Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

FARZ NAMAZIN SONUNDA OKUNAN DUA VE ZİKİRLER-----Imam Ahmed Bin Hanbel

H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Ö)-(FARZ) NAMAZIN SONUNDA OKUNAN DUA VE ZİKİRLER

• (Farz) Namazın Sonunda Okunan Dualar
• Namazların Sonunda Yapılacak Olan Teşbih, Tahmid, Tekbir ve İstiğfarlar
• Namazların Sonunda Okunacak Diğer Zikir, Dua ve Sureler
• Namazdan Sonraki Bazı Zikirlerin Yüksek Sesle Okunması[1]

ö)-(FARZ) NAMAZIN SONUNDA OKUNAN DUA VE ZİKİRLER

Allah Teâlâ buyurdu:
"Namazı bitirdiğinizde ayakta, otururken ve yanınız üzerine yattığınız hâlde de Allah'ı zikredin/zikretmeye devam edin..." (Nisa,4/103)
Namazlardan, özellikle farz namazlarından sonra dua ve zikir yapmak Uz Peygamber'm önemli sünnetlerindendir. Rasûlullah buna devam etmiş ve büyük sevabını hatırlatarak ümmetini teşvik etmiştir. Namazın en büyük dua olması yanında, yapılan bu ibadetin kabul edilmesi, ayrıca zikir ve şükre devamda kendisine Allah'ın yardımcı olması için çeşitli dua, zikir ve teşbihlerin yapılması insan için çok faydalıdır. Her ameli vesile edinerek Allah'a dua etmek, kişinin tevhid inancının kuvvetinden kaynaklandığı gibi, O'na olan sevgisinin bir alâmeti olsa gerek. Unutmayalım kî kalbler Allah'ın zikri ile tatmin olur (temizlenir-olgunlaşır) ve cennete hazır hale gelir. [2]

(Farz) Namazın Sonunda Okunan Dualar

773/1643-Zeyd b. Erkam'dan [3]
Allah'ın Peygamberi (Satiaitaim aleyhi ve seiiem) (farz) namazın sonunda derdi:
"Allahümme, [4]Rabbena Rabbe külli şey'in, ene şehîdün Enneke Ente'r-hbü vahdeke lâ şerike lek.360 Rabbena Rabbe külli şey'in, ene şehîdün 'l-abde küllehüm ihvetün. Allahümme, Rabbena Rabbe külli şey'in'ic'alnî ennhlisan leke ve ehlî fi külli saatin mine'd-dünya ve'l-âhirati, ze'i-celâli ve'l"rn'isma' ve'stecib. Allahü'l-ekberu'l-ekber Allahü nûru's-semâvâti ve'l Allahü'l-ekberu'l-ekberu hasbiyallahü ve ni'me'l-vekîl, Allahü'l-ekberu'l-ekber."
NOT: Duanın tercemesi:
"Allahım, Rabbimiz, her şeyin Rabbi! Ben şahidim ki şüphesiz Sen ortağı olmayan tek Rabsın ve şüphesiz Muhammed Sen'in kulun ve peygamberindir. Allahım, Rabbimiz, her şeyin Rabbi! Ben şahidim ki şüphesiz kulların hepsi kardeştir. Ailahım, Rabbimiz, her şeyin Rabbi! Beni dünya ve âhiretin her anında senin İçin ihlaslt olan kişi kıl ve ailemi de. Ey celâl ve ikram sahibi! (Duamı) dinle ve kabul et. Allah en büyüktür, en büyüktür. Allah göklerin ve yerin nurudur (nurunu verendir). Allah en büyüktür, en büyüktür. Allah bana yeter, O ne güzel vekildir. Allah en büyüktür, en büyüktür." [5]

774/1644-Muâz b. Cebel (Radıyaiiaha anh) anlattı:[6]
Rasûlullah t&üiaiiahu aleyhi ve seiiem) (Muâz'ın) elinden tutup şöyle dedi:
"Ey Muâz! Ben seni kesinlikle seviyorum." Ben:
Ey Allah'ın Rasûlü! Annem babam sana feda olsun, ben de seni seviyorum' deyince o şöyle buyurdu:
"O halde, her (farz) namazın sonunda şöyle demeni sana tavsiye/vasiyet ederim:
Allahümme eınnî alâ zikrike ve şükrike ve husni ibâdetik."
§Muâz bu şekilde Sünâbihî'ye tavsiye etti, Sünâbihî bunu Ebû Abdurrahman'a tavsiye etti, Ebû Abdurrahman da bunu Ukbe b. Müslim'e tavsiye etti.
NOT: Duanın tercemesi:
"Allahım! Seni zikretme, sana şükretme ve sana güzelce ibadet etme konusunda bana yardımcı ol."
§Bu rivayette Hz. Peygamber'in insani davranışlarından biri göze çarpmaktadır. O, sevdiği insana sevgisini ifade eden, aradaki muhabbetin artmasını isteyen ve ona mutlaka bir iyilikte bulunma çabasında olan bir insandı.
Zikir, şükür ve güzel ibadet üçgeni ile bu tavsiye dünya ve âhiret hayrını içinde toplamakta, her konuda olduğu gibi bu konuda da Allah'tan mutlaka yardım istenmesi gerektiğini bize öğretmektedir.
ŞRivâyetin sonunda sahabiden başlayarak tabiûn ve diğer râviler birbirlerine bu duayı tavsiye etmektedirler ki râvilerin sona doğru bu şekilde aynı hareketi yaparak ya da aynı sözü söyleyerek naklettikleri hadise müselsel hadis denir. [7]

775/1645-Ebû Hüreyre'den (Radıyaüaha anh)[8]
Hz peygamber {Saiiaiiahu aleyhi ve sel/cm) şöyle dedi:
"Duada gayretli olmayı sevmez misiniz, (o halde) şöyle deyin:
'Allahümme eınnâ alâ zikrike ve şükrike ve husni İbâdetik.'"
NOT: Duanın tercemesi:
"Allahım! Seni zikretme, sana şükretme ve sana güzelce ibadet etme konusunda yardımcı ol." [9]

776/1646-Ummü Seleme'den (Radıyatiahüanha):[10]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) sabah namazını kılıp selâm verdiğinde şöyle derdi:
"Allahümme, innî es'elüke ilmen nâfian ve rizkan vâsian (Bir rivayette: ve rizkan tayyiben), ve amelen mütekabbelen."
NOT: Duanın tercemesi:
"Allahım, ben senden faydalı ilim, bol rızık (Bir rivayette: ...temiz rızık) ve kabul olunan amel isterim."
§Hz. Peygamber bu duada insan hayatı için önceliği olan Üç şey istemekte; ilim, rızık ve amel. Ancak bunların da faydalı, bol/temiz ve kabul olunanı şeklinde vasfetmektedir. Bu hayır üçgeninde kalan ve kendisini koruyan insan dünyada da âhirette de büyük hayırlara nail olacaktır. [11]

777/1647-Hz. Ali'den (Radıyallah anh). [12]
Rasûlullah'm (Saiiaiiainı aleyhi ve setiem) namazını anlatırken:
Namazdan (çıkış) selâmını verdiğinde şöyle dedi:
'Allahümmeğfirlî ma kaddemtü vema ehhartü vema esrartü ema a'lentü ve vema esraftü vema Ente alemü bihi minnî Ente'l-mukaddimu ve Ente'l- muahhiru Lâ ilahe illâ Ente."
NOT: Duanın tercemesi:
"Allahım! Benim yaptığım ve yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, haddi aştığım ve ayrıca benden daha iyi bildiğin (bütün) günahlarımı affet! Sen dilediğini ileri götüren ve dilediğini de geride bırakansın, senden başka ilâh yoktur." [13]

778/1648-Müslim b. Haris et-TemîmîMen (Radivaiiaha cmh).[14]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve setiem) bana şöyle dedi:
"Sabah namazını kıldığında insanlardan birisiyle konuşmadan önce ^dikere şöyle de:
Aliahümme ecırnı minenar.
O günde Ölürsen izzet ve celâl sahibi Allah senin cehennemden runmanı yazar.
Akşam namazını kıldığında da insanlardan birisiyle konuşmadan cevedi kere (şöyle de):
'AHahümme innî es'elüke'l-cennete, Allahümme ecırnı mıne'n-nar.' O gecede ölürsen izzet ve celâl sahibi Allah senin cehennemden korunmanı yazar." [15]

779/1649-Şeddâd b. Evs'ten (Radıyallahüanh)[16]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) bize namazımızda (ya da namazımızın tonunda) kendisiyle dua edeceğimiz şu kelimeleri öğretti:
"Allahümme innî es'elüke's-sebâte fi'l-emri, ve es'elüke azîmete'r-rüşcf ve es'elüke şükre ni'metike ve hüsne ıbâdetike, ve es'elüke kalben selînen ve lisânen sâdikan, ve estağfiruke limâ ta'lemu, ve es'elüke min hayri mâ ta'lemu, ve eûzü bike min şerri mâ ta'lemu."
NOT: Duanın teıcemesi:
"Aüahım, ben senden bir işte sebat isterim, rüşdde (olgunlukta) kararlılık isterm, nimetine şükretme ve ibadeti güzel yapma (gücü) isterim, seiîm bir kalb ve sâdıt bir dil isterim. Senin bildiğin (hatalarım) için affını dilerim. Bildiğin hayırlı her şeyi senden isterim ve bildiğin şerli her şeyden de sana sığınırım." [17]

Namazların Sonunda Yapılacak Olan Teşbih, Tahmid, Tekbir ve İstiğfarlar

780/1650-Ebû Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh).[18]
Rasûlullah (Saüaiiaha aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kim namazın sonunda otuz üç kere (sübhanallah diye) Allah'ı teşbih eder, otuz üç kere (elhamdülillah diye) Allah'a hamd eder ve otuz üç kere de (Allahü ekber diye) Allah'ın yüceliğini ifade eder ve bu şekilde doksan dokuza ulaşır, sonra da yüzüncüde 'Lâ ilahe illahü vahdehû lâ şerike leh lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'İn kadîr' derse o kişinin hataları denizdeki (sayısız) köpük kadar bile olsa kesinlikle affolun"
NOT:Bu rivayette zikredilen affedilme küçük günahlar için geçerlidir. Çünkü hadisle hatalar kelimesi geçmektedir. Abdest alma ve namaz kılma gibi bir takım ibadetler sonunda affedilen günahlar da bu şekildedir. Büyük günahlar İçin tövbe edilmesi ve kul hakkı varsa mutlaka hetalleşilmesi gerekir.[19]

781/1651-Ebû Hüreyre'nin naklettiğine göre. [20]
EbÛ Zer (Radıyallaha anlı):
'Ey Allah'ın Rasûlü! Zenginler sevapları alıp götürdü; bizim namaz kıldığımız gibi onlar da namaz kılıyor, oruç tuttuğumuz gibi onlar da oruç tutuyor, bir de onların tasadduk ettikleri mal fazlalığı var, bizim ise tasaddük edeceğimiz hiç bir şey yok1 deyince Rasûlullah (SalhlUM aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu:
"O halde uyguladığında seni geçenlere ulaşacağın ve benzerini yapmadıkça kimsenin sana ulaşamayacağı bazı kelimelere (zikirlere) seni yönlendirmemi istemez misin?" Ebû Zer:
'Bilâkis (isterim), ey Allah'ın Rasûlü!' Rasûlullah (Salkliahü aleyhi ve seüemy.
"Her namazın sonunda otuz üç kere (Allahü ekber diye) Allah'ın yüceliğini ifade etmelisin, otuz üç kere (sübhanaliah diye) Allah'ı teşbih, otuz üç kere (elhamdülillah diye) Allah'a hamd etmelisin. [21]Sonra da bunu yLâ ilahe illahü vahdehû !â şerike leh lehü'l-mülkü ve iehü'i-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir' diye bitirmelisin."
NOT: Ebû Zer (Rcıdıyallahü anh] ibadete çok düşkün bir sahabiydi. Bu rivayetteki sorusunun nedeni zenginlere haset etmek değil, bilâkis onlar gibi infak edip daha çok sevap almaktı. Rasûlullah da ona fakirlerin teşbih, tahmid ve tekbirlerle onlara ulaşabileceklerini, hatta geçebileceklerini öğretti. [22]

782/1652-Zeyd b. Sabit'ten[23]
Her namazın sonunda otuz üç kere (sübhanaliah diye) Allah'ı teşbih etmekle, otuz üç kere (elhamdülillah diye) Allah'a hamd etmekle ve otuz dört kere de (Allahü ekber diye) Allah'ın yüceliğini ifade etmekle emrolunduk.
(O dönemde) ensardan bir adam bir rüya gördü; rüyasında kendisine
denildi ki:
'Rasâlullah (Saiiallahu aleyhi ve sellem) her namazın sonunda size şu şu şekilde teşbih etmenizi emretti {değil mi?)' Ensardan olan kişi:
'Evet' deyince, (rüyadaki) o kişi şöyle dedi:
'Onları yirmi beş, yirmi beş yapın ve buna tehlili (Lâ ilahe illahı) ekleyin'
Sabah olunca ensardan bu kişi Hz. Peygamber'm huzuruna çıktı ve gördüğünü haber verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (Saiiaiiahn aleyhi ve sellemy.
"(Onu da) yapın" dedi.
NOT: Rasûlullah salih rüyalara değer verir, bazen Allah'ın izniyle onları uygular, uygulamasına izin verirdi. Ezan ve yukandaki teşbih rivayeti bunun en güzel örneğidir. Namazdan sonra çekilen teşbih için bu rivayetle amel edildiği gibi, ulemanın genellikle kabul ettiği otuz üç kere sübhanaliah, otuz üç kere elhamdülillah ve otuz üç kere Allahü ekber rivayetleri tercih edilebilir. [24]

783/1653-Abdullah b. Amr b. As'tan (Radıyaiian)[25]
RaSÛlullab (SallalUıhü aleyhi ve seltem) ŞÖyle dedi:
"İki haslet vardır ki kim onlara devam ederse cennete girmesine sebep olur, o ikisi kolay olduğu halde yapan çok azdır." Oradakiler:
'O ikisi nedir, ey Allah'ın Rasûlü!' Rasûlullah:
"Her farz namazın peşinden onar onar (elhamdülillah diye) Allah'a hamd etmen, (Allahü ekber diye) O'nun yüceliğini ifade etmen ve (sübha-nallah diye) O'nu teşbih etmendir. Yatağına geldiğinde de yüz kere (süb-hanallah diye) O'nu teşbih etmen, (Allahü ekber diye) O'nun yüceliğini ifade etmen ve (elhamdülillah diye) Allah'a hamd etmendir. Bunların hepsi dil ile ikiyüz elli eder, mizanda ise (değeri) ikibin beşyüzdür. Hanginiz bir gün ve gecede ikibin beşyüz günah işleyebilir?"
'(Ey Allah'ın Rasûlü!) O halde bu ikisine devam edenin sayısı nasıl az olur?'
"Şeytan herhangi birinize namazda gelir, şöyle şöyle hacetinin/işinin olduğunu hatırlatır da o kişi bunları söyleyemez (unutur ya da fırsat bulamaz). Uykusu anında kişiye gelir ve ona uyku verir de o da bunları söyl yemeden uyur."
(Râvi) ekledi:
'Gördüm ki Rasûlullah bu teşbihleri parmağı ile sayıyordu.'[26]

784/1654-Hz. Ali’den (Radıyallahü anh)[27]
(Kendisi ve eşi Fatıma bir keresinde elde edilen esirlerden kendilerine bir hizmetçi vermesi için Rasûlullah'a gelmişlerdi ki bununla ikisinin yükü/işi biraz hafiflesin. Rasûlullah o ikisinin isteğini kabul etmedi,. .olay uzun
olarak nakledildi.)"[28]
Sonra Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve seuem) onlara dedi ki:
"Bu istediğinizden daha hayırlısını haber vermemi istemez misiniz?"
O ikisi:
'Bilâkis (isteriz).
"(Bunlar) bazı kelimelerdir/zikirlerdir ki Cibril bana öğretmişti: Her namazın peşinden on kere (sübhanallah diye) teşbih, on kere (elhamdülillah diye) hamd ve on kere de (Allahü ekber diye) O'nun yüceliğini ifade edersiniz. Yatağınıza geldiğinizde (yattığınızda) otuz üç kere (sübhanallah diye) teşbih, otuz üç kere (elhamdülillah diye) tahmid ve otuz dört kere (Allahü ekber diye) tekbiri zikredersiniz."
Râvi (Hz. Ali) ekledi:
'Vallahi, Rasûlullah öğrettikten sonra bunları hiç bırakmadım.' İbnü'l-Kevvâ kendisine:
'Sıffın gecesi de dahil mi?1 deyince Hz. Ali:
'Allah sizi kahretsin, ey Irak ehli! Sıffın gecesi dahil (hiç bırakmadım). [29]
NOT: Sıffin gecesinden maksat Sıffin'de cereyan eden malum savaştır. Sıffm Fırat yakınlarında bir yerin ismidir. Burada halife Hz. Ali İle Şam ehli arasında Hz Osman'ın katilini bulma konusundaki anlaşmazlık sebebiyle büyük bir savaş olmuştu. Bu gecede bile Hz. Ali Peygamberimiz7in tavsiyesini terk etmemişti.[30]

785/1655-Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahu anh)[31]
Kendisine bir misafir geldiği zaman EbıTd-Derdâ şöyle derdi: 'Kalacaksan hayvanın eğerini alalım (dinlensin), gideceksen hayvanına (hemen) yem verelim.'
Eğer o kişi gideceğini belirtirse ona (ayrıca) şöyle derdi: 'Senin için Rasûlullah'ın bize emrettiği şeyi aktarmaktan daha hayırlı bir şey bulamıyorum. (Bir keresinde) ona: Ey Allah'ın Rasûlü! Zenginler ecirleri götürdü: Onlar hac yapıyor, biz yapamıyoruz, onlar (silahlan/atları olduğu için) cihada gidiyor, biz gidemiyoruz. Ayrıca şunları, şunları yapıyorlar' deyince Hz. Peygamber (SaüaiiaM aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Size öyle bir şeyde rehberlik edeyim ki ona yapışırsanız onlardan daha faziletli amel işlemiş olursunuz: (Bu da) her namazın peşinde otuz dört kere (Allahü ekber diye) Allah'ın büyüklüğünü ifade etmeniz,'otuz üç kere (sübhanallah diye) O'nu teşbih etmeniz ve otuz üç kere de (elhamdülillah diye) O'na hamd etmenizdir.'"
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet: Ebu'd-Derdâ'ya bir adam misafir olunca ona şöyle dedi: 'Kalacaksan, hayvanını meraya salalım (yayılsın), gideceksen hayvanına (hemen) yem verelim.'O kişi:
'Bilakis, (biraz sonra) gideceğim' dediğinde ona şöyle dedi: 'O zaman sana öyle bir azık ikram edeceğim ki eğer ondan daha faziletlisini bulsaydım onu verirdim: (Bir keresinde) Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) yanına geldim ve: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Zenginler dünya ve ahireti (ecirleri) götürdü. Biz namaz kılıyoruz, onlar da kılıyor, biz oruç tutuyoruz, onlar da tutuyor, (ancak) onlar tasadduk ediyor, biz edemiyoruz' deyince o şöyle buyurdu:
"Sana öyle bir şeyde rehberlik edeyim ki onu yaparsan önünde olan kişi seni (bir daha) geçemez, peşindeki kişi sana yetişemez, ancak bunları yapan (sana yetişebilir). (O da) her namazın peşinde otuz üç kere teşbih, otuz üç kere tahmid ve otuz dört kere tekbir getirmendir."'
NOT: Bu rivayette sahabenin yolculara bile hadis rivayet etme ve Rasûlullah'ı tanıtma konusunda ne kadar hırslı olduğu görül inektedir. Fazla durmayıp gidecek olan kişiye bile Ebu'd-Derdâ tavsiyede bulunuyor. Bunu da 'Rasûlullah şöyle yapardı...' diye zikrediyor. Bundan, konuşmalarımızın / fıkhımızın Kur'ân ve Sünnet endeksli olması gerektiğini anlıyoruz. [32]

786/1656-Rasûlullah'ın azatlısı Sevban'dan [33]
Rasûlullah (Suiiaitaiıü aleyhi ve sellem) (farz) namazı bitirip kalkacağında üç kere istiğfar eder ve şöyle derdi:
"Allahümme! Ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebarekte yâ ze'l-celali ve'l-ikram,"
NOT: Duanın tercemesi:
"Aİlahım! Sen selamsın, selam senden gelir. Ey celal ve ikram sahibi! Sen mübareksin."
ŞYukarıdaki rivayetlerden namazdan sonra teşbih, tahmid ve tekbire devam etmenin Önemi anlaşılmaktadır. Hatta sahabi bunları duyduktan sonra bırakmadıklarını ifade etmektedirler. Ayrıca yolcu bile olsa insanlara aktarma çabasında olmuşlardır.
Rasûlullah'tan nakledilen zikirlerde sayılara riayet etmek gerekir. Başka hadislerde de akşam ve sabah namazları gibi bazı namazlarda tavsiye edilen zikirler vardır. Bunlar ilerde gelecektir. Bu konuda Nesâi'nin (v.303/915) 'Amelü'l-yevmi ve'l-leyle, Taberâni'nin (v.360/971) 'Kitabıı'd-Duası ve Nevevi'nin (v.676/1277) 'el-Ezkaf[34]tavsiye edilir. Rasûluliah'ın duaları başkasının duasından daha güzeldir. Sahabe de bunları nakletmeye ve amel etmeye ihtimam gösterirdi. [35]

Namazların Sonunda Okunacak Diğer Zikir, Dua ve Sureler

787/1657-Ebû Bekre’den (Radıyallahü anh)[36]
Hz. Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) her namazın sonunda şöyle derdi: "Allahümme, innî eûzü bike mine'l-küfri ve'l-fakri ve azabi'l-kabri.
§Râvi (Müslim b. Ebû Bekre)den ikinci tarikle gelen rivayet:
O (Müslim b. Ebû Bekre) dua ederken babası (Ebû Bekre)nin yanına gelmişti- Babası şöyle diyordu:
'Allahümme, innî eûzü bike mine 'l-küfri ve 'l-fakri ve azabi 't-kabri (Râvi) anlatmaya şöyle devam etti:
Ben bu sözleri babamdan aldım ve her namazın sonunda bunlarla dua ediyordum. Babam bana:
"Ey yavrum! Bu kelimeleri nereden ezberledin?' diye sorunca şöyle dedim:
'Ey babacığım! Seni dinledim, her namazın sonunda bu sözlerle dua ediyordun, bunları ben senden aldım/ezberledim.' Babam:
Ey yavrum! Bunlara iyi yapış/devanı et! Rasûlullah her namazın sonunda kesinlikle bunlarla dua ederdi.'
NOT: Duanın tercemesi:
"Allahım! Küfürden, fakirlikten ve kabir azabından sana sığmıyorum." [37]

788/1658- Hz. Ali'den (Radıyallahü anh)[38]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) vitrinin sonunda şöyle derdi: "Allahümme! İnni eûzü birıdâke min sahatike ve eûzü bimuâfâtike
min ukûbetike ve eûzü bike minke, lâ uhsî senâen aleyke, ente kemâ
esneyte alâ nefsik."
NOT: Duanın tercemesi:
"Allahım! Senin gazabından rızana sığınırım. Senin cezandan bağışiarnan sığınırını. Senden sana sığınırım. Seni övmeye güç yetiremiyorum. Sen kendini öv düğün gibisin." [39]

789/1659-Muğireb. Şu'be'nin katibi Verrâd'den.[40]
Muğire b. Şu'be, Muâviye'ye (RmUyaitahüunhüma) şunlan yazdı (gönderdi): 'Rasûlullah (Saüaiiaha aleyhi ve seiiem) selam verdiğinde şöyle derdi: "Lâ İlahe illailahü vahdehû lâ şerike teh, lehü'l-miHkü velehü'l-hamdü hüve alâ külli şey'in kadîr. Allahümme! Lâ mania limâ a'tayte, velâ mu'tıye Ve - mena'te velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ced.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet.
Muâviye, Muğire b. Şu'be'ye Rasûlullah'tan duyduğu bir şeyi kendisine öndermesi (için) mektup yazdı. Muğire (mektubunda) şöyle dedi:
'Rasûlullah (Saiiattahu alevi» ve seiiem) namazı bitirince şöyle derdi:
"Lâ ilahe illailahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü ve hüve alâ külü şey'in kadîr. Aliahümme! Lâ mania limâ a'tayte, vetâ mu'tıye limâ mena'te velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü."'
§Üçüncü tarikle gelen benzer rivayet:
Abde b. Ebû Lübâbe yoluyla gelen nakilde Muğire b. Şu'be'nin mev-lasının haber verdiğine göre:
Muğire b. Şu'be, Muâviye'ye bir mektup göndermişti, onu da Muğire için Verrâd yazmıştı, (mektup şu şekildeydi;)
'Ben Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) selam verdiğinde şöyle dediğini işittim:'
"Lâ ilahe illailahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'i-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Allahümme! Lâ mania limâ a'tayte, velâ mu'tıye limâ mena'te velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü."'
Râvi Verrâd ekledi:
'Bundan sonra Muâviye'nin yanma elçi olarak gittim. Onu minberd insanlara bu sözü emrederken ve öğretirken dinledim.'
NOT: Duanın tercemesı:
"Allah'tan başka ilah yoktur, O'nun ortağı da yoktur. Bütün egemenlik/ otorite ve hamd O'na aittir. O her şeye kadirdir. Allahım! Senin verdiğini engelleyecek, senin menettiğini de verecek kimse yoktur. Varlıklı[41] olan kişjnjn varlığı sana fayda vermez/katında itibar görmez."
ŞTevhid inancı bu duada bütün sınırlarıyla zikredilmektedir. O'na karşı hiçbir otorite duramaz ve varlıklı/şanslı kişinin varlığı da onun yanında itibar görmez Önemli olan, kişilerin iman ve taatidir. [42]

790/1660-Hz. Aİşe'den (Radıyaltahaanha): [43]
Rasûlullah (Sattaiiahu aleyhi ve setiem) namazda selam verince şöyle derdi: "Allahümme! Ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebarekte yâ ze'l-celâli ve'l-ikram."
NOT: Duanın tercemesi:
"Allahım! Sen selamsın, selam senden gelir. Ey celal ve ikram sahibi! Sen mübareksin." [44]

791/1661-Ebu'z-Zübeyr'den:[45]
Abdullah b. Zübeyr'i (Radıyallahü anhüma) hutbede konuşurken dinlemiştim, şöyle diyordu:
'Rasûlullah (Saiiaiiaka aleyhi ve seiiem) namazın ya da namazların sonunda selam verdiği zaman şöyle derdi:
"Lâ ilahe illaliahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Lâ havle velâ kuvvete illâ billah, velâ na'büdu illâ iyyâhü ehle'n-ni'meti ve'l-fadli ve's-senâi'1-hasen lâ ilahe î'lallahü muhlisine lehü'd-dine ve lev kerihe'l-kafirûn.'"
Şİkinci tarikle gelen rivayet: Ebu'z-Zübeyr'den:
Abdullah b. Zübeyr (Radıyaüaha anhüma) her namazın sonunda selam verdiğinde şöyle derdi:
'Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü ve hüve alâ küili şey'inkadîr. Lâ havle velâ kuvvete illâ billah, velâ na'büdu illâ iyyâhü, ve lehti'n-ni'metü ve lehü'l-fadlü ve lehüVsenâü'l-hasen. Lâ ilahe illallahü muhlisine lehü'd-dine ve lev kerihe'l-kafirûn.'
Râvi ekledi: Rasûlullah her namazın sonunda bunlar ile tehlili açıkça[46] zikrederdi. [47]

Açıklama

*Duanın tercemesi:
"Allah'tan başka ilah yoktur, O'nun ortağı da yoktur. Bütün otorite ve hamd O'na aittir. O her şeye kadirdir. Güç[48] ve kuvvet sahibi sadece Allah'tır. Kafirler hoşlanmasa da biz dini Allah'a has kılarak sadece O'na, kendisinden başka İlah olmayan O nimet, fazilet ve güzel övgü sahibine ibadet ederiz,"
§İkinci rivayetteki farklı kısmın tercemesi:
'...nimet O'na aittir, fazilet O'na aittir ve güzel Övgü O'na aittir...'
§İmam Şafiî'den gelen İbn Zübeyr (Radıyallahü anh) rivayeti:
İbn Zübeyr'den (Radıyallahü anh): [49]
Rasûlullah namazdan çıkmak için selam verdiğinde yüksek sesli olarak şöyle derdi:
"Lâ ilahe İilallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Lâ havle velâ kuvvete illâ billah, velâ na'büdu illâ iyyâhü iehü'n-ni'metü ve lehü'l-fadlü ve lehü's-senâü'l-hasen lâ ilahe illallahü muhlisîne lehü'd-dine ve lev kerihe'l-kafirûn."
-Namazdan sonraki zikirlerde sesin yükseitilmesinin cevazı ile ilgili ahkam için bk. Müsned Trc. 796/1666 nolu hadisin açıklaması.
§Lâ havle velâ kuvvete illâ billah, sözü yukarıdaki şekilde terceme edildi. Ancak bu sözün tefsiri tercemesi bazı alimlere göre şu şekildedir: Günahlardan dönmek ve îaata devam etmek ancak Allah ile olur.[50]
§Birinci rivayette geçen ehle'n-nime, mansub okunabildiği gibi merfu da okunabilir. Mansub okunduğu zaman ihtisas, medh ya da na'büdü'nün mefulünden bedel olur ki biz tercemede bedel manasını tercih ettik. Merfu okunması durumunda ise başına ente ya da hüve takdir edilir. Manası da, Sen nimet, fazilet ve sahibisin ya da O I, Allah) nimet, fazilet ve güze! övgü sahibidir, şeklinde olur.[51]

792/1662-Abdurrahman b. Ganm'dan :[52]
Hz. Peygamber (SaUaüaim aleyhi ve seliem) şöyle dedi:
"Kim akşam ve sabah namazından ayrılmadan ve (teşehhüd) şeklinden" değiştirmeden on kere "Lâ ilahe illallahü vahdehn şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü biyedihi'i-hayr yuhyî ve yümît hüve alâ külli şey'in kadîr' derse bunların her birinde kendisine on ha (sevap) yazılır, on günah silinir, (makamı) on derece yükseltilir, hoşi mayan her şeye karşı bunlar zırh olur, kovulmuş her şeytana karşı 2,!t olur, şirk dışında başka bir günah onu telef etmez. Bu dediğinden daha fa zi.letlislnl söyleyen dışında insanların en faziletlisi olur." [53]

Açıklama

Bugün akşam ve sabah namazlarından sonra bazı camilerde okunan salatM îüncina türü dualar yerine Rasûfullah'ın tavsiye ve teşvik ettiği dua ve zikirler okunsa daha yi olur. Yukarıdaki rivayette geçtiği gibi fazileti ve sevabı çok fazladır, bilinmektedir ve kesindir. Ayrıca ibadetlerimizin sünnete uygun olması emredilmek-tedir. Çünkü ibadetler taabbüdîdir, bunlara müdahale edilmez. Ancak nafile ibadetlerde serbestlik vardır. Nafile ibadetlerde de Rasûlullah'a tabi olmak daha faziletlidir. İlerde sünnet olarak anlaşılması ve mevcut sünnetleri yok etmesi, yerine geçmesi gibi sakıncalardan dolayı hadislerde geçmeyen bazı duaların camilerde sürekli yapılması sakıncalıdır, ulema tarafından tavsiye edilmemektedir.
ŞYukandaki rivayetteki dualar o kadar faziletlidir ki kişiyi zırh gibi korur. Şirk dışındaki günahları Allah affettiği için bu gibi dualaı;da mağfiret vesilesidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Göklerin ve yerin otoritesi Allah'a aittir, O dilediğini affeder, dilediğine azap eder. Allah affeden ve bağışlayandır.[54]
"Allah kendisine şirk koşulmasını kesinlikle affetmez, bunun dışındaki günahları dilerse affeder. Kim Allah'a şirk koşarsa (bilinsin ki) o, bütünüyle yoldan çıkmıştır. [55]
Rasûlullah'ın en faziletli kişi olarak tarif ettiği şahıs her zaman daha iyi şeyler yapmaya çalışan ya da iyiliklerini sürekli artıran kişi olarak tanımlanır. Bu da model insan olan Müslüman'ın sürekli daha iyi şeyler üretmesi ve güzel şeylere devam edip, onları artırması demektir. Öncekilerin yaptıkları ile iktifa etmek ve sürekli mirasyedi/tüketici olmak doğru değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
"Ve siz ne olursa olsun halâ Önceki mirası/onların ürettiklerini yiyip duruyorsunuz. [56]

793/1663-Şehr b. Havşeb'den:[57]
Ümmü Seleme'yi (kadıvaiiahuanhu) naklederken duydum, şöyle dedi:
Hz. Fatıma, Allah'ın Peygamberi'ne gelip işlerin (ağırlığından) şikayet etti (esirlerden bir köle/cariye istedi) ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Ellerim değirmen (kolu çevirmekten) nasır tuttu, bir un öğütüyorum, bir hamur yoğuruyorum' Rasûlullah (Saitaihm aleyhi ve seüem) şöyle dedi:
"Eğer sana Allah rızık verirse, o sana ulaşır. Ben sana, bundan daha hayırlısına rehberlik yapayım mı? Yatağına yattığında otuz üç kere (sübhanallah diye) Allah'ı teşbih edersin, otuz üç kere (Allahü ekber diye) tekbir getirirsin ve otuz dört kere de (elhamdülillah diye) hamd edersin ki tamamı yüz olur. İşte bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır.
Sabah namazını kıldığında namazdan sonra on kere şöyle de: 'Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü yuhyî ve yümît biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadir.'
Akşam namazından sonra da on kere bunu söyle! Bunlardan her birisinin İsmail oğullarından bir köle azad etme kadar sevabı vardır. Şirk dışında bu gün işlenilen bir günah seni telef etmez/zararlı olmaz. "Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh' sözü, söyleyeceğin sabahtan diğer söyleyeceğin akşam vaktine kadar her türlü şeytandan ve her türlü kötülükten senin koruyucun (zırhın) olur."[58]

794/1664-Ebû Eyyüb el-Ensarî'den (Roâıyattohamh): [59]
Rasûlullah iSaüailahu aleyhi ve seiiem} şöyle dedi:
"Kim sabah namazını kıldığında on kere 'Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'hhamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir' derse dört köle azad etmeye denk sevap almış olur. (Ayrıca) ona on hasene (sevap) yazılır, ondan on günah silinir ve onun (makamı) on derece yükseltilir, bu söz onun için akşama kadar şeytandan koruyucu olur. Akşam (namazından) sonra da böyle derse aynı şeyler (sabaha kadar) geçerlidir." [60]

795/1665-Ukbe b. Âmir el-Cühenî'den (Radıyaitahu anh):[61]
Rasûlullah (Saüattaha aleyhi ve seiiem) bana her namazın sonunda muavvizât surelerini okumamı emretti.
NOT: Muavvizât kelimesi İhlas ile birlikte Felak ve Nas surelerini ihtiva eder. [62] Tirmizi ve Nesâi'nin rivayetlerinden ise[63] muavvizât (oii^il) yerine tesniye olarak muavvizeteyn şeklinde nakledilmiştir. İki koruyucu anlamına gelen bu kelimeden kasıt Felak ve Nas sureleridir. Rasûlullah birçok sahabiye namazdan sonra ya da namaz dışında, meselâ uyumadan önce bu iki surenin okunmasını tavsiye etmiştir ki bu sureler insanın her türlü serden ve şeytani saldırıdan Allah'a sığınması ve onu vekii/koruyucu kabul etmesi, demektir. [64]

Namazdan Sonraki Bazı Zikirlerin Yüksek Sesle Okunması

796/1666-Amr b. Dinar'dan: [65]
İbn Abbas'ın mevlası Ebû Ma'bed anlattı:
'İbn Abbas'ın (Radıyaitaha anhiima) kendisine bildirdiğine göre, insanlar farz namazı bitirdikten sonra söylenecek zikirde sesi yükseltmek Rasûlullah (Saikıiiahü aleyhi ve seiiem) döneminde vardı.'
İbn Abbas ekledi:
'Bunu duyduğumda insanların namazı bitirdiklerini anlardım.'[66]

Açıklama

İbn Abbas'tan gelen bu rivayet bazı alimler tarafından yadirganmıştır. Çünkü diğer rivayetlerde bu şekilde sesli okuma söz konusu değildir. İmam Şafiî bu rivayeti, Rasûlullah döneminde geçici bir süre olabileceğini ya da arkada cemaate katılan kadınların çıkması için işaret anlamına geldiğini ifade etmiştir. İbn Hazm ise namazdan sonraki sesi yükseltmenin müstehap olduğunu söylemiştir. Bundan sonraki rivayette de îbn Abbas bunu tekbir ile nakletmektedir. İbn Abbas o dönemde yaşı küçük olduğu için saflara girmemekte ya da arkada katılmaktaydı, bundan dolayı namazın bittiğini yüksek sesli zikirden anlardım, diyor. Ancak Rasûlullah'tan gelen diğer uygulamalarda ise namazdan sonra tekbir getirilmesi ya da zikirlerin sesli olması nakledilmemiştir.[67]
Ayrıca raf u's-savt Arapça'da terennüm etmek, hafif mırıldanmak
manasına da gelmektedir. ,
Bu konuda mezheplerin görüşü:
1-Hanefi mezhebine göre camide namazdan sonra zikir ve teşbihlerin sesli söylenmesi caizdir, Ancak Rasûlullah döneminde bu şekilde bir uygulama yoktur. İbn Abbas rivayeti diğer rivayetler karşısında şaz kalmakta ya da bazen caiz olduğunu göstermektedir. Cihada asker gönderirken sabah ve akşam namazlarından sonra üç kere sesli tekbir getirilmesi, şeklinde bazı alimlerin görüşleri dışında namazdan sonraki tekbirle ilgili bir içtihad da bulunmamaktadır. Sadece teşrik tekbirleri nakledilmiştir. Hatta İbnti'l-Hümam (v.861/1456), camide namazdan sonra okunan ayete'l-kürsi ve çekilen teşbihlerle ilgili şunları söylemektedir: 'Asrımızda uygulanan namazdan sonra camide ayete'l-kürsi okumak, otuz üçer teşbihlere Peygamberimiz döneminde camide sürekli devam ettirilmemiş, bilakis bunlar (kişisel olarak uygulanan) menduplar olarak kalmıştır. [68]
2-Malikî mezhebine göre namazdan sonraki zikirler açıktan okunmaz, gizli okunur. İmam Malik ve bir gurup alime göre farz namazdan sonraki zikirlerin açıktan söylenmesi mekruhtur. [69]
3-Şafıî ve Hanbelilere göre namazdan sonraki zikirler gizli okunur, ancak İmam cemaate bunu öğretmek isterse geçici bir süre açıktan okuyabilir. İbn Zübeyr[70] ve İbn
Abbas rivayetlerindeki nakiller geçici olarak yapılan uygulamalardır. Ancak Rasülullah'tan nakledilen rivayetlerin genelinde böyle bir uygulama görülmemektedir.[71]
§Farz namazdan selam verdikten sonra yapılması tavsiye edilen zikirler:
a) Üç kere (estağfirullah diye) istiğfar etmek
b) Sonra ahümm.e ente's-selamü veminke's-selam" demek
c) İhlas, muavvizeteyn (muavvizât denildiğinde üçü anlaşılır) ve ayete'l-kürsi[72]okumak,
d) Otuz üçer kere teşbih, tahmid ve tekbir getirmek
e) Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir, demek
Yada
Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Lâ havle velâ kuvvete illâ billah, velâ na'büdu illâ iyyâhü ehle'n-ni'meü ve'l-fadli ve's-senâi'l-hasen lâ ilahe illallahü muhlisine lehü'd-dİne ve lev kerihe'l-kafırûn, demek.
f- Sabah ve akşam namazlarından sonra yerinden kalkmadan on kere 'Lâ ilahe İllallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü ve hüve alâ külü şey'in kadir' demek.
g- Hadislerde geçen zikirleri mümkün olduğu kadar yapmak, riayet etmek. [73]
§Bugün camilerde namazdan sonra okunan 'Sübhanallahi ve'l-hamdülillahi velâ ilahe illallahü vallahü ekber velâ havle vela kuvvete illa billahi'l-aliyyi'l-azîm' ile ilgili olarak Rasûiullah'ın bunu namazdan sonra okuduğuna ya da okuyun dediğine dair bir rivayete ulaşılamadı. Ancak Peygamberimiz'in sadece Tirmizi'de geçen şöyle bir hadisi bulunmaktadır:
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):
Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve seltem):
"Cennet bahçelerine uğrayınca oraların gıdasından istifade edin" deyince ben dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Cennet bahçeleri de nedir?' Rasûlullah:
"Mescitlerdir."
'Peki, ey Allah'ın Rasûlü! Oraların gıdasından istifade etmek, nedir?
"Sübhanallahi ve'l-hamdülillahi velâ ilahe illallahü vallahü ekber (demektir).[74]
-Belki de bu hadisten yola çıkılarak namazlardan sonra söylenmesi bizde adet haline gelmiştir.
§Namazdan sonraki zikir ve teşbihlerin zamanı:
1-Hanefi mezhebine göre eğer farzı kılan kişi aynı yerde sünneti de kılacaksa sünneti kıldıktan sonra bu zikir ye teşbihleri yapar. Bunların belli bir sırası ya da peş peşe olması şart değildir. Bir kısmını camide, bir kısmını da evinde yapabilir. [75]
2-Maiİki mezhebine göre farz namazdan sonra bu zikir ve teşbihler yapılır. Ancak İmam Malik ve bir gurup alim farz namazdan sonra imam ve cemaatin açıktan dua etmesini mekruh gördüler. [76]
3-Şafiî ve Hanbeli mezheplerine göre farz namazdan sonra bu zikir ve teşbihler yapılır. [77]

797/1667-îbn Abbas'tan (Radıycülahü anhüma). [78]
Ben (küçükken) Rasûlullah'm (Satiallahualeyhi ve selkm) namazını bitirdiğini ancak (aldığı) tekbir ile bilirdim.
§(Râvilerden) Amr b. Dinar, (Ebû Ma'bed'e): 'Bunu bana sen naklettin' deyince o: 'Hayır, ben sana bunu nakletmedim1 dedi. [79]

Açıklama

Râvilerden Amr b. Dinar'ın hocası Ebû Ma'bed'e tekid için bu rivayeti sen naklettin, deyince o bunu inkar etti. Onun inkarı İmam Şafiî'nin dediği gibi, ıınutmasına hamlolunur. Çünkü Şafiî'ye göre Amr b. Dinar, İbn Abbas'ın en sadık (doğru) mevlasıdır.[80]
§Ibn Abbas o dönemde yaşı küçük olduğu için saflara girmemekte ya da arkada katılmaktaydı. Bundan dolayı namazın bittiğini -önceki rivayette geçtiği eibi-yüksek sesli zikirden ya da -bu rivayette geçtiği gibi- getirilen tekbirden anlardım, diyor. Ancak Rasûlullah'tan gelen diğer uygulamalarda ise namazdan sonra tekbir getirilmesi ya da zikirlerin sesli olması nakledümemiştir. [81]
İbn Abbas rivayeti diğer rivayetler karşısında şaz kalmakta ya da bazen caiz olduğunu göstermektedir. Cihada asker gönderirken sabah ve akşam namazlarından sonra üç kere sesli tekbir getirilmesi, şeklinde bazı alimlerin görüşleri dışında namazdan sonraki tekbirle ilgili bir içtihad da bulunmamaktadır. Sadece teşrik tekbirleri nakledilmiştir. [82]
ŞNamazlardan sonraki teşbihlerde ya da dualarda sesi yükseltme konusundaki müçtehid imamların görüşleri önceden geçmişti. Bk. Müsned Trc. 796/1666 nolu hadisin açıklaması. [83]


--------------------------------------------------------------------------------
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/149.
[2] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/150.
[3] Sened:
Kasen: Müsned, IV/369, H.no:19189; Ebû Dâvûd, Vitir, 25, H.no:1508; Taberânî, el-tnu'cemü'l-kebîr, V/210, H.no:5122; Hadisin senedinde Dâvûd b. Râşid et-Tafâvî bulunmak-u. Bu râvi hakkında olumlu olumsuz farklı değerlendirmeler yapılmıştır. Fakat hadis kuvvetlenir ve hasen Ii gayrini seviyesine yükselir.
[4] Ahmed b. Hanbel'in hocası İbrahim (b. Mehdi) bunu iki kere söyledi.)
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/150-151.
[6] Sahih: Müsned, V/244-245, H.no:22018; Benzer rivayet için bk. V/247, H.no:22025 (750/ 6-Û. hadis); Ebû Dâvûd, Vitir, 26, H.no:1522; Nesât Sehv, 60, H.no:1301. Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.775/1645. hadis. Şeddâd b. Evs'ten (RadıyallahU anh) şahidi için bk. 779/1649. hadis. Ayrıca bk. 750/1620. hadis.
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/151-152.
[8] Sened:
Sahih: Müsned, 11/299, H.no:7969; Bu rivayete benzer bir rivayet de şöyledir:
(Ahmed b. Hanbel'in 8087 ve 10134. hadisleri zayıftır. Çünkü senedlerinde Ferec b. Fedâle ve Ebû Saîd el-Hımsî bulunmaktadır.) Tayâlisı, s.256, H,no:1274; Ebû Nuaym, Hılyetü'l-evliyâ, IX/223. Heysemî Mûsâ b. Târik haricindeki râvİlerinin sahih hadis ricalinden sayıldıklarını, Mûsâ b. Tarık'ın İse sika olduğunu söyler. Ayrıca Heysemî şunu da ilâve eder: "Ahmed b. Hanbel bu hadisi bir rivayetinde Ebû Yezîd el-Medînî, bir başka rivayetinde ise Ebû Saîd el-Hımsî kanalı ile nakleder. Ben bu iki râviyi tanımıyorum." Bk. Mecmu', K/172. Ahmed Muhammed şâkir ise Heysemî'nin bu değerlendirmesini eleştirir. İlgili eleştiri için bk. H.no;8087.
Muâz b. Cebel'den (Radtyallahü anh) şahidi için bk. 750/1620 ve 774/1644. hadisler. 363 „ Seddâd b. Evs'ten (Radtyallahü anh) şahidi için bk. 779/1649, hadis.
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/152-153.
[10] V1/305' H-no:26481; Diğer rivayet için bk. VI/294, H.no:26401; Benzer rivayetler İkam VI/318' H-no:26579-26580^ VI/322- H.no:26610; Humeydu 1/143, H.no:299; fon Mâce, Mü C'J-2' H*no:925 ^bn Mâce'nİn hocası İbn Ebî Şeybe'den naklettiği bu rivayetinde ve Sün - in d'^er rivâyetlerinde de (^VJjjj) lafzı yer almaktadır). Bûsirî, İbn Mâcenin narien'ıçin yazdığı zevâidinde: "İsnadının râvileri sikadır. Fakat Ümmü Seleme'nin mevlâsı duru phem râviier> tanıtan eserlerde bu zata yer veren birine rastlamadım. Cerh-tadil açısından C|Lı!?.UnUn ne oldu§unu da bilmiyorum" der. Fakat isminin belli olmaması zararlı değildir. ku Abdullah b. Râfi1, Setine, Nebhân, Nâfi' ve Nâim mevlâdır ve her biri de sikadır.
[11] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/153.
[12] Sened:
Sahih: Müsned, 1/94-95, H.no:729; Diğer rivayet için bk. 1/102-103, H.no:803; 1/119, H.no: 960 (633/1503. hadis); Mâlik, Salât, 17; Müslim, Müsâfîrûn, 201-202; Ebû Dâvûd, Salât, 119, H.no:760; Vitir, 25, H.no:1509; Tirmizî, Salât, 82, H.no:266 (İbn, Ömer, îbn Abbas, İbn Ebî Evfâ, Ebû Cuhayfe ve Ebû Saîd'den (Radıyallahü anhüm) şahidinin de bulunduğunu söyleyen Tirmizî, Hz. Ali rivayetinin hasen-sahih olduğunu ifade eder); Deavât, 32, H.no:3421-3423 (hasen-sahih); Nesâî, İftitâh, 17, H.no:895; İbn Mâce, İkâme, 15, 70, H.no:864, 1054; Dârimî, Salât,33,71,H.no:1241, 1320.
Daha detaylı biriahric için bk. 511/1381. hadis.
[13] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/154.
[14] Sahih: Müsned, IV/234, H.no:17976; Ebû Dâvûd, Edeb, 101, H.no:5079:
Nesâî, Amelü'lyevm ve'l-leyle, s.188, H.no:l 1 I. Senedindeki Hârİs b. Müslim b. Haris hakkında Buhârî herhangi bir cerhte bulunmaz. Bk. et-Târîhu'l-kebîr, VII/253.
[15] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/154-155.
[16] Sahih: Müsned, IV/125, H.no: 17068; Benzer rivayet için bk. IV/123, H.no: 17050:
[17] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/155-156.
[18] Sahh: Müsned, 11/371, H.no:88l9; Benzer rivayetler için bk. 11/483, H.no:10216; 11/238. H.nc:7242 (781/1651. hadis).; Mâlik, Kur'ân, 22; Buhâri, Ezan, 155:
Müslim, Mesâcid, 142-146: Zikir. 28; Ebû Davûd, Vitir. 24. H.no:15()4: Dârimi, Salât. 90, H.no:1360.
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Abbas'tan {Radıyallahü anhürm) şahidi:
Tirmizu Salât, 185, H.no:410 (İbn Abbas rivayeti hasen-garibclir. Bu konuda Ka'b b. Ucre, Enes, Abdullah b. Amr, Zeyd b. Sabit, Ebu'd-Derdâ, İbn Ömer, Ebû Hüreyre, Muğîre ve Ebû Zer'den de (Radıyallahü anh) nakiller vardır); Nesâî, Sehv, 95, H.no: 1351;
b-Ka'b b. Ucre'den (Radıyallahü anh) şahidi: Emİj ; Tirmizî, Deavât, 25, H.no:3412 (Bu hadis hasendir); Nesâî, Sehv, 92, H.no: 1347
c-Zeyd b. Sâbit'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 782/1652. hadis.
d-Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan (Radıyallahü anhüma) şahidi için bk. 783/1653. hadis.
e-Hz. Ali'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 784/1654. hadis.
f-Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 785/1655. hadis.
g-Ebû Zer'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Müsned, V/158, H.no:21305; Benzer rivayetler için bk. V/168, H.no:21374; V/167. H.no:21361. 21365-21366; V/154. H.no:21260; V/173, H.no:21404:
İbn Mâce, ikâme, 32, H.no:927; Beyhukî, VI/82. h-İbn Ömer'den {Radıyallahü anhüma) şahidi: tfUî ölkîj jjûîj Bk. Nesâî, Sehv, 93, H.no:1349
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anlı) nakledilen diğer rivayet için bk. 781/1651. hadis.
[19] Bennâ, age., 111/58
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/156-158.
[20] Sahih: Müsned, 11/238, H.no:7242; Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü atık) nakledilen diğer rivayetler için bk. 780/1650. hadis.
[21] Burada mana tavsiye nitelikli dolaylı emir olduğu için, etmelisin şeklinde terceme edildi.
[22] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/158.
[23] Sahih: Müsned, V/1784, H.no:2!492; Benzer rivayet için bk. V/190, H.no;2155
Tirtnizî, Deavât, 25, H.no:3413 (Hasen-sahîh); Nesûİ, Sehv, 93, H.no: 1348; Dârimi. Salât,90, H.no:1361.
[24] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/159.
[25] Sened:
Sahih: Müsned, 11/160-161, H.no:6498 (Ahmed Muhammet) Şâkir bu rivayetin senedinin hasen olduğunu belirttikten sonra şunları söyler: "Senedindeki Cerîr b. Abdülhamîd ed-Dabbî bu hadisi hocası Atâ b. Es-Sâib'den ihtilâfından sonra işitmiştir. Fakat hadis bizatihi sahihtir. Çünkü Cerir'İn dışındaki râviler Atâ'nın ihtilâtından önce hadis aldılar. Meselâ Şu'bc bu talebelerden biridir. Bk. Müsned, 11/204-205, H.no:691(T); Benzer rivayetler için bk. 11/166. H.no:6554; 11/204-205, H.no:6910 (Bu rivayetin teşbih hadisi olarak bilindiği Müsned'in bu ikinci rivayetinde ifade edilmektedir); Buhârî, el-Edebü'l-müfred, s. 179; Ebû Dâvûd, Vitir, 24. H.no:1502; Edeb, 100, H.no:5065; Tirmizî, Deavât, 25, H.no:34l0 (Tirmizî hadisin hasen-sahih olduğunu belirterek Zeyd b. Sabit, Enes ve İbn Abbas'tan (Radıyallahıi anhiim) da nakledildiğine işaret eder); Nesâî, Sehv, 91, 97, H.no: 1348, 1353; İbn Mâce, İkâme, 32, H.no:926.
Heysemî, râvilerinîn sika olduğunu Şu'be'nin Atâ'nın ihtilâtından Önce ondan hadis aldığını söyler. Bk. Mecma', X/122. Heysemî bunu söylerken 6554 ve 6910. hadisi esas almıştır
[26] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/160-161.
[27] Scned:
Sahih: Müsned, 1/106-107, H.no:838; Benzer rivayetler için bk. 1/95-96, H.no:740; 1/80. H.no:604; 1/123, H.no:996; 1/136, H.no: 1141, 1144; 1/146-147, H.no: 1249; 1/144, H.no:1228; 1/153, H.no:1312; 1/104, H.no:819; Buhârî, Farzu'l-humus, 6; Nafakât, 6; Deavât, II; Müslim, Zikir, 80; Ebû Dâvûd, Harâc, 20, H.no:2988; Edeb, 100, H.no:5062; Tirmizî, Deavât, 24, H.no: 3408 (hasen-garib), 3409; Nesâî, Nikâh, 81, H.no:3382; İbn Mâce, Zühd, 1 i. H.no: 4152; Dârimi. Esti'zân, 52, H.no:2688.
Hadisin tamamı "Zikirler" bölümünde "uykuya yatmadan önce okunacak dualar" bölümünde zikredileceği İçin baş tarafı zİkredİlmediğî İçin metnini burada vermekle yetineceğiz:
Müsned, VI/298, H.no:26430; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXIÜ7339, H.no:787; Heysemî Ümmü Seleme'nin (Rudıyallahü anha) bu rivayetinin hasen olduğunu söyler. Bk. Mecma', X/108. (Buradaki rivayetin ikinci kısmının Ebû Zer'den (Radıyallahü anlı) şahidi İçin bk. 792/1662. hadis);
[28] Bu kısmın devamı Zikirler bölümünde Uykuya Yatmadan Önce Okunacak Dualar bölümünde zikredilecektir.
[29] Bu uzun hadisin teşbih ile ilgili kısmı terceme edildi. Rivayetin tamamı Kitabu'l-Ezkar bölümünde gelecektir.
[30] Benna, age, IV/61
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/161-163.
[31] Sahih: Müsned, VI/446, H.no:27388; İkinci rivayet: V/196, H.no:21606; Hamza Ahmed ez-Zeyn hadisin tahricinde 21606 numaralı hadis için: "Ebû Ömer es-Sînî, Ebu'd-Derdâ'dan hadis işitmediği için isnadı kopuktur. Sened munkatıdır" 27388 numaralı hadis için de "semai doğru ise isnadı sahihtir" der.
Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel, Bezzâr ve Taberânî tarafından değişik isnadlarla
nakledildiğini, Taberânî'nin isnldtndaki râvilerin sahih hadis ricali olduklarını ifade eder. Bk. Mecma’. X/100
[32] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/164.
[33] Seiıed:
: Müsned, V/275, Rno:22265; Benzer rivayet için bk. V/279-280, H.no:22307; Müslim, Mesâcid, 135; Tirmizû Salât, 108, H.no:30Û (hasen-sahih); Nesâî, Sehv, 81, H.no:1335; İbn Ma^e, İkâme, 32, H.no:928; Dârimi, Salât, 88, H.no:1355. Hz. Âişe'den (Radtyallahüanha) şahidi için bk. 762/1632 ve 790/1660. hadis.
[34] Nevevi'nin kitabı Türkçe'ye terceme edildi.
[35] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/165.
[36] Sened:
Sahih: Müsned, V/39, H.no:20288; Mükerrer rivayet için bk. V/36, H.no:20260; İkinci tarik: V/44, H.no:20326; Tirmizî, Deavât, 79, H.no:3503 lafzı ile naklettiği rivayetin "hasen-sahih" olduğunu belirtir); Nesâî, Sehv, 90, H.no:1345; İstiâze, 16, H.no:5462.
Benzer bir rivayette Ebû Bekre'nin (Radıyallahü anh) Abdurrahman İsimli diğer oğlu ise şu duayı nakleder:
Bk. V/42, H.no:20309, 27989; Ebû Dâvûd, Edeb, 101, H.no:5090 (Sonunda şu ziyâde bulunmaktadır:
Suyûtî bu rivayeti Ebû Dâvûd ve Hâkim'e nisbet ederek sahih olduğuna hükmetmiştir. Bk. el-Câmiu's-sağîr, H.no:1510. Münâvî ise Nesâî'nin de Amelü'l-yevm ve'l-leyle isimli eserinde naklettiğini, senedindeki Cafer b. Meymûn'un kuvvetli biri olmadığını İfade ettiğini nakleder. Bk. Feyzu'l-kadîr, 11/171. Nesâî de Ahmed b. Hanbel'in bu zat hakkındaki görüşünü almıştır. Bk. Zehebî, Kâşif, Trc.no:805; İbn Hacer "saduktur, bazen hata yapar" der. Bk. Tukrîb, Trc.no:961.
Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. N^m, İstiâze, 29, 23, H.no:5482, 5470-5471.
[37] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/165-167.
[38] Sahih: Müsned, 1/96, H.no:751; Benzer rivayetler için bk. 1/1 İS. H.no:957; 1/150. H.no:I294; Ebû Dâvûd, Vitir, 5, H.no: 1427; Tirmizî, Deavât, i 12. H.no:3566 (hasen-garib); Nesâî, Kıyam, 51, H.noA145- İbn Mâce, İkâme, 117. H.no:1179. Hz.Âişe'den (Radıyallahü anha) şâhidİ:
Bk. MMJned, VI/58, H.no:24193; Benzer rivayet için bk. VI/201, H.no:25531; JpdUrrezzâk, 11/161; Ma/^, Kur'ân, 31 Müslim, Salât, 222; £M ûâv/iJ, Salât, 148, H.no:879; Tirmizî, Salât, 75, H.no:3493 (hasen-sahih) Nesâî, Tatbik, 47, 7], H.no:1098, 1128; İbn Mâce, Duâ, 3, H.no:3841; Dârekutnu 1/143.
Hz. Âişe'den (Radıyallahü anha) nakledilen bu rivayet için bk. 684-685/1554-1555 ve 637/1507. hadisler.
[39] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/167-168.
[40] Sened:
Sahih: Müsned, IV/250, H.no:18100; İkinci tarik: IV/247, H.no:18076; Üçüncü tarik: IV/245,
H.no:18057; Benzer rivayetler için bk. IV/97, H.no: 16831; IV/254-255, H.no:18149; IV/255
H.no: 18150 (sonunda ziyadesi ile); IV/250-251, H.no:18108; IV/251, H.no:18115; Buharî, Ezan, 155;Deavât, 18; Kader, 12; İ'tisâm, 3 (sonunda ziyadesi ile ); Müslim,
Mesâcid, 137-138; Ebû Dâvûd, Vitir, 25, H.no:1505; Nesâî, Sehv, 85. H.no:1339-1340; Dârimi, Salât, 88, H.no: 1356. Bayram günleri hutbede okuduğuna dair rivayetler:
Bk. MH.sne_, IV/98, H.no: 16836 (8/205. hadisin birinci kısmı); IV/93, H.no: 16793 ıv/95, H.no:16803; IV/98, H.no:16836; Mâlik,
Kader, %\Buhâri, İlim, 13; Farzu'l-humus. 7; Menâkıb, 28; İ'tisâm, 11; Tevhîd, 29; Müslim, Zekât, 98. 100; İbn Mâce, Mukaddime, 1.17, H.no:9, 221; DârimU Mukaddime, 24, H.no:230, 232. Dâvûd peygamber'in Tevrat'ta zikredildiği nakledilen namaz sonu duası:
Bk. Nesâî, Sehv, 89, H.no:1344. Ayrıca bk. 8/205. hadis.
[41] Bu mana için bk. Bennâ, age., IV/65
[42] Bennâ, age., IV/66
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/168-170.
[43] Sened:
Sahih: Müsned, VI/184, H.no:25383; Benzer rivayetler için bk. VI/235, H.no:25855 (762/1632. hadis); VI/62, H.nû:242i9: Müslim, Mesâcid, 136: Ebû Dâvûd, Vitir, 25, H.no:1512; Tirmizl Salât, 108. H.no:298 (Tirmizî bu konuda Sevban, İbn Ömer. İbn Abbas, Ebû Saîd, Ebû Hüreyre ve Muğîre b. Şu'be'den (Radıyallahü anhüm) de rivayetlerin nakledildiğini. Hz. Aişe (Raciıyaüahii anka) hadisinin ise hasen-sahih olduğunu ifade ederek namazın peşinden okunan şu iki mervî duaya da yer verir: Sehv, 82, H.no: 1336; /frn Mâce, ikâme, 32, H.no:924; Dârimi, Salât, 82. H.no:1352.
Hz. Âişe'den (Radıyallahü anha) nakledilen bu rivayet daha önce zikredilmişti. Bk. 762/1632. hadis
Sevban'dan {Hadıyallahü anh) şahidi için bk. 786/1656. hadis.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/170.
[45] Sahih: Müsnecl, IV/5, H.no: 16067; İkinci rivayet için bk. İV/4, H.no: 16050: Müslim, Mesacid, 139-140; Ebû Dâvûd, Vitir, 25, H.no:1506; Nesât Sehv, 83-84, H.no:1337-1338.
[46] Bu açıklama için bk. İmam Şafiî. Müsned, 44; Ayrıca bk. bu hadisin açıklaması.
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/171-172.
[48] Karahisarİ, Ahteri~i kebir, 1/260
[49] İmam Şafiî, Müsned, 44
[50] Zürkâni, Şerhu'l-Muvutıa, 11/39
[51] Sindî. Haşiye, 111/70. Azimâbâdi. age., IV/261
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/172-173.
[52] Sened:
Sahih: Müsned, İV/227, H.no: 17913;
Abdurrahman b. Ganm el-Eş'arî (v.78) kibâru't-tâbiînden sika bir râvidir. Sevbân b. Bucdüd, Ebû Zer Cündüb b. Cünâdc, Şeddâd b. Evs, Ubâde b. es-Sâmit, Ebû Hüreyre Abdııı-rahman b. Sahr, Ebu'd-Derdâ Uveymir b. Mâlik ve Muâz b. Cebe! gibi sahabeden hadis almıştır. Şehr b. Havşeb ise en meşhur öğrencilerinden biridir. Bu iki râvi ile ilgili olarak bk. 4/4. hadis.
Abdurrahman b. Ganm buradaki rivayetini doğrudan Hz. Peygambere nispet ettiği için mürsel bir nakilde bulunmuştur. Mürsel rivayetler tabiînden birinin Hz. Peygamber'den naklettiği söz, fiil ve takrirlerdir. Delil olup olmayacağı hadis usulü kaynaklarımızda tartışılmıştır. Fakat Tirmizî'nİn naklettiği bir rivayet bu rivayeti mürsellikten kurtarmaktadır. Çünkü bu nakilde aradaki düşen sahâbinin Ebû Zer Cündüb b. Cünâde (Radıyallahü anh) (v.32) olduğu görülmektedir.
Tirmizt, Deavâi, 62, H.no:3474 (hasen- garib -sahih); Heysemî İse Şehr b. Havşeb dı-?'ndaki râvilerin sahih hadis ricalinden olduklarını. Şehr'in ise rivayetlerinin hasen olduğunu 'fadder. Bk. Mecma\ X/107.
Ümmü Seleme'den (Radtyaüahii anha) şahidi için bk. 793/1663. hadis.
Ebû Eyyûb el-Ensârî'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 794/1664. hadis.
Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radtyailahii anh) şahidi:
İbn Mâce, Edeb, 54, H.no:3799.
[53] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/173-174.
[54] Fetih, 48/14
[55] Nisa, 4/116
[56] Fecr, 89/19
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/174.
[57] Sahih: Müsned, VI/298, H.no:26430^ Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXIII/339, H.no:787. Heysemî hadise yer vererek Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafından nakledildiğim her ikisinin de isnadının hasen olduğunu ifade eder. Bk. Mecma\ X/108. Heysemî, Şehr b Havşeb sebebiyle bu karara varmıştır. Şehr b. Havşeb (v.100) de hocası Abdurrahman b. Gmma-Eş'arî (v.78) gibi tabiînden biridir. Ümmü Seleme Esma bt. Yezîd, Bilâl b. Rabah e -Habeşi, Câbir b. Abdullah, Cerir b. Abdullah, Ebû Zer Cündüb b. Cünâde, Ummü Habîbe Ramle bt bbı Süfyân, Ebû Saîd Sa'd b. Mâlik el-Eş'arî, Übû Ümâme Suday b. Aclân. Abdullah b. ADDas, AbduUah b. Ömer, Abdullah b. Amr b. el-Âs, Ukbe b. Âmir, Ebû Hüreyre Abdurrahman b. bahr, ve Muâz b Cebel gibi sahabeden hadis almıştır. Bu ravi ile ilgili olarak bk. 4/4. hadis, hiaaıs Şâhidleri bulunmasa da sahih seviyesindedir. Heysemî'nin bu râvi hakkında çelişkilerine işaret edilen hadisin tahricinde yer verilmiştir.
Ayrıca bk. 784/1654. hadis.
EbûZer'den ve diğer sahabeden şahidi için bk. 792/1662. hadis.
[58] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/175-176.
[59] Sahih: Müsned, V/415, H.no:23410; Benzer rivayetler için bk. V/414-415, H.no:23408:
V/418, H.no:23436 V/422, H.no:23473; V/420, H.no:23458 (Bu rivayetin sonunda şu ziyade vardır: BM/zân, Deavât, 64; Müslim, Zikir, 30; Tirmizh Deavât, 103, H.no:3553
(Ebû Eyyûb el-Ensârî'den mevkuf olarak da nakledilir).
Senedinde yer alan Abdullah b. Yaîş mechûl bîr râvtdir. Fakat Müsned'in diğer sened-lerinde bu râvinin mütâbileri bulunmaktadır: Ebû Muhammed el-Hadramî, Abdurrahman b. Ebî Leylâ ve Ebû Ruhm es-Semeî gibi.
Ebû Ayyaş'tan (RadıyaUahu anlı) şahidi İçin bk. Müsned, IV/60, H.no:16536. Ayrıca bk. 794/1664. hadis.
Ebû Zer'den ve diğer sahabeden (Radıyallahü anhüm) şahidi İçin bk. 792/1662. hadis.
[60] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/176-177.
[61] Sahih: Müsned, IV/201, H.no:17719; Benzer rivayetler için bk. IV/155, H.no:17348; IV/144, H.no: 17229-17230, 17236; Müslim, Müsâfirûn, 264-265; Ebû Dâvüd, Vitir, 19, 26, H.no: 1462, !523; Tirmizi Fezâilü'l-Kur'ân, 12, H.no: 2902 (hasen-sahih) -2903 (hasen-garib); Nesâî, İftitâh, 45-46, H.no: 950-952; Sehv, 80, H.no:1336; Dârimi, Fezâilü'l-Kur'ân, 25, H.no: 3442-3444. Ayrıca bk.580/1450. hadis.
[62] Nevevi' Mecmu', 111/448
[63] Tirmizi, Fedâüü'l-Kur'ân. 12, No: 2903; Nesâi, es-SünenM'l-kübm, VI/222, No: 10725
[64] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/177.
[65] Sened:
[66] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/177-178.
[67] Sahih: Müsned, 1/367, H.no:3478; Benzer rivayet için bk. 1/222, H.no:1933 (797/1667. hadis); Buhârî, Ezan, 155; Müslim, Mesâcid, 120-122; Ebû Dâvûd, Salât, 185, H.no:1003; Nesâî, Sehv,79,H.no:1333. Ayrıca bk. 797/1667. hadis.
[68] Nevevi erhu Sahihi Müslim, V/84; îbn Hacer, Fethu'l-Bâri, 11/326
[69] İbnü'l-Humam, Fethu'l-Kadır, t/440
[70] Ebu'l-Hasen el-Malikî, Kifayetu't-Talib, 1/391
[71] Nevevi, Mecmu', III/448; İbn Müflıh, Ebû Abdullah, Furu', 1/399
[72] Taberanî, el-Mu'cemu'l-kebir, 111/83, No: 2733 ; Heysemi, isnadının hasen olduğunu belirtti. Bk. Mecmeu'z-zevâid, 11/148 Hadisin metni:
[73] Nevevi, Mecmu', III/44S; İbn Müflih, age., 1/392; İbnü'l-Hümam, fethu'l-Kadir, 1/339-440; Ebu'l-Hasen el-Malikî, age., 1/391
[74] Tirmizî, Deavât, 82, H.no: 3509 (hasen-garib).
[75] İbnü'l-Hümam, age., 1/339-440
[76] Ebu'l-Hasen el-Malikî, age., 1/391
[77] Nevevİ, Mecmu', III/448; İbn Müflih, age., 1/392
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/178-180.
[78] Senerl
Sahih: Müsned, 1/222, H.no: 1933; Benzer rivayet için bk. 796/1666. hadis.
[79] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/180.
[80] Şafiî, Müsned, 1/44; Bennâ, age., IV/7I
[81] Nevevi. Şerhi Sahihi Müslim, V/84; İbn Hacer, Feîhu'l-Bâri, 11/326
[82] ibnü'I-Hümam, ferim'I-Kadir, 1/440
[83] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/180-181.
 
Usud-ul Harb Çevrimdışı

Usud-ul Harb

Üye
İslam-TR Üyesi
Salam alaikum wa rahmatUllah HabibUllah ahi.
Bu dualarin Arapca olanlari ariyorum, sizde mevcut mu acaba ?
 
Üst Ana Sayfa Alt