gayet cüretkar davranabiliyor, konuşabiliyor, erkeğin dininin güzelliğinden, takvasından olan baş çevirmeyi, tenezzul etmeme gibi veya kadın kendini çirkin görüyor vs. sanarak hakaret edebiliyor. Aynı durum, bayan tezgahtar için de söz konusu oluyor. Karşıdaki taraf İslami tavrı sergileyemediğinde, olumsuz anlayışlar olabiliyor. Erkekler, mumkun mertebe, bayan esnaftan, yanımızda bayan varsa (eş-kız vs) kendilerinden alış-veriş yapmasını isteyerek diyalog kurmalarını istemeliyiz. Bayanlar içinde tam tersi, yanlarındaki erkek yakınlarından muhatab olmalarını istemelidirler.

Birde bu dinsiz kapitalist düzenin pazarlarında, çarşılarında gördüğümüz, erkek veya kadın karşı cinsin iç çamaşırlarını satabilmekte, müşteri esnafa gösterebilmekte, nasıl olur, duruyor vs gibi ahlaksız ve haysiyetsiz yakınlaşmalar olabilmektedir. Hatta bazı musterinin yanında eşi dahi deyyus gibi dikilebilmektedir.
Müslümanların bu tarz mahrem eşyalarını da yine kendisinin hemcinsinden tedarik etmeli; hanımı da başka bir hanımdan tedarik edebilmelidir.

Evde erkek uzanmış yatar/otururken, kadını pazara binlerce erkek arasına gönderip evinin ihtiyacını gidererek ev reisliği yaptığını sanmaktadır.
Bir musluman günümüzdeki şeytanın en sevdiği alanlara hanımını kesinlikle bırakamaz!, hatta mümkunse kendisi de gitmez!!

Rabb'im bizlere İslama uygun çarşı pazarı olan bir ülkeyi nasib eylesin inşeAllah

İlgili Konu:


İslama Göre TESETTUR
https://www.islam-tr.org/konu/islama-gore-tesettur.19487/

Kâbe'de Kadın; Erkekten Önde veya Aynı Hizada Namaz Kılınır mı?
Çözüldü - Kâbe'de Kadın; Erkekten Önde veya Aynı Hizada Namaz Kılınır mı?

Erkek Evlenmek Niyetiyle Kadının Saçına Bakabilir mi? Nerelerine Bakabilir?
Çözüldü - Erkek Evlenmek Niyetiyle Kadının Saçına Bakabilir mi? Nerelerine Bakabilir?
 
E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
Ey peygamberin hanımları! Siz
kadınlardan herhangi biri gibi
değilsiniz. Eğer takva ile
korunacaksanız, konuşurken
kırıtmayın da kalbinde bir hastalık
bulunan kimse tamaha düşmesin. Güzel ve dosdoğru söz söyleyin.

demek ki konuşabiliyormuş
 
A Çevrimdışı

Abdullah Yusuf

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
yani kardeş çıkış yolu ararsan walla şeytan sana pekala çıkış yolları gösterir ama takvaya uyan kaçınmak kendı kendımızı kandırmamıza gerek yok şeytan bazan duygularımızın arasına girip bizi Allah a yaklaştıracağını fısıldar
 
E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
ben elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum çünkü ben anlatmassan bozuk görüşlü cemaatler daha kötüsü solcular anlatır onları dinlerler.anlatırken etkilememeye kalbim fesada çıkmamasına dikkat ediyorum
 
ŞüHeDa01 Çevrimdışı

ŞüHeDa01

Üye
İslam-TR Üyesi
Ey peygamberin hanımları! Siz
kadınlardan herhangi biri gibi
değilsiniz. Eğer takva ile
korunacaksanız, konuşurken
kırıtmayın da kalbinde bir hastalık
bulunan kimse tamaha düşmesin. Güzel ve dosdoğru söz söyleyin.

demek ki konuşabiliyormuş

BU ZARURET İLGİLİ BİR AYET.... ERKEK VEYA KADININ BİRBİRLERİNE TEBLİĞ ETMESİNİN CAİZ OLDUĞUNU NASIL ÇIKARDINIZ BU AYETTEN..?? ..Mevdudi___ALLah ondan razı oLsun_ çok güzeL şekiLde bu zarureti açıkLamıştır...önce ayetLerin muhtevasına bakmaLı...

AHZAB SURESİ..____

31 Ama sizden kim de Allah'a ve Resulü'ne gönülden-itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona da ecrini iki kat veririz.45 Ve biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.

32 Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz;46 eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.47

33 Evlerinizde vakarla-oturun48 (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın,49 dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a Resulü'ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.50

AÇIKLAMA

45. Bu insanların günahları nedeniyle iki kat azaba çarptırılmalarının, iyi bir amel karşılığında da onlara iki kat mükafat verilmesinin nedeni, Allah'ın toplum içinde yüksek makam verdiği kişilerin insanlara lider olmaları ve insanların çoğunun iyi de olsa kötü de olsa bu liderlere tabi olmasıdır. Bu nedenle onların kötü amelleri sadece kendileriyle sınırlı kalmaz, bilakis bir topluluğun bozulmasına sebep olur. İyi amelleri de kendileri ile sınırlı kalmaz ve birçok başka insanın da kurtuluşuna neden olur. İşte bu yüzden cezalandırıldıklarında hem kendi günahları, hem de başkalarının doğru yoldan sapmaları için cezalandırılır. İyi amel işlediklerinde de, sadece kendi işledikleri iyi ameller nedeniyle değil, iyiye yönelttikleri diğer insanlar nedeniyle de mükafatlandırılırlar.

Bu ayet aynı zamanda, bir kişi ve eşyanın güvenilirlik ve yasaklanma derecesi ne kadar yüksek olursa, bu güven ve yasağı çiğnemenin o kadar ciddi olacağı ve cezasının da o kadar büyük olacağı ilkesini ifade etmektir. Mesela, camide içki içmek, evde içmekten daha bir günahtır ve bu nedenle daha şiddetli bir cezayı gerektirir. Aynı şekilde mahrem akrabalarla zina etmek etmek, başka bir kadınla zina etmekten daha büyük bir günahtır. Ve bu nedenle daha büyük bir cezaya sebep olacaktır.

46. Buradan itibaren paragrafın sonuna kadar olan ayetler, İslâm'da tesettür emrinin yeraldığı ayetlerdir. Bu ayetlerde sadece Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarına hitap edilmesine rağmen bütün Müslümanların evlerinde aynı reformun yapılması amaçlanmaktadır. Hitaba Hz. Peygamber'in (s.a) evinden başlanmasının nedeni, böyle temiz bir hayat tarzı onun evinden başlarsa, diğer Müslüman evlerindeki hanımların da bu tarza uyacakları gerçeğidir. Çünkü onun evine bütün Müslümanlar tarafından örnek alınacak bir model olarak bakılmaktadır. Bazı kimseler, bu ayetlerin sadece Peygamber'in (s.a) hanımlarına hitap ettiğini görüp bu emirlerin sadece onları kastettiğini iddia ederler. Fakat bu ayetlerin devamını okuyan bir kimse, müslüman kadınları değil de sadece müminlerin annelerini kasteden bir emir olmadığını hisseder. Allah'ın (c.c) sadece Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarının pislikten temizlenmesini, sadece onların Allah'a ve Rasûlüne itaat etmesi ve namazı kılıp zekatı vermesi gerektiğini kastetmiş olması mümkün müdür? Eğer kasıt bu olamazsa, onların evlerinde vakarla oturmaları, cahiliye yürüyüşünden kaçınmaları, namahrem erkeklerle yumuşak sözlerle konuşmamaları konusundaki emirler nasıl sadece onlar için geçerli olabilir? Aynı konu içinde bazı emirlerin genel (âm), bazılarınınsa özel (has) olduğuna delalet eden bir hüccet var mıdır?

"Siz diğer kadınlar gibi değilsiniz" cümlesi, diğer kadınların süslü bir şekilde sokağa çıkıp, erkeklerle rahatça konuşabilecekleri ve flört edebilecekleri, "siz ise böyle davranamazsınız" anlamına gelmez. Bunun aksine kullanılan uslûp bir adamın sadece kendi çocuğuna şöyle demesi gibidir: "Sen sokak çocukları gibi değilsin, küfürlü konuşmamalısın." Bu cümleden hiç kimse, bu adamın sadece kendi çocuğunun küfretmesini kötü gördüğü, diğerlerinin böyle bir dil kullanmasına ise aldırmadığı sonucunu çıkarmaz.

47. Yani, "Zaruretler halinde erkekle konuşmasında bir beis yoktur, fakat böyle bir durumda kadının ses tonu ve konuşma tarzı karşısındaki erkeğin boş ümitlere kapılmayacağı bir ciddiyette olmalıdır. Kadının ses tonunda bir yumuşaklık, konuşmasında bir kaypaklık ve dinleyen erkeğin duygularını harekete geçirecek ve onu ilerisi için ümide teşvik edecek şekilde bir tatlılık, olmamalıdır.

Bu tür bir konuşma hakkında Allah, böyle konuşmanın, kalbinde Allah korkusu ve kötülükten sakınma olan bir kadına yakışmayacağını söyler. Başka bir deyişle, bu Müslüman ve muttakî bir kadının değil, hafif ve günahkâr bir kadının konuşma tarzıdır. Eğer bu ayet Nur Suresi 31. ayetle birlikte okunursa ("gizli zinetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar") Allah'ın, kadınların sesleriyle veya takılarından çıkan seslerle başka erkekleri cezbetmemelerini ve başka erkeklerle konuşmak zorunda kaldıklarında ise ciddi bir şekilde konuşmalarını murad ettiği anlaşılır. İşte bu nedenle kadınların ezan okuması yasaktır. Bunun yanısıra eğer bir kadın cemaatle namaza iştirak eder ve imam da bir hata yaparsa, kadın erkekler gibi Sübhanallah diyerek imamı uyaramaz; sadece ellerini çırparak imama hatasını hatırlatabilir.

Şimdi de şunlara bir göz atalım: İslâm, kadının başka erkeklerle tatlı ve yumuşak bir sesle konuşmasına izin vermez, hatta zaruri bir ihtiyaç olmaksızın erkeklerle konuşmasını yasaklarken, kadının sahneye çıkıp dansetmesine, şarkı söylemesine, flört etmesine ve cazibesini ortaya koyarak dolaşmasına izin verebilir mi? Kadının radyoda aşk şarkıları söylemesine müsaade edebilir mi? Veya kadınları uçak hostesi yapıp onları özellikle yolcuları cezbetmek üzere yetiştirebilir mi? Ya da kadınların süslü püslü bir şekilde kulüplere, toplantılara ve sosyal faaliyetlere katılmasına, erkeklerle karmakarışık bir ortamda bulunmasına ve onlarla eğlenip vakit geçirmesine izin verebilir mi? Bu kültür hangi Kur'an'dan çıkarılmıştır? Çünkü Allah'ın gönderdiği Kur'an'da bunlara izin verildiğine dair hiçbir işaret yoktur.

48. Metindeki "garne" kelimesi bazı dilbilimcilere göre karâr dan, bazılarına göre ise vekâr dan türemiştir. Birinciyi kabul edersek "oturun, sebat edip durun", ikinciyi kabul edersek "Huzur içinde olun, vekarla oturun" anlamına gelir. Her iki durumda da ayet, kadının faaliyet alanının ev olduğu anlamına gelir. Kadın faaliyetlerini bu çerçeve dahilinde huzur içinde sürdürmeli ve ancak zarurî bir ihtiyaç olduğunda evinden dışarı çıkmalıdır. Bu anlam, ayetin ifadesinden ortaya çıkmaktadır ve bunu daha şiddetle vurgulayan hadisler de vardır. Hafız Ebu Bekir Bezzar, Hz. Enes'den (r.a), kadınların Hz. Peygamber'e (s.a) şöyle bir şikayette bulunduklarını rivayet eder: "Bütün sevapları erkekler kazanıyor: Savaşa gidiyorlar ve Allah yolunda büyük ameller işliyorlar. Savaşa gidenlerin sevabını kazanmak için bizim ne yapmamız lazım? " Hz. Peygamber (s.a) şu cevabı verdi: "Sizin aranızda evinde oturan, savaşa giden kadar sevap kazanır." Hz. Peygamber'in (s.a) anlatmak istediği nokta şuydu: Savaşa giden kimse, ancak, evinde herşeyin yolunda olduğundan, karısının eve ve çocuklara baktığından ve karısının, yokluğunda kendisini aldatmasının imkansız olduğundan emin olursa huzur içinde savaşabilir. Savaşa giden kocasına bu emniyet ve huzuru veren kadın, evde oturduğu halde savaşta kocasına ortak olmuş gibidir. Bezzar ve Tirmizi'nin Hz. Abdullah bin Mes'ud'dan rivayet ettikleri başka bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Kadın tesettürlü ve peçeli olmalıdır. O evinden çıktığında şeytan ona gözünü diker. Kadın evinde olduğu zaman Allah'ın rahmetine daha yakındır." (Ayrıntılı açıklama içn bkz. Nur Suresi an: 49)

Kur'an'ın bu açık ve kesin emri ışığında, Müslüman kadınların meclis ve parlamentolara üye olmasına, evin dışında sosyal faaliyetlere katılmalarına, devlet dairelerinde erkerlerle yanyana çalışmalarına, kolejlerde erkeklerle beraber eğitim yapmalarına, hastahanelerin erkek kısmında hemşire olarak çalışmalarına, uçaklarda hosteslik yapmalarına veya eğitim için yurt dışına gönderilmelerine asla müsaade edilemez. Kadınların ev dışı faaliyetine izin verildiğini savunanların en kuvvetli delili, Hz. Aişe'nin (r.a) Cemel savaşında rol almış olmasıdır. Fakat bu delili öne sürenler herhalde Hz. Aişe'nin (r.a) bu konudaki görüşünü bilmiyorlar. Abdullan bin Ahmed bin Hanbel Zevaid'üz-Zühd'ünde, İbn Münzir, İbn Ebi Şeybe ve İbn Sa'd'da kitaplarında Mesrük'tan şöyle bir hadis rivayet ediyorlar: Hz. Aişe Kur'an okurken (ve karne fi büyütikünne) ayetine geldiğinde elinde olmadan ağlamaya başlardı, öyle ki başörtüsü gözyaşlarından ıslanırdı. Çünkü bu ayet, ona Cemel Savaşı sırasında işlediği hatayı hatırlatırdı.

49. Bu ayette, ayetin tam kavranabilmesi için mutlaka iyi anlaşılması gereken iki önemli kelime kullanılmıştır: teberrüc ve cahiliyet'ül-üla.

Arapçada teberrüc kelimesi başkalarının önünde açılıp saçılmak anlamına gelir. Araplar berac kelimesini bariz ve yüksek olan her nesne için kullanırlar. Kuleye, yüksek meydanda ve aşikâr olduğu için burç derler. Yelkenli gemiye Bârice derler. Çünkü yelkenleri uzaktan görülebilir. Teberrüc kelimesi kadın için kullanıldığında şu üç anlama gelir: 1) Kadının yüzünün ve vücudunun cazibesini insanların önünde göstermesi; 2) Takılarını ve elbisesinin süsünü başkalarına göstermesi 3) Yürüyüşü, endamı ve işvesi ile dikkat çekip kendini ortaya koyması. İleri gelen dilbilimciler ve müfessirler de kelimeye bu anlamı vermişlerdir. Mücahid, Katâde ve İbn Ebi Nuceyh: "Teberrüc, cilveli, dikkat çekici, endamlı bir şekilde yürümektir." demişlerdir. Mukatil: "Kadının gerdanlıklarını, küpelerini ve göğsünü (gerdanını) göstermesidir." der. El-Müberred: "Kadının gizlemesi gereken zinetlerini açığa vurmasıdır." der. Ebu Ubeyde ise: "Kadının, erkeklerin dikkatini çekmek için vücudunu ve elbiselerini göstererek kendisini ortaya koymasıdır." der.

Cahiliyye kelimesi buranın yanısıra Kur'an'da üç yerde daha kullanılmıştır. Al-i İmran-154'de, Allah yolunda savaşmaktan korkup-kaçınanlar için: "Bazıları da kendi canlarının kaygısına düşüp Allah'a karşı cahiliye zannı gibi haksız bir zanda bulunuyorlardı." denmektedir. Maide-50'de Allah'ın indirdiği kanunlar yerine, kendi kanunları ile hükmetmek isteyenlere hitaben: "Onlar cahiliyyenin hükmünü mü istiyorlar?" buyurulmaktadır. Ve Fetih Suresi 26. ayette, Mekkeli müşriklerin, Müslümanların umre yapmasına izin vermemelerine neden olan önyargıları "cahiliyye hamiyyeti" olarak nitelenmektedir. Bir hadise göre, Ebu'd-Derda bir tartışma sırasında, karşısındaki ile annesi yüzünden alay etti. Hz. Peygamber (s.a) bunu duyunca "sende hâlâ cahiliyye belirtileri var," dedi. Başka bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Üç şey cahiliyyeyi gösterir: Başka bir kimsenin soyu ile alay etmek, yıldızların hareketi ile fal bakmak ve ölülerin ardından yas tutmak." Bütün bu adetler, islam terminolojisinde cahiliyyenin İslâm kültürüne, medeniyetine, İslâm ahlâkına ve İslâmî düşünüş ve davranış tarzına aykırı her tür tutum ve davranış anlamına geldiğini göstermektedir. O halde, cahiliyetü'l-üla, İslâm öncesi Arapların ve tüm diğer toplumların içinde bulunduğu kötü ve gayri-İslâmî durum anlamına gelir.

Bu açıklamaya göre, Allah'ın yasakladığı şey, kadınların fiziksel güzellik ve cazibelerini göstererek evden dışarı çıkmalarıdır. Allah, kadınlara evlerinde oturmalarını emretmektedir; çünkü, onların asıl faaliyet alanı, dış dünya değil, evin içidir. Bununla birlikte kadınlar iş için dışarı çıkmak zorunda kalırlarsa, İslâm öncesi cahiliye kadınları gibi çıkmamalıdırlar.

Çünkü, yüz ve vücudunu ortaya koyarak ve zinetlerini, güzel elbiselerini göstererek, endamlı bir şekilde yürümek İslâm toplumundan bir kadına yakışır bir davranış değildir. Bunlar islâm'ın kabul etmediği cahiliye adet ve davranışlarıdır. Şimdi herkes memleketimizde popüler hale getirilen kültürün, Kur'an'a göre, İslam kültürü mü yoksa cahiliye kültür mü olduğuna kendisi düşünüp karar versin.

50. Ayetin yer aldığı konunun çerçevesinden, Ehl'ül-Beyt (ev halkı) ile, burada, Hz. Peygamber'in eşlerinin kastedildiği anlaşılmaktadır. Çünkü hitap, "Ey Peygamber'in hanımları" diye başlamaktadır ve gerek bu ayetten önce, gerekse sonraki bütün konunun muhatabı da yine Peygamber'in (s.a) hanımlarıdır. Bunun yanısıra "Ehl'ül-Beyt" kelimesi Arapçada, Türkçedeki (ev halkı) "aile" (ingilizcede household) anlamında kullanılmaktadır. Ve bir adamın karısını ve çocuklarını kapsayan bir terimdir. Hiç kimse "karı"yı ev halkından saymamazlık edemez. Kur'an bu kelimeyi bundan başka iki yerde daha kullanır ve her iki yerde de "karı" ailenin en önemli üyesi olarak bu kelimenin tarifi kapsamına girer. Hud Suresi'nde, melekler Hz. İbrahim'e (a.s) bir oğul müjdelediklerinde, karısı şöyle der: "Vay bana, ben kocamış iken ve şu kocam da bir ihtiyar iken doğuracak mıyım?" Melekler dediler ki: "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Ey İbrahim'in ev halkı, Allah'ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizdedir." Kasas Suresi'nde, Musa (a.s) bebek iken Firavun'un evine vardığında ve karısı ona uygun bir süt anne aradığı sırada, Musa'nın (a.s) kızkardeşi şöyle der: "Size, onu büyütecek ve iyi bakacak bir ev halkını haber vereyim mi?" O halde arapça ifade kuralı, hepsi, Peygamber'in (s.a) hanımlarının ve çocuklarının Ehl'ül-Beyt terimi içinde yeraldıklarını göstermektedir. Bu yüzden İbn Abbas, Urve bin Zübeyr ve İkrime, bu ayetteki Ehl'ül-Beyt ile Peygamber'in (s.a) hanımlarının kastedildiği görüşündedirler.

Fakat Ehlü'l-Beyt ile Peygamber'in (s.a) hamımlarının kastedildiği ve başka hiç kimsenin buna dahil olmadığını söylemek de yanlıştır. Çünkü "ev halkı" bir kimsenin ailesine mensup olan herkesi kapsayan bir terimdir. Ayrıca Hz. Peygamber de (s.a) bu noktayı açıklığa kavuşturmuştur. İbn Ebi Hâtim'e göre, Hz. Aişe'ye (r.a), Hz. Ali (r.a) hakkında sorulduğunda, şu cevabı vermiştir: "Hz. Peygamber'in en çok sevdiği ve onun en çok sevdiği kızının kocası olan bir kimseyi mi bana soruyorsunuz?" Daha sonra Hz. Peygamber'in (s.a) Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hüseyin'i (r.a) çağırdığını, bir örtü altına alıp şöyle dua ettiğini anlattı: "Allah'ım, bunlar benim ev halkım (Ehl'ül-Beyt), onlardan pisliği uzaklaştır ve onları tertemiz kıl." Hz Aişe der ki: "Ben de senin ev halkından biriyim (yani beni de o örtünün altına alıp dua etsen) dedim." Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şu cevabı verdi: "Sen dışarıda kal. Elbette sen zaten ehli beyttensin."

Müslim, Tirmizi, Ahmed, İbn Cerir, Hakim, Beyhâki gibi muhaddisler, Ebû Said el-Hudri, Hz. Aişe, Hz. Enes, Hz. Ümmü Seleme, Hz. Vâsile bin Eska ve başka birçok sahabiden, Hz. Peygamber'in (s.a) Hz. Ali, Hz. Fatıma ve iki oğlunu Ehl-ül Beyt'ten saydığını gösteren birçok hadis rivayet etmişlerdir. O halde onları Ehl'ül-Beyt'ten saymayanların görüşü yanlıştır.

Yukarıdaki hadislere dayanarak Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarını Ehl'ül-Beyt kapsamı içine almayanlar da hata içindedirler. Çünkü Kur'an tarafından açıkça ifade edilen bir noktaya hadisle karşı çıkılmaz. Ayrıca zaten bu hadislerden böyle bir anlam çıkarılamaz. Bazı hadislerde rivayet edilen, Hz. Peygamber'in (s.a) ailesinden dört kişiye örttüğü örtünün içine Hz. Aişe ve Hz. Ümmü Seleme'yi (r.a) almaması olayından, onları Ehl'ül-Beyt içine dahil etmediği anlamı çıkmaz. Peygamber'in (s.a) eşleri zaten "ev halkı"ndandırlar; çünkü Kur'an onlara Ehl'ül-Beyt diye hitap etmiştir. Bununla birlikte Hz. Peygamber (s.a) Kur'an'daki bu açık ifadenin ailenin diğer üyelerinin Ehl'ül-Beyte dahil olmadığı gibi bir yanlış anlamaya sebep olabileceğini düşünerek, onların da (Hz. Ali, Fatıma ve iki oğulları) ev halkından olduğunu bu olay vesilesiyle ayrıca vurgulamıştır, eşleri için böyle ayrıca bir vurgulamaya gerek duymamıştır. Çünkü Kur'an bu noktayı açıklığa kavuşturmuştur.

İnsanlardan bir grup da, ayetin anlamını saptırarak, Ehl'ül-Beyt'in sadece Hz. Ali, Hz. Fâtıma ve iki oğullarını kapsadığını, Peygamberin (s.a) hanımlarının buna dahil olmadığını söylemişlerdir. Hatta daha da ileri giderek "Allah sizden pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor" cümlesinden, Hz. Ali, Hz. Fatıma ve iki oğullarının aynen peygamberler gibi ismet sahibi (günahsız) olduğu sonucunu çıkarmışlardır. Ayetteki "pislik" ile günah ve hatanın kastedildiğini ve Allah'ında belirttiği gibi Ehl'ül-Beyt'in günah ve hatadan temizlendiğini söylerler. Oysa ayetteki ifade onların pislikten uzaklaştırıldıklarını ve temizlendiklerini bildirmemekde, bilakis şöyle demektedir: "Allah sizden pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor." Konunun bütünlüğü de, burada Peygamber'in (s.a) ev halkının övülmesinin kastedildiğine dair bir ipucu vermemektedir. Tam aksine onlara ne yapıp ne yapmamaları gerektiği bildirilmektedir; çünkü, Allah onları tertemiz kılmak istiyor. Başka bir deyişle, onlara şu davranış tarzını benimserlerse, Allah'ın onları tertemiz kılacağı, aksi taktirde onları temizlemeyeceği söylenmektedir. Bununla birlikte, eğer: "Allah sizden pisliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz kılmak istiyor" sözünden Allah'ın onları günahsız ve hatasız kıldığı sonucu çıkarılırsa, Allah'ın namazdan önce abdest alan bütün Müslümanları da günahsız ve hatasız kılmaması için hiçbir sebep yoktur. Çünkü abdest alanlar hakkında da Allah şöyle buyurur: "Allah sizi tertemiz kılmak ve size olan nimetini tamamlamak istiyor." (Maide: 6)
 
E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
hz aişe ders vermiş sahabelere...

ayrıca müslüman kişinin bir kadına tebliğ etmeyip onada kadınlar tebliğ etsin diye kendi haline bırakması doğru değil...
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Çok zorunlu olmadığı sürece bayanlarla, erkek muhatab olmamalı, erkek mevcud ise, hanımını, kız kardeşini veya bir başka kadın akrabasını diğer hanımlarla iletişimde aracı kullanmalıdır. Mecburiyet karşısında da perde gerisinden, bu durumunda mumkun olmaması halinde tabi ki gözleri dikmeden , yere bakar, meramımızı anlaşılır olarak en kısa şekilde anlatıp uzaklaşmak gerekir. Aynı durum bayanlar içinde geçerlidir. Ayrıca kapalı bir ortamda başbaşa bulunulmamalıdır

akhi geçen bayan bi müşteri bişeyler diyor bende yüzüne bakmadan cevap veriyorum kadında bana bakıyo yüzüme bak diyor zannedersem kadın beni pasif görüyor veya yüzüne bile bakmaya tenezzül etmiyo gibi bi durum oldu ALLAHu alem

RABBİM,bizleri affetsin amin
 
selsebil Çevrimdışı

selsebil

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
herkes tartışabiliyoken bunu ben de orta zekada bi insan olarak,nur 31.den anladığım kadarını paylaşıyım.
'erkek kadına tebliğ edrbilr mi'sorusundan önce daha genel haliyle erkek-kadın ilişkisini tartışmak lazım.
bakıştan bakışa fark vardır diye düşünüyorum.bakışın niteliği önemli.gözümüzü kapatıp konuşmamız beklenemez.'yasak olan'dan bakışlarımızı çevirmemiz isteniyo.mustafa islamoğlu 'kontrollü bakmak'der buna ki bence çok güzel der.nihat hatipoğlu gibi halının desenlerini mi sayıcaz?yoksa hocamın dediği gibi bakışlarımızı mı kontrol edicez?zekamız geri değilse bakışımızın nerde nasıl muhatabımıza tesir edecğini anlayabilirz herhalde.konuşma kaç diye bişey olabilir mi ya?gereksiz olmadıkça ve laçkalaştırmadıkça islamın beşeri münasebeti yasaklayacağını nasıl düşünürüz ki?'kırıtmadan konuşmak'der ya kuran...bazıları bunun üzerine tutup 'nakşi kadınları dillerinin altına taş koyarlardı'derler ki benim aklım almıyo.'kadının örtünmesi,kırıtmadan güzel söz söylemesi' kişiliğini ön plana çıkarır diyoruz ama kadın bunları yaptığı halde nedense herhaliyle fitne görüyo kendini.ben bu konuda aşırıya giden kardeşlermizin kendilerini sadece cinsel obje olarak gördüklerini düşünüyorum.niyetimiz yamuksa bakışımız da yamulur.denge!
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
akhi geçen bayan bi müşteri bişeyler diyor bende yüzüne bakmadan cevap veriyorum kadında bana bakıyo yüzüme bak diyor zannedersem kadın beni pasif görüyor veya yüzüne bile bakmaya tenezzül etmiyo gibi bi durum oldu ALLAHu alem

RABBİM,bizleri affetsin amin

Evet, bu durumlar sıkça oluyor. İslami bir devlet olmayışından kaynaklanan bir sebeble, Kadınlar piyasaya çok girdiklerinden , kadın - erkek çok karşı karşıya geliyor. Bahsettiğin olayda kadın bide dinden habersiz veya din düşmanı, feminist ise erkeğe karşı gayet cüretkar davranabiliyor, konuşabiliyor, erkeğin dininin güzelliğinden, takvasından olan baş çevirmeyi, tenezzul etmeme gibi veya kadın kendini çirkin görüyor vs. sanarak hakaret edebiliyor. Aynı durum, bayan tezgahtar için de söz konusu oluyor. Karşıdaki taraf İslami tavrı sergileyemediğinde, olumsuz anlayışlar olabiliyor. Erkekler, mumkun mertebe, bayan esnaftan, yanımızda bayan varsa (eş-kız vs) kendilerinden alış-veriş yapmasını isteyerek diyalog kurmalarını istemeliyiz. Bayanlar içinde tam tersi, yanlarındaki erkek yakınlarından muhatab olmalarını istemelidirler.

Birde bu dinsiz kapitalist düzenin pazarlarında, çarşılarında gördüğümüz, erkek veya kadın karşı cinsin iç çamaşırlarını satabilmekte, müşteri esnafa gösterebilmekte, nasıl olur, duruyor vs gibi ahlaksız ve haysiyetsiz yakınlaşmalar olabilmektedir. Hatta bazı musterinin yanında eşi dahi deyyus gibi dikilebilmektedir.
Müslümanların bu tarz mahrem eşyalarını da yine kendisinin hemcinsinden tedarik etmeli; hanımı da başka bir hanımdan tedarik edebilmelidir.

Evde erkek uzanmış yatar/otururken, kadını pazara binlerce erkek arasına gönderip evinin ihtiyacını gidererek ev reisliği yaptığını sanmaktadır.
Bir musluman günümüzdeki şeytanın en sevdiği alanlara hanımını kesinlikle bırakamaz!, hatta mumkunse kendisi de gitmez!!

Rabbim bizlere İslama uygun çarşı pazarı olan bir ülkeyi nasib eylesin inşeallah
 
A Çevrimdışı

Abdullah Yusuf

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
akhi geçen bayan bi müşteri bişeyler diyor bende yüzüne bakmadan cevap veriyorum kadında bana bakıyo yüzüme bak diyor zannedersem kadın beni pasif görüyor veya yüzüne bile bakmaya tenezzül etmiyo gibi bi durum oldu ALLAHu alem

RABBİM,bizleri affetsin amin

madem sen anlattın bı çarşaflı sofı ablamız geldı işyerıne panter gıbı ben başım önümde buyur abla dedım "bırak takvayı gözlerime bak" düşünebılıyormusun akhım ne haldeyız

not: Rabbım bıze takva versın nerdeeee
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
madem sen anlattın bı çarşaflı sofı ablamız geldı işyerıne panter gıbı ben başım önümde buyur abla dedım "bırak takvayı gözlerime bak" düşünebılıyormusun akhım ne haldeyız

not: Rabbım bıze takva versın nerdeeee

neeeeeee
Rabıta mı yapacakmış ?

Bi de Paranın yüzü sıcak derlerdi
 
ŞüHeDa01 Çevrimdışı

ŞüHeDa01

Üye
İslam-TR Üyesi
bırakaLım tebLiğide bakış dahi tehLikeLi...Lütfen....___" ALLah'ın rahmeti iLe şeytan sizi aLdatmasın..!.."Fatır-5____

bu konuda ibnuL kayyım eL-cevziyye'nin Radvatu'L Muhibbin adLı kitabının._"kadınLara bakmada sakınca görmeyenLerin kanıtLarının sunumu__"ve hemen akebindeki__"öne sürüLen kanıtLArın tartışıLması"___ adLı böLümü okumanızı tavsiye ediyorum... gerçektende herşey bakıştan doğuyor..!!!!!....Hz Muhammed'inde beLirttiği gibi ikinci bakış ŞEYTANIN OKUDUR..!..ve her kötüLüğü doğuran bakıştır..
 
ŞüHeDa01 Çevrimdışı

ŞüHeDa01

Üye
İslam-TR Üyesi
madem sen anlattın bı çarşaflı sofı ablamız geldı işyerıne panter gıbı ben başım önümde buyur abla dedım "bırak takvayı gözlerime bak" düşünebılıyormusun akhım ne haldeyız

not: Rabbım bıze takva versın nerdeeee
sofiLere göre göre güzeLe bakmak ibadettir...vahdeti vucudçu ahmakLardan ne bekLenir..
 
E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
herkes tartışabiliyoken bunu ben de orta zekada bi insan olarak,nur 31.den anladığım kadarını paylaşıyım.
'erkek kadına tebliğ edrbilr mi'sorusundan önce daha genel haliyle erkek-kadın ilişkisini tartışmak lazım.
bakıştan bakışa fark vardır diye düşünüyorum.bakışın niteliği önemli.gözümüzü kapatıp konuşmamız beklenemez.'yasak olan'dan bakışlarımızı çevirmemiz isteniyo.mustafa islamoğlu 'kontrollü bakmak'der buna ki bence çok güzel der.nihat hatipoğlu gibi halının desenlerini mi sayıcaz?yoksa hocamın dediği gibi bakışlarımızı mı kontrol edicez?zekamız geri değilse bakışımızın nerde nasıl muhatabımıza tesir edecğini anlayabilirz herhalde.konuşma kaç diye bişey olabilir mi ya?gereksiz olmadıkça ve laçkalaştırmadıkça islamın beşeri münasebeti yasaklayacağını nasıl düşünürüz ki?'kırıtmadan konuşmak'der ya kuran...bazıları bunun üzerine tutup 'nakşi kadınları dillerinin altına taş koyarlardı'derler ki benim aklım almıyo.'kadının örtünmesi,kırıtmadan güzel söz söylemesi' kişiliğini ön plana çıkarır diyoruz ama kadın bunları yaptığı halde nedense herhaliyle fitne görüyo kendini.ben bu konuda aşırıya giden kardeşlermizin kendilerini sadece cinsel obje olarak gördüklerini düşünüyorum.niyetimiz yamuksa bakışımız da yamulur.denge!

evet tam benim demek istediğim bu ve müslümanlar bu konudu eksikler musab bin umeyr gibi olmalıyız.
 
Ebu Yusuf Çevrimdışı

Ebu Yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bayan Erkeğe bir şey anlatabilirmi Erkek Bayan bir şey anlatabilirmi tartışması uzar gider.
Bununla ilgili Yasadıgınız olayları anlatırsınız bir faydası olmaz.
Bir yerde İslam Ahkamı ve Ahlakı yoksa Erkek kadına bir şey anlatması caiz olsa dahi anlatması caiz olmaz.
Çünki Bunu Denetleyen bir kurum yok.
Nasıl Tekfir Meselesinde Bir Mercii yoksa bunda da yok onun için tartışmanında bir manası yok.
Millet gitsin önce kendi eşine kardeşine annesine babasına babannesine anneannesine felan anlatsın.
Ben Nacizane böyle dusunuyorum Okuyan Arkadaşlara Teşekkür Ederim
Allah razı olsun.
wesselam
 
S Çevrimdışı

Saadetdevri

Üye
İslam-TR Üyesi
Süheda kardese katiliyorum kadinlara kadin hoca teblig yapar erkeklerede erkek hoca.
Bunun zaruretliginide anlamis degilim.üstelik günümüzde kitablarda var,arastirmak ve kendini ilmi yönden gelistirmek,icin kadin kendiside bilgi edinir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt