Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hadis İnkarcısı Mealcilere Cevaplar - Mehmet Emin Akın Hoca

Muhammed087 Çevrimdışı

Muhammed087

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
HADİS İNKÂRCILARI VE NÜBÜVVET DÜŞMANI MEALCİLERİN SORULARINDAN BAZISINA KISA CEVAPLAR

Biz burada çok kısa da olsa bu meselelere bir nebze işaret edip soruların cevaplarıyla ilgili bir ön yazı mahiyetinde cevaplar vermeye çalıştık.
Bu konuda Hadisleri Kur’an’a dayandırarak inkâr etmeye çalışanların felsefi arka planlarını çözmek ve bu mantığı kırmak için gençlerin “Konuşmalarım” adlı kitabımı mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum.
Soran: Mehmet GÜZEL
Selamun aleyküm

Hocam bi hadis inkarcısı bana bu hadisleri gönderdi ... bazılarının içinden çıkılacak gibi gözükmüyor ...
Birde 40 hadisi binlerce kişi dinlemişken onda bile farklılıklar var aktarılırken ... Şimdiden teşekkürler ...

1-“KUR'AN'DAN BAŞKA HANGİ “HADİS”E İNANIYORSUNUZ” (45/6)
Hitap müşrikleredir. Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem)sözü müşriklerin sözü olmadığı için bu iddia batıldır. Yüzünü ekşiten nebiyi uyaran Allah, Kur’an izin vermediği halde Din hakkında konuşmuş olacak Allah da onu uyarmayacak? Bu demektir ki, Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) Kur’an’dan hiçbir şey anlamaz ve fıkhedemez.
Bu ayet Kur’an’ın söz ettiği ve yukarısında söz edilen cenneti inkâr edip müşriklerin sözüne iman edenler içindir. Cevap müşriklere Kur’an’ın yanında nebevî bir hüküm koymak isteyenlere değil. Kuyr’an’ı “tebyîn” çokça beyan etme görevini zaten Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) vermiştir. Kur’an’ı neyle beyan edecek?
Sözleriyle amelleriyle Kur’an’da “hadis” kelimesinin doğrudan Rasulün (sallallahu aleyhi ve sellem)sözü olduğunu söyleyen bir ayet var mıdır?
Bunun açık delaleti olmalı ki bundan hüküm çıkarmış olsunlar.
Üstelik ona itaat ve ittiba emredilmiştir.
Eğer bu ayet, Kur’anla birlikte Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem)sözleriyle amel etmeyi savunan Sahabeyi uyarmak için gönderilseydi. O zaman denebilirdi ki, Kur’an açıkça bunu yasaklıyor.

İslam Ümmeti ise, böyle bir habere ve ilme sahip değil. Aksine Onun sözleriyle amel etmeyi Dinden ve Kur’an’ı “teybin”den bilmişlerdir. Onun ve ashabının da hayatı buna şahiddir.
Hakka:44,45,46; bunun açık şahididir. Rasul, (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah hakkında O’nun izin vermediği bir şeyleri söyleseydi Allah onun boynunu kırardı. Peki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) boş laflar konuştuğu halde, Allah onun boyunu kırmıyor da Kur’an’ı tefsir edince mi boynunu kıracak?
Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatı ve sahabenin şehadeti ve hayatı Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) 23 yıl nübüvvetiyle ve daha önce de 40 yıl insanlar arasında konuştu.

Bu Kurancılara göre, Onun İslam öncesi ve İslam sonrası sözleri arsında hiç bir fark olmadığı anlamına gelir. Ya da İslam’dan sonra sadece Kur’an’la konuşmuş başka bir şey konuşmamış.
Âl-i İmran 7.ayetteki “müteşabilerin peşine düşme” buna denir. “Hadis” sözü ile Kur’an’da sözü edilen “hadis”in aynı şey olduğunu söylemek istiyorlar. Nebilerini bu kadar değersiz ve aşağılık gören kâfir bir kavmin sorularıyla kafanız niye karışıyor ki?

2-“İŞTE ŞUNLAR, ALLÂH'IN ÂYETLERİDİR, ONLARI SANA GERÇEK İLE OKUYORUZ. ALLAH'TAN VE O'NUN ÂYETLERİNDEN SONRA HANGİ HADİSE (SÖZE) İNANACAKLAR?” (CASİYE/6)
Bu sure Mekki’dir. Mekke’de Allah’ın sözüne karşı çıkıp da Kur’an’a iman etmeyen kimdi? Elbetteki müşrikler? Abdullah İbn Ummu Mektum’a yüzünü ekşittiği için bile Kur’an’la uyarılan Nebi nasıl oluyor da Allah’ın sözünün dışında kendisine Kur’an’ın açıkça “hadis” diyerek reddettiği kendi sözlerini bu emre rağmen Müslümanlara Kur’an’ın tefsiri, beyanı ve geçmiş ümmetlerle geleceğe dair olan bilgiler olarak öğretmeye kalkıştığında uyarılmış olmuyor?
Eğer bu ayet O’nun sözlerini alma konusunda delilse; bunu ilk bilecek olan Kur’ancılık diye bir bid’atı ortaya çıkaran ve Kur’an’ın adıyla ile insanları aldatan bir fırkadan ve kafirlerden önce bilecek ve anlayıp ashabına uyarıda bulunacak olan kimse kendisine Kur’an nazil olan nebi olacaktır?
Bunlar, bu sözleriyle aslında Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisini Allah’a ortak koşan bir kimse olduğunu söylüyorlar, onlar sahabeyi yalanlamıyorlar, onlar Allahın ayetlerini yalanlıyorlar.
Ama bu zümre, hadisleri reddetmesine rağmen, “O’nun ahlakı Kur’an’dı” sözüne Kur’an’ın ayetiymiş gibi de sarılmayı ihmal etmiyor.

Kur’an’ da Allah;
“Andoslun ki sen yüce bir ahlak üzeresin”
buyurmuştur. Peki bu “yüce-büyük ahlak” nedir? Bunun kaynağı nedir? Bir Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Nebiyi Allah Azze ve Celle kitabı ve vahyi için seçtikten ve O’nun çok azim bir ahlak üzere olduğunu söyledikten sonra, kâfirler ve mürtedler nasıl oluyor da, onun “sözlerini, davranışlarını ve vasıflarını bu ahlakın dışında görebilirler? Dolayısıyla onun sözleri -hadisleri- de Allah’ın sözünü ettiği güzel ahlaktandır.
İnsanın sözlerinin, fiillerinin ve amellerinin kişinin ahlaktan olmadığını söyleyebilecek birileri var mı? Bununla teknik meselelere dair olan matematik fizik gibi konuları bundan müstesna tutuyoruz. Çünkü bu ilimlerin doğrudan ahlakla ilgileri yoktur.
Kur’an’da Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) “itaat” ve “ittiba” “sevgi, saygı ile sesini onun sesinin üzerine yükseltmeme” acaba Müslümanlara neden emredilmiştir?
Kur’an’da sesimizi O’nun sesinin üzerine çıkarmak bile haram kılınmışken, onun sözünü Kur’an’ın söz ettiği müşriklerin sözü gibi görüp reddetmemizi nasıl isteyebilirler ve bu iki şeyi aynı şey görürler?

İnsanlar nezdinde sözlerinin ve ahlakının hiçbir değer olmayan bir kimseyi Allah ne diye Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) olarak göndermiş oluyor ki?
Kur’an aynı zamanda -haşa- eğer “hadis” kelimesini kınamışsa bunu kendisi içinde kullanıyor. O zaman Kur’an, Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) için reddettiğini nasıl kendisinin bir vasfı olarak zikreder?
A’raf suresi 185. Ayette de “hadis” kelimesi geçer ama kimlerin ayette söz konusu edilmesinden sonra?
Allah’ın gökteki ve yerdeki ayetlerin inkâr eden Mekkeli müşrikler için.
Eğer “Allahtan ve ayetlerinden sonra hangi hadise iman ediyorlar” ayeti doğrudan ve açık bir biçimde Allah, kesinlikle Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Nebiyi kasdetseydi; burada O’nun ismini anar ve cümleyi nekire olan bir siyğayla zikretmezdi.
Yani açıkça “Allah’ın ayetlerinden sonra hangi Rasulün (sallallahu aleyhi ve sellem) ve nebinin sözlerine iman ediyorlar” derdi. Bunu demsine ve Kur’ancı kâfirlerin bunu Allah’ın adına bir ayetmiş gibi söylemelerine fırsat mı verirdi?
Üstelik Muhammed’in Kur’an ve Din hakkındaki sözlerini -hadislerini- din ve vahy dışı görenlerin kendileri “hadislerini- sözlerini Kur’an üzerinde hakem görüyorlar. Madem ki Kur’an ve vahy hakkında Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem)söz söylemesi haramdır, peki bu kâfirleri mi Allah; Rasulü’nden (sallallahu aleyhi ve sellem)ve nebisinden daha mı üstü tutmuş ki onların kendi hadislerini Kur’an ve tefsiri hakkında caiz ve meşru görüp Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem)sözlerini haram görüyor?

Allah kalem suresinde de (44)
“Bırak beni, bu hadisi inkâr edenle baş başa der”
Bu ayette Kur’an “el-hadîs” olarak adlandırılıyor?
Lokman suresi 6. Ayette de Allah Kur’an’a “el-Hadîs “diyor.
Nisa suresinde ise, Allah; kâfirleri ve müşrikleri onlara ne oluyor ki,
“Bir hadisi anlamıyorlar” diye kınıyor?
Arap diline göre, buradaki “hadîs” kelimesinin Kur’an olduğunu nasıl anlayacağız? Neden kınananların övülen bir şeyi kavrayamadıkları ya da hiç anlamadıklarından söz ediliyor?

Tahrim suresi 3. ayette;
“Nebi bazı eşlerine bir hadisi -sözü- gizli olarak söylediğinde” der.
Burada Allah, Nebi’yi eşlerinden bazılarına gizlice söylediği bir sözden ötürü mü kınamış?
Kur’an’da; sünnet kasdedilerek, -haşa- “hadis” kelimesi kınanmışsa; Kur’an’da nebilere ve rasullere atfedilen “kavl” kelimesi ve “kelam” kelimeleri neden kınanmamıştır? Zira “hadis” “kavl” ve “kelam” kelimeleri arasında bir benzerlik vardır.
Hâşâ eğer Kur’an “hadis” kelimesinde Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerini kasdederek bununla ameli yasaklamışsa, acaba Kur’an’da onların “kavillerini” neden bazen din ve vahy imiş gibi söz eder?

“Dedi ki قال yedi yıl gücünüzün yettiğince hep ekeceksiniz..”
Bu ayetteki” قول ile حديث kelimesi arasındaki fark nedir acaba? “Hadis”, yasaklamış (!) olan Allah, Yusuf suresinde Yusuf’un sözlerini “kavl” ile vahyin bizzat kendisi kılıyor?
Kur’an’da “hadis” kelimesi 24 yerde geçer bunların hiç birisinde de Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) alınmayacak olan sözüyle ilgili bir tek alamet, işaret ve açıklama ve delalet yoktur.
Müslümanların kendisiyle amel etmeleri ve itaat etmeleri haram olan bir konuyu; Allah’ın kapalı muğlâk ve açıklamaya ihtiyaç duyar bir şekilde bırakması söz konusu değildir.
Kur’an; bütün -sıvı- sarhoş edicilerin adını değil, sadece en açık ve önemli vasfını zikrederek buna “hamr” dedi. Biz buradaki vasıftan ötürü bütün sarhoş edicilerin adı ne olursa olsun, bu hükme dahil olduğunu anlıyoruz. “Hadis kelimesinde doğrudan Nebinin sözleri kasdedilseydi buna sadece “hadis” kelimesi değil “kavl” “ ve tekellüm”kelimelerinin de girmesi gerekirdi. “Hadis” kelimesinde sünneti ve hadisleri kasdeden Allah, nasıl oluyor da nebilerin sözlerini; vahy, din ve şeriat kılıyordu?

Yusuf suresi 111. ayette;
“Bu Kur’an asla iftira edilen bir hadis değildir”
denirken, neden Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) bu kadar sözüne rağmen, Kur’an Rasul’e (sallallahu aleyhi ve sellem) veya ashabına müfteri demedi?
Müşrikler Nebiye “Sen bir müfterisin” demediler mi? (Nahl:101)Peki müşrikler rasule (sallallahu aleyhi ve sellem) bunu söyleyebiliyorlar da Allah nasıl oluyor Rasulü” (sallallahu aleyhi ve sellem) hadis” söylemekten alıkoymuyor ve bunu “iftira” olarak nitelendirmiyor?
Burada şu husua da işaret etmekte yarar vardır: Müslümanlar Kur’an’da 24 yerde zikredilen (çoğul olarak zikredilen hariç) “hadîs” kelimesinin Rasuylullah’uı-ın hadisleri de dâhil bütün insanların sözleri olduğunu nasıl oluyor da anlamamış oluyorlar? Böyle bir şüphe ve kuşku için hiç olmazsa İslam tarihinde bunun bir tek misali gösterilmeliydi ki: bakın bu hadise ve bu rivayet Kur’an’daki ayetlerin hadise delalet ettiğini bize anlatıyor. Ya da Rasulullah hadislerini bir süre yazmayı yasakladığında bunun Kur’an’a aykırı olması sebebiyle yasakladığına dair en azından bir tek zayıf hadis zikredilmeli değimliydi?
Mu’minun suresi 14. Ayette “أحسن الخالقين” (YARATCILARIN en güzeli) ibaresindeki “yaratıcılar” çoğuldur, mücerred olarak burada “yaratcı” kelimesi zikredildi idye bu Allah’tan gayri yaratıcıların da olduğuna mı delalet ediyor?
Mealci ve Kadiyani Kur’aniyyun dalalet fırkasının “hadîs” kelimesi hakkındaki örneklemesi de böyledir.

Kendisine Kuran vahyedilen bir Nebi bunun farkında olamıyor ama o nebinin dinine karşı savalş açmış olan dalalet ve riddet fırkası bunu Kur’an’da istibat edip çıkarmış oluyor? Rasul de (sallallahu aleyhi ve sellem) dâhil bütün ümmeti Allah’ın kitabının hidayetini gizlemek ve Allah’ın vahyettiği hakikatı tahrif etmekle suçlamış oluyorlar.

Necm suresi 3. Ayette;
وما ينطق عم الهوى
“ ve o hevadan nutketmez” Bu ayette “hadis” de denmedi” konuşmaz da denmedi, “kavl” de denmedi özellikle “nutk” (neteka نطق) fiili anıldı. Peki neden? Çünkü “nutk” kavlden önce gelir kelimeyi söylemeden öncedir. Bu dili depşertirmenin adıdır. Demek ki değil O’nun Kur’an’a muhalif olan bir söz söylemesi, o bir tek heceyi bile hevadan söylemez. Ayet müstakil bir cümledir ve anlamı başkasıyla tamamlanmaya muhtaç bir ibare değildir.
“el-hevâ” umum -genel- aman siyasıyla zikredilmiştir. Hevâ olan her şeyden uzaktır.
O Kur’an’a göre en yüce bir ahlak üzereyse; Allah niçin; güzel sözleri, ilmi, fıkhı ve hikmetiyle aydınlatması konusunda Müslümanlar için bir sakınca görsün? Kur’an’ı tebliğide asla yanılmayan ve hata etmeyen bir insan insansa nmutlak yanılmalı ve Kur’an’da bile hatası olmalıydı değil mi? Şimdi Kur’an’ı ona Allah unutturmamaış deyip bu sözü reddetecekleri zaten açık, o halde nasıl oluyor da Allah kulları ile Muhammedi baş başa bırakmaya ve O’na gelen ilim ve hikmet ve şeriat hakkında bir açıklamasını O’na yasaklamış olsun ki?
Hayır biz onun sözlerini olduğunu inkar etmiyoruz ancak onun hadislerinin bize sahih bir şekilde geldiğini kabul etmiyoruz dediklerinde, kendilerini şöyle bir soru yakalar: peki, Muhammed’den doğru bir söz bile nakledemeyen bu kimseler, nasıl oluyor da Allah’ın kitabını korumada ve bize kadar ulaştırmasında hafızaları bu kadar güçlü ve dinlerinde bu kadar emin oluveriyorlar?

Kur’an’da “hadis” kelimesini geçtiği ayetler dikkat edin Kur’an ın kasdedildiği yerlerin dışında kınanan tamamen müşriklerin sözleri ve söyledikleridir?
فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ ﴿١٤٠ النساء﴾
• فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ ﴿٦٨ الأنعام﴾
• فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ ﴿١٨٥ الأعراف﴾
• وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ ﴿٩ طه﴾
• فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ ﴿٦ الجاثية﴾
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ ﴿٢٤ الذاريات﴾
• فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٠ المرسلات﴾
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ ﴿١٥ النازعات﴾
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ ﴿١٧ البروج﴾
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ ﴿١ الغاشية﴾
• يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّىٰ بِهِمُ الْأَرْضُ وَلَا يَكْتُمُونَ اللَّهَ حَدِيثًا﴿٤٢ النساء﴾
• فَمَالِ هَٰؤُلَاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا ﴿٧٨ النساء﴾
• وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللَّهِ حَدِيثًا ﴿٨٧ النساء﴾
• وَكَذَٰلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ ﴿٦ يوسف﴾
• مَا كَانَ حَدِيثًا يُفْتَرَىٰ وَلَٰكِنْ تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ ﴿١١١ يوسف﴾
• فَلَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ عَلَىٰ آثَارِهِمْ إِنْ لَمْ يُؤْمِنُوا بِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَسَفًا ﴿٦ الكهف﴾
• وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ ﴿٦ لقمان﴾
• فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ ﴿٥٣ الأحزاب﴾
• اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَ ﴿٢٣ الزمر﴾
• فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِثْلِهِ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ ﴿٣٤ الطور﴾
• أَفَمِنْ هَٰذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ ﴿٥٩ النجم﴾
• أَفَبِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَنْتُمْ مُدْهِنُونَ ﴿٨١ الواقعة﴾
• وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَىٰ بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا ﴿٣ التحريم﴾
• فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ﴿٤٤ القلم﴾

3-BUYRUN SİZE İNANDIĞINIZ HADİSLER. BAKALIM NE KADAR MANTIKLI VE NE KADAR ÇELİŞKİSİZ!

4-"NAMAZ KILAN BİR ADAMIN ÖNÜNDEN EŞEK, KARA KÖPEK VE KADIN GEÇERSE NAMAZI BOZULUR" (BUHARİ 8/102; HANBEL 4/86).
Hadiste bozulur “
تفسد veya تبطل” değil, “namazı kat’eder keser denilmektedir” kesmenin bozmak olduğunu kim söylemiş?
.
Bu konu yaklaşık 12 hadiste dile getirilir. En meşhuru Ebu Zer ve Ebu Hureyre hadisleridir.
“kat’”dan maksad eksilmedir bozulma değil.

5-ZİNA YAPAN EVLİLERİN TAŞLANARAK ÖLDÜRÜLMESİNİ EMREDEN AYET, AYŞE'NİN DÖŞEĞİNİN ALTINDAKİ SAHİFEDE YAZILI BULUNUYORDU. PEYGAMBER ÖLÜNCE AYŞE ONUN DEFİN İŞLEMLERİYLE MEŞGUL İKEN, EVİN AÇIK KAPISINDAN İÇERİ GİREN BİR KEÇİ O SAHİFEYİ YEDİ VE BÖYLECE TAŞLAMA CEZASI KURAN'DAN ÇIKTI; AMA HÜKMÜ DEVAM EDİYOR" (İbni Mace 36/1944; HANBEL 3/61; 5/131,132,183; 6/269).
Bu hadisin çevirisi şüphelidir. Doğru tercüme edildiğini, sanmıyorum.
Bu Kur’an’ın eksik olduğunu değil, Bu ayetin lafzen nesholunduğunu ortaya koyar, O dönemde hafızlar vardı. Onlara ne olmuştu ki keçi yeyince onlardın da hafızlarından bu ayet silinmiş oluyor?
Peki, bu durumda Aişe niye bu ayetin mutlaka Kur’an’a yazılması gerekir diye bir mücadele vermemiş? Kur’an yazılırken ve tek kitap haline getirildikten sonra da Aişe hayattaydı. Sakat anlayış ve maraz adamların beynini kemiriyor.

6-"KEÇİNİN YEMESİ SONUCU KURAN'DAN ÇIKAN TAŞLAMA AYETİNİ ÖMER KURAN'A TEKRAR SOKMAK İSTEDİ; ANCAK HALKIN DEDİKODUSUNDAN KORKTUĞU İÇİN CESARET EDEMEDİ" (BUHARİ 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; MUSLİM, HUDUD 8/1431; EBU DAVUT 41/1; ITKAN 2/34).
Halk niye dedi kodu edecekmiş? Kimseden korkmayan Ömer Kur’an’da var olan bir hükmü keçi yedi diye niye Kur’an’dandır diye bir mücadele vermiyor? Kur’an’da muhkem olarak yazılı olması gereken bir ayetin yazılmamasını nasıl sahabe bildiği halde Ömer onu Kur’an’a ayet diye yazmak istiyormuş. Ahmaklar, nassları ve Arapça’yı bilmeyenlerden çalarak fikir yürütüyorlar.
Keçinin Kur’an ayetini yediğini herkes bilecek ve sonrada bu ayet neydi ve niye yazılmadı diye hiçbir çekişme ve tartışmama yapmamış olacaklar? Bu sahabe gibi dinde dikkat ve azim sahibi olana insanlar için asla mümkün olmayan bir durumdur.
Bu saptırmadan başka bir şey değildir.
Ömer neshedilen ayeti Kur’an’ın kenarına haşiye olarak yazardım diyor. Bu mutlaka yapılması gereken bir şey değildi neshin vukuunu ve nesh üzerinde ne kadar durduklarını gösterir.
Rivayetlerin hiç birisinde Kur‘an’a sokmak gibi bir ifade yoktur mütercimler bunu öyle tercüme etmişler.
Ömer Kur’an’dan olmayanı Kur’an’a yazacaktı da Müslümanlar da bu kadar yıl bunun karşısında susacaklardı öyle mi? Sözlerin maksadını ve gayesini anlamaktan aciz Kur’anclık taifesi; Kur’an’ı Rasulullah’ın bile elinden almak ve kendi küfriyyatlarını haşa ona söyletmek istiyorlar. Bu proje; Yahudilerin ve müsteşriklerin İslamla savaşlarının en sinsi tarafıdır. Mealci kafirler ve mürtedler de bu projenin münafıkça taşeronluğunu yapıyorlar.

7-"BİR GRUP MAYMUN ZİNA YAPAN BİR MAYMUNU YAKALAMIŞ VE TAŞLAMA CEZASINI UYGULUYORLARDI. ONLARI BU HAKLI İŞTE DESTEKLEMEK İÇİN BEN DE TAŞ ATARAK YARDIM ETTİM" (BUHARİ 63/27).
عن عمرو بن ميمون الأودي قال: رأيت قردة باليمن فرجمتها القردة فرجمتها معهم
Bu Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hadisi değil, Buharî’nin Amr İbn Meymun’dan (el-Evdî Rasulullah’ı görmüştür. Söz onundur. Hicri 74 yılında Kufe’de ölmüştür) naklettiği bir haberdir.
Bu Nuaym İbn Hammad’ın rivayetidir.Cahiliyye döneminde Yemende cereyan eden bir kıssanın naklidir.
Alıntı rastgele neye nerden aldığını bilmeden yapılmış.
Doğrusu: el-Keşmirî, Nuaym İbn Hammad’ın Buharî’nin Hadis isnad ettiği raviler arasında değil, Bâb tercümlerinde kendisinden rivayetler zikrettiği bir kimsedir.
Bab tercümesi ile hadisi birbirinden ayıramayan cahiller bize aklı veriyorlar.
Maymunlar bile zina eden ceza uyguluyor ama bunlar maymunlardan da daha aşağı Müslümanların zina etmesine Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) uygulamasına rağmen göz yumuyorlar ve recmi inkâr ediyorlar Biz dinimizi onun ahkâmını inkâr eden kafirlerden değil. Allah’a iman etmiş olan sahabeden alırız.
Hâlbuki âlimlerin cumhuru hayvanların tenasülüne zina dememişlerdir.

8-"BİR KADININ PARMAKLARINI KESENİN CEZASI ŞÖYLEDİR: BİR PARMAK İÇİN 10 DEVE, İKİ PARMAK İÇİN 20 DEVE, ÜÇ PARMAK İÇİN 30 DEVE, DÖRT PARMAK İÇİN 20 -YİRMİ- DEVE FİDYE VERMELİDİR" (MUVATTA 43/11; HANBEL 2/182).
Niye zorlarına gidiyor ki bu diyettir. Sorun ne Kur’an’da zikredilmediği için mi? Neden Rasul’le (sallallahu aleyhi ve sellem) ve onun sözleriyle de sınandıklarına iman edemiyorlar?

9-"PEYGAMBER HİÇ BİR VAKİT AYAK ÜSTÜNDE İŞEMEDİ" (Hanbel 4/196; 6/136,192,213).
Bu bir rivayettir bir başka rivayette de bundan farklı bir haber rivayet edilir.

10-"PEYGAMBERİN AYAK ÜSTÜNDE İŞEDİĞİNİ GÖRDÜM" (BUHARİ 4/60,62; HANBEL 4/246; 5/382,394).
Birisi zannıyla konuşuyor ve kendi zamanında gördüğünü bir diğeri de kendi gördüğünü rivayet ediyor. Bunun sebebi de yerden sıçrama meselesidir. Bir diğer sebep de aşırı derecede sıkışmadır Mescid’de bir adamın ayakta işemesi gibi. Gördüm diyen rivayet otların ve çalılıkların üzerine olan rivayettir. Bu bir insani durumdur din ve iman meselesi değildir. Bir başka husus da insanlardan sakınmadır. Demek sıçrayacak yerde kendini setredip oturarak işeniyor zaruret durumunda ve kimsenin görmediği bir yerde ayakta işeme ruhsatı veriliyor demektir. Anlamayana ne denir?

11-"UREYNE VE UKEYLE KABİLELERİNDEN BİR GRUP MEDİNE'YE GELEREK Müslüman oldular. Medine'nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı. Ellerini ve ayaklarını kesti. Gözlerini oydu. Çölde susuz ölüme terketti. Biz onlara su vermek isteyince Peygamber bizi engelledi" (Buhari 56/152, Tıb 5/1; Hanbel 3/107,163).
Onlar da ayet inmeden aynısı sahabeye yapmışlardı. Rasulullah da (sallallahu aleyhi ve sellem) öyle yaptı bu da “kısas”a dâhildir.Deve sidiği ile tedavi eski Arap tıbbındandır.

12-"MUSA ÖLÜM MELEĞİNDEN ÇOK KORKUYORDU. BİR GÜN ÖLÜM MELEĞİ CANINI ALMAYA GELİNCE MELEĞİN YÜZÜNE TOKAT ATIP BİR GÖZÜNÜ ÇIKARDI" "ALLAH'IN ELÇİLERİ ARASINDA AYIRIM YAPMAYINIZ. BEN, YUNUS PEYGAMBERDEN BİLE ÜSTÜN DEĞİLİM" (Buhari 65/4,5; Hanbel 1/205,242,440; 2/405,468).
İbrahim’e gelen melekler nasıl niye insan kılığına girmişlerdi. Hatta Lut’un kavmi onlarla livata yapmak bile istemişlerdi.
Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) beni üstün göstermeyin demesi, Ehli kitap adamları incitmemek ve tevazu göstermek içindir. Yoksa Onun Allah katında Kur’an’da belirtilen makam-ı mahmud sahibi olmadığını söylemek değil. Bu makam sadece ona verilecektir. Ümmeti onlardan daha çok olacak ve kıyamete kadar Kur’ana sahip çıkacak. İşte Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ümmetinin üstünlüğü fazileti buradadır.

13-"BEN ADEM OĞULLARININ EFENDİSİYİM" (HANBEL 1/5; 5/540,388).
“Vallahi sen en yüce bir ahlak üzeresin” (Nun:4) diyen Allah hata mı işlemiş. Kafirlerin zoruna gidiyor Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Ademoğullarının efendisi seyyidi olması .

14-"HESAP GÜNÜ TÜM PEYGAMBERLER KORKU İÇİNDE CANLARININ DERDİNDE İKEN, SADECE BEN ÜMMETİMİ DÜŞÜNECEĞİM" (BUHARİ 97/36).
“Çeviri yanlış, evet hesaptan herkes korkacak Rasulullah hariç

15-"UĞURSUZLUK ÜÇ ŞEYDEDİR, AT, EV VE KADIN" (BUHARİ 76/53).
Bu din değil, hadisin evvelinde izah ediliyor, Araplar öyle görürlerdi. Uğursuzluk her zaman şeytandan değil, bazen de çevre şartlarının insanı sıkmasıyla huzursuzluk anlamındadır.

16-"PEYGAMBER, SAVAŞTA KADINLARIN VA ÇOCUKLARIN ÖLDÜRÜLMESİNİN BİR SAKINCASI OLMADIĞINI SÖYLEDİ" (BUHARİ, CİHAD/146; EBU DAVUD 113).
Buharî’de böyle bir hadis yoktur, Üstelik bunu yasakladı.
Bkz. Buhari: Kitabu’l-Cihad: 146. Bab’a: “Savaşta kadınların öldürülmesi”
Bu Buhari’nin Bâb’a verdiği addır [قتل النساء فى الحرب] alttaki hadis ise (Abdullah İbn Ömer hadisidir (Nr:2852)
144-145. da gece yapılan baskınla savaşta çocukların öldürülmemesi emri zikredilir.
Kâfir mealciler utanmak bilmediklerinden, Kur’an’ın ayetlerini çarpıttıkları gibi hadiseleri de çarpıtıyorlar.
Yoksa hadisin metninde böyle bir emir yok
Bu cahiller ise, sanki Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hadisi kadınların ve çocukların öldürülmesini emrediyormuş gibi anlatıyor. Peki, Tevrat’ta çocukların duvarlara vurularak öldürülmelerini neden kınamıyorlar kalplerinde maraz var bu kafirlerin de onun için.
İşte Buhari hadisi:
“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gece saldırısında çocukları ve kadınların ölmüş olduğunu görünce bundan hiç hoşlanmadı” (2851,2852)
باب قتل الصبيان في الحرب
2851 حدثنا أحمد بن يونس أخبرنا الليث عن نافع أن عبد الله رضي الله عنه أخبره أن امرأة وجدت في بعض مغازي النبي صلى الله عليه وسلم مقتولة فأنكر رسول الله صلى الله عليه وسلم قتل النساء والصبيان
Ancak Nasara “İğare” (gece ya da sabah baskını) hadisini çocukları ve kadınları öldürme emri gibi algılamışlardır.
Aşağıdaki hadisler Buhari hadisleri . Fakat bu hadisler, gece baskınında istenmeden öldürülmüş olabilecek olabilecek olan kadınlar ve çocuklar hakkındadır Yoksa bun engelleyen açık hadisler var.
صحيح البخاري-كتاب الجهاد والسير
- باب قتل الصبيان في الحرب
2851 عن نافع أن عبد اللهرضي الله عنه أخبره (أن امرأة وجدت في بعض مغازي النبي صلى الله عليه وسلم مقتولة فأنكر رسول الله صلى الله عليه وسلم قتل النساء والصبيان)
-باب قتل النساء في الحرب
2852 عن نافع عن ابن عمررضي الله عنهما قال وجدت امرأة مقتولة في بعض مغازي رسول الله صلى الله عليه وسلم فنهى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن قتل النساء والصبيان)
-باب أهل الدار يبيتون فيصاب الولدان والذراري:
2850 عن الصعب بن جثامة رضي الله عنهم قال ( مر بي النبي صلى الله عليه وسلم بالأبواء أو بودان وسئل عن أهل الدار يبيتون من المشركين فيصاب من نسائهم وذراريهم قال هم منهم وسمعته يقول لا حمى إلا لله ولرسوله صلى الله عليه وسلم
Bunu yasaklayan hadis Müslim’dedir.
صحيح مسلم » كتاب الجهاد والسير » باب تحريم قتل النساء والصبيان في الحرب:
1744 حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة حدثنا محمد بن بشر وأبو أسامة قالا حدثنا عبيد الله بن عمر عن نافع عن ابن عمر قال وجدت امرأة مقتولة في بعض تلك المغازي فنهى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن قتل النساء والصبيان

17-"DÜNYA BALIĞIN ÜZERİNDEDİR. BALIK BAŞINI SALLAYINCA DÜNYADA DEPREMLER OLUR" (İbni Kesir, 2/29; 50/1).
İbn Kesir de böyle bir hadis zikredilse bile İbn Kesir onun mutlaka batıl olduğuna işaret etmiştir.
"Liderler mutlaka Kureyş kabilesinden seçilmelidir" (Buhari 3/129,183; 4/121; 86/31).
Böyle bir hadis yok. Bu lafızlarla bir tek sahih hadis yok. Varsa Arapçasını yerini ve kaynağını belirterek ortaya koysunlar..!Ahmaklar hadisleri de anlamaktan acizler acele ile ve nefretle bu hadislerin anlamı saptırıyorlar. Kureyşlilik hadisi, kaderi bir durumu açıklayan hadislerdendir. Şeri bir emri ve farzı dile getirmemektedir.

18-"TÜM KARA KÖPEKLERİ ÖLDÜRÜNÜZ. ÇÜNKÜ ONLAR ŞEYTANDIR" (HANBEL 4/85; 5/54).
Nübüvveti anlamayana bunu izah etmek için nefes tüketmeye gerek yok.

19-"KARGA FASIKTIR" (BUHARİ 59/16; HANBEL 2/52).
أخرج البخاري , ومسلم عن عائشة , قالت : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : { خمس فواسق يقتلن في الحل والحرم : الغراب , والحدأة , والعقرب , والفأرة , والكلب العقور
Aptal adamlar zannediyorlar Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)kargaya “fasık” demiş..!? Tabii onlar Rasulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem)çok biliyorlar ya. Karga fâsık olursa, kâfir olur demiştir demeye getiriyorlar hadisi iptal edip safların akıllarıyla oynamak için.
Hiç kargaya “fâsık” denir mi demeye getiriyorlar. Halbuki kargaya ve fareye “fâsık” değil, “fuveysika” denilmiştik ki bu da mecâzi bir isimlendirmedir. Gıdaları, ve sebzeleri ifsad ettikleri için.
لسان العرب - (ج 10 / ص 308(
كأَن الفأرة إنما سميت فُويْسِقةً لخروجها من جُحْرها على الناس والفِسْقُ الخروج عن الأَمر
النهاية في غريب الأثر - (ج 3 / ص 854)أنه سَمَّى الفأرةَ فُوَيْسِقَة تصغير فاسِقة لخروجها من جُحْرها على الناس وإفسادِها
تفسير ابن كثير - (ج 1 / ص 209 (الفاسق في اللغة: هو الخارج عن الطاعة أيضًا. وتقول العرب: فسقت الرطبة: إذا خرجت من قشرتها ولهذا يقال للفأرة: فويسقة، لخروجها عن جُحْرها للفساد
فتح الباري لابن حجر - (ج 6 / ص 47(
وَوَقَعَ فِي حَدِيث أَبِي سَعِيد عِنْد اِبْن مَاجَهْ : قِيلَ لَهُ لِمَ قِيلَ لِلْفَأْرَةِ فُوَيْسِقَة ؟ فَقَالَ : لِأَنَّ النَّبِيّ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِسْتَيْقَظَ لَهَا وَقَدْ أَخَذَتْ الْفَتِيلَة لِتُحْرِق بِهَا الْبَيْت .
فَهَذَا يُومِئ إِلَى أَنَّ سَبَب تَسْمِيَة الْخَمْس بِذَلِكَ لِكَوْنِ فِعْلهَا يُشْبِه فِعْل الْفُسَّاق
İnsanların gıdalarını ifsad ettiği ve eşyaya zarar verip karıştırdığı için. Köyde yaşamayan ve -ala- karganın bu durumunu bilmeyenden bunu anlaması beklenemez. Karga fasıktır değil “minel-fuveysika”dandır. “Fuvesika” fasıkçık demektir bu da mecazen hayvanın zararına işaret için söylenmiştir.

20-"ALLAH ZAMANDIR" (MUVATTA 56/3).
Cümlede “mahzuf” olanı bilmediklerin “Allah Dehr’dir cümlesini Allah zamandır diye tercüme ediyorlar halbuki doğrusu Allah Dehrin Rabbidir olacak.

21-"ALLAH, AHİRETTE PEYGAMBERLERE KİMLİĞİNİ KANITLAMAK İÇİN BACAĞINI AÇIP BALDIRINI GÖSTERİR" (Buhari 97/24, 10/129 ve 68. Surenin tefsiri).
“Sâk “ kelimesi Allahın baldırı değildir Sıfattır. Hadis yanlış tercüme edimiştir. Hadiste de “kimlik” kelimesi idye bir şey yoktur.

22-"PEYGAMBER 30 ERKEĞİN CİNSEL GÜCÜNE SAHİPTİ" (BUHARİ).
Bunda yadırganacak ne var? O bunu haber veriyorsa doğrudur. Bu Onun kendisini övmesi babında değili şehvetine ne kadar hakim olduğunun delilidir.
قال الراوي: قلت لأنس: أوَكَان يطيقه؟ قال: كنَّا نتحدث أنه أعطي قوة ثلاثين. رواه البخاري.
وعند الإسماعيلي عن معاذ: قوَّة أربعين, زاد أبو نعيم عن مجاهد: كل رجل من رجال أهل الجنة
Bu söz sahabe sözüdür. Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisinin bunu söylediği doğru değil..
حدثنا محمد بن بشار قال: حدثنا معاذ بن هشام قال: حدثني أبي، عن قتادة قال: حدثنا أنس بن مالك قال:
كان النبي صلى الله عليه وسلم يدور على نسائه في الساعة الواحدة، من الليل والنهار، وهن إحدى عشرة قال: قلت لأنس: أو كان يطيقه؟ قال: كنا نتحدث أنه أعطي قوة ثلاثين
وقال سعيد، عن قتادة: إن أنسا حدثهم: تسع نسوة
Buharî:[280، 4781، 4917]
ا

23-"PEYGAMBER NEREDE GÜZEL BİR KADIN GÖRSE HEMEN EVE KOŞAR ZEYNEP'LE YATARDI" (BUHARİ, HİBE/8)
Bu tarz sözler Nebinin de insan olduğunu kadınların erkekleri cezp ettiğini gösterir. Ama bize din ve edeb öğretmek olduğunu ise hiç hatırımıza getirmeyiz. Birinizin hoşuna giden kadınlar olursa ve nefsinizi tahrik eden bir şey olursa, bunu eşlerinizle giderin ve eşlerine de dışarıdaki kocalarının bu durumunu anlamaları ve ona göre onlara muamale etmelerini ifade eder.

24-"PEYGAMBERİN İZNİYLE İHRAMDAN ÇIKIP MİNA'DA BULUNAN KADINLARIMIZA YÖNELDİK. ZEKERLERİMİZDEN MENİ DAMLIYORDU " (Buhari, Hac/81; Müslim Hacc/141).
Niçin Arapların erkek gibi doğru ve olanı vasfetmeleri zorlarına gidiyor ve akıllarını bunu almıyor ki?

25-"PEYGAMBER ÖLDÜĞÜNDE, ZIRHI BİRKAÇ KİLO ARPA KARŞILIĞINDA BİR YAHUDİ'NİN YANINDA REHİN DURUYORDU" (BUHARİ 34/14,33,88; HANBEL 1/300; 6/42,160,230).
Neden böyle bir şey yasak olsun veya haram olduğuna delalet eden bir nass var mı?

26-"PEYGAMBER, MEDİNE'DE BİR YAHUDİ TARAFINDAN BÜYÜLENDİ. GÜNLERCE NE YAPTIĞINI BİLMEZ DURUMDA ORTALIKTA DOLAŞTI." (Buhari 59/11; 76/47; HANBEL 6/57; 4/367).
Bu tercümelerin hepsi problemli. O asla ibadetinden ve herhangi bir nübüvvet görevinin de zerre kadar hata etmiş değildir. Ancak onun kadınlarla cinsel ilişkide olmadığı halde, şeytanın kendisine o yönden zarar vermek istediğini ve sebepsiz yere ihtilam oluyormuş hissi duyduğunu gösterir. Eyyub aleyhisselamla ilgili ayetleri bir hatırlayın “şeytan bana zarar verdi diyor? Eyyub’un sanki Kur’an’da kıssasını hiç okumamışlar gibi konuşuyorlar. Hem de ayette “azap” verdi kelimesi geçiyor. Hadis’te ifade edilen bundan da hafif.

27-"SOL ELİNİZLE YEMEYİNİZ, İÇMEYİNİZ; ÇÜNKÜ ŞEYTAN SOL ELİYLE YER İÇER" (HANBEL 2/8,33)
O demişse doğrudur. Kur'an'dan ve Rasulullah'ın Sünnetinden haberi olmayanlar rasulullah'ın neden sağ eliyle yediğine iman etmezler? Şeytan’ın gördüğüne ve vesvese verdiğine iman ediyorlar, ama Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) sözüne iman etmiyorlar.
Peki, o böyle bir söylememişse bunu rivayet eden sahabe kim olmuş oluyor? Yalancı değil mi? Nebiyi görüp imam edenler ve onunla canları ve mallarını Allah yolunda feda edenler yalancı Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem)görmemiş ve onun hiçbir acısını yaşamamış ve onunla birlikte tek gazveye çıkamamış olan münafıklar Müslümanlara ve bu Ümmete din öğretmeye çalışıyorlar küfr ve riddet ehli bunlar.

28-"PEYGAMBEr, 'BENDEN KURAN HARİCİNDE HİÇ BİR ŞEY YAZMAYINIZ. KİM BENDEN BİR ŞEY YAZDIYSA ONU İMHA ETSİN" (Muslim, Zühd 72; Hanbel 3/12,21,39).
“Benden başkasını değil,Kur’an’ı yazınız” olacaktı.
Acaba Onun hadislerin yazılmasını emrettiği hadisleri sayısını biliyor mu bu adamlar. Bunlar karga gibidirler bir gagaları var, onunla da gözünüzü oymaya kalkışırlar.
Hani Peygamberin ”hadislerine iman edilmeyecekti. O zaman nasıl oluyor da Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sadece ilk zamanlar Kur’an hadislerle karıştırılmasın diye sözlerini yazmayı yasakladığını nasıl kabul ediyorlar. Hani Kur’an’dan başka bir “hadis”inanılmaması gerekiyordu?
Hadislerin –bir süre- yazılmasını yasaklayan rivayete de hadistir. Hani Kur’an’a göre doğru da olsa yanlış da olsa, Rasul’ün hadislerinin alınmaması gerekiyordu?

29-"ÖMER, PEYGAMBERDEN, HALKIN DOĞRU YOLDAN SAPMAMALARI İÇİN KENDİSİNE BİRŞEYLER SÖYLEYİP YAZMASINI İSTEDİĞİNDE; PEYGAMBER: 'ALLAH'IN KİTABI BİZE YETER' DEDİ" (Buhari İtisam 26, İlim 39, Cenaiz 32, Merza 17; Müslim Cenaiz 23, Vasaya 22)
“insanlar tartışınca ve rasulullah da sürekli baygınlık geçirdiği için Ömer buna engel oldu.”
30-"PEYGAMBER AMR B. AS'A, SÖYLEDİĞİ HER SÖZÜ YAZMASINI EMRETTİ" (Hanbel 2/162,192,207).
Emretmedi “izin” verdi
عن أبي سعيد قال : " جهدنا بالنبي صلى الله عليه وسلم أن يأذن لنا في الكتابة فأبى " ، وفي رواية عنه قال : " استأذنَّا النبي صلى الله عليه وسلم في الكتابة فلم يأذن لنا " .
Bu rivayeti ise hiç anmak istemezler:
وروى الإمام أحمد وأبو داود عن عبد الله بن عمرو قال : كنت أكتب كل شيء أسمعه من رسول الله صلى الله عليه وسلم أريد حفظه ، فنهتني قريش عن ذلك ، وقالوا : تكتب كل شيء تسمعه من رسول الله صلى الله عليه وسلم، ورسول الله صلى الله عليه وسلم بشر يتكلم في الغضب والرضا ؟ فأمسكْتُ عن الكتابة حتى ذكرت ذلك لرسول الله صلى الله عليه وسلم فأومأ بإصعبه إلى فيه ( أي فمه ) فقال : ( اكتب فوالذي نفسي بيده ما يخرج منه إلا حق
“Yaz ve vallahi bu buradan batıl olan hi,ç bir şey çıkmaz diyerek ağzına işaret etti.(Ebu Davud, Ahmed İbn Hanbel; Abdullah İbn Amr’dan)
ed-darimî, el-Hatib el-Bağdadi vd. birçok Hadis İmamı hadisi yazma hadislerinin hem sened ve hem de metin cihetiyle yazmayı geçici olarak olarak yasaklayan hadislerden daha çok ve güçlü olduğunu ispat etmişlerdir ki ümmetin bu konuda icmaı vardır.

31-" KURAN'DAN BAŞKA HİDAYET KAYNAĞI ARAYAN SAPITMIŞTIR" (TİRMİZİ 2906).
Kur’an Rasulullah’a önceki nebilerin ve rasullerin “hüdası”na uymasını O’na emretmektedir.
Nisa suresinde (26) bizi öncekilerin “süneni”ne iletmek istediği Allah haber vermiştir.
يُرِيدُ اللَّهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَ]يَهْدِيَكُمْ[ ]سُنَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ [وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“Andolsun ki sen doğru bir yola iletiyorsun”
“Onların hüdasına uy..!”
Bu hitap, Kur’an vahy olduğu halde,vahy olmayanı ve Allah’ın söz olmayana imanı reddediyor.
Daha Kur’an’ın nasıl bir “hidayete “olduğunu bilmeyenler Müslümanlara karşı ukalalık yapıp Kur’anı tekellerine almaya ve ona kendilerini söyletmeye çalışıyorlar.
Kur’an’ın sadece edebi mi hidayettir? Kuranın ayetlerini delaletleri anlamları işaretleri manaları, sanatı belağatı, Kuranı getirmiş olan bir nebinin sözleriyle amel etmemek hiçbir kafirin söylemediği bir sözdür Firavunlar ve karunlar bile Musa’yı böyle kınamadılar. Bu söz küfrü mutlak olan bir sözdür.

32-"PEYGAMBERİN VEFATI YAKLAŞTIĞINDA ODADA İÇLERİNDE ÖMER’İN DE BULUNDUĞU BİR KAÇ KİŞİ VARDI. BİR ARA PEYGAMBER : 'GELİNİZ, SİZİN İÇİN BİR DAHA ASLA SAPMAYACAĞINIZ BİR YAZI YAZAYIM.'DEDİ. BUNUN ÜZERİNE ÖMER: 'PEYGAMBER HASTALIĞININ ETKİSİYLE NE DEDİĞİNİ BİLMİYOR, KURAN YANINIZDA, ALLAH'IN KİTABI BİZE YETER!' ŞEKLİNDE KONUŞTU." (Buhari, Cihad 176, Cizye 6, İlim 49, Merza 17, Meğazi 83, İtisam 26; Müslim Vasiyye 20,21,22; Hanbel 1/222,324,336,355).
Bu Mealci zındıklar kimi yerde Yahudi ve Nasara gibi kimi yerde de Şia gibi yaklaşıyorlar hadislere.
Ömer’le aynı ortamda bulunmamış birisi kalkıp da orada imiş de Ömer’den daha biliyormuş gibi konuşmasa bari.
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
RASULULLAH'IN (sallallahu aleyhi ve sellem) SÜNNETİNİ İNKÂR EDENLER FÎ'L-HAKİKA NE DEMEK İSTİYORLAR?

Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sahih Sünnetinin sadece Kur'a'na uyan Hadislerde gelen olduğunu söyleyenler, aslında ondan daha çok sahih hadisi inkâr ediyorlar.

Eğer Allah'ın "vahy"i, insanoğlunun kendi zannınca "akl" dediği; "hevası", "şehveti" "cehli" ve "dalaleti"ne muvafık gelecek olsaydı; Allah'ın Rasul ve Nebi göndermesinin bir manası kalır mıydı?

Şimdi siz Rasul'den (sallallahu aleyhi ve sellem)Allah'ın yüz ayetinde "tezkiye" ettiği Müminlerden yaşanarak alınan ve Müslümanlara öğretilip yaşanarak ve bir ibadet gibi korunarak gelen ilminin alaya alırcasına küçümseyeceksiniz ve sonra da diyeceksiniz ki; Allah Muhammed'i elçisi olarak gönderdi.

Onlar şunu mu demek istiyorlar; şeytan Allah'ın ortağı (şerîki) olduğunu söyleyemedi, ama biz O'nun ortağı ve şerikiyiz o bize sormadan bir Dini ve Şeriatı indirmemeliydi.

Aklımıza danışmadan bir şeriat indirdiği için bir O'nun dinini ve şeriatını "rasyonalize" ediyor Allah'ın unuttuğunu biz yerine getiriyoruz.

Bu DİN'de bizim de aklımızın ölçü alınması gerekirdi.
Tıpkı Körfez savaşında bir ABD'li generalin dedidği gibi;
" Tanrı petrolü hep bu bölgeye vermiş, biz Körfeze Tanrı'nın yanlışını düzelmeye geldik"

Mealciler ve Sünnet-i Nebeviye inkârcıları İngilizlerin sömürge Modernist papazlarıdır ve İslam beldelerinin elimizden çıkıp Batı'nın eline geçmesi için İslamın kuvvetinin ve İmanımızın gücününü kırılması için Allah'ın şeriatıyla savaşıyorlar.

mehmed emin akın hoca.

08.01.2018
Pazartesi; 08.42
Keçiören
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
NEBEVÎ SÜNNETİ İNKÂR VE KÜÇÜK DÜŞÜRME HAREKETİ, ROMA PAGANİZMİNE VE SEKÜLERİZM'E HİZMET EDİYOR

“Kur’an bize yeter” söylemin asıl gayesi; İslam’da yönetim ve siyasetle ilgili Nebevî Sünnet’in Kur'an’ın beyanı ve tefsiri mahiyetindeki Sünneti Kuran’dan koparıp Kur'an’ı sadece “genel ilkeler” koyan bir kitap olarak görmek ve en azından “İslam anayasanın belirleyici ilkeleri arasındadır” tarzında bir maddeyi Anayasalarına koyan Arap devletlerindeki gibi, Kur'an’ı Anayasaların kaynaklarından bir kaynak haline getirmektir.(Kur'an'ın değerini ve seviyesini düşürmek içim kullanılan birinci aşama)

Doğrusu bununla da istenen, Kur'an’a seküler Batı demokrasileri ve laiklik karşısında az da olsa bir yer verilmesidir. Fakat Batılı seküler demokrasilerin İslam ülkelerinde yaptığı şey ise, demin sözünü ettiğimiz Anayasal “kaynak/masdar” tuzağına bizi düşürmektir.

İslam ülkelerinde Batı; neden, İslam'ın özgürlüğü, Müslümanların kendi yönetim tarzı ve Anayasal düzenlemelerini ve yargıyı kendi dinlerine göre belirlemelerine izin verme?.

Böyle bir durumda; İslam siyasî nizam ve medeniyet olarak yeniden dünyada tarih sahnesine adımını atmış olacak ve tesis edeceği; güvenli ve ahlakî toplum modeli ile bütün emperyalist Haçlı ve Siyonist güçleri rahatsız edecektir.

Bunun için de Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti'nin İslam Medeniyetinin ve de fıhkının (hukuk,ceza ve yargı) gibi konularda yeniden hayata hakim olmasına karşı savaşmalarının bir anlamı kalmayacaktır.

İslam Ümmeti Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti'nin Din'deki yeri ve değeri hakkında asla tartışmamış ve Sünneti hayatın dışına çıkarmak ve Kur'an'la bağını kesmek gibi,İslamı inkâr manasına gelebilecek bir tek cümle kurmamıştır.

Kur'an'ı Batılı seküler sistmeler karşısında, daha doğrusu; Yahudiliklle ve Nasranilik adına güya "Kur’an’ı en iyi en doğru anlama"nın gereği olarak, O’nu bize getiren Rasul'ün (sallallahu aleyhi ve sellem) de mirası ve ilmini reddetmeyi de gerektirse, inkâr etmeyi göze alan bir zümrenin, asla İslam'la ilgisi olamaz.

Bunun ancak Batı Haçlı dünyası ve Yahudilikle emelleriyle ilgisi olabilir., Müslüman iken irtidad etmiş fakat irtidadlarını; “Kur’an’ı Çağdaş okuma” veya “Modern Kur’ancılık” saçmalığı gibi şeytan vesvesesinin ve küffarın rengine bürünme sevdasını ortaya koyan hevalarının ardına saklıyorlar.

İslam’da Sünneti inkâr ve Sünneti icmali olarak Kur’an’a arzetme eğilimi; aslında hayatı ve hukuku Kur’an’a göre tanzim etmeyi değil, Kur’an’ın bütün yönlere ve akılcı bakışlara (Lutherist okuma,M.Arkun) açık bir dini metin olması hasebiyle (!) aynı zamanda bütün aklî ve beşerî açılımlara ve yasa tanzimine açık olduğunu söylemektir.

Böylece; genel kaide ve kuralları inşada seküler demokrasileri meşrulaştırmak için kullanılacak olan geleneksel bir kitap haline getirilecek olan Kur’an’ın Tevhid,şirk ve iman vela ve berâ gibi husuşyetleri ve ahkamının hiçbir anlamı kalmamış olacak.

Dolayısıyla, Arap seküler müretdleriyle Türkiye’debazı İslamcı (!) veya Kur'ancı geçinen mülhidler arasında fazla bir fark kalmamaktadır.

Arap selüler Kur'ancıları, İslam’ın Tevhid Dini olması hususiyetini asla gündeme getirmedikleri gibi, Türkiye’deki Kur'aniyyun ve Sünnet düşmanlarının da Allah’ı tevhid, tevhide davet ve insanları şirkten ve küfrden sakındırma gibi bir gayelerine asla rastlayamazsınız. Hele Kur'an'ın hükümleriyle hükmetme gibi bir meseleyi asla konuşmalarında ve kitaplarında göremezsiniz.

Kur’an’ı fıkhetmede ve O’nu insanlığa Rabbanî ve ilahi bir yol gösterieci ve insanlığı dünya ve ahiret kurtuluşuna davet etmede Onu getiren Muhammed’in (sallalllahu aleyhi ve sellem) Sünnetini bile dışlayan bir zümrenin; bu propagandalarını ne ve kimin için yaptığını anlamak için allame olmak gerekmiyor.

Hedef; Kur’an’ın demokrasi ve adaletin genel ilkeriyle örtüştüğü ve hatta aynı doğrultuda birleşen bir kitap olduğunu söyletmektir.

Bu iddia slında bir başka önemli ve tehlikeli bir planın da ispatı olmaktadır; o da Kur’an’ın aslında bir hiç olduğunu söylemektir. Peki, Kur’an’ı seküler, laik ve paganist Roma yasalarının özelliklerini taşıyan bir kitap konumuna indirgemek istemekle O’nu Allah’ın kitabı olarak kabul etmenin nerasi akıllıca ve mantıklıca bir davranış olur ki?

Bu iddai da bulunanlar neden Sünnet için aynı şeyleri dile getiremiyorlar? Çünkü Sünnet; Kur’an’ı ve getirdiği Din’i sekülerleştirmenin önündeki en büyük engeldir.

Peki, Sünnet Batı medeniyeti, ahlakı ve kültürü karşısında Kur’an’ın mı yanındadır, yoksa İslamdan nefret eden Yahudiliğin ve Nasraniliğin yanında mı?
Cevabı açık ve akıl yürütmeye mecal bırakmayacak kadar aydınlık.

Sünnet’in, Din’de “Allah’a ortak koşmak demek olduğu”nu iddia eden mülhid ve mürtetlere sorsanız; “peki, neden Allah’ın hükümlerini inkar eden ve Kur'an’ın getirdiği hiç bir hususu kabul etmeyenler hakkındave Allah’a ortak koştuklarından veya küfre girdiklerinde söz edekmiyorsunuz da, Sünnetle ameli Allah’a ortak oşmak olarak niteliyorsunuz?

Bu durumda size diyecekleri sağlıklı bir cevapları olamayacaktır. Zira onların Rableri, hevaları ve nefisleri olmuştur. Olsa olsa öne sürecekleri tek delilleri; Kur’an’ın akla hitap ettiğini, akılla çelişen bir ilke ve hükmünün olamayacağını o nedenle akıl ve bilimi esas alan sekülerizmin en doğu anlayış ve felsefe olması iddiasıyla cevap vereceklerdir.

Çünkü onlara göre, Müslümanlar bin beş yüz yıldır; icma ile iman edip Din olarak yaşadıklarını anlayamamışlar, bunun için de küfre girmişlerdir demek istiyorlar, ki zaten bu ilhadî sözleri duyar olduk.

İslamı içinden yıkma savaşında İbn Sebe’in çocukları asla boş durmuyorlar. Ali ve Muaviye arasındaki “tahkim “olayında Haricîler; nasıl Müslümanları Allah’ın hükmü varken insanları “hakem kılma”nın şirk ve küfr olduğunu söylemişlerse bugünkü Kur’aniyyun da Kur'an’ın hükümlerini sekülerizm için inkar edip geçersiz kılmak için Sünneti inkâr ediyorlar ve Kur’an’ı sadece genel ve evrensel ikleler koyan bir metin (!) olarak görüyorlar.

Nasranîlerin ellerindeki İnciller, Roma paganizmine hzimet ediyor.

Batı ve küstah kapitalizmi ve Haçlılık ruhu hiç Kur'an'ın insanlık için hüküm beyan eden ve adaletle yönetmeyi esas alan bir kitap olduğuna iman edip insanlığı da bu kitaba davet etmemize razı olur mu?

Bizden (!) onların bu projesine gönül verenler; boyunlarında Haç taşımıyorlar ama onların haçlarını bu mülhidlerin ruhlarına ve nefislerine sapladıklarından haberleri yok.

Nebevî Sünneti inkâr ve değerini küçük düşürme çabalarının tamamının gayesi; Kur’an’ı ve O’nun Rabbanî ve Kur’anî mirası olan Sünnetiyle birlikte Kur’anı da değersiz kılmaktır. “Medlûl”ün inkârını gerçekleştirmek için önce “delil”in geçersiz kılınması gerekiyor.

Sünnet “delil” Kur’an “medlûl”dür. Sünnetii inkâ reden Müslümanların aklı ve vicdanı değil, Yahudileşme, Mecusî Batınîiliğine özlem besleyen bir akıldır. Allah’ın Kur’an’da zikrettiği “akl” bu değildir.

Zira İslam’ın “akl”ı O’nu bize getiren Rasul'e ittiba' ve itaati emrediyor. Onların aklı ise, bunu te'vilini, tahrifi ve reddini gerektiriyor.

(KUR'AN NEBEVÎ SÜNNETİ İNKÂRA MI ÇAĞIRIYOR?)
M. Emin akın.
30.12.2017
Cumartesi;08.54
 
Muhammed087 Çevrimdışı

Muhammed087

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
O Rasûl'e itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse Biz seni onlara bekçi göndermedik. .nisa 80 Mukatil der ki: Hz. Peygamber (sav): "Kim bana itaat ederse Allah'a itaat etmiştir. Kim de beni severse Allah'ı sevmiştir." deyince, MÜNAFIKLAR: "Bu adam bu sözüyle Allah'a şirk koşmaya yaklaştı (veya yakında kendisinin Allah'ın ortağı olduğunu söyleyecek). Allah'tan başkasına ibadet etmemizi yasaklıyacak sonra da hrİstiyanların İsa'yı Rab edindikleri gibi kendisini Rab edinmemizi istiyecek" dediler de Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi nisa 80 (İbnu'i-Cevzî, 4/ 4-80 ; Râzî,age.X,194 . Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 1/240)
 
keşmiri Çevrimdışı

keşmiri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah yardım etsin ara sıra vesvese oluyor bana ya hadislere inanarak şirke giriyorsun diye.Bu tür yazıları okuyunca vesveseler azalıyor
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
...Kuran inerken şahit mi oldunuz...?

Bazı hadis inkarcıları ve çağdaş zındıklar diyorlar ki: ''Biz Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hadisleri söylerken yanında değildik ki, onun bu sözleri söylediğine inanalım!''

Bu dalalet ve fitne kesimi; acaba Kur'an indiğinde Allah'ın Rasulü'nün (sallallahu aleyhi ve sellem) yanında mı idiler ki, Kur'an'ın tahrif edilmeden sahih bir şekilde bize geldiğini söylüyorlar? Mademki bu insanlar Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerini serdettiği dönemlerde yanında olmamayı hadislerden kuşku duymak ve sıhhatinde şüphe etmek için ilmi ve de akli bir delil olarak kabul ediyorlar, peki neden aynı delili Kur'an hakkında da ileri sürmüyorlar ki? Yoksa onlar Kur'an'ın nüzûlünde Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanında mı bulundular?

Mehmet Emin Akın / Kur'an'ı Kerim'i Niçin Öğreniyoruz?
 
Üst Ana Sayfa Alt