Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Felçli, Yatalak Kimsenin Namaz, Abdest ve Gusletmesi Nasıldır?

Selahaddin Eyyubi Çevrimdışı

Selahaddin Eyyubi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamun Aleyküm...
Allah'a şükür şuan sağlık ve sıhhatim yerinde fakat ilerde ne olacağımız belli değil sorum başlıktanda anlaşıldığı gibi yatağa mahkum ve felçli yani hareket edemeyip konuşamayan bir kişi namaz,abdest ve gusul ihtiyaçlarını nasıl yapar?
 
  • Dua et
Tepkiler: Nas
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullah ;

Aklı - hafızası yerinde olan insan, hasta dahi olsa namazla mukelleftir. Musluman, her durumda ibadet ilmihalini bilmelidir. Eğer kişi yatalak ve çok ağır hasta ise;
Su ile abdest alamıyorsa, bu takdirde toprakla teyemmum alır. Eğer kendisi teyemmum alamıyorsa, başkası tarafından ona teyemmum aldırılır. Hasta teyemmume niyet eder, Teyemmum aldırılırken de kendisine bakan veya orada bulunanlardan birisi onun iki ellerini toprağa vurdurur, sonra iki eliyle onun yüzünü ve ellerini mesh ettirir.
Daha sonra hasta, bulunduğu hal üzere oturarak veya yan yatarak namazını kılar. Gücü nisbetince başıyla da rukû ve secdeye işâret eder (rukû ve secdeyi îmâ ile yapar).
Hastanın felçli olması sebebiyle, başıyla işâret edemiyorsa (îmâ yapamıyorsa), başının bir ucuyla rukû ve secdeye işâret eder.

"el-Mevsûatu'l-Fıkhıyye"de şöyle gelmiştir:
"Hasta veya felçli kimse, fakihlerin çoğunluğuna göre sadece gücü yettiği rukunleri yerine getirir. Çünkü bir fiili yerine getirmekten âciz olan kimse, onu yerine getirmekle sorumlu tutulmaz. Hasta, ayakta kılmaktan âciz olursa, oturarak rukû ve secdesini yapar. Bunu da yerine getirmekten âciz olursa, oturarak îmâ (işâret) ile namazını kılar ve secdede, başını rukûdan daha fazla eğer. Eğer oturmaktan da âciz olursa, sırt üstü uzanır îmâ ile kılar. Çünkü özür yeri sebebiyle ruknun sâkıt olması, özür kadarıyla sınırlandırılır.

İmrân b. Husayn'den (Allah ondan râzı olsun) rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Hastalandığımda Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) beni ziyâret ederek bana şöyle buyurdu:
- Ayakta namaz kıl. Ayakta namaz kılmaya gücün yetmezse, oturarak namaz kıl. Oturarak da namaz kılmaya gücün yetmezse, yan üzeri yatarak îmâ ile namaz kıl." (el-Mevsûatu'l-Fıkhıyye, c: 26, s: 208)


إِنَّ الصَّعِيدَ الطَّيِّبَ طَهُورُ الْمُسْلِمِ ، وَإِنْ لَمْ يَجِدِ الْمَاءَ عَشْرَ سِنِينَ ، فَإِذَا وَجَدَ الْمَاءَ وَلْيُمِسَّهُ بَشَرَتَهُ، فَإِنَّ ذَلِكَ خَيْرٌ
[ رواه البزار وصححه الألباني في صحيح الجامع ]
"Temiz toprak, on sene su bulamasa da müslümanın abdest suyudur. Su bulduğu zaman, suyu (abdest alması gerekiyorsa abdest azalarının, boy abdesti alması gerekiyorsa bütün vücûdunun üzerine) döksün. Çünkü o bereket ve ecirdir."
(Bezzâr; "Mecme'u'z-Zevâid; c: 1, s: 261; Elbânî; "Sahih-il-Câmi'"; hadis no: 3861'de "hadis sahihtir" demiştir.) ("el-Mevsûatu'l-Fıkhıyye"; c: 14, s: 260)
İbn-i Kudâme (Allah ona rahmet etsin) bu konuda şöyle demiştir:
"Hareket edemeyecek bir durumda olan ve kendisine su verecek birisini bulamayan hasta, su bulamayan kimse gibidir. Çünkü onun suya ulaşma imkânı yoktur. Bu kimse, kuyuyu bulup da elinde kuyudan su çıkaracak bir şey olmayan kimseye benzer."
Eğer namaz vaktinin çıkmasından önce kendisine su verecek birisini bulursa, su bulan kimsenin hükmünde olur. Çünkü bu kimse, kuyudan su çıkaracak bir şeyi vaktinde bulan kimse konumundadır.
Eğer kendisine su verecek birisinin gelmesinden önce namaz vaktinin çıkmasından endişe ederse, İbn-i Ebî Musa bu konuda şöyle demiştir:
Teyemmum alır. Namazını tekrar kılması gerekmez. Bu, Hasan Basrî'nin görüşüdür. Çünkü bu kimse, namaz vakti içinde su bulamayan kimse konumunda olduğu için mutlak anlamda su bulamayan kimseye benzer." (el-Muğnî; c: 1, s: 151)

el-Merdâvî de (Allah ona rahmet etsin) bu konuda şöyle demiştir:
"Hareket etmekten ve kendisine abdest aldıracak birisini bulmaktan âciz olan hastanın hükmü, su bulamayan kimse gibidir.
Kendisine abdest aldıracak kimseyi beklediği takdirde namaz vaktinin çıkmasından endişe ederse, teyemmum alıp namazını kılar. Mezhebimize göre namazını iâde etmesi gerekmez." ("el-İnsâf"; c: 1, s: 265)

Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye (Allah ona rahmet etsin) bu konuda şöyle demiştir:
"Suya doğru hareket etmekten âciz olduğundan dolayı suyu kullanma imkânı bulamaz ve kendisine de suyu verecek kimse yoksa, bu takdirde su bulamayan kimse hükmündedir. Eğer namaz vakti içerisinde kendisine su verecek birisi varsa, bu takdirde su bulan kimse hükmündedir." (Şerhu'l-Umde, c: 1, s: 433-434)

Bir kimse, teyemmum almak kendisine zor gelirse, abdestsiz ve teyemmumsuz olarak namaz kılması câizdir.Bu kimse, namaz kılmak için avret (ayıp) yerini örtecek elbise bulamadıgından dolayı elbisesiz namaz kılması câiz olan kimse gibidir.
Eğer bir kimse, yıkanmaya veya abdest almaya yardım ederse, bu çok güzel olur.
Abdestini bozacak büyük veya küçük hadesi gerektiren bir sey yapmadıkça, bu yıkanması veya abdestin, günün kalan vakitleri için de yeterlidir. Tek başına teyemmum aldığı veya insanlardan birisi hastaya teyemmım aldırdığı zaman ellerini toprağın üzerinde gezdirmesi ve yüzünden gücünün yettiği yerleri mesh etmesi yeterlidir.
Zorluk ve hastalık sebebiyle ikinci namaz için abdest alma imkânı bulamıyorsa, iki namazı cem' edebilir.
Ne abdest, ne de teyemmum alma imkânı bulamazsa ve namaz vakti de daralmışsa, abdestsiz veya teyemmumsuz de olsa, o vaktin namazını kılması gerekir.
Bir kimsenin, abdest veya teyemmum almaya gücü yetmiyorsa, o hal üzere namaz kılmasının câiz olduğuna delil sudur:

"Âise'den (r.anha) rivâyet olunduguna o, (kız kardeşi) Esmâ'dan bir gerdanlık ödünç almıştı. Âişe -Allah ondan râzı olsun- gerdanlığı kaybedince, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Useyd b. Hudayr ile birlikte bazı kişileri Âişe’nin kaybettiği gerdanlığı aramak üzere gönderdi, onlar da gerdanlığı buldular. Bu sırada namaz vakti gelince yanlarında su olmadığı için abdestsiz olarak namazı kılıp Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e geldiler ve yaptıklarını haber verdiler. Bunun üzerine teyemmum âyeti (Mâide: 6) nâzil oldu.

Ardından Useyd b. Hudayr, Âişe’ye söyle dedi:
-Allah seni en güzel sekilde mukâfatlandırsın. Senin başına, hoşlanmadığı ne gelmişse, Allah sana ve müslümanlara onda bir hayır yaratmıştır."
(Buhârî; hadis no: 329 -Lafız, Buhârî'ye âittir-; Muslim; hadis no: 367)

Taberânî ve Ebu Avâne'nin açık rivâyetlerinde sahâbe -Allah onlardan râzı olsun- abdestsiz olarak namaz kılmışlardır. Nitekim Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) , Useyd b. Hudayr ile birlikte bazı kişileri Âişe’nin kaybettigi bir gerdanlığı aramak üzere gönderdi. Namaz vakti gelince onlar abdestsiz olarak namaz kılıp Rasulullah’a geldiler ve bu durumu ona haber verdiler. Bunun üzerine teyemmum âyeti2 nâzil oldu.

İbn-i Nufeyl şunu da ilâve etmiştir:
Useyd b. Hudayr Âişe’ye söyle dedi:
- Allah sana merhamet etsin! Senin başına, hoşlanmadığın ne gelmişse, Allah sana ve müslümanlara onda bir kurtuluş yaratmıştır." (Taberânî; hadis no: 131. Ebu Avâne; hadis no: 873)

Bu hadis, suyun bulunmaması, abdestsiz namaz kılmayı mubah kıldığına bir delildir.
Teyemmumden önce yegâne temizlik (abdest) ancak su ile mümkündür. Böyle olduğuna göre, sudan daha aşağı derecede olan toprağın bulunmaması halinde namaz kılmanın mubah olması, daha önce gelir (daha evlâdır).
Böylece su veya toprak bulamadığından dolayı abdest veya teyemmum alamayan ya da su veya toprak bulduğu halde onu kullanmaya gücü yetmeyen kimsenin, abdestsiz olarak namaz kılması câizdir.
Nitekim Buhârî, yukarıdaki hadisi zikrederken bir bölüm açmıs ve: "Su ve toprak bulamayan kimse bâbı" demiştir.
İbn-i Raşîd şöyle demiştir:
"Yazar, teyemmumun meşrûiyetinden sonra bu meşrûiyetini kaybetmesini, sanki toprağın bulunmamasına bağlamış ve şöyle demek istemiştir: Temizleyicinin -ki bu sudur- olmaması konusunda sahâbenin hükmü, su ve toprağı bulamama hükmümüz gibidir.
Böylelikle hadisin bu bölümle ilgisi ortaya çıkmış olmaktadır. Çünkü hadiste sahâbenin toprak bulamadıkları zikredilmemiş, aksine onların sadece su bulamadıkları zikredilmiştir.
Dolayısıyla bu hadiste su ve toprak bulamayan kimsenin (bulunduğu hal üzere) namaz kılması gerektiğine delil vardır. Bunun sebebi ise; sahâbenin, bu hal üzere namaz kılmanın gerektiğine inanarak namaz kılmalarıdır. Şayet o vakitte namaz kılmak yasak olsaydı,
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) onların bu yaptıklarına karsı çıkar ve reddederdi.
İmam Sâfiî, İmam Ahmed, muhaddislerin çoğunluğu ile İmam Mâlik'in ashâbından (Mâlikî âlimlerinden) çoğu bu görüştedirler." (Fethu'l-Bârî; c: 1, s: 440.)

İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demiştir:
"Toprağın bulunmaması durumu, toprağın meşrû olmaması durumu gibidir. 'ki durum arasında bir fark yoktur. Çünkü sahâbe, teyemmumun o vakitte meşrû olmaması sebebiyle namazlarını teyemmumsüz olarak kıldılar. Aynı şekilde teyemmum alacağı şeyi bulamayan kimse, bunun gibi teyemmumsuz olarak namazını kılar. Teyemmumum olmaması ile meşrû olmaması arasında bir fark yoktur. Kıyas ve sünnet gereği, su ve toprak bulamayan kimse, bulunduğu hal üzere namazını kılar. Çünkü Allah Teâlâ, kimseye gücünün yeteceginden fazlasını yüklemez. Bu kimse namazını iâde etmesi de gerekmez. Zirâ kendisine emredileni yerine getirmiştir. Tıpkı kıyam, kıbleye yönelme, avret yerini örtme ve kıraat gibi naamazın rukunlerini yerine getirmekten âciz olduğu için terk eden kimsenin namazını iâde etmesi gerekmedigi gibi, bu kimsenin de namazını iâde etmesi gerekmez. Dolayısıyla onun bu fiili, nas (hadis) ve kıyas gereğidir."
(İbn-i Kayyim; 'Sunen-i Ebî Davud Hâşiyesi, c: 1, s: 61)

İbn-i Kudâme de -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:
"... Çünkü o, namazın şartlarından birisidir. Yerine getirmekten âciz olma durumunda sâkıt olan namazın diğer şartları ve rukunleri gibidir. Zirâ bu kimse, farzını, bulundugu hal üzere edâ etmistir. Tıpkı avret yerini örtmekten âciz olan kimsenin çıplak olarak namaz kılması, kıbleye yönelmekten âciz olan kimsenin kıbleden başka yöne namaz kılması, kıyamdan âciz olan kimsenin oturarak namaz kılması gibi..." (el-Mugnî; c: 1, s: 157)

Şevkânî de -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Hadiste geçen: "Abdestsiz olarak namaz kıldılar" sözü ile muhakkik âlimlerden bir gurup -ki bunlardan birisi de yazardır- temizleyici hükmünde bulunan su ve toprak bulunmadığı takdirde namazın kılınmasının gerektiğine delil olarak göstermişlerdir. Hadiste sahâbenin toprak bulamadıklarına dâir bir şey yoktur. Aksine onlar sadece su bulamadılar.
Fakat o vakitte su bulamamak, su ve toprak bulamamak gibidir. Çünkü su ve topraktan başka temizleyici yoktur. Bunu delil göstermenin sebebi ise; sahâbenin, bu hal üzere namaz kılmanın gerektiğine inanarak namaz kılmalarıdır. Sayet o vakitte namaz kılmak yasak olsaydı, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- onların bu yaptıklarına karşı çıkar ve reddederdi. İmam Şâfiî, İmam Ahmed, muhaddislerin çoğunluğu
ile İmam Mâlik'in ashâbından (Mâlikî âlimlerinden) çoğu bu görüştedirler." (Neylu'l-Evtâr; c: 1, s: 337)
Bu meselede âlimlerin görüşü bu şekildedir. Tercih edilen görüş de bu şekildedir.


 
Üst Ana Sayfa Alt