Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

GEÇMİŞ NAMAZLARIN KAZASI -------Imam Ahmed Binn Hanbel

H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
)- GEÇMİŞ NAMAZLARIN KAZASI. 2
* Namazı Vaktinde Kılmayı Unutan Kişi Hatırladığında Kılar. 2
* Güneş Doğuncaya Kadar Uyuyup Sabah Namazını Geçiren Kişi İle İlgili Hüküm 3
* Savaş Anında Namazı Tehir Etmek, İmkân Bulunduğunda Tehlike/Korku Namazının Kılınması Emri İle Önceki Hükmün Nesh Edilmesi, Geçmiş Namazların Kazasında Tertip, Tik Namaz İçin Ezan Okunması Ve Kamet Getirilmesi, Sonrakiler Îçin Sadece Kametin Yeterli Olması 9
* Kılınmayan Nafile Namazın Ve Okunmayan Evradın Kazası Caizdir. 10
Fıkhı Hükümler. 12
Tablo V (Namaz Vakitleri). 16

d)- GEÇMİŞ NAMAZLARIN KAZASI

* Namazı Vaktinde Kılmayı Unutan Kişi Hatırladığında Kılar

Allah Teâlâ buyurdu:
"Şüphesiz ben, benden başka İlah olmayan Allah'ım, o hâlde sadece bana ibadet et ve beni hatırlaman için namaz kıl!" (Tahâ 20/14)
(Namazları vaktinde kılmak Allah 't hatırlamak ve unutmamak anlamına gelir. Namazları terk eden insan Allah'ı unutmuş ve gündeminden çıkarmış demektir. Ancak namazlarım kılan İnsan unutarak ya da uyuyarak namazı vaktinde kılamadığında hatırladığında namazı (kazasını) kılması gerekir. Aşağıdaki rivayetlerden anladığımız gibi Rasûlullah namaz kılma konusunu böyle anlamıştır.)[1]

204/1074- Enes b. Mâlik'ten (Radyaiiaha anh):[2]
RaSÛllllIah (Sat la 11 ah ü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kim namazı vaktinde kılmayı unutur ya da uyur da geçirirse hatırladığında o namazı kılması (kaçırdığına) keffaret olur, (yani onun yerine geçer)."[3]

205/1075- Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh):[4]
Hz. Peygamber (Saitaiiaha akyhi ve seiiem) dedi ki:
"Sizden biri uyuduğu ya da unuttuğu için namazı (vaktinde) kıfa-mazsa hatırladığında onu kılsın! Şüphesiz izzet ve celâl sahibi Allah; 'Beni hatırlaman için namaz kıl! buyurur."[5]

206/1076- Semüra b. Cündüb'den (Radıyaiiahu anh):[6]
(Râvi dedi ki: Zannedersem bu rivayet merfûdur,[7] Rasûlullah aleyhi ve sellem) dedi kİ;)
"Kim namazı (vaktinde) kılmayı unutursa hatırladığında namazı kılsın ve[8] ertesi günkü namazı da vaktinde (kılsın)!"[9]

Açıklama

Bu hadisle ilgili farklı anlayışlar bulunmaktadır;
1- Hadisteki mânâ, geçen namazın hatırlandığında kılınması gerektiği, ama ertesi günü aynı vakitte vakit namazının kılınması şeklindedir. Çünkü Tahâvî (v.321/933) rivayetinde bu atıf, yani 'vav' (j) ziyâdesi bulunmamaktadır.[10] Ayrıca ulemâdan kimse geçen namazın iki kere kaza edilmesinin vücûbiyetini (gerekliliğini) söylememiştir.[11]
2- Namazı bilerek geçirene de kazası gerekir ki bu âlimlerin büyük çoğunluğunun görüşüdür. Zira hadiste geçen uyku ya da unutma kayıt için değil beyan içindir. Ancak İbn Hazm gibi bazı âlimler kaza olmaz, onun yerine hayır yapmayı ve nafile ibadeti çoğaltsın, dediler. İhtiyatlı olan görüş kaza edilmesidir.
3- Kazamn vakit namazından önce kılınması ya da geciktirmenin cevazında ihtilâf edildi;
İmam Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf hemen kazası kılınmalı dediler, zira rivayetlerde Rasûlullah kazaları hemen kılmıştır ve sürekli böyle davranması vücûbuna delildir.
İ. Mâlik ve Şafiî gibi âlimler de geciktirmek caizdir, ancak hemen kılmak efdaldir dediler, zira Rasûlullah'ın hemen kılması, efdal olana işaret eder, vücûbiyete değil.
İ. Ahmed b. Hanbel'den bu konuda iki görüş nakledilir.
İhtiyatla davranıp hemen kılmak, hattâ vakit namazını bile eda etmeden kılmak en güzelidir, çünkü daha sonra unutulabilir. Doğrusunu Allah bilir.[12]

* Güneş Doğuncaya Kadar Uyuyup Sabah Namazını Geçiren Kişi İle İlgili Hüküm

207/1077- İmrân b. Husayn (Radıyaiiahü anh) anlattı:[13]
Resulullah’la (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) beraber yolculuktaydık ve gece sonunda (bir yerde) konakladık. (Ancak) uykudan uyanamadık, tâ ki bizi güneşin ısısı uyandırdı. Bizden (her) biri şaşkın bir hâlde suyuna doğru koştu, Rasûlullah onlara sakin olmalarını söyledi. Sonra oradan ayrıldık ve yürümeye devam ettik. Güneş (biraz) yükselince Rasûlullah abdest aldı ve Bilâl'e emretti, o da ezan okudu. Sonra Rasûlullah sabah namazından önce iki rekat kıldı ve kamet etti, (sabah) namazını kıldık. Oradakiler:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Ertesi günü bu namazı kendi vaktinde (yeniden) iade edelim mi?' deyince şöyle buyurdu :
"Yüce Rabbiniz size faizi (karşılıksız fazlalığı) yasaklar da sizin (böyle yapmanızı) kabul eder mi?[14]"
§ Başka tarikle İmrân b. Husayn'dan (Radıyaitahu anh) gelen diğer rivayet: Hz Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) ile birlikte gece yolculuğu yaptık... (hadisin kalanını zikretti.)[15]

208/1078- Ebû Katâde'den (Radtyaiiahu anh):[16]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) ile birlikte yolculukta beraberdik ve şöyle dedi:
"Eğer yarın suya ulaşamazsanız susuz kalırsınız."
İnsanların hızlıları/Öncüleri su aramak için ayrıldı, Rasûİullah'ın yanından ayrılmadım. Bineği Rasûlullah'ı hafifçe eğdi, Rasûlullah uyukluyordu. Ben (düşmesin diye) onu doğrulttum ve o doğruldu. Sonra tekrar eğildi, ben doğrulttum, o da doğruldu, sonra tekrar eğildi, hattâ neredeyse bineğinden düşecekti, ben tekrar doğrulttum ve uyandı, şöyle dedi:
"Kim bu kişi?" Ben:
'Ebû Katâde' dedim.
"(Benimle olan) yolculuğun[17] ne zamandan beri devam ediyor?"
'Geceden beri.'
"O'nun Peygamber'ini koruduğun gibi Allah da seni korusun!" dedi.
Sonra şöyle buyurdu:
"Dinlenmek için konaklasak herhalde (daha iyi olacak)."
Bir ağaç tarafına yöneldi, orada konakladı. Sonra bana dedi ki:
"Bak bakalım, (bizden gelen) birini görüyor musun?" Ben:
'tşte şu bir süvari, şu iki süvari...' diye saydım ve gelenler yedi kişiye ulaştı. Rasülullah;
"(Nöbetçi bırakarak) namazımızı koruyun!" dedi.
Biz uykuya (Öyle) dalmışız ki ancak güneşin ısısı bizi uyandırdı. Kalktık, RasÛlullah bineğine bindi ve yürüdü, biz de yürüdük az bir süre. Sonra bineğinden indi ve:
"Yanınızda su var mı?" deyince ben:
'Evet, içinde biraz su olan bir kap (abdest kırbası) var' dedim. Rasülullah şöyle buyurdu:
"Onu bana getir!"
Kabı kendisine getirince (topluluğa) dedi ki:
"O kaptan hafif abdest[18] alın, o kaptan alın![19]"
Topluluk ondan abdest aldı ve kapta az bir su kaldı, RasÛlullah:
"Ey Ebû Katâde! O kabı sakla/gözetle, ilerde ona ihtiyaç duyulacak" dedi. Sonra Bilâl ezan okudu, sabah namazından önce iki rekat faldılar, sonra da sabah namazını kıldılar ve RasÛlullah bineğine bindi, biz de bineklerimize bindik. Oradakiler birbirlerine:
'Namazımızda kusurlu/ihmalkâr davrandık' deyince Rasölullah şöyle buyurdu:
"Ne diyorsunuz? Dünya ile İlgili konu ise sizi ilgilendirir, dininizle ilgili bir konu da beni." Biz:
'Namazımızda kusurlu/ihmalkâr davrandık' deyince Rasülullah:
"Uykudaki durum kusur sayılmaz, ancak uyanıkken olursa kusur sayılır. Durum böyle olduğunda o namazın (kazasını) kılın, ertesi günü de namazı vaktinde kılın![20]" dedi. Sonra ekledi:
"Halkın görüşü nedir, tahmin edin!"
Orada bulunanlar:
'Sen dün, insanlar suyla beraberken eğer siz suya ulaşamazsanız susuz kalacaksınız' demiştin, (şu anda) insanlar suya muhtaç, (diye hatırlattılar.)
(Ebû Katâde) anlatmaya devam etti:
İnsanlar Peygamberlerini gözden kaybettikleri bir hâlde sabaha ulaştılar ve birbirlerine şöyle dediler:
'Rasülullah suyla beraber (herhalde).' Orada Ebû Bekir ve Ömer de vardı, onlar:
'Ey İnsanlar! Rasûlullah sizden önce o suyu kullanacak ve sizi geride bırakacak birisi değildir.'
(Oradakiler: Rasûlullah aranızda,)[21] eğer insanlar Ebû Bekir ile Ömer'e uyarlarsa doğruya ulaşırlar, dedi. Bunu üç kere tekrarladı.
Öğle sıcağı arttığında Rasûlullah onların yanına çıka geldi. Dediler ki:
'Ey Allah'ın RasÛlü! Boyunlar kopacak şekilde susuzluktan helak olduk.' Rasûlullah:
"Helak olmayacaksınız" dedi ve ekledi:
"Ey Ebû Katâde! Kabı getir!"
Ben kendisine kabı getirdim. Bana:
"Bana su kabını aç/çöz![22]" dedi.
Kabı açıp, kendisine getirdim. Rasûlullah suyu dökmeye, insanlara su ikram etmeye başladı, insanlar bir anda hücum ettiler. Rasûlullah:
"Ey İnsanlar! Başkalarını[23] da düşünün! Hepiniz kabımdan bu suya ulaşacaksınız (korkmayın)" dedi.
Oradaki herkes sudan içti, sonunda ben ve Rasûlullah kaldık. Rasûlullah benim için suyu döktü ve:
"İç, Ey Ebû Katâde!" dedi. Ben de:
*Sen iç, Ey Allah'ın Rasûlü!' diye cevap verince şöyle buyurdu:
"Topluluğa su İkram eden en son (içer)."
Ben o sudan içtim. Benden sonra Rasûlullah içti. Onlar o gün üç yüz kişi oldukları hâlde kapta önceki su öylece duruyordu (eksilmemişti).
§(Râvi) Abdullah şöyle dedi: Ben hadisi büyük mescidde[24] naklederken beni îmrân b. Husayn dinledi ve şöyle dedi:
'Kim bu kişi?1 Ben de:
'Abdullah b. Rebâh el-Ensârî'yim' dedim. İmrân:
'Bu topluluk, hadislerini daha iyi bilir. Nasıl naklettiğine dikkat et! O gece orada bulunan yedi kişiden birisiydim.[25] Ben sözümü bitirince o şöyle dedi:
'Benden başka birinin bu hadisi ezberlediğini zannetmiyordum.'
§Ebû Katâde'den başka yolla gelen rivayette de benzeri nakledildi, ziyade olarak:
RasÛlullah yolculukta gece istirahat edeceğinde sağ kolunu[26] yastık yapardı (ve uyurdu), sabah(a yakın)[27] istirahat ettiğinde ise başını sağ avucuna koyar ve kolunu da dikerdi.[28]
§Ebû Katâde'den iki farklı yolla da bu hadisin benzeri rivayet edildi.[29]

Açıklama

Bu uzun hadis o asnn güzelliklerini canlı olarak bize yaşatmaktadır:
1- Rasûlullah'ın hayatındaki her şey doğaldır, hiçbir şey yapmacık değildir. Bu da yönetici olması dışında onun liderliğindeki büyüklüğünün nişanıdır.
2- Sahâbenin Rasûlullah'a karşı davranışı çok dikkat çekicidir. O kimseyi görevlendirmediği hâlde insanlar ona hizmet ve yardım etmek için adeta yanşıyorlar.
3- Rasûlullah'm topluluğu uyarması, suyu dikkatli kullanmalarını istemesi onun sosyal yönünün mükemmelliğini gösterir. İsteseydi o, suyun hepsini ya da büyük bir kısmını kendisi için kullanabilirdi.
4- Uyanmak için tedbir alındığı hâlde sabah namazına kalkamamakta bir vebal yoktur. Uyandığı zaman kişi onun sünnetinin ve farzının kazasını kılar.
5- Hz. Ebû Bekir ve Ömer'in Peygamberimize güvenleri zirvede, doğabilecek problemi akıllıca halletmişlerdir.
6- Burada Rasûlullah'ın bir mucizesine şahit oluyoruz; küçük bir kaptaki az bir su üç yüz kadarkişiye Allah'ın izniyle yetmiş ve topluluk çölde helak olmaktan kurtulmuştur.
7- Suyu dağıtırken insanların üşüşmesi üzerine Peygamberimiz birbirlerine saygılı olmalarını hatırlatmaktadır.
8- Az su olup, zaruret/hacet hâli olursa hafif bir abdest caizdir, fazla yıkamak gerekmez. Abdest suyunda iktisatlı olma konusunda hadisler bulunmaktadır, bu konu Temizlik bölümünde[30] geçmişti.
9- Rasûlultah'ın kendisi de susuz olduğu hâlde Önce insanlara mübarek eliyle sunması ve en sonunda kendisi içmesi onun başkalarını kendisinden önce düşünen mükemmel yönünü bize göstermektedir.
10- Sahabi îmrân b. Husayn'm hadis rivayetinde dikkatli olunması ile ilgili ikazı dikkat çekicidir ve bu titizlik sahabenin hepsinde görülmektedir. Hadislerin ta o dönemden itibaren bize İntikalindeki güven sarmalı bu dinin orijinal olan tek din olarak günümüze ve kıyamete kadar yaşama sırrını göstermektedir.[31]

209/1079- îbn Mes'ûd'dan (Radtyaiiaha anh):[32]
Hz. Peygamber'in (SaiiaUahu aleyhi ve setiem) Hudeybiye'den[33] döndüğü gece arazideki yumuşak bir yerde konakladık. Rasûlullah:
"Bizi kim bekleyecek?" deyince Bilâl (Radıyaiiahü anh):
'Ben' dedi.
"Uyursan (ne olacak)?"
'Hayır (uyumam)'
(Ancak) o da uyudu, tâ ki güneş doğdu ve teker teker uyandılar, uyananlar içinde Hz. Ömer de vardı ve şöyle dedi:
'Sesli konuşun, (Rasûlullah uyansın.)'
Rasûlullah uyandı ve:
"Önceden yaptığınız/kıldığınız gibi yapın!" dedi.
Onlar bunu yerine getirince şöyle buyurdu:
"Sizden uyuyan ya da unutan (ve namazını geçiren) işte böyle yapsın!"[34]

210/1080- Abdullah-b. Mes'ûd'dan (Radiyallahu anh):[35]
Hudeybiye seferinden dönerken (yolda konakladık), Rasûlullah aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Bu gece bizi kim koruyacak/bekleyecek?" Ben de:
'Ben (beklerim)’ dedim.
Rasûlullah sözünü birkaç kere tekrarladı ve ben her seferinde:
'Ben (beklerim), ey Allah'ın RasÛlü!' dedim. Rasûlullah:
"O zaman sen (bekle!)" buyurdu.
Onlan beklemeye başladım, sabaha yakın bir zaman olunca Rasûlullah-m "Sen uyursun" sözü bende tecelli etti ve uyumuşum, bizi ancak güneşin sırtımıza vuran ısısı uyandı rab i İdi.
Rasûlullah kalktı, daha Önceden abdest aldığı ve sabah namazı öncesi iki rekat kıldığı gibi yaptı, sonra da bize sabah namazını (kazasını) kıldırdı. Namazı bitirince Rasûlullah şöyle dedi:
"İzzet ve celâl sahibi Allah uyumamanızı dileseydi uyumazdınız. Fakat O sizin sonrakilere örnek olmanızı istedi. Uyuyan ya da unutan kişi işte böyle yapmalıdır."
Sonra Rasûlullah'ın devesi ile topluluğun develeri kayboldular. İnsanlar onlan aramaya çıktılar, Rasûlullah'ın devesi dışında kendi develerini (bulup) getirdiler.
Rasûlullah bana:
"O deveyi şurada ara/tut (gel)!" dedi.
Ben de (gittim ve) Rasûlullah'ın dediği yerde onu bulduğumda bir ağaca öyle takılmış/dolanmıştı ki çözülmesi ancak (insan) eli ile mümkündü. Onu Hz. Peygamber'e getirdim ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Seni hak (din) ile peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki onu bulduğumda yuları bir ağaca Öyle dolanmıştı ki ancak (insan) eli ile çözülebilirdi.'
(Ayrıca) bu yolculukta Rasûlullah'a; (Biz sana (gelecekteki) apaçık fethin önünü açtık...' şeklindeki Fetih sûresi indi.
NOT: Bu iki rivayette ve sonra gelen üçüncü rivayette ızdırab bulunmaktadır. Bu müşkil ile ilgili açıklama için bk. Müsned Trc. 215/1085. hadisin açıklaması.[36]

211/1081- Amr b. Ümeyye ed-Damrî'den (Radıyaiiahn anh):[37]
Seferlerden birisinde Rasûlullah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) ile beraberdik. (Konaklama sırasında) uyuyarak sabah namazını geçirdi, (beraberindeki) hiçbir kişi uyanamadı, tâ ki güneş doğdu.
Rasûlullah (kalkıp abdest aldı,) iki rekatla namaza başladı ve iki rekatı kıldı. Sonra namaz kameti getirdi ve sabah namazını (yani kazasını) kıldı.[38]

212/1082- İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma):[39]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) seferdeydi, gecenin bir bölümünde konakladı / istirahata çekildi ve uyudu, (ancak) güneşle birlikte uyandı. (Sonra) Bilâl'e (Radtyatiahü mh) emretti ve o da ezan okudu, Rasûlullah iki rekat kıldı.
Râvi, İbn Abbas'ın şöyle dediğini nakletti:
'Dünya ve içindeki hiçbir şey beni bunun kadar sevindirmedi, yani bu ruhsat[40] kadar.'[41]

213/1083- Ebu Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[42]
(Yolculuk sırasında) Rasûlullah'la (Saiiaiiahn aleyhi ve seitem) beraber (bir yerde) konakladık, (ancak) güneş doğuncaya kadar uyanamadık. (Sonra) Rasûlullah;
"Herkes bineğinin başından/yufanndan tutsun (gidelim), şüphesiz burası şeytanın yanımıza geldiği yerdir" dedi. Biz de onun dediğini yaptık.[43]
Rasûlullah su istedi ve abdest aldı, sabah namazını kılmadan iki rekat kıldı, sonra namaz için kamet getirildi ve sabah namazını (kazasını) kıldı.[44]

214/1084- Cübeyr b. Mut'im'den (Radıyaiiahü anh):[45]
Rasûlullah (Saitaiiahu aleyhi ve seitem) bir seferdeydi ve dedi ki: "Bizi bu gece kim bekler/korur ki sabah namazını uyuyup da geçirmeyelim."
Bilâl (Radıyallahü anh):
'Ben (beklerim)' dedi.
Güneşin doğuşunu (yani tan yerinin ağarmasını) gözetlemeye başladı. (Ancak Bilâl de uyudu ve hepsi uykuya öyle daldılar ki) kulakları kapandı, onları ancak güneşin ısısı uyandırdı. Namaz kılmak için hemen kalktılar, sonra abdest aldılar. Bilâl ezan okudu, (önce) iki rekat namaz kıldılar, sonra da sabah namazını (kazasını) kıldılar.[46]

215/1085- RasûluIlah'a (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) hizmet eden Habeşistanlı Zü Mİhber'den (Radıyallahü anh):[47]
Rasûlullah ile bir seferde beraberdik, yola çıkınca yürüyüşünü hızlandırdı, kendisi azık azaldığında böyle yapardı. Biri ona;
"Ey Allah'ın RasÛlü! İnsanlar peşinde geride kaldılar" deyince durdu ve insanlar da onun yanına ulaşınca durdular. Rasûlullah ;
"Hafifçe uyusak size faydalı olur mu?" dedi ya da kendisine birisi böyle dedi. Oraya yerleşti, diğerleri de yerleştiler. Rasûlullah :
"Bu gece bizi kim bekleyecek?" deyince ;
'Ben (beklerim)' dedim. Rasûlullah devesinin yularını bana verdi ve;
"Şunu ai, sakın dikkatsiz/beceriksiz davranma!"[48] dedi.
Rasûlullah'in devesinin yuları ile kendi devemin yularını aldım ve fazla uzaklaşmaksızın biraz ilerledim. Sonra o ikisini yayılması için bıraktım ve gözetlemeye başladım, (ancak) uyku bana baskın geldi ve güneş doğup yüzümde sıcaklığını algılayıncaya kadar hiçbir şey hissetmedim. Hemen uyandım ve sağa-sola baktım, iki binek de benden fazla uzaklaşmaksızın duruyordu. Rasûlullah'ın devesinin yuları ile kendi devemin yularından tutup topluluktan bana en yakın olan kişiye yaklaştım ve onu uyandırdım, soma uua;
'Namaz kıldınız mı?' diye sordum;
'Hayır' dedi.
İnsanlar birbirlerini uyandırmaya başladılar ve Rasûlullah da uyandı;
"Ey Bilâl! Su kabında benim için (su) var mı?" dedi. Bilâl (RadtyaUahü anh):
'Evet, Allah beni sana feda kılsın!' dedi ve abdest suyunu getirdi. Rasûlullah toprağı faza ıslatmayacak/çamurlaştırmayacak derecede hafif bir abdest aldı, sonra Bilâl'e emretti, o da ezan okudu, sonra Hz. Peygamber kalktı, acele etmeksizin sabah namazından önce iki rekat kıldı. Sonra Bilâl'e emretti, o da kamet getirdi. Rasûlullah acele etmeksizin sabah namazını kıldı. Biri ona;
'Ey Allah'ın Peygamberi! Kusurlu davrandık' deyince buyurdu ki:
"Hayır, Allah ruhlarımızı aldı, bize geri verdi ve namazımızı kıldık."[49]

Açıklama

Peygamberimize hizmet eden Zö Mıhber isimli bu zât, Yemenlidir ve Necâşî'nin kardeşinin oğludur. Daha sonra Şam bölgesine yerleşen kişilerden olduğu ve orada vefat ettiği nakledilmektedir.[50]
Bu rivayetle önce nakledilen rivayetler arasında izdırab bulunmaktadır;
1- Hâfiz îbn Hacer'in (v.852/1448) dediği gibi bu olayların birden fazla yerde tekerrür etme ihtimali vardır.[51]
2- Ya da râviler nöbet bekleyenin isminde hata etmişlerdir.[52] Çünkü nöbet bekleyen kişiler Bilâl Habeşî, Abdullah b. Mes'ûd ve Zû Mihber olarak geçmektedir. Bilâl Habeşî ile ilgili rivayetin şahidi bulunduğu için tercih edilebilir.
§Ancak şurası kesin ki nöbet bekleyen kişilerin isimlerinin farklı nakledilmesi bu rivâyetlerdeki aynı olayın sıhhatine zarar vermez. Zira bu nakiller Rasûlullah ve sahabilerin yolculukta uyudukları ve nöbetçinin de onlarla beraber uyuyakaldığını, bu nedenle de sabah namazını kılamadıklarını ve uyandıklarında ise kazasını kıldıklarını gösterir.
§Sabah namazının sünneti, o gün güneş doğduktan sonra zevale kadar kaza edilebilir mi? Bu konuda müctehidler ihtilaf etti:
1- Hanefî Mâliki ve Hanbelîlere göre kaza edilir.
2- Şafiîlerde bu konuda iki görüş vardır.[53]

* Savaş Anında Namazı Tehir Etmek, İmkân Bulunduğunda Tehlike/Korku Namazının Kılınması Emri İle Önceki Hükmün Nesh Edilmesi, Geçmiş Namazların Kazasında Tertip, Tik Namaz İçin Ezan Okunması Ve Kamet Getirilmesi, Sonrakiler Îçin Sadece Kametin Yeterli Olması

Allah Teâlâ buyurdu:
Eğer tehlikede/korku içinde bulunuyorsanız namazı yürürken (piyade) ya da binekli olduğunuz hâlde kılabilirsiniz. Güvenliğe kavuşunca da önceden bilmediğinizi size öğrettiği şekilde Allah'ı anın/kulluk yapın.' (Bakara sûresi 2/239)
Allah Teâlâ buyurdu:
'(Tehlike anında) mü'minlerin arasında iken onlara namaz kıldıracaksan; onlardan bir grup silahlarını kuşanmış olarak namaza dursun. Onlar secde ettiklerinde diğerleri sizin arkanızda dursunlar/beklesinler, (secdeden sonra) namaz kılmamış diğer grup gelsin ve namaza (kaldığı yerden) katılsınlar. Tehlikeye karşı dikkatli ve silahlarını kuşanmış vaziyette hazır olsunlar. (Zira) kâfirler sizin Silahlarınızı ve teçhizatınızı unutup bırakmanızı isterler ki size âjhi bir baskınla saldırabilsinler. Ancak yağmur (gibi kötü hava şartların)dan sıkıntıya düşerseniz ya da hasta iseniz bu durumda silahlarınızı bırakmanızda bir sakınca yoktur, tehlikeye karşı yine de dikkatli olun. Allah, kesinlikle kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladı.' (Nisa sûresi 4/102).[54]

216/1086- Ebî Saîd'den (Radiyallahu anh):[55]
Hendek savaşı gündüzü namaz kılmaktan engellendik, hattâ akşam vaktinden sonra bir süre de geçti. Bu durum savaş hakkında inen (bir rivayette; tehlike/korku namazı ruhsatı) âyeti[56] inmeden Önceydi.
Biz savaşı bitirince (ki bu durum âyette; 'Allah savaş konusunda mü'm in I ere destek olarak yeterlidir, Allah kuvvet ve izzet sahibidir* şeklinde geçer) Hz. Peygamber (Sattaiiaha aleyhi ve seiiem) Bilâl'e (Radıyaiiahu anh) emretti, o da öğle için kamet etti, Rasûlullah bu namazı vaktinde kıldığı şekilde kıldı(rdı).
Sonra Bilâl ikindi namazı için kamet etti, Rasûlullah bu namazı vaktinde kıldığı şekilde kıldı(rdı).
Sonra da Bilâl akşam namazı için kamet getirdi ve Rasûlullah bu namazı vaktinde kıldığı şekilde kildı(rdı).
§Ebû Hâlid el-Ahmer'in başka senedle İbn Ebî'z-Zi'b'den rivayetinde aynı mânâ ile geçer ve şu eklenir:
Bu durum tehlike/korku namazı ruhsatı olan ('Eğer tehlikede/korku içinde bulunuyorsanız namazı yürürken (piyade) ya da bineklî ol-duğunaz hâlde kılabilirsiniz') âyeti inmeden önceydi.[57]

217/1087- Abdullah b. Mes'ûd'dan (Radıyaiıahü anh):[58]
Hendek savaşı günü müşrikler Hz. Peygamber'i (Saiuaiahu aleyhi dört vakit namaz kılmasına mâni oldular ve Allah'ın dilediği şekilde gece vakti oldu.
Rasûlullah Bilâl'e (Radıyaiiaha anh) emretti, o da ezan okudu, sonra kamet etti ve Rasûlullah Öğle namazını kıldı(rdı).
Bilâl tekrar kamet etti ve Rasûlullah ikindi namazını kıldı(rdı).
Bilâl kamet etti ve Rasûlullah akşam namazını kıldı(rdı).
Sonra Bilâl tekrar kamet etti ve Rasûlullah yatsı namazım kıldı(rdı).[59]

218/1088- Abdullah b. Avf tan:[60]
Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) dönemine ulaşan Ebû Cumua' Habîb b. Sibâ' (Radıyaiiahu anh) şöyle anlattı:
Hendek savaşı yılında (vaktinde) Rasûlullah akşam namazını kıldı(rdı), namazı bitirince dedi ki:
"Sizden biri ikindi namazını kıldığımı biliyor mu?" Oradakiler:
'Ey Allah'ın Rasûlü! İkindi namazını kılmadın' dediler.
Rasûlullah müezzine emretti, o da namaz için kamet etti ve Rasûlullah ikindi namazını kıldi(rdı), sonra akşam namazını iade etti.[61]

Açıklama

Bilerek namazı vaktinde kılmayan günahkârdır. Bu kişinin daha sonra kazasını kılabileceğine dair mtictehidlerin büyük çoğunluğunun ittifakı vardır. Ancak İbn Hazm bilerek geçirilen namazların kazası olmaz, onun yerine hayır yapmalı ve nafile kılınmalı, der.[62]
Bu rivayetlerden kaza namazının imkân bulununca hemen kılınması gerekti-ği/efdal olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu rivayetler bir araya getirildiğinde Hendek savaşında Rasûlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) akşam sonuna kadar namaz kılamadığı ve yatsı vaktinde önce bir ezan ve dört ayrı kûmet ile dört vakti kaza ettiği, sonra bir kamet ile de vakit namazı olan yatsıyı kıldırdığı ortaya çıkmaktadır.
§(Tertip sahibi için) kaza namazının vakit namazından Önce kılınması konusunda ihtilâf edildi:
1- îmam Ebû Hanîfe, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre kaza namazını önce kılmak vacibdir, çünkü Rasûlullah hep böyle yaptı.
2- İmam Şafiî'ye göre vacib değildir, ancak efdaîdir.[63]
§Kaza namazlarını kılarken tertibe riâyet (sırasıyla kılmak) gerekir mi?
1- İmam Ebû Hanîfe ve Ahmed b. Hanbel'e göre altı vakitten az namaz kazası olana tertip vacibdir.
2- İmam Şafiî'ye göre vacib değildir, Rasûlullah'ın fiili her zaman vücûb ifade etmez.
3- Mâlikîlere göre şart olmayan bir vacibdir. Bir diğer görüşe göre ise şart olan vacibdir.[64]
§Bu rivayetlerden çıkan diğer hükümler şunlardır:
1- Cumhura göre kaza namazlarını cemâatle kılmak müstehabdır.
2- Cumhura göre kaza namazları kılınacağında tek ezan yeterlidir, ancak her biri için kamet edilmeli. Mâlikîlere göre geçmiş namaz için kamet edilir, ancak ezan mekruhtur. I. Şafiî'nin kadim görüşünde tek ezan okunur ve her biri için kamet edilir, ama Şafiî'nin sonraki görüşünde kamet edilir, ancak ezan okunmaz, şeklinde nakledildi.
Bu konudaki ihtilafın nedeni farklı rivayetlerin olmasıdır, ancak cumhurun delili kuvvetlidir.
3- Gündüz namazları gece vaktinde de kaza edilse sesli okunmaz, gündüz kılındığı gibi kılınır.[65]

* Kılınmayan Nafile Namazın Ve Okunmayan Evradın Kazası Caizdir

219/1089- Hz Âişe annemizden (Radiyallahu anha):[66]
RasÛlullah'ın (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) gözü (uyku nedeniyle) kapansa ya da bir sancı duysa ve gece (nafile) namaz kılamasa gündüz on iki rekat namaz kılardı.[67]

220/1090-Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyaiiaha anh):[68]
RaSÛlUİlah (SaltallahU aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
Kim vitir namazını uyuyarak veya unutarak geçirse onu hatırladığında ya da uyandığında vitir namazını (kazasını) kılsın!"[69]

221/1091- Kays b. Amr'dan[70] (Radıyallahu anh):[71]
Kendisi sabah namazını kılmak için yola çıkar ve (mescidde) Rasûlullah'ı (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) namaz kıldırmaya başlamışken bulur, Kays sabah namazının iki rekatını (sünnetini) kılmamıştı. Hemen Rasûlullah'la namaza katılır. Sabah namazının (farzını) bitirince kalktı, sabahın iki rekatını (sünnetini) kıldı. Rasûlullah onun yanma geldi ve dedi ki:
"Bu kıldığın namaz nedir?"
Kays kıldığı namazı (sünnetin kazasını) haber verince Hz. Peygamber sustu, hiçbir şey demedi.[72]

222/1092- Hz. Peygamber'in eşi Meymûne annemizden (Radıyallahu anha):[73]
Hz. Peygamber (Saitattahu aleyhi ve seiiem) ikindi namazından önce (öğlenin son) iki rekat (sünnet)ini kılamadı. (Bu sebeple işte) o ikisini (ikindi namazından) sonra kıldı.[74]

223/1093- Ümmü Seleme annemizden (Radiyallahu anha):[75]
Rasûtullah (Saiiatiahu aleyhi ve setiem) ikindi namazını kıldı, sonra odama geldi ve iki rekat daha ki İdi. Kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Kılmadığın bir namazı kıldın' deyince şöyle dedi:
"Mal (zekât taksimi)[76] işi beni öğle namazından[77] sonra kıldığım iki rekattan alıkoydu. Onun için şimdi o iki rekatı kıldım."
Ben kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Biz de o iki rekat geçtiğinde kazasını kılalım mı?' deyince:
"Hayır" dedi.
NOT: Bu rivayetlerden farz namazın kesinlikle tehir edilemeyeceğini anlıyoruz. Ancak toplumsal bir çalışma/hizmet varsa namazın sünneti terk edilebilir.
Farzların kazası dışında Rasûlullah (Sallaltaha aleyhi ve sellem) sadece vitir namazının kazasını emretti.[78] Bunlar dışında nafile namazların kazasını kendisi kıldı, başkasına emretmedi, ancak kılanlara da seslenmedi.[79]
Ümmü Seleme annemizin (Radıyallahu anhâ): 'Biz de kazasını kılalım mı?' sorusuna da ümmete zorluk olmaması ya da farz kılınır endişesiyle: "Hayır" dedi.[80]

Fıkhı Hükümler

Namaz vakitleri, vaktinde kılınmayan namazların kazası ve namaz kılınması yasak olan vakitler konusunda mtictehidlerin ittifak ve ihtilaf ettikleri bazı meseleler vardır, buniar naslann kuvvetinden ve farklı yorumlanmasından, ayrıca sahabe icti-hadlarından kaynaklanmaktadır. Cebrail'in Peygamberimize öğrettiği andaki tertibe, ayrıca sahabenin anlatırken takip ettiği düzene teberrüken uyuldu ve namaz vakitlerine öğle namazı ile başlandı:[81]
A- İttifak Edilen Konular.
1- Günde beş vakit, namaz kılmanın farziyeti Kitab, Sünnet ve icma' ile sabittir. Bu konuda hiçbir ihtilaf yoktur.
2- Namazı ilk vakitte kılmak efdaldir, ancak geciktiren kişi son vaktini de bilmelidir.
3- İIk vaktinden önce kılınan namazın icma ile geçersiz olduğu kabul edilmiştir.
4- öğle namazının ilk vakti güneşin zevalden meylettiği andır ve bu konuda ihtilaf yoktur.
5- îkindi namazı kılınırken güneş batarsa ittifakla namaza yetişilmiş olur, kalan tamamlanır.
6- Akşam namazının ilk vakti icma ile güneşin batmasından sonra başlar.
7- Akşam namazının vakti ittifakla şafağın kaybolması anına kadar devam eder. Ancak şafağın tanımında ihtilaf edildi.
8- Yatsı namazının ilk vakti ittifakla şafağın kaybolması anında başlar.
9- Yatsı namazının son vakti ise fecr-i sadıka[82] kadar kadar devam eder.
10- Sabah namazının ilk vakti fecr-i sadıkla başlar ve güneş doğuncaya kadar devam eder, bu konuda herhangi bir ihtilaf yoktur.
11- Namazı sıcak günlerde tehir etmek müstehabdır.
12- Üç vakitte (güneş doğarken, tam tepedeyken veya batarken) farz ya da sünnet namazı kılınmaz.
13- Uyuma, düşman veya unutma gibi zaruret durumlarında kılınmayan namazlar sonra kaza edilir.
14- Kaza namazlarını cemaatle kılmak müstehabdır. Gündüz namazları gece vaktinde de kaza edilse sesli okunmaz, gündüz kılındığı gibi kılınır.[83]
B- îhtilaf Edilen Konular.
1- Bazı namaz vakitlerinde farklı rivayetler bulunmaktadır; ikindi ve yatsı namazı gibi, Yatsının vakti konusunda ilk, orta ve son yansında kılınmasına cevaz verilmiş, ancak efdal olan vaktinde ihtilaf edildi;
a- Hanefî mezhebinde bu konuda farklı görüşler vardır: Gecenin ilk üçte birinde kılmak efdaldir.
b- Şafıîlerde ve Hanbelîlerde iki görüş vardır: Gecenin ilk Üçte birinde veya yarısında kılmak efdaldir.
c- Mâlikîlerde ise gecenin ilk üçte birinde kılmak efdaldir.[84]
2- öğle namazının son vakti ise zevaldeki gölge hariç her şeyin gölgesinin bir misli (kendisi) kadar olduğu andır. Ancak müctehidler gölgenin bir misli olduğu bu vakitte öğle vaktinin çıkmasında ihtilaf ettiler;
İmam Ebû Hanife'den bu konuda nakledilen farklı görüşler vardır:
a- imam Ebû Yusuf tan gelen rivayette İ. Ebû Hanîfe'ye göre öğlenin son vakti gölgenin zevalden sonra iki misli olduğu zamandır,
b- İ.Muhammed'dan gelen rivayette de İ. Ebü Hanîfe'ye göre öğlenin son vakti gölgenin zevalden sonra bir misli olduğu zamandır,
c- Hasan b. Ziyad'dan gelen rivayette ise İ. Ebû Hanîfe'ye göre Öğlenin son vakti gölgenin zevalden sonra bir misli olduğu zaman çıkar, ancak ikindi vakti girmez, iki misli oluncaya kadar.[85]
îmameyne göre öğlenin son vakti zevalden sonraki gölgenin bir misli olduğu zamandır.
İ. Mâlik'e göre bu vakitte ikindi vakti girer, ama Öğle vakti çıkmaz. Bu vakitte kılınan öğle ya da ikindi (farz) namazlar eda sayılır, çünkü Cebrail'in Peygamberi-miz'e (Sallaiiahu aleyhi ve settem) öğrettiği vakitlerde böyle bir ara vakit görülmektedir.
İ. Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre bu vakit ara zaman dilimi değildir, gölgenin bir misli olduğu vakitte ikindi namazı girdiği için öğle namazının vakti sona erer. Cebrail'in birinci günkü öğretiminden Öğle namazının son vaktinin gölgenin bir misli olduğu vakit anlaşılmaktadır, zira bu vakitte ikindi namazına başlamıştır. Ama ikinci gün ikindi namazını gölgenin İki misli olduğu vakitte kılması öğlenin son vakti için değil, ikindinin de bu vakitte kılınabileceğini göstermek içindir, değilse öğlenin son vaktinde bir meçhuliük kalır. Ayrıca ara vakit genel kurallara aykırıdır, özel bir delil ister.[86]
3- İkindi namazının ilk vakti:
İmam Mâlik, Ebû Yûsuf, Muhammed, Şafiî ve Ahmed'e göre zevaldeki gölge hariç gölge bir misli olduğunda ikindinin vakti başlar. I. Ebû Hanîfe'ye göre gölgenin iki misli olduğu vakitte ikindi başlar, bundan Önce kilınırsa geçersizdir.
§İkindi namazının son vaktindekî ihtilaf İse ihtiyarî ve zarurî şeklindedir:
*İhtiyarî (serbest) vakti:
İ. Mâlik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre özür ya da mazereti olmayan İçin gölgenin iki misli olduğu vakitte ikindi sona erer, ama Özür ve mazeret sahipleri için güneşin batışına kadar devam eder, zira hadisler[87] bunu göstermektedir. Ahmed b. Hanbel'den bu durumda 'güneş sararmadıkça' şeklinde bir rivayet daha gelmiştir. Ebû Yusuf, Muhammed ve Evzaî de bu görüştedir. Bu müctehidler Abdullah b. Amr b. As'tan gelen "İkindi vakti güneş sararmadıkça devam eder" hadisini[88] esas almışlardır.
* Zarurî vakti: Zaruret hâlinde güneş batıncaya kadar devam eder. Güneş batmadan önce bir rekata yetişen ikindiye yetişmiş olur. Müctehid imamlara göre bu vakte kadar zaruretsiz geciktirmek doğru değildir, ancak namaz geçerlidir.[89]
4- Akşam namazının son vakti:
İ. Ebû Hanîfe'ye göre akşam vakti şafak (yani kızıllıktan sonraki beyazlık) kayboluncaya kadar devam eder. Bu konuda Ebû Musa el-Eşarî, Büreyde ve Abdullah b. Amr'ın rivayetleri vardır. Ebû Hanife şafakla ilgili şöyle dedi: Kızıllık güneşin eseri, beyazlık gündüzün eseridir.
Esed b. Amr'ın İ. Ebû Hanife'den yaptığı rivayette ise şafak kızıllıktır.[90]
İ. Mâlik, Şafiî ve Ahmed'e göre akşam namazının tek vakti vardır, şafak (yani kızıllık) kayboluncaya kadar devam eder, İbn Abbas rivayeti bunu göstermektedir.[91]
Söz konusu ihtilâfın sebebi şafak kavramının anlaşılmasından ve farklı rivayetlerden kaynaklanmaktadır.[92]
5- Yatsı namazının ilk vakti ittifakla şafağın kaybolması anında başlar. Ancak şafağın tanımında ihtilaf edildi:
İmam Ebû Hanîfe'ye göre İse şafak Ebû Hüreyre ve Ömer b. Abdülaziz rivayetleri sebebiyle sonraki beyazlıktır.
İ. Mâlik, Ebû Yûsuf, Muhammed ve Şafiî'ye göre İbn Ömer ve İbn Abbas rivayetleri sebebiyle ilk andaki kızıllıktır.
İ:Ahmed'e göre seferde kızıllığın ve ikâmet hâlinde beyazlığın kaybolmasıyla başlar.[93]
Bazı müctehidlere göre şafak hem kızıllığın hem de beyazlığın ismidir, çünkü bu kelime ezdaddandır (zıt manalıdır); üpkı eî-kar'u kelimesinin hem hayız hem de temizlik manasına[94] gelmesi gibi.
§Yatsının ihtiyarî (serbest) vakti:
Hanefî ve Hanbelîlere göre gece yansına kadar devam eder.
İ. Mâlik'ten gelen iki rivayet vardır; meşhur olan görüşü gecenin ilk üçte biri, diğer görüşüne göre gecenin yansıdır.
İ. Şafiî'nin iki görüşünden birine göre gecenin ilk üçte biri, diğer görüşüne göre gecenin yansıdır.[95]
§Rivâyetlerin farklı anlaşılması nedeniyle müctehİdler yatsı namazının efdal vaktinde ihtilâf ettiler:
a- Müctehidlerin büyük bir kısmı bu hadislerden dolayı yatsı namazını geciktirmenin efdal olduğunu, söylediler, çünkü hadisler çok açıktır.[96]
b- Bazı âlimler ise yatsıyı ilk vaktinde kılmanın efdal olduğunu belirttiler; zira Rasûlullah birkaç gün meşguliyeti veya bir başka işi sebebiyle yatsıyı geciktirmişti, bunlar dışında sürekli olarak namazı ilk vaktinde kılmıştı. Bu İmam Şafiî'nin eski görüşüdür. Ancak yeni görüşü, geciktirmenin efdal olduğudur.[97]
§Yatsı namazının zarurî son vaktinde müctehİdler ittifak ettiler: Yatsı namazının son vakti fecrin doğmasına kadar devam eder. Fecrin doğması ile yatsı vakti sona erer ve sabah namazının vakti başlar.[98]
6- Sabah namazının son vakti:
İ. Şafiî'ye göre îbn Abbas rivayeti sebebiyle isfar (aydınlık)tır, bu da özrü olmayanlar için geçerlidir. Ancak özür ve zaruret sahipleri için vakit güneş doğmasına kadar devam eder, bir kişi sabah namazının bir rekatını güneş doğmadan kılarsa namazını geçirmemiş olur, diğer rekatı da kılar.
Cumhura göre ise son vakit herkes için gtineş doğmasına kadar devam eder; İ. Mâlik ve Ahmed'e göre Ebû Hüreyre rivayeti sebebiyle bir rekat kılar ve güneş de doğarsa diğer rekatı ona ekler, 1. Ebû Hanîfe'ye göre bu kişinin namazı fasit olur bu ruhsat sadece ikindi namazının bir ya da iki rekatını kılan ve güneş batan kişi için geçerlidir.
§Sabah namazının efdal vakti:
İmam Ebû Hanîfe ve Iraklı fakihlere göre isfar (aydınlık) efdaldir. Namaz vakitlerinde temel kural İlk vakitlerinde kılmaktır. Rasûlullah'ın sabah namazında iki uygulaması da nakledilir. Ancak Peygamberimiz'in namazını aydınlığa bırakın/geciktirin! Bunun ecri daha fazladır."[99] hadisinden dolayı İsfar efdaidir, dendi.
İ. Mâlik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel gibi âlimlere göre ise tağlis (alacakaranlık) efdaidir, çünkü ilk vaktidir.
Ahmed b. HanbeFden gelen başka rivayette namaz kılanın hâli göz önünde bulundurulur; Alaca karanlıkta namaz kılması zor olursa biraz aydınlanınca kılar, eğer iki durum da kendisi için eşitse alaca karanlık efdaidir.[100]
7- Namazı sıcak günlerde tehir etmek müstehabdır. Bu konuda bazı mücte-hidler cemaat ve tek başına kılmanın arasını ayırmakta, çünkü mescide cemaat uzak yerden gelmektedirler. Ancak hangisi efdaidir konusunda ihtilâf edildi;
a- Hanefi âlimleri ve îmam Ahmed b. Hanbel'e göre tek başına ya da cemaatle klimanın efdaliyeti aynıdır
b- Mâlikîlere göre tek başına kılarken ilk vaktinde kılmak efdaidir,
c- Şafiîlere göre sıcak belde ve cemaat şartı ile tehir etmek efdaidir.[101]
8- Ayette geçen orta namaz konusunda müctehidler ihtilaf etti: a-İmam Mâlik'e[102] göre ayetteki orta namaz sabah namazıdır. b-Cumhura göre ise ikindi namazıdır ve delilleri çok kuvvetlidir, zira hadislerde[103] Peygamberimiz bizzat açıklamıştır.[104]
9- İkindi namazı kılarken güneş batarsa ittifakla namaza yetişmiş olur, kalanı tamamlar, ancak sabah namazının bir rekatını kıldığında güneş doğarsa namaza yetişmiş olur mu konusunda ihtilaf edildi:
a- İmam Ebû Hanîfe'ye göre sabah namazı batıl olur, zira bu konuda temel kural üç vakitte hiçbir namaz kılmmamasıdır. Ancak ikindi namazında zıddına rivayet bulunmadığı için bir rekatına güneş batmadan yetiştiğinde namaza yetişmiş olur.[105]
b- İ.Mâlik, Şafiî ve Ahmed'e göre ise bir rekatına -sabah ya da ikindi olsun-yetişen o namaza yetişmiştir, kalan kısmını tamamlar.[106]
Bu konudaki 'Kim sabah namazından bir rekat kılar, sonra da güneş doğarsa sabah namazını kıtsın!' rivayetinde[107] geçen mânâ; kılınan rekatın İptal olması ve namazın kaza edilmesi, şeklinde anlaşılmıştır. Ancak başka tarikten gelen aynı rivayette 'Namazını tamamlasın!'[108] şeklinde zikredilmiştir, î. Ebû Yusuf tan da burada tamamlamanın caiz olduğu nakledilmiştir[109] ve cumhurun delili kuvvetlidir. Doğrusunu Allah bilir.
10- Üç vakitte (güneş doğarken, tam tepedeyken ve batarken) farz ya da sünnet namaz kılınmaz. Ancak bazı namazların kılınmasında İhtilaf edildi;
a- Hanefîlere göre hiçbir namaz kılınmaz, ancak ikindi namazına başlanmışsa güneş batarken tamamlanabilir. Çünkü bunu açıklayan hadis vardır.
b- Mâlikî, Şafiî ve Hanbelî müctehidlerine göre bu vakitlerde kaza kılınabilir, çünkü Rasûlullah uyuyarak ya da unutarak namazı geçirenin hatırladığında namazı kaza etmesini emrediyor.
c- Bu üç vakitte İse cenaze namazı caiz değildir. Mâlikîler ve İmam Şafiî İle Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayete göre caizdir.[110]
11- Sabah namazının farzını kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar başka namaz kılınması konusunda ihtilaf edildi;
MUctehidlerin büyük çoğunluğu kılınmaz görüşündedirler. Çünkü gelen rivayetlerde sabah namazının farzından sonra namaz kılanlara Rasülullah'ın ve sahabenin tepkileri bulunmaktadır. Ancak sabah namazının sünneti kılınmamışsa farzından sonra kılınması konusunda ihtilaf vardır:
a- İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre güneş doğmadan kılınabilir, ancak sonra kılınması efdaldir.
b- Hanefî ve Mâlikî mUctehidlerine göre güneş biraz yükseldiğinde (yaklaşık iki mızrak boyu) kılınabilir ve bu da o gün zeval vaktine kadar sürer, zevalden sonra kılınmaz.[111]
12- Güneş batıncaya kadar da ikindi namazından sonra nafile namaz kılmak mekruhtur. Müctehidlerin çoğunluğu bu görüştedir. Söz konusu ihtilaflar:
a- Bu vakitlerde namaz kılmak mubahtır, zikredilen hadisler mensuhtur; bu görüş Dâvud ez- Zahiri ve îbn Hazm gibi Zahirî âlimlere aittir.
b- Bu vakitlerde bir sebepten dolayı namaz kılmak caizdir. Zira Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve setlem) ikindi namazını kıldıktan sonra öğle namazının kılmadığı son İki rekatın (sünnetin) kazasını kıldı; bu İmam Şafiî'nin görüşüdür.
c- İ. Ahmed b. Hanbel'den bu konuda iki görüş nakledildi.
d- Bu vakitlerde namaz kılmayı yasaklayan hadislerle amel etmek ve Rasülullah'ın kıldığı namazı da kendisine tahsis etmek daha doğrudur. Bu görüş îmam Ebû Hanîfe ve Mâlikîlere aittir.[112]
13- Namazı bilerek geçirene de kazası gerekir ki bu âlimlerin büyük çoğunluğunun görüşüdür. Zira hadiste geçen uyku ya da unutma kayıt İçin değil beyan içindir. Ancak İbn Hazm gibi bazı âlimler kaza olmaz, onun yerine hayır yapmayı ve nafile ibadeti çoğaltsın, dediler. İhtiyatlı olan görüş kaza edilmesidir.[113]
14- Kazanın hemen kılınması ya da geciktirmenin cevazında ihtilâf edildi;
İmam Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf hemen kazası kılınmalı dediler, zira rivayetlerde Rasûlullah kazaları hemen kılmıştır ve sürekli böyle davranması vücûbuna delildir.
İ. Mâlik ve Şafiî gibi âlimler geciktirmek caizdir, ancak hemen kılmak efdaldir dediler, zira Rasûlullah'ın hemen kılması efdal olana işaret eder, vücûbiyete değil.
İ. Ahmed b. Hanbel'den bu konuda iki görüş nakledilir.
İhtiyatla davranıp hemen kılmak, hattâ vakit namazını bile eda etmeden kılmak en güzelidir, çünkü daha sonra unutulabilir. Doğrusunu Allah bilir.[114]
15- Kaza namazının vakit namazından önce kılınması konusunda ihtilâf edildi:
a- İmam Ebû Hanîfe ve Mâlik'e göre bir gün ve bir geceden (beş vakitten) az olan kaza namazını Önce kılmak vacibdir, çünkü Rasûlullah hep böyle yapt, ancak vakit dar ise vakit namazı önce kılınabilir.
b- İ. Şafiî'ye göre vacib değildir, ancak efdaldir.
c- İ. Ahmed b. Hanbel'e göre sayısı ne kadar fazla olursa olsun kaza namazları önce kılınmalı, ancak vakit dar ise vakit namazı önce kılınabilir.[115]
16- Kaza namazlarını kılarken tertibe riâyet (sırasıyla kılmak) gerekir mi?
a- İmam Ebû Hanîfe ve Ahmed b. Hanbel'e göre altı vakitten az namaz kazası olana tertip vacibdir.
b- İ. Şafiî'ye göre vacib değildir, Rasûİullah'ın fiili her zaman vücûb ifade etmez.
c- Mâlikîlere göre şart olmayan bir vacibdir. Bİr diğer görüşe göre İse şart olan vacibdir.[116]
17- Cumhura göre kaza namazlan kılınacağında tek ezan yeterlidir, ancak her biri için kamet edilmeli. Mâlikîlere göre geçmiş namaz için kamet edilir, ancak ezan mekruhtur. İmam Şafiî'nin kadim görüşünde tek ezan okunur ve her biri için kamet edilir, ama Şafiî'nin sonraki görüşünde kamet edilir, ancak ezan okunmaz, şeklinde nakledildi.
Bu konudaki ihtilafın nedeni farklı rivayetlerin olmasıdır, ancak cumhurun delili kuvvetlidir."[117]
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/124.
[2] Sened:
Sahih: Müsned, ni/100, H.no:11911; Benzer rivayetler için bk. Ilî/243, H.no:l3484; III/267,
H.no:13756; III/269, H.no: 13782: III/282,H.no:139V; Hl/216, H.no:13195 III/44, H.no: 11334; Su/târf,
Mevâkît, 37; Afüj/im, Mesâcid, 314-316; £fclî Dâvâd, Salât, 11, H.no:442; Tî/mirf, Salât, 17, H.no:178 (Semüra ve EbÛ Katâde'den şâhidt vardır. Enes hadisi ise "hasen-sahih"tir:
Hz. Ali'den şu rivayet nakledilin
Ebû Bekre'den nakledilen rivayet şöyledir:
f, Mevâkît, 52-53, H.no:61 İ-612; Ibn Mâce, Salât, 10, H.no:695, 696; ZMrimi, Salât, 26, H.no: 1232.
Hadisin şâhidleri:
a-EbÛ Hüreyre'dtn (Radıyathhü anh) şahidi için bk. 213/1083. hadis.
b-İmrân b. Husayn'dan (Radıyalhha anh) şahidi için bk,207/1077. hadis
c-Semüra b. CündUb'den fRadıyallahü anh) şahidi İçin bk. 206/1076. hadis.
d-Ebû Katâde el-Ensârî'den (RachyaiUthu mh) şahidi için bk. 208/1078.. hadis.
e-İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 209-210/1079-1080. hadisler.
f-Amr b. Ümeyye'den{tf«<fy>û/toftHonfi>şâhİdİ İçin bk. 21 İ/1081, hadis.
g-tbn Abbas'tan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 212/1082. hadis.
h-Habeşistanlı Zû Mİhber/Mihmer'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 215/1085. hadis.
i-Cübeyr b. Mufim'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Buhârî, Mevâkît, 36, 38; Havf, 4; Ezan, 26.
i-Ebû Saîd el-Hudrfden (Radıyaüahü anh) şahidi: Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin £vj<w*ında nakledildiğini, senedindeki râvîlerin ise sahih hadis ricalinden olduklarını ifade eder. Bk. Mecma', \I122.
j-Ebû Cühayfe'den (Radıyallahü anh) şahidi: Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin Kebir'İnde nakledildiğini, senedindeki râvîlerin sika olduklarım belirtir. Bk. age., 1/322.
k-Ebû Bekre'den (Radıyallahü anh) şahidi: Heysemî, hadisin Bezzar tarafından nakledildiğini, senedindeki râvîlerin sika sayıldıklarını söyler. Bk. age., 1/322.
I-Bilâl'den {Radıyallahü anh) şahidi: Heysemî, hadisin Taberânî'Rİn Kebir'İnde ve Bezzar'ın Müsned'İnde nakledildiğini, senedindeki râvîlerin sika sayıldıklarını söyler. Bk. age., 1/322.
Heysemî, Ubâde, Abdullah b. Amr, Cündeb/Cündüb, Ebû Ümâme ve Meymûne bt. Sa'd'dan da şâhidlerine yer verir. Bk. age., 1/323-324.
Enes'ten (Radıyallahü anh) nakledilen bir başka rivayet:
Bu rivayette Enes'in gece bekçiliği yaptığı kayıtlıdır. Fakat o da uyuyakaldığı için güneş doğduktan sonra güneş ışınlan ile uyanmışlardır. Rivayeti Bezzar nakletmektedir. Senedinde Utbe Ebû Amr bulunmaktadır. Heysemî hakkında bilgi veren birini bilmediğini belirterek diğer râvilerimn sahih hadis ricalinden olduklarım ifade eder. Bk. age., 1/322.
Aynca Enes'ten (Radıyallahü anh) nakledilen bir diğer rivayet için bir sonraki 205/1075. hadise bk.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/124-125.
[4] Sened:
Sahih: Müsned, İlİ/184, H.no:12844; Buhâri, Mevâkît, 37; Müslim, Mesâcid, 314-316; Ebû Dâvâd, Salât, 11, H.no:442; Tirmizî, Salât, 17, H.no:178; Nesâî, Mevâkît, 52-53, H.no:6U-612; İbn Mâce, Salât, 10, H.no:695-696; Dârimi, Salât, 26, H.no:1232; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, VI/İ82, H.no:6129; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/456.
Hadisin diğer rivayeti ve şâhİdlerİ için bir önceki 204/1074. hadisin tahricine bk.
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/125.
[6] Sened:
Hasen: Müsned, V/22, H.no:20133-20134; Heysemî, senedinde İbnü'l-Medînî'nin ve birçok kimsenin zayıf kabul ettiği, İbn Adiy'in de sika saydığı ve "Münker bir hadisini görmedim" dediği Bişr b. Harb'İn bulunduğunu belirtir. Aynca Bezzâr ve Taberânî'nİn el-Mu'cemü'l-kebîr'inde de nakledilen bir başka rivayetin senedinde kezzab/yalanci olan Yusuf b. Hâlİd es-Semtî bulunmaktadır, Taberânî'nİn el-Mu'cemü'l-kebîr'ınde naklettiği bir başka rivayetin ise râvîleri sahih hadis ricâlindendirler. Bk. Mecma', 1/321-322. Ahmed b. Hanbel bu hadisi ikinci bir isnadla da zikreder ve "mislehü" kısaltması ile metnine işaret eder. Bu İsnadda da Bişr b. Harb'in varlığını görmekteyiz. Hadis bu iki senediyle zayıf sayılır. Ancak önceki iki rivayet bu hadisi kuvvetlendirir. Taberânî'nİn şu rivayeti de mütâbiidir:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VII/235, H.no:6978. Hadisin şâhidleri için bk. 204/1074. hadis.
[7] Metinde bu rivayetle İlgili merfû olma şüphesi zikredilmiştir. Ancak bu şüphe, aynı sahâbîden aynı lafızla gelen Tahâvî ve Taberânî'deki merfû rivayetlerle izale olmuştur ve bu rivayet merfûdur, yani Rasûlullah'a senetle ulaşan bir hadistir. Bk. Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsâr 1/465; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VII/235 H.no: 6978 (Rivayet sahihtir. Bk. Heysemî, Mecma ',1/322).
[8] Tahâvî rivayetinde bu atıf, yani 'vav' (j) ziyâdesi bulunmamaktadır. Bk. Tahâvî, age., 1/465.
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/126.
[10] Tahâvî, age. 1/465.
[11] Nevevî, Şerhu Sahthi Müslim V/I87 ; Haltâbî, Meâlimü's-siinen 1/250-251; Ayrıca bk. Müsned Trc. H.no:207/1077.
[12] İ. Muhammed, Asi, 1/137; Şafiî, Ömm, 1/291; Jbn Hazm, Muhatla, 11/235; Mergınânî, Hidâye, 1/73; Nevevî, Mecmu', 111/70-71; İbn Kudâme, Muğnî, 1/643-644; Desûkî, Hafiye, 1/263-266; Bennâ, age., 11/302.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/126-127.
[13] Sened:
Sahih: Müsned, IV/441, H.no:19849-19850; Benzer rivayet için bk. IV/431, H.no:19758; Bııhârî, Teyemmüm, 6; Menâkıb, 25; Müslim, Mesâcid, 312; Ebû Dâvûd, Salât, 11, H.no:443; Nesâî, Taharet, 202, H.no:320; Dârimî, Vudû', 65, H.no:749; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/217. Heysemî, hadisin Taberânî tarafından el-Mu'cemü'1-evsat'ta da nakledildiğini, senedinde zayıf olan Kesir b. Yahya'nın bulunduğunu söyler. Ayrıca Heysemî lafzı ile İmran'dan nakledilen rivayet İçin de şunları dile getirir: 'Taberânî el-Mu'cemü'l-kebîr isimli eserinde nakletti. Senedinde Muhammed b. Mûsâ b. Ebû Nuaym bulunmaktadır. Bu râviyi îbn Mâin zayıf, Ebû Hatim ve İbn Hıbbân sıka sayarlar. Ahmed b. Sinan İse bu zâtın sika ve saduk biri olduğunu belirtir." Bk. Mecma', 1/322.
Ebû Katâde'den şahidi için bir sonraki hadise bk.
İmam Nevevî, İmrân ve Ebû Katâde hadislerinden sonra suntan söyler: "Hadisler, bu hâdiselerin bir yolculukta değil, iki ve daha fazla seferlerde gerçekleştiğini gösterir." Bk. Şerhu Sahihi Müslim, V/164.
İmrân b. Husayn'dan {RadıyaUahü anh) nakledilen uzun bir rivayet 792/10201. hadiste zikredilecektir.
Hadisin şâhidleri için bk.204/1074. hadis.
[14] Yani kazasını kıldığınız namazı tekrar ertesi günü kendi vaktinde iade etmeyeceksiniz. Faizi size yasaklayan Allah kaza namazından sonra ikinci/karşılıksız bir namazla sizi sorumlu tutmaz. Bk. Bennâ, age., II/303.
[15] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/127-128.
[16] Sened:
Sahih: Müsned, V/298-299, H.no:22445-22447; Benzer rivayetler için bk. V/302, H.no:22474 ziyadesiyle; V/307, H.no:225I0; Şu rivayetler de hadisten gibi bazı kesitlerdir: V/303, H.no:22476; V/305, H.no:22498; V/305, H.no:22499; Buhâri, Mevâkît, 35; Müslim, Mesâcid, 311, 313; Ebû Dâvûd, Salât, 11, H.no:437, 441; Tirmizî, Salât, 16, H.no:177 (İbn Mes'ûd, Ebû Meryem, İmrân b. Husayn, Cübeyr b. Mut'ım, Ebû Cühayfe, Ebû Saîd, Amr b. Ümeyye ed-Damrî ve Necâşî'nin kardeşinin oğlu Zû Mihber/Mihmer'den de nakledilir. Ebû Katâde hadisi de hasen-sahihtir), Eşribe. 20, H.no:1894 kısmını nakleder. İbn Ebî Evfa'dan da nakil bulunduğunu ve rivayetin hasen-sahih olduğunu söyler); Nesâî, Salât, 53-54, H.no:613-615; İmame. 47, H.no:844; îbn Mâce, Eşribe, 26, H.no:3434; Dârimî, Eşribe, 28, H.no:2141; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/256; Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 1/321.
Ebû Katâde'den nakleden iki râvî bulunmaktadır. Bİrİ, oğlu Abdullah b. Ebû Katâde'dir (v.95/713) ve sika biridir. Bk. Zehebî, Kâşif, Trc.no:2915; İbn Hacer, Takrib, Trc.no:3535. Diğeri, Abdullah b. Rabâh EbÛ Hâlid el-Ensârî'dir. Bu zât, Ubeydullah b. Ziyâd b. Ebû Süfyân Basra valiliği (h.55-67/675-686 veya 77/696) sırasında Ezrakîler tarafından öldürüldü. Bk. Zehebî, Kâ^if, Trc.no:2713; İbn Hacer, Takrîb, Trc.no:3307.
Hadisin tamamı Fezâil bölümünde Ebû Katâde'nin (Radıyallahü anh) tercüme-i hâlinde zikredilecektir.
[17] Başka rivayette; "Benimle olan yolculuğun......" şeklindedir. (Bk. Müslim, Mesacid, 311).
[18] Ahmed b. HanbelMn bu rivayetinde lafız olarak: "ondan mesh edin!" şeklindedir, ancak anlaşılması için Müslim rivâyetindekİ açıklayıcı cümleye uygun olarak suyu az kullanın anlamında "Hafif abdest alın!" şeklinde terceme edildi. (Bk. Müslim, Mesacid, 311)
[19] Bk. İbnü'1-Esîr, Nihâye, IV/329.
[20] Bu hadisteki hüküm kaza namazını iki kere kılmak değildir ve bu mânâ diğer rivayetlerden anlaşılmaktadır. Bk. Müsned Trc. H. no. 207/1077.
[21] Bu ziyâde için bk. tbnü'1-Ca'd, Müsned, 1/450; Ebû Avâne, Müsned, 111/52.
[22] Bk. Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, V/188.
[23] Nevevî, age., V/188.
[24] Burada Arap dili açısından mevsufun sıfata izafeti söz konusudur. KÛfe ekolünden olan dilcilere göre bu caizdir. Ama Basra ekolü bunu caiz görmemekte ve takdir yapılması gerektiğini ifade etmektedirler. Burada cümle onlara göre manasındadır. {Nevevî, age., V/188); Büyük Mescid şeklinde terceme edilmesinin sebebi iki aynı rivayette lafzı olarak geçmektedir. (Bk. Ebû Dâvûd, Salât, 511; Nesâî, Ezan, 28)
[25] Müslim'deki ziyade:
Ben îmran'a : 'O hâlde sen hadisi daha iyi bilirsin' deyince bana:
"Sen kimlerdensin?’ dedi. Ben:
'Ensardamm' İmran:
'Nakledebilirsin. Zira siz hadisinizi daha iyi bilirsiniz' dedi. Ben de hadisi naklettim. O zaman İmran:
'Ben o gece hazır bulundum. Benîm gibi bu hadisi ezberleyen olacağını hiç düşünmemiştim', dedi. (Bk. Müslim, Mesacid, 311)
[26] El kelimesi Arapça'da parmak ucundan omuz köküne kadar olan uzuv için kullanılır. Türkçe'de doğru anlaşılması için kol olarak terceme edildi.
[27] Rasûlullah yolculukta gece sağ kolunu yastık yaparak uyurdu, çünkü sabah namazına uyanma konusunda kendisine güvenirdi. Ancak sabaha yakın bir zamanda istirahat edecekse başını sağ avucuna koyup, kolunu da dikerek uyurdu. ÇünkU burada süre kısa olduğu için uyanamama ve sabah namazını kılamama tehlikesi vardı. (Bk. Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, V/149)
[28] İbn Hıbbân, Sahih, XIV/349; Azimâbâdî,Âmü'l-Ma'bûd, VH/221; Münâvî, Feyzıt'l-kadîr, V/149.
[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/128-134.
[30] Bk. 213/521,214/522, 215/523.hadislerin tercemeleri.
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/134.
[32] Sened:
Sahih: Müsned, 1/386, H.no:3657; Benzer rivayetler için bk. 1/450. H.no:4307 (Gece nöbet bekleyenin tbn Mes'ûd'un kendisi olduğu belirtilir); 1/464, H.no:4421; 1/391, H.no:3710 (210/1080. hadis); Ebû Dâvûd, Salât, II, H.no:447; Bennâ hadisi Bezzâr ve Beyhakî'ye nisbet ederek Heysemî'nin: "râvileri sika sayılmışlardır (bk. Mecma', 1/319)" dediğini nakleder. Bk. Bülûğu'l-emânî, 11/305.
Ayrıca bir sonraki 210/1080. hadise bk.
[33] Hudeybiye; Mekke yakınlarındaki bir kasabanın adıdır. O kasabada bulunan ve bu adla anılan kuyu sebebiyle kasabaya Hudeybiye denmiştir. Zira çölde su kaynağı çok önemlidir ve su kaynakları etrafında yerleşim bölgeleri kurulur, bu ismle de anılır. Bk. Bennâ, age., 11/304.
[34] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/135-136.
[35] Sened:
Sahih: Müsned, 1/391, H.no:37l6; Benzer rivayetler için bk. 1/450, H.no:4307; 1/464, H.no:4421: 1/386, H.no:3657 (209/1079); Heysemî hadîsi Ahmed b. Hanbel, Bezzar, Taberâriî ve Ebû Ya'lâ'ya nİsbet ederek: "Senedindeki Abdurrahman b. Abdullah el-Mes'ûdî ömrünün son zamanlarında ihtilât etti" der. Bk. Mecma', 1/318-319. Fakat bir önceki 209/1079. rivayet bu nakli destekler.
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/136-137.
[37] Sened:
Sahih: Müsned, V/287-288, H.no:22379; Mükerrer içinbk. IV/139, H.no: 17185; Ebû Dâvûd, Salât, 11, H.no:444;Bennâ hadisi Ebû Dâvûd ve Beyhakî'ye nisbet ederek isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bulûğu't-emânî, 11/306.
Cübeyr b. Mut'ım'den (Radıyaitahil aniı) şahidi için bk. 214/1084. hadis.
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/138.
[39] sened.:
Sahih: Müsned, 1/259, H.no:2349; Heysemî, hadisi Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî'nin Evsaf naklettiğini, Ahmed b. HanbeFİn senedinde müphem râvî bulunduğunu, Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî'nin senedlerinde ise Yezid b. Ebû Ziyâd'm Temim b. Seleme, onun da Mesrûk kanalı ile İbn Abbas'tan naklettiklerini ve Ebû Ya'lâ'nın râvilerinin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 1/321. Dolayısıyla seneddekİ ipham ve inkıta ortadan kalkmış ve Ebû Ya'lâ'nın rivayeti ile de desteklenmiş olur.
Temim b. Seleme el-Kûfî sika biridir. Yahya b. Maîn, İbn Sa'd ve Nesâî bu râviyi sika sayarlar.
Ebû Meryem'den (Radıyaüahii anh) şahidi:
Nesai, Mevakıt, 55, H.no:619.
[40] Allah ve Rasûlü tarafından emredilen şeyin kendisine azimet denir. Ancak bu emir bir sebeple yerine getirilmediğinde onun yerine geçen şer'î kolaylığa ruhsat denir. Meselâ, sabah namazının vaktinde kılınması azimet, vakti geçtiğinde kazasının kılınması ruhsattır. Bu konuda geniş bilgi fıkıh kitaplarında bulunur.
[41] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/138-139.
[42] Sened:
Sahih: Müsned, 11/428-429, H.no:9500; Mâlik,25 (Saîd b. MUseyyeb'den mürsel olarak); Müslim, Mesâcid, 309-310; Nesâî, Mevâkît, 54, H.no:616-618 İbn Mâce, Salât, 10, H.no:697; Ebû Dâvûd, Salât, 11, H.no:435 ziyadesi İle. Heysemî, bu rivayetin Taberânî tarafından el-Mu'cemU'1-evsafta nakledildiğini, senedinde Hafs b. Ömer'in bulunduğunu, bu râvinin gerçekten zayıf olduğunu ifade eder. Bk. Mecma', 1/322.
[43] "Sonra o mekânı terketsinl" şeklindeki ziyade için bk. İbn EbîŞeybe, 1/411; Sonra orayı terk ettik, ziyadesi için bk. İshak b. Râhûyeh, Müsned, 1/240.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/139-140.
[45] Sened:
Sahih: Müsned, IV/81, H.no:16691; Nesâî, Mevâkît, 55, H.no:622; Bennâ hadisin isnadının en ceyyid İsnadİardan biri olduğunu söyler. Bk. Bülûğu'l-emânU 11/307. Ayrıca 211/1081. hadise bk.
[46] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/140.
[47] Sened:
Sahih: Müsned, IV/90-91, H.no:16768; Ebû Dâvûd, Salât, 11, H.no:444; Heysemî, hadisin Ebû Dâvûd tarafından bir bölümünün nakledildiğini, ayrıca Ahmed b. Hanbel ve Taberânî'nin Evsafında naklettiğini, Ahmed b. Hanbel'in râvilerinin sika olduklarını belirtir. Taberânî'nin Kebir'inde nakledilen bir başka rivayetin ise senedinde Abbas b. Abdurrahman'ın bulunduğunu, bu râviden sadece DâvÛd b. Ebû Hind'in nakilde bulunduğu söyler. Bk. Mecma',1/319-320.
Senedde Yezid b. Suleyh olarak geçen isim Yezid b. Salih veya Yezid b. Subh er-Rahâbî'dir. Hakkında şu görüşler ifade edilir: İbn Hıbbân Sİkât'ında (V/541) sayar. Ebû Dâvûd genel bir ifade İle "Hariz b. Osman'ın şeyhleri sikadır" der. Dârekutnî: "Kendisine itibar edilmez" derken, Zehebî: "Neredeyse maruf biri olamayacaktı", "Sika sayılmıştır" der. Bk. Kâşif, Trc.no:6319; Ibn Hacer: "makbul" hükmü verir. Bk.Takrîb, Trc.no:7731.
ZÛ Mihmer/Mihber (Radıyallahti anh): Habeş meliki Necâşî'nin kardeşinin oğludur. Şamlılar arasında ismi geçer. Hz. Peygamber'İn hizmetinde bulunmuştur. Habeşe'den göç eden 72 kişiden biridir. Bk. Ibnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, 11/222, Trc.no:1555.
[48] Yani, "Nöbette uyuma, namazımız geçmesin!"
[49] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/140-142.
[50] İbn Sa'd, Tabakât, VII/425.
[51] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 1/449.
[52] Meselâ Bennâ 210/1080. rivayeti Taberânî ve Ebû Ya'lâ'ya nisbet ederek Heysemî'nin: "Senedindeki Abdurrahman b. Abdullah el-Mes'ûdî ömrünün son zamanlarında İhtilât etti" dediğini nakleder, Bk. Bülûğu'l-emânî, 11/306.
[53] İbn Abdilber, Istizkâr, V/309; Maverdî, el-Havi'l-kebİr, 11/287-288; Kâsânî, Bedaiu's-sanâi', 1/287; İbn Kudâme, Muğnt. 1/765.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/142-143.
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/143-144.
[55] sened:
Sahih: Müsned, İli/25, H.no: 1İ141-İ1142; Benzer rivayetler İçin bk. IIV49, H.no: 11403: 111/67-68, H.no:11587; Nesâî, Ezan, 21, H.no:659; Dârimî, Salât, 186, H.no: 1532 (Yatsı namazının da kılındığı ziyadesi bulunmaktadır); Bennâ hadisin Şafiî'nin Müsned'inde, tbn Huzeyme ve İbn Hıbbân'ın Sahih'lerinde de nakledildiğini, isnadındaki râvilerin sahih ricali olduklarını, İbnÜ's-Seken'İn de Sahih'ine aldığını söyler. Bk. BülÛğu'l-emânî, 07309.
İkinci seneddeki Ebû Hâlid et-Ahmar Süleyman b. Hayyân saduk biridir. Birinci seneddeki Yahya ve diğer rivayetlerde Abdülmelik b. Amr Yezid b. Hâtûn ve Haccâc bu râvînin mUtâbüdir.
Bennâ, yatsı namazının da kılındığı ifade edilen rivayeti tercih etseydi daha İsabetli olurdu. Çünkü bir sonraki rivayette (217/1087. hadiste) dört vakit namazın vaktinin kaçırıldığı ifade edilmektedir.
İbn Mes'ûd'dan (Radtyallahü anh) şahidi için bir sonraki 217/1087. hadise bk.
[56] Bk. Bakara sûresi 2/239.
[57] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/144-145.
[58] Sened:
Hasen: Müsned, 1/375, H.no;3555; Benzer rivayet için bk. 1/423, H.no:4013 Hadisin sonunda; Tirmizî, Salât, 18, H.no:179 (Bu konuda Ebû Saîd ve Câbir'den nakil vardır. İbn Mes'ûd'dan nakledilen bu rivayetin isnadında bir beis yoktur. Fakat Ebû Ubeyde babası Abdullah b. Mes'ûd'dan hadis işitmemiştir); Nesâî, Mevâkît, 55, H.no:620:
Ezan, 22, H.no:660; Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bülûğu'l-emânî, 11/310. İnkıta sebebiyle rivayet zayıftır. Fakat hadisin şahidi vardır. (Bk. 216/1086. hadis.) Bu sebeple hasen ti ğayrihî seviyesindedir.
[59] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/145-146.
[60] Sened:
Hasen: Müsned, IV/106, H.no:16912; Taberânî, et-Mu'cemü'l-kebîr, IV/23, H.no:3542; Heysemî, senedinde zayıf kabul ettiği Ibn Lehîâ'nm bulunduğunu belirtir. Bk. Mecma\ 1/324. Bu râvî İle İlgili geniş bilgi için bk.22/64. hadis.
Muhammed b. Yezİd b. Ebî Ziyâd Muhacir el-Filastînî es-Sekafi meçhul biridir. İbn Hacer: "mechûlü'l-hâl" biri olduğunu söyler. Bk. Taktib, Trc.no:6398. Muğjre b. Şu'be'nin âzâd-lığıdır. Tırmizî bir, Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve Ahmed b. Hanbel iki rivayetini naklederler. Tİrmizî naklettiği rivayet için "hasen-sahih-garib" hükmü verir. Bk. Sünen, Nüzûr, 4, H.no: 1528.
Şuayb el-Arnavut ve ekibi hadisin münker olduğunu söyler. Çünkü İbn Lehîa iki meçhulden nakleder. Bunlardan biri Muhammed b. Yezid b. Ebû Ziyâd el-Filastînî'dir ki bu zâtı Ebû Hatim ve İbn Hacer mechûl sayar. Diğeri ise Abdullah b. Avf tır. Bu râviden sadece Zührî nakilde bulunmuştur, tbn Hıbbân Sikât'ında bu zâta yer verir. (Bk.Müsned tahkîki, H.no:16975). İbn Hacer Ebû Cumua hadisinin sıhhati hususunda: "su götürür bir rivayet" olduğunu, Buhârî ve Müslim'de geçen Câbİr rivayeti ile çeliştiğini ve her iki rivayeti uzlaştırmanın sadece bir zorlama ile mümkün olabileceğini ifade eder. Bk. Fethu'l-Bân, 11/88 (Buhârî, Mevâkît, 36'mn şerhinde).
Hz. Ali'den (RadıyallaM anh) şahidi için bk. 124/994. hadis.
Câbir b. Abdullah'tan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Buhârî, Havf, 4; Mevâkît, 36, 38; Ezan, 26; Müslim, Mesâcid, 209:
Tirmizî, Salât, 18, H.no: 180 (hasen-sahih); Nesâî, Sehv, 105, H.no:1364.
[61] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/146.
[62] îbn Hazm, Muhatta, 11/235, 244; Nevevî, Mecmu', 111/71.
[63] Mergınânî, Hidâye, 1/72; Nevevî, age., 111/68, 70; İbn Kudâme, Muğnl 1/641; DesÛkî, Haşiye, 1/263.
[64] Mergınânî, age., 1/73; Nevevî, age., IÜ/68,70,71; İbn Kudâme, age., 1/641; Desûkî, age., 1/266.
[65] Sehnûn, MUdevvene, 1/62; Mergınânî, age.. 1/42/58; Şîrâzî, Mühezzeb, I/55;,Nevevî, age., IV/189; Desûkî, age., 1/200,319.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/147.
[66] Sened:
Sahih; Müsned, VI/109, H.no:24656; Benzer rivayetler için bk. VI/258, H.no:26097; VI/109, H.no:24658; VI/94-95, H.no:24517:
Sa'd b. Hişâm b. Âmir (Allah yolunda savaşma niyeti ile) eşini boşadı ve Medine'ye geldi. Medine'de kendisine âit bir akarı satıp bedeli ile at ve silah satın almak ve Ölünceye kadar da Bizanslılarla savaşmak istiyordu.Medine'de kendi kavminden bazıları ile karşılaştı. (Onlar kendisini bu niyetinden vazgeçirmek istediler ve ona şunu haber verdiler: Hz. Peygamber'in döneminde altı kişi de böyle yapmak istemişti de Allah RasûlU onlara: "Benim şahsımda sizin için güzel bir Örnek yok mudur?' diyerek onları bu düşüncelerinden caydırdı. Bu olay üzerine eşine geri döneceğine onları şâhid tuttu (ve nitekim eşine döndü. Rivayeti nakleden Zürâre b. Evfâ diyor ki:) Sa'd b. Hişim bize geri geldi ve bize şunları haber verdi. Kendisi îbn Abbas'a uğramış ve ona vitir namazı hakkında soru sormuş. O da: 'Yeryüzünde Allah Rasûlü'nün kıldığı 0vitri en İyi bilen birini sana göstereyim mi? deyince 'Evet, göster' demiş. 'Şu hâlde Hz. Âişe'ye git, ona sor ve tekrar bana dön, Hz. Âişe'nin sana verdiği cevabı da bana anlat' cevabını vermiş.' (Kendisi bunu şöyle anlatır:) Hz. Âişe'ye gitmek üzere yola koyuldum, önce Hakîm b. Eflah'ın yanına vardım. Hz. Âişe'nin yanına birlikte gitmemizi kendisinden taleb ettim. Bunun üzerine Hakim: 'Ben ona yakın biri değilim. (Ben ona gidemem) Çünkü ben onu şu İki şîa (Cemel savaşına katılan iki grup) ashabı hakkında bir söz sarfetmesini yasakladım, o da bunu kabul etmedi. Bu konuda kendi bildiği gibi hareket etti'dedi. Ben kendisine yemin ederek benimle gelmesini sağladım. Nihayet benimle geldi. Hz. Âişe'nin yanma beraberce gittik. Yanına girebilmek için i-zin İstedik. îzin verince huzuruna girdik. (Yanımdaki bu arkadaşı) tanıdı ve ona 'Sen Hakİm'sin değil mi?' dedi. O da 'Evet' deyince 'Yanındaki kimdir?' diye sordu. 'Sa'd b. Hişâm'dır' diye beni takdim etti. Daha sonra babam Hişam'ın kim olduğunu sordu. 'Hişâm b. Âmir' cevabı üzerine ona rahmet okudu, onu hayırla andı ve ona dua etti. 'Âmir, ne iyi biri idi' dedi." (Müslim rivayetinde Katade'nin şu eki vardır: O Uhud savaşında yaralanmıştı.) (Daha sonra sorularımı sormaya başladım ve) dedim ki: 'Ey müminlerin annesi! Bana Rasûlullah'm ahlâkını anlat!' 'Sen Kur'ân okumuyor musun?' diye sordu ve ben 'evet' deyince 'Allah Rasûlü'nün ahlâkı Kur'ân'dı' dedi. Artık kalkmaya yeltenmiş (ve ölünceye dek hiç kimseye bir başka soru sormamaya karar vermiştim) ki Allah Rasûlü'nün gece ibadetiyle ilgili soru aklıma geldi ve gece kıyamım sordum. 'Sen suresini okumaz mısın?' dedi. *Evet' cevabım üzerine:
'Allah bu sûrenin başında gece ibadetini farz kıldı. Rasûlullah ve ashabı bir yıl süre ile bu namaza kalktılar. Allah bu surenin son kısmını on iki ay semada tuttu. Nihayet bu sûrenin sonunda tahlif/ruhsat bulunan kısmı Allah İndirdi ve gece namazı farz oluşundan sonra (ümmete) nafıle/tatavvu' oldu.' Tekrar kalkmak istedim fakat bu kez de Allah Rasûlü'nün vitrini sorma fikri aklıma geldi ve: 'Ey müminlerin annesi! Allah Rasûlü'nün vitri nasıl ve kaç rekat kıldığını anlat!' dedim. O da şöyle cevapladı: 'Biz onun misvak ve abdest suyunu hazırlardık da Allah onu gece uyandırmak istediğinde kaldırırdı. O da kalkıp dişlerini misvaklar/fırçalar, abdest alır ve dokuz rekat namaz kılardı. Bu dokuz rekatın sadece sekizinci rekatında oturur, Allah'ı zikreder, O'na hamdeder ve dua ederdi. Selâm vermeden kalkar, kıyamda durur ve dokuzuncu rekatı tamamlardı. Tekrar oturup Allah'ı zikreder, O'na hamdeder ve dua ederdi. Daha sonra bizlere işittirecek bir ses tonu ile selâm verirdi. Selâmından sonra iki rekat daha namaz kılardı. Ey oğlum! İşte onun vitri toplamda onbir rekattır. Allah'ın RasûlU yaşlanıp bedeni ağırlaşınca yedi rekatlı bir vitir namazı kılardı. O son İki rekat da yine aynı şekilde uygulanmıştı. İşte bu iki ile birlikte toplam dokuz rekattır, yavrum!' Allah RasûlU bir namazı kıldığında artık ona o şekli ile devam etmeyi severdi. Uykusu ağırlattığında veya rahatsızlandığında gece namazını kılamazsa gündüzleyin on iki rekat namaz kılardı. Allah'ın Rasûlü'nün bir gecede Kur'ân'in tamamını okuduğunu bilmiyorum. Sabaha kadar bütün gece bir namaz kıldığını da bilmiyorum. Ayrıca Ramazan ayı haricinde bir başka ayı tamamını oruçla geçirdiğini de bitmiyorum...'
Bk. Müslim, MUsâfirÛn, 139-141; Ebû Dâvûd, Tatavvu', 26, H.no:1342; Timıtû, Salât, 210, H.no:445 (Tİrmizî diyor ki: "Hadis, hasen-sahihtir. Senedde yer alan Sa'd b. Hişâm, sahabeden Hişâm b. Âmir'in oğludur. Seneddeki Zürâre b. Evfâ ise Basra kadı sidir. Benû Kuşeyr'e imamlık yapıyordu. Bir gün sabah namazında âyetini okurken yere düşerek Öldü. O gün onu evine taşıyanlar arasında ben de vardım"); Nesâî, Kıyam. 2,64, H.no:I599,1789; Dârimî, Salât, 165, H.no:1483.
[67] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/148-149.
[68] Sened:
Hasen: Müsned, IH/31, H.no:11263; Benzer rivayet için bk. 111/44, H.no:l 1334; Ebû Dâvûd, Tatavvu', 25, H.no:1431; Tirmizî, Salât, 11, H.no:465-466 (466. hadis, 465. hadisten daha kuvvetlidir. 466. hadis Abdullah b. Zeyd b. Eslem'den, 465. hadis ise Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'den nakledilir. Ebû.Dâvûd, Ahmed b. Hanbel'e Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem hakkında bilgi istediğinde: 'Kardeşi Abdullah'ta bir beis yoktur' der. Buhârî de hocası Ali b. Abdullah'ın Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem'i zayıf saydığını nakleder ve der ki: 'Abdullah b. Zeyd b. Eşlem sikadır.'); îbn Mâce, Salât, 122, H.no:1188.
Hamza Ahmed 11203. hadis için zayıf, 11334. hadis için de hasen hükmü vermiştir. Hâlbuki zayıflık gerekçesi olarak gösterilen Abdurrahman b. Zeyd her İki senedde de bulunmaktadır. Fakat bir Önceki rivayet bu hadisin şahidi sayılır. Ayrıca hadisin Hz. Âişe'den de şahidi bulunmaktadır:
Bk. Müsned, VI/242-243, H.no:25936. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/479, 11/478; Makrizî, Muhtasant Kitabi'l-Vitr, s. 157. Heysemî. hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafından nakledildiğini ve hasen olduğunu ifade eder. Bk. Mecma', H/246.
Ebu'd-Derdâ'dan (RadıyallahU anlı) şahidi:
Bk. Hâkim, 1/445, H.no:l 135 (İsnadı sahihtir); Beyhakî, age., 11/479. Bu durumda hadis hasen li ğayrihî seviyesine yükselir.
[69] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/149-150.
[70] Kays b. Amr b. Sehl el-Ensârî el-Hazrecî en-Neccârî, meşhur tabiî Yahya b. Saîd'in dedesidir.
[71] sened:
Zayıf: Müsned, V/447, H.no:23651 ("Abdürabbih dedesinden hadis işitmedi); Benzer rivayet için bk. V/447, H.no:23650:
(Seneddeki Muhammed b. İbrahim, Kays'tan hadis işitmedi) Abdürrezzâk, 11/442, H.no:4016; Ebû Dâvûd, Tatavvu', 6, H.no:1267 {Saîd'in iki oğlu olan Yahya ve Abdürabbih dedelerinden mürsel olarak naklederler); Tirmizî, Salât, 209, H.no:422 (Muhammed b. İbrahim et-Teymî ile Kays b. Amr arasında kopukluk bulunmaktadır); İbn Mâce, Salât, 104, H.no:1154; Humeydî, 1/383, H.no:868; ibn Huzeyme, H/164, H.no:1116; Hâkim, T/409, H.no:1017 (Sahâbinin ismi Kays b. Fehd olarak geçer. Fakat İbn Hacer'in de belirttiği gibi bunu birçok İlim adamı doğru bulmamıştır. Bk. İsâbe, V/491, 496); Bennâ hadisi İbn Huzeyme, İbn Hıbbân, Beyhakî ve Taberânî'ye de nisbet eder, isnadının ceyyid olduğunu söyler ve Irâkî'nin de hasen saydığını belirtir. Bk. Bülûğu'l-emânî, II/312.
Hamza Ahmed Müsned'deki her iki isnad için sahih hükmü vermiştir. Fakat her iki rivayetinde senedinde kopukluk bulunmaktadır. Şuayb el-Arnavut ve ekibi hadisin miirsel, râvilerinin ise sika olduğunu İfade ederler. Buradaki mürsellik tabiînin Hz. Peygamber'den nakli değildir. Arada kopukluğun bulunduğuna işareten böyle denilmiştir.
Fakat Hâkim'in senedine baktığımızda Yahya b. Saîd'tn babası aracılığı ile dedesinden naklettiği görülür. Bu da aradaki kopukluğu ortadan kaldırmış olur.
[72] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/150-151.
[73] Sened:
Hasen: MüsnedM/333, H.no:26711; Benzer rivayet için bk. VI/334-335, H.no:26718:
Hanzala es-Seclûsî zayıf biridir. Heysemî, Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Maîn'in bu râviyi zayıf, İbn Hıbban'ın ise sika saydığını söyler. Bk. Mecma', 11/223.
Hz. Peygamber nafile namazları vaktinde kılamamış İse daha sonra onları kaza ediyordu. Kılamadığı sabah namazının sünnetini de güneş doğduktan sonra kılmıştır. ( JW fi\'J>
Tirmizt, Salât, 197, H.no:423 (Ebû Hüreyre'den nakledilir); Belirli zamanlarda okuduğu zikir ve dualarım okuma İmkânı bulamazsa onları uygun bir zamanda telafi ederdi:
Müslim, Müsâfirûn, 142; Ebû DâvûcK Tatavvu', 19, H.no:1313; Tirmizt, Cuma, 56, H.no:58I (haseıı-sahih); Nesâl Kıyam, 65. H.no:1788-1789; İbn Mâce, İkâme, 177, H.no:1343; Dârimî, Salât, 167, H.no:1485.
Hz. Âişe'den (Radtyallahüanhâ) şahidi;
Heysemî, Taberânî'nİn £v.«w'ında naklettiğini, senedinde Ebû Yahya el-Kattât'in bulunduğunu, bu râviyi Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Maîn'in zayıf, İbn Main'in bir rivayetinde de sika saydığını söyler. Bk. Mecma', 11/223.
ÜmmU Seleme'den (Radıyallahü anhâ) şahidi için bir sonraki 223/1093. hadise bk.
[74] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/151-152.
[75] Sened:
Sahih: Müsned, VI/315, H.no: 26557; Benzer rivayetler için bk. VI/304, H.No:26477;VI/306, H.no:26493;VI/309, H.no:26512; VI/310, H.no:26524,VI/311, H.no:26530; VI/293, H.no:26395; VI/299-300, H.no:26439: VI/303, H.no:26465:
Buhari, Sehv, 8; Meğazi, 70; Müslim, Müsafirün, 97; Ebu Davud, Tatavvu’, 9, H.no:1273; Nesai, Mevakıt, 36-37, H.no:577-579; İbn Mace, İkame, 107, H.no:1159; Darimi, Salat, 143, H.no:1443; Abd b. Humyd, s.442, H.no:1531; Humeydi, I/141, h.no:295; İbn Huzeyme, II/ 261, H.no:1277; Heysemi , “Ahmed b. Hanbel ve İbn Hıbban bu hadisi nakleder.Ahmed b. Hanbel’in ravileri sahih hadis ricalindendir” der. Bk. Mecma’, II/224.Benna hadisin Beyhaki ve Tahavi arafından da nakledildiğini ve ravilerinin de sia sayıldıklarını söyler.Bk.Büluğu’l-emani, II/314.Benzer rivayetler için bk. 191/1061. hadis.
[76] Buharî rivayetinde; 'Rasûlullah'in gelen zekâtın muhtaçlara dağıtılması isi ile meşgul olup öğle namazından sonra kıldığı iki rekatı kılamadığı' belirtilmektedir. (Bk. Buharı, Mevâkît, 33; îbn Mâce, İkâme, 107)
[77] Yani öğlenin farzı.
[78] Bk. Müsned Trc. H.no 220/1090.
[79] Bk. Müsned Trc. H.no 221/1091.
[80] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/152-153.
[81] Bk. Müsned Trc. H.no:88/968-95/965.
[82] Mânâsı için bk. MUsned Trc. H.no: 160/1030.
[83] Sehnûn, Müdevvene, 1/55-57, 124-125, 129; Serahsî, Mebsûl, 1/287-303; İbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, 1/67-76; Merğınânî, Hidâye, 1/38-41, 72-74; Şîrâzî, Mühezzeb, 1752-54, 92-93; Nevevî, Mecmu', IV/164-172; İbn Kudâme, Muğnî, 1/385-406, 641, ; Meydânı, age. 1/71-74,96-98; Desûkî, Haşiye, 1/175-191, 263-272.
[84] İmam Muhammed, Asi 1/146-147; Şafiî, Ümm, 1/89-93; Şîrâzî, age., 1/51,53; Desûkî, age., 1/175-178; İbn Kudâme, age., 1/393-394, 397-398.
[85] Serahsî, Mebsût, 1/290.
[86] İ. Muhammed, age.t 1/145; Serahsî, Mebsût, 1/289; Kayrevânî, Risale, 36; Şîrâzî, age., 1/5; Mergınânî, age., 1/38; İbn Rüşd, age. 1/76; İbn Kudâme, age., 1/378, 382,385.
[87] Bk. Müsned Trc. H.no:177/1047.
[88] Hadisin tahriri jçin bk. Müsned Trc. H.no 91/961.
[89] İ. Muhammed,' age.. 1/147; Kayrevânî, age.,37; Şîrâzî, age., 1/52; Mergınânî, age., 1/38; İbn Rüşd, age., 1/68; İbn Kudâme, age., 1/383-386.
[90] İ. Muhammed, age., 1/146-157; Serahsî, age., 1/293.
[91] İ. Muhammed, age., 1/146; Serahsî, age., 1/292; Merğınânî, age., 1/38-39; İbn Rüşd, age., 1/69; İbn Kudâme, age., 1/390-391; Bennâ, age., 11/247-249. 267.
[92] Bk. Müsned Trc. H.no: 136/1006,137/1007.
[93] Serahsî, MebsÛt, 1/293; İbn Kudâme, age., 1/392.
[94] Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 526.
[95] İ. Muhammed, age., 1/146; Kayrevânî, age.,38; Şîrâzî, age., 1/52; Merğınânî, age., 1/39; îbn Rüşd, age., 1/69; Nevevî, age., 111/55,56; İbn Kudâme, age., 1/393-394.
[96] îbn Rüşd, age., 1/70; Nevevî, age., m/55,56; İbn Kudâme, age., 1/393; Meydânî, age., 1/74.
[97] Nevevî, age., 111/55,56.
[98] îbn Rüşd, age. 1/70; İbn Kudâme, age. 1/394; Meydânî, age. 1/72.
[99] Tahrici için bk. Müsned Trc. H.no: 164/1034.
[100] İ. Muhammed, age., 1/144-145; Sehnûn, age., 1/61; Serahsî, age., 1/288, 294; Kayrevânî, age., 36; Şîrâzî, age., 1/53; Nevevî, age., IH/51; İbn Rüşd, age., 1/70-71; Merğınânî, age.. 1/38; İbn Kudâme, age., 1/395, 397, 398; Bennâ, age., II/247-249.
[101] İ. Muhammed, age., 1/146; Serahsî, age., 1/295; Nevevî, «££., 111/54, Ravzatü't-talibîn, 1/183-184; Bennâ, age, 11/254.
[102] Mâlik, Muvatta, Salat, 8, H.no:28.
[103] Hadisler için bk. Müsned Trc. H.no: 124/994,125/9995,126/996,127/997,129/999.
[104] Mâlik, Salat, 8, H.no: 25-28; İbn Hazm, Muhatla, IV/249; Şîrâzî, age., 1/53; Zemahşerî, 1/283-284; Nevevî, age., 111/60-61; İbn Kudâme, age.. 1/387-389; İbn Kesir, Tefsir, 1/274-278; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadîr, 1/257; Bennâ, age., 11/263.
[105] Tahavî, meâni'l-âsâr, 1/151; Serahsî, age., 1/304; Merğınânî age., 1/40; Meydânî, 1/97.
[106] Nevevî, A/ccm«', 111/47; İbn Kudâme, age., 1^48; Desûkî, age., I/182.
[107] Hakim, 1/408, H.no: 340/1013 (Zehebî; sahih dedi.)
[108] Buhari, Mevâkît, 17, Nesâî, Mevâkît, 11; Hâkim, 1/408 H.no: 341/1014 (Zehebî; sahih dedi.)
[109] Aliyyü'1-Kârî, Fethu babi'l-maye, 1/190.
[110] İ. Şafiî, age., 1/93; Serahsî, age., 1/303; Nevevî, Ravzatü't-talibîn, 1/193; Îbn Kudâme, age., 1/749-750; Aliyyü'1-Kâfî, age.. I/189.
[111] İbn Rüşd, age., 1/75; Îbn Kudâme, age., 1/753, 757; Hattabî, Meâlimü's-Sünen, 11/78; Ayrıca bk. Müsned Trc. H.no: 196/1066.
[112] İ. Muhammed, age., 1/152, 155-156; Şafiî, age., 1/93,172-174; Sehnûn, age., 1/56; İbn Hazm, age., 111/114,200; Rafıî, Fethu't-Aziz Şerhu'l-Veciz (Mecmu' ile birlikte), IÜ/102-105; îbn Kudâme, age., 1/753-755; Desûkî, age., 1/187.
[113] İbn Hazm, age., 11/235,244; Nevevî, Mecmu', IH/71.
[114] İ. Muhammed, age.,, 1/137; Şafiî, age., 1/291; İbn Hazm, age., 11/235; Merğınânî, age.,1/73; Nevevî, Mecmu1, 111/70-71; İbn Kudâme, age., 1/643-644; DesÛkî, age., 1/263-266; Bennâ, age., 11/302.
[115] Kâsânî, Bedâiu's-sanâi', 1/131,133; Merğınânî, age., 1/72; Nevevî, Mecmu', 111/68-70; İbn Kudâme, age., 1/641-642; DesÛkî, Haşiye, 1/263, 266.
[116] Merğınânî, age., 1/73; Nevevî, Mecmu', 111/68, 70, 71; ibn Kudâme, age., 1/641; Desûkî, age., 1/266.
[117] Sehnûn age.. 1/62; Serahsî, age., 1/281; Merğınânî, age., 1/42/58; Şîrâzî, age., 1/55; Nevevî, age., IV/189; Desûkî, age., 1/200, 319.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/153-159.
[118] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/160.
 
Üst Ana Sayfa Alt