Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Hicri Takvimin Kullanılması Vaciptir

ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hicri Takvimin Kullanılması Vaciptir



Şer'i ıstılahtaki haram aylar ise; Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Cemaziyelahir ile Şaban arasında bulunan Recep'tir. Bu haram ayların hürmeti kıyamet gününe kadar bakidir. Kur'an-ı Kerim ve Allah Rasulü (sav), bu haram aylara ilişmemiş, onları değiştirmemiştir. Bu aylarda işlenen amellerin mükâfatı büyük ve suçların cezası daha büyüktür. Hicretin sekizinci yılında Zilkade ayında Allah Rasulü (sav)'in Taif i kuşatmaya alıncaya kadar haram aylarda savaşmak haramdı. Ancak Allah Rasulü (sav)'in Taif kuşatması ile bu hüküm nesh edilmiştir. Haram aylar kabul edilen bu dört ay zarfında ve diğer aylarda herhangi bir değişiklikte bulunmak caiz değildir.

Yüce Allah bu aylarda belirli ibadetleri farz kılmıştır. Ayların sayısını oniki olarak tayin etmiştir. Hacc ibadetini Zilhicce ayında, Oruç ibadetini Ramazan ayında tayin etmiştir ve bu oniki ay içerisinde bazı gün ve geceleri mübarek kılmıştır. Örneğin Zilhicce'nin ilk on günü için şöyle buyurmuştur; "Bu günlerde yapılan salih amellerden Allah'a daha sevimli gelen hiçbir günün ameli yoktur. Bu günler içerisinde tekbiri, tehlili ve teşbihi çoğaltınız." Bu hadisi Buhari rivayet etmiştir. Aynı şekilde Ramazan ayının son on gün ve gecesinin bir senenin en hayırlı gün ve gecesi olduğu, bu gecelerde Kadir gecesinin bulunduğu bildirilmiştir. Rasulullah (sav), Ramazan ayının son on günü hususunda şöyle buyurmaktadır;

"Ramazan ayının son on gününde veya son on gününün tek günlerinde Kadir Gecesini araştırın" buyurmuştur. İbadetler, kameri aylara bağlı olduğundan İslâm ümmetinin kendi tarihindeki bu aylara sahip çıkması ve onları değiştirmemesi gerekir. Çünkü bu ayların değiştirilmesi caiz değildir. Gerçekten bazı âlimlerin bu ayların sırasını ezbere bilmemeleri buna mukabil frenklerden isimleri alınan güneş aylarının adlarım sırası ile ezbere bilmeleri beni üzmektedir. Bir kısım âlimler January, Fabruary, Marc, Aprel gibi ayların sırasını ezbere bilirler fakat kameri ayların sırasını ezbere bilmezler. Ömer bin Hattab (ra)'ın Rasulullah'ın Hicretini tarih başlangıcı kabul etmesi güzel bir sünnettir. Böylece Rasulullah'ın Hicreti müslümanlar için büyük bir olay kabul edilerek tarihlerinin başlangıcı alınmıştır. Şu an biz hicri 1407 yılında bulunmaktayız.



Ne yazık ki son zamanlarda Libya lideri Kaddafi gibi bir kısım insanlar çıktı, tarihimizi değiştirmeye kalkıştı. Şu anda Libya'da tarih (1397 vr)dir, yani Rasulullah'ın vefat ettiği tarih başlangıç olarak alınmıştır. Çünkü Kaddafi'ye göre Allah Rasulü (sav)'in vefatı büyük bir hadisedir. Sanki bu hadise ile ümmet bir serden kurtulmuştur (!) Kaddafi Allah Rasulü (sav)'e büyük bir kin duymaktadır. Rasulullah (sav)'in ismini dahi duymaya tahammül edememektedir. Bu nedenle Mescid'de; "Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuştur" diyerek konuşmayı yasaklamıştır. Bana gelen haberlere göre Kaddafi "Rasulullah (sav) buyurdu ki" diyen âlimleri Mustafa Kemal Atatürk gibi mescidlerde öldürmüştür. Avrupa şapkasını giymeyen Türk âlimlerinden niceleri öldürülmüş, büyük caddelere darağaçları kurulmuştur. Bu hususu anlatan bir zat şöyle demektedir: "Sokaklar şapka giymeyen insanların cesetleriyle doluydu. Ben o cesetleri unutsam da, rüzgârın esmesi ile saçları dalgalanan, beyaz sakallı hocaların manzaralarını asla unutamıyorum. Bunların öldürülmelerinin tek suçu; Avrupa şapkasını giymemeleri idi."


Aynı zulmü Afganistan'da Zahir Şah'da yapmıştır. Amerika Zahir Şah'a, Afganistan'da bir kültür reformu yapmasını ve müslüman kadınların örtüsünü yasaklamasını emrettiğinde müslüman halka aynı zulümler Afganistan'da da uygulandı. Tüm kentlerde kadınların örtü kullanması yasaklandı. Örtülerini açmayı reddeden tek şehir Kandahar oldu. Kandahar'lı müslüman kadınlar tesettürden çıkmayı reddettiler. Bunun üzerine Zahir Şah, Şah Veli komutasında Kandahar'a bir ordu gönderdi. Müslümanlar kadınlarının başörtülerini korumak için Kandahar'da bine yakın şehid verdiler. Bu olay takriben otuz yıl önce 1950'lerde gerçekleşti. Yani bu olay 1959 yılında olmuştur diyebiliriz. Kaddafi de bunlara benzer sahneler sergilemiştir. İslâm'ın tarihi ile oynamaya kalkışmıştır. Libyalılar "l397 vr." deme durumuna düşmüşlerdir. Bu aylarda oynamak caiz değildir. Ne bir şey ilave edilebilir ne de eksiltilebilinir. Ayların sıralamalarını bozmak da caiz değildir.
İngilizler bir de onlardan önce Fars kavmiyetçiliği yapan insanlar İran ve Afganistan'ı müslüman ümmetinden ayırmak istediklerinde yeni bir takvim sistemi ihdas etmişlerdir. İsmine Hicri Şemsi tarih (H.Ş.) adını vermişlerdir.


Bu takvim sistemine göre de aylar onikidir. Fakat Grekoromen takvim sistemini esas almışlardır. Bunlara göre miladın esas alındığı yıllarda olunduğu gibi bir senenin sayısı 365 gündür. Bugün Afganistan ve İran'da hâlâ bu tarih sistemi kullanılmaktadır. Bugünkü tarih onların hesabına göre 1366 H.Ş.'dir. İngilizler ve Pers ırkçıları bu tür bir takvimi icad edip batılı sistemle devam ettirmelerinin sebebi; ibadetlerin vakitlerinin ayarlanamaması içindir. Ne yazık ki onlar bu takvim sisteminin ismine aynı zamanda Hicri adını vermişler, aylarını Rasulullah'ın Hicret tarihinden başlatıp Miladi tarihin ayları ile devam ettirmişlerdir. Böylece hem Hicri hem de Şemsi (ay ve güneş hesabı) birleştirilmiştir. Bugün dünyada bu takvim sistemini kullanan sadece iki devlet vardır; bunlar da Afganistan ve Pakistan'dır. Bunlara göre aylar "Balık" diye adlandırdıkları ay ile başlar ve "Kuzu" diye a
adlandırdıkları ay ile biter.


Daha öncede belirtildiği gibi İslâmî tarih sistemini bırakıp buna dönmelerinin sebebi; Fars ırkçılığı ve İslâm ümmetinden ayrılmalarıdır. Bunların sistemine göre yıl Nisan ayının 21'inde kutlanan ve ateşperestlerin bayramı olan Nevruz bayramı'nda başlar. Bu tarih ilkbaharın başladığı tarihtir. Aslında bu bayram ateşperestlerin bayramıdır. Maalesef bugün dahi bu bayram için iki veya üç gün yahud bir hafta tatil ediyorlar, kurban ve ramazan bayramları için ise tek gün tatil ediyorlar. Nevruz bayramında her taraftan insanlar gelip bu bayramı kutluyorlar. Tabi ki bu bayram bize cahiliye adetlerinin bir kalıntısıdır.
Mısır'da da Nevruz bayramı kutlanmaktadır. Ancak bu bayramı Nevruz diye veya Mecusi bayramı diye isimlendirmemektedirler. Bu bayrama "Seba Rüzgârını Koklama Bayramı" anlamına gelen "Şemmu'n-Nesim Bayramı" ismini verirler. Aslında bu Şeyh Temim'in dediği gibi; "Seba rüzgârını koklama değil, kokmuş salamura balıkları koklama bayramıdır." Çünkü Mısırlılar bugünü salamura balık yemeye ayırırlar. Mısırlılar balıkları temizlemeden tuzlayarak salamura yapıp bir yıl bekletirler. Bu bayram gününde balıkları koydukları kapları açarlar, kokuşmuş balık kokusu bütün Kahire'yi sarar.


21 Nisan'da Kahire'deki Omal Parkı bu balığı sevenler dışında herhangi bir kimsenin tahammül edemeyeceği bir koku ile dolar. Hâlbuki bugün Nevruz bayramının başlama günüdür. İmam Suyuti; bu şekilde yapılan salamura balıkların yenilmesini haram saymış ve bu hususta "Salamura Balığın Yenilmesini Mubah Yapanın Gözüne Bin Şiş Girsin (el-Fusihın fi Ayni Men Ebahe Ekle el-Fesihi)" isimli risalesini yazmıştır. Kısaca Allah Teala'nın ayet-i kerimesinde beyan ettiği bu aylarla oynamak veya yerlerini değiştirmek caiz değildir, çünkü ibadetler bu ayların hesabına göre yapılır.


Şimdi soruyorum size; Hicri Şemsi diye adlandırılan bu takvim sistemi neye yarar? Hut (Balık) ayının hangi gününde aşuru orucunu tutacaksın. Ramazan ayı hangi ay'ına denk gelecektir? Zilkade ve Zilhicce ayları ne zamandır? Bunu yapanlar dini ibadetlerin yapıldığı ayları Müslümanların zihninden silmek için ve İslâmî münasebetleri unutturmak için yapmışlardır. Evet, yüce Mevla; "Doğrusu Allah katında gökleri ve yeri yarattığı günden beri ayların sayısı, Allah'ın kitabında on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır" (Tevbe, 36) şeklinde buyurmuştur.

Ne Kaddafi'nin, ne İranlıların ne de başkalarının bu ayları değiştirmeye hakkı yoktur. Yeri gelmişken Libya yöneticisi Muammer Kaddafi'nin Rasulullah'ı ne kadar sevmediği hususunda orada bulunan bir doktorun bana anlattığı şu cümleleri nakletmekte fayda görüyorum. Doktor dedi ki: Kaddafi, mezuniyet törenleri münasebeti ile Bayan Öğretmenler Yurduna davet edilmişti. Mezun olan kız öğrencilerden bir tanesi Kaddafi'yi selamladıktan sonra konuşmasına; "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun, salât ve selam Rasullerin en şereflisi efendimiz Muhammed'e, âline ve sahabelerine olsun" diyerek başladı. Kaddafi konuşmasına "efendimiz Muhammed'e" diye başlayan kıza itiraz ederek;

— “Bu sadece senin efendin, benim değil" diye seslendi.


Bunun üzerine kız tekrar; "Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah'adır, salât ve selam Rasullerin en şereflisi olan efendimiz Muhammed'e, âline ve sahabelerine olsun. Albay Kaddafi ve onun yanında bulunan hepsinin burnu yere sürülse dahi" dedi... Evet, Kaddafi'yi böyle anlattı.


Herhalde bu adamda Yahudilik var. Nitekim devrim konsey üyesi Ömer el-Muhayşi Mısır'a kaçtığında bunu yayınlamıştır. Çünkü Rasulullah'a bu denli kin, değil bir müslümanda bir Araptan dahi beklenmez. Kaddafi ilk önce sünnete şüpheler sokmaya başladı. Sonra da Kur'an'a dil uzatmaya çalıştı. Kendisine güvendiğim bir kardeş bana şunları anlattı; Kaddafi Peygamber (sav)'in sünnetine karşı bir savaş başlattığında âlimlere işkence ediyorlardı. Mescidlerde ve ders halkalarında hadis-i şeriflerin anlatılması yasaklanmıştı. Bu dönemde Arap Yarımadası'ndaki âlimler Kaddafi ile bu konuyu tartışmak için bir heyet oluşturdular.


Kaddafi, kendilerini ikindi vakti girdikten sonra kabul etti. Ve ikindi namazını onlara kıldırmak için imam oldu. İlk rekâtta; "Bismillahirrahmanirrahim" dedikten sonra Fatihayı okumadan direkt; "ya Eyyühel kâfirun" diyerek, Kâfirun Suresi’nin başında bulunan; "kul" lafzını zikretmeden okudu. İkinci rekâtta yine besmeleyi getirdikten sonra direk "kul" lafzını zikretmeden "Allah'u ehad" ile başlayarak İhlâs Suresi’ni okudu. Üçüncü rekâtta ise oturdu ve selam verdi. İkindi namazını üç rekât ve zammı sureyi sesli okuyarak kıldırdı. Bunun üzerine kendisi ile Sünnet konusunda tartışmak için gelmiş olan âlimler;

— "Albay, sen bizlere ikindi namazını üç rekat olarak kıldırdın?!"dediler. Albay Kaddafi:
— “Bana İkindi namazının dört rekat olduğunu bildiren Kur'an-ı Kerim'den bir âyet gösterin" dedi. Âlimler;
— “İkindi namazını sesli okuyarak kıldırdın ve Kur'anı değişik okudun. Kur'an-ı Kerim'de Kâfirun Sûresi; "Kul ya eyyuhel kâfirun.." cümlesi ile başlamakta, sen ise "kul" lafzını okumadan doğrudan "ya eyyuhel kâfirun" diyerek okudun. Yine ikinci rekatta "kul huvallahu ehad..." diyerek başlayan İhlas Sûresini de "kul" lafzını zikretmeden okudun?!" dediler. Kaddafi;


— “Kul; "de ki" manasınadır. Bu lafız Muhammed'e hitaben söylenilmiştir. "Muhammed'e de ki" manasını ifade etmektedir. Bizler ise Muhammed değiliz, bu nedenle bizim, "kul" lafzını söylemeden başlamamız gerekir" dedi.!


Daha sonra kalkıp gitti, tartışmayı devam ettirmedi.


Daha önce de belirttiğimiz gibi İslâm'ın esas aldığı bu aylar İslâm ümmetinin aylarıdır. Oruç, hac ve diğer ibadetlerini bu ayların hesabına göre yaparlar. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifinde; "Ramazan ay'ının hilalini gördüğünüzde orucu tutun ve Şevval ay'ının hilalini gördüğünüzde orucu açın" buyurmuştur. İbadetler bu aylara göre ayarlanmıştır. Âyet-i kerimede: "Bu dört ayda kendinize zulmetmeyin" buyrulmuştur. İnsanın bütün aylarda kendisine zulmetmesi yasaktır. Ancak özellikle bu dört aylarda kendisine zulmetmesinin yasaklanması bu aylarda işlenilen zulmün diğerlerinden daha ağır cezayı gerektirmesindendir.


Ayet-i kerimede "müşrikleri hep birlikte öldürün" ifadesi geçmektedir. Buradaki hep birlikten maksat, onları kuşatarak ve bir araya toplanmış olarak öldürün, demektir. Başka bir ayet-i kerimede: "Kâfirler de birbirlerinin dostudur. Eğer birbirinizle yardımlaşmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad doğar" (Enfal, 73) buyrulmuştur. Yani müslümanlar birbirleri ile kenetleşerek toplu halde yeryüzünde savaşmalıdırlar. Aksi taktirde yeryüzünde Allah'a ortak koşma ve anarşi yayılma fitneleri baş gösterir. Şirk yayılır, inkâr galip gelir. Bu nedenle mü'minlerin dost edinmeleri, onlara yardım edilmeleri, onların yanında yer alınması, onların boşluklarının doldurulması ve onların ihtiyaçlarının giderilmesi gerekir ki Müslümanlara karşı toplu halde savaşan kâfirler önünde Müslümanların savunabilsinler.
 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Neler olmus neler.
 
Üst Ana Sayfa Alt