Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Eş Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?

N Çevrimdışı

nur_yuce

Üye
İslam-TR Üyesi
Sağlıklı bir aile hayatı için ; ailenin temellerinin sağlam atılmış olması gerekir...

EŞ ARAMANIN 6 YOLU:İSLAMİ BİR BAKIŞ İLE...

Okullar, gönüllü çalışmalar, seminerler, konuşmalar, eş-dost ziyaretleri, camiler potansiyel eş bulunan yerler arasında..

Üzülerek söylemek gerekir ki, buralarda olması gereken mahremiyete özen gösterilmiyor..

Potansiyel adayların bu tür yerlerde özel olarak konuştukları görüştükleri haberlerini almak artık çok zor değil. Halbuki bunların hiç birisi İslamiyetle örtüşmüyor.

Bu yazıda genel ve özel olarak kendinize potansiyel bir eş arıyorsanız, bazı İslami bakış açıları içeriyor...

1-ÖNCE KENDİNİZE SORUN: NEDEN EVLENİYORUM???

"Çünkü herkes evleniyor" çok mantıklı bir sebep değil. Bu son kararı vermek için görüşmeye gittiğiniz zaman bile sorulması gereken bir soru. Çünkü bu şekilde İslamiyetin evliliğe ve neticelerine bakışını size hatırlatır.

Evlilik, İslami olarak, imanın bir parçasıdır ve Peygamber Efendimiz -asm-'ın bir sünnetidir.

"Evlilik dünyada başlayıp, inşaALLAH ahirette, cennette devam edecek bir birlikteliktir.."


2-KENDİNİZE SORUN:ADAYDA NELER ARIYORUM...?!!!!

Ebu Hureyre -ra- rivayet etti ki, Efendimiz -asm- buyurdular ki: "Erkek dört sebepten bir eş seçer: parası, sülalesi (mevkii), güzelliği ve dini. Sen dindâr olanını seç ki muvaffak olasın." (Buhari, Müslim)

Bu tabii ki, bayanlar için de geçerlidir.

Buna rağmen, din her zaman insanların aklında kalmıyor. Tam tersi bazen müslümanların en son tercihleri arasına girebiliyor..

Bir zamanlar dindar insanlar için evlendirme hizmeti sunan bir kuruluş görevlisi müslüman kadınların doktor veya avukat olmanın dindarlıktan daha ön planda tutulduğunu söylemişti.

Erkekler de çok iyi değiller. Çoğusu "zarif, ince ve güzel" eş aramakta..

Eğer müslüman aileler istiyorsak, 'din'in önce gelmesi gerek..

3-EŞ ARIYORSANIZ ÖNCE BAŞINIZI ÖNE EĞİN...!!!!

Çelişiyor gibi gelebilir, ama değil! Eş arıyor olmanız, bakışlarınızı mahreme yöneltebileceğiniz, göz zinasından uzaklaşabileceğiniz manasına gelmiyor.

"Mümin erkeklere söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Şübhesiz ki ALLAH (onların) yapmakta oldukları şeylerden hakkıyla haberdârdır." (Kur'ân, 24:30)

"Mümin kadınlara da söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar, (el, yüz gibi) görünen kısımları müstesnâ, ziynetlerini göstermesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar!"(Kur'ân, 24:31)

Bu açılardan bakıldığında "çevreyi kolaçan etmek", İslami olarak kabul edilemez..

Potansiyel erkek adaylar için evlenmek istediği kadına erkeği ikna edecek kadar bakabileceğine müsade eden güzel bir hadis-i şerif de var..

İmam Abdullah (Fıkıh imamı olan değil!) evlenme niyeti olduğu zaman bu bakışın sayısının olmayacağını söylese de her iki taraf ALLAH'dan korkmalı ve bunda herhangi bir fiziksel his duymamalı..

Tabi bu görüşme henüz helâli olmadığı için, tesettürlü olmadan olmamalı. Ellerin ve yüzün görülmesinin yeterli olduğu söylenmiştir..

4-SİZE YARDIM EDECEK BİRİLERİNİ BULUN!

Evlilik kendi başınıza halledeceğiniz bir mesele değildir. Birilerinden, ailenizden, akrabalarınızdan, bir İmamdan veya güvendiğiniz birilerinden size uygun bir eş için yardım istemek çok mühimdir.

Zamanımızda günlerini gece kulüplerinde, barlarda geçiren gençler artık güvendikleri insanlara danışarak evlenmeye başlıyorlar.. İslamiyet bunu çook öncelerden zaten tavsiye ediyor..

Şunu da unutmamak gerekir ki, başkalarının size yardımcı olması sizin adınıza karar verecekleri manasına gelmez. Bu sadece güvenilirlik, mahremiyete uygunluk konularında size daha fazla yardımcı olur (yalnız buluşmamak gibi, bir sonraki konuda!)

Bu tür üçüncü parti yardım almak araştırdığınız kişinin dürüstlüğü, ahlakı ve dini hakkında daha fazla malumat almanızı sağlar. Bu kişi(ler) her zaman referansları, hâl ve huylarını araştırıp size en uygun olan hakkında yardımcı olurlar..

Danışacağınız bu kişiler güvenilir dindar kişiler olmalı. Siz İslami bir hayat istediğiniz için o da karşı adayda bu özelliklere dikkat edecektir..

Dindar aileleri olanlar çok şükretmelidirler ki, en yakın, güvenilir yardımcıları yanlarındadır. Sizin bütün hayatınızı bilirler ve kalbinizin ne hissettiğini anlayabilirler!

Buna rağmen, anne ve babalar çocuklarının tercihlerine açık ve anlayışlı olmalıdırlar. Sonuçta son kararı verecek olan onların oğlu/kızıdır. İster evlenecek olana, ister evlendirilecek olana olsun hiç birisine baskı yapılmamalıdır.

Fikir danışacak aileniz, akrabanız, dostunuz yoksa, çevrenizde güvendiğiniz İslami kuruluşlardan da yardım isteyebilirsiniz!

Her zaman referans sorun!

Bu aslında "üçüncü parti" yardımın ortaya çıktığı yer. Onlar sadece sizin referanslarınız olmayacak aynı zamanda adayın tercihlerini de gözden geçirecekler.

Referans dediğimiz, damat adayını tanıyan bir imam, işveren, arkadaş veya gelin adayını tanıyan bir teyze olabilir..

Dürüstlük ve referans hakkında bir not: danıştığınız kişi eş adayı hakkında olumsuz bir şeyler biliyor olabilir. Onlara şunu hatırlatın, bunlardan bashettiği zaman gıybet etmiş olmazlar. Zira, evliliğin sıhhatli olması için doğru bir şekilde güzel ve kötü olanlar anlatılmamalıdır.

Bu konuda Efendimiz -asm-'ın Sahabelerinden birisinin, Ömer bin Hattab'ın tavsiyesi kayda değer:

Bir adam Ömer bin Hattab'ın yanına geldi ve birisi hakkında konuştu. Ömer -as- ona sorda: "Sen onun iyisini kötüsünü bilebilecek kadar yakın komşusu musun?"

"Hayır."

"Onun iyi karakterini görebilecek kadar onunla seyehat yaptın mı?"

"Hayır."

"Bir insanın dindarlığını ortaya çıkaran dinar ve dirhemle onunla iş yaptın mı?"

"Hayır."

"Sen onu caminin önünde Kur'ân okurken mi gördün?"

"Evet."

"Şimdi git, sen henüz onu tanımıyorsun.."

Bu bize bir insanı tanımak için 3 mikyas sunuyor: komşuluk, maddi dostluk ve seyehat..

5- BULUŞTUĞUNUZDA YALNIZ OLMAYIN!!!!

Hz. Ömer rivayet etti ki, Efendimiz -asm- buyurdular ki: "Bir erkek ne zaman bir kadınla yalnız kalırsa üçüncüsü şeytandır." (Tirmizi)

Aynı zamanda, İbn-i Abbas rivayet etti ki, Efendimiz -asm- "Sizden hiç biriniz izin verilen dairelerde bir yakını yanında bulunmadıkça bir kadınla yalnız bulunmasın." (Buhari, Müslim)

Her hangi bir şekilde bir adayla yalnız olarak buluşmak yasaklanmıştır..

İkili kimsenin onları duyamayacağı, göremeyeceği bir durumda buluşmamalıdırlar..

Bunun yerine daha ihtiyatlı, refakatli bir buluşma ayarlanmalıdır. Adayların görüştüğü odada refakatçinin de bulunması gibi mesela..

6-KONUŞTUĞUNUZDA İŞ ADAMI GİBİ OLUN: MESELEDE KALIN...!!!

Bu buluşma tamamen İslami dairede geçmeli, herhangi bir dünyevî, mahrem hissî mevzuu konuşulmamalıdır.

Konuşulabilecek mevzuular, birbirlerinin tercihleri, erkeğin maddi durumu (İslami olarak eşinin ve çocuklarının masraflarını karşılayabilir olmalı) ve ebeveynlerinin muhtemel tavırları..

Bu konuşma "konuşuldu" olması için olmalıdır. Açık ve net olarak nişan veya evlilik hakkında olmalı, eğer münasip görülmüyorsa hızlı bir şekilde bitmelidir.

Bu her iki tarafın böyle bir durumda herhangi bir zarara uğramadan en kolay bir şekilde bitmesine ve İslamiyetin bağlarına bağlı kalmayı devam ettirir inşaALLAH..

Evlilik öncesi kız/erkek arkadaşlıklar, hastalıklar...vs. konular evliliğe karar verilmeden önceden söylenmesi gerekir. "Sonra söylenecek" şeyler değildirler!

Ayrıca, ilerisi için hayatta ve eğitimde planlar, iş kabiliyetleri, yaşanılacak şehir...vs. de konuşulabilecek mevzuulardır..

Kan testi de evlilikten önce yapılması gereken işlerden biridir, unutulmamalı!

Evlenmek için uğraşmak İslam'da tavsiye edilen bir harekettir. Muhtemel aday aramak müslümanların birbirlerine yardımcı oldukları bir imece şeklinde olmalıdır. Helal daire dışında bu işle uğraşmak hiçbir kimseye fayda getirmemiştir...


{siyahnur.com}
 
K Çevrimdışı

kıtmir

Üye
İslam-TR Üyesi
gerçekten de sahihi bir hadiste geçiyor
Ravi
:
Enes
Hadis
:
Hz. Peygamber (sav)`ın zevce-i paklerinin hane-i saadetlerine bir gurub erkek gelerek Resulullah (sav)`ın (evdeki) ibadetinden sordular. Kendilerine sordukları husus açıklanınca sanki bunu az bularak: "Resulullah (sav) kim, biz kimiz? Allah O`nun geçmiş ve gelecek bütün günahlarım affetmiştir (bu sebeple O`na az ibadet de yeter) dediler, içlerinden biri: "Ben artık hayatım boyunca her gece namaz kılacağım" dedi. İkincisi: "Ben de hayatımca hep oruç tutacağım, hiç bir gün terketmeyeceğim" dedi. Üçüncüsü de: "Kadınları ebediyen terkedip, onlara hiç temas etmeyeceğim" dedi. (Bilahere durumdan haberdar olan) Hz. Peygamber (sav) onları bularak: "Sizler böyle böyle söylemişsiniz. Halbuki Allah`a yemin olsun Allah`tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen, bazan oruç tutar, bazan yerim; namaz kılarım, uyurum da; kadınlarla beraber de olurum (Benim sünnetim budur), kim sünnetimi beğenmezse benden değildir" buyurdu.
 
Esra Çevrimdışı

Esra

Üye
İslam-TR Üyesi
"İslâm bir aile dinidir. Müslümanın aile içindeki sorumluluğunu ve evi içindeki görevini İslâm belirler. Müslümanın evi, İslâm toplumunun çekirdeğidir. Ayrıca o, herşeyin özü ve temelidir. Çocuğun bakımı ve eğitimi hususunda babaya yardımcı olacak olan şüphesiz, görevini bilen ve bunu en güzel şekilde yerine getirecek olan iyi eştir. Evin hanımı, bu eğitim faaliyetinde temel direktir. Toplumların hayatında onun faaliyetinin tarihi bir rolü vardır. Toplumu ıslah eden, ümmeti daha iyiye ve daha güçlü olmaya götüren lideri de o dünyaya getirir... İşte ev, bu inanç ve düşüncenin kalesidir, içerden ve dışardan kalenin sağlam olması gerekir. Kalenin her ferdi, dışarıdan sızılmaması için gediklerin önünde durur. Aksi halde, düşman saldırısı karşısında kalenin savunması zorlaşır.


Mü'minin görevi, bu kalenin iç güvenliğini sağlamak ve davetini uzaklara götürmeden önce oranın gediklerini kapatmak olmalıdır. Bunu yapabilmek için de İslâm'a gönül vermiş bir ana gerekir. Bu kalenin güvenliğini sağlamak için, tek başına müslüman bir baba yeterli olmaz. Kız ve erkek çocuklarını gereği gibi yetiştirebilecek ana ve babaya ihtiyaç vardır. Bir erkek, bir grup erkekle birlikte İslâm toplumunu inşâ teşebbüsünde başarılı olamaz. Bu toplumda kadınlar da mutlaka katkıda bulunmalıdır; onlar, geleceğin tohumu ve meyvesi olan neslin bekçileridir... Bu, İslâm davetçilerinin iyi düşünmeleri gereken önemli bir noktadır. İlk eğitim çalışması yuva için; ana (zevce), çocuklar ve genel manada yalanlara yönelik yapılmalıdır.


Müslüman yuvayı inşâ edecek müslüman ananın yetiştirilmesi için fazla ihtimam göstermek gerekir. Böyle bir yuva kurmak isteyenler, öncelikle İslâm'a gönül vermiş bir eş araştırmalıdır. Aksi halde, İslam toplumunu bina etmek gecikecek, gedikleri çoğalmış, zayıf ve tembel olarak devam edecektir."(Düstûru’l-Üsra fi Zılâli'l-Kur'ân, s. 112)



Evlenilecek kadının en iyi özelliği dinine bağlılığı, takvası ve Allah'a olan yakınlığıdır. Böyle bir kadın neşe ve saadet vesilesi olur, kendisi, kocasının serveti ve çocuklarının terbiyesi hususunda ona güven duyulur. Böyle bir ana, çocuklarının karnını doyururken onları aynı zamanda iman ve ahlak umdeleriyle de besler. Yanlarında Allah'ı anar. Rasûlüne salât ve selam getirir. Onlara takvayı zerkeder ve hayatları boyunca İslâm sevgisini kazandırır. Kişi, çocukluk ve gençliğinde aldığı eğitim tarzına göre hayat sürer. Ana babanın nitelikleri, hiç şüphesiz çocuklarına intikal eder.


"Çocukta takva şuur çoğu kez, ana babaya, onlardan birine, amcaya veya dayıya bağlı olarak ortaya çıkar. Hz. Aişe'nin (r.a.) rivayet ettiği şu hadis bu noktayı açıklamaktadır:


"(Nesli devam ettirecek olan) nutfeleriniz için (evleneceğiniz kadını) seçiniz. Çünkü kadınlar, erkek kardeşlerine ve kız kardeşlerine benzer çocuklar doğururlar."(Sahihu'l-Câmi)


Karısının kültürlü olmasını istemek kocanın hakkıdır. Zira kültür, evin idaresi ve çocuğun iyi bir şekilde eğitilmesinde kadına yardımcı olur. Kadın, yapısına ve kemaline uygun bir metodla dilediği ilmi tahsil edebilir. Şu da akla gelmektedir:


"Erkek ile kadın, şiirin beyti gibidir. Şiirin beytinin yarısının sağlam, öbür yansının da zayıf olması güzel olmaz."


Rasûlüllah (s.a.v.), kocalarını gözeten ve çocuklarına şefkat gösteren iyi hasletlerin sahibi Kureyş kadınlarını övmüştür.


Ebu Hüreyre'nin rivayetine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurur:


"Develere binen (Arap) kadınların hayırlısı, çocuğuna çok şefkatli olan ve evindeki kocanın hukukuna riayet eden Kureyş'in iyi kadınlarıdır."(Buhârî, Nikah, 12; Ahmed b. Hanbel, II. 269)


Kadının, çocuklarının eğitimini üstlenmesi ve kocasının hizmetini yerine getirmesi onu en yüksek derecelere yükseltir ve büyük hanımların safına/listesine koyar. Kadının bu ameli, erkeklerin savaş meydanındaki cihadına, mesciddeki Cuma namazına denktir.


Yezid b. es-Seken'in kızı Esma (r.a.) Rasûlüllah'a (s.a.v.) gelerek şöyle demişti;


"Ben, arkamda bulunan müslüman kadınlar topluluğunun elçisiyim. Hep birlikte biz şöyle düşünmekteyiz: Şüphesiz Allah seni hem erkeklere hem de kadınlara gönderdi. Biz sana iman ettik ve sana tabi olduk. Biz kadınlar, kocalarına bağlı ve kılık-kıyafetine dikkat eden tesettürlü hanımlarız, evlerde oturmaktayız. Erkekler ise, Cuma ve cenaze namazlarını kılarak ve cihâda katılarak bizden daha faziletli durumdadır. Ama onlar cihada çıktıklarında, mal ve servetlerini biz korumaktayız, çocuklarını da biz terbiye etmekteyiz. Acaba sevap ve mükafatta onlara ortak olabilir miyiz ey Allah'ın elçisi?" Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.) ashabına yönelerek


"Siz, bir kadının, diniyle ilgili bundan daha güzel bir sual sorduğunu duydunuz mu?" deyince, onlar:


"Evet (öyle) ya RasûlAllah (s.a.v.)" dediler. Rasûlüllah da (s.a.y.):


"Ey Esma! Git ve arkanda bulunan kadınlara şunu bildir: Sizden birinizin kocasına itaat ederek iyi davranması, onun hoşnutluğunu istemesi ve ona tabi olması, söylediklerinin hepsine bedeldir."


Ebu'l-Hasen el-Mâverdî, iyi bir eş seçmenin, çocuğun babası üzerindeki hakkı olduğu görüşündedir. O, bu kanaate varırken Hz. Ömer'in şu sözünü dikkate almıştır:


"Çocuğun babası üzerindeki ilk hakkı, evlat istemeden önce ona dindar, iffetli, akıllı, tecrübeli, güzel ahlâk sahibi ve her halükârda kocasıyla uyuşabilen olgun bir ana seçmesidir."


Hatta Rasûlüllah (s.a.v,) Câbir'in gelecekteki çocuklarının yanısıra küçük kız kardeşlerinin de terbiyesini üzerine alacak bir kadını seçme fikrini benimsemiştir. Rasûlüllah'ın (s.a.v.)


"Bakireyle mi yoksa dul kadınla mı evlendin?" sorusuna Cabir:


"Dul ile evlendim" diye cevap vermesi üzerine Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:


"Oynaşabileceğin bir bakire ile evlenseydin ya!" Bunun üzerine Câbir şu açıklamayı yapmıştır:


"Ya RasûlAllah! Babam öldü. (Bakmakla yükümlü olduğum) küçük kız kardeşlerim var. Şimdi yaşça onların emsali bir kızla evlenip de onun, kardeşlerime bakamamasından çekindim. Bu düşünceyle onlara bakabilecek ve terbiye edebilecek dul bir kadınla evlendim."(Buhârî, Nikah, 10; Müslim, Radâ, 58; Ebu Davud, Nikah, 3; Tirmizî, Nikah, 14; Nesâî, Nikah, 6; İbn Mâce, Nikah, 7)


Bundan şu anlaşılmaktadır: Ana olan bir kadının, kocasına karşı yapması gereken vazifelerden birisi de üvey çocuklarını sabır, merhamet ve yumuşaklıkla en iyi bir şekilde eğitmesi; kocasının önünde çocuklarına kızmaması, beddua etmemesi, sövmemesi ve dövmemesi gerekir. Çünkü bütün bunlar, kocayı üzer. Bedduasının kabul edilmesiyle birlikte de her ikisi büyük bir felakete maruz kalır.


Netice itibariyle sâliha bir eş, erkeğin sakladığı gerçek bir dünya ve ahiret hazinesidir.


Sevbân der ki:


"Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlara elem verici bir azabı müjdele"(Tevbe, 9/34) ayeti nazil olduğunda Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber bir yolculukta idik. Sahabeden bazıları


"Ayet altın ve gümüş hakkında indirildi. Hangi malın daha hayırlı olduğunu bilseydik onu edinirdik" deyince, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:


"En hayırlı varlık, zikreden bir dil, şükreden bir kalp ve imanı hususunda mü'mine yardımcı olan saliha bir eştir."(Tirmizî, Tefsir, 9; İbn Mâce, Nikah, 5; Ahmed b. Hanbel, V, 278)


İbn Abbas da (r.a.) şöyle der:


"Sözkonusu ayet nazil olunca bu, müslümanlara ağır gelmişti. Bunun üzerine Hz. Ömer:


"Ben bir çıkış yolu bulur ve sizi rahatlatırım" diyerek gitti ve


"Ya RasûlAllah! Bu ayet ashabına ağır geldi" dedi. Rasûlüllah da (s.a.v.):


"Allah, geriye kalan mallarınız temiz olsun diye zekatı farz kıldı. Sizden sonrakilere intikal etmesi için de mirası farz kıldı" deyince, Hz. Ömer tekbir getirdi. Sonra da Rasûlüllah (s.a.v.) ona şöyle dedi:


"Erkeğin hazinesini sana bildireyim mi? O, saliha bir eştir; kocası ona baktığı zaman sevindirir, emrettiği zaman itaat eder, gıyabında da onu korur."(Ebu Dâvud, Zekat, 32; Ibn Mâce, Nikah, 5)
 
kanepe21 Çevrimdışı

kanepe21

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
eş seçimi yaparken en çok nelere dikkat edilmesi gerekir?

baylar ve bayanlar evlenmeye adım attıklarında en başta aile yapısının düzenini sağlamak ve islamı bir evlilik yapmak için kişinin ne tür bir akideye sahip olduğunu nasıl/hangi sorular sorarak öğrenirsiniz? yani işin kısası karşıdakini ister bay ister bayan olsun fark etmez doğru bir akideye sahip olduğu nasıl anlaşılabilir? bu konuda birbirlerini nasıl anlayabilirler? bu konuda erkeğin ve bayanı şartları ne olmalıdır? bunların cevaplarını bekliyorum.

şimdiden teşekkürler.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
kanepe21 Çevrimdışı

kanepe21

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
teşekkür ediyorum güzel bir yazıydı. faydası da oldu ama ben biraz da soru cvp şekilde olmasını isterdim. adayların birbirlerini tanima yolları nasıl olabilir. hele görücü usulü ile evlenen bay bayanlar nasıl öğrenebilirler birbirlerinin akidesini. bu konuda üyelerin fikirlerini almak isterdim.
 
L Çevrimdışı

laslan565

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun aleykum,
Eş seçimi ile ilişkili olarak bir de Müslüman olmayan kadın ya da koca seçiminde ne yapabilceğimiz konusunda İslam hukuku profesörü Hayrettin Karaman'ın kitabından bir alınıtıyı paylaşmak istedim.

EVLİLİKTE DİN FARKI - I: MÜSLÜMAN OLMAYAN KADIN
"İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin; şundan emin olun ki imanlı bir cariye, sizin hoşunuza gitse de müşrik bir hür kadından iyidir. İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan erkeklerle de kadınlarınızı evlendirmeyin; şundan da emin olun ki imanlı bir köle, sizin hoşunuza gitse bile müşrik bir hür kişiden daha iyidir. Onlar insanları ateşe çağırırlar, Allah ise izni ile cennete ve bağışlanmaya çağırır, gerektikçe hatırlasınlar diye insanlara âyetlerini açıklar." (Bakara: 2/221)
Bu âyetin geliş sebebi, hicretten sonra gizli bir görevle Mekke'ye gönderilen Ebû Mersed Kennâz'ın başından geçen bir olaydır. Kennâz Müslüman olmadan önce Mekke'de yaşarken Anâk isimli bir kadını metres edinmişti. Görevli olarak Mekke'ye geldiğinde kadın onu gördü ve beraber olmaya çağırdı, Kennâz "İslâm bana bunu yasakladı" deyince kadın, "Beni eş olarak al" dedi, Kennâz "Resûlullah'tan izin almadan bunu da yapamam" cevabını verdi, Medîne'ye dönünce sordu, bunun üzerine yukarıda meali verilen âyet geldi ve kadın putperest olduğu için Kennâz'a evlenme izni verilmedi (Vâhidî).
Ehl-i kitap ismi verilen Hıristiyanlar ve Yahudiler gibi kâfirler, bir Allah'a, aslı bozulmuş da olsa semavî bir kitaba ve peygamberlerine inandıkları müddetçe müşrik (Allah'a başka tanrıları ortak koşan kâfir) sayılmazlar. Kur'ân dilinde müşrik kelimesi, başta Arabistan putperestleri olmak üzere aslı ilâhî olan bir kitaba inanmayan ve inançları içinde şirk bulunan kâfirleri ifade etmek için kullanılmaktadır.
Yazının başında meali verilen âyet, açık ve kesin olarak, müşrik kadın ve erkelerle Müslümanların evlenmelerinin caiz olmadığını ifade etmektedir. Müslüman erkeklerin ehl-i kitap (kitâbî) kadınlarla ve Müslüman kadınların da ehl-i kitap erkeklerle evlenmelerinin caiz olup olmadığı bu âyetten açık olarak anlaşılamıyor; çünkü bazı ehl-i kitap gruplar Allah inançlarında şirke sapmış olsalar bile tamamını müşrikler kategorisine sokmak mümkün değildir. Bu âyetin sükutla geçtiği konulardan "Müslüman erkeğin kitâbî kadınla evlenmesinin caiz olduğu" hükmü daha sonra gelen, "Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlarla evlenmek de size helaldir..." (Mâide: 5/5) mealindeki âyet ile açıklanmıştır. Delillerin farklı değerlendirilmesi ve yorumlanması sebebiyle bazı müctehidler aksini söylemiş olsalar da dört mezhebin imamları ile Evzâî ve Sevrî gibi yine mezheb sahibi imamlar, Mâide âyetinin açık hükmünü benimsemişlerdir.
Sonuç olarak âyet, ilgili hadisler, örnek uygulama ve ümmetin âlimlerinin icmâına göre Müslüman erkekler, Müslüman veya kitabî (ehl-i kitab) olmayan kadınlarla evlenemezler, evlendikleri takdirde İslâm'a göre nikâhları sahih ve geçerli olmaz. Müslüman kadınlarla evlenme konusunda -başkaca bir engel bulunmadığında- mesele yoktur. Kitâbî olan gayr-i müslim kadınlara gelince, bunlarla evlenmenin caiz olduğunda da şüphe yoktur; ancak eş seçiminde güzellik, soy-sop ve zenginlikten önce dindarlık ve iyi ahlâkın tercih sebebi olması gerektiğini bildiren ve bunu tavsiye eden hadislere göre -kaide olarak- Müslüman kadınların, kitabî de olsalar gayr-i müslim kadınlara nisbetle tercih öncelikleri vardır. Sosyal veya ferdî ve özel âmiller, sebepler bu kuralı bozmayı gerektirebilir; bu takdirde Müslüman erkekler gayr-i müslim, fakat kitâbî kadınlarla da evlenebilirler.
Gayr-i müslim eş (zevce) Müslüman olmaya zorlanamaz, Müslüman kocasının evinde ve dışarıda (mâbette, dinî âyin ve toplantılarda) inandığı dinin gereklerini yerine getirir, dinini serbestçe yaşar. Kitâbî (ehl-i kitap), bir kısım müctehide göre yalnızca Hıristiyanlar ve Yahudilerdir. Bazı müctehidlere göre ise Mecusîler, Sâbi'îler gibi, zaman içinde değişmiş veya kaybolmuş bile olsa ilâhî bir kitabı olan dinlerin mensupları da ehl-i kitap sayılırlar.
Her ikisi de gayr-i müslim oldukları halde müşrik kadınlarla evlenmenin yasaklanması, kitâbî kadınlarla ise evlenmenin caiz kılınmasının hikmeti, birinci gruba girenlerde dine yatkınlığın ve dinî ahlâkın bulunmama ihtimalinin kuvvetli, ikinci guruptakilerde ise bulunması ihtimalinin galip olmasıdır. Kitâbî kadın ya zaman içinde kendi isteği ile Müslüman olacak, yahut da -Müslüman olmasa bile- aile reisi olan Müslüman erkeğin hâkim etkisi sebebiyle çocukların dinî hayatlarına zarar veremeyecektir. Dinsiz veya müşrik bir ananın çocuklarını olumsuz etkilemesi, onların dinî hayatlarına ve eğitimlerine zarar vermesi ihtimali galip görülmüş, başkaca faydaları olsa bile bu cihet (zarar ve mefsedetin def'i hikmeti) yasaklamayı getirmiştir.

EVLİLİKTE DİN FARKI - II: MÜSLÜMAN OLMAYAN KOCA
Dinsiz, müşrik, ehl-i kitap gruplardan olsun başka gruplardan olsun bütün gayr-i müslim erkekler ile Müslüman kadının evlenmesinin haram ve yasak olduğu hükmünde İslâm âlimlerinin (müctehid ve müfessirlerinin) ittifakı, yani icmâ-ı ümmet vardır. Buna rağmen bazı çağdaş yazarlar, ehl-i kitap olan gayr-i müslim erkekler ile Müslüman kadınların evlenmelerinin caiz olduğunu (veya olması gerektiğini), "yasağın Kur'ân'da yer almadığı ve gayr-i müslimlerin arasında yaşayan kadınlar ile kızların buna ihtiyaçlarının bulunduğu" gerekçesine dayanarak ileri sürmüşlerdir. Bu sebeple -Müslümanların yanlış ve dince caiz olmayan bir evlilik yapmalarını engellemek için- İslâm tarihi boyunca ittifakla benimsenmiş ve uygulanmış hükmün (böyle bir evlenmenin haram ve yasak olduğu hükmünün) delil ve dayanağını özetlemeye ihtiyaç hasıl olmuştur:
a) Kitâbî kâfirlerin de bir kısmında şirk vardır, bir önceki yazıda meali verilen âyet (Bakara: 2/221) bu bakımdan onları da içine almaktadır. Mâide âyeti (5/5) ehl-i kitabın kadınlarıyla Müslüman erkeklerin evlenmelerini caiz kılmış (Bakara âyetinin hükmünden onları istisna etmiş), fakat Müslüman kadınların kitâbî erkeklerle evlenebileceklerini söylememiştir; şu halde yasağın bu parçası devam etmektedir.
b) Mümtehine sûresinin 10. âyetinde Medîne'ye göçüp gelen ve sığınan kadınlardan mü'min olanların kâfirlere geri verilmesi yasaklanmış ve "Ne bunlar onlara helaldir, ne de onlar bunlara helaldir" buyurulmuştur. Gerçi burada kâfirlerden büyük ihtimalle Mekke müşrikleri kastedilmektedir; ancak kullanılan ifade, mânası daha kapsamlı olan "kâfir"dir ve bu ifadeye göre de kâfir erkek ile Müslüman kadın evlenemez.
c) Teğâbün sûresinin ikinci âyetinde iman bakımından insanlar "mü'min" ve "kâfir" olmak üzere ikiye ayrılmışlardır; buna göre ehl-i kitap olan Hıristiyanlar ve Yahudiler de kâfirdirler. "Mü'min kadınları kâfirlere geri vermeyin, bunlar onlara helal değildir..." âyetine göre hiçbir kâfire müsmüman kadın verilemez; çünkü koca olarak hiçbir kâfir istisna edilmemiştir.
d) İlgili naslar (mesela Nisâ: 4/141) kâfirlerin Müslümanlar üzerinde hâkim (üst, reis, hükmedici) olmalarına engeldir; İslâm aile hukukuna göre ailenin velisi ve reisi erkektir, erkeğin kâfir olması halinde mü'min kadın onun emri ve yönetimi altına girecektir.
e) Örnek devirlerden günümüze kadar uygulama böyle olmuştur; gayr-i müslim kadınlarla Müslüman erkekler evlenmişler, ancak kitabî de olsalar gayr-i müslim erkekler ile Müslüman kadınlar evlenmemişlerdir.
Aile reisinin erkek olması ve tarih boyunca fiilen de ailede erkeklerin egemen bulunması hem kadının hem de çocukların dinî hayatlarını etkilemiştir, etkilemektedir. Kitabî olan bir kadının Müslüman bir erkekle evlenmesi halinde kadın Müslüman olmazsa kocası onu İslâm'a zorlayamaz; çünkü dini bunu engellemektedir, ancak çocukları Müslüman olurlar. Bu husus hem erkeğin ailede ve bu gibi konulardaki tercihlerde önceliği ve hakimiyetinin tabiî sonucudur, hem de hukukun belirlediği bir haktır: "Çocuğun dini babasına tâbidir". Aile reisinin gayr-i müslim olması halinde hem kadının dinî hayatı tehlikeye düşecek, hem de büyük bir ihtimalle doğacak çocuklar gayr-i müslim olacaklardır. Hak dini inkâr edenlerin insanları ateşe çağırdıklarının burada (Bakara: 2/221) hatırlatılması da konuyla yakından ilgilidir; bir dine inanan başkalarını da o dine girmeye çağırır, batıl bir dine çağırmak demek ateşe çağırmak demektir. Dine davette, din ile ilgili tebliğ ve eğitimde güçlü olan etkili olur. Ailede erkek daha güçlü ve hâkim olduğu için karısı ve çocuklarını da kendi dinine girmeleri konusunda etkileyebilecektir. Bu ise onları ateşe çağırmak demektir.
Sonuç olarak Müslüman kadınların, hangi çeşitten olurlarsa olsunlar, gayr-i müslim erkeklerle evlenmeleri caiz değildir; bu hüküm yalnızca tarihî sosyal şartların dikte ettiği bir hüküm değildir; gerekçesi ve dayanağı dinîdir; dinin özel açıklamaları yanında genel amacına dayanmaktadır.

EVLİLİKTE DİN FARKI - I: MÜSLÜMAN OLMAYAN KADIN
 
cennet kuşu Çevrimdışı

cennet kuşu

Üye
İslam-TR Üyesi
teşekkür ediyorum güzel bir yazıydı. faydası da oldu ama ben biraz da soru cvp şekilde olmasını isterdim. adayların birbirlerini tanima yolları nasıl olabilir. hele görücü usulü ile evlenen bay bayanlar nasıl öğrenebilirler birbirlerinin akidesini. bu konuda üyelerin fikirlerini almak isterdim.

Bu çok önemli bir konu.....Öncelikle evleneceğiniz eşle herşeyde uyumluda olsanız ama itikat konusunda zıtlıkalrınız varsa o evlilikten asla hayır gelmez....Çünkü bir ehli sünnet bir bay/bayan ancak ehli sünnet biriyle evlenmelidir....Yoksa ne kadar da uygun olsa eş adayı asla huzurlu ve sevgi dolu bir birliktelik yaşanamaz.....Görücü usulüyle evlilikte ise eş adayını ehli sünnet olup olmadığını anlıyabilmek için ehli sünnet bir ((eş adayı erkek ise erkek, kadın ise kadın yakınızı)) bir yakınınızı o kişiye bir şekilde yollar ve o kişide eş adayının itikadının sağlam olup olmadığını bir şekilde öğrenir....Bunu yapamıyorsanız o zaman ancak sizin o kişiyle başbaşa kalıp bazı sorular sormanızla mümkündür.....Bu sorulara ehli sünnetin verdiği gibi cevaplar verir ve amelde de ehli sünnet çizgisi içerisindeyse o zaman bu kişiyle gönül rahatlığıyla evlenebilirsiniz....Ama unutmayın ki sadece itikatta ehli sünnet olmak yaterli değildir amellede de sağlam olmalıdır eş adayı.....çünkü bilinmelidir ki ameli sağlam olmayan biri eninde sonunda da itikadından da fire verecektir....amel ve itikat yapışık ikizler gibidir..birinin hasta olması büyük ihtimalle diğerini de hasta eder.....bizde buna kıyasen eğer ehli sünnet çizgisinden ayrılmak kistemiyorsak amellerimizinde sağlam olamsına dikkat etmeliyiz, arkadaşlar....Tabiki herkes dengi denginedir...Siz amelde sağlam deyilseniz amelde sağlam bir eş adayı aramaya hakkınız olmaz.....Selametle.....
 
Lalekai Çevrimdışı

Lalekai

Üyeliği İptal Edildi
Banned
facebook,twitter vb paylaşım alanlarınd bulunmamış olmasına dikkat edilmelidir.hatta buralarda bulunanlarla evlenilmemelidir.
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
facebook,twitter vb paylaşım alanlarınd bulunmamış olmasına dikkat edilmelidir.hatta buralarda bulunanlarla evlenilmemelidir.


tencere yuvarlanır kapağını bulur.....zatren ordan eş bulanla bulunan aynı katagoridedir...o sen sen de o dur....ayna misali...tencere kapak...
 
Üst Ana Sayfa Alt