Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale İlim ve İlim Adamı

Necati Koçkesen Çevrimdışı

Necati Koçkesen

İyi Bilinen Üye
İslam-tr Yazar
İLİM VE İLİM ADAMI

İlim çok önemlidir. Çünkü gerçek ilim kaynağını Allah'ın âlim sıfatından alır. Yâni ilim Allah'tandır. Bu da Allah'ın insanlar içinden Rasuller, Nebîler seçerek ve onlara kitaplar göndererek bilmeleri gerekli olan şeyleri öğretmesi ve onların da Allah'tan aldıkları bilgiyi insanlara aktarması şeklinde olur. Hz. Adem aleyhisselamdan peygamber efendimize kadar gelen hakîkî ilim böyle olmuştur.

İnsanların ilim öğrenmesi birdenbire olmaz. Yavaş yavaş, özümseye özümseye olur. Nitekim Teallüm kelimesinin mânâsı da budur. Teallüm, bir şeyi mesele mesele, bir şeyin üzerine bir şeyi koyarak, parça parça öğrenmeyi ifâde eder. Yâni teallümde özümseme, öğrenilen şeyi iyice idrak etme vardır. Böyle olmadığı zaman yani ilmin birden bire olması durumunda kişi onu kaldıramayabilir. Onun kıymetini, değerini algılayamayabilir. Halbuki yavaş yavaş öğrenmelerde çile vardır, zaman vardır, meşakkat vardır. Zorlukla, meşakkatle elde edilen şeyin ise kıymeti olur. Halbuki âniden öğrenilen şeyler çabuk unutulmaya da mahkümdur. Çünkü özümsenmemiştir.

İlmin gerçek mânâda ilim olabilmesi için bazı şartlar vardır. Bu şartlardan birincisi ve en önemlisi ise ilmin sâdece ve sâdece Allah rızası için öğrenilmiş olmasıdır. Mâdemki ilim Allah'tandır ve Allah'ın emriyledir, o zaman Allah'tan ve Allah'ın emriyle olan şeyin de Allah yolunda kullanılması, harcanması gerekir. Peki bu nasıl olur? Öğrenilen ilmin şükrünü edâ etmekle olur. Bu da öğrenilen ilimle amel etmek ve onu başkalarına da öğretmekle, onunla insanlara emr-i bil ma'rûf ve nehyi ani-l münker etmekle olur.

İlmin ikinci şartı, onunla dünyalık kazanmak için olmamalıdır. Çünkü ilim adamları peygamberlerin vârisleridirler. Mâdemki ilim ehli ilmi peygamberlerden mîras almışlardır, o zaman mîras bırakanın yani peygamberlerin yolundan gitmek zorundadırlar. Peygamberler de yaptıkları tebliğ karşılığında ücret almamışlardır. Selef-i sâlihîn nesli olan sahâbe, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn devirlerindeki âlimlere baktığımızda onların da böyle yaptıklarını görüyoruz. Onlar öğrencilerinden ve yazdıkları kitaplarından ücret almamışlardır. Dikkat edilirse en büyük fıkıh âlimlerinin, hadis âlimlerinin, tefsir âlimlerinin, müctehidlerin çıktığı dönem de bu dönemdir. Çünkü Allah, onlar peygamberlerin mirası olan ilmi hakkıyla korudukları için, onların ilimlerinin bereketini artırmış, onları ve onların yazdıkları eserleri kendileri zamanındaki ve kendilerinden sonra gelecek olan insanlara sevdirmiştir. Bu yüzden bin ikiyüz, bin üçyüz sene önce yazılan o kitaplar değerinden hiçbir şey kaybetmemekte, kütüphânelerde hâlâ değerini korumaktadır. Halbuki bugünkü ilim ehlinin bir çoğu bir kitap yazıyor, üç beş bin satılıyor sonra da unutulup gidiyor. Çünkü yazılan o eserler Allah rızası için yazılmadı. Ya şöhret için veya dünyalık için yazıldı. Allah da onların bereketini halketmedi. Bunu söylerken bütün ilim ehli ve eserleri de böyledir demek istemiyoruz. Elbette gerçek ilim ehlinin yolundan giden âlimler de vardır. Ama bunlar daha önceki âlimlere göre o kadar azki…

İlim riyâ, şöhret için de olmamalıdır. Yani, ne çok öğrencisi var, ne kadar kitabı var desinler diye de olmamalıdır. Böyle olursa felâket olur. Bu ilim ehlindeki kibri ve ucbu artırır. İlim ehlinin kibirlenmesi ise en büyük günahlardan bir günah olur.

İlim, saraylara kapılanmak, mevki ve makam elde etmek için de olmamalıdır. Eğer böyle olursa, devlet görevlilerine yaltaklanmayı, onlardan taltif görmeyi berâberinde getirir. Böyle olunca da onların yaptıkları bir çok hatalar, haramlar, küfürler ve şirkler görülmemeye sebep olur ve hattâ onları desteklemeyi berâberinde getirir. Dikkat edilirse selef-i sâlihin dönemindeki âlimler kendilerini saraylardan uzak tutmuşlardır. Bundan dolayı da ilimleri ile izzet kazanmışlardır. Unutulmaması gereken bir şey de, ilmi ayaklara götürmemelidir. İlim ayağa gitmez, ilme gidilir. Nitekim Hârun Reşid İmam Mâlike saraya gelip çocuklarına ilim öğretmesini istediğinde, "ilim ayağa gitmez" demiştir. "Bâri benim çocuklar halkın çocuklarının içine oturmasın, onlar için ayrı bir ders halkası oluştur" dediğinde de; "senin çocukların da halkın çocukları ile oturup ilim öğrenmedikçe olmaz" demiştir. İşte ilim adamı böyle olursa ilmin izzet ve şerefini korumuş olur.
İlim ehli ruhsatlara fazla yapışmamalı, mümkün olduğu kadar azimetle amel etmeye gayret etmelidir. Nitekim peygamberler de böyle yapmışlardır. Çünkü onlar önder insanlardır. Eğer onlar ufak tefek zorluklarda ruhsatlara yapışırlarsa insanlara kötü örnek olmuş olurlar. Ölümle karşı karşıya kaldığı, işkencelere tâbî tutulduğu halde bile sabretmeli, gerekirse bu yolda ölebilmelidir. Nitekim dört mezheb imamının hayatına ve daha bir çok tâbiîn ve tebe-i tâbiîn âlimlerine baktığımızda bunu görürüz.

İlim sebat ister, devamlılık ister. Sebat edilmeyen, ölünceye kadar ilmin izzetini korumayan kişiler ise ufak tefek meselelerde, küçücük zorluklarda ve baskılarda hemen çarkederler. İlimlerini heba ederler ve döneklik gösterirler. Böyle olunca da kendileri saptığı gibi kendilerinin peşinden giden kitleleri de saptırırlar. Günümüzde böylelerini çokça görüyoruz değil mi? Dün söylediği kitaba ve sünnete uygun bir sözünü bugün yalanlayan, dünkü söylediği bir sözün bugün yüz seksen derece tersini söyleyen nice kişileri gördük ve görüyoruz. Unutulmasın, Şeytan'da da büyük bir ilim vardı. Fakat ondaki kibir ve ucub onu ilmini taşıyamamaya ve küfre girmesine itti. Belam'da da büyük bir ilim vardı. Ama kavmiyetçilik ve mevki makam hırsı onu da hak yoldan sapmaya itti. Bu yüzden, yukarda da beyan ettiğimiz gibi, ilmin hayat boyunca korunması ve devam ettirilmesi gerekir.

Allah bizleri gerçek mânâda ilme sülûk edenlerden ve ilimlerini hayatları boyunca koruyanlardan, ilimlerinin zekatlarını ödeyenlerden eylesin. Unutmayalım, ilmin zekatı onunla amel etmek ve onu başkalarına da öğretmekle verilir. Selam ve muhabbetle.
 
Üst Ana Sayfa Alt