Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Hevasından Dolayı Haddi Uygulamamakla Birlikte Birine Farklı Bir Ceza Uygulayan Kadı'nın Hükmü Nedir?

Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum hocam,

Hocam Allah'a hamdolsun ki, islamın hüküm belirlediği bir mevzuda islama dayanmadan kanun yapmanın büyük küfür olduğunu anladım. Bunda hiç bir şüphem kalmadı. Ama bu küçük küfür meselesini anlamak istiyorum.

Bu üç durum da küçük küfür müdür yoksa sadece üçüncü durum mu küçük küfürdür?

1.) Şer'i açıdan hırsızlığı ispatlanmış birine akrabası olduğundan el kesme haddini uygulamıyor.

2.) Şer'i açıdan hırsızlığı ispatlanmış birine el kesme cezası yerine dine nispet etmeden, kanun yapmadan ve yaptığını yanlış bilerek recm veya ölüm cezası veriyor.

3.) Şer'i açıdan hırsızlığı ispatlanması mümkün ama kadı hile yaparak şahitlerden birinin adaletini düşürüp el kesme cezası uygulamıyor.

Abdurrahman bin Hasen'in (rh) görüşünden anladığım, şer'i mahkemede kafirlerin kanunlarından bir hükmü uygulayan kadı da küçük küfür işlemiş olur. İbn Teymiyye (rh) de Allahın indirdiklerinden başkasıyla hükmetmeyen kadı'nın had cezası ve keffaret gerektirmeyen günahlardan bir günah işlediğini zikrediyor.

Harâm olan tahkîm/hüküm verme sadece bâtıl bir şerîata dayandığı ve Kitâb ve Sünnet'e muhâlif olduğu zamandır. Yunanlıların, Frenklerin ve Tatarların kaynağı şahsî görüşleri ve hevâları olan hükümleri ve kanunları böyledir. Yine aşiretlerin töre ve gelenekleri de böyledir. Her kim kan mes'eleleri ve bundan başka konularda bunlarla hükmetmeyi istihlâl ederse/helâl görürse kâfir olur. Yüce Allah şöyle buyurur: 'Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.' [Mâide, 44]

Müfessirlerden bir kısmı bu âyet hakkında: Burada küfür ile murâd olunan büyük küfrün dışında bir küfürdür, demişlerdir. Çünkü Hâricîler bu âyeti, Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla hükmeden herkese; yani istihlâl etmeyene de tatbîk ediyorlardı. Ancak onlar (küçük küfürdür diyenler) istihlâl eden hakkında âyetin umûm oluşunu ve onun küfrünün dînden çıkarıcı olduğunu (Hâricîlerle) münâkaşa etmiyorlardı.

Bunu anladıysan eğer, Hâricîlerin Hüküm sadece Allah'a aittir şeklindeki sözleri hakkında Emîru'l-Mü'minîn'in (Ali'nin) söylediği: Kendisiyle bâtıl murâd edilen hak söz, şeklindeki sözü kavrarsın.»

Minhâcu't-Te'sîs (53-54)

20200203_235846.jpg



20200203_235816.jpg
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim ;

Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenin, hükmetmeme sebebine göre küçük küfür veya büyük küfür olabilir. Zikrettiğiniz seçeneklerdeki durumlar açık değildir. Bu kişilerin Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeme sebebine göre durum belirlenir. Küçük küfre sebeb olan durumlar ;



Allah'ın İndirdiğiyle Hükmetmeyen Hakim Ne Zaman Küçük Küfür İşlemiş Olur?

Allah (c.c)’ın indirdiğiyle hükmetmeyen hakim, duruma göre İslam’dan çıkartan büyük küfür, duruma göre de İslam’dan çıkartmayan küçük küfür işlemiş olur Sahabe ve alimlerin sözlerinde, Allah (c.c)’ın indirdiği ile hükmetmeyen hakimin bazı durumlarda büyük küfür değil, küçük küfür işlediği görülür. Acaba sahabe ve alimlerin bundan kastettikleri kimlerdir?
İbni Abbas (r.anhuma), Tavus ve diğer İslam alimlerinin, Allah (c.c)’ın indirdiğiyle hükmetmedikleri halde tekfir etmedikleri hakimler, Yahudilerin yaptığı gibi helali haram, haramı helal yapan veya zamanımızdaki gibi İslam şeriatini bir kenara atarak onun yerine beşeri kanunları koyan hakimler değildir elbette... Zira böyle kimselerin büyük küfür işledikleri konusunda hiçbir müslüman şubhe etmez. Allah (c.c)’ın indirdiğiyle hükmetmeyen hakimin ne zaman küçük küfür işlemiş sayılacağı konusunda Şeyh Muhammed b. İbrahim şöyle dedi: “....Allah (c.c)’ın indirdiğiyle hükmetmeyen ikinci kısım hakimlere, yani; İslam milletinden çıkmayan hakimlere gelince... İbni Abbas (r.anhuma)’ın “Maide: 44” hakkındaki sözü daha önce geçmişti. O, bu sözünde bu kısım hakimlere işaret etmiştir.
İbni Abbas (r.anhuma) şöyle dedi: “Bu sizin düşündüğünüz gibi insanı İslam milletinden çıkaran küfür değildir.” İbni Abbas (r.anhuma) bir başka yerde ise şöyle dedi: “Bu, bir başka küfürdür.”

Bir mesele hakkında heva ve hevesine veya şehvetine uyarak Allah (c.c)’ın indirdiğiyle hükmetmeyen hakimin bu yaptığı amelin küçük küfür olabilmesi için; Allah (c.c)’ın o mesele hakkında indirdiği hükümle hükmetmek gerektiğine, Allah (c.c) ve rasulünün o meseleye verdiği hükmünün hak olduğuna inanması ve bu konuda hata ettiğini itiraf etmesi gerekir. Bu hakim her ne kadar yaptığı bu amel sebebiyle İslam milletinden çıkmamışsa da işlediği bu amel büyük haramdır. Öyle ki, zina etmek, içki içmek, hırsızlık yapmak, yalan yere yemin etmek ve bunlar gibi büyük günah olan amellerden daha büyük haramdır. Zira Allah (c.c) bu ameli küfür olarak isimlendirmiştir. Allah (c.c)’ın, kitabında küfür olarak isimlendirdiği bir haram, küfür olarak isimlendirmediği haramdan elbette daha büyük olmalıdır.” (Tahkimil Kavanin, sf: 7)

Allah (c.c)’ın indirdiğiyle hükmetmeyen hakimin yapmış olduğu bu amele büyük küfür değil, küçük küfür hükmünün verilebilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir:

1 - Heva ve hevesine uyarak belli bir meseleye, Allah (c.c)’ın o meseleyle ilgili hükmünü uygulamayıp meseleyi değiştirmiş ve değiştirdiği meseleye Allah (c.c)’ın o meseledeki hükmünü vermiş olmalıdır. Örneğin; hırsızlık yapmış bir kimse kendisine getirildiğinde, heva ve hevesine uyduğu veya bir takım menfaatler elde etmek istediği için bu kimsenin hırsızlık yaptığını bilmesine rağmen hırsızlık yapmadığını, bu konudaki delillerin yetersiz olduğunu söyleyerek o kimseye el kesme cezasını uygulamaması veya bir kimseyi öldürmediği halde, hakkında katil ithamı yapılan bir kimsenin katil olduğunu söyleyerek ona öldürme cezasını zulmen vermesi gibi...

Allah (c.c)’ın bir meseledeki hükmünü ibtal ederek onun yerine yeni bir hüküm koyan, örneğin; Allah (c.c) hırsız hakkında el kesme hükmünü verdiği halde, bu hükmü ibtal ederek onun yerine hapis cezasını koyan hakim ise asla bu grup hakimlere girmez. Zira bu hakim, meseleyi değiştirerek Allah (c.c)’ın o meseledeki hükmünü vermemiş, bilakis Allah (c.c)’ın bir meselede bildirdiği hükmü değiştirmiş ve o mesele hakkında yeni bir hüküm vermiştir. Tıpkı Yahudilerin yaptığı gibi... İşte bu hakim İslam milletinden çıkartan bir küfür işlemiş olur.

2 - Hakimin o meselede asıl verilmesi gereken hükmün Allah (c.c)’ın hükmü olduğuna dair imanı tam olmalıdır.

3 - Yaptığı amelin çok büyük bir haram olduğuna inanmalıdır.

4 - Allah (c.c)’ın hükmünü uygulayıp uygulama konusunda muhayyer olduğuna inanmamalıdır.

5 - Allah (c.c)’ın o meselede vermiş olduğu hükmü küçümsememelidir.

(Mevdudi: Allah, kendi indirdiğiyle hükmetmeyenlerin 1- Kâfir, 2- Zâlim, 3- Fâsık olduklarını belirtmektedir. Aynı şekilde, Allah'ın indirdiğini bırakıp, kendisinin veya başkalarının ortaya koyduğuyla hükmeden kişi bu üç suçu da işlemiş olur. Önce, Allah'ın indirdiğini reddetmekle küfr suçu işlemiştir. İkinci olarak, bütünüyle adil olan Allah'ın indirdiğini çiğnemekle zulüm suçunu işlemiştir. Üçüncüsü olarak ise, Allah'ın kulu olduğu halde, üzerine Hakim olanın indirdiğini bırakıp, kendisinin veya bir başkasınınkini benimsemekle fasık olmuştur. Böylece uygulamada Rabb'ine bağlı ve tâbi olmaktan çıkmış ve otoritesini inkâr etmiş olmaktadır ki, bu da fısktır. Bu küfür, zulüm ve fısk, İlâhi hükmü çiğnemenin parçalarıdır. Bu yüzden böylesi bir çiğnemenin olduğu yerde bu üç suçtan kaçınmak mümkün değildir. Değişen niteliğine ve reddedişin boyutuna göre suçun cinsidir. Eğer bir kişi İlâhi hükmün yanlış, kendisinin veya başkasının hükmünü doğru kabul ederek, ilahi hükme aykırı hükümde bulunursa, kelimelerin tam anlamıyla bu kişi hem kâfir, hem zalim ve hem de fasıktır. Bununla birlikte, eğer bir kişi İlâhi hükmün doğruluğunu kabul eder ve buna aykırı bir hüküm verirse, böyle biri İslâm toplumunun dışına çıkmış olmazsa da imanını küfr, zulüm ve fıskla karıştırmış olur. Aynı şekilde, eğer bir kişi hayatın her alanında Allah'ın hükmünü reddederse her bakımdan kâfir, zalim ve fasık sayılacaktır. İlâhi hükmü bazı noktalarda kabul eder, bazılarında reddederse, bunu kabul ve reddi oranında iman ve İslâm'ı küfr, zulüm ve fıskla karıştırmış olur.)


Şeyh Abdullah el Gunayman
Одноклассники
 
Son düzenleme:
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Anladım hocam yani muayyen bir vakıada da olsa şer'i mahkemede bir hırsıza hapis cezası veren kadı'nın itikadı ne olursa olsun, o da tağut ve kafir olur o zaman. Peki hocam o zaman Abdurrahman bin Hasen'in fetvasını nasıl yorumlamamız gerekir? Orada frenklerin, tatarların ve yunanlıların kanunlarını kan ve diğer meselelerde taklit eden bir kadıdan bahsetmiyor mu?

Bir de konu hakkında son sorum şu hocam;

Kanun koyanların ve bu kanunlarla amel edenlerin kafir olmasının illeti teşri ve tebdil yapmaları oluyor ama şer'i mahkemede muayyen bir vakıada da olsa, el kesme cezası yerine hapis cezası veren kadı'nın kafir olmasının illeti sadece tebdil oluyor bunu kanun (din) yapmadığı sürece, değil mi hocam? Yoksa teşri tebdil birbirini gerektiren iki kavram mıdır?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Anladım hocam yani muayyen bir vakıada da olsa şer'i mahkemede bir hırsıza hapis cezası veren kadı'nın itikadı ne olursa olsun, o da tağut ve kafir olur o zaman. Peki hocam o zaman Abdurrahman bin Hasen'in fetvasını nasıl yorumlamamız gerekir? Orada frenklerin, tatarların ve yunanlıların kanunlarını kan ve diğer meselelerde taklit eden bir kadıdan bahsetmiyor mu?

Bir de konu hakkında son sorum şu hocam;

Kanun koyanların ve bu kanunlarla amel edenlerin kafir olmasının illeti teşri ve tebdil yapmaları oluyor ama şer'i mahkemede muayyen bir vakıada da olsa, el kesme cezası yerine hapis cezası veren kadı'nın kafir olmasının illeti sadece tebdil oluyor bunu kanun (din) yapmadığı sürece, değil mi hocam? Yoksa teşri tebdil birbirini gerektiren iki kavram mıdır?
Şer'i mahkemede hüküm veren kad'ı; Allah'ın hüküm verdiği bir meseleye muhalif bir hüküm verir iken; Allah'ın hükmünün olduğu bir mesele hakkında Allah'ın hükmünü tasdik ettiği halde, sebebsiz (nefsi) yere Allahın hükmüne muhalif bir hükmü veriyor ise durum dediğin gibidir. Fakat hırsızlık yapmış bir kimse kendisine getirildiğinde, heva ve hevesine uyduğu veya bir takım menfaatler elde etmek istediği için bu kimsenin hırsızlık yaptığını bilmesine rağmen hırsızlık yapmadığını, bu konudaki delillerin yetersiz olduğunu söyleyerek o kimseye el kesme cezasını uygulamaması Küçük küfür olup Kâdı tağut ve kâfir olmaz.

Abdurrahman bin Hasen'in (rh) dediği; Allah'ın hüküm verdiği bir mesele hakkında nefsine uyarak Allah'ın nizamıyla hükmetmek yerine farklı meşhur bir dinin veya kavmin aynı konudaki başka bir hükmünü vermenin haram olduğunu; verdiği hükmü istihlal kâbul etmesi durumunda büyük küfür olup, kâd'ının kâfir olacağını söylüyor.
Yâni kâd'ı, Allah'ın hükmü yerine daha farklı hükmünü tatbik ederek muhalif bir hüküm veriyor ve verdiği hükmü meşru (istihlâl) kabul ederse kâfir olur. İstihlâl kabul etmeyip, aksine bâtıl hükmettiğini bilir ve o konuda asıl ve hak olanın Allah'ın hükmü olduğunu kâbul ederse küçük küfür olduğudur.
Teşri tebdil birbirini tamamlayan, gerektiren iki kavramdır. Bu konuda diyeceklerim bu kadardır.

 
Üst Ana Sayfa Alt