Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haftanın Konusu Gençlik Ve Gençliğin Kıymeti

  • Konbuyu başlatan "iNŞiRaH"
  • Başlangıç tarihi
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
Haftanin Ayet-i Kerimesi




بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
(Hadîd, 57/21)


Haftanin Hadis-i Şerifi


Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh...
Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)


Her kim mescide cemaatle namaz kılmak için gelirse, her gelişi için Allah ona cennette özel bir mükafat hazırlar


(Buhari, Ezan 1/161)


Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuh...


Gençlik, hayâtın en iyi en verimli bir şekilde geçirilmesi gereken dönemidir. Bundan dolayı, gençliği boş ve faydasız şeyler peşinde geçirmek, bu fırsat elden çıktıktan sonra bizlere çok “Ahhh...Vaaah...”lar çektirecektir.


Bir gençlik yetişti günümüzde; daha doğrusu bir gençlik yetiştirildi. Vâr oluş gayesini bilmeyen, hayâtı bir takım geçici heveslere bağlayan bir gençlik bu. Dikkatini müziğe çektiler. Dansa eğlenceye...İçkiye kumara... Anlamını dahi bilmediği çeşit çeşit müzikleri sevkettiler damarlarına...Sonuçta dinini, imanını, ailesini hattâ yaşamayı bile sevmeyen bir gençlik çıktı ortaya. Öyle bir gençlikki, hayâtı toz pembe gördüğü için aklından çok hissiyatını dinliyor. Lezzet diye tattığı şeylerle hüzün ve gâm yudumluyor âdeta. Boş hayallerin esiri olup, gerçek sevgiliyi ve mutluluğu bulamadığı için, geçici heveslere kapılıyor. Sonuçta bunların uğruna gönlü perişan oluyor. Kalbi kırılıyor. İhtiraslara kurban gidiyot.


Gençliğin meselelerinin temelinde maddi ihtiyaçlarının karşılanmasından ziyade, mânevi ihtiyaçlarının karşılanmaması yatmaktadır. İlim adamları bunu söylüyor, yapılan istatistikler ve araştırmalar bunu gösteriyor. İntiharlar, uyuşturucu mübtelâları, birtakım sapıklıklar hep bunun sonucunda meydana gelen çirkinliklerdir. “Bütün bunların sebebi nedir? Diye sorunca; “Ruhî bunalım, kalben tatmin olmamak. Ruhî boşluğu, maddi olan hiçbir şeyle dolduramamak” cevabı alınıyor. Peki çaresi nedir.? Çaresi hayatımızı iman ışığı ile aydınlatıp canlı tutmalı, yüce Allah (c.c)’ın emirleri ve yasaklarıyla hayatımızı süslemeliyiz. Evet iman sahibi bir insan için hayâtın her ânı, her dakikası lezzet ve huzur doludur. Bunun için imanımızın çok kuvvetli olması gerekmektedir. Kuvvetli bir imânın varlığı da, ancak İslama ve bu dinin emirlerine tamamen teslim olmaya dayanmakatadır. Şairin dediği gibi...


“İman ile geçen her gece gündüz gibi aydın,
Tâze bir bâhar âlemi her anı hayâtın...”


Şimdi size, İmâm Azam (k.s)’in babasının ısırdığı bir elmanın suyunu helâl ettirebilmek için, uzun bir süre elmanın sahibine hizmet ettiğini anlatsak, belki buna gülersiniz. Ama bu imân’a sahip olan imam Azam (k.s)’ın babasına, Allah (c.c) İmam Azam (k.s) gibi bir evlat nasip eylemiştir. Bizlerde gerçek huzur ve mutluluğa, ancak böyle bir imana sahip bir gençlik yetiştirdiğimiz zaman ulaşacağız.


Allah (c.c) gençliğini islam dinine uygun olarak geçirenlerin, kıyamet gününde çok büyük mükâfâtlara nail olacağını ve özel bir bölgede gölgeleneceklerini vaad buyurmaktadır. Efendimiz (s.a.v) ise, “haramlar karşısında kapanmasını bilen göz, kıyâmet günü ağlamayacaktır.” Müjdesini vermektedir.


Yapılan ibadetin büyüklüğüne gelince “Gencin namazı bütün âleme ışık saçan bir güneşse, ileriki yaşlardakilerin namazı bir mum ışığı misali gibidir. Ona göre düşünmemiz gerekmektedir. Günümüz insanları herşeyin fiyatını biliyorlar. Fakat hiçbir şeyin değerini ve kıymetini bilmiyorlar. Herşeyi madde ile ölçer tartar hâle geldi günümüz insanı. Tabiri câizse maddeye esir oldu günümüz insanı. Madde ile boğulan imdat çığlıklarına yine madde ile cevap vermeye çalışan ve her defasında hüsrana uğrayan günümüz insanı...İnsan dünyaya aldanıyor. Serabı su zannediyor.Geçici olan bu dünyaya bağlanan insan, devamlı olan âhiretini unutuyor. Niçin unutmasınki? Çünkü başta kendisini unutmuş, yaratılış gayesini unutmuştur. Kendisi için bu âlemi donatanı, rızıklandıranı bir günde canını alacak olanı unutmuştur insan.


Allah (c.c) “bu dünya hayâtı bir eğlenceden ve bir oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, şüphe yokki, gerçek hayâtın tâ kendisidir. Bunu bilmiş olsalardı...”(Ankebut 64) buyurmaktadır. Evet genç kardeşler. Bizim gerçek hayatımız Ahiret hayatıdır. Ölümün insanları ne zaman kucaklayacağı belli olmayan şu dünyada, hayâtımızın baharı olan gençliğimzi en verimli bir şekilde değerlendirmemiz gerekmezmi?


Şu bir gerçektirki gençliğini eğlenmekle, boş emellerle, faydasız şeylerin peşinde koşturarak geçirenler, ihtiyarlıklarını ağlamakla geçireceklerdir.


Allaha emanet olunuz...


Günümüz Hayirli ve bereketli olsun insaAllah....
(Her hafta bir konu belirleyecegiz ve hafta boyunca o konuda sohbet edecegiz insaAllah.
Bu haftaki konumuz genclik: musluman bir genclik olarak nerdeyiz, neler yapiyoruz, nasil bir genclik olmaliyiz ...?)
 
rucane Çevrimdışı

rucane

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Güzel Bir konu inş kardeşim kıymet veya paha biçmek ne ile ölçü deger olur acama konuda mecaz olsa herşey tartı ile ölçülürmü
bu bilmek yada nedir bunu kıymetini ölçme degeri


Gençlik, hayâtın en iyi en verimli bir şekilde geçirilmesi gereken dönemidir. Bundan dolayı, gençliği boş ve faydasız şeyler peşinde geçirmek, bu fırsat elden çıktıktan sonra bizlere çok “Ahhh...Vaaah...”lar çektirecektir.

Bir gençlik yetişti günümüzde; daha doğrusu bir gençlik yetiştirildi. Vâr oluş gayesini bilmeyen, hayâtı bir takım geçici heveslere bağlayan bir gençlik bu. Dikkatini müziğe çektiler. Dansa eğlenceye...İçkiye kumara... Anlamını dahi bilmediği çeşit çeşit müzikleri sevkettiler damarlarına..



.Sonuçta dinini, imanını, ailesini hattâ yaşamayı bile sevmeyen bir gençlik çıktı ortaya. Öyle bir gençlikki, hayâtı toz pembe gördüğü için aklından çok hissiyatını dinliyor. Lezzet diye tattığı şeylerle hüzün ve gâm yudumluyor âdeta. Boş hayallerin esiri olup, gerçek sevdigiliyi ve mutluluğu bulamadığı için, geçici heveslere kapılıyor. Sonuçta bunların uğruna gönlü perişan oluyor. Kalbi kırılıyor. İhtiraslara kurban gidiyot.

Gençliğin meselelerinin temelinde maddi ihtiyaçlarının karşılanmasından ziyade, mânevi ihtiyaçlarının karşılanmaması yatmaktadır. İlim adamları bunu söylüyor, yapılan istatistikler ve araştırmalar bunu gösteriyor.



İntiharlar, uyuşturucu mübtelâları, birtakım sapıklıklar hep bunun sonucunda meydana gelen çirkinliklerdir. “Bütün bunların sebebi nedir? Diye sorunca; “Ruhî bunalım, kalben tatmin olmamak. Ruhî boşluğu, maddi olan hiçbir şeyle dolduramamak” cevabı alınıyor. Peki çaresi nedir.? Çaresi hayatımızı iman ışığı ile aydınlatıp canlı tutmalı, yüce Allah (c.c)’ın emirleri ve yasaklarıyla hayatımızı süslemeliyiz.



Evet iman sahibi bir insan için hayâtın her ânı, her dakikası lezzet ve huzur doludur. Bunun için imanımızın çok kuvvetli olması gerekmektedir. Kuvvetli bir imânın varlığı da, ancak İslama ve bu dinin emirlerine tamamen teslim olmaya dayanmakatadır. Şairin dediği gibi...

“İman ile geçen her gece gündüz gibi aydın,

Tâze bir bâhar âlemi her anı hayâtın...”

Şimdi size, İmâm Azam (k.s)’in babasının ısırdığı bir elmanın suyunu helâl ettirebilmek için, uzun bir süre elmanın sahibine hizmet ettiğini anlatsak, belki buna gülersiniz. Ama bu imân’a sahip olan imam Azam (k.s)’ın babasına, Allah (c.c) İmam Azam (k.s) gibi bir evlat nasip eylemiştir. Bizlerde gerçek huzur ve mutluluğa, ancak böyle bir imana sahip bir gençlik yetiştirdiğimiz zaman ulaşacağız.

Allah (c.c) gençliğini islam dinine uygun olarak geçirenlerin, kıyamet gününde çok büyük mükâfâtlara nail olacağını ve özel bir bölgede gölgeleneceklerini vaad buyurmaktadır. Efendimiz (s.a.v) ise, “haramlar karşısında kapanmasını bilen göz, kıyâmet günü ağlamayacaktır.” Müjdesini vermektedir.

Yapılan ibadetin büyüklüğüne gelince “Gencin namazı bütün âleme ışık saçan bir güneşse, ileriki yaşlardakilerin namazı bir mum ışığı misali gibidir. Ona göre düşünmemiz gerekmektedir. Günümüz insanları herşeyin fiyatını biliyorlar. Fakat hiçbir şeyin değerini ve kıymetini bilmiyorlar.



Herşeyi madde ile ölçer tartar hâle geldi günümüz insanı. Tabiri câizse maddeye esir oldu günümüz insanı. Madde ile boğulan imdat çığlıklarına yine madde ile cevap vermeye çalışan ve her defasında hüsrana uğrayan günümüz insanı...İnsan dünyaya aldanıyor.



Serabı su zannediyor.Geçici olan bu dünyaya bağlanan insan, devamlı olan âhiretini unutuyor. Niçin unutmasınki? Çünkü başta kendisini unutmuş, yaratılış gayesini unutmuştur. Kendisi için bu âlemi donatanı, rızıklandıranı bir günde canını alacak olanı unutmuştur insan.

Allah (c.c) “bu dünya hayâtı bir eğlenceden ve bir oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, şüphe yokki, gerçek hayâtın tâ kendisidir. Bunu bilmiş olsalardı...”(Ankebut 64) buyurmaktadır. Evet genç kardeşler. Bizim gerçek hayatımız Ahiret hayatıdır. Ölümün insanları ne zaman kucaklayacağı belli olmayan şu dünyada, hayâtımızın baharı olan gençliğimzi en verimli bir şekilde değerlendirmemiz gerekmezmi?

Şu bir gerçektirki gençliğini eğlenmekle, boş emellerle, faydasız şeylerin peşinde koşturarak geçirenler, ihtiyarlıklarını ağlamakla geçireceklerdir.
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
Bu dava bir gençlik arıyor ,
Öyle bir gençlikki kuruyan dudaklara su verecek , riyaya düşmeyen , putlara kanmayan ,
düşeni kaldıran , yarasına aldırmayan , darbelerle çözülmeyen , alkole yönelmeyen , fuhuşa meyletmeyen…
Bu yolda korkmayan , ezilmeyen , dik duran , ümmet ağlayınca ağlayan , gülünce gülen , zifaftan cepheye koşan,
ölmeden önce ölen
Dudağında dua , ömrü cihad , kalbi Allah ( CC ) sevgisi ile dolu bir gençlik arıyoruz.
Öyle bir gençlik ki
Yardımı sadece Rabbinden uman , her işine bismillah ile başlayan, zor anında euzü billah diyen , nimet verildiğinde şükreden , Rabbimiz versede alsada elhamdülillah diyen , pişman olduğunda estağfirullah diyen ,
Üzüldüğünde inna lillah diyen , hayran kaldığında maşallah , arzu ettiğinde inşallah , güçlük karşısında la havle ve la kuvvete illa billah diyen ,
Sevindiğinde ise
ALLAHU EKBER
Diyen bir gençlik arıyor bu dava

Bi abimin kalemindendir inşaallahh..!!
 
Pulcet Çevrimdışı

Pulcet

Forumun Bekçisi
Site Emektarı
ALLAH Razı Olsun sifir çok hassas ve öenmli bir konu....

Gençliğimiz şu an iki kısıma ayırabiliriz..
1. Dinini bilen gençlik:bu tür deki gençlik tamamen dinin eksiksiz öğrenmiş ve günümüz şartlarında uygulamaya çalışan bir gençlik.
bu gençler geçmiştekilere oranla çok daha şanslılar.her şey ellerinin altında.ulaşmak istedikleri her türlü biligye öyle günlerce kitap okuyarak değil de bir pc ile ulaşabiliyolar..kafalarındaki sorulara cevp bulmaları daha kolay.çok hassas ve utangaçlık oluşturabilecek sorunlarınada çareler bulabiliyolar...bunlar ALLAH Sevdalıları...Peygamber aşıkları.....

2.dinini bilmiyen gençlik: bu tür gençlik öncelikle ailesi tarafından yıllarca dini öğretilmemiş.daha çok doktor ol öğretmen ol ..şu ol bu ol diye büyütülmüş gençlik..tabi dinlerini öğrenemedikleri içinde maalesef bir zehir çukurunda hayatlarına devam etmektedirler.....bunlar satanistler..ateistler.....olup çıkarlar... bu gençliği elbetteki kurtarmak çok zor ama imkansız değil!!

bu günün gençleri olan bizler yarının gençlerinin anneleri-babalarıyız...o halde yapmamız gereken çok basit..kibir -haset gurur gibi kavramları beynimizden atıp çoçuklarımıza Dinini yaradanını Peygamberini anlatmalıuyız..ona illa oku doktor ol dinini sonra öğrenirsin..değilde buluğ çağına gelmiş çocuğumuzun kolundan tutup Cami ye gitmeliyiz..yanımızdayken tv lerde onları yanlış yola sokacak saçma filmler progranlar değil aklı başında şeyler izletmeliyiz...

eğer bunu başarırsak....kırarsak şu çağın islamı silerek(ALLAH KORUSUN) yol almasının belini....

işte o zaman;
DOĞACAKTIR SANA VADETTİĞİ GÜNLER HAKKIN!!!!

Rabbim bizleri ve bizden sonraki Gençliği iman ehli olarak yetişmeyi ve yetiştirmeyi nasip etsin İNŞALLAH.....
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
Gençliğe Hitabe

Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... Üçüncüsü bir asır... ALLAHın, Kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? .... Son yarım asır! .. İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...

Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...

Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...

Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...

Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste ise 'ALLAH buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...

Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...

'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...

Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispetle usûle, stratejiye uygun bir gençlik...

Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...

Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...

Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...

Tek cümleyle, ALLAHın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...

İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum. Şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür ALLAHa hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! ALLAHın selâmı üzerine olsun...

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!

Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ...


Necip Fazıl Kısakürek
 
eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Rum 54- Sizi güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli yapan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapan Allah'dır., Çünkü O, dilediğini yaratır; bilendir ve kudret sahibidir.


Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi sınıf insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:
Âdil devlet başkanı,
Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
Kalbi mescidlere sevgi ile bağlı müslüman,
Birbirlerini Allah için sevip birliktelikleri ve ayrılıkları Allah için olan iki insan,
Güzel ve mevki sahibi bir kadının gayr-i meşru davetine "Ben Allah'tan korkarım" diye yaklaşmayan yiğit,
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
Tenhâda Allah'ı anıp göz yaşı döken kişi. "
Buhârî, Ezân 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2


"Gençlik, delilikten bir bölümdür.-Riyazüssalihin-(resulullah’ın tebuk hitabesi)

Gençlikle ilgili birkaç söz;


İki şeyin elden gitmeden,değerini anlamak zordur: Biri sağlık,ötekide gençliktir.
Hz.Ali (R.A.)
Gençlik bahar,ihtiyarlık ise kışa benzer.Öyle bir kış ki,arkasından bahar gelmeyecek.
FİRDEVSÎ
Akıllı genç,câhil ihtiyardan hayırlıdır.
Hz.Ali (R.A.)
En hayırlı genç o'dur ki,ihtiyar gibi ölümü düşünüp âhiretine çalışarak,gençlik hevasâtına esir olmayıp gaflete boğulmayandır.
Said-i NURSÎ
Gençliğini eğlenmekle geçiren,ihtiyarlığını ağlamakla geçirir.
A.Fuat BAŞGİL
Gençlik tutulmaz elle,Geçirme boş emelle.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Kişi Allah'a inandığı ve bütün yardımı Allah'dan beklediği müddetçe gençtir.
Latif AŞIK
Gençler! hatalarınızdan dolayı bir gün ananız,babanız sizi affedebilir,fakat bir hâkim vardır ki,o affetmez.O mutlaka her şeyi yazar ve günün birinde hesap görür.
Wiliam JAMES
Gençliğin rûhunu,işlemeyen bir tarla gibi kendi hâline bırakırsanız,orada ısırganlar,dikenler yetişir biter.
SNELLMAN
Gençlerin mutluluğu,düşünce eksikliğinden ileri gelir.Çünkü,yaş arttıkça düşünce de artar.
B.FREDERIK
Eğer daima genç kalmak isterseniz;namuslu ve iffetli yaşayın,çok çalışın ve ibadet yapın.
Life TODAY
Gençlikte günler kısa,yıllar uzun,yaşlılıkta ise,yıllar kısa,günler uzundur.
PANIN
Gençlik,kolay mutluluklar için parlak bir çağdır.
Albert CAMUS
Gençliği iyiye yönelten,insanlığı iyiye yöneltir.
G.Wilhelm LEIBNIZ
Gençlik çok dayanmayan bir kumaştır.
Williame SHAKESPEARE
Gençliğinde bilgi ağacını dikmeyen,yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz.
Lucius A.SENECA
Gençliğin eğlence vakti olduğunu zannedenler,ahmaklardır.Gençlik,çalışıp kazanma vaktidir.
J.B.SAY


A T A S Ö Z L E R İ :

Gençlikte taşırsın taşı,kocalıkta yersin tatlı aşı.

Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir.

Gençlikte ölüm,ihtiyarlıkta yoksulluk güçtür.

Gençlikten kocalığa sağlık saklamalı.

Gençliğin kıymeti bilinse,ihtiyarlığın şikâyeti azalır.

Genci gence ver de rızıklarını Allah verir.

Gençlikteki zevk ve safâhat,yırtıcı bir hayvanı andırır.Vücudu yıprandırır,ihtiyarlığa atar.
Arap Atasözü

İhtiyarı hürmetlendirmeli,gençleri değerlendirmeli.
Alman Atasözü

Gençliğin güzel bir yüzü,ihtiyarlığın güzel bir ruhu vardır.
İsveç Atasözü
 
temin_dari Çevrimdışı

temin_dari

Üye
İslam-TR Üyesi
Rabbim hepinizden razı olsun inşALLAH.... :helalsana :helalsana

Gecen hafta yaklaşık 6 kişinin bulunduğu bir evde namaz vaktine rastlamıştı haydin namazımızı eda edelim dediğim de sadece birinin yüzünde eziklik gördüm diğerlerinin sanki ar damarı yırtılmış hiç bir şey duymamışlardı...evin sahibiyle az sohbetimde uzun bir dertleşme oldu ve aile ahlakı bile yok olmuş bir genclik ne diyelim Rabbim yardımcımız olsun.

Rabbim islamdan Kur'an dan ve güzel insanlardan bizleri ayırmasın İmanımızı sabit kılsın inşALLAH...
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
amin... :üzgünüm


sifir ' Alıntı:

Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...

'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...

Necip Fazıl Kısakürek



şuan için acil böyle bir gençliğe ihtiyacımız var :üzgünüm
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
Allah celle celalühü sizden de razı olsunn..
Şimdi de sorunlarımızdan bahsedek..
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
Günümüz gençliğinin sorunları



1-) Gayesizlik Sorunu:
İman etmek ciddi bir iddiadır. Gayeden amacımız,
iman iddiamızı ispatlama sorumluluğudur. Bugün müslüman dendiği halde,
gayesiz, dertsiz, amaçsız ve sancısız kitlelerle karşı karşıyayız…
Allah insanı yaratılmışların en şereflisi seçmişken, ekrem sahibi, izzet
sahibi seçmişken bizler “esfel”e doğru gidiyoruz
maalesef… Gayesi yitirilmiş nesiller yetişiyor ve gaye kaybedilince
de pusulamız olan Kuran da elden kayıyor…

2-) Kıblesizlik Sorunu:

Yönsüzlük sorunu diyebiliriz. Günde kırk defa
Allah’la olan ahdimiz var. Günde kırk defa Allah’a bizi
“sıratim mustakim”den ayırma diye dua ediyoruz.
Nesillerimizi tehdit eden iki önemli sorun var. Birinci sorun çok kıbleli
hayat anlayışı, ikinci sorun ise kıblesiz hayat anlayışı. Parayı
kıbleleştirenler, Malı-mülkü kıbleleştirenler, Şehveti kıbleleştirenler,
hatta meşin yuvarlağı kıbleleştirenler var aramızda… Ekranları
kıbleleştirdiğimizin farkında değiliz. Farkında değil gençlerin çoğu
kıblesiz oluşundan veya çok kıbleli oluşundan…
Dünyada insana ilk olarak kıble aşısı yapılmalı… İstikametimiz,
yönümüz belirsizleşmemeli. Zihnimizde bulanıklılık olunca, kıblemiz
de kayıyor.
Hayat ilk günden, son güne kadar kıble kararlılığıdır!

3-) Kimliksizlik Sorunu:
Ben kimim? Biz kimiz? Gibi soruları, kendimize
sormaktan çekiniyoruz. Bizim marifetimiz, kerametimiz kimliğimizde saklı.
Sadece kimliğimizin bilincinde olmak da yetmiyor maalesef… Cemaat
ruhu ile ümmet ruhunun birleşmesi lazım. Kimlik derken birey olarak değil,
ümmet olarak hareket etmemiz gerekir.
Kuran’da birçok ayette mesela Ali İmran suresi 64. ayette
“Eğer onlar yüz çevirirlerse, şahit olunuz ki” ibaresi geçer.
Evrendeki her şeyi, imanımıza, kimliğimize şahit tutmalıyız. Düşmanlarımız
tarafından bile, müslüman olduğumuz, hayatımızı Allah’ın rızasına
uygun bir şekilde yaşadığımız tespit edilmeli ve şahit tutmalıyız.
İşte kimliğimizi yakaladığımız zaman, halife olarak; yeryüzünün reisleri,
önderleri olabiliriz. Nihilizm gibi hiçleşmeye giden insan yığınları gibi
değil, kimliğini arayış içerinde olan kulların zümresinde olmalıyız.
Kimliksiz insanlar sömürülmeye aday insanlardır! Kimliğimizde muvahhit
vasfı, mücahit vasfı, muttaki vasfı, muhalif vasfı ve müteal vasfı
olmalı… Yani yeri deldiğinde çekinmeden “la” demesini
bileceğiz. Hz. İbrahim gibi “Yuh sizin Allah’tan başka
taptıklarınıza” diyebilmeliyiz.


4-) Eylemsizlik Sorunu:
Kısacası hareketsizlik, amelsizlik sorunu…
İman var, amel yok. Canlılık, dinamizm yok. Kötülükle mücadele ruhu, azim
yok… Eylem yok yani. Örneğin okuma eylemi en büyük İslami eylemdir.
Öyle olmasaydı Rabbimizin insana ilk emri “oku” olur muydu?
Namaz bir eylemdir, Tebliğ bir eylemdir.
Eylemsizlik rehavetten, konfordan kaynaklanıyor. Okuma, olmazsa
olmazımızdır! Öyle ki haksızlık karşısında susmakta mahzur görmüyoruz.
Kâinatı, kitabı okumuyoruz. Böylece, zamanla haksızlığa karşı bağışıklık
kazanıyoruz…
İslam’dan gayrı bir davranış, bir olayla karşı karşıya kaldığımızda,
imanımızın bizi hemen refleks hareketiyle uyarması lazım..

5-) Ruhsuzluk Sorunu:
Kuran’da Hicr suresi 29. ayette Rabbimiz şöyle
buyuruyor: “Ona kendi ruhumuzdan en güzel bir biçimde üfledik. Ruh
ile çamur birleşince işte, eşrefi mahlûkat ortaya çıkıyor. Ama ruh ile
çamuru birbirinden ayırdığınız vakit; fitne, fesat, arzın imhası ortaya
çıkıyor.İnsanlarda iki tür sapma vardır. Kimi insanlar çamura, yani maddeye,
dünyaya önem verirler. Materyalist zihin tipini örnek olarak verebiliriz.
Kimi insanlar da, ruhbanlaşmaya önem verirler. Mistisizm gibi…
Oysa Kuran-ı Kerim’de bizlere Allah (cc) buyuruyor: Ne Yahudiler
gibi maddeye, çamura ne de Hristiyanlar gibi ruhbanlaşmaya değil,
“sıratim mustakim”den ayrılmamaya dikkat çekiyor… Yani
iki tarafı da, iki dünyayı da dengelememiz isteniyor.
Dünya bizim vazgeçilmemiz olunca, ahireti esirgiyoruz!

6-) Değersizlik Sorunu:
Değer yitimi, değerlerimizden ve doğrularımızdan
vazgeçen, değerlerimizi fiyatlandırmaya; dünyalık menfaatlere götüren
zihin yapısı… İslam’ın değerlerinde çıkar hesabı yapmamalıyız.
Yoksa önümüze, ömrü yemek sofrasıyla tuvalet arasında geçen insan
prototipi çıkar.
Modernizm, kendi kutsalını kendisi üretti. Kapital kutsaldır, akıl
kutsaldır, demokrasi kutsaldır dedi. Yani pozitivist yepyeni kutsallar
piyasaya sundu. Vahyin kutsallarını bırakarak, kendi kutsallarını üretmeye
başladı. Postmodernizm ise hiçbir kutsalı tanımadı, yok saydı
hepsini… Topyekûn değersizleştirme operasyonu düzenledi özellikle
genç beyinlere…
Özgürlük sarhoşluğu altında insanları topladılar. Hâlbuki Allah
(cc) bize değer biçiyor; Kuran’da “Allah tarafında en değerli olanınız,
Allah’tan en çok korkanınızdır” buyruluyor. Mutluluk başarıda
aranıyor, Allah rızasında aranmıyor ki! Taviz vermemeliyiz bu
rüzgâra.Takip ettiğimiz hayat çizgisi bizi Allah’a götürüyor mu, götürmüyor
mu, ona bakmalıyız…
Her ne ki bizi O’na götürüyor o hakikatimiz, her ne ki bizi
O’ndan uzaklaştırıyor o reddimiz olmalı. Siz Allah’ı ne kadar
önemsiyorsanız, Allah’ta sizi o kadar önemser. Allah “beni
anın ki ben de sizi anayım” buyuruyor bakara 152. ayette. Beyyine
suresi 8. ayette “Allah onlardan razı olmuştur, onlar da
Rablerinden
razı olmuşlardır.” buyuruyor. Bilal Habeşi “ehad,
ehad…” diyerek Rabbinden razı olduğunu ispatlıyordu…


7-) Duyarsızlık Sorunu:
Kapitalist sistem, insanı robotlaştırıyor.
İnsanlar, İslam’ın sancısını yüreğinde duymuyor, hissetmiyor.
Müslümanlar birbirlerinin acısını hissetmiyorlar. Sen Allah’a
yürüyerek gelirsen, Allah’ta sana koşarak gelir. Allah cenneti
yaklaştırarak, bizlere bu kadar değer veriyor, iltifat ediyor.
Bizde O’nun istediği şekilde kul olmalıyız.
Duyarsız müslüman, tepkisiz, sönük, içine kapanık insandır. Kendi
nefsi için yaşar. Kendisi için kazanır, kendisi için düşünür. Başka
derdi,tasası yoktur; sömürülmüştür…


Selam ve Dua ile
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest

Müslüman Gençliğe Öğütler

1- Beş vakit namazı vaktinde kılın, gece namazı da kılmaya çalışın.

2- Vacipleri yerine getirip, haramlardan uzak durun.

3- Pazartesi ve Perşembe günleri mümkün oldukça oruç tutmaya çalışın.

4- Çok fazla uyumayın ve kuranı kerimi çokça okuyun.

5- Sözünüzde durun ve anlaşmalarınıza önem verin.

6- Sade ve gösterişten uzak giyinin.

7- Yoksullara yardım edip, her gün sadaka vermeye çalışın.

8- Çok masraf edilmiş lüks toplantılara katılmayın, kendinizde böyle toplantılar düzenlemeyin.

9- Çok konuşmayın, çok dua edin.

10- Kendinizi bilgi yönünden geliştirin, dini konuşmalara katılın.

11- Yaptığınız iyilikleri unutun ve geçmişte işlemiş olduğunuz günahları hatırlayın.

12- Spor yapmaya özen gösterin.

13- Bir İslam ülkesinin ihtiyaç duya bileceği tüm bilimleri öğrenin.

14- Her bakımdan dikkatli ve uyanık olun.

15- Kuran okumasını ve tecvid kurallarını öğrenin.

16- Aktüalite ile ilgilenin, güncel haberleri özellikle de Müslümanları ilgilendiren haberleri takip edin.

17. Maddi yönden yoksullara, manevi yönden de rabbani âlimlere bakın.

18- Her akşam yatmadan önce kendinizi hesaba çekin, gün boyu işlemiş olduğunuz günahlardan tövbe edin ve yaptığınız güzel işler içinde şükür edin.

19- Âlimlerle arkadaşlığı asla kesmeyin, sürekli onların sohbetinde bulunun.
 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
En hayırlı genç odur ki...

“En hayırlı genç odur ki, ihtiyar gibi ölümü düşünüp âhiretine çalışarak, gençlik hevesâtına esir olmayıp gaflette boğulmayandır. Ve ihtiyarlarınızın en kötüsü odur ki, gaflette ve hevesatta gençlere benzemek ister, çocukçasına hevesât-ı nefsâniyeye tâbi olur.”
Gençlik katiyen gidecek

Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşrûada kalmazsanız, o gençlik zâyi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyâde belâlar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile, o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet ve nâmusluluk ve tâatte sarf etseniz, o gençlik mânen bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak.
Gençlik damarı, akıldan ziyâde hissiyâtı dinler

Evet, gençlik damarı akıldan ziyâde hissiyâtı dinler. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez; bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder; bir dakika intikam lezzeti ile katleder, seksen bin saat hapis elemlerini çeker; ve bir saat sefâhet keyfiyle, bir nâmus meselesinde, binler gün hem hapsin, hem düşmanın endişesinden sıkıntılarla ömrünün saadeti mahvolur.

 
I Çevrimdışı

"iNŞiRaH"

Guest
İslam Gençliği Nasıl Olmalı

Gençlerde bazı eksiklikler ve kusurlar görenler, bunun sorumlularının sadece gençler olmadığını bilmeli...
Gittikçe artış eğilimi gösteren intihar, yaralama, öldürme, cinayet, kapkaççılık, terör ve global savaş tehlikesi gibi modern çağla birlikte azgınlaşan insanın varlığını tehdit ve yok etmeye yönelik eylemlerin de dayatması ile birlikte din ve ahlak eğitimi, hem akademik hem de pratik anlamda yeniden insanlığın gündemine girmiştir. Özellikle gençler arasında İslamiyet"e ve manevi değerlere karşı büyük bir ilgi duyulmaya başlanılmıştır.



Dikkatinin kendine yöneldiği gençlik döneminde, ruh ve bedenden oluşan varlık yapısının farkına varan genç, içinde bulunduğu dünyanın sınırlılıklarına takılmadan kendini yerli yerine konumlandırabilmesi için, aşkın ve insanın varlık özüyle örtüşen evrensel değerler sistemine ihtiyaç duymaktadır. Fakat gençlik dönemindeki hakikat özlemi ve anlam arayışı, maddi değerlere ve haz kültürüne dayalı modern dünyada imkânsız gibidir.



Bu bağlamda İslam dini ve önderleri gençlere çok önem vermiş, yüce insani kemallere gençlik döneminde ulaşıla bileceğini hatırlatarak, özel bir eğitim metodu sunmuştur.

İslam"ın vazgeçilemez temel esaslarından biri “Nesil güvenliği”dir. Eşsiz bir hayat nizamı olan İslam, ortaya koyduğu “Akıl, din, can, mal ve nesil güvenliği” kuralı ile insanlık için asla vazgeçilemez olan bu beş temel unsurun korunmasını kesin bir dille emretmiş, bunun temini için kesin hükümler koymuştur.



Bilindiği üzere, insan hayatındaki hemen her türlü pozitif ve negatif davranışların kökleri, küçüklük ve gençlik dönemlerine kadar uzanır, oralarda gizlidir. Ailevî hayattan tutun da okul hayatına, çevre hayatına kadar. Bütün insanlar ilk yaratılışta İslam fıtratı üzere doğarlar; yetiştiricilerinin ellerinde muhtelif dinlerle yoğrulur, ama din farkı mahfuz, karakter değişimi diye bir şey söz konusu olmaz. Zira insanoğlu kendi mahiyetini değiştirmeye muktedir değildir. Efendimiz (s.a.a) de bu gerçeği: “Bir dağın yer değiştirdiğini duyarsanız inanınız; fakat bir insanın karakterini değiştirdiğini duyarsanız inanmayınız; çünkü karakter, yaratıldığı hal üzere olur.” sözleriyle ifade buyurmuşlardır. Bu yüzden gençlik döneminde oluşan karekteristik özellikler islam-i bir şekil bulmalıdır.



İslam toplumunda tertemiz bir fıtratla -yani İslâmî hakikatleri kabul etmeye meyilli olarak- dünyaya geldiği kabul edilen yeni nesil, temiz fıtratı bozulmadan manevî değerlerle büyütülmeli, helal lokma ve İslâmî terbiye ile eğitilmeli ve böylece Kuran"ın ifadesiyle “göz nuru olacak bir nesil” yetiştirilmelidir.



Kuran-ı Kerim, Rahman'ın has kullarının; “Ey Rabbimiz! Eşlerimizden ve zürriyetimizden gözümüzün nuru olacak kimseleri bizlere ihsan eyle!” diye dua ettiklerini bildirmektedir. Gözlerimizin nuru ve sürûru, gönüllerimizi aydınlığı ve mutluluğu olacak genç nesil, dünya ve ahiret mutluluğuna vesile olan nesildir. Dualarında sık sık “Allah"ım!.. Eşlerimizi ve neslimizi bizim için bereketli eyle!” diye niyaz eden Peygamberimiz de (s.a.a.) de “Bereketli Nesil”in önemini ve değerini vurgulamaktadır.



“Yepyeni bereketli bir nesil” yetiştirme göreviyle yükümlü Efendimiz (s.a.a.), zulüm ve baskı asrı olan karanlık Orta Çağ"da, Cahiliyet Döneminde, dikenler ve ayrık otları arasında gerçekten gül gibi tertemiz pırıl pırıl bir nesil yetiştirmiştir.



Hz. Resulullah (s.a.a.) hayatını gençlere adamıştı. O, Rahmet Peygamberi olarak gençlere sonsuz sevgi, şefkat ve hoşgörü ile muamele ediyordu. O'nun getirdiği Yüce Dinin iman, cihad, takva, ihlâs, ilim, ubudiyet ve medeniyet anlayışı özellikle gençlerde derhal yankısını buluyordu. Gençler, İslâm'ı kabul etmeye yaşlılardan daha yakın idi.



Peygamberimizin bu görevi aynen eğiticiler içinde geçerlidir, mürebbiler nesilleri mahir birer usta gibi inşa etmeliler. Psikolojik ve sosyolojik zemine münasip bir yapılanmaya gitmeliler. Ayakları yerden kesilmiş his ve hevesleri birer fikir gibi algılayarak tatbik sahasına koymaya kalkışmamalılar. Bu arada belirtelim ki kuşaklar arası sıçramalara, yeni nesillerin öncekileri geçmesine, belki daha yerinde ifadesiyle –tıpkı bayrak devir teslimi gibi- onların yerlerine geçmelerine bilinçli bir şekilde müsaade etmeliler. Yaşça büyük olanlar, arkadan gelen daha kabiliyetli nesle geçiş hakkı tanımadan önce onları dengeli bir terbiyeden geçirmeli ki geçiş esnası ve sonrası saygıya ve o saygı üzerine kurulan manevî sisteme bir eksiklik gelmesin.



Gençlerde bazı eksiklikler ve kusurlar görenler, bunun sorumlularının sadece gençler olmadığını, bu konuda anne-baba, arkadaş, çevre, okul, sistem ve yönetimin olumsuz katkısı olabileceğini de göz önünde bulundurmalıdırlar. Kendi kusurlarını gençlere yükleyenler sadece kendilerini aldatmaktadırlar. Görevimiz; sevgili Peygamberimiz (s.a.a) gibi gençliğe kucak açmak, gençlerin maddî-manevî problemleriyle ilgilenmek, temel İslâmî prensiplerden taviz vermeden gençliğe destek olmak, gençlerin cesaretiyle yaşlıların deneyimini birleştirebilmektir.



Her insanın maddî-manevî kabiliyetleri kendine göredir, mutlak eşitlik asla söz konusu değildir. Dolayısıyla hiçbir insanın ideal burcu, diğer bir insanla aynı olamaz. Buna göre her fert, daha çocukluk döneminden başlamak üzere özellikle gençlik yıllarında özel bir eğitim, öğretim ve yönlendirmeye tabi tutulmalıdır. Gerçekte genç, idealize edildiği “hedef”e kendisini ulaştıracak altyapıyı yine gençlik Bu döneminde elde eder. Gençlerin eğitimini üstlenenlerin (anne-baba, öğretmen, âlim…) Ona: “Salih ameller, sağlam imandan doğar.”, “Genç Adam! Muhtaç olduğun kudret, kalbindeki sağlam imanda mevcuttur.” diyebilmek için o iman ve ameli bizzat yaşayarak ortaya koyması gerekmektedir.



Hz. Resulullah (s.a.a) “Ey gençler topluluğu” diye başlayan hadis-i şerifleriyle özellikle gençleri uyarıyordu. Gençler O'ndan aldıkları cihad aşkıyla Uhud Savaşı öncesinde Medine dışında savaşmak için can atıyorlardı. Resûl-i Ekrem"in (s.a.a) takdirine layık olan gençlik; Kitabımızda; “Rablerine iman eden genç adamlar” ifadesiyle takdir edilen Kehf Ashabı gibi imanlı, mücahid, ahlak ve fazilet sahibi, Hakkı haykırmaktan korkmayan cesur gençlik idi.



O"nun hadislerinde, “Allah"a kulluk içinde yetişen genç”, Cenab-ı Hakkın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet günü'nde arşın gölgesinde gölgelendirilecek ve Allah"ın özel ikramına layık olacak yedi seçkin grup arasında adaletli devlet başkanı"ndan hemen sonra ikinci sırada zikredilmektedir.



Dinamizm, fedakârlık, çalışkanlık, cömertlik, ahlak, hizmet, hicret, davet, tebliğ, cesaret… Hadislerde buyrulan örnek Müslüman gencin özellikleridir.



Müslüman genç, öncelikle kendisini tüm ilim silahlarıyla kuşandırır. Elde ettiği ilmî seviyenin yeterli olduğu kanaatine varmamalı, ilim yolunda hırslı, açgözlü ve son derece gayretli olmalıdır. İlim adamının bu psikolojik özelliği, hadiste işadamının psikolojik özelliğiyle karşılaştırılarak anlatılmakta, adeta ilmî doyumsuzluk tavsiye edilmektedir: “İki açgözlü kişi vardır ki doymaz: Biri ilim taleb eden... Diğeri de mal ve servet talep eden.” kendisini hem teknik, hem sosyal açıdan, hem tarihî hem de dinî açıdan iyi yetiştirir. Okulda istediği ölçüde alamadığı, bulamadığı ama mutlaka elde etmek zorunda olduğu ilmî ve manevî seviyeyi okul dışındaki özel çalışmalarda kitap, seminer, sohbet ve konferanslarda kazanmalıdır.



Müslüman gencin ikinci önemli özelliği de takvadır. O kendisini günahlardan uzak tutar, sürekli Allah"ın rızasını kazanmak için çalışır, riza-i ilahiye yakın ve şeytandan uzak olur. Onun tek bir hedefi vardır, Allah'a daha iyi bir kul olabilmek, bunun içinde tüm haramlardan sakınır ve tüm vacipleri de en güzel şekilde yerine getirir.



Müslüman genç uyanıktır, çabuk kandırılmaz, siyasetle ilgilenir ve Müslümanların sorunlarını kendisine dert edinerek, çözüm için çabalar.

Genç adam; maneviyatın doruklarındadır, Allah"ın sevgisi ve aşkına ulaşmak için en büyük eğlencesi rabbiyle münacattır. Geceleri herkes uyuduğu zaman o uyanır ve aşkının ispatı olan gözyaşlarıyla sevdiğiyle konuşur. Çünkü yüce Allah"ın Hz. Musa"ya buyurmuş olduğu bu hadisi kutsiyi iyice kavramıştır: “Ey Musa! beni sevdiğini söyleyen ve sonra sabahlara kadar uyuyan ne kadarda yalancıdır,seven sevdiğiyle olup onunla konuşmak istemez mi?”



Arzulanan genç nesil, ahlakî ve manevî değerleri ön plana almalıdır. Sevgi, saygı, rahmet, şefkat, adalet, iyilikseverlik gibi insanı insan yapan evrensel manevî değerleri ön plana almalıdır. Gönül kazanma ve yürek fethetme görevini en tatlı dille ve en güzel metotla yerine getirmelidir.



Genç nesil, günümüzün olumsuz şartlarında kendisinin manen erimesi şöyle dursun, manen erimeye ve dejenere olmaya yüz tutan, çaresizlik ve çözümsüzlük içinde kıvranan, intihar eğilimi veya psikolojik bunalım yaşayan genç arkadaşlarını kurtarma azim ve kararlığı taşımalıdır.



Müslüman gençliğin bir diğer özelliği de, her konuda en güçlü ve en üstün olmaya çalışmasıdır, güçlü mü"minin Allah nazarında daha hayırlı ve Allah"a daha sevimli olduğuna inanan imanlı genç, her konuda güçlü ve üstün olmaya çalışmalıdır.
 
Murf Çevrimdışı

Murf

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Cezakallahu hayran, onemli bir konuya deginmissiniz ..

DeWrİmCi ' Alıntı:
insan evt bunlar doğru derken , yada evt yapacağım ,yapmayalım deyip bir ara çoştuktan sonra neden bir süre sonra eski haline geri dönüyor ..

yada ben neden öyleyim ?

O yaptigin seyi devam ettirmen veya ettirmemen icin azim gerekir, ciddiyet, samimiyet, ...
Allahu alem.. (bende sizden farksiz degilim)

Resul-i Ekrem (sav):
"Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurmaktadır : Kaderime inanan, kitabıma razı olan, verdiğim rızkla kanaat eden, benim rızam için kendi nefsani arzu ve şehvetini terk eden genç benim katımda, (derece bakımından) bazı meleklerim gibidir."
(Kenz-ül Ummal, Hadis: 43104)
 
Y Çevrimdışı

yahuu

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
GENÇLİĞİN İMANINA GÖZ DİKENLER HEDEFLERİNE ULAŞMAK İÇİN GAYRET SARFEDİYORLARDA, ELİNİN ALTINDAKİ GENÇLİĞİ KAYBEDENLER HANGİ ARZULARINA HİZMET EDİYORLAR ACABA? MERAK EDİP DE HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ!
 
selsebil Çevrimdışı

selsebil

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rasulullah''gençlerinizin en hayırlısı ihtiyarlanıza benzeyendir.ihtiyarlarınızın en şerlisi gençlerinize benzeyenlerdir''buyurmuştur.kasıt,yaşlılar gibi insanın kendisini ölüme çok yakın hissedip,dünyadansa ahirete meyl etmesidir.ertelersek ''yarıncılar helaktadır'hadis-i şerifi bize daha uygun olacak.
 
B Çevrimdışı

benim

Üyeliği İptal Edildi
Banned
vakit öldüren ölülerden olmaktansa vaktini rabbani eylemlerle dipdiri tutan diriler olmak dileğiyle...esselamu aleykum verahmetullah veberekatuhu....
 
Üst Ana Sayfa Alt