Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Guantanamo Mahkumundan Dehşet Veren Sözler!

H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Guantanamo mahkumundan dehşet veren sözler!
ABD'nin terör suçlularını tuttuğu Guantanamo Hapishanesi mahkumlarından Yemenli Samir Naji Mukbel, avukatları aracılığıyla maruz kaldığı işkenceleri anlattı. 13 yıldır Guantanamo'da olan Mukbel hakkında hiçbir suçlama yok.

guantanamo-mahkumundan-dehset-veren-sozler-.jpg




Milliyet'te yer alan habere göre, Yemenli Samir Naji el Hasan Mukbel, tam 13 yıldır hakkında hiçbir suçlama olmadan ABD’nin terör şüphelileri için inşa ettiği kötü şöhretli Guantanamo Hapishanesi’nde tutuluyor. Mukbel,Usame Bin Ladin’e çalışmakla suçlanarak 2002’de Küba’daki Guantanamo Hapishanesi’ne götürüldü.

1977 doğumlu Mukbel, Pakistan’ın Afganistan sınırında pasaportu çalındığı için konsolosluktan yardım istediği sırada kaçırıldı. İki ay Afgan hapishanelerinde kaldıktan sonra ABD’ye teslim edildi. Ocak 2002’de Guantanamo’ya giden ilk uçakta yer alan kişilerden biriydi. Bin Ladin’e çalıştığı iddiasının üzerinin çizilmesinin ardından, 2009 yılında Amerikalı yetkililer hakkında “serbest bırakılabilir” kararı verdi. Ancak karar uygulanmadı.

Mukbel’in avukatlığını üstlenen İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşu Reprive, Samir ile son yaptıkları görüşmede kaydettikleri ifadesini yayınladı.

“Senato’nun CIA işkenceleri raporunun 6 bin sayfa uzunluğunda olduğunu duydum. Benim hikayem ise, başka bir yerde geçiyor: Raporun incelediği CIA programından uzakta, Guantanamo’da. Senato’nun raporunun 6 bin sayfası, Amerikalıların onların adına neler yapıldığı konusunda kabul etmeleri gereken şeylerin sadece bir başlangıcı. Benim hikayem küçücük, dondurucu soğuk bir hücrenin sessizliğinde yapayalnız bir şekilde başlayıp bitiyor.

Size biraz önce neler yapıldığının yol açtığı şaşkınlığı görmezden gelmek için verdiğiniz savaş ve ardından neyin gelebileceğinin korkusunu yaşamak... Ya da korku, artık kimsenin size yardım etmeyeceğini anladığınızda; bildiğiniz tüm hayatın, aile ve arkadaşlarınızın çok çok uzaklarda olduğunu fark ettiğinizde gelir.

İşkence vardiyası

Hücre kapısı açılıyor. Yeni seans başlıyor, üst üste yapılan 100’üncü seans olsa gerek. Maruz kaldığım ilk sorgu periyodu sanırım, tam üç ay sürmüştü. İki ayrı sorgucu ekibi vardiyayla çalışıyordu, gece ve gündüz. Her seans beni uyandırmak için bağırmaları ile başlıyor. Daha sonra suratıma ve sırtıma vuruyorlardı. O kadar uykuya muhtaçtım ki başım sanki yüzüyordu. Bu odanın tüm duvarlarına fotoğraflar yapıştırılmıştı.

Benden fotoğraftaki kişilerin kimliğini vermemi talep ediyorlardı, ama ben onları tanıyıp tanımadığımı kestirebilmek için bile zar zor odaklanabiliyordum. Bağrışlar ve hakaretler yükseliyor, ardından köşedeki bir adama başlarıyla işaret veriyorlar. Koluma bilmediğim bir maddeyi iki kez enjekte ediyor. Son bildiğim şey bu.
O dondurucu soğuk hücre. Hücre kapısı açılıyor. Bu sefer gardiyanlar sanki vahşi hayvanlar gibi korkunç bir korna sesi çıkararak içeri giriyorlar.

‘Domuz gibi yerden ye’

Tüm bu olanları protesto etmek adına bana getirdikleri azıcık yemeği yemeyi reddetmeye çalıştım. Sorgucu bana güldü, sonra sinirlendi, yüksek sesle küfretmeye başladı, Ordu yemek tepsisini kafamdan aşağıya boşalttı. Köşedeki adama beni damardan beslemesini söylediler. Kanatana kadar iki farklı yerden koluma tüp taktılar.

Dondurucu soğuk hücre. Kapı açılıyor. Bu sefer gardiyanlar beni yere iterek sırtımda tepiniyorlar. Sorguculara artık yemek yememeye devam edemeyeceğimi söylüyorum. Yemeği yere atıyorlar ve bana bir domuz gibi yememi söylüyorlar. Tuvalete gitmeme izin vermiyorlar. Daha da acı verici hale gelmesini izliyorlar, çevirmen altıma işersem bana nasıl tecavüz edeceklerini anlatırken gülüyorlar.

Cinsel taciz

Dondurucu soğuk hücre. Hücrenin kapısı açılıyor. Ayağa kalkıp Amerikan bayrağını selamlamaya zorluyorlar.

Sinema odasını andıran bir yerdeyim, diğer mahkumların işkenceye uğradığını gösteren videolar izlemek zorunda bırakılıyorum. Sonra onlar için dans etmem gerektiğini söylüyorlar, onlar ayağımdaki zincirleri çektikçe daireler çizerek dolaşmamı istiyorlar. Her karşı koyuşumda en özel yerlerime dokunuyorlar.

Dondurucu soğuk hücre. Kapı açılıyor. Yağmur yağmış ve her yerde çamur birikintisi var. Zincirlerle bağlı olduğum için yürüyemiyorum, beni bile bile çamurların içinde sürüklüyorlar.

Çırılçıplak soyuluyor

Şimdi pornografi odasındayım. Her yerde korkunç fotoğraflar. Birinde, bir adam ve eşek var. Beni çırılçıplak soyuyorlar ve dinimi aşağılamak için sakalımı kesiyorlar. Pornografik kadın fotoğrafları gösteriyorlar. Farklı hayvanların seslerini çıkarmamı istiyorlar, reddettiğimde bana vuruyorlar. Seans üstüme soğuk su dökmeleri ile bitiyor.

Saatler sonra hücremde beni neredeyse donmuş halde buluyorlar. Doktor, gardiyanlardan beni acilen kliniğe getirmelerini istiyor, orada battaniye ve tedavi veriliyor. Önümüzdeki saatler boyunca ısınırken beni gözlüyorlar. Sadece sorguya geri dönmeme izin verecekleri anı bekliyorlar.

‘Bayrağa utanç bulaştırdınız’

Dört yıl önce, altı ABD hükümeti güvenlik kurumu bir araya gelerek benim davamı inceledi. Sonuç? Masumdum ve serbest bırakılmalıydım. Maruz kaldığım, doğrudan Ebu Gureyb’den alınan pis, sadist metodlar hiçbir şeye yaramadı; sadece bana selam verdirdikleri o Amerikan bayrağına utanç bulaştırdı.

Politikacılar Senato raporunu nasıl bloke edecekleri konusunda ağız dalaşına girerken, 136 mahkum hâlâ Guantanamo’da. Amerika geçmişinden saklanmaya devam edemez, ve bu şekilde geleceğinden de saklanamaz. Bizim hikayelerimiz ve devam eden tutukluluğumuz ortadan yok edilemez.”
 
Ümmü Yasir Çevrimdışı

Ümmü Yasir

İşlerimizin hepsini düzelt Allah’ım...
İslam-TR Üyesi
Kâfirin dini imanı yok herşey yapar pislik mahluklar. Allah sabır versin ve yardımcıları olsun Bu işkencelere maruz kalan kardeşlerimize. İçimiz kanasada, Kâfirlerin iğrençliklerinden kusacak hale gelsek de elimizden duadan başka bişey gelmiyor. Ve Allah yaptıklarından habersiz değil, bunu bilerek ve düşünerek bütün bu zulümleri Allah'a havale ediyoruz..
 
E Çevrimdışı

Ebu Ubeyde bin Cerrah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu da Incanews yöneticisi/editörü Abdulkadir Şen'in kardesi Ibrahim Şen'in zamanında Guantanamo'da yaşadıklarını anlattıği röportaj:

(Not: Bu haberi bir kaç blog'da okudum ama eğer haber doğru değilse silebilirsiniz.)

Guantanamo esiri İbrahim Şen, yaşadıkları insanlık dışı işkenceleri Vakit’e anlattı... Şen, kampta, “Yahudi komutanlar ve hahamlar bulunduğunu” söyledi

90 ESİR DELİRDİ

Yaşadıklarını, muhabirimiz Adem Özköse’ye anlatan İbrahim Şen, Guantanamo’da “Delirtme odası” denilen bir bölüm bulunduğunu ve burada, insanlık dışı işkencelere maruz kalan 90 esirin delirdiğini söyledi.

KAMP, YAHUDİ KAYNIYOR

“Guantanamo’daki askerlerin yüzde 90’ının başında kippa vardı. İsimleri de hep Yahudi isimleriydi. Guantanamo’da bizim tesbit ettiğimiz 15 Yahudi haham vardı. Esir âlimlerin sorgularında, en az bir haham bulunuyordu.” •SUNUŞ

İbrahim Şen.... Van nüfusuna kayıtlı ve şu an 25 yaşında... Fıkıh ilmine olan yoğun ilgisi sebebiyle Van’dan Afganistan’a giden Şen, Kandahar’da eğitim gördüğü medresenin bombalanması üzerine Türkiye’ye dönmek için yola çıkarken, Guantanamo üssüne doğru uzanacak günlerin başlangıcında olduğundan habersizdi. 2 yıl 3 ay Guantanamo’da tutulan Şen’in yaşadıkları, özelde İslâm dünyasının, genelde dünya halklarının nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduklarını en çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Şen’in anlattıkları, insanı dehşete düşürüyor. Ya anlatamadıkları!.. 2 gün sürecek olan röportajımızda, başta Guantanamo’daki direniş olmak üzere birçoğu ilk defa kamuoyuna yansıyacak olan bilgi ve olaylarla karşılaşacaksınız. İşte, Guantanamo tutuklusu İbrahim Şen’in soluk kesen hikâyesi...


“Sorgu odasına girer girmez yerlere atılmış Kur’an-ı Kerim’ler dikkatimi çekti. Kadın askerler, üzerimdeki elbiseleri yırtıp, bana fiziksel ve sözlü tacizde bulunmaya başladılar. Bir taraftan İslâm’a ve Peygamberimiz’e hakaretler ediyor, diğer taraftan da benim çıplak haldeki fotoğraflarımı çekiyorlardı. O an öyle utandım ki, Rabbime canımı alması için dua etmeye başladım.”


“Hele bir de işkence görürken yaralanırsanız, asıl o zaman azabın büyüğü başlıyordu. Örneğin; işkence esnasında kolunuz bir yerden kırılırsa, kolunuzu kesip atıyorlardı. Bu şekilde 30’a yakın tutuklunun kolunu herkesin gözü önünde kestiler. Yaralı tutukluların kollarını kırarken bir amaçları da bizi korkutmaktı.”

-Öncelikle gözaltına alınışınızdan başlayalım. Nasıl gözaltına alındınız?

2001 yılında fıkıh alanında eğitim görmek için Afganistan’a gitmiştim. Afganistan’a gittikten 6 ay sonra ben ve bir grup arkadaşımın fıkıh eğitimi gördüğü köy, ABD savaş uçakları tarafından bombalandı. Bombalama esnasında birçok Afgan sivil hayatını kaybetti. Bizim bulunduğumuz bölgeye yönelik ABD bombardımanı artınca, Türkiye’ye dönmek için Afganistan’dan ayrılmaya karar verdim. Pakistan-Afganistan sınırını 300’e yakın medrese öğrencisiyle geçerken, Pakistan istihbarat birimleri tarafından gözaltına alındık.

-Niçin gözaltına alındınız? Size, gözaltına alınışınızla ilgili herhangi bir sebep söylediler mi?

Pakistan istihbaratının bizi Amerikalılara satmak için gözaltına aldığını öğrendik. Hatta istihbaratçılardan biri; “Amerika kâfir, fakat dolar güzel” dedi. Zaten Guantanamo’da Amerikalılar tarafından sorgulanırken, Pakistanlı istihbaratçıların beni 5 bin dolar karşılığında Amerikalılara sattıklarını öğrendim.

-İnsan ticareti bu bölgede yaygın bir şekilde yapılıyor mu?

Hem de çok yaygın... Hatta Pakistan istihbaratıyla çalışan bölgedeki bazı köylüler, geçimlerini insan ticaretiyle sağlıyor. Hiç ilgileri olmadıkları halde birçok medrese öğrencisi, El Kaide savaşçısı oldukları yalanıyla Amerikalılara satılıyor.

-Gözaltına alındıktan hemen sonra mı Amerikalılara teslim edildiniz?

Hayır. İlk önce 2 gün Peşaver’de tutulduk. Daha sonra Pakistan ordusuna bağlı Kuart Cezaevi’ne götürüldük.

BM YETKİLİLERİ SORGULADI

-Kuart Cezaevi’nde daha çok kimler tutuluyordu? Ayrıca bu cezaevinde herhangi bir sorgu veya işkenceyle karşılaştınız mı?

Kuart’ta daha çok Amerikalılara satılmak için gözaltına alınan kişiler tutuluyordu. Pakistanlı askerler bizi ABD ordusuna teslim edecekleri için herhangi bir sorguya tabi tutmadılar. Yalnız 1 ayın sonunda hücrelerimize BM yetkilisi olduklarını söyleyen Amerikalı bir heyet geldi. El Kaide’ye bağlı olduğumuzu itiraf etmemiz durumunda, bize yardımcı olabileceklerini söylediler. Bu teklifi hiçbirimiz kabul etmedik. Kuart’ta herhangi bir işkence görmedik. Fakat ellerimiz ve ayaklarımız prangalı durumda, bir ay boyunca hücrelerde tutulduk. Bu süre zarfında 10 saniyelik bile olsa prangalarımız çıkarılmadı.

-Kuart Cezaevi’nden sonra nereye götürüldünüz?

Amerikalı askerler Kuart Cezaevi’nden bizi alıp, Afganistan-Kandahar’daki ABD üssüne götürmek üzere kargo uçaklarına bindirdiler. Uçakta her birimizi iplerle birbirimize bağladılar. Zaten başımıza çuval geçirip, ağızlarımızı da bantlamışlardı. Bu yolculuğumuz ipler sebebiyle bizim için tam bir azap oldu.

-Nasıl yani? Biraz açar mısınız?

Elleri arkadan kelepçeli 300 kişiyi iple birbirlerine bağladıkları için, uçak sallandıkça herkes çektiği acı sebebiyle ipi bir tarafa çekiyor, bu nedenle kollarımız kırılacak gibi oluyordu. Hatta 10 kadar arkadaşımızın bu esnada kolu kırıldı. O öyle bir acıydı ki anlatamam...

-Kandahar’daki ABD üssünde neler yaşadınız?

Askerî üsse girer girmez ABD askerleri bize demirlerle saldırdılar. 5’er kişilik gruplara ayırıp, betonun üzerine yatırarak dövmeye başladılar. Her birimizi yarım saate yakın dövdüler. Yarım saatin sonunda 10 kadın Amerikalı asker, beni

alıp sorgu odasına götürdü. Tabii bu arada ellerimiz ve ayaklarımız zincirli... Askerlere karşı koymak için en küçük bir mukavemette bulunsan, zincirler sebebiyle ayakların ve kolların kopacakmış gibi oluyordu. Sorgu odasına girer girmez yerlere atılmış, üzerine küfürler yazılmış Kur’an-ı Kerim’ler dikkatimi çekti. Kadın askerler üzerimdeki elbiseleri yırtıp, bana fiziksel ve sözlü tacizde bulunmaya başladılar. Sürekli demirlerle vurdukları için, başım ve yüzüm kanlar içinde kaldı. Bir taraftan İslâm’a ve Peygamberimiz’e hakaretler ediyor, diğer taraftan da benim çıplak haldeki fotoğraflarımı çekiyorlardı. O an öyle utandım ki, Rabbime canımı alması için dua etmeye başladım. Askerlerin saldırı ve tacizleri 1 saat kadar sürdü. Yaşadıklarım tam bir kâbus gibiydi.

-Daha sonra ne oldu?

Kadın askerler bana mavi bir tulum giydirip, erkek askerlere teslim etti. Erkek askerler de zorla saçlarımı ve sakallarımı kestiler. Bu arada gördüğüm işkencelerin etkisiyle devamlı bayılıyordum. 1 hafta boyunca bana ve arkadaşlarıma ara vermeden işkence yaptılar.

UYKUSUZ GEÇEN 40 GÜN

-1 haftanın sonunda nereye götürüldünüz?

Hepimize bir numara verdiler ve sorgu odalarından çıkarıp hücrelere attılar. Benim numaram 274’tü. Bundan sonra hücre işkenceleri başladı. Kandahar’daki ABD üssünde 40 gün kaldık. İnanın bu 40 gün içinde toplam yarım saat uyutulmamıza izin verilmedi. Birkaç dakikalığına uykuya dalsanız, hemen ABD askerleri köpeklerle hücrenize gelip saldırıyorlardı. Hele bir de işkence görürken yaralanırsanız, asıl o zaman azabın büyüğü başlıyordu. Örneğin işkence esnasında kolunuz bir yerden kırılırsa, kolunuzu kesip atıyorlardı. Bu şekilde 30’a yakın tutuklunun kolunu herkesin gözü önünde kesip attılar.

-Guantanamo yolculuğunuz nasıl başladı?

40 gün Kandahar’daki ABD üssünde kaldıktan sonra, aramızdan 300 kişiyi seçtiler ve tekrar başlarımıza çuvallar geçirip, kargo uçaklarına bindirdiler. Tutuklu arkadaşlar, muhtemelen Guantanamo’ya götürüldüğümüzü söylediler. Zaten Amerikalı askerler bize nereye götürüldüğümüz hakkında en ufak bir bilgi vermiyorlardı.

-Afganistan’dan Guantanamo’ya Müslüman tutukluları götüren uçakların İncirlik üssüne ikmal için uğradıkları iddia ediliyor. Sizin bu hususta bir tanıklığınız oldu mu?

Kargo uçağına bindirilen bu 300 kişinin içinde biz 6 Türk’tük. Bizi özellikle uçağın kapısına en uzak yere oturttular. Bu durum bende birtakım şüphelere yol açmıştı. Guantanamo’ya ulaşmadan önce bir yerde 2 saatliğine mola verdik. Ben, kapıya uzak oluşum ve başımdaki çuval nedeniyle mola verilen bu yerin neresi olduğu hakkında bir tespitte bulunamadım. Fakat Guantanamo’ya vardıktan 3 hafta sonra çat pat Türkçe bilen bir Arap tutuklu, uçağımızın mola verdiği yerde Türkçe konuşmalar duyduğunu söyledi.



İşkence mağduru İbrahim Şen yaşadıklarını anlatıyor-2 Guantanamo’daki tutukluları sorgulayan işkenceci askerlerin yüzde 90’ı Yahudiydi


“İsmi Yasef olan Yahudi komutan bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; ‘Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vereceğiz’ diyordu. Ben bu arada vücuduma verilen elektriğin etkisiyle tekrar bayıldım.”

“Delirtme odası”nda sizi yalnız başınıza bırakıyorlar. Bir sandalyeye oturtup, vücudunuzun farklı yerlerine çeşitli kablolar yerleştiriyorlar. Vücudunuza yerleştirilen kablolar çalıştırılınca, çeşitli halüsinasyonlar görmeye başlıyorsunuz. Kulağınıza ilginç ve ürkütücü sesler geliyor ve bir an önce ölmek istiyorsunuz. Guantanamo’da bu odaya giren esirlerden en az 400’ü intihar girişiminde bulundu. 90’ı da delirdi.”

ALLAH RASÛLÜ’NDEN GELEN MÜJDE

- Genel olarak esirlerin moralleri

nasıldı?

- Guantanamo esirleri yaşadıkları işkencelere rağmen, moral olarak diriler. Ayrıca görülen salih rüyalar, bütün esirlere müthiş moral veriyordu.

- Bu rüyalardan bahseder misiniz?

- Bir sabah Afganistanlı bir kardeş, Kuveytli bir âlime seslenerek; “Hocam, bu gece rüyamda Allah Rasûlü’nü gördüm. Bana; Kuveytli âlim bir rüya gördü, onu size anlatsın

diye buyurdu” dedi. Kuveytli âlim gözyaşları içinde; “Kardeşler, vallahi Afganlı arkadaşımız doğru söylüyor. Ben rüyamda Allah Rasûlü’nü gördüm. Fakat rüyamı anlatıp anlatmamam hususunda tereddüt ediyordum. Artık anlatacağım. Rasûlullah bana rüyamda dedi ki; “Nefsimin yedi kudreti elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah Guantanamo ehlini unutmadı. Guantanamo’daki esirler, Bedir ehline benziyorlar. Melekler onları gıpta ile seyrediyorlar. Onlara müjde ver...”

- Guantanamo’da nasıl karşılandınız?

- Guantanamo’da da aynı Kandahar’daki askeri üstte olduğu gibi, ABD askerlerinin saldırılarıyla karşılandık. Ellerimiz ve ayaklarımız prangalı, başımızda çuval olduğu halde devamlı vuruyorlardı. Her yerim kan içinde kalmıştı. Dayak sebebiyle bayılmışım. Ayıldığımda kendimi sorgu odasında buldum. Başımdaki çuvalı çıkarmışlardı. Karşımda, başlarında Yahudilerin taktığı kippalardan bulunan 4’ü bayan, 6’sı erkek 10 asker, bir de Türk tercüman vardı. Baygınlığımın geçtiğini fark eden askerlerden biri, hemen kadın askerlere beni soymalarını söyledi. Kadın askerler de ellerindeki makaslarla beni anadan üryan bir şekilde soydular. Tekrar işkence seansı başladı. İsmi Yasef olan Yahudi komutan bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; “Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vereceğiz” diyordu. Ben bu arada vücuduma verilen elektriğin etkisiyle tekrar bayıldım.

ASKERLERİN % 90’I KİPPALI

- Kippalı Yahudi askerlerden bahsettiniz. Bu askerlerden Guantanamo’da çok var mıydı?

- Size şunu söyleyebilirim. Guantanamo’daki askerlerin % 90’ının başında kippa vardı. İsimleri de hep Yahudi isimleriydi. Guantanamo’da bizim tesbit ettiğimiz 15 de Yahudi haham vardı. Esirler içindeki âlimlerin sorgularında, en az 1 haham bulunuyordu.

- Sorgu odasından kaç gün sonra çıkabildiniz?

- 10 gün boyunca devamlı işkenceye tabi tutuldum. Devamlı olarak, Usame bin Laden ve Molla Ömer’in nerede olabileceğini soruyorlardı. Ben ise bu kişileri hayatımda bir kere bile görmemiştim. İşkence gördüğüm 10 günün son 3 günü beni başka bir odaya götürdüler. Bu oda, diğer sorgu odasına göre daha düzenliydi. İlk önce odadaki televizyonu açtılar ve benden televizyondaki ahlaksız filmi seyretmemi istediler. Ben seyretmemek için başımı aşağı eğdikçe, onlar vücuduma daha fazla elektrik veriyorlardı. Bu durum yaklaşık 45 dakika sürdü. Daha sonra iki asker herkesin gözü önünde birbirleriyle ilişkiye girmeye başladı. Ben utancımdan ne yapacağımı şaşırdım. Devamlı olarak içimden, “Hasbünallahü ve ni’mel vekîl” diye duada bulunuyordum. Kadın askerlerden biri eğer kabul edersem, bir kadınla ilişkiye girebileceğimi söyledi. 3 gün boyunca beni ikna etmeye çalıştılar. Tekliflerini kabul etmeyince, bu sefer diğer sorgu odalarına hiç benzemeyen farklı bir odaya götürdüler.

DELİRTME ODASI

- Bu odanın diğer sorgu odalarından farklı olan yönü neydi?

- Odanın her tarafı çeşitli elektromanyetik âletlerle kaplıydı. Bu odaya Guantanamo’daki esirler kendi aralarında “Delirtme odası” diyorlar. Ben oradayken deliren 90 kadar Müslüman esir, bu odada fazla bırakılmaları sebebiyle delirdi. “Delirtme odası”nda sizi yalnız başınıza bırakıyorlar. Bir sandalyeye oturtup, vücudunuzun çeşitli yerlerine çeşitli kablolar yerleştiriyorlar. Önce odanın ısısı düşürülüyor, daha sonra da yükseltiliyor. Mesela odanın ısısı -20 derece soğuktayken, birden 60 derece sıcağa çıkarılıyor. Vücudunuza yerleştirilen kablolar çalıştırılınca, çeşitli halüsinasyonlar görmeye başlıyorsunuz. Bütün dengeniz bozuluyor. Kulağınıza ilginç ve ürkütücü sesler geliyor ve bir an önce ölmek istiyorsunuz. Öyle bir acı çekiyorsunuz ki, tarifsiz... Guantanamo’da bu odaya giren esirlerden en az 400’ü intihar girişiminde bulundu. 90’ı delirdi. Deliren esirleri Delta D Bloğu’na götürüyorlardı. Birçok esir bileklerini kesti. Ben de o “Delirtme odası”na girdikten sonra çok kötü günler yaşadım. Kendimi tanıyamıyordum. Sanki içimde başka bir insan vardı. Sürekli onunla mücadele etmek zorunda kalıyordum. Kulağıma gelen uğultular, benden sürekli intihar etmemi istiyorlardı. Fakat Allah’ın yardımıyla yavaş yavaş kendime geldim. Bu odadan çıkarıldıktan sonra da 2 sene boyunca kalacağım hücreme götürüldüm.

- Hücrede günlerinizi neler yaparak geçiriyordunuz?

- Hücrelerde sürekli olarak Kur’an’ı Kerim okuyorduk. Guantanamo’daki esirlerin % 90’ı hafız oldular. Aramızdaki âlimler; “Allah’ın kuluna kaldıramayacağı yükü yükleyemeyeceğini” ve her şartta İslâm’ın izzetini ayakta tutmamız gerektiğini söylüyorlardı. Biz de askerlerin morallerini bozmak için çeşitli eylemler yapıyorduk.

- Ne tür eylemler?

- Her gece mutlaka Usame bin Laden’i öven marşlar söyleniyordu. Çünkü Amerikalı askerlerin en çok nefret ettikleri insan, Usame bin Laden’di. Ayrıca hücrelerin demirlerine vurarak, İslâm’ın zafer kazanacağına, ABD ve İsrail’in yıkılacağına dair sloganlar atıyorduk. Hücrelerdeki arkadaşlarla Amerikalı askerler geldiği zaman, silah sesi çıkarmaya karar verdik. 1 gün sonra askerler bizim bulunduğumuz bloğa geldiklerinde, ağzımızla silah sesi çıkarmaya başladık. Askerler birden paniğe kapılıp yere yatarak; “Saldırıya uğruyoruz. El Kaide Guantanamo’ya saldırıyor” diye bağırmaya başladılar. Herkes bir tarafa kaçışmaya başladı. Askerlerin düştükleri komik duruma dakikalarca güldük. Bazı esirler de, ellerine fırsat geçirdikleri an, ABD askerlerini esir alıyorlardı.

SUUDİ TUTUKLUNUN

ÇEVİK GİRİŞİMİ...

- Hücrelerde ABD askerlerini esir almanız imkansız değil mi?

- Normalde hücrelere 15 kişi birlikte ve yanlarında bir köpek bulundurarak geliyorlardı. Bir gün başında kippa olan Yahudi askerler; “Biz 3 kişi sizi odanızdan alıp, sorguya götürebiliriz” diye hava atmak için bir Suudi Arabistanlı esirin hücresine girdiler. Hücre kapısı açılır açılmaz, bu Arap kardeş askerlere saldırdı. 5 dakika içinde 3 askeri hücreye sokup, üzerlerine hücrenin kapısını kapattı. Bizim kaldığımız blokta askerlerin ilan yaptıkları bir mikrofon vardı. Bu mikrofondan çıkan sesi Delta Kampı’ndaki bütün asker ve esirler duyabiliyordu. Arap esir daha sonra bu mikrofonu eline alıp, “Ey Amerikalılar, ey İsrailliler, 3 askerinizi hücreye tıktım. Bir gün Bush ve Şaron’u da bu hücrelere sokacağız. Allah’ın vaad ettiği zafer çok yakında gelecektir. İzzet mücahidlerindir” diye bağırdı. Hücrelerin her birinden “Tekbir” sesleri gelmeye başladı. Guantanamo’yu ele geçirmiş gibi sevindik. Daha sonra gelen askerler, bu Arap kardeşi kelepçeleyip, götürdüler. Ona 40 güne yakın işkence yaptılar. Vücudu yara bere içinde hücresine döndüğü zaman bile ABD askerlerine; “Bir daha 3 kişi hücrelerimize gelmeye cesaret edin bakalım.Yine sizi, buraya tıkacağım” diye tehditlerde bulunuyordu. Bir başka olay daha anlatayım. Rüstem isimli bir Çeçen esir vardı. Küçük boyluydu, fakat çok iyi döğüşebiliyordu. O da bir sayım esnasında 4 ABD askerini dövüp, onları kaldığı hücreye kapattı. Daha sonra da gidip ABD askerlerine; “Bakın sizin arkadaşlarınızı hücreye kapattım. İslâm’ın hayırlı evladları bir gün Guartanamo’ya gelip, hepinizi, bizi kapattığınızı hücrelere tıkacaklar” diye tehditte bulundu. ABD askerleri Rüstem’in ellerini kelepçeyip, onu götürdüler. Rüstem’den bir daha haber alamadık.

“90 KİŞİ İŞKENCEDEN DELİRDİ”

- Guantanamo’daki esirlerin açlık grevi yaptıklarına dair haberler geliyor. Bütün esirler bu açlık grevine katılıyor mu?

- Gördükleri işkenceler ve kendilerine verilen ilaçlar sebebiyle deliren esirlerin dışında herkes katılıyor. Yeni bir ilaç çıktığında ilacı kontrol etmek için kobay olarak bizi kullanıyorlardı. Ben Guantanamo’da kaldığım 2 sene içinde, 90 esirin delirdiğine şahid oldum. Fakat 1300’e yakın esir, açlık grevi yapıyordu. Açlık grevi Guantanamo’da haklarımızı almak için en iyi yöntemdi. Birçok isteğimizi açlık grevi sayesinde Amerikalılara kabul ettirdik.

- Kabul ettirdiğiniz istekler nelerdi?

- Mesela kadın askerlerin sayım için hücrelerimize gelmelerini istemiyorduk. İlk önce bu isteğimize karşı çıktılar. Fakat biz eyleme başlayınca kabul etmek zorunda kaldılar. Kadın askerlere; “Çirkin, çöp tenekesi” diye isimler takmıştık. Onlara bu şekilde seslendiğimiz de, sinirden köpürüyorlardı. Her hücreden bir kişinin ezan okumasına izin vermelerini de yine açlık grevi eylemiyle sağladık. Ayrıca Kur’an-ı Kerimler’in yere atılmasını da, açlık grevleri yoluyla engelledik. Guantanamo’da işkence ve saldırı olduğu kadar, direniş de var. Fakat, Guantanamo’nun bu yönü sürekli olarak kamuoyundan saklanıyor.

- Amerikalılar, Guantanamo’ya sürekli yeni esirler getiriyorlar mıydı?

- Evet, hem de her hafta. Zaten mevcud bloklar, getirilen esirlere yetmediği için Guantanamo’ya devamlı yeni bloklar inşa ediyorlardı.

- Serbest bırakılmanız nasıl gerçekleşti?

- Guantanamo’da kimin, ne zaman serbest bırakılacağı belli olmuyordu. Bir gün yine kaldığım hücreye gelip, beni sorgu odasına götürdüler. Yalan makinasına bağlayıp tekrar sorguladılar. El Kaide militanı olmadığıma kanaat getirdiklerini söyleyip, serbest bırakılacağımı söylediler. Daha sonra da, Türkiye’ye gönderilmek üzere bir uçağa bindirildik. Bu uçak Adana-İncirlik Hava Üssü’ne indi. Amerikalı yetkililer, burada da bizi Türk polisine teslim ettiler. Tük polisi de bir gün şubede tuttuktan sonra, serbest bıraktı.
 
Sayfullah at-Turki Çevrimdışı

Sayfullah at-Turki

حَسْبُنَا ٱللَّهُ وَنِعْمَ ٱلْوَكِيل
İslam-TR Üyesi
İSİD'in barbarligindan bahseden Amerika işte bu. İttifak kurulup vurulan kişiler ise daima müslümanlar. Dünya islama ve müslümanlara karşı savasmasina ragmen bizim ahmak yerli müslüman görünümlü kafirleri ise buna alkış tutup destekliyor. Allah bu zalimlerin sonunu getirsin. O kadar teröre karşıyasınız Amerikaya karşı ittifak kurup Guantanamo barbarligini durdurun. Siz ancak Osmanlı torunuyum diye geçinip bununla övünürsünüz.
 
Y Çevrimdışı

yoldaki_muhendis

NEVER GIVE UP!!
İslam-TR Üyesi
akhiler suan resmen elim ayagim titriyor öfkeden:mad: ne diyecegimi bilmiyom:mad:
yemin ederim amerikaya ve yahudilere kinim dahada artti:mad: (kötü olanlara):mad:

Allah ordaki kardeslerimize yardim etsin, tez zamanda kurtarsin Amin
Allah o serefsizlere biz müslümanlarin elleriyle azap etsin, mücahitlere yardim, güç kuvvet versin Amin
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt