Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Furkan Suresi 65.ayet Tefsiri Nedir?

keşmiri Çevrimdışı

keşmiri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum

Furkan 65.Ayet: Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.

63 ve 64. ayetlerde müminlerden bahsedilmiş.65.ayette ise cehennem azabı süreklidir diye dua ediliyor.Ehli sünnete göre cehenneme ebedi değilse bu ayeti nasıl anlamalıyız? Niçin cehennem azabı sürekli denilmiştir?

Allah şimdiden razı olsun sizden.

Abi, kusura bakma.Eksik yazmışım..Ehli sünnete göre Müslümanlara cehennem ebedi değilse bu ayeti nasıl anlamalıyız? Niçin cehennem azabı sürekli denilmiştir? Şeklinde olacaktı
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh;

وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا
إِنَّهَا سَاءتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
"Onlar ki gecelerini Rableri için secde ederek ve kıyamda durarak geçirirler. - Onlar ki, "Ya Rabbi, derler bizden cehennem azabını sav. Gerçekten, onun azabı daimî bir helaktir. - Hakikaten orası ne kötü bir karargâh ve ikametgâhtır." (Furkan 64 - 66)

Cenâb-ı Hakk'ın "Onlar ki, "Ya Rabbi derler bizden cehennem azabını sav. Gerçekten, onun azabı daimî bir helaktir" ayetinin ifade ettiğidir. İbn Abbas (r.anhuma) "Onlar, secdelerinde ve kıyamlarında, işte bu sözü söylerler" derken; Hasan el-Basri de, "Cehennem azabından tir tir titredikleri için onlar, gündüzün huşu içindedirler, gece de yorgun argındırlar" demiştir.
Âyetteki (
غَرَامًا ) kelimesine gelince, bu, "helak, husran, peşi bırakmayan ve yapışan" anlamındadır. Peşi bırakılmayıb ısrarla tâkib edildiği için borçluya da ğarîm denilmesi bundandır. Yine Arabca'da kafasını kadınlara takan, gönlünü onlara kaptıran kimse için "Falanca, kafasını kadınlara takmıştır, kadınlara çok düşkündür" denilir.

Nafi İbnu'-Ezrak, İbn Abbas'a ( غَرَامًا ) kelimesini sorduğunda, o "Bu can yakan, sızlatan anlamındadır" demiştir. Muhammed İbn Ka'b'ın da şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Cenâb-ı Hak kâfirlerden, onlara verdiği nimetlerin parasını istedi de, onlar onu O'na ödeyemeyince de, onları borçlu tutarak cehenneme soktu."


Bil ki Allah Teâlâ, bu mûminleri gecelerini secde ve kıyam ile ihya etmekle nitelemiş, daha sonra da bunun peşinden onların bu çabalarına rağmen alabildiğine haşyet içinde bulunduklarını ve ilahî azabın kendilerinden uzaklaştırılması hususunda Allah'a yalvardıklarını bildirerek, onların yaptıkları bu duayı zikretmştir ki, bu da. tıpkı "Rabb'lerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri korkarak vergilerini verenler" (Mûminun. 60) ayeti gibidir.


Cenâb-ı Hakk'ın "Hakikaten orası ne kötü bir karargâh ve ikametgâhtır" buyruğuna gelince, bu cümledeki
سَاءتْ kelimesi, tıpkı بِئْسَتْ gibi olub, bu fiilin hakkında مُسْتَقَرًّا kelimesinin açıkladığı mubhem bir zamir bulunub, "mahsûsun bizzemm ise mahzuftur. Buna göre mana "Orası, karargâh ve kalınacak yer olma bakımından ne kötüdür!" şeklinde olub, مُسْتَقَرًّا kelimesi ya haldir ya temyizdir.
Buna göre eğer, "Ayet-i kerime şu iki sebebden dolayı, onların, Allah Teâlâ'dan cehennem azabını kendilerinden uzaklaştırmasını istemiştir:
1) Çünkü onun azâbı helaktir.
2) Orası, çok kötü bir karargâh ve ikametgâhtır.

O halde, bu iki sebeb arasında ne gibi bir fark vardır? Yine karargâh (mustekarr) ile ikametgâh (mukâm) arasında ne gibi bir fark bulunur?" denilirse, deriz ki:
Kelâmcılar, kâfirin cezasının, fayda şaibesinden tamamiyle uzak ve devamlı bir zarar olması gerektiğini söylemişlerdir.

إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا cümlesi onun fayda şaibelerinden uzak katıksız bir azâb olduğuna;
إِنَّهَا سَاءتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا ifadesi de, o azabın devamlı olduğuna işaret etmektedir. Bu ikisi arasında bir farkın bulunduğunda ise şubhe yoktur.
Mustekarr ile mukâm kelimeleri arasındaki farka gelince, mustekarr'ın iman ehli olan günahkârlar için olması muhtemeldir. Çünkü onlar, ateşte (geçici bir süre için) karar kılacaklar, ama orada (ebedî) mukîm olmayacaklar. "Mukâm" kelimesinin ifade ettiği "ikamet'e gelince, bu da kâfirler içindir. Şunu bil ki, Cenâb-ı Hakk'ın إِنَّهَا سَاءتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا ifadesinin, Allah'ın kendi sözü olması muhtemel olduğu gibi, bunun o kâfirlerin sözlerinin nakli ve hikâyesi olması da mümkündür. (Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, C. 17, Sf: 277-278)

 
Üst Ana Sayfa Alt