Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ibadet, Nefsin Hazzını Tatmin Için Değil, Rabbin Emrini Tatbik Için Yapılır!

Ummu Sare Çevrimdışı

Ummu Sare

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Birisi size “bugün boyunca evden çıkmayacaksın!” dese bu size zor gelir, gün geçmek bilmez. Ama kendi isteğinizle evde bir hafta otursanız canınız sıkılmaz.

Birisi size “şu kitabı okumayacaksın!” dese o kitabın içinde ne olduğunu merak edersiniz. Normalde okumayacak olsanız bile okuyasınız gelir.

Çocuğunuz kendi kafasına göre oyun oynamaktan hoşlanır. Siz ona “gürültü yapma!”, “oyuncaklarını dağıtma!”, “koşma!” gibi sınırlar koyduğunuzda o, bu sınırları zorlamaya ve delmeye çalışır.

Sınıfta öğretmen öğrencilere “dersi dinleyin!”, “konuşmayın!”, “kitabınızı okuyun!” dediğinde öğrencilerin büyük bir kısmı bunu yapmak istemez, yapanların büyük bir kısmı gönülsüzce yapar.

Bu neden böyledir?

Çünkü nefsimiz sınırlandırılma, emir ve talimat alma, direktifle yönlendirilmekten hoşlanmaz. Kendi başına buyruk bir şekilde hareket etmekten hoşlanır. İster ki hiçbir kırmızıçizgi olmasın. İster ki dilediği gibi hareket edebilsin. Aslında nefsin istediği şey, kendisini “Rab” gibi görmek, dilediği gibi hareket etmektir. Nitekim Firavun’un nefsi uygun imkânı bulduğunda halkına hitaben “ben sizin en yüce Rabbinizim” (Nâziât, 24) demedi mi? Aslında Firavun’un dile getirdiği bu söz, her bir insanın şuur altında gizlidir. Uygun imkân ve ortamı bulamadığı için dile getirilmiyordur. İmam Gazalî, İhyâ adlı eserinde bir sûfiden bu âyetle ilgili şu sözü aktarır: “Her insanın içinde Firavun’un dediği gibi, ben sizin en yüce Rabbinizim, ifadesi gizlidir. Ancak o, bunu söylemek için uygun imkânı bulamıyordur.”

Bunu kendi nefsinizden sınayabilirsiniz. Nefis, emir ve talimat vermekten hoşlanır. Hâkimiyeti altında başkalarının olduğunu görünce gururlanır. Ama başkasının boyunduruğu altına girmeyi istemez.

İşte “ibadet” dediğimiz şeyin mantığı tam da burada ortaya çıkıyor. İbadet, insana “Rab” değil “kul” olduğunu hatırlatan ilahî talimatlardır. Nefis, ibadetten hoşlanmaz. Çünkü boyunduruk altına girmeyi istemez. Bu sebeple ibadetler nefse ağır gelir. Günde beş defa abdest alıp namaz kılmak, sıcak-soğuk demeden oruç tutmak, kendi kazandığı malından başkaları için harcamak nefsin kendi isteğiyle asla yapmayacağı şeylerdir.

Yüce Rabbimiz işte bu sebeple ibadetleri öyle bir kıvamda ayarlamıştır ki nefse zor gelen şeyleri ibadetlerin içine yerleştirmiştir ki insan, nefsine rağmen bu ibadetleri yaptıkça nefsinin boyunduruğundan kurtulsun, nefsine kulluk etmekten çıkarak Rabbine hakkıyla kul olsun. Çünkü insanın önünde iki seçenek vardır: Ya Rabbine kul olacak, ya da Rabbi dışında bir başka varlığa kul olacak. İnsan nefsi de putlardan bir puttur. Nitekim Rabbimiz bunu şöyle haber veriyor:

“Hevâsını (nefsinin arzularını) ilah edinen kimseyi gördün mü? Sen mi ona vekil olacaksın?” (Furkan, 43)

İbadetlerin tümünde nefsin normalde yaptığı, alışık olduğu, sevdiği şeylerin yasaklanması söz konusudur. Amaç, nefse önce haddini, sonra Rabbini bildirmektir. Nefis bilecektir ki mahluktur, Hâlık değildir.

Namaza başladığınızda konuşma, sağa sola dönme, gülme, yürüme, yeme-içme gibi fiiller yasak olur. Selam verinceye kadar kendi istediğiniz bu fiilleri değil Rabbinizin istediği kıyam, kıraat, rükû, secde gibi fiilleri yapmak zorundasınız.

Oruca başladığınızda yeme-içme, karı-koca hayatı artık haram olur. İftar edinceye kadar kendi canınızın çektiği şeyleri değil, Rabbinizin emrettiği şeyleri yaparsınız.

Hac için ihrama girdiğinizde dikişli elbise giyme, güzel koku sürünme, tırnak kesme, tıraş olma gibi fiiller yasak olur. Artık bunları değil, Rabbinizin istediği şeyleri yapacaksınız!

Şeytan bu noktada boş durmaz. Bir kulu ibadet etmekten alıkoyamıyorsa bu defa ona Rabbinin emrettiği şekilde değil canının istediği şekilde ibadet etmeyi telkin eder. Bakarsın Allah’ın emrettiği, Resûlü’nün gösterdiği şekilde kulluk etmek yerine kafasına estiği gibi takılmaya başlar.

Kur’an’ı okumak hoşuna gitmez, ama aslını astarını bilmediği bir takım dualar ve zikirler gönlüne daha hoş gelir.

Allah Resûlü’nün öğrettiği zikirler ve zikretme biçiminden tad almaz ama zikir adına bir takım sözleri ritmik olarak söylemekten, raks etmekten hoşlanır, kendinden geçer.

Namaz kılarken sıkılır ama ibadet gibi bellediği bir takım fiilleri yapmak, sallanmak, dönmek ona daha hoş gelir.

Bilmez ki sünnete uygun az amel, bid’at üzere yapılan çok amelden daha hayırlıdır!

Bilmez ki bu ibadet, nefsin hazzını tatmin için değil, Rabbin emrini tatbik için yapılır!

Rabbimiz nefsimizi Kendi rızasına nail olacağımız amellere bağlı olan, Resûlü’nün sünneti üzere amel edenlerden eylesin.

(SonerDuman/12.Receb.1440/19.Mart.2019/Salı)
 
Üst Ana Sayfa Alt