Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hubeyb İbn Adiyy (R. anh)

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hubeyb İbn Adiyy (R. anh)


30- Racî' Gazvesi, Rı'l Ve Zekvân Kabileleri Gazvesi, Maune Kuyusu Gazvesi İle Adal Ve El-Kaare Kabileleri Hadîsi, Âsım İbn Sabit Hadîsi, Hubeyb Ve Arkadaşları Hadîsi Babı


Magâzî allâmesi Muhammed ibn İshâk: Bize Asım ibn Umer, Rac'i gazvesinin Uhud'dan sonra olduğunu tahdîs etti, demiştir.
(Bu başlığın sevkedilişi, Racî' gazvesiyle Maûne Kuyusu gazvesinin birtek şey olduğunu düşündürür. Hâlbuki İş böyle değildir. Racî' gazvesi, Âsim ve Hubeyb'in on kişilik seriyyesidir. Bu seriyye Adal ve el-Kaare kabîleleriyle çarpışmıştır.
Maune Kuyusu gazvesi ise yetmiş Kur'ân hafızının seriyyesidir. Bu seriyye Rı'l ve Zekvân İle çarpışmıştır. Musannif bu seriyyeyi ötekine yakın olduğu için onun beraberinde zikretmiştir. Bunun ötekine yakınlığına, Peygamber'in o ka-bîleler aleyhine yaptığı duada Lıhyân oğulları, Useyye oğulları ve diğerlerim ortak kılması delâlet eder. el-Vâkidî, Maune Kuyusu haberi ile Racî' sahâbîleri haberinin Peygamber'e bir gece içinde geldiğini zikretmiştir (İbn Hacer).

123- Bana îbrâhîm ibn Musâ tahdîs etti: Bize Hişâm ibn Yûsuf es-San'ânî, Ma'mer ibn Râşid'den; o da ez-Zuhrî'den; o da Amr ibnu Ebî Sufyân es-Sakafî'den haber verdi ki, Ebu Hurayra (r.anh) şöyle demiştir:
Peygamber (s.a.v.) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da, bunların başına Umer ibnu'l-Hattâb'ın oğlu Âsım'ın (ana tarafından) dedesi olan Âsim ibn Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi.
(Bu seriyyeden bâzıları şunlardır: Mersed el-Ganevî,Hâlid ibmı'l-Bukeyr el-Leysî, başkanları Âsim ibn Sabit, Hubeyb ibn Adiyy, Zeyd ibnu'd-Desine ve Abdullah ibn Tarık'tır. Bu seriyyeye Racî' Seriyyesi ismi verilir. Racî', Huzeyl kabilesi yurdunda bir suyun adıdır. Bu şehâdet vakıası burada vuku'a geldiğinden bu adla anılmıştır. Hâdisenin özeti şöyledir: Adal ve Kaare kabilelerinden bâzı kimseler Peygamber'e gelip, kendilerine dîn ve Kur'ân öğretecek bâzı öğretmenler göndermesini rica etmişlerdi. Peygamber onlara Suffa ehlinden isimleri geçen sahâbîleri göndermişti. Onlar Racî' mevkiine geldiklerinde bu kabile halkı bunlarıgaddarca şehîd etmişler, Hubeyb ile Zeyd'i Mekke'ye götürüp orada öldürmüşlerdir.)

Bunlar hareket ettiler. Nihayet bu birlik Mekke ile Usfân arasında oldukları zaman, bunlar, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğulları denilen bir obaya zikrolunup haber verildiler. O kabile halkı yüze yakın atıcı kişi ile bunları yakalamak için arkalarından gittiler. Onların ayak izlerinin ardına düştüler. Nihayet keşif birliğinin konaklamış oldukları bir menzile geldiler ve orada, keşif birliğinin Medine'den azık olarak yanlarına almış oldukları hurma çekirdeklerini buldular. Bunun üzerine; "İşte bunlar Yesrib hurmalarıdır" dediler ve tekrar seriyyenin izleri ardına düştüler. Sonunda seriyyedekilere ulaştılar. Âsim ve arkadaşları son noktaya vardıkları zaman yüksek bir tepeye sığındılar. Ta'kîb eden Lıhyân oğulları topluluğu gelip onları çepçevre kuşattılar ve:
Size ahd ve mîsâk vardır, eğer bize inerseniz sizden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize söz veriyoruz, dediler.
Bunun üzerine Âsım (kendi arkadaşlarına):
Bana gelince, ben bir kâfirin zimmetine (yânî ahdine) inmem! dedikten sonra: Yâ Allah! Peygamberi'ne bizden haber ver! dedi.
Âsım ve arkadaşları muşriklerle çarpıştılar. Nihayet muşrikler yedi nefer mucâhid içinde Âsım'ı oklarla öldürdüler .
Geriye Hubeyb bin Adiy, Zeyd ve diğer bir kimse kaldı. Muşrikler onlara (öldürmeyeceklerine dâir) ahd ve yemin verdiler. Muşrikler onlara bu ahdi ve yemini verince, bu mucâhidler sığındıkları tepeden muşriklerin yanına indiler. Muşrikler mucâhidleri ele geçirdikleri zaman yaylarının kirişlerini çözüp bunlarla mücâhidleri bağladılar. Bunun üzerine iki mucâhidin beraberinde bulunan o üçüncü kişi -ki o, Abdullah ibn Tarık'tır-:
İşte bu ilk zulümdür, dedi de onlarla beraber gitmeyi kabul etmeyip diretti.
Muşrikler de onu sürüklediler ve kendileriyle gitmesi üzerine çabalayıp dürüştüler. O da gitme işini yapmadı. Bunun üzerine onu da öldürdüler.
Hubeyb ile Zeyd'i de götürüp, nihayet onları Mekke'de sattılar. Hubeyb'i el-Hâris ibn Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb, Bedir günü el-Hâris ibn Âmir'i öldürmüş idi. Hubeyb, el-Hâris oğulları'nın yanında (haram aylar geçinceye kadar) esîr olarak kaldı. Nihayet onu öldürmeye karâr verip ittifak ettiklerinde, Hubeyb etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için el-Hâris kızlarının birinden bir ustura ariyet istedi. Kadın ona usturayı ariyet verdi.
Kadın şöyle demiştir:
Bu arada ben farkında değilken benim çocuğum, Hubeyb'in yanma yürümüş ve onun yanına varmış. Hubeyb de (elinde ustura olduğu hâlde) çocuğu baldırı üzerine koymuş. Ben çocuğumu bu vaziyette görünce Hubeyb onu ustura ile kesecek diye çok şiddetle korktum. Hubeyb, elinde ustura olduğu hâlde benim bu korkumu anladı
da:
Çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? înşâallah ben o işi
yapacak değilim, dedi.
Zeyneb adındaki o kadın şöyle demiştir:
Ben a'slâ Hubeyb'den daha hayırlı bir esîr görmedim. Yemîn olsun bir gün ben onu kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımından yerken görmüşümdür. Hâlbuki o zaman Mekke'de bu meyve hiç yoktu. Bu ancak Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızktır.

Nihayet Hubeyb'i Hıll'de öldürmek için Harem'den çıkardıklarında Hubeyb onlara:
Beni serbest bırakın da iki rek'at namaz kılayım, dedi. Sonra namazdan ayrılıp onların yanına vardı da:
Eğer bende ölümden bir korku olduğunu düşünmeniz olmasaydı, muhakkak namazı artırırdım, dedi.

İşte böylece Hubeyb, öldürülme sırasında iki rek'at namaz kılmayı kaanûnlaştıran ilk kimse olmuştur. (Bu hakîkaten bir sünnet, bir kaanun olmuştur. Çünkü Hubeyb, bu ölümünden önce iki rek'at namaz kılma işini Peygamber'in hayâtında yapmış, Peygamber de bunu güzel görüp takrîr etmiştir)

Bundan sonra Hubeyb:
Yâ Allah, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür;
Onlardan hiçbirini diri bırakma, diye beddua etti. Bundan sonra da şu mealdeki beyitleri söyledi:
Ben müslümân olarak öldürülürken buna aldırmam, Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir.
Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır.
Eğer O isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine de bereketler ihsan eder.

Bundan sonra Ebu Sirvaa Ukbe ibnu'I-Hâris, Hubeyb'e doğru kalktı ve onu öldürdü.

Kureyş, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğünü kendisiyle tanıyacakları bir şeyin; onun cesedinden bir parçanın kendilerine getirilmesi için Âsım'ın cesedine elçiler gönderdiler.
Âsım, Bedir günü onların büyüklerinden birini (Ukbe ibn Ebî Muayt'ı) öldürmüştü. Allah, Âsım'ın üzerine bal arısı veya eşek arısından gölgelik gibi birşey gönderdi de Âsım'ı onların elçilerinden korudu. O elçiler, Âsım'ın cesedinden birşey kesip almaya muktedir olamadılar.

Bize Abdullah ibn Muhammed tahdîs etti: Bize Sufyân ibnu Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan tahdîs etti ki, o da Câbir ibn Abdillah'tan: Hubeyb'i öldüren kişi Ebu Sirvaa'dir, derken işitmiştir.

(Bu hadîsin küçük farklarla diğer bir rivayeti Cihâd Kitabı, "Kişi esîr alınmak ister mi bâbı"nda, geçmişti.)

(İ'dâm edilme sırasında iki rek'at namaz kılma sünnetini başlatan Hubeyb ibn Adiyy (r.anh)Buhârî'deki yerleri Cihâd, rak: 245, Mağâzî: 38, 123: Tevhîd, rak: 33)


***

Siyer-i İbn Hişam


Rec'i Günü
Uhud savaşından sonra (hicretin dördüncü yılı sefer ayında) Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına Adel ve Kare'den bir topluluk geldi.
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e şöyle dediler:
"Ya Rasûlallah! Biz Müslüman olduk. Bizimle beraber birtakım kimseler gönder ki bize Kur'an'ı ve İslam'ın hükümlerini öğretsinler." (Siyeri İbn-i Hişam)
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Asım b. Ömer b. Hattab'ın ana tarafından dedesi olan Asım İbn Sabit el-Ensari'yi kumandan yaparak gönderdi.
Bunlar hareket ettiler. Nihayet bu birlik Mekke ile Usfan arasında oldukları zaman, bunlar, Huzeyl kabilesinden Lıhyan oğulları denilen bir obaya zikrolunup haber verildiler. O kabile halkı yüze yakın atıcı kişi ile bunları yakalamak için arkalarından gittiler. Onların, ayak izlerinin ardına düştüler.
Nihayet keşif birliğinin konaklamış oldukları bir menzile geldiler ve orada keşif birliğinin Medine'den azık olarak yanlarına almış oldukları hurma çekirdeklerini buldular.
Bunun üzerine:
"İşte bunlar Yesrib hurmalarıdır" dediler ve tekrar seriyyenin izleri ardına düştüler.
Sonunda seriyyedekilere ulaştılar. Asım ve arkadaşları son noktaya vardıkları zaman yüksek bir tepeye sığındılar. Takib eden Lıhyan oğulları topluluğu gelip onları çepçevre kuşattılar ve:
"Size ahd ve misak vardır. Eğer bize inerseniz sizden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğiz, söz veriyoruz" dediler.
Bunun üzerine Asım kendi arkadaşlarına:
"Bana gelince ben bir kafirin ahdine güvenip de inmem." dedikten sonra:
"Allah'ım! Rasûlüne bizden haber ver" dedi.
Asım ve arkadaşları müşriklerle çarpıştılar. Nihayet Asım müşrikler tarafından öldürüldü.(Buhari)
Asım öldürüldüğü zaman Huzeyl Asım'ın başını Sülale binti Sa'd b. Şüheyd'e satmak için almak istedi. Bu kadın Uhud gününde iki oğlu öldürüldüğü zaman şunu adamıştı:
"Asımın başını ele geçirirsem, elbette onun kafatası içinde şarab içeceğim."
Huzeyl Asım'ın başını almak istediğinde anlar buna engel oldular. Anlar Asım ile müşriklerin arasına girdikleri zaman müşrikler dediler ki:
"Onu bırakınız. Akşam olup onlar oradan ayrılınca biz onu alırız."
Bunun üzerine Allah bir sel gönderdi ve Asım'ı yükleyip götürdü. Ömer b. el-Hattab Radıyallahu Anhu kendisine, onların onu korudukları haberi ulaştığında şöyle dedi.
"Allah mümin kulunu korur."
Asım hiçbir müşriğin kendisine dokunmaması ve kendisinin de hiç bir müşriğe el sürmemesi hususunda Allah'a dua etmişti. Böylece Allah onu hayatında koruduğu gibi vefatından sonra da korudu. (Siyeri İbn-i Hişam)
Geriye Hubeyb, Zeyd ve Abdullah b. Tarık kaldı. Müşrikler onlara öldürmeyeceklerine dair ahd ve yemin verdiler. Bunun üzerine Müslümanlar sığındıkları tepeden müşriklerin yanına indiler. Müşrikler Müslümanları ele geçirdikleri zaman yaylarının kirişlerini çözüp bunlarla Müslümanları bağladılar.
Bunun üzerine Abdullah b. Tarık:
"İşte bu ilk zulümdür" dedi ve onlarla beraber gitmeyi kabul etmeyip diretti.
Müşrikler de onu sürüklediler ve kendileriyle gitmesi için uğraştılar. Onlarla gitmemekte diretince de onu öldürdüler. Hubeyb ile Zeyd'i de götürüp Mekke'de sattılar. (Buhari)
Zeyd b. Desinne'yi, Safvan b. Ümeyye (babası Ümeyye b. Halefin karşılığında) öldürmek için satın aldı.
Safvan b. Ümeyye onu Nisfas denilen bir kölesiyle Tenim'e gönderdi. Onu öldürmek için Harem'den çıkarttılar. Kureyş'ten bir grup toplandı. Onların içinde Ebu Süfyan b. Harb de vardı. Öldürülmek için getirildiğinde Ebu Süfyan ona şöyle dedi:
"Ey Zeyd! Allah iyiliğini versin. Muhammed'in şimdi bizim yanımızda, senin yerinde olmasını ve onun boynunu vurmamızı, senin de ailenin yanında olmanı ister misin?"
Zeyd dedi ki:
"Vallahi Muhammed'in şimdi bulunduğum konumda olmasını ve ona eziyet veren bir dikenin isabet etmesini, bunun yanında benim ise ailem içinde oturur bulunmamı ne isterim ne de severim."
Ebu Süfyan şöyle dedi:
"İnsanlar içerisinde Muhammed'in ashabının Muhammed'i sevdiği gibi hiçbir kimse görmedim."
Sonra Nisfas, Zeyd'i öldürdü. (Siyeri İbn-i Hişam)
Hubeyb'i, Haris b. Nevfel'in oğulları satın aldı. Hubeyb, Haris oğullarının yanında (haram aylar geçinceye kadar) esir olarak kaldı. Nihayet onu öldürmeye karar verdiklerinde Hubeyb etek ve koltuk altı tıraşı yapmak için Haris kızlarının birinden bir ustura istedi, kadın da ona usturayı temin etti.
Kadın şöyle demiştir:
"Bu arada ben farkında değilken benim çocuğum Hubeyb'in yanına yürümüş ve onun yanına varmış. Hubeyb de (elinde ustura olduğu halde) çocuğu baldırı üzerine koymuş. Ben çocuğumu bu vaziyette görünce Hubeyb onu ustura ile kesecek diye korktum. Hubeyb, elinde ustura olduğu halde benim bu korkumu anladı da:
"Çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? İnşeallah ben o işi yapacak değilim" dedi.
Zeyneb adındaki o kadın şöyle demiştir:
"Ben asla Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim. Yemin olsun bir gün ben onu kendisi demirle bağlı olduğu halde elinde bir üzüm salkımından yerken görmüşümdür. Halbuki o zaman Mekke'de bu meyve hiç yoktu. Bu ancak Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktır."
Nihayet Hubeyb'i Hıll'de öldürmek için Harem'den çıkardıklarında Hubeyb onlara:
"Beni serbest bırakın da iki rek'at namaz kılayım" dedi.
Sonra namazını bitirip onların yanına döndü de;
"Eğer bende ölümden bir korku olduğunu düşünmeniz olmasaydı muhakkak namazı arttırırdım" dedi.
İşte böylece Hubeyb öldürülme sırasında iki rek'at namaz kılmayı sünnetleştiren ilk kimse olmuştur. Bundan sonra Hubeyb:
"Allah'ım! Onların hepsini say. Onları dağınık dağınık öldür. Onlardan hiçbirini diri bırakma" diye beddua etti.
Bundan sonra da şu beyitleri söyledi:
"Ben Müslüman olarak öldürülürken buna aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zatı (O'nun rızasını arama) yolundadır. Eğer O isterse parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine de bereketler ihsan eder."
Bundan sonra Ebu Sirvaa Ukbe İbn'ul-Haris, Hubeyb'e yönelip onu öldürdü. (Buhari)
Muaviye b. Ebu Süfyan şöyle dedi:
"O gün Ebu Süfyan ile birlikte orada bulunanların içinde ben de vardım. Hubeyb'in duasını işittiğimde korkarak yere yattım. Müşrikler şöyle derlerdi:
"Bir adamın üzerine beddua edildiği zaman yan yatınca o beddua ondan gider."
Yahya b. Abbad şöyle dedi:
"Vallahi Hubeyb'i ben öldürmedim. Çünkü ben küçük idim. Fakat Beni Abduddar'ın kardeşi Ebu Meysere mızrağı aldı elime koydu, sonra benim elimden ve süngüden tuttu. Süngüyü ona dürttü, böylece onu öldürdü."
Ömer b. Hattab Radıyallahu Anhu Said b. Amir'i Şam'ın bir bölümüne vali tayin etmişti. Said halk arasında iken bayıldı. Ömer b. Hattab'a denildi ki:
"Said hastalandı."
Said Ömer'in yanına geldiğinde Ömer Radıyallahu Anhu ona dedi ki:
"Ey Said halin nedir ?"
Said dedi ki:
"Vallahi ey Emir'el Mü'minin! Ben de bir şey yoktur. Fakat ben Hubeyb b. Adiyy'in öldürülmesi sırasında orada hazır bulunanların içindeydim. Onun bedduasını dinledim, vallahi o beddua, ne zaman ben bir mecliste iken hatırıma gelse işte o zaman bana baygınlık gelir." (Siyeri İbn-i Hişam)
Reci'de bulunan münafıklardan bir takım kimseler şöyle dediler:
"Vah vah. işte o kandırılıp da helak olan kişilere yazık oldu. Onlar ne ailelerinin yanında oturdular, ne de arkadaşlarının risaletini tebliğ ettiler."
Bunun üzerine Allah Teala münafıkların o kişilere isabet eden hayır hakkında söyledikleri şeyler hususunda şu ayetini indirdi:
"İnsanlardan öyleleri vardır ki dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna gider. Hatta böyleleri söylediklerinin kalpten geldiğine (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o düşmanların en şiddetlisidir.
O dönüp gitti mi (senden ayrılıp bir iş başına geçti mi) insanlar arasında bozgunculuk etmek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için yeryüzünde koşar. Allah bozgunculuğu sevmez.
O gibilere: "Allah'tan kork" denilince işlediği günahlar sebebiyle benlik ve gurur kendisini yakalar (da daha çok günah işler) Ceza ve azap olarak cehennem ona yetişir. Ne kötü yataktır o.
İnsanlardan öyleleri de var ki Allah'ın rızasını almak için kendini satar (feda eder). Allah kullarına şefkatlidir." (Bakara: 204-207)
(Siyeri İbn-i Hişam)

 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
ALLAH razı olsun akhim


Hulefâ-i Râşidîn tâbiri bizzat Peygamber Efendimizin bir hadisinde geçmekte olup Hz. Peygamber bu hadisinde ümmetine Hulefâ-i Râşidîn'in sünnetine aynen kendi Sünnetine sarıldıkları gibi sarılmalarını tavsiye ve vasiyyet etmiştir. Bu hadis meâlen şöyledir:

Ashâb'tan lrbâz b. Sâriye naklediyor: Peygamber Efendimiz bir gün bize namaz kıldırdı. Namazdan sonra bize dönüp gözlerin yaşardığı, kalblerin ürperdiği tesirli, belîğ bir konuşma yaptı. Konuşmadan sonra bir zât kalkıp: "Ey Allah'ın Rasûlü! Sanki bu, vedâ eden bir şahsın konuşması gibi! Bize neyi tavsiye ve vasiyyet edersiniz" dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Size Allah'tan korkmayı (takvâyı) ve başınızdaki idareci Habeşli bir köle de olsa itaat etmenizi tavsiye ve vasiyyet ediyorum. Benden sonra hayatta kalanlarınız bir çok ihtilâflar görecek. O zaman benim Sünnetime ve hidâyet üzere olan Râşid halifelerin (Hulefâ-i Râşidîn'in) Sünnetine sarılın. Aman ha bu esaslara sıkı sıkıya, iyice yapışın. Dinde aslı esası olmayan sonradan çıkma islerden sakının! Bu şekilde sonradan ortaya atılan her şey bid'attır. Her bid'at ise sapıklıktır"

(Ebû Dâvûd, Sünnet, 6; Tirmizî, İlm 16; İbn Mâce, Mukaddime 6; Dârimî, Mukaddime 16; Ahmed b. Hanbel, IV 126, 127).

Bu durum şu kategoriye mi giriyor akhim ?

belirttiğim renkli, yerler

burada ki ölçüden şunu mu benimsememiz lazım

peygamber efendimiz hayatta iken olası ters bir durumda (bidat gibi) müdahale edebiliyordu.Tıpkı Hubeyb (r.a) yaptığı ameli sünnetten kabul etmesi gibi ve ''Sünnetime ve hidâyet üzere olan Râşid halifelerin (Hulefâ-i Râşidîn'in) Sünnetine sarılın.'' tasdikleyip bu durumu sadece sahabeler ile sınırlandırılmıştır.Nitekim onlardan sonra gelen zatların fidnesinden emin olunmadığı için
Dinde aslı esası olmayan sonradan çıkma islerden sakının! Bu şekilde sonradan ortaya atılan her şey bid'attır. Her bid'at ise sapıklıktır"

Bu son sözü ile tescillemiştir...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aynen, yine bu manada bir hadis-i şerifte , Namazda hapşırana, sahabe "Hamden kesiran, tayyiben muberakan fih" demesi gibi.

Peygamberin sunneti : Rasulullahın söz, sukut (Bir davranış veya söz karşısında susması) ve davranışlarıdır.

ـ1ـ عن عامر بن ربيعة رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]عَطَسَ رَجُلٌ في الصََّةِ خَلْفَ رَسُولِ اللّهِ # فقَالَ: اَلْحَمْدُ للّهِ حَمْداً كَثيراً طَيباً مُبَارَكاً فِيهِ حَتَّى يَرْضى رَبُّنَا، وَبَعْدَ مَا يَرْضى مِنْ أمْرِ الدُّنْيَا وَاŒخِرَةِ، فَلَمَّا انْصَرَفَ # قَالَ: مَنِ القَائِلُ اَلْكَلِمَةَ، َفَسَكَتَ الرَّجُلُ، ثُمَّ قَالَ: مَنِ القَائِلُ الكَلِمَةَ، فَسَكَتَ الرَّجُلُ، ثُمَّ قَالَ: مَنِ القَائِلُ الكَلِمَةَ، فَإنَّهُ لَمْ يقُلْ بَأساً، فقَالَ: أنَا ، وَلَمْ أُرِدْ بِهَا إَّ الخَيْرَ. قَالَ مَا تَنَاهَتْ دُونَ عَرْشِ الرَّحْمنِ تَعَالى[. أخرجه أبو داود

1. (1865)- Âmir İbnu Rabîa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın arkasında namaz kılan birisi, namazda hapşırdı ve şu duayı okudu: "Muberak (hayrı bol),ihlaslı ve çok hamdle Allah'a hamdederiz, tâ Rabbimiz razı oluncaya kadar; dünya ve âhiret işindeki rızasından sonra da (hamdimize devam ederiz)." Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)namazdan çıktıktan sonra:
"Namazda dua okuyan kimdi?" diye sordu.
Ancak okuyan kişi sukût etti. Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) tekrar sordu:
"Duayı kim okudu? Zîra fena bir şey söylemedi."
Bunun üzerine adam: "Bendim, bu dua ile sâdece hayır murad ettim" dedi. Efendimiz:
"(Duanız) Rahman'ın Arşına kadar yükseldi" buyurdu."
[Ebû Dâvud, Salât 121, (770, 774); Tirmizî, Salât 296, (404); Buhârî, Ezan 115, (muhtasaran); Muvatta, Kur'an 25, (1, 212); Nesâî, İftitah 112 (2, 196)]
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt