Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İmam Ahmed bin Hanbel'in ve Selef'in inancı

A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla




İmam Ahmed bin Hanbel'in ve Selef'in inancı

http://ehliilm.wordpress.com/


Hamd alemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur. Salat ve Selam efendimiz Muhammed'in s.a.v. ve ailesinin ve arkadaşların ve selefin ve onları takip edenlerin üzerine olsun.
Bundan sonra:
Bu kısa risalemizde amacımız başta imam Ahmed bin Hanbel olmak üzere Selef ulemasının bir çok meseledeki itikadlarından bazı örnekler vermektir. Umulur ki bu nakiller ile Selef'in inancının nasıl olduğu öğrenilir.
Gerektiği yerlerde elimden geldiğince kısa açıklamalarda bulundum. Zikrettiğim nakilleri eski Selef ulemasının rivayetleri toparlama şeklinde zikrettim. Risalenin içindeki nakilleri konular şeklinde farklı farklı bölümlere dağıttım. Ama bilinmesi gerekir ki bir nakilden bir den fazla bilgi çıkartılmaktadır. Mesela bir nakili Allah'ın gökte olması konusunda zikretti isem, aynı nakilin Kuran yaratıktır konusu ile de alakası olabiir. Ama ben bu konu ayrımlarını çok hassas bir şekilde yapmadım. Bir den fazla meseleye de delalet etse, ben sadece bir nakli bir konuda zikrettim.
Çok önemli gördüğüm nakillerden faydalar çıkardım ki, okuyucu faydalansın.
Kısa olsun diye benim bu imamlara olan senedlerimi hiç zikretmedim. Sadece zikredilen kitaplardaki senedleri zikrettim.
Genelde imam Ahmed'den gelen nakilleri toparlamaya çalıştım. Ama araştırmalarımın arasında imam Ahmed dışında bir çok alimin çok önemli sözlerinide gördüm. Onlarıda eklemekte fayda buldum.
Genelde Alimlerimizin yazdığı ''İlel'' kitaplarına başvurdum. Bu kitaplarda Alim talebeler, hocalarına sordukları soruları yazarlar. Genelde Hadis ile ilgilidir. Ama bu Hadis sendlerinden bahsederlerken arada sırada bir çok altın gibi bilgiler bırakmaktalar. Bende bu bilgilerin bir kısmını çıkarttım ve bu risalede gözlerin önüne sundum.
İmam Ebu Davud'un r.h. (Meşhur Kütübi Sitte'nin üçüncü sırasında yer alan Sünen'in sahibi) ''Mesail'' adlı eserindeki Cehmiyye konusundaki nakillerin çoğunu çevirdim. İster bu nakiller imam Ahmed'den olsun, ister bir başkasındna olsun. Genellikle hepsini naklettim.
Yine bilinmesi gerekir ki imam Hallal'ın es-Sunne adlı eseri günümüze tam olarak ulaşmamıştır. Sadece bir kısmı ulaşmıştır. Bu nedenle ben yaptığım nakillerin bir kısmını imam Hallal'ın basılan nushasından yaptım. Kimisinide imam Hallal'ın bu kitabından nakiller yapıp zikreden alimlerin kitaplarından yaptım. Bu nedenle eğer bir nakli imam Hallal'ın es-Sunne adlı eserinde olduğunu söylersem, bununda basılı nushada bulunmadığını zikredersem, bunun sebebi basılı nushada eserin tamamının basılmamasıdır. Çünkü el yazılı nushaların sadece çok azı elimize geçmiştir. Yanlış anlaşılmaması için bu bilgiyi zikretmekte fayda görüyorum.
İmam Hanbel bin İshak, imam Ahmed'in kardeşinin oğludur. Bu kişinin imam Ahmed'den rivayetleri Hasen derecesindedir. Çünkü bu kişi bir çok nakilde hata yapmıştır. Bu nedenle Sika derecesinden düşmüştür. Hata yaptığı rivayetlerinde ise Zayıf kabul edilmektedir. Hanbel dışında imam Esram, Abdullah, Salih ve Mervezi gibi imam Ahmed'in ashabının büyükleri bir rivayette bulunsalar, bunların her hangi birisine Hanbel muhalefet ettiğinde, direk Hanbel'in rivayetinin batıl ve yanlış ve şaz olduğu hükmü verilir. Bunada dikkat edilmesi gerekir.
Senedlerin ve nakillerin hükmünü verirken bazen Nakil Sahih'tir derken, bazende Sened Sahih'tir dedim. Aslında bu ikisinin arasında bir fark yoktur. İkiside aynı şeye delalet eder. Bunuda karıştırılmaması için zikrediyorum.
Zayıf gördüğüm bir çok nakili zikretmedim. Bu nedenle buradaki rivayetlerin hemen hemen hepsi ya Sahih'tir, yada Hasen'dir. Nasıl ki nakilleri zikrederken görüleceği gibi.
Selef uleması Cehmiyye fırkasını tekfir etmişlerdir. Bu nedenle hangi nakilde bir görüş sahiplerine Cehmidir derlserse, bilinmesi gerekir ki onları tekfir etme amacı ile bunu demişlerdir. Nasıl ki selef ulemasının sözünü çokça okuyan bunu görecektir.
Senedleri tahric yaparken konuşacağım Ravi'ler hep illetli olan Ravi'lerdir. Hangi Ravi hakkında susarsam bilinsin ki o ravi Güvenilir bir Ravi'dir. Nasıl ki bu tahric yapma yöntemi genel olarak eski ve yeni Hadis talebelerinin yöntemidir.
İmam Ahmed'in talebeleri arasında İshak bin Mansur el-Mervezi ile, Ebu Bekir Ahmed bin Muhammed el-Mervezi'yi karıştırmamak gerek. İkiside ayrı ravi'lerdir. Bunada dikkat etmek gerekir.
Bu önemli gördüğüm açıklamadan sonra okuyucuyu Selef ulemasının sözleri ile başbaşa bırakıyorum.
Okuyan kişinin bu nakilleri taassuptan ve kibirden uzak olarak, halis bir niyetle ve hakkı görmek adına okumasını rica ediyorum.
Ey Rabbim, bu risaleyi okuyan bütün herkesin Kuran ve Sünnet üzere itikad etmeleri için yar ve yardımcıları ol. Onları ve beni Peygamberin s.a.v. ve Sahabelerin inancını temsil eden imam Ahmed'in ve Selef'in inancından uzak tutma. Kafir'e kafir demeyi, Müslümanada Müslüman demeyi bizlere nasib et. Amin…



Selef ulemasının kelam ehline ve Kelam ilmi öğrenene karşı şiddeti ve onlarla Munazara yapmayı adet edinmenin kerahiyyeti




İmam Zehebi ''Tarihulislam'' adlı eserinde imam Hallal'in es-Sunne adlı eserinden şu sözlerini nakletmiştir:
Bize Mervezi haber verdi. dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bni Hanbel)'ı şöyle derken işittim:
Kim Kelam ile uğraşırsa felaha ermez.
Kim Kelam ile uğraşırsa Cehmiyye olmadan işin içinden çıkamaz.
(Sened'i Sahih'tir.
İşte imam Ahmed, her halukarda Kelam ilmini okuyan kişinin sonunda dinden çıkıp Kafir olup Cehmiyye olacağını söylüyor!)
Yine İmam Zehebi, Hallal'ın eserinden, İmam Mervezi'den şöyle dediğini nakletmiştir:
Ben, sadece Kitab'ta ve Sünnet'te ve Sahabe ve Tabiin'lerde olanlar ile konuşurum. Bunlar dışındakilerde Kelam yapmak övünülecek bir şey değildir.
(Nakil Sahih'tir. İmam Ahmed'in bu sözünde de, Muasır kelam ilmi ile uğraşan sapıkların, Selefin sadece Mutezile'nin uğraştığı kelam ilminden nehyettiklerini, bunlar dışında hiç bir Kelam ilminden nehyetmedikleri iftirasına açıktan cevap vardır. İşte imam Ahmed ilk dönemlerde hiç olmayan ve sonradan çıkan Kelam ilmi ile konuşmanın caiz olmadığını söylüyor.)
Yine İmam Zehebi Hallal'ın eserinden, İmam Hanbel'den şöyle dediğini nakletmiştir:
Ebu Abdullah'ı şöyle derken işittim:
Kim Kelamı severse, o kişi felaha eremez. Onların işleri hayırla gitmez.
(Nakil Hasen'dir. Çünkü Hanbel'in rivayetlerde hataları vardır.)
Yine İmam Zehebi Hallal'ın eserinden, İmam Hanbel kanalı ile imam Ahmed'in şöyle dediğini nakletmiştir:
Sizler Sünnet ve Hadis'lere sarılın. Cidalden ve tartışmadan uzak durun. Kelamı seven kişi felaha eremez.
(Sened'i Hasen'dir)
Yine İmam Zehebi Hallal'ın eserinden, İmam Hanbel'den şöyle dediğini nakletmiştir:
Bana (imam Ahmed, kelam ilmi ile uğraşanlar hakkında bahsederken) şöyle demiştir: Onlarla oturma. Onlardan hiç kimse ile konuşma.
Sonrada dedi ki: Bizler (eskiden) insanları (Alimleri) bu şeyleri bilmezken gördük. Onlar Kelam ehlinden uzak dururlardı. Kelamın sonu hayıra yol açmamaktadır.
(İmam Hanbel der ki) Onu (İmam Ahmed'i) şöyle derken işittim: Ben, kelamı öğrenen ve onu seven bir kişinin felaha erdiğini görmedim. Çünkü (kelamı okumak) onu çok büyük şeylere götürüyor. İşte onlar geçenlerde öyle bir Kelam yaptılar ki, öyle bir şey ile ihticac ettiler ki, ne kalbim, nede dilim (bu şeyin iğrençliğinden) bunu anlatmaya güç yetiremiyor.
(Sened'i Hasen'dir)
Yine İmam Zehebi, Hallal'ın kendi eserinde şöyle dediğini nakletmiştir:
Bana Muhammed bin Ebu Harun haber verdi. Dedi ki:
Bize Ebul Haris tahdis etti. Dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'ı şöyle derken işittim:
Eyyub dedi ki: Sizden biriniz çıkarsa, bir daha geri dönmez.
(Derim ki: Muhammed bin Ebu Harun adlı kişi, iki işi olabilir. Ya el-Hemezani'dir. Ya da Zurayk el-Bağdadi'dir. Hangisi olduğunu temyiz edemedim. Hangisi olursa olsun ikiside Saduk'tur. Zehebi'nin Tarihulislam adlı eserine bak. 6.clt. 825.s.
Ebul Haris ise, Ahmed bin Muhammed'dir. Hanbeli'lerde imam Ahmed'den rivayette Ebul haris denildiğinde bu kişiden başkası bilinmemektedir. Bu kişide imam Ahmed'in yakın arkadaşlarındandır. İmam Ebu Huseyin bin Ebi Yala, Tabakatul Hanabile'de zikretmiştir. 1.clt. 74.s.
Böylelike anlarız ki imam Ahmed'e kadar olan Sened Sahih'tir.
İmam Ahmed, Eyyub derken iki kişiyi kasd edebilir:
Bir: İmam Eyyub es-Sihtiyani. Büyük ihtimallede budur. Bildiğim kadarı ile imam Ahmed bu kişiden duymamıştır. En azından bir vasıta ile rivayet etmektedir.
İki: Eyyub bin Neccar'dir. Buda imam Ahmed'in hocalarındandır.
Bu iki Eyyub'da büyük imamlardandırlar. Birinciside ikincisinden çok daha meşhurdur.
Eğer kasd edilen birinci olan Eyyub es-Sihtiyani ise Sened'de kopukluk vardır. Ama kasd edilen ikinci Eyyub ise bu durumda Sened muttasıldır. Bizim için önemli olan da imam Ahmed'in bu sözü delil olarak getirmesidir. İmam Ahmed'e kadar olan Sened'de Hasen derecesindedir.)
Yine İmam Zehebi, Hallal'ın kendi eserinde şöyle dediğini nakletmiştir:
Bize Muhammed bin Ebi Harun ve Muhammed bin Cafer haber verdiler.
İkisinede Ebul Haris tahdis etmiştir. Dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a sordum. Dedim ki: Burada Cehmiyye'ler ile Munazara yapanlar var. Onların hatalarını gösteriyorlar. Çok ince meselelere giriyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Dedi ki: Ben bu Heva'lardan hiç bir şey hakkında Kelam yapmayı doğru bulmuyorum. Hiç kimsenin onlarla Munazara yapmasınıda doğru bulmuyorum. Muaviye bin Kurra şöyle dememişmi: Tartışmalar Amelleri bozar?
Kelam'da berbat bir şeydir. Hayıra davet etmez. Sizler Tartışanlardan ve Cidal'cilerden uzak durun. Sizler Sünnet'lere sarılın. Sizden önceki ilim ehlinin hali üzere olun. Onlar kelam'dan ve Bidat ehli ile tartışmaktan nefret ederlerdi. Halbuki Selamet bunları terk etmek ile olur. Bizler Cidal etmek ve Tartışmak ile emrolunmadık.
(Sened'i Hasen'dir. Muhammed bin Cafer Mechul'dur. Ama Muhammed bin Ebi Harun onu mutabaa etmiştir. Bu kişide biraz önce gördüğün gibi Saduk'tur. Böylelike Sened Hasen'dir.)
Derim ki: İmam İbni Batta r.h. ''el-İbane'' adlı eserinde imam Ahmed'in Kelamı kötülemesi hakkında bazı nakillerde de bulumuştur.



Kuran'ın harfleri ve sesi Allah'ın sözüdür ve yaratık değildir. Bunu inkar eden Kafir'dir




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Muhammed bin Abdulaziz bin Ebi Rimze tahdis etti. Dedi ki:
Bize Ebul Vezir Muhammed bin Ayun tahdis etti. Dedi ki:
Nadr bin Muhammed'i şöyle derken işittim:
Kim derseki (Ben Allah'ım, benden başka hiç bir ilah yoktur. Bu nedenle bana ibadet et) (Taha suresi 14.ayet) yaratılmıştır, işte o kişi Kafir'dir.
Bende Abdullah bin Mubarek'e gittim ve Nadr'ın dediğini ona haber verdim. Bunun üzerine dedi ki: Nadr doğru söyledi. Allah ona şifa versin. (Allah) ona (Musa'ya) yaratık bir şeye ibadet etmesini emredecek değildir.
(Sened'i çok kuvvetli ve Sahih'tir. İmam Ebul Vezir, imam Abdullah bin Mubarek'in yakın arkadaşlarındandır. Hafız Mizzi'nin Tehzibul Kemal'ine bakılabilir.
İşte bu nakil, çok açık ve net bir şekilde Kuran'ın harflerinin ve sesninin yaratık olduğunu iddia edenin Kafir olduğunu göstermektedir. Bunların arasına Eş-ari'ler ve Maturidi'lerde girmektedir)
Yine şöyle demiştir:
Ben, bir kağıta bir şeyler yazdım ve onu Ebu Abdullah'a (imam Ahmed'e) gönderdim. O da o günlerde saklanıyordu. Bana cevabını yazılı olarak çıkarttı. İçinde şunlarda geçmekte idi:
Sen dedin ki: Bir adam demiş ki: (Kuran'ı) okumak yaratılmıştır. Bizim lafızlarımız ile Kuran'ı okumakta yaratılmıştır. Kuran ise yaratık değildir.
Bu(nu diyen) kişi ile (Bitadat'çı olduğundan) alakayı kesmeye ne dersin?
Bu kişiye Bidat'çı denilirmi?
(Kuran'ı)Okumada ve lafızlarda kalbin inancı nasıl olmalıdır(Yani bizler ağızımızdan çıkan Kuran hakkındaki inancımızın ne olması lazım)?
Bu meselede(ki şüphelere) nasıl cevap verilir?
(imam Ahmed cevabında der ki)Bu kişi mucanebe edilir(bu kişi ile görüşülmez).
Bu Bidatçıların fırkalarındandır. Ben bunu sadece Cehmi olarak görüyorum. Bunun dediğide Cehmiyye'lerin dediğidir.
Kuran yaratık değildir. Aişe şöyle demiştir: Allah Rasulu s.a.v. söyle demiştir: O sana kitabı indirendir.
(İmam Ahmed bunu şöyle açıklıyor) Kitabın sözleri kasd edilmektedir.
''O sana kitabı indirendir. Bir kısmı Muhkem'dir…'' ayetin sonuna kadar(okudu)(Alim İmran suresi 7.ayet).
(Aişe) dedi ki: Bunun üzerine Allah Rasulu s.a.v. şöyle demiştir: Eğer sizler bundaki Müteşabihleri takip edenleri görürseniz, onlardan sakınınız. İşte onlar Allah'ın kasd ettiği kimselerdir.
(imam Ahmed der ki)Kuran'da yaratık değildir.
(Görüldüğü gibi rivayet Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
(1) İshak bin İbrahim bin Rahıyeh'i ve (2) Hennad bin es-Seri'yi ve (3) Abdul Ala bin Hammad'i ve (4) Ubeydullah bin Ömer bin Meysera'yı ve (5) Hakim bin Seyf er-Rakki'yi ve (6) Eyyub bin Muhammed er-Rakki'yi ve (7) Sevvar bin Abdullah'ı ve (8) Şafii'nin arkadaşı Rabii'yi ve (9) Abdulvehhab bin el-Hakem'i ve (10) Muhammed bin es-Sabbah bin Sufyan'ı ve (11) Osman bin Ebi Şeybe'yi ve (12) Muhammed bin Bekkar bin er-Rayyan'ı ve (13) Ahmed bin Cevvas el-Hanefi'yi ve 14) Vehb bin Bakiyye'yi ve sayamadığım kadar bizim alimlerimizden olanların hepsinin şöyle dediklerini işittim:
Kuran Allah'ın sözüdür. Yaratılmış değildir.
Bazılarıda şöyle dedi: Kuran yaratılmamıştır.
(Nakil görüldüğü gibi Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bir tane adamı Ahmed'e şöyle derken işittim:
Bir adam şöyle demiştir: Allah'ın isimleri yaratılmıştır. Kuran'da yaratılmıştır.
Bunun üzerine Ahmed dedi ki: Bu açık bir küfürdür.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ubeydullah el-Kavariri tahdis etti. Dediki:
Abdurrahman bin Mehdi dedi ki:
Eğer bu iş bana verilse idi, köprünün başına dikilirdim. Oradan ''Kuran yaratıktır'' deyip geçen herkesin boynunu vurup aşağıya atardım.
Dedi ki(Sanırım diyen Ubeydullah'tır) : Veki dedi ki: (Öldürülmeden önce) Tövbe ettirilir.
(Sened'i Sahih'tir
Bu eseri imam Ebu Davud dışında kabul edercesine şu alimler rivayet etmişlerdir:
1- imam Acurri, eş-Şeriat adlı eserinde rivayet etmiştir.
2- imam Abdullah bin Ahmed bin Hanbel, es-Sunne adli eserinde rivayet etmiştir.
3- imam ibni Betta, el-ibane adli eserinde rivayet etmiştir.
4- imam Ebu Nuaym el-Asbahani, Hilyetul Evliya adli eserinde rivayet etmiştir.
5- imam Ebu Yala bin Ferra el-Hanbeli, ibtalut Tevilat adli eserinde rivayet etmiştir.
6- imam Lalekai, Şerhi Usulu itikadi Ehli Sunnet ve Cemaat adli eserinde rivayet etmiştir.
Bu nakilden alacağımız faydalar:
1- Her hangi bir yerde sapık bir inanç çogaldığı zaman, o inançta olanlar ile Hak ve doğru inançta olanların arasını ayırmak için sınama adına kişinin itikadını sormak ve öğrenmek Caiz'dir.
2- Kuran'in yaratıldığını iddia eden kişi Kafir'dir.
3- Hiç bir şekilde hiç bir mazereti yoktur.
Mazereti olmamasi ise çok açıktır. Eğer Cehalet veya tevil mazeret olsaydı, bu imam bütün "Kuran yaratılmıştır" diyenleri tekfir edip öldürmezdi.
4- Kuran'ın yaratıldıldığını iddia eden kişinin kanı Helal'dir.
En doğrusunu Allah c.c. bilir.)
Yine şöyle demiştir:
Ben, Ahmed'e şöyle dedim: Kim derseki Kuran yaratılmıştır, o kişi Kafir'midir?
Dedi ki: Ben derim ki: O kişi Kafir'dir.
(Nakil Sahih'tir)
(Burada da imam Ahmed'in bu sözü söyleyeni Muayyen olarak tekfir ettiği görülmektedir. Buradan anlarız ki Muayyen tekfir ile genel tekfir arasında bir fark yoktur.)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed'in yanında Kuran hakkında söz edildiğinde onu şöyle derken işittim:
Ebun Nadr'ı söyle derken işittim:
(Kuran) yaratık değildir.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed'i şöyle derken işittim:
Bana denildi ki: Geçmişte olup bitmiş bir şey hakkında ne dersin(Allah'ın Kuran ile önceden konuştuğunu kasd ediyorlar)?
Ben de dedim ki: Allah'tan olan bir şey yaratık olamaz.
(Nakil Sahih'tir)
(Ama malesef Kafir'ler, Allah'tan gelen Kuran'ın harflerinin ve sesinin yaratık olduğunu iddia etmekteler. Buda açık bir küfürdür. Bu demek ki Allah'ın sesi yaratıktır. Allah'tan çıkan harfler yaratıktır. Buda Küfür değilse, Dünya'da küfür kalmamıştır)
Yine şöyle demiştir:
(imam Ebu Davud der ki)Bize Hasan bin Sabah tahdis etti. Dedi ki:
Bize Mabed Ebu Abdurrahman tahdis etti. Buda ''Sika''(Güvenilir) birisidir. O da:
Muaviye bin Ammar'dan rivayet etti. Dedi ki:
Cafer bin Muhammed'e Kuran hakkında sordum. Dedi ki: Ne yaratıktır, nede yaratılmıştır. Ama Allah'ın sözüdür.
(Sened'i Sahih'tir)
Ebu Davud der ki: O Mabed bin Raşid el-Kufi'dir. Ondan Musa bin Davud ve Ruveym bin Yezid rivayet etmişlerdir.
Hasan bin Sabah'ı şöyle derken işittim: Ahmed bana şöyle demiştir: Önceden (Mabed) şöyle derdi: ibni Ebi Leyla derdi ki.
(Sanırım bunu zikretmesinin nedeni, imam Mabed'in ibni Ebi Leyla'dan rivayet ettiğinin isbatı içindir).
Yine şöyle demiştir:
Bize Abbas bin Abdulazim tahdis etti. Dedi ki:
Bize Amr bin Harun tahdis etti. Dedi ki:
Sufyan bin Uyeyne Kuran hakkında sorulduğunda onu şöyle derken işittim:
O Allah'ın sözüdür(Kelamı'dır). Yaratılmışta değildir.
(Amr Saduk'tur. Bu nedenle Senedi Hasen'dir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Muhammed bin Yunus tahdis etti. Kendisi ''Sika''(Güvenilir) idi. Dedi ki:
Vehb bin Cerir'i şöyle derken işittim: Kuran yaratılmış değildir.
(Görüldüğü gibi Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin İbrahim (ed-Devraki) tahdis etti. Dedi ki:
Ben, Ebun Nadr Haşim bin el-Kasım'ı şöyle derken işittim: Kuran Allah'ın sözüdür(Kelam'ıdır). Yaratılmış değildir.
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Abbas el-Unberi ve Ahmed bin Ubde tahdis ettiler. Dediler ki:
Ebul Velid'i şöyle derken işittik:
Kuran Allah'ın sözüdür(Kelamıdır). Allah'ın sözü de yaratılmamıştır.
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Anberi'yi şöyle derken işittim:
Ebul Velid şöyle derken işittim:
Kuran Allah'ın sözüdür. Allah'tan ayrı değildir.
(Anberi bir önceki senedde geçen kişidir. Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Abbas tahdis etti. Dedi ki:
Ebul Velid şöyle derken işittim:
Kim kalbini Kuran'ın yaratılmış olmadığına inandirmazsa, o kişi İslam'dan çıkmıştır.
(Abbas, bir önceki senedde geçen el-Anberi'dir. Yanı Sened Sahih'tir)
(Burada da cehaletin mazeret olmadığını görüyoruz. İşte bu imam nasılda Kuran'ın yaratık olmadığına inanmayan herkesi istisnasız tekfir etmiştir. Bunların içine (1) Kuran'ın yaratık olduğunu söyleyenler, (2) yaratık olup olmamasında duranlar, (3) tevil edip başka şeyler söyleyenler, (4) Eş-arilerin ve Maturidi'lerin yaptığı gibi bir kısmının yaratık olup bir kısmının yaratık olmadığını iddia edenler, (5) bu konuda cahil olup bilmeyenlerin hepsi Kafir'dirler. Sadece adı gibi yaratık olmadığını bilenler Müslümandırlar. İşte bu kaçınılmaz olan Selefin görüşüdür.)
Yine şöyle demiştir:
Bize Vehb bin Bakiyye tahdis etti. Dedi ki:
Veki bin el-Cerrah'ı şöyle erken işittim: Kuran yaratılmış değildir.
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Hamza bin Said el-Merruzi(el-Mervezi) tadis etti. Dedi ki:
Ebu Bekir bin Ayyaş'a soru sordum. Dedim ki: Ey Ebu Bekir, İbni Aliyye'nin Kuran hakkında dediği sana ulaştı. Sen Kuran hakkında ne dersin?
Dedi ki: Beni dinle. Vay senin haline! Kim sana Kuran'ın yaratıldığını iddia ederse o kişi bize göre Kafir'dir. Zındık'tır. Allah'ın düşmanıdır. Onunla oturma. Onunla konuşma.
Ebu Davud dedi ki: Bu Hamza aşırı ''Sika''(Güvenilir), Emin birisi idi.
(Sened'i Sahih'tir. Nasıl ki imam Ebu Davud'un kendisi bile Sahih olduğunu belirtmiştir. / aynısını imam Acurri eş-Şeria adlı eserinde zikretmiştir
Bu imam, zikrettiği sözünde görüldüğü gibi çok net bir şekilde, her hangi birisinin Küfür itikadını benimsediği anda o kişinin mazeretsiz Kafir olduğunu ortaya koymuştur.
Eğer imam Ebu Bekir, küfür inancinda olan herkesi tekfir etmeyip, bazılarını mazur görseydi, bu durumda bu istisnayı zikretmesi gerekirdi. Bu sözünün sonunda "sadece cahil ve tevil eden kişi hariç, bunlar direk tekfir edilmez", veya "Hüccet ikamet etmeden önce tekfir edemezsin" gibi bir şey demesi gerekirdi. Ama bunu demedi. Bunu dememeside, mutlak manada Küfür sözünü söyleyeni tekfir ettiğini göstermektedir. Allah'a şükürler olsun.)
Yine şöyle demiştir:
Bize Muhammed bin Hallad el-Bahili tahdis etti, dedi ki:
Veki'nin, (Kafir Cehmi) Mirrisi'ye Mina'da şöyle dediğini duydum: Eğer bu kişi hakkında sorulsam onun tövbe ettirilmesini emrederdim. Eğer tövbe ederse (bırakılır). Yoksa onun kanının akıtılmasını, veya öldürülmesini, veya çarmaha gerilmesini emrederdim.
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Abbas bin Abdulazim tahdis etti. Ona:
Muhammed bin Yahya tahdis etti. Dedi ki:
Muaz bin Muaz'ı şöyle derken işittim:
Kim Kuran yaratılmıştır derse, o kişi Yüce Allah('ın Dinine göre) Kafir olmuştur.
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin Sinan el-Vasiti ve Abbas el-Anberi tahdis ettiler. Dediler ki:
Bize Şaz bin Yahya tahdis etti. Dedi ki:
Yezid bin Harun'u şöyle derken işittim:
Kim Kuran yaratılmıştır derse, ondan başka bir ilah olmayan Allah'ın adına yemin olsun ki o kişi Zındık'tır.
Veya dedi ki: Bende(benim inancıma göre) Zındık'tır.
(Sened'i Hasen'dir. İmam Şaz Saduk'tur. Kalan Ravi'ler ise Güvenilirlerdir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin Sinan tahdis etti. Dedi ki:
Bana Ömer bin Osman bin Asım dedi ki:
Yezid bin Harun'u şöyle derken işittim:
Kim Kuran yaratılmıştır derse, o kişi Kafir'dir.
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Rabi bin Süleyman el-Müezzin'iyi şöyle derken işittim:
Ebu Yakub el-Buveyti'yi şöyle derken işittim:
Kim Kuran yaratılmıştır derse, o kişi Kafir'dir.
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed bin Salih'e Kuran yaratılmıştır diyen hakkında sordum. Dedi ki: Kafir'dir.
(Nakil Sahih'tir)
İmam Hallal ''es-Sunne'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ubeydullah bin Ahmed bin Hanbel haber verdi. Dedi ki:
Bana Ahmed bin İbrahim tahdis etti. Dedi ki:
Bana Muhammed bin Nuh el-Madrub tahdis etti. O da:
Kadı olan Mesudi'den rivayet etti. Dedi ki:
Müminlerin Emiri Harun'u şöyle derken işittim:
Bana ulaştığına göre Bişr el-Merrisi Kuran'ın yaratık olduğunu söylüyormuş. Allah'a yemin olsun ki bu kişiyi bana bırakın. Eğer ben onu bulursam, hiç kimsenin öldürmediği bir şekide onu öldüreceğim.
(Sened'i Sahih'tir. 5.clt. 113.s.
İmam Ahmed'in oğlu Ubeydullah ile, İmam Ahmed'in kardeşinin oğlu Hanbel'in oğlu Ubeydullah arasında far vardır. İkisi farklı kişilerdir. İmam Ahmed'in oğlu Ubeydullah Güvenilir bir Ravi iken, İmam Ahmed'in kardeşinin oğlu Hanbel'in oğlu Ubedullah mechul ve bilinmeyen bir Ravi'dir. Ayrıca Hanbel'in oğlunun adı Ubeydullah'mı, yoksa Abdullah'mı ihtilaf edilmiştir. Bunuda karıştırılmaması için zikrettim.)
İmam Zehebi ''Tarihulislam'' adlı eserinde imam Ahmed'in şu sözünü nakletmiştir:
Bizden önceki Selefimizden bir den fazlasından şöyle dedikleri rivayet olunmuştur: Kuran Allah'ın sözüdür. Yaratık değildir. Benimde görüşüm budur.
Ben Kelamcılardan değilim. Bu konuda konuşulan hiç bir şeyide doğru görmüyorum. Sadece Allah'ın kitabında, veya Peygamberin s.a.v. sözlerini, veya ashabının (arkadaşlarının), veya tabiinlerin sözlerini doğru görüyorum. Bunlar dışında konuşmak ise övülecek bir şey değildir.
(Beşşar'ın tahkiki ile olan bsk. 5.clt. 1049.s. / İmam Zehebi bunu İmam Ebu Nuaym el-Asbahani'nin ''Hilyetul Evliya'' adlı eserinden nakletmiştir. 9.clt. 219.s. İmam Ahmed'in bu sözü, Müminlerin Emiri imam Mutevekkil'e r.h. gönderdiği mektubundan alıntıdır. İmam Zehebi, bu rivayetin senedinin Sahih olduğunu söylemiştir)



Kuran Allah'ın sözüdür deyipte susan kişi Kafir'dir. Taki her hali ile yaratık olmadığını kabul edene kadar




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
İmam Ahmed'e kişinin (Kuran hakkında) Allah'ın kelamı(sözü) deyip sonrada susması hakkında sorulduğunda şöyle dediğini duydum:
Neden susacakmış? İnsanların bu gün başına gelenler olmasaydı susabilirdi. Ama madem ki bu konularda konuşuldu, o zaman neden konuşmayacaklar?
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Kuteybe bin Said ''(Kuran'ın yaratık olup olmama meselesinde susanlar, yani) Duranlar'' hakkında soruldu. Bunun üzerine onu şöyle derken işittim:
Bunlar, (Ebu Davud açıklama babından der ki) –yani Vakıfa'lar– (imam Kuteybe'nin sözünü zikretmeye devam eder) onlardan daha şerlilerdir(yani daha tehlikelilerdir).
(imam Ebu Davud, imam Kuteybe'nin ''onlardan'' derken kimi kasd ettiğini şöyle açıklar) Yani Kuran'ın yaratık olduğunu söyleyenler(den daha şerlilerdir).
(Nakil Sahih'tir
Bu Kuteybe ile, ibni Kuteybe diye bilinen Muşkilul Hadis ve Edebul Katib gibi kitabların sahibi olan kişiyi karıştırmamak lazım. Kuteybe bin Said, Buhari'nin ve Ebu Davud'un ve bunların tabakalarındakilerin hocasıdır. İbni Kuteybe ise bunlardan sonra yaşamıştır. İkisini birbirleri ile karıştırılmaması gerekir. İkiside ümmetin büyük alimlerindendirler. Elbetteki Kuteybe bin Said, ibni Kuteybe'den çok daha büyük bir Alimdir.)
Yine şöyle demiştir:
Ben, Osman bin Ebi Şeybe'yi şöyle derken işittim:
(Kuran) Allah'ın sözüdür deyipte susanlar var ya, onlar onlardan daha Şerli'lerdir(tehlikelilerdir).
(imam Ebu Davud onlardan derken maksadını şöyle açıklar) Yani Kuran yaratıktır diyenler(den daha şerlilerdir).
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Ben, Ahmed bin Salih el-Mısri'ye ''Kuran Allah'ın sözüdür'' deyipte, yaratık olup olmamasında susanlar hakkında sordum. Dedi ki:
Bu kişi (Kuran'ın yaratık olup olmamasında) şüphe içindedir. (Bu konuda) Şüphe içinde olanda Kafir'dir.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Amed bin İbrahim şöyle demiştir:
Müslümanların en hayırlılarından olan Muhammed bin Mukatil el-Abbadani (Kuran'ın yaratık olup olmamasında) duranlar hakında şöyle dedi: Onlar bana göre Cehmiyye'lerden daha şerlilerdir.
(Sened'i Sahih'tir. Ahmed bin İbrahim, bin Kesir bin Zeyd'dir. Büyük bir alimdir)
Yine şöyle demiştir:
Abdullah bin Muhammed, Ebu Muhammed ed-Daif'iyi şöyle derken işittim:
İşte Harici'ler (sapıklıklarını yayma adına) oturdular. Onlar en pis Harici'lerdirler(Heralde kendi bölgelerindeki Harici'lerden bahsediyor).
Cehmiyye'lerde (sapıklıklarını yayma adına) oturdular. Bunlarda (Kuran'ın yaratık olup olmamasında) susanlardır.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
İshak bin İbrahim bin Rahuyeh'i şöyle derken işittim:
Kim ''Ben Kuran yaratılmıştır, veya yaratılmamıştır demem'' derse, o kişi Cehmi'dir.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Ben Ahmed'e Bağdad'dan bir tane adamın selam verdiğini gördüm.
Ebu Davud der ki: Bana ulaştığına göre bu kişi Ebu Bekir el-Megazili'dir. Yine bana ulaştığına göre (Kuran'ın yaratık olup olmamasında) duranlardanmış.
Bunun üzerine (imam Ahmed) şöyle dedi: Defol, bir daha sakın kapıma geldiğini görmeyeyim.
(Ebu Davud der ki)Böyle çok sert konuştu. Onun selamınıda almadı. (imam Ahmed) Ona şöyle dedi:
Sana da Ömer'in Sabig'e yaptığının yapılmasına ne kadar ihtiyacın var!
Bunun üzerine evine girdi ve kapıyı kapattı.
(Ebu Davud der ki) Bazı ashabım (imam Ahmed konuşurken) ''Ömer'in Sabig'e'' dediğini zikrettiler
(Yani Ebu Davud imam Ahmed'in ne dediğini duysada bu iki kelimesini tam anlamamış. Bunun üzerine mecliste olan bazıları imam Ahmed'in ne dediğini imam Ebu Davud'a beyan etmişler. İmam Ebu Davud'da nakildeki titizliğinden bunu zikretmiştir. Allah ona rahmet eylesin).
(Nakil Sahih'tir)
(Hz. Ömer Sabig adlı bir kişiyi dövdüğü nakledilir. İmam Ahmed'de burada o kişiye Ömer'in r.h. o dövmesini hatırlatır. Bunu imam Laleki ''Şerhi usulu itikadi Ehi Sünnet'' adlı eserinde, imam İbni Batta'da ''el-İbane'' adlı eserinde rivayet etmişlerdir. İmam Ahmed'in bu sözü, Hz.Ömer'in Sabig'i dövmesi hakkındaki rivayetleri en azından Hasen derecesinde gördüğünü göstermektedir)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed'e şöyle denilirken işittim: Fülanca kişi sana şu konuda bir şeyler yazmış. Bu adamda (Kuran'ın yaratık olup olmama konusunda) sustuğu soynelinen bir Muhaddis idi.
(imam Ahmed) Dedi ki: Eğer o kişi o görüş üzere ise, ben öyle kişileri sevmem.
Ona denildi ki: Belki içinde bir şey vardır?
Bunun üzerine kitabın getirilmesine izin verdi.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed'e söyle derken işittim: Fülanca kişi, yani şu adam senin ona (Kuran'ın yaratık olup olmama meselesinde) susmasını emrettiğini rivayet ediyor.
Dedi ki: Ben bu meselenin ne demek olduğunu zaten sonradan öğrendim.
(veya: Ben bu adamı zaten sonrada tanıdım. Ama sanırım kasd edilen ilk çeviridir)
Bazenleri bir insan bana bir şey hakkında sorduğunda susuyorum. Sadece o konuda konuşmaktan nefret ettiğim için susuyorum.
(Nakil Sahih'tir)
(İmam Ahmed'in Kuran'ın yaratık olup olmaması meselesinde susanların görüşünün ve inancının ne olduğunu ilk günlerde bilmemesini bilmek çok önemlidir. Demek ki bir çok kişi imamın bu kişilerin sözlerini anlamadan önceki günlerde zikrettiği sözlerini rivayet edebilirler. Bu nedenle yapılması gereken imam Ebu Davud gibi imam Ahmed'in bolca yanında kalmış, sözlerini ve ne dediğini anlayan kişilerin rivayetlerinin kabul olması ve diğer rivayetlerden öncelikli olması gerekmektedir.)



Ağızımdan çıkan Kuran yaratıktır diyenlerin küfründeki ihtilaf




İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ebu Bekir el-Mervezi haber verdi. Dedi ki:
Ebu Abdullah'ı şöyle derken işittim:
Cehmiyye'ler üç fırkaya ayrılmışlardır.
Kuran yaratıktır diyenler.
Bunda (Kuran'da) şüphe edenler.
(Kuran okurken) ağızımızdan çıkan Kuran yaratıktır diyenlerdir.
(İmam Mervezi der ki) bundan sonra Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) dedi ki: Bunlar Vakıfa'dır demeyiz. Bunlar şüphe edenlerdir (deriz).
Derim ki: İmam Hallal bu nakli hem Mervezi'den, hemde Hanbel'den yapmıştır. Hanbel'in rivayetine göre imam Ahmed'in sözünün sonu şu şekildedir:
Bunların hepsinin dediği şeyler aynıdır.
(Nakil Sahih'tir. İmam Hanbel teferrüd ettiğinde Hasen'dir. Ama imam Mervezi'nin mutabaa etmesi sened'in Sahih olduğunu gösterir. Burada da imam Ahmed'in Ağızdan çıkan Kuran'ın yaratık olduğunu söyleyenleri tekfir ettiğini görmekteyiz. 5.clt. 125.s.)
İmam Ebu Yala ''İbtaluttevilat'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ebu Hafs (Ömer bin Muhammed) tahdis etti. Dedi ki:
Bize Ebu Cafer Muhammed bin Davud (el-Missisi) tahdis etti. Dedi ki:
Bize Ebu bekir el-Mervezi haber verdi. Dedi ki: (Yukarıdaki imam Ahemd'in sözünü zikretmiştir)
(Ebu hafs Saduk'tur. Böylelikle Sened'i Hasen'dir. Ama yukarıda imam Hallal'ın rivayetini güçlendirmektedir)
İmam Ebu Yala bir önceki Sened'in aynısı ile şunu rivayet etmiştir:
(Mervezi şöyle demiştir) Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a şöyle dedim: Bizim ashabımıdan olan bir adam kendi kız kardeşini bir tane adam ile evlendirmiştir. O adamda Lafziyyelerden çıkmış. Şöyle diyormuş: Ağızımdan çıkan Kuran yaratılmıştır. Ve o kişi Hadis de yazmış.
Bunun üzerine Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) şöyle demiştir: Bu kişi Cehmi bir kişiden daha şerlidir.
Dedim ki: İkisinin arası ayrılsınmı?
Dedi ki: Evet.
Dedim ki: Kızın kardeşi ikisinin arasını ayıracakmış.
Dedi ki: Güzel yapmış.
(İmam Ahmed) şöyle dedi: Cehmiyye'lere ilan edin ki: Onların bu sözünün sonu, başına uymuyor.
Dedim ki: Kerrabisi diyormuş ki: Kim ''Ağızımdan çıkan Kuran yaratılmıştır demezse Kafir olur''.
(İmam Ahmed) Dedi ki: Halbuki kendisi Kafir'dir.
(İmam Ahmed) Dedi ki: Bişr el-Merrisi öldü. Yerine Hüseyin el-Kerabisi geçti.
(Sened'i Hasen'dir)
Yine İmam Ebu Yala, bir önce zikredilen Ebu Hafs kanalı ile, o da Ebu Cafer'den şöyle dediğini nakletmiştir:
Ebu Zuher Muhammed bin Zuheyr'i şöyle derken işittim: Kuran her yönü ile Allah'ın sözüdür ve yaratılmamıştır. Kimde bunu derse –Yani lafzım(dan çıkan yaratıktır derse)– bu o ''her yönü''nün içine girmektedir.
(Sened'i Hasen'dir.
Yani bizler Müslümanlar olarak her yönü ile Kuran yaratık değildir deriz. Ağızımdan çıkan yaratıktır diyenler ise her yönü ile yaratıktır demiyorlar. Böylelikle Kafir oluyorlar)
İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde (Mesail'inde) şöyle demiştir:
Ben, Ahmed'in Lafziyye'ler aleyhinde konuştuğunu, onların sözünü inkar ettiğini gördüm.
Ona Harun dedi ki: Ey Abdullah'ın babası(Ahmed bin Hanbel), bunlar (Lafziyyeler) Cehmiyye'mi?
Bunun üzerine (imam Ahmed) onlar ve onlar demeye başladı. Her hangi bir şey tasrih etmedi. Yine onun (Harun'un) onlar (Lafziyye'ler) Ceymiyye'lerdir sözünüde inkar etmedi.
(Nakil Sahih'tir)
(Lafziyye, Ağızımızdan çıkan Kuran yaratılmıştır diyenlere denir. İmam Ahmed böyle diyenleri sapık ve Kafir görmektedir.
İmam Buhari'ninde ağızımdan çıkan Kuran yaratıktır dediğini iddia edenler olsada, onun böyle dediği asla sabit değildir. Malesef sonradan türeyen Eş-ari'ler ve başka bidat fırkaları, Ağızımızdan çıkan Kuran yaratıktır diyenlerin sözlerini delil olarak alıp, Kuran'ın harflerinin ve sesinin yaratık olduğunu söylemişlerdir. Buda imam Ahmed gibi Selef ulemasının inancına göre açık küfürdür. Bunda icma etmişlerdir. İmam Ahmed'de Ağızdan çıkan Kuran'ın yaratık olduğunu iddia edenlerin sözlerinin böyle küfüre gideceğini anladığı için bunu demeyi caiz görmemiştir.
İmam Ahmed'den gelen bazı rivayetlerde bu kişilerin Cehmiyye'den olmasında sustuğu söylenmesine gelince, bunların hepsi bu kişilerin sözlerini anlamadan öncedir. Ama bu kişilerin sözlerini ve ne demek istediklerini anladıktan sonra bu kişilerin küfründe tereddüt etmemiştir.
Zaten genellike ağızdan çıkan Kuran'ın yaratık olduğunu söyleyenler, Kuran'ın harflerinin yaratık olduğunu iddia edenlerdir.
Kuran'ın harflerinin ve sesinin yaratık olduğunu iddia edenin küfründe, Selef uleması arasında ittifak vardır. Ama sadece ağızımdan çıkan Kuran yaratıktır diyenler arasında ihtilaf etmişlerdir. Bunada çok dikkat edilmesi gerekir.
Ayrıca bilinmesi gerekir ki insanların fiilleri yaratılmıştır. Kişinin seside yaratılmıştır. Allah c.c. şöyle buyurmuştur: ''ve Allah sizi ve yaptıklarını yaratandır''(Saffat suresi 96.ayet). Kuran'ın yaratık olmaması ile, kişinin fiillerinin yaratık olması arasındaki farkı ayırmamız gerekmektedir. Yine bilmemiz gerekir ki bizim gibi yaratıkların yaratık olmayan Kuran'ı okumaları, Kuran'ı yaratık yapmaz. En doğrusunu Allah c.c. bilir.
Bir kişini Müslüman olarak kalması içinde Kuran'ın yaratık olmadığını bilmesi yeterlidir.)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin İbrahim tahdis etti, dedi ki:
Ahmed bin Hanbel'e soru sordum. Dedim ki: Şu biz Kuran (okurken) ağızımızdan çıkan lafızlar yaratıktır diyenler var ya, (onlar hakkında ne dersin) ?
Dedi ki: Bu Cemiyye'lerin sözünden daha tehlikelidir. Kim bunu (ağızdan çıkan Kuran'ın yaratık olduğunu) iddia ederse, Cibril'in s.a.v. Peyagmber'e yaratık bir şey getirdiğini iddia etmiş olur. Yine Peygamberinde s.a.v. yaratık bir şey ile konuştuğunu iddia etmiş olur.
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Yakub bin İbrahim tahdis etti.
Ona Ahmed bin Muhammed bin Hanbel şöyle demiş:
(Ağızdan çıkan Kuran'ın yaratık oluğunu iddia eden) Lafiyye'ler, Cehm'in sözünün etrafında dönmekteler. Onlar Cibril'in s.a.v. yaratık bir şey getirdiğini iddia etmekteler. Çünkü yaratık olan (Cibril) onu (Kuran'ı) Muhammed'e s.a.v. getirmiştir(yani bu nedenle ağızdan çıkan Kuran yaratıktır derler).
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
İshak bin İbrahim bin Rahuyeh'i ''Lafziyye'ler''(Ağızdan çıkan Kuran yaratıktır diyenler)den bahsetiğini, bunun üzerine onların Bidatçı olduklarını söylediğini işittim.
(Nakil Sahih'tir. İmam Ebu Davud bu nakili iki sefer nakletmiştir)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed bin Salih'in yanında Lafziyye'ler hakkında sorulduğunda şöyle dedi:
Onlar Bidat sahipleridirler. Onlara Bidat'ların bir kısmı girmiştir.
(Nakil Sahih'tir)
İmam ibni Hani, Mesail'in şöyle demiştir:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'ı şöyle derken işittim: Kim ağızımdan çıkan Kuran yaratıkır derse, o kişi Cehmi'dir.
(Nakil Sahih'tir. / Mevsuatu Akvalul İmami Ahmed fil Cerhi Vet tadil 11.clt. 79.s.)



Allah'ın ses ile konuştuğunu inkar eden kişi Kafir'dir




İmam Abdullah bin Ahmed bin Hanbel, es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Ben, babama "Allah'in ses ile konusmadigini" iddia eden bir grup hakkinda sordum.
Babam dedi ki: Elbette Allah ses ile konuşmuştur. Bu Hadis'leri geldiği gibi rivayet ederiz.
Yine babam şöyle demiştir: ibni Mesud'un Hadis'i "Allah azze ve celle konuştuğu zaman, onun (konuşması) düz bir taşın üstüne (sürtünen) demir(in sesi) gibidir".
Babam dedi ki: İşte Cehmiyye'ler bunu inkar ediyorlar.
Yine babam şöyle demistir: Onlar (Cehmiyye'ler) Kafir'dirler. İnsanlari kandırmaya çalışıyorlar. Kim Allah'in konuşmadığını iddia ederse o Kafir'dir.
Ama bizler bu Hadis'leri geldigi gibi rivayet ederiz.
(İmam Abdullah'ın bu sözünü, Sunnet adlı eserinden naklettim. İmam Zehebi ''Tarihulislam'' adlı eserinde de zikretmiştir. Beşşar bsk. 5.clt. 1024 .s.
Derim ki: Bu rivayet görüldüğü gibi Sahih'tir. Buradan anlarız ki imam Ahmed'e r.h. göre kim Allah'ın ses ile konuştuğunu inkar ederse Kafir olur.
Ayrıca yine anlarız ki imam Ahmed'e göre Sıfatların manası bilinmektedir. Ama nasıl olduğu ise bilinmemektedir.)
İmam Allame Ebu Yala el-Hanbeli r.h. ''İbtalut Tevilat'' adlı eserinde şöyle demiştir: Cemaatin rivayet etiğine göre Ahmed (Allah'ın) Ses (ile konuştuğunu) söylemiştir.
İmam Muhammed bin Ebi Şeybe, imam Ali bin el-Medini'ye sorduğu soruları yazdığı ''Mesail''inde şöyle demiştir:
Ali'yi (el-Medini'yi) Minber'in üstünde iken şöyle derken işittim:
1- Kim Kuran yaratıktır derse Kafir olmuştur(veya: O kişi Kafir'dir).
2- Kim Allah azze ve celle görülmeyecektir derse Kafir olmuştur(veya: O kişi Kafir'dir).
3- Kim Allah azze ve celle Musa ile Hakiki bir şekilde konuşmadı derse Kafir olmuştur(veya: O kişi Kafir'dir).
(Nakil Sahih'tir)
(hakiki konuşmakta ancak se ve harf ile olabilir. Zaten Kuran bize Allah'ın Musa ile ses ve harf ile konuştuğunu haber vermiştir.
Buradan da günümüzün Eş-ariler'inin ve Maturidi'lerinin Kafir olduğunu öğrenmekteyiz. Onlar Allah'ın gerçek manada konuştuğunu inkar etmektelerdir. Ayrıca Selef uleması bu kişilerin küfründe kati bir şekilde icma etmişlerdir. Buda onların sözlerinden açıkça anlaşılmaktadır)



Allah'ın her an istediği şekilde konuşma sıfatı




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Ben, Ahmed bın Hanbel'i şöyle derken işittim, dedi ki:
(Cehmiyye fırkasının büyüklerinden olan)Bişr el-Merrisi'nin yapacağını yaptığı günlerde, Abdurrahman bin Mehdi'yi şöyle derken işittim:
Kim Allah'ın Musa ile konuşmadığını iddia ediyorsa, tövbe ettirilir. Eğer tövbe ederse (bırakılır). Yoksa boynu vurulur.
(Nakil Sahih'tir / Aynısını imam Abdullah el-İlel adlı eserinde babası imam Ahmed'den, o da imam Abdurrahman'dan rivayet etmiştir 4796.s.)
(Bu nakilden anlarız ki, Cehmiyye'ler nasıl ki bu günde Allah'ın konuştuğunu inkar ediyorlarsa, o günlerde de inkar ediyorlardı. Cehmiyye'den olan kişi Allah'ın Musa ile o anda konuştuğunu kabul etmediği müddetçe Kafirdir.
Malesef günümüzde yaşayan bütün Mütezile ve Eşariyye ve Maturidiyye fırkaları, Allah'ın Musa ile konuştuğunu kabul etmemekteler. Bu nedenle bunların hepsi imam Ahmed'in ve selefin mezhebine göre kafir'dirler.)



Allah göklerin üstünde, Arş'ının üzerindedir. Bunu inkar eden Kafir'dir




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Ahmed bize tahdis etti. Dedi ki:
Bize Nuh bin Meymun tahdis etti. Dedi ki:
Bize Bukeyr bin Maruf tahdis etti. O da:
Mukatil bin Hayyan'dan. O da:
Dahhak'tan (Allah'ın) şu ayeti hakkında (Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur) şöyle demiştir:
O Arş'ının üzerindedir. İlmi ise her yerdedir.
(Senedi Hasen'dir. Senedindeki Bukeyr Saduk'tur)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ahmed tahdis etti. Dedi ki:
Bize Surayc bin Numan tahdis etti. Dedi ki:
Bize Abdullah bin Nafi tahdis etti. Dedi ki:
Malik dedi ki:
Allah sema'dadır(Göktedir). İlmi ise her yerdedir. Onun ilminden hiçbir mekan ayrı değildir.
(Senedi Sahih'tir. Çok kuvvetlidir. Abdullah, imam Malik'in sözlerini en iyi bilen kişilerden birisidir)
İmam Hallal ''es-Sunne'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Bana Abdulmelik el-Meymuni haber verdi. dedi ki:
Ebu Abdullah Ahmed'e şöyle diyen kişi hakkında sordum: Allah'u teala Arş'ının üzerinde değildir.
Bunun üzerine (imam Ahmed) dedi ki: Bunların sözünün hepsi küfür üstünde dönüp duruyor.
(Sened'i Sahih'tir. Bunu imam Hallal Es-Sune'sinde rivayet etmiştir. Ama bu rivayeti basılı nushada bulamadım. Ama el yazılı nushada ise mevcuttur. El-mesail verresail el –merviyyeti anil İmami Ahmed'e fil Akide adlı eserde bu nakil bulunmaktadır. 1.clt. 318.s.)
İmam Ebu Bekir el-Mervezi ''el-İlel'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize (Abdulmelik) el-Meymuni tahdis etti. Dedi ki:
Ona (imam Ahmed'e) ikimiz tek kaldığımızda, onun beni anlayacağı, benimde onu anlayacağım bir vakitte dedim ki: Ey Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) :
Bizler bu Cehmiyye'lerden çok fazla çektik.
Sen ''Allah Arş'ın üzerinde değildir'' diyen kişi hakkında ne dersin?
Dedi ki: Bunların sözlerinin hepsi Küfrün üstünde dönmektedir.
Dedim ki: Sen ''Allah Musa ile (hakiki bir şekilde) konuşmadı'' diyen kişi hakkında ne dersin?
Dedi ki: Kafir'dir. Bunda hiç şüphe yoktur.
Dedim ki: Kim ''Allah'ın isimleri sonradan meydana gelmiştir'' derse?
Dedi ki: Kafir'dir.
Sonra (imam Ahmed) bana dedi ki: Allah (ismi) onun isimlerindendir. (kim) Allah'tan olan şeyin sonradan olduğu(nu söylerse) , o kişi Allah'ın yaratık olduğunu söylemiş olur.
(İmam Meymuni dedi ki: ) Bunun üzerine (imam Ahmed) onların bu dediklerini kötüledi. Onları tekfir etmeye başladı. Ve şunu okudu (Allah sizin ve sizden önce gelen babalarınızın Rabbi'dir)(Saffat suresi 126.ayet).
Bundan sonra (imam Ahmed) bir tane daha ayet okudu.
(Ben, İmam Ahmed'e) Dedim ki: Birisi ''Allah önceden vardı. Bilmek diye bir şeyde yoktu'' derse? (Hükmü nedir?)
Bunun üzerine (İmam Ahmed'in) yüzünün hepsi önceden deyişmediği gibi deyişti. Bunu dediğimde daha fazla hali değişti ve siniri geldi. Sonrada bana dedi ki: (bunu diyen) Kafir'dir.
Ve şöyle dedi: Ben, her gün bu kavmin (Kafir olduklarında) basiretim çoğalıyor.
(Nakil Sahih'tir)
İmam Buhari, Halku Efali el-İbad adlı eserinde, İmam Muhammed bin Yusuf (El-firyabi)'un şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Kim "Allah Arş'ının uzerinde değildir" derse Kafir olur.
Kimde "Allah'in Musa ile konuştuğunu" inkar ederse Kafir olur.
(İmam Muhammed, İmam Buhari'nin hocalarındandır. Böylelike sened Sahih'tir)



Allah Had (sınır) ile Arş'ının üzerindedir




İmam Ed-dişti el-hanbeli "isbatu el-had lillah" adlı eserinde şöyle demiştir:
Ve imam Ahmed'den Allah hakkinda Had'din olduğunu isbat etmesi sahih bir şekilde zikredilmiştir. İmam Ebu bekir El-hallal sahih senedler ile rivayet etmiştir.
İmam Hallah dedi ki: Bize Ebu bekir el-Mervezi haber Verdi, dedi ki:
Ebu Abdullah'ı(yani Ahmed bin Hanbel'i) şöyle derken işittim:
Ali bin Hasen'den şöyle rivayet olundu ki, o da ibni Mubarek'ten (rivayet ettiğine göre, şöyle dedi) :
Abdullah bin Mubarek'e sordum, Rabbimizi nasil bilmeliyiz?
Dedi ki: Yedi kat gögün üstünde Arş'ına istiva etmiş bir sekilde bilmeliyiz.
Dedim ki: Ama Cehmiyye'ler diyor ki: Bu böyledir (yani: Allah oradadır. Ama aynışekilde heryerdedir).
Bunun üzerine şöyle dedi: Bizler Cehmiyye'nin dediğini demiyoruz. Bizler diyoruz ki: O odur. (Yani: Allah Allah'tır ve her yerde değildir).
Dedim ki: Had ilemi? (Had'di 'Sınırı' varmidir).
Dedi ki: Evet, Vallahi Had ile.
Dedi ki(yani Ahmed bin hanbel) : Bu sözü bana ulaştı.
Ravi dedi ki: ve bu sözü beğendi(yani imam Ahmed beğendi).
Sonrada Ebu Abdullah Ahmed bin Hanbel şu ayetleri okudu:
210 - Onlar sadece gözetiyorlar ki, Allah, buluttan gölgelikler içinde meleklerle birlikte geliversin de iş bitiriliversin. Halbuki bütün işler Allah'a döndürülüp götürülür.(Bakara suresi).
22 - Rabbinin geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman(Fecr suresi).
Derim ki: Yine imam Ed-dişti, bu konudaki imam Ahmed'den gelen başka rivayetleride zikreder. İmam'ın zikrettiği senedlerin çoğu sahihtir. Bu şekilde iki rivayetinde sahih olduğunu anlarız.
İmam Hallal ''es-Sunne'' adlı eserinde, Ubeydullah bin Hanbel'den, o da babası Hanbel'den, o da imam Ahmed'den uzun bir sözünü nakletmiştir. İçinde şöyle geçmektedir:
İşte bu Allah'u tebareke ve teala'nın sıfatlarıdır. Kendi nefsini bu şekilde vasfetmiştir. Bunlar asla reddedilmez. O sınırsız bir şekilde Arş'ının üstündedir. Nasıl ki onun dediği gibi ''Sonra Arş'ının üzerine istiva etmiştir''(Araf 59.ayet)…
(Bunu Şeyhulislam ibni Teymiyye el-Fetava el-Kubra'da bulunan bir risalede zikretmiştir. 6.clt. 399.s. / Aynısını Beyan Telbisul Cehmiyye adlı eserinde de zikretmiştir. 1.clt. 430.s. Hanbel'in oğlu mechuldur. Bu nedenle Sened Zayıf'tır.
Sonra ibni Teymiyye'nin Ubeydullah'ı Abdullah diye isimlendirdiğini gördüm. Evet. İmam Zehebi ''Tarihulislam'' adlı eserinde bu Ravi'nin adını Hallal bir keresinde Ubeydullah diye, bir keresinde de Abdullah diye rivayet ettiğini zikreder. Beyan telbisul Cehmiyye. 2.clt. 163.s.
Mecmu el-Fetava'da olan bir risalesinde ise Hanbel bin İshak'ın ''e-Sünnet'' adlı eserinde şöyle dediğini nakleder: Rabbimiz vasıfsız ve sınırsız bir şekilde Arş'ının üzerindedir(5.clt. 496.s.).
Derim ki: Eğer bu kitabın senedi Sahih ise, o zaman bilindiği gibi Hanbel Saduk'tur. İmam Ahmed'den de Güvenilir imamlar tam tersini nakletmişlerdir. Nasıl ki Mervezi'ni rivayetini gördük. Bu nedenle Hanbel'in bu rivayetine iltifat edilmez. Yani bu rivayet Şaz hükmündedir. Şaz'da zayıf'tır. İmam ibni Teymiyye'de bu rivayet ile ondan gelen Sahih rivayetler arasını birleştirmeye çalışmıştır.
Bizler zaten bu rivayetle diyerlerini cem etmeye çalışırsak, bu durumda Allah'ın Arş'ının üzerindeki sınırının ve haddinin ne kadar olduğunu bilmediğimizi kasd ettiğini söyleyeceğiz. Çünkü zaten Hanbel'in rivayetinde vasıfsız ve sınırsız diyor.
Eğer bu Şaz ve zayıf rivayeti direk alacak ve kabul edecek olursak, Allah'ı hiç bir şeyle vasfetmememiz gerekiyor. Buda imam Ahemd'in kendi inancına göre küfürdür. Keza Allah'ın dinine görede küfürdür. Çünkü bunu demek Allah'ın sıfatlarını inkar etmektir.
İşte imam Ahmed burada nasıl vasıfsız derken insanların aklının ulaşamayacağı vasfı kasd etmişse, aynı şekilde sınır derken de Allah'ın sınırının nasıl olduğuna bizim aklımızın ulaşamayacağını kasd etmiştir. Yani Allah'ın sınırının olmadığını iddia etmemiştir. Bunuda derken, bu rivayetin zayıf olduğunu unutmamak gerekir.
Ayrıca Allah'ın sınırı var derken, kasd ettiğimi, Allah'ın yaratılarından ayrı olmasıdır. Cehmiyye'ler ise Allah'ın sınırı olmadığını, bu nedenlede her yerde ve hatta bizim içimizde bile olduğunu söylerlerdi. Bizlerdeonlara muhalefet ederek Alllah'ın zatının sınırı olduğunu söyledik. En doğrusunu Allah c.c. bilir.)



Allah c.c. ahirette görülecektir. Bunu inkar eden Kafir'dir




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
(Allah'ı) Görmek hakkında Ahmed'in yanında bir adamın sözleri zikredildi. Bunun üzerine sinirlendi ve şöyle dediğini işittim:
Kim (Ahirette) Allah görülmeyecektir derse Kafir olur.
(Nakil Sahih'tir.
Burada da imam Ahmed'in küfür işleyen herkesi tekfir ettiğini anlıyoruz. Eğer cahili veya tevil ile diyeni mazeretli görseydi, keza bazı insanlar için hüccet ikamet olmadığına inansaydı, bu sözünü bu şekilde genel kullanması doğru olmazdı. Aksi takdirde yalan söylemiş olurdu)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed'e bir adamın Ebu Atuf'dan tahdis edilen bir Hadis hakkında söz edilirken dinliyordum. (Bu tahdis edilen Hadis) Yani Allah'ın ahirette görülmeyeceği ile ilgili. Bunun üzerine (Ahmed) dedi ki:
Bu gün bu Hadis ile tahdis edene Allah lanet etsin.
Sonrada dedi ki: Allah bunu rezil etsin.
(Nakil Sahih'tir.
Bu konuda rivayet edilen Hadis'te uydurmadır. Nasıl ki imam Hallal bu konuda İlel adlı eserinde imam Ahmed'den daha tafsilatlı nakiller yapmıştır. Bu kitabın muhtasarını imam Ebu Abdullah el-Makdsisi, el-Muntahab Min İlelil Hallal başlığı altında yazmıştır. Bu muhtasarda günümüze kadar ulaşmıştır. İçinde çok değerli bilgiler mevcuttur. Bazılarını bu risalemizde zikrettik.)



Allah'ın sıfatlarının manası bilinir, ama nasıl olduğu bilinmez




İmam İshak bin Mansur el-Mervezi, imam Ahmed bin Hanbel'den ve imam İshak bin Rahuyeh'den naklettiği rivayetlerde (Mesailul imami Ahmed bin Hanbel ve İshak bin Rahuyeh) şöyle demektedir:
Ahmed'e –Allah ondan razı olsun– şöyle dedim:
''Allah'u –tebareke ve teala ismuhu– her gecenin sonundaki üçte birinde Dünya semasına iner''.
Sen bu Hadis'leri söylemiyormusun(Düğru olduğuna inanmıyormusun-Böyle itikad etmiyormusun)?
Ve ''Cennet ehli Rab'leri –azze ve celle–yi göreceklerdir'' (Hadis'ine).
''Yüzü kötülemeyin, şüphesiz ki Allah azze ve celle Adem'i kendi suretinde yarattı'' (Hadis'ine. Bu Hadis'in manasıda şu şekildedir) Yani Alemlerin Rabbi('nin suretinde yarattı).
Ve ''Ateş (Cehennem) Rabbi azze ve celle'ye şikayette bulundu. Taki Allah ona ayağını koyana kadar'' (Hadis'ine).
Ve ''Şüphesiz ki Musa –Aleyhisselam– Ölüm Meleğine –Aleyhisselam– tokat attı''(Hadis'ine inanmıyormusun?)
İmam Ahmed (bu zikrettiğim şeyler hakkında cevaben) dedi ki: Bunların hepsi Sahih'tir.
(Bunları imam İshak'a zikrettiğimde) İshak şöyle dedi: Bunların hepsi Sahih'tir. Bunları (bu Hadis'leri) sadece Bidat'çı birisi, veya zayıf görüşlü birisi bırakabilir.
(4675.s.)
(Derim ki: Bu Hadis'leri bırakmak ve terk etmek, her hali ile bırakmayı içermektedir. Kişi bu Hadis'leri ister tevil ederek manasını değiştirip reddetsin, isterde Hadis'in metnini reddetsin. Her iki halde de Hadis'leri bırakmış ve terk etmiş ve muradından ayırmış olur.
Bu geçmiş rivayeti dikkatlice okursak, imam Ahmed ile imam İshak'ın sıfat Hadis'lerine manalarını bilerek iman ettiklerini görmüş olacağız. Buda çok nettir. Nasıl ki imam Mervezi r.h. Allah'ın Adem'i kendi şeklinde yaratma Hadis'ini imam Ahmed'e ve imam İshak'a açıklayıp bundan kasıd olanın Hadis'in zahirinin delalet ettiği gibi Adem'in Allah'ın sureti üzerine yaratıldığını söylemiştir. İmam Ahmed ile imam İshak ise bunu asla inkar etmeyip kabul etmişlerdir. Buda açıktan bu imamların Sıfat Ayetlerine ve Hadis'lerine manalarını bilerek iman ettiklerini göstermektedir.)
İmam Acurri ''eş-Şeria'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ebu Muhammed Abdullah bin Abbas et-Tayalisi tahdis etti. Dedi ki:
Bize İshak bin Mansur el-Kusec tahdis etti. Dedi ki:
Ahmed'e yani ibni Hanbel'e şöyle dedim:
Rabbimiz tebareke ve teala her gece, gecenin sondan üçte biri kaldığında dünya semasına iner. Sen bu Hadis'lerde geçeni demiyormusun?
Ve yine Cennet ehli görecekler, yani rablerini görecekler (Hadis'ine inanmıyormusun)?
Ve yüzü kötülemeyin, çünkü Allah azze ve celle Adem'i kendi sureti üzerine yarattı(Hadis'ine inanmıyormusun)?
Ve Ateş (Cehennem) rabbine azze ve celle şikayet etti, taki (Rabbin) onun içine ayağını koydu(Hadis'ine inanmıyormusun)?
Ve Musa ölüm meleyine tokat attı.
Ahmed dedi ki: Bunların hepsi Sahih'tir.
İshak dedi ki: Bunlar Sahih'tir. Bunları sadece bir bidatçı, veya zayıf görüşlü birisi inkar edebilir.
(Senedi Hasen'dir. Çünkü Abdullah Hasen derecesindedir. İshak bin Mansur el-Kusec, İmam İshak el-Mervezi'dir. Yani bir önceki rivayeti yapan kişi budur.)
İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ebu Bekir el-Mervezi r.h. tahdis etti, dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a Cehmiyye'lerin (Allah'ın) sıfat(ı) ve (Ahirette Allah'ı) görmek ve İsra ve Arş'ın kıssası hakkında redettikleri Hadis'ler hakkında sordum.
Ebu Abdulah(Ahmed bin Hanbel)'da bunların hepsini tashih etti(Sahih gördü) ve dedi ki:
Alimler bunları kabul etmişlerdir. Bizler (Sıfat Hadis'lerinde ve Ayetlerinde) varid olan haberleri geldiği gibi kabul ederiz.
Bunun üzerine bende ona (Ahmed'e) dedim ki: Bir tane adam bu konudaki haberlere geldiği gibi şekline itiraz etti(Tevil etti).
Bunun üzerine (Ahmed) dedi ki: Uzak tutulur(O kişi ile konuşulmaz ve o kişiden uzak durulur).
Ve (Ahmed) şöyle dedi: Onun buradaki itirazıda neymiş ki? Haberleri geldiği gibi kabul ederiz.
(Sened'i Sahih'tir. 1.clt. 246.s.
Buda net bir şekilde gibi imam Ahmed'in sıfat ayetlerini ve Hadis'lerini zahiri neyse o şekilde kabul ettiğini göstermektedir. Evet, Hadis geldi ise onu o şekilde kabul ederiz.)
İmam İbni Kudame el-Makdisi ''Zemmut Tevil'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Hallal dedi ki:
Bize Mervezi haber verdi. dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a sıfatlar hakkında (kuran'da ve Sünnet'te) gelen haberler hakkında sordum. Bunun üzerine dedi ki:
Geldiği gibi üzerinden geçeriz.
(Bu rivayet aslında imam Hallal'ın es-Sunne'sinde vardır. Ama baskıda mevcut değildir. Senedide Sahih'tir)


Allah'ın iki eli vardır




İmam Abdulmelik el-Meymuni ''Mesail''inde imam Ahmed'in şöyle dediğini nakletmiştir:
Allah'ın iki elinin iki nimet olduğunu iddia edenler var ya, onun (Allah'ın) şu sözünü ne yapacaklar? ''Ben iki elimle yarattım…''(Sad suresi 75.ayetin bir kısmı) bu müşeddeddir(Yani şeddelidir).
(Bu nakli Mesail'den Abdullah el-Halifi ''Tesfihu Adait Tenzih'' adlı eserinde nakletmiştir. Mesail'in aslına ulaşamadım. Abdulmelik'te Mesail'de bunu direk imam Ahmed'den işitti ise Nakil Sahih'tir. Görünene görede bunu direk imam Ahmed'den işitmiştir.
Buradan da anlarız ki imam Ahmed Allah'ın iki el sıfatı olduğuna iman ediyor. Ama bunun nasıl olduğunu bilmiyoruz. Çünkü nasıl olduğuna dair bir delil gelmemiştir.
imam Ahmed'in Sad suresindeki bu ayeti tevil edenlere reddiye olarak getirmesinin nedeni ise şudur: Bu ayette el ifadesi tesniyeli, yani iki tane olarak gelmiştir. Yine bu ayette iki el ifadesi şeddeli gemiştir. Yine bu iki el ifadesinde zamir Allah'a geri dönmektedir. Yani ''benim iki elim'' şeklindedir. Bununda Arapça dilinde sadece El manası vardır. Başka bir manaya gelmemektedir. Eğer el ifadesi mufred olarak gelse idi, her zaman olmasada o başka manalarada hamledilebilirdi. Ama iki el şeklinde geldiği zaman, bunun hakiki el dışında başka hiç bir manası yoktur.
Burada sapık fırkaların bu ayeti tevil etmelerinde, Selefin kati icma'sına ve Kuran'ın ve Sünnet'in zahirine ters düştükleri gibi, aynı şekilde Arapça dilinin kurallarınada uymamışlardır. Arapça dilinin kuralları, burada kasd edilenin hakiki el olduğunu göstermektedir.
Yine unutulmasın ki el derken bizler bu elin nasıl olduğunu bilmiyoruz. Bizler bunun manasının çok az bir kısmını anlıyabiliyoruz. Ama Allah'ın nasıl olduğunu kavrayamadığızmız gibi, onun elininde nasıl olduğunu kavrayamayız. Nasıl ki bir kişi kapının kulpu (yani eli) dediği zaman, duyan kişi kapıyı görmediği müddetçe asla onun nasıl olduğunu bilemez. Eğer bu keyfiyyetin nasıl olduğu yaratıklar için bile bilinmesi imkansız ise, nasıl yerlerin ve göklerin rabbi olan Allah c.c. için bilinebilir ki? İşte bizim yapmamız gereken, bu ayetlerin ve Hadis'lerin üzerlerinden geçmektir. Geldiği gibide iman etmektir. En doğrusunu Allah c.c. bilir. )



Adem, Allah'ın sureti üzerine yaratılmıştır




İmam Abdullah bin Kudame el-Makdisi, imam Hallal'ın ''el-İlel'' adlı eserinden çıkardığı faydalarda (el-Muntehab Min İlelil Hallal adlı eserinde) şöyle demiştir:
(İmam Hallal der ki)Bana Harb (el-Kermani) haber verdi. Dedi ki:
İshak bin Rahuyeh'i şöyle derken işittim: Peygamberden s.a.v. şöyle dediği Sahih olarak gelmiştir: Şüphesiz ki Adem Rahman'ın sureti üzerine yaratılmıştır.
Bize İshak tahdis etti, dedi ki:
Bize Cerir tahdis etti, o da:
Ameş'ten, o da:
Habib bin Ebi Sabit'ten, o da:
Ata'dan, o da:
İbni Ebi Ömer'den (sanırım ibni Ömer'den) , o da:
Allah Rasulü'nden s.a.v. şöyle dediğini rivayet etmiştir: Yüzü kötülemeyin. Şüphesiz ki Allah Adem'i Rahman'ın sureti üzerine yaratmıştır.
İshak (bin Rahuyeh) şöyle demiştir: Onun yapması gereken, Allah Rasulu'nun söylediğini söylemektir.
(Hallal der ki) Bize Mervezi haber verdi. Dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a şöyle dedim: Peygamberin s.a.v. şu Hadis'i hakkında ne dersin: ''Adem onun suretinde yaratıldı''?
Dedi ki: Ameş der ki: Habib bin Ebi Sabit'ten, o da ibni Ömer'den ''Şüphesiz ki Adem Rahman'ın sureti üzerine yaratılmıştır'' (şeklinde rivayet etmiştir). Sevri ise Mevkuf yaptı(Mevkuf olarak rivayet etti. Mevkuf'ta Sahabe'nin sözüne denir).
Yani: İbni Ömer'in Hadisini (Mevkuf olarak rivayet etti).
Ebuz Zinad'da, Arac'tan, o da Ebu Hureyre'den, o da Peygamberimizden s.a.v. ''onun sureti'' şeklinde rivayet etmiştir.
(İmam Ahmed sözünü şu şekilde tamamlıyor) Bizlerde Hadis'te geldiği gibi deriz.
(Zikredilen Sened'lerin hepsi Sahih'tir)



Allah'ın sıfatları hakkında imam Ahmed'e atılan iftiraların cevabı




Muhlaiflerin Sıfat Aetleri ve Hadis'leri hakkında imam Ahmed'e atııkları en önemli üç tane iftiranın cevabını verelim:
Bir: İmam Ebu Yala r.h. İbtaluttevilat adlı eserinde imam Ahmed'den senedsiz bir şekilde bazı sözlerini nakletmiştir. Bu rivayetlerin senedi muhtemelen Sahih'tir. Ama zikretmediği için hüccet olduğunu söyleyemeyiz.
İmam Ebu Yala şöyle demiştir:
Ebu Talib'den gelen erivayete göre(imam Ahmed şöyle demiştir) : ''Kulun kalbi (Rahman'ın) iki parmağın arasındadır'' ''(Allah) Adem'i eli ile yaratmıştır''.
(İmam Ahmed bu Hadis'ler hakkında şöyle demiştir) ve ne zaman Hadis bu şekilde gelirse öyle inanırız.
Hanbel'den gelen rivayete göre, (İmam Ahmed) rivayet edilen şu Hadis'ler hakkında ''Şüphesiz ki Allah tebareke ve teala Dünya semasına iner'' ve ''Allah (Ahirette) görülecek'' ve ''O Ayağını koyacak'' gibi ve benzer Hadis'ler hakkında (şöyle demiştir)
Bunlara nasıl demeden, manasız birşekilde iman edip doğru görürüz. Bunlardan hiç birisinide reddetmeyiz. Eğer Sahih senedler ile (rivayet edildi ise) Peygamberin s.a.v. dediğininde doğru olduğuna inanırız.
(Bunu İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde de rivayet etmiştir. Ama basılan nushada yoktur. İmam İbni Kudame el-Makdisi ''Zemmuttevil'' adlı eserinde Hallal kanalı ile rivayet etmiştir. Hallal ile Hanbel arasında Ali bin İsa vadır. Bu kişide Güvenilirdir. Böylelike Sened'i Sahih'tir.)
Derim ki: Muhaliflerimizin bir çoğu bu nakili delil olarak getirip, imam Ahmed'in Allah'ın sıfatlarının manasını bilmediğini iddia ederler.
Yani derler ki: İmam Ahmed'e göre Allah'ın eli var derken bunun ne demek olduğunu bilmezdi. Yani belki bunun manası Allah var demektir. Belki bunun manası bir dağ demektir. Her hangi bir şey olabilir bunun manası. Ne demek olduğunuda bizler bilmeyiz.
Bununda cevabını vermek çok kolaydır:
Buna cevaben deriz ki: Sizler bu imam Hanbel'in rivayetini iyi okusanız bunu demezdiniz.
İmam Hanbel burada, İmam Ahmed'den kıyamette Allah'ın görülmesi hakkındaki Hadis'leri ele alarak, manasınıda bilmeyiz dediğini aktarmıştır.
Demek ki muhalifimizin inancına göre, imam Ahmed ahirette Allah'ı görmenin ne demek olduğunu bilmiyormuş.
Ama bunu demek aslında imam Ahmed'in Kafir olduğunu söylemektir. Çünkü imam Ahmed r.h. imam Acurri'nin Sahih senedle ''eş-Şeriat(eş-Şeria'da denir)'' adlı eserinde rivayet ettiğine göre, Allah'ın ahirette görüleceğini inkar edeni tekfir etmiştir.
Eğer Ahirette Allah'ın görüleceğinin ne demek olduğunu bilmese, bu durumda nasıl bunu inkar edeni tekfir etsin ki?
Ayrıca genelde bu Hanbel'in rivayetini delil olarak getirenler, ahirette Allah'in görüleceğine inananlardırlar. Acaba bu kişiler kendilerinin bile kabul etmedikleri bu saçma inancı imam Ahmed'e nisbet etmekten hiç utanmıyorlarmı?
Kaldı ki imam Ahmed'in bu sözünün sıhhati. Eğer bu nakil sened bakımından imam Hanbel'e kadar Sahih ise, bilinmesi gerekir ki imam Hanbel, imam Ahmed'den rivayet ettiği sözlerinin arasında bir çok hata yapmıştır. Bu nedenle Hanbeli uleması Hanbel'in rivayetlerinin kabul edilmesinde ihtilafa düşmüşlerdir. Nasıl ki imam ibni Receb el-Hanbeli ''Fethulbari'' adlı eserinde bu meseleyi beyan etmiştir(2.clt. 367.clt.).
Bundan sonra şunu diyebiliriz: Eğer bu rivayetin senedi Sahih ise, durum şu şekildedir:
İmam Ahmed nasıl ki Allah'ın ahirette görüleceğini kabul ediyorsa, bunun nasıl olduğunuda Allah'a bırakıyorsa, demek ki imam Ahmed'in ıstılahında ''Mana'' ifadesi, sonradan gelen alimlerin bir çoğunun ıstılahına göre ''Keyfiyyet'' manasını taşımaktadır. Yani imam Ahmed mana derken, Allah'ın görülmesindeki tam manayı kavrıyamayacağımızı zikretmiştir. Bunu derken de Allah'ı görmenin ne demek olduğunu bilmediğini söylemek insaftan ayrılmak, imama yalan söylemek olur.
İşte Allah'ı görmek hakkında ne denildi ise, aynısıda Allah'ın Dünya semasına inmesi gibi sıfatlar hakkında da geçerlidir. İşte böylelike bu rivayeti delil getirenlerin aslında bir delilleri olmadığını görmüş oluruz.
İki: Yine unutulmaması gerekir ki muhaliflerimiz, imam Ahmed'in sıfatlardaki görüşünü isbat etmek için, imam Temimi'nin yazdığı ''itikadul imamı Ahmed'' adlı eserinden nakiller yaparlar. Halbuki imam Temimi bu eserde zikrettiği şeylerin hiç birisini sened ile rivayet etmemiştir. Yine bu eserin içinde Eş-ari'lerin kabul etmediği bir çok şeyi zikretmiştir. Ama muhaliflerimiz bunları görmemezlikten gelip cımbızlama olarak bazı sözleri naklederler. Bunuda zikretmekte fayda vardır.
Üç: İmam Hafız ibni Kesir, ''el-Bidaye ve en-Nihaye'' adlı eserinde şöyle demiştir: Beyhaki, Ebu Amr bin es-Semmak'tan, o da Hanbel'den, Ahmed bin Hanbel Allah'ın şu sözünde (ve Rabbin geldi)(Fecr suresi 22.ayet) , bunu sevabı geldi diye tevil ettiğini rivayet etmiştir.
Bundan sonrada Beyhaki şöyle demiştir: ve bu senedin üzerine konduracak bir toz yoktur(yani sened Sahih'tir)(10.clt. 361.s.).
Derim ki: İşte bu şüpheye bir kaç yönden cevap verilir:
Bir: Hafız ibni Kesir'in ''el-Bidaye ve en-Nihaye'' adlı eserinde bu zikredilen, el yazılı bütün nushalarda bulunmamaktadır. Sadece bir tane nushada bu ziyade vardır. Kalanlarında ise bu ziyade bulunmamaktadır. Buda, bu ifadenin kitapta bulunup bulunmamasında şüphe bırakıyor.
Kaldı ki bunu Beyhaki demiş. Bunun cevabı ise şu şekildedir:
İki: Bunun senedinde geçen Ebu Amr Osman bin Ahmed es-Semmak adlı ravi'nin Güvenilir olup olmamasında ihtilaf vardır. İmam Zehebi bir çok belalı şeyler rivayet ettiğinden çok güçlü olmadığını zikretmiştir. Ama ibni Hacer el-Askalani ise Zehebi'nin sözünü beyenmeyip, bu imamın Güvenilir olduğunu savunmuştur(Lisanulmizan).
Üç: İmam Hanbel'in rivayetlerinde hatalar olduğunu zikretmiştir. Nasıl ki imam Zehebi de Hanbel'in garip şeyler rivayet ettiğini zikretmiştir(Siyeri Alami en-Nubela 3.clt. 52.s.). imam ibni Receb'in sözünüde zikretmiştik.
Dört: İmam ibni Receb ''Fethulbari'' adlı eserinde şöyle demiştir: ibni Hammad (bazı nushalarda ibni Hamid) şöyle demiştir: Ben, bazı ashabımızın Ebu Abdullah'tan gelmek (Allah'ın gelmesi) hakkında şöyle dediğini nakletmişler: Onun kudreti gelir.
(ibni Hammad) dedi ki: Buda bunu söyleyenden çıkan bir hatadır. Bunu ona (Ahmed'e) nisbet etmekte yanlış bir şeydir(6.clt. 534.s.).
Hanbeli'lerin büyük alimi imam ibni Şakla şöyle demiştir: Hiç şüphe yoktur ki bu Hanbel'den sadır olan bir hatadır(Mecmu el-Fetava 16.clt. 405.s.).
Derim ki: Demek ki Hanbeli uleması bu rivayetin batıl olduğunda ittifak etmişlerdir. Sadece bazı ulema hata ederek bunu imam Ahmed'den rivayet etmişlerdir. Ama bunu rivayet edenlerde bunun yanlış olduğunda ittifak halindelerdir. Sadece Hanbeli ulemasından sayılmayan bazı Eşari meyillilerin kendi sapık inançlarını güçlendirmek adına bu rivayeti Sahih olarak göstermeleri müstesna. Kim de aksini iddia ederse bunu isbat etmesi gerekmektedir.
Beş: İmam İbnulkayyım gibi büyük alimler, bu tevilin bidatçıların tevillerinden olduğunu söylemişlerdir. Eğer imam Ahmed'den bu sabit olsaydı bunu demeleri imam Ahmed'i de Bidat'a nisbet etmek olurdu(es-Savaikul Mursele 2.clt. 712.s.).
Altı: Bu rivayet Şaz bir rivayettir. Şaz'da zayıf hükmündedir.
İlk önce bilmemiz gerekir ki imam Hanbel'in imam Ahmed'den rivayet ettiği bu sözü, imam Ahmed normal bir mecliste söylememiştir. Halbuki bunu, Cehmiyye'ler ile Munazara esnasında söylemiştir. Cehmiyye'ler Kuran'ın yaratık olduğunu iddia ettiklerinde ''Bakara ve Ali imran gelecek'' Hadis'ini imam Ahmed'de delil olarak sunmuşlardır. İmam Ahmed'de buna cevaben, aslında bunun manasının Bakara'nın ve Ali imran'ın sevaplarının geleceği olduğunu söylemiştir. Bununda nasıl ki ''Rabbin geldi'' ayetinin, yani Rabbinin emri geldi şeklinde olduğunu söylemiştir.
İşte aslında bu rivayetın söylenme şekli bu şekildedir. Hanbel bu dediğini Mihnet adlı eserinde de zikretmiştir.
Ama bizler baktığımızda imam Ahmed'den Cehmiyye'ler ile o büyük Munazara'yı sadece imam Hanbel rivayet etmemiştir. Bu hikayeyı Hanbel dışında bir çok kişi rivayet etmiştir. Hatta imam Ahmed'in en önemli talebeleri rivayet etmiştir.
Bunlardan bazıları: İmam Ahmed'in oğlu İmam Abdullah.
İmam Ahmed'in oğlu Salih.
İmam Ahmed'in mutlak manada en yakın talebesi imam Mervezi.
İşte bu üç alimde imam Ahmed'in munazarasını imam Ahmed'den duyup rivayet etmişlerdir. Ama hiç biri Hanbel'in zikrettiğini zikretmemiştlerdir.
Buradanda anlarız ki, Hanbel bu dediğini aktarmada hata etmiştir. Hanbel'in zaten başı başına rivayetlerinde hata etmesi ile birlikte, ondan çok daha sağlam olan kişilerin dediğine ters düşen bu sözünü Sahih görmek, rivayet otoritesine yakışmadığı gibi, imam Ahmed'in demediği bir şeyi ona nisbet etmektir(Burada açıkladıklarım, imam ibni Teymiyye'nin ''Mecmu el-Fetava''daki bir risalesinden özetle zikredilmiştir. 16.clt. 405.s.).
Yedi: Bu hanbel'den genel zayıf olan rivayetin manasına bakarsak, manasının dahi muhaliflerimizin dediğini demediğini göreceğiz. Hatta burada imam Ahmed'in aksini söylediğini göreceğiz.
Çünkü rivayetin aslı, Munazara esnasındadır. Bilindiği gibi Munazara esnasında zikredilen sözlerden de bir kişinin itikadı öğrenilmez.
Ayrıca bizler bu sözün söylenme şeklinede bakarsak, bu durumda imam Ahmed'in bunu kendi görüşü gibi değilde, muhaliflerin görüşü olarak zikrettiğini göreceğiz.
Cehmiyye'ler, İmam Ahmed'e ''Bakara ve Ali imran'ın ahirette gelmesi'' ile ilgili Hadis'i zikredince, imam Ahmed'de onlara reddiye vererek şunu demek istemiştir:
Sizler bu Hadis'i Zahirine göre kabul edip inanıyorsunuz. Halbuki burada kasd edilen bu surelerin sevaplarının gelmesidir. Nasıl ki sizler Cehmiyye olarak Allah'ın ahirette gelmesini, emrinin ve kudretinin gelmesi olarak yorumladığınız gibi.
Derim ki: İşte bunu anlarsak, imam Ahmed'in bunu sadece muhalfilere ilzam babından zikrettiğini görmüş oluruz.
Ayrıca Munazara esnasında zikredilen bir çok alimin sözü, alimlerce o kişinin itikadını ortaya koyma adına sorun yaşatmıştır. Çünkü Munazarada bazen kendi inancı olmadığı halde muhalife ilzam babından belli sözler söyler. Bunuda anlıyamıyanlar bu munazara yapan imamın inancının tam olarak ne olduğunu anlıyamazlar. Buda imam Ahmed dışında başka alimlerinde maruz kaldığı bir şeydir.
İşte aslında imam Ahmed'in telaffuz etmediği bu zayıf ve uydurma sözün manası budur. O zaman neden muhaliflerimiz bunu delil olarak getiriyorlar ki? Bu Sahih olsaydı onların bir delili değilde, bizim bir delilimiz olacaktı. Ama böyle bir şeyi imam Ahmed zaten söylememiştir.
Sekiz: Bilindiği gibi alimlerin bu gibi sözlerinden onların genel manadaki inançları belirlenmektedir.
Farzedelim ki imam Ahmed bunu demiş. O zaman bizler imam Amed'in bu kuralına baktığımız zaman, onun çok garip şeyler söyleyebileceğini görüyoruz. Bunlarda imam Ahmed'den naklolunan bütün rivayetlere ters düşmektedir.
Eğer Allah'ın gelmesi, Allah'ın gelmesi değilde, Allah'ın sevabının veya kudretinin gelmesine tevil edilebiliyorsa, demek ki Kuran'da ve Sünnet'te ''Allah şöyle yapar ve böyle yapar'' denildiğinde, onun Allah değilde başka bir şeyin o işi yapabileceğini gösteribilirmiş.
O zaman, Ahmed'in bu kuralına göre, ''Allah ahirette görülecek'' Hadis'ini, İmam Ahmed'in tekfir ettiği Mutezile ve Cehmiyye'nin yaptığı gibi ''Allah'ın verdiği sevap ahirette görülecek'' şeklinde tefsir edilmesi gerekmektedir.
Halbuki imam Ahmed'den gelen bir çok Sahih senedler ile bilindiği gibi, imam Ahmed Allah'ın ahirette görüleceğini inkar edenleri tekfir etmektedir. O zaman nasıl olurda Allah'ın ahirette görüleceğine dair zikredilen Hadis'leri inkar eden kuralları başka yerlerde kendi delili olarak zikredebilir ki?
Aslında bunu demek imam Ahmed'in ahirette Allah'i göreceğini inkar ettiğini söylemektir. Bunu demekte imam Ahmed'i küfür ile itham etmektir.
İmam ibnulkayyım, ''Hadil Ervah'' adlı eserinde bu sözü söyleyipte bu ayeti tevil eden kişinin ne kadar kötü şeyler söyleyeceğine dair bir çok örnekler vermiştir(2.clt. 712.s.).
Dokuz: İmam Ebul Hasan el-Eşari r.h. ''el-İbane'' adlı eserinde kendisinin imam Ahmed'in itikadı üzerinde olduğunu söylemiştir. Bu kitabında zikrettiklerininde imam Ahmed'in inancına tam olarak uyduğunu belirtmiştir.
İşte bu kitabında şöyle demiştir:
Bizler (İmam Ahmed'in takipçileri olarak) deriz ki: Şüphesiz ki Allah azze ve celle Kıyamet günü gelecektir. Nasıl ki Allah'ın şöyle buyurduğu gibi: ''ve Rabbin geldi, Melek'leride saf saf geldiler''(Fecr suresi 22.ayet).
Derim ki: İşte eğer imam Ahmed bu ayeti tevil etse idi, imam Eşari'de imam Ahmed'e nisbet ettiği bu itikadında bu ayeti tevil etmesi gerekirdi.
Tevil etmemeside gösteriyor ki imam Ahmed bu ayeti tevil etmemiş, bilakis Sahih ve Sabit olduğunu söylemiştir.
On: İmam Ahmed bin Hanbel'den gelen başka rivayetler, onun bu ayeti tevil etmediğini isbat etmektedir.
İşte imam Ebu Yala el-Hanbeli r.h. ''İbtalut Tevilat'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Ebu Talib'in rivayetine göre imam Ahmed şöyle demiştir:
''Yoksa onlar Allah ve Melek'lerde buluttan gölgelerin içinde gelivermesinimi bekliyorlar?''(Bakara suresi 210.ayet)
''ve Rabbin geldi, Melek'lerde saf saf geldiler''(Fecr uresi 22.ayet)
İşte kim Allah görülmeyecek derse kafir olur.
Derim ki: İşte İmam Ahmed burada bu iki ayeti delil olarak getirip, Allah'ın gelmesini onun gelip insanlara gözükmesi olarak açıklamıştır. Buda ayeti zahirine göre üzerinden geçmektir. Bu rivayette tamamen Hanbel'in zayıf rivayetine terstir.
Bu rivayetin senedi yoktur. Ama imam Ebu Yala'nin zikrettiği rivayetlerin genelde aslı vardır. Zikredilemese bile. Muhtemelende bu rivayetin aslı vardır. Aslı olmasa bile, önceden imam Ahmed'den bir çok Sahih ve Sabit senedler ile Sıfat Ayetlerini ve Hadis'lerini geldiği gibi kabul etmesi, onun tevil etmediğini en açık delilidir.
İşte bu zikrettiklerimiz şeylerin hepsi, imam Ahmed'in bu sözü demediğini isbat etmiştir. Allah'a şükürler olsun.



Kişi ne yaparsa Cehmiyye'den olur?

Allah'ın gökte olduğunu inkar etmek kişiyi Cehmiyye'den yaparmı?




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin Sinan tahdis etti, dedi ki:
Şaz bin Yahya'yı şöyle derken işittim:
Bir adamın Yezid bin Harun'a şöyle derken işittim:
Ey Ebu Halid, Cehmiyye'ler hakkında ne dersin?
Dedi ki: Tövbe ettirilirler.
Soru soran ona dedi ki: Ey Halid'in babası, Cehmiyye'likte nedir?
Yezid bir müddet sessiz kaldı, sonrada kafasını kaldırdı ve dedi ki: Kim (Rahman Arş'a istiva etti)(Taha suresi 5.ayetini) Kulların kalbindeki (inançları) dışında başka bir şey olduğunu sanarsa, o kişi Cehmi'dir.
(Sened'i Hasendir. Çünkü imam Şaz Saduk'tur. Yukarıda da zikretmiştik)
(Geçmiş bu nakilden alınacak çok fazla fayda vardır. Bu nakilden anlarız ki Selef ulemasına göre Allah'ın istiva'sının bilinen bir manası varmış. Bu nakilde direk günümüzün yeni türeme Cehmiyye'lerine reddiye vardır)



Allah'ın yüzü olduğunu inkar etmek kişiyi Cehmiyye'den yaparmı?




İmam Abdullah bin Ahmed bin hanbel, babasından rivayet ettiği ''el-İlel'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Babama dedim ki: Museyyeb bin Şurayk'in yalan söylediğini düşünüyormusun?
Dedi ki: Allah korusun. Ama o hata yapıyordu.
(İmam Abdullah der ki) Babam dedi ki: Ben onun güzel bir dua ettiğini gördün. Onunduasında Cehmiyye'lerin inkar ettiği bazı şeylerde vardı. Onu şöyle derken işittim: Senin yüzünü aydınlatan Nur(Işık)…
(Nakil Sahih'tir)
İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Abdullah bin Mahled tahdis etti, dedi ki:
Bize Mekki bin İbrahim tahdis etti, dedi ki:
Bize Yahya bin Şibl tahdis etti, dedi ki:
Ben Mukatil bin Süleyman ve Abbad bin Kesir ile oturuyordum. O arada bir genç geliverdi. (Genç) Dedi ki: Allah'u azze ve celle'nin şu ayeti hakkında ne dersin? (Onun yüzü hariç her şey helak olmuştur)(Kasas suresi 88.ayet)
Bunun üzerine Mukatil dedi ki: Bu kişi Cehmi'dir. Sonrada dedi ki: Vay senin haline, Allah'a yemin olsun, hiç şüphe yokki Cehm bu evi (Kabe'yi) Haccetmedi. Nede alimlerle oturdu. Halbuki o uzun dilli birisi idi.
(Senedindeki Abdullah'da ve Yahya'da hafiften zayıflık vardır. Yani ikiside Zayıf Ravi'lerdir.
Mukatil hakkında alimlerin sözleride çok uyumsuzdur. Kimisi onu överken kimiside yalanlamıştır. Hafız Mizzi'nin Tehzibul Kemal'ı bakılabılır / Bu rivayeti imam Hallal es-Sunne adlı eserinde de rivayet etmiştir. 5.clt. 84.s.
Ama unutulmasın ki imam Ebu Davud ve Hallal bu rivayette geçenin manasını kabul edercesine zikretmişlerdir. Bizlerde bu nedenle bunu delil olarak zikrettik. Ayrıca burada imam Ebu Davud'un Mukatil'i itham edilen bir Ravi olarak kabul etmediği görülmektedir. Yani onun sözü ile ihticac ve istidlal etmiştir.)



Allah'ın gökte olduğunu, Kuran'ın harf ve ses ile olduğunu inkar eden Kafir Cehmiyye'lerin küfürlerinin isbatı




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Ahmed bin Sinan'i şöyle derken işittim:
Yezid bin Harun'u şöyle derken işittim:
Cehmiyye'ler (Küfür'lerinden tövbe ettirme amacı ile öldürülmeden önce) Tövbe ettirilirler.
(Sened'i Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin Haşim er-Ramli tahdis etti, dedi ki:
Bize Damra tahdis ettı, o da:
İbni Şevzeb'den rivayet ettiğine göre dedi ki: Cehm Namaz'ı kırk gün bıraktı. Kendisi Haris bin Surayc ile birikte (savaşa) çıkanlardan idi.
(Sened'indeki Ahmed'de hafiften zayıf'lık vardır. Kalan Ravi'leri ise ''Sika'' yani Güvenilirdir. Bu nedenle Sened'i Zayıf'tır.)
Yine şöyle demiştir:
Bize Hasan bin Sabbah tahdis etti, dedi ki:
Bize Ali bin el-Hasan bin Şakik tahdis etti, o da:
İbni Mubarek'ten şöyle dediğini rivayet etti: Bizler Yahudi ve Hristiyan'ların sözlerini (inançlarını) anlatabiliriz. Ama Cehmiyye'lerin sözlerini (inançlarını, aşırı çirkin ve iğrenç şeyler içerdiğinden) anlatamayız.
(Sened'i Sahih'tir. İmam Ali, Hafız ibni Mübarek'in güvenilir yazarıdır)
Yine şöyle demiştir:
Bize İbrahim bin el-Haris el-Ensari tahdis etti, dedi ki:
Bana ibni Ömer el-Kufi tahdis ettı, dedi ki:
Abdulhamid el-Hammani'yi şöyle derken işittim: Cehm, Allah('ın dinine göre) Kafir'dir.
(Sened'i Sahih'tir. İmam İbrahim, imam Ahmed'in çok yakın arkadaşlarındandır)
Yine şöyle demiştir:
Bize Abduvehhab bin Hakem tahdis etti, dedi ki:
Ebu Salih Şuayb'i şöyle derken işittim:
(imam Ebu Davud başka bir senedi zikrederek şöyle diyor)ve bize Ahmed bin İbrahim tahdis etti, dedi ki:
Bana ''Güvenilir'' kişi tahdis etti, dedi ki:
(Hem bu Güvenilir kişi, hemde imam Şuayb söyle demişlerdir) Yezid bin Harun'u şöyle derken işittim:
Bişr el-Merrisi ve Ebu Bekir el-Esam, Allah('ın dinine göre) Kafir'dirler. Kanları(nın akıtılması) Helal'dir.
(Sened'i Sahih'tir. Adını vermeden güvenilir kişi demesi, bu kişinin güvenilir olduğunu gerektirmez. Bu nedenle böyle demesi o senedin zayıf olduğunu gösterir. Ama görüldüğü gibi Şuayb o adı geçmeyen kişiye mutabaa olmuştur. Böylelike rivayet Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Ben Kuteybe bin Said'i şöyle derken işittim: Bişr el-Merrisi Kafir'dir.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bize İshak bin Sabbah tahdis etti, kendisi ''Sika''(Güvenilir) birisidir. Dedi ki:
Hasan bin Ali'yi şöyle derken işittim:
Yezid bin Harun'u şöyle derken işittim: Bişr el-Merrisi Allah('ın dinine göre) Kafir'dir.
(Görüldüğü gibi Sened'i Sahih olup çok kuvvetlidir)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin İbrahim (ed-Devraki) tahdis etti, dedi ki:
Bana Muhammed bin Ömer el-Kullabi tahdis ett, dedi ki:
Veki'yi şöyle derken işittim: Mirrisi Kafir oldu.
(Sened'i Hasen'dir. Muhammed Saduk'tur.)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin İbrahim tahdis etti, dedi ki:
Ben Ebun Nadr Haşim bin el-Kasım'iyi şöyle derken işittim:
Ebu Bişr el-Merrisi Yahudi idi. Nadr bin Malik'in çarşısında ya kıyafetleri yıkardı, veya boyacı idi.
(Sened'i Sahih'tir. Bişr el-Merrisi'nin adı burada Ebu Bişr şeklinde gelmiştir. Kasd edilen kişi ise Merrisi adlı Kafir'dir.)
İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Bana Abdulmelik el-Meymuni haber verdi ki: Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'ın yanında Bişr el-Merrisi'nin sözü geçmiştir. Bunun üzerine (Mecliste bulunanlardan bazıları Mirrisi'yi kasd ederek) ''Kafir'' denilmiştir.
(İmam Abdulmelik der ki) Ben, bunun üzerine Ebu Abdullah(Ahemd bin Hanbel)'ın bunu diyenin sözünden bir şeyi inkar ettiğini görmedim.
(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 100.s.)
Yine şöyle demiştir:
Abdullah bin Ahmed bin Hanbel şunu zikretmiştir: Babamı şöyle derken işittim:
Bizler Ebu Yusuf'un meclisine giderdik. (Cehmiyye'lerin imamı olan Bişr adlı) Mirrisi'de en sonlarda gelirdi. İki de bir fitne çıkarırdı. Der di ki: Ne diyorsun sen? Ey Ebu Yusuf ne dedin sen?
Böyle bağra bağra dururdu. Taki Ebu Yusuf'u şöyle derken işitirdim: Onu kaldırın ve bana getirin.
Yine günlerden bir gün geldi ve hep yağtığı şeyi yağtı. Bunun üzerine Ebu Yusuf dedi ki: Onu kaldırın ve bana getirin.
(İmam Abdullah der ki) Babam dedi ki: Ben de (Ebu Yusuf'un) yakınlarında idim. (Ebu Yusuf) onunla bir meselede Munazara'ya girdi. Denilenin bir kısmını duyamadım. Benden ona (Ebu Yusuf'a) daha yakın olan birisine dedim ki: Ona ne dedi?
Dedi ki: Ebu Yusuf dedi ki: (hiç kimeyi) Hiç bir şeyden nehyetme, böyle yaparsan odunları bozarsın!
(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 100.s. / Aynısını imam Abdullah es-Sunne'de zikretmiştir.)
(Ebu Yusuf'ta burada Mirrisi'nin çok konuşup insanlara zarar vermesinden neyhetmiştir. Arapça baskıda Ebu Yusuf'un en son cevabında ''ve'' harfi yerine ''Ev'' ifadesi gelmiştir. Ama büyük ihtimalle bu yanlıştır. Mananın doğru şekilde anlaşılması için ''Ev'' ifadesi değilde, ''Ve'' ifadesinin gelmesi daha uygundur.)
Yine şöyle demiştir:
Bana Hasan bin Sevvab el-Mahrami haber verdi. Dedi ki:
Ahmed bin Hanbel'e dedim ki: İbni Ebi Davud.
(İmam Ahmed) Dedi ki: Allah'ın yüce (dinine göre, veya Allah'ın yüceliğine göre, veya Allah'ın yüceliği adına ibni Ebu Davud) Kafir'dir.
(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 117.s.)
(ibni Ebi Davud adındaki kişi, Kuran'ın yaratık olduğunu iddia eden Kafir birisidir. Sünen adlı eserin sahibi yukarıda onun Mesail'inden nakiller yaptığımız imam Hafiz Ebu Davud ile asla karıştırılmaması gerekir.)
İmam Buhari, "Halku ef-Ali el-ibad" adlı eserinde "Cehmiyye" fırkasından bahsederken şöyle demiştir:
Ben, Yahudi ve Hristiyanların ve Mecusi'lerin sözlerine baktım. Onlardan (Cehmiyye'lerden) daha aşırı küfür içinde olanlarını görmedim.
Ben, onlari (Cehmiyye'leri) tekfir etmeyenleri tanımıyorum. Sadece onların küfürlerini bilmeyen kişi hariç.
(9.s. Darul Kutubul ilmiyye bsk. Nakil Sahih'tir.
İmam Buhari'in sözünden alinacak faydalar:
1- imam Buhari, Cehmiyye'leri tekfir ediyor.
Cehmiyye'lerin itikadlarından bazıları:
Allah'ın gokte olduğunu inkar ediyorlar.
Allah'in bütün sıfatlarını inkar ediyorlar.
İşte imam Buhari bu inançlarda olanlari tekfir ediyordu.
2- Bu kişileri tekfir etmiyenleri tanımamakta.
Burada imamın "Tanımıyorum" sözü, kafire kafir demeyeni tekfir etme olabilir. Veya sapık olduğunu kasd etmesi olabilir. En doğrusunu Allah c.c. bilir.
3- Kim Küfür işlerse o kişi kafir olur. Cahil bile olsa kafir olur.
Delili nedir?
Delili ise imamın şu sözüdür: Ben, onlari (Cehmiyye'leri) tekfir etmeyenleri tanımıyorum. Sadece onların küfürlerini bilmeyen kişi hariç.
Yani: İmam Buhari, Cehmiyye'leri tekfir etmiyenleri tanımıyor. Sadece Cehmiyye'lerin halini bilmeyenleri mazur görüyor.
Demek ki: İmam Buhari Cehmiyye itikadı üzere olan Cahilleri bile tekfir etmiştir.
Eğer etmeseydi, mazur gördüğünü ve Cehaletin mazeret oldugunu zikrederdi.
Ama açıkca zikretmedi. Hepsini tekfir ettiğinide ilan etti.
Peki kimi mazur görmüştür? Bunları tekfir etmeyen kişileri mazur görmüştür. Ama bir şart ile mazur görmüştür. O da: Eğer bunların küfürlerini bilmiyorsa mazur görmüştür.
Demek ki imam Buhari sadece bu kişileri mazur goruyor.
Özetleyelim:
İmam Buhari küfür inancında olan herkesi tekfir ediyor. Hiç bir sekilde mazur görmüyor.
Onları Tekfir etmeyenleri tanımıyor. Sadece bu kişilerin küfürlerini bilmeyen kişiyi, bunları tekfir etmemekte mazur görüyor. Taki öğrenene kadar. Öğrendikten sonra mazur görmüyor.
Buda, muasır murcielere direkmen reddiyedir. Onların görüşünü yerle bir eder.
Demek ki kim Küfür işlemişse o kişi Kafir olur. Küfür işleyenin hiç bir mazereti yoktur. En doğrusunu Rabbimiz Allah c.c. bilir.)



Sapık imamların tövbesi kabul edilmez




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin Hafs bin Abdullah tahdis etti, dedi ki:
Bana babam tahdis etti, dedi ki:
İbrahim bin Tahman şöyle demiştir:
(Yalan ve kötü şeyler ile)İtham edilmeyen bir den fazla kişinin bana bahsettiğine göre, (Cehmiyye fırkasının önderi) Cehm kendi görüşünden dönüp Allah'a tövbe etmiş. Halbuki ben ne zaman onu zikretsem, veya ne zaman benim yanımda o zikredilse onun aleyhine Allah'a dua ederim. Onun Kıble ehline (Müslüman'lara) yüce mantığı ile bıraktığı şey ne kadar büyük (ve kötü) bir şeydir.
(imam Ahmed bin Hafs ve babası Saduk derecesindedirler. Bu nedenle Sened Hasen'dir)



Kader'i inkar edenler sapıktırlar




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Ahmed (bin Hanbel)'e bir adam şöyle derken işittim: Kaderci olan kişi beni ''Zina kader iledir. Hırsızlık Kader iledir'' dedirttirmek zorunda bırakıyor.
Bunun üzerine (imam Ahmed) dedi ki: Hayır ve Şer hepsi Allah'tandır.
(Nakil Sahih'tir.
Kader'ciler dediğimiz, veya Kaderiyye fırkası bir çok farklı görüşleri içermektedir. Kimisi Allah'ın her şeyi bildiğini söyler. Ama Kader diye bir şeyin olmadığını iddia eder. Kimileride Allah'ın geleceği bilmediğinin iddia eder. Bunlarda ittifaken Kafir'dirler.
Günümüzde de genelde Hadis inkarcı çevrelerinde, keza ilahiyat hocalarında Kader diye bir şeyin olmadığı inancı vardır. Bu kişiler sabit olan bir çok Hadis'leri inkar etmekteler. Yine bu konuda varid olan ayetlerin manasını tahrif etmekteler. Bunların bir kısmı Hayır'ın Allah'tan olduğunu, ama Şer'rin, yani kötü şeylerin Allah'tan olmadığını iddia ederler.
Bu Kafir fırka hakkında anlatmak gereken şey çoktur. Burada bu konuyu toparlayamayız. Ama bütün Müslüman'ların, Kader'i inkar eden sapık fırkalardan uzak durmaları gerekmektedir.)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed'e Kadercinin (Kaderiyye'den bir kişinin) konuşulması, yani mücadele edilmesi (Munazara yapılması) hakkında soruldu.
(imam Ahmed) Dedi ki: Ben bunu beyenmiyorum.
(soru soran) Dedi ki: O beni bırakmıyor.
(imam Ahmed) Dedi ki: Eğer cidal edenlerden ise en iyisi onunla konuşmamandır.
(Nakil Sahih'tir.)
İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Abdullah bin Ahmed haber verdi, dedi ki: Ali bin Cehm babama Kader hakkında konuşanların küfrü hakkında sorduğunda şöyle dediğini duydum:
Eğer ilmi inkar ederse. Eger derse ki: Şüphesiz ki Allah bilmiyor (veya önceden bilmiyordu) taki bilmeyi yarattı ve böylelikle bilen oldu, bu durumda Allah'ın bilmesini inkar etmiş olur. Bu kişi Kafir'dir.
(İmam Abdullah)Dedi ki: Babamı şöyle derken işittim: Adam eğer derse ki: (Allah'ın) İlm('i) yaratılmıştır. O (bunu diyen) kişi Kafir olur. Çünkü Allah'ın ilmi (bilmeyi) yaratana kadar ilminin olmadığını iddia etmiştir.
(Nakil Sahih'tir. 3.clt. 529.s.)
Yine şöyle demiştir:
Bana Muhammed bin Yahya el-Kehhal, Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'in şöyle dediğini haber verdi:
Kader'ci kişi derse ki: Şüphesiz ki Allah bir şey olmadan onu bilmiyordu. Bu Kafir'dir.
(Nakil Sahih'tir)



Heva (Bidat) ehlinin arkasında Namaz kılmama konusu




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Ahmed'e bir tane Bidat ile konuşan bir adam hakkında soru sorulduğunu duydum. O kişiye ''bu yaptığın (veya bu inancın) Bidat'tır'' denildiğinde oda bundan dönse (ne yapalım) ?
(imam Ahmed) dedi ki: Eğer razı iseniz, kendi görüşünden de döndü ise, o zaman onun arkasında kılın.
(Nakil Sahih'tir.)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ahmed bin İbrahim (el-Musili) tahdis etti, dedi ki:
Bana Zuheyr bin Nuaym tahdis etti, dedi ki:
Sellam bin Ebi Muti'yi şöyle derken işittim:
Cehmiyye'ler Kafir'dirler. Onların arkasında Namaz'da kılınmaz.
(imam Ahmed bin İbrahim ve Züheyr bin Harb Saduk'lardır. Bu nedenle Sened'i Hasen'dir)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed'e şöyle denilirken işittim: Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu kabul edip sonrada (yaratık olup olmamasında) susan kişinin arkasında Namaz kılınması hakkında ne dersin?
Dedi ki: O kişinin uzaklaştırılmasını severim.
(Nakil Sahih'tir)
(Yani o kişi Ehli Sünnet'ten uzak durması lazım. Onun yanında durulmaz. Arkasında da namaz kılınmaz)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed bin Abdullah bin Yunus'a (Cehmiyye'ler hakkında) sordum. Dedi ki: Kuran yaratıktır diyenin arkasında Namaz kılınmaz. Onlar Kafir'lerdir.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Cuma'yı Ceymiyye'lerin kıldırdığı günlerde Ahmed'e dedim ki: Cuma? (yani sen Cuma hakkında ne diyorsun?)
(imam Ahmed) dedi ki: Ben iade ediyorum(kaza ediyorum – Tekrar kılıyorum).
Sende ne zaman ''Kuran yaratılmıştır'' diyen bir kişinin arkasında Namaz kılarsan onu iade et.
Dedim ki: Arefe'de bile olsa?
Dedi ki: Evet.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Ahmed'e şöyle dedim:
Murcie'nin arkasında (Namaz) kılınırmı?
Dedi ki: Eğer (Bidat'ına) davet edenlerden ise, arkasında kılınmaz.
Yine şöyle demiştir:
Cuma'yı iade etme konusu:
Ahmed'e Cehmiyye'lerden olan imamın insanlara Cuma kıldırması durumunda, (Namaz'ı Cuma'dan) öncemi yoksa sonramı iade edilecek? Diye sorulduğunda, şöyle demiştir: Sonraç
(imam Ebu Davud bunu şöyle açıklar) Yani Namaz'dan sonra (iade eder).
İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ebu Bekir (el-Mervezi) tahdis ett, dedi ki:
Bana Ahmed bin Hanbel tahdis etti, dedi ki:
Ben Yezid bin Harun'a Cehmiyye'lerin arkasında Namaz kılmak hakkında sordum. Dedi ki: Onların arkasında kılma.
(Nakil Sahih'tir)
Yine şöyle demiştir:
Bana Muhammed bin Ali haber verdi, dedi ki:
Bize Esram tahdis etti, dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a eskiden Bişr el-Mirrisi'nin arkasında Namaz kılınması hakkında sorulduğunda şöyle dediğini işitmiştim: (Kafir olduğundan) Onun arkasında Namaz kılınmaz.
(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 102.s.)
İmam Yahya bin Muin şöyle demiştir: Ben Davetçi olduğu müddetçe Kaderci kişinin ve Ebu bekir ve Ömer ve Osman'ı söven Rafizi'nin arkasında Namaz kılmam.
(Sahih'tir. Kendi Tarih kitabından naklen)
İmam Buhari, Halku Efali el-İbad adlı eserinde, İmam Ubeyullah bin Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Kuran yaratılmıştır" diyenin arkasında namaz kılınmaz…
Çünkü onlar(Kuran'ın yaratıldığını iddia eden Cehmiyye'ler) Bir şey için(var olan bir şeye) o şey yoktur derler.
Onlar derler ki: Allah bir şey degildir.
(İmam Ubeydullah, İmam Buhari'nin hocalarındandir. Büyük ihtimalle bu sözü ondan direk işitmiştir.
İmam Ubeydullah'in sözünden alınacak faydalar:
1- Kuran'ın yaratik olduğunu iddia eden kişi Kafir'dir.
2- Kim bunu derse Kafir olur. Hiç bir mazereti yoktur.
Peki, imam Ubeydullah'in böyle diyeni mazeretsiz bir şekilde tekfir ettiğini nasıl anladık?
İmamin şu sözünden anlarız: "Kuran yaratilmistir" diyenin arkasinda namaz kilinmaz…
Deriz ki: Eğer bazılari mazeretli olsalardi, o zaman arkasında namaz kılmasını yasaklamazdi. En azından mazeretli olanlarin arkasinda kılınır derdi.
İşte bu zikrettiğim kuralı kalan nakillerde de tatbik eersen, Selefin sözünü anlamış olursun.
En doğrusunu Allah c.c. bilir.)



Küfür ile bilinen kişiye cenaze Namazı kılan herkes Kafir'dir




İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Bana Muhammed bin Yahya el-Şahhal haber verdi, dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a dedim ki: Bir adam ibni Ebi Davud'a (Cenaze) Namaz(ı) kılmıştır.
Bunun üzerine (İmam Ahmed) dedi ki: Bu kişinin inancı Cehmi'liktir.
(Yani bu kişi madem ki onun arkasında kılmış, demek ki o da efendisi gibi kafir bir Cehmi'dir. Buradan da çıkarım yaparak diyebiliriz ki imam Ahmed'in mezhebine göre, Kafir kişinin arkasında Namaz kılan kişide Kafir'dir. Çünkü bunu yapmak ile o Kafir'in dinini meşrulaştırmış olur. Tabi ki bilinen bir Kafir olması gerekir. Eğer bilinmiyorsa o kişiye öğretilir. Ondan sonra devam ederse Kafir olur.)
(İmam Kehhal der ki) Bende bunu Ebu Abdullah el-Barudi'ye anlattım. Dedi ki: O kişi (yani Cenaze Namazı kılınan kişi) Hazane bin Hazayine'dir.
(İmam Hallal, Kehhal'ın bu dediğini şöyle açıklar) Yani (Kafir olan) ibni Ebi Davud'dur.
(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 119.s.
İşte bu nakilde İmam Ahmed açıkça bu Hazanebin Ebi Davud adlı Kafir'e cenaze Nama'ı kılan kişinin Kafir bir Cehmi olduğunu söylemiştir.)



Bidat ehlinin şahidliği geçerlimidir




İmam İshak bin Mansur el-Mervezi, imam Ahmed bin Hanbel'den ve imam İshak bin Rahuyeh'den naklettiği rivayetlerde (Mesailul imami Ahmed bin Hanbel ve İshak bin Rahuyeh) şöyle demektedir:
(imam Mervezi şöyle demiştir) derim ki: İbni Ebi Leyla, Heva (Bidat) ehlinin şahidliğini, yalan söylemeyi helal görmeme şartı ile adaletli olduğunda kabul ederdi.
Ahmed dedi ki: Ben, Cehmiyye'lerin ve Kaderiyye'nin ve Rafızi'lerin ve (itikadlarını) yayıcı olan Kaderiyye'nin şahidlik yapmalarını sevmiyorum.
İshak'ta onun dediği gibi dedi. (yani) Bidat'ını ilan etmiş ve ona davet eden her Bidat'çının (Şahidliği geçerli değildir demiştir).

(4115.s.)



Bidat ehline lanet okumak




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:
Ahmed'e iki tane adamın Kuran hakkında durdukları ve (bu inançlarına) davet ettikleri söylendiğinde, onların aleyhine dua etmeye başladı.
Bana da söyle dedi: Bu ikisi içinde büyük bir fitnedir.
Bundan sonra bu ikisi hakkında kötü şeyler söylemeye başladı.
(Nakil Sahih'tir)
(Kuran hakkında durmaktan kasıd, Kuran'ın yaratık olup olmadığı hakkında susmaktır. Bu inançta olan kişi Kuran'ın yaratık olup olmamasında şuphe içinde olmak mecburiyetindedir. Kuran'ın yaratık olduğunu iddia etmek Küfür olduğu gibi, yaratık olup olmadığında şuphe etmek, Küfür'de şüphe etmektir. Küfür'de şüphe etmekte Küfür'dür. Nasıl ki Selef ulemasının inancı bu şekildedir. Bu meeleyide önceden açıklamıştık.)
İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Abdulmelik el-Meymuni bana haber verdi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'ın yanında Cehmiyye'lerden olan birisi hakkında söz edilince şöyle demiştir: Allah onu alçak kılsın.
(Nakil Sahih'tir / 5.clt. 94.s.)
Yine şöyle demiştir:
Bana Abdullah bin Muhammed haber verdi, dedi ki:
Bana Bekr bin Muhammed tahdis etti, dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'in yanında (Cehmiyye'lerden olan) bir adamdan söz edilince, şöyle dedi: Allah onu öldürsun!
(Nakil Sahih'tir / 5.clt. 94.s.)
Yine şöyle demiştir:
Bize Musa bin Muhammed el-Varrak haber verdi, dedi ki:
Ubeydullah bin Ahmed el-Halebi dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) bana Cerir bin Abdullah'ın (Ahirette Allah'ı) görme Hadis'ini bana okudu. Bitirdiğinde bana şöyle dedi: Allah'ın Laneti Cehmiyye'lerin üzerine olsun.
(Nakil Sahih'tir / 5.clt. 95.s.)
Yine şöyle demiştir:
Bize Ebu Bekir el-Mervezi haber verdi, dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'in (Cehmiyye'nin büyüklerinden olan) Bişr el-Merrisi hakkında bazı şeyler zikrettiğini işittim. Dedi ki:
Babası Yahudi olandan ne olacak ki?
(İmam Hallal der ki) Mervezi bir başka yerde dedi ki: Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'i şöyle derken işittim:
Allah Mirrisi'nin kabrini ateş ile doldursun.
(Nakils Sahih'tir. 5.clt. 99.s.)
Yine şöyle demiştir:
Bana Muhammed bin Ebi Harun'un haber verdiğine göre, onlara Habiş bin Sindi tahdis ettiğine göre, Ahmed bin Hanbel'in yanında ibni Ebi avud söz edilmiştir. Bunun üzerine (İmam Ahmed) şöyle demiştir:
Allah onun kabrini ateş ile doldursun.
(Sened'i Sahih'tir. 5.clt. 118.s.)
Yine şöyle demiştir:
Bana Abdulmelik el-Meymuni haber verdi, dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) ibni Rabah'ı zikretti. Ondan bahsederken dedi ki: Bu pislik var ya?
(Sened'i Sahih'tir. 5.clt. 119.s.)
İmam Abdullah bin Kudame el-Makdisi, imam Hallal'ın ''el-İlel'' adlı eserinden çıkardığı faydalarda (el-Muntehab Min İlelil Hallal adlı eserinde) şöyle demiştir:
(İmam Hallal şöyle demiştir) Bize Mervezi haber verdi. dedi ki:
Ebu Abdullah'a şöyle denildi: Sen Yezid bin Harun'dan rivayet edilen, o da Ebul Atuf'dan, o da Cabir'den olan ''(Allah Musa'ya dedi ki) Eğer (Dağ) yerinde durursa sen beni görebilirsın. Yoksa sen ne beni Dünya'da, nede ahirette göremezsin'' hadis'i biliyormusun?
Bunun üzerine Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) aşırı derecede sinirlendi, taki siniri yüzünden belli oluyordu. İnsanlar etrafında oturuyordu. Bunu duyunca ayakkabularını aldı ve giydi. Sonra dedi ki: Bu (bu uydurma Hadis'i rivayet eden) kişi Cehmi'dir. Allah bu pisliği yerin dibine geçirsin. Kim ''Allah ahirette görülmeyecektir'' derse, o kişi Kafir'dir.
(nakil Sahih'tir)



Muayyen tekfir ile mutlak tekfir arasında fark yoktur




Hakimlerin ve Sultanların Küfür işlediklerinde Kafir olmaları




İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Bana Ahmed bin Muhammed bin Matar tahdis etti, dedi ki:
Bize Ebu Talib tahdis etti, dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a şöyle dedim: Onlar Tarsus'ta bir adamın kabrinden geçmişlerdir. Tarsus ehli (ahalisi, o adam hakkında) şöyle demişlerdir: Kafir! Allah ona rahmet eylemesin.
Bunun üzerine Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) şöyle demiştir: Evet, Allah ona rahmet eylemesin. Bu kişi bunu tesis etti. O bunu getirdi(Yani orada yatan kişi Kuran yaratıktır fitnesini çıkaran zındık'tır).
(Nakil Sahih'tir / 5.clt. 95.s.
Abbasi'lerden Kuran yaratıktır diyen Memun, bu şehirde ölmüştür(Siyeri Alami en-Nubela 1.clt. 289.s.). Yukarıdaki nakilden de kasd edilenin Memun olduğu çok açıktır.
İmam Hallal'da bu büyük ihtimalle siyasi sorunlar nedeni ile kitabında Memun'un adını zikretmemiştir. Yine bu yanından geçtikleri kabirin bilinen bir kabir olduğuda, Memun'un kabri olduğunu gösterir
Yine unutulmasın ki Abbasi Halifelerinin bir kısmı Kuran yaratıktır görüşlerinden dönmüşlerdir. Ama bilindiği gibi Memun dönmemiştir.
Hiç bir selef ulemasınında, Kuran yaratıktır diyen her hangi birisini tekfir etmedikleri sabit değildir. İster bunu diyen hakım olsun, ister olmasın hepsini tekfir etmişlerdir. Ancak bu görüşlerinden tövbe edenler hariç.
Belki zulümlerden ve korkudan dolayı Hakim'leri muayyen olarak tekfir ettiklerini ilan etmeye bilirler. Buda onları tekfir etmediklerini göstermezler. Onları mazeretli görmemeleri, onları tekfir ettiklerini göstermektedir. Hiç bir selef uleması bu hakimler tevil ettiklerinden, veya kötü alimler nedeni ile kandırıldıklarından dolayı kafir olmadıklarını söyemedikleri gib, aksine kim bu itikad üzere ise onları tekfir etmişlerdir.
Yoksa muhtemel ifadeleri ele alıp, onlardan sahih olarak gelen sözlerini tahrif edip Selef'in Muayyen tekfir ile genel tekfir arasında fark olduğunu söylemek büyük bir hatadır. Selefin demediğini selefe nisbet etmektir.
Zaten eğer selef Muayyen tekfir ile genel tekfir arasında fark olduğunu söyleselerdi, bu durumda ''Kuran yaratıktır diyen herkesi tekfir ettikleri'' sözlerinde açıktan yalan söylemiş olurlardı. Çünkü onlar her böyle yapan kafirdir demişler ve hiç kimseyi istisnasız bu kuralın içinde zikretmişlerdir. Sonrada bu kurallarını yalanlayıp bazılarını mazeretli görmişlerdir. İşt bu mana çıkar. Bunu demekte selefin yalan söylediğini söylemektir.
Ayrica ileride göreceğimiz gibi, imam Ahmed gibi selef uleması zavallı halktan olup cahil kişilerin Kuran yaratıktır dediğini duyuncaö onalrı tekfir edip karılarından ayrılmaları gerektiğini söylerdi. Eğer bu cahil kişiyi mazeretli görmüyorsa, nasıl Kura yaratıktır söüne davet eden ne dediklerini bilen kralları ve vezirleri tekfir etmesin ki? En doğrusunu Allah c.c. bilir.)
Yine şöyle demiştir:
Bana Harb bin İsmail el-Kermani haber verdi, dedi ki:
Ahmed Bağdad'ın kadısı olan Şuayb bin Sehl'i zikrettiğinde, onun hakkında şöyle dediğini duydum: Allah onu alçaklardan kılsın.
(Sened'i Sahih'tir. 5.clt. 119.s.)
(Buradan da anlarız ki bir kişi eğer küfür işledi ise, kadı veya vezir veya Müminlerin emiri bile olsa onun hakkında kötü konuşulur. Onun bu hali onu küfürde mazeretli olduğunu göstermez. Buda, bazılarının imam Ahmed'in hükümette küfür işleyenleri tekfir etmediğini iddia edenlere açık bir cevaptır.
Şuayb bin Sehl, Şabeveyh diyede bilinmektedir. Kafir bir kadıdır. İlerdeki nakilde de Kaifr olduğunu görülecektir.)
Yine şöyle demiştir:
Bana Abdulmelik el-Meymuni haber verdi, dedi ki:
Ebu Abdullah(Ahmed bin Hnabel)'ı, (Cehmiyye'lerden olan) İbni Rabah'ı ve (Şuayb bin Salih adındaki) Şabeveyh'i zikrederken işittim. Onlar aleyhine öyle bir dua etti ki, onun bu kadar (kötü) bir dua'yi hiç kimseye ettiğini duymadım.
(Sened'i Sahih'tir. 5.clt. 119.s.)
İmam Acurri ''eş-Şeria'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ebul Fadl Cafer bin Muhammed es-Sandeli tahdis etti, dedi ki:
Bize Fadl bin Ziyad tahdis etti, dedi ki:
Ebu Abdullah Ahmed bin Hanbel'işöyle derken işittim:
Kim derseki: Şüphesiz ki Allah'u teala Ahirette görülmeyecektir. İşte o kişi kafir olmuştur. (Bunu diyen kişi) Kim olursa olsun Allah'ın laneti ve gazabı bunu diyenin üzerine olsun...
(Senedi ise Muttasil ve Sahih ve kuvvetlidir. Eser No: 118.)
(İşte imam Ahmd'in ''Kim olursa olsun'' ifadesi, onun itikadın göre genel tekfir ile muayyen tekfir araında fark olmadığını açıkta göstermektedir.
İşte sözü, tahrif bile edilemeyecek kadar net bir sözdür. Bunun içine hem hakimler, hem de cahiller, hemde tevil ile bu sözü ve buna benzer küfür sözlerini ve amellerini yapanlar girmektedir. Allah'a şükürler olsun.)
İmam İshak bin Mansur el-Mervezi (bu kişi imam Ebu Bekir Ahmed bin Muhammed el-Mervezi değildir.), imam Ahmed bin Hanbel'den ve imam İshak bin Rahuyeh'den naklettiği rivayetlerde şöyle demektedir:
(İmam Mervezi der ki: Ben, imam Ahmed'e) Dedim ki: Kim Kuran yaratıktır derse(Hükmü nedir)?
Dedi ki: Bunu diyen, kendi peşine bütün belayı takmış olur.
Dedim ki: Ona (Kuran yaratıktır diyene) ''Kafir oldun'' denirmi?
(imam Ahmed)Dedi ki: Allah'a yamin olsun ki evet.
(Çok dikkat et. İşte imam Ahmed muayyen ile genel tekfir arasında fark olmadığını güneşten daha açık bir ifade ile belli etti!)
Dedim ki: Sen onlara düşmanlığını bellimi etmen gerekir? Yoksa onları oyalasanda olurmu?
(imam Ahmed)Dedi ki: Horasan ehli (Horasan'daki Ehli Sünnet, az ve güçsüz olduklarından) buna güç yetiremezler.
(imam Mervezi sözünü şöyle açklar) Sanki onları oyalayarak geçiştirmesini söylemek istedi.
(Nakil Sahih'tir.)
(Derim ki: Ehli sünnet'in zayıf olduğu yerlerde, mustafaz konumunda olduklarından dolayı Kafir'lere karşı tam manada katılık ve sertlik yapılmamasında ruhsat vardır. Kişi gücü yettiğince onlara karşı mucadele etmesi gerekmektedir. İmam Ahmed'in zamanındaki gibi Müslümanları temsil eden Ehli Sünnet ile Küfürü ve Kafir'leri temsil eden Cehmiyye'ler bir arada iken, kuvvet kafirlerin elinde idi. Bu nedenle Müslümanlar Kafir'lere karşı tam kini ve şiddeti beslediklerinde hapise girip zorluk çekeceklerdi. Bu nedenle imam Ahmed bu zor durumlarda onlara karşı açıktan kin beslememekte ruhsat vermişlerdi. Nasıl ki günümüzdeki Müslüman'larda bir çok yerde Mürted Kafir'lere karşı tam şiddeti besliyememektedirler. Onların elinden geldiğince uğraşmaları gerekmektedir. Zor durumda kaldıklarında ise açıktan Kafir'lere kin besleyip onlarla mücadele etmemekte ruhsatları vardır. Yinede en güzeli Müslümanların her halukarda Kafir'lere kin beslemesidir. Ama Allah c.c. kişinin gücü yetmediği şeyleri yerine getirmesini istemez. En doğrunusu Allah c.c. bilir.
Yine bu geçmiş nakilde imam Ahmed'in nasılda muayyen tekfir ile genel tekfir arasında fark olmadığını açıkladığını görüyoruz. İmam Mervezi, imam Ahmed'e bir küfür işleyen muayyen kişinin hükmü hakkında soruyor. Küfür işleyen kişiye Kafirsin denirmi diyor. Bunu üzerine imam Ahmed onun bu dediğini ikrar edip kabul ediyor. Buradan da anlarız ki selef ulemasına göre bir kişi Küfür ameli işlediğinde o kişi Kafir olur.
Eğer imam Ahmed muhaliflerimizin iddia ettiği gibi genel tekfir ile muayyen tekfir arasında fark olduğunu doğru görseydi, bu durumda mutlak ve genel manada her küfür işleyene Kafir denir sözünü kullanmazdı. En doğrusunu Allah c.c. bilir.)
İmam Ebu Yala ''İbtaluttevilat'' adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ebu Hafs (Ömer bin Muhammed) tahdis etti. Dedi ki:
Bize Ebu Cafer Muhammed bin Davud (el-Missisi) tahdis etti. Dedi ki:
Bize Ebu bekir el-Mervezi haber verdi. dedi ki:
Bir tane adam Sagr tarafından geldi(Veya Cihad bölgelerinden geldi). Bende onu ona (İmam Ahmed'in yanına) soktum. Dedi ki: Benim amcamın oğlunu kızım ile evlendirdim. Şimdide ben onu (kızımı) aldım ve ikisinin arasını ayırma adına kendi yanıma getirdim.
Bunun üzerine (İmam Ahmed) dedi ki: Ondan (kızının evleneceği kişiden) ''Kuran yaratık değildir'' diyene kadar razı olma. Eğer kabul etmezse ikisinin arasını ayır.
(Ebu hafs Saduk'tur. Kalan Ravi'ler ise Güvenilirdirler. Böylelike sened'i Hasen'dir.
Burada da imam Ahmed'in nasılda küfür işleyen kişinin cahil olup olmamasına bakmaksızın tekfir ettiğini, bu nedenle de evli kaldığı Müslüman ile aralarının ayırılması gerektiğini zikrettiğini görüyoruz.)
İmam Abdullah bin Ahmed bin Hanbel, es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:
Ebu Mamer el-Huzeli'yi şöyle derken isittim:
Kim Allah'u azze ve celle'nin konuşmadığını, duymadığını, gormediğini, kizmadığını, Razi gelmediği –ve buna benzer şeyler saydı– iddia ederse o kişi Allah'u azze ve celle('nin dinine göre) Kafir'dir. O kişiyi sizler eğer bir kuyunun başında dikilmiş iken görürseniz onun içine atın.
Ben Allah'u azze ve celle'ye bu şekilde inaniyorum. Çünkü onlar Allah'u Teala('nin dininde) Kafir'dirler.
(Görüldiği gibi Nakil Sahih'tir.
Burada da Selef ulemasından bazı alimlerin, Allah'ın bir tane sıfatını bile kabul etmeyeni tekfir ettiklerini görüyoruz)
Beyhaki, Es-Sunenul Kubra adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Ebu Abdulllah el-Hafız (Meşhur imam Hakim) ve Ebu Bekir Ahmed bin Hasan el-Kadı haber verdileri dediler ki:
Bize Ebul Abbas Muhammed bin Yakub tahdis etti. Dedi ki:
Bize Ebu Umeyye et-Tarsusi tahdis etti. Dedi ki:
Bize Yahya bin Halef el-Mukri tahdis etti. Dedi ki:
Ben, Malik'in bin Enes'in yanında idim. Onun yanına bir tane adam geldi ve dedi ki: Bana göre o kişi Kafir'dir. Onu öldürün.
Yahya bin Halef dedi ki: Bunun üzerine Leys bin Saad'a ve ibni Luheya'ya Kuran yaratıktır diyen hakkında sorum. Dediler ki: Kafir'dir.
Derim ki: Sened, Ebu Umeyye'ye kadar Sahih derecesindedir. Ama Ebu Umeyye Hasen derecesindedir. Yahya bin Halef ise Güvenilirdir. Nasıl ki birazdan onun hakkında konuşacağız. Böylelikle bu sened Hasen'dir.
Beyhaki, bu rivayeti aynı senedi ile Esma ve Sıfat adlı eserinde de zikrettikten sonra şöyle der:
Yine bunu Ebu Bekir Muhammed bin Delluyeh bin Mansur'da Yahya bin Halef el-Mervezi'den (el-Mukri'den) rivayet etmiştir. Rivayetinde şunuda eklemiştir:
Sonrada ibni Uyeyne'yi ve Ebu Bekir bin Ayyaş'ı ve Huşeym'i ve Ali bin Asım'ı ve Hafs bin Gıyas'ı Abdusselam el-Mulai'yi ve Hüseyin el-Cufi'yi ve Yahya bin Zekeriyya bin Ebi Zaide'yi ve Abdullah bin İdris'i ve Ebu Usame'yi ve Abde bin Suleyman'ı ve Veki bin el-Cirah'ı ve ibni Mubarek'i ve Fezari'yi ve Velid bin Muslim'i gördüm. Hepside Malik bin Enes'in –Allah ondan razı olsun– dediğini dediler.
(Derim ki: Yani Muhammed bin Yakub bu Ebu Bekir'den rivayet etmiştir. Ebu bekir'de Saduk derecesindedir. Zehebi onun Zahid ve Fakih olduğunu zikreder ''Tarihulislam''. Böylelike bu Sened'de Hasen'dir.)
Derim ki: Bu rivayetin aynısını İmam Abdurrahman el-Cevheri, Musnedul Muvatta adlı eserinde, Ebu Amr Osman bin Muhammed es-Semerkandi kanalı ile, o da yukarıda zikredilen Ebu Umeyye'den, o da Yahya'dan, o da Malik'ten rivayet etmiştir.
Derim ki: Osman'da güvenilir bir Ravi'dir. Ama Ebu Umeyye Hasen derecesinde olduğundan sened Hasen'dir.
Yine imam Begavi, Şerhussune adlı eserinde bu rivayeti senediz bir şekilde, Yahya bin Halef dedi ki şeklinde zikretmiştir.
Yine İmam İbni Batta, el-İbane adlı eserinde rivayet etmiştir. Ama senedinde tanıyamadağım Ravi'ler bulunmaktadır. Bu nedenle Sened'i zayıftır. İtibar edilmez. Lafızları ise birbirlerine yakındır.
Yine bu rivayeti Hatib Bağdadi Tarih'inde rivayet ediyor. Ama senedinde Muhammed bin Mahled vardır. Münker rivayetleri olan birisidir. Böylelike sened Münker'dir.
Hatib'in kanalı ile Ebul Yemen el-Kendi, Avali Malik adlı eserinde bu nakli rivayet ediyor. Ama Hatib'in kanalı ile olduğundan, bu kanalda da Münker ravi bulunduğundan yine Sened zayıf kalıyor.
Ceveheri'nin hocası olan Ebu Amr Osman bin Muhammed es-Semerkandi'yi hatırlayalım. Bu imamın yazdığı ''el-Fevaidul Muntakatul Avalil Hisan'' adlı eseri vardır. Bu eserinde Yahya bin Halef bize tahdis etti diyerek rivayet etmiştir. Ama muhtemelen Ebu Umeyye adlı ravi yanlışıkla Semerkandi ile Yahya arasında zikredilmemiştir. Çünkü meşhur olan Semerkandi'nin Ebu Umeyye'den, onunda Yahya'dan rivayet etmesidir.
Eğer Semerkandi direk Yahya'dan rivayet etmiş ise, bu durumda bu rivayet sahih derecesindedir. Ama eğer aralarında Ebu Umeyye varsa, bu durumda önceden gördüğümüz gibi Sened Hasen derecesindedir.
Yine İmam Ebu Nuaym el-Asfahani, Hilyetul Evliya adlı eserinde şöyle demiştir:
Bize Süleyman bin Ahmed (bin Eyyub) tahdis etti. Dedi ki:
Bize Hasan bin İshak et-Tusturi tahdis etti. Dedi ki:
Bize Yahya bin Halef bin Rabi et-Tarsusi tahdis etti –ve bu kişi Müslümanların Sika'larından (Güvenilirlerinden) ve çokça ibadet edenlerinden idi–. Dedi ki:
Ben Malik bin Enes'in yanında idim. Onun yanına bir adam geliverdi ve dedi ki: Ey Ebu Abdullah(Malik bin Enes) , Kuran yaratıktır diyen hakkında ne dersin?
Bunun üzerine Malik dedi ki: Zındık'tır. Onu öldürün!
Bunun üzerine (adam) dedi ki: Ey Ebu Abdullah(Malik) , ben sana duyduğum bir şeyi anlatıyorum.
(Yani: Beni öldürme ve tekfir etme. Ben sadece başkasının sözünü anlatıyorum. Ben böyle inanmıyorum.).
Bunun üzerine (İmam Malik) dedi ki: Ben bunu her hangi bir kişiden duymadım. Ben bunu senden duydum.
(Ravi der ki) O bu sözü (kötülüğünden dolayı) çok büyüttü.
Derim ki: Görüldüğü gibi bu rivayette ise imam Malik'in adamı bizzat tekfir ettiğini zikrediyor. Çünkü adamın söylediği şeyi adamın görüşü olarak algılamıştır.
Şimdi senedi inceleyelim. İmam Süleyman, Ebu Nuaym'ın bilinen hocalarındandır. Büyük alimlerdendir.
Hasan bin İshak et-Tusturi'ye gelince. Cerh ve Tadil kitaplarında bu isimde bir ravi mevcut değildir. Ama bu kişi Hüseyin bin İshak et-Tusturi'dir. Bilindiği gibi el yazılı nushalarda böyle ince hatalar olması normaldir. Muhtemelende el yazılı nushayı yazanlar bu kişiyi yazmada hata ettiler. Zaten bir çok kitapta bu Ravi'nin adı bazen Hüseyin diye, bazende Hasan diye geçer. Ama aslında kasd edilen Ravi aynıdır. Bu kişide güvenilir imamlardandır.
Yahya bin Halef'te güvenilirdir. Nasıl ki görüdüğün gibi imam Ebu Nuaym onu övmüştür.
İmam Hafız Laleki, Şerhi Usulu İtiakadi Ehli Sünnet adlı eserinde bu rivayeti bir çok senedle rivayet etmiştir. Bizlerde Hasen olarak rivayet ettiği senedi zikredelim:
Bize Ahmed bin İrahim el-Akbasi muşafeheli icazet olarak haber verdi. dedi ki:
Bize Muhammed bin İbrahim bin Abdullah tahdis etti. Dedi ki:
Bize Ali bin Zeyd el-Feraidi tahdis etti. Dedi ki:
Bize Yahya bin Halef el-Mukri haber verdi. dedi ki:
Ben Malik bin Enes'in yanında idim. Ona bir adam dedi ki: Ey Ebu Abdullah(Malik) , Kuran yaratıktır diyen bir adam hakında ne dersin?
Bunun üzerine Malik bin Enes dedi ki: Onu öldürün. Kafir'dir.
Dedi ki: Ey Ebu Abdullah(Malik) , Ben onu demedim. Sana dedim ki: Bir insan demiş.
Malik bin Enes dedi ki: Bunu ben senden duydum.
Derim ki: Ravi'lerin hepsi güvenilir büyük imamlardırlar. Sadece Muhammed bin İbrahim Saduk'tur. Bu kişiye zayıf diyenini görmedim.
İşte bulduğum rivayetlerin hepsini zikrettim. Bazı raviler hikayeyi tam olarak zikretmişlerdir. Bazılarıda sadece imam Malik'in Kuran yaratıktır diyen kişi hakkındaki hükmünü zikredip olayın tamamını zikretmemişlerdir.
Son olarakta hikayeyi imam Malik'ten rivayet eden Yahya bin Halef el-Mukri adlı ravi hakkında önemli bilgi verelim.
Bu kişinin babasının ismi hakkında ihtilaf edilmiştir. Huleyf'mi, yoksa değilmi ihtilaf vardır. Ayrıca Yahya bin Huleyf adlı kişi ile Yahya bin Halef adlı kişi arasında fark olup olmamasında da ihtilaf vardır.
Bu ihtilafın hepsi Zehebi ile ibni Hacer arasındadır. İkiside bu konuda tam bir şeyden emin olamamışlardır.
İmam Zehebi ise bu kişi hakkında ''tarihulislam'' adlı eserinde şöyle demiştir: Ben eskilerin bu kişi hakkında bir sözünü görmedim(5.clt. 220.s.).
Derim ki: Yani imam Zehebi bu kişi hakkında bir bilgi bulamamıştır.
Zehebi burada dediğine ters düşerek ''el-Mizan'' adlı eserinde şöyle demiştir: Güvenilir değildir. Malik'ten ihtimali mümkün olmayan şeyler zikretmiştir.
Yine Zehebi'nin bu sözünü ibni Hacer ''Lisanulmizan''da zikretmiş ve doğru bulmuştur.
Halbuki bu ikisininde dediği yanlıştır. Hem Zehebi, hemde ibni Hacer bu dediklerini kendi ictihadleri ile söylemişlerdir. Bu ikiside imam Ebu Nuaym'ın bu ravi'iyi güvenilir gördüğünü, İmam Lalekai'nin bu Ravi ile ihticac ettiğini görmemişlerdir.
İbni hacer bu dediğine delil olarak, bu ravi'nin illetli bir Hadis'i zikrettiğini iddia etmiştir. Buda kabul değildir. İllaki illetli olan kişinin bu ravi olması gerekmez. Daha üstteki ravi'lerden de kaynaklanabilir. Böyle bir illet, her sened de geçen ravi'leri itham etmeyi gerektirmez.
İşte Zehebi'nin ve İbni Hacer'in burada yaptıkları bu hata çok kötü bir hatadır. İşte her insan hata yapar. Buda insanın acziyyetini gösterir. Bize kalanda alimleri hatalarında takip etmemektir.
Bu ravi hakkında daha çok şey zikretmek gerekir. Ama ben kitabı uzatmamak adına kısa kesiyorum ve bu zikrettiğimin İbni Hacer ile Zehebi'nin bu konuda hata yaptıklarının isbati için kafidir diyorum.
Şimdide bu ravi'nin güvenilir olduğunu hemen isbatlayalım:
Bu Ravi'yi İmam İbni Hibban ''es-Sikat'' adlı eserinde zikretmiştir. Yine imam Malik'ten bu sözü rivayet ettiğine işaret etmiştir.
İmam Laleki Yahya'nın rivayetini zikredip onu delil olarak getirdikten sonra şöyle demiştir: Derim ki(Laleki diyor) : Bu, Yahya bin Halef Kufi'dir. Tarsus'ta kalmıştır.
Derim ki: Bu dediğide en azından Lalekai'nin bu Ravi'yi Saduk derecesine çıkardığını gösterir. Hem rivayeti ile ihtiacac etmiştir. Hemde bilinen birisi olduğunu ve rivayetinin makbul olduğunu zikretmiştir.
Yukarıda da İmam Ebu Nuaym'ın şu sözünü zikrettik: ve bu kişi Müslümanların Sika'larından (Güvenilirlerinden) ve çokça ibadet edenlerinden idi.
Bundan sonra hiç kimsenin bu Ravi hakkında zayıf deyip, bu Sahih rivayeti zayıflaması doğru olmaz. Ancak bu zikrettilerimi görmedi ise o zaman mazereti kabul edilir.
İki tane Hasen derecesinde olan senedlerin bir araya gelmesi ile bu Eser ''Sahihun Li gayrihi'' derecesine ulaşabilir. Bu nedenle deriz ki: İmam Malik'ten gelen bu rivayet Sahih derecesindedir.
Bu Rivayeti imam Lalekai'nin delil olarak ikrarcı bir şekilde zikrettiğinide unutmayalım. Buda Lalekai'nin İmam Malik ile aynı inanç üzere olduğunu gösterir.
Evet, bu rivayette imam Malik açık bir şekilde küfür sözünü söyleyen kişiyi tekfir etmiş ve hiç bir mazeret görmemiştir. Hatta onu öldürmeye kalkışmıştır.
Buradan da anlarız ki: Selef uleması icma etmişlerdir ki:
1- Küfür işleyen bir kişiye hüccet ikame etmek diye bir şey yoktur.
2- Küfür işleyen bir kişi asla cahildir diye tekfir edilmemezlik yapılmaz.
3- Küfür işleyen kişi asla tevil yapıyordur diye tekfir edilmememzlik yapılmaz.
El-hasıl: Küfür işleyen kişi direk tekfir edilir.
Son olarak muhaliflerimizin hep dile getirdiği iki şüphenin cevabını verelim:
Bir: Derler ki: Eğer Selef uleması Muayyen kişinin tekfiri ile genel kişilerin tekfiri arasında fark olmadığını iddia etselerdi, o zaman Zor durumda kalan ve ikrah halinde olan kişininde Kafir olduğunu söylerlerdi. Buda Selefin sözlerinin tersinedir.
Buna cevaben deriz ki: Allah c.c. Nisa suresi 106.ayetinte küfür işleyenin mazeretsiz olduğunu, sadece zor durumda iken kasıtsız şekilde söylediği zaman küfür olmadığını zikretmiştir.
Demek ki Şeriata göre zor durumda küfür sözünü söyleyen kişi, aslında o sözü söylememiştir. Nasıl ki hata ile kasıtsız bir şekilde küfür sözü söyleyen kişi aslında onu söylemedi ise, aynı şekilde zor durumda olan kişide küfür sözünü söylediğinde aslında o kişi onu söylememiştir. Evet, lugatta o kişi küfür sözünü söylemiş olabilir. Ama şeriata göre ise bu kişi küfür sözünü söylemiş değildir.
Kısacası: Bu küfür sözünü söyleyen kişi küfür olan ameli veya sözü yapmayı kasd etmemiştir. Bu nedenle kasıd ortadan kalktığı için Kafir olmamıştır.
Dikkat edelim, küfürü kasd etmekten bahsetmiyoruz. Bizler Amelin kasdındna bahsediyoruz. Ameli veya sözü kendi ihtiyarı ve seçeneği ile yapmayan kişi, şeriata göre Kafir değildir. Ama eğer küfür amelini ve sözünü kendi ihitiyarı ile yaparsa, yani kaıdlı yaparsa bu durumda Kafir olur. Ameli yaptığı anda, veya sözü söylediği anda o kişinin cahil olup olmamasına bakılma. O kişi direk tekfir edlilir. İşte Kuran ve Snnet ve Selef'in İcma'sı buna delalet etmektedir.
Özetleyelim: Selef uleması icma etmişlerdir ki, Kasıtlı bir şekilde küfür işleyen her kes Kafir'dir. İster cahil olsun, ister olmasın. En doğrusunu Allah c.c. bilir.
İki: Derler ki: İmam Ahmed eğer o zamandaki hakimleri tekfir etmiş ise, neden onlara karşı savaşmadı? Eğer savaşmadı ise demek ki Kafir hakimlere karşı savaşılmaması gerekir. O zaman bu günde bir Hakim Kafir olursa ona karşı savaşılmaması gerekir.
Cevaben deriz ki: Bu batıldır. Bunun batıl olduğunu isbat etmek için sadece şunu söylememiz yeterlidir: İmam Ahmed vefat etmeden islam liderleri tekrar Şeriata geri dönüp Müslüman olmuşlardı. Yani bu küfür çok uzun sürmedi ve sonunda bitti(İmam Hallal'ın es-Sunne'sine bakılabilir).
Evet, Artık inkilap yapmaya ve savaşmaya gerek yoktu.
Peki gunumuzde? Hakimler tovbe ettilermi? Cevap; Elbetteki etmediler. Ordularıda hakimlerin küfürlerinde onları takip etmekteler. O zaman iki olay arasında bir alaka olmadığını görmekteyiz.
Ayrica İmam Ahmed'in zamanında Kafir olan Hakimler ile günümüzdeki Kafir olan Hakimler arasında büyük farklar vardır.
Bu farklılıklardan bazılarını zikredebiliriz:
1- İmam Ahmed'in zamanında İslam Hükümeti Dinden çıkmamıştı. Yani Kafir olmamışlardı. İslam devleti hala Müslüman idi. İslam orduları hala Müslüman idi. Sadece islam hükümetindeki bazı Hakimler Mürted olmuşlardı.
Günümüzde ise kafir hükümetler, islam şeriatını toptan sırtlarına atmışlar, askerleri ve hükümetleri ile birlikte Kafir olmuşlardır.
İşte İslam hükümetinin bazı büyükleri küfür işlediğinde yağılacak muamele ile, Küfür sistemlerinin tamamen hakim olduğunda yapılacak muamele arasında büyük fark vardır.
2- İmam Ahmed'in zamanındaki Hakimler Müslümanları cihada teşvik edip Cihad ediyorlardi.
Günumuzdeki Kafir Hakimler ise Cihad'a teşvik edenleri ve Mücahidleri öldürüp hapsediyorlar. Bilindiği gibi Allah yolunda Cihad edenlere saçaş açmak, Kafirlerin safına geçmek olduğu gibi, ittifaken islamdan çıkara bir küfürdür.
Maalesef günümüde Polisler ve Askerler, efendileri ile birlikte bu küfürü sabah akşam yapmaktalar. İmam Ahmed'in zamanında ise, zaten devlet islami bir devlet olduğu gibi, kendisi Cihad eden devlet idi.
3- İmam Ahmed'in zamanindaki Hakimler Şeriat ile hükmediyorlardı.
Günümüzdeki Hakimler ise Şerait dışındaki başka sistemler ve kanunlar ile hükmediyorlar. Şeriatı değiştirmek ise İcma ile Küfürdür.
4- İmam Ahmed'in zamanındaki Hakimler asla ve asla Kafirlere boyun eymeyip onların hiç bir dediklerini yapmazlardı.
Günümzdeki Hakimler ise aksine Kafirleri dinlemeden durmuyorlar. Hatta hemen hemen hepsi kafirlerin kölesi olmuşlar. Hatta bunu bile dememize gerek yok. Zaten bu adamları kafir'lerin kendileri, bir gün Şeriat ile hükmedilen Arap yarım adası gibi topraklarda Hakim kıldılar.
5- İmam Ahmed'in zamanındaki Hakimler hiç bir Müslümanı Kafirlerin öldürmesine izin vermediler. Bilakis Mülümanlar için Kafir'ler ile savaştılar. Zamanımızın Hakimleri ise Kafir'lerin Müslümanlara karşı savaşlarında, Kafir'lere destek verip yardımcı oldular.
6- İmam Amed'in zamanındaki Küfür "Kuran yaratılmıştır" sözü idi. Yani sadece bir tane küfür vardı. Günümüzdeki Hakimlerin Küfürleri ise bitmemekte olduğu gibi, bir veya iki Küfür ile kalmayıp, hayatlarını Küfür ile doldurmuşlardır.
İşte bu zikrettiğim zamanımızın Hakimlerinin Küfürlerinden daha buyuk hangi Küfür olabilir ki?
Sizler hangi hakla imam Ahmed'in zamanındaki Hakimleri zamanımızın Mürtedleri ile kiyas edebilirsiniz?
Bu kadar açık ve net delillerden sonra, hiç kimse imam Ahmed'in zamanını kiyas ederek, hakimlere karşı çıkmanın caiz olmadığını iddia edeme. En doğrusunu Allah c.c. bilir.
Son olarak unutulmasın ki, benim burada zikrettiğim nakiller, konu üzerinde Selef'ten gelen ve net olan bir çok nakili içermemektedir. Ben burada zikrettiklerimi sadece örnek babından, bu kitabın muhteveyatına uygun olarak zikrettim.
Müslümanların ve hakkı arayanların bu konuyu iyice öğrenmeleri için Selef ulemasının eserlesini okumaları gerekmektedir. Selef'ten sonra gelenler ise bu konuyu çok karıştırmışlardır. Zaten Halef dediğimiz, Selef'ten sonra gelen alimler, genelde Selef'in görüşünün en doğru görüş olduğunu söylemişlerdir.
Selef uleması arasında da bu meseleyi en güzel açıklayan alim: İmam İbni Batta'dır. Bunu el-İbane adlı eserinde mükemmel bir şekilde açıklamıştır. Yine bu konuda yazılan Hallal'in es-Sunne'si ve Acurri'nin eş-Şeria'sı gibi bir çok alim zikrettiğimiz bu meseleyi uzunlamasına bahsetmişlerdir. En doğrusunu Allah c.c. bilir.



Küfür işleyen bidat ehli ile alış veriş yapılırmı



İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:


Bize Ebu Bekir el-Mervezi tahdis etti, dedi ki:

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'e dedim ki: Bir köye bir Cehmi kişi emir olarak geldi. Benim yanımda da param yok. Açmı kalayım?

(Yani kafir olan Cehmi kişiden başka alış veriş yapacak kimse yok. Bu durumda ne yapayım? Satın almayıp elimden geldiğince açmı kalayım?)

(imam Ahmed) dedi ki. Evet. Aç kal ve ondan bir şey satın alma.

(İmam Hallah der ki) Mervezi başka bir yerde şöyle demiştir:

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a şöyle dedim: Konuşmayı ve alış veriş yapmayı sevmediğim kişiden –Yani Cehmyye'lerden– Kıyafeti satın alabilirmiyim?

(imam Ahmed)Dedi ki: Beni biraz bırak. Ben bir bakıyim(Konuyu araştırayim).

(İmam Mervezi der ki) Onu sorduktan bir müddet sonra dedi ki: Ondan satın almaktan uzak dur.

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a dedim ki: Eğer ben bilmeden alış veriş yaparsam?

(İmam Ahmed) Dedi ki: Eğer satın aldığın şeyi geri çevirebilirsen yap.

Dedim ki: Eğer yapamazsam? Fiyatını sadaka olarak (fakirlere) vereyimmi?

(İmam Ahmed) dedi ki: Ben insanları böyle yapmaya çağırmak istemem. Sonra malları gider.

Dedim ki: O zaman ne yapacağım?

(İmam Ahmed) dedi ki: Bilmiyorum. Bu konuda konuşmak istemiyorum.

Dedim ki: Ama ben senin bu konudaki görüşünü öğrenmek istiyorum.

(İmam Ahmed) dedi ki: Sen bilmeden ona satmadınmı?

Dedim ki: Evet.

(İmam Ahmed) dedi ki: Bu konuda bir şey demek istemem. Ama bu durumda yapılacak en küçük şey, satın alma fiyatını sadaka olarak dağıtmasıdır. Onlardan (Cehmiyye'lerden) da satın almaktan uzak durur.

(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 96.s.)


Kim ismen küfür işleyen bir fırkaya nisbet edilirse, veya kendini nisbet ederse, o kişi muayyen olarak Kafir'dir ve arkasında cenaze namazı kılınmaz



İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:


Bize Muhammed bin Ali haber verdi.

Ona da Yakub bin Buhtan haber verdiğine göre, bir adam Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'e şöyle demiştir: Cehmiyye'den birisi öldüğünde, onun ashabından hiç kimse (onu gömmeye gelmezler ise) bizler onu gömelimmi?

(İmam Yakub dedi ki: İmam Ahmed) Bana dedi ki: İşte yapılacak en basit şey budur. Umulur ki böyle bir şey ile sınav olunulmaz.

Sonrada (İmam Ahmed) dedi ki: Onlardan bazılarının boynu vurulduğu bana ulaştı. Sonrada onu (kuyunun) içine atıverdiler. Arkasından da namaz kılınmadı.

(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 96.s.)

(Derim ki: Bu son cümlede bir kaç kelime el yazılı nushadan okunamamıştır. Ama yaklaşık olarak mana böyledir.

Burada imam Ahmed'in nasılda Cehmiyye'leri muayyen olarak tekfir ettiği görülmektedir. Kendisi Cehmiyye'den olan muayyen bir kişinin arkasında Cenaze namaz'ı kılınmasını yasaklamıştır. Hatta kendi milletinden olan Cehmiyye'ler onun cenazesini kılamzlar ise, bu durumda da arkasında Namaz kılınmaması gerektiğini zikretmiştir. Halbuki eğer Tekfir etmeseydi, arkasında cenaze Namaz'ını kılacak birisi kalmadığı an arkasında Namaz kılınmasını emrederdi. Emretmediğinden anlarız ki onları muayyen olarak tekfir etmiştir. Buda imam Ahmed'in inancını isbatlayan çok kuvvetli bir delil'dir.)

Yine şöyle demiştir:

Bana Abdulmelik el-Meymuni tahdis etti, dedi ki:

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'ı Cehmiyye'lerden bahsederken gördüm. Bir adam Ebu Abdullah'a dedi ki: Eğer bir köyde onun (Cehmiyye'den olan kişinin) destekçilerinden hiç biri olmazsa, o da ölürse onun cenazesine kim katılacak?

Ebu Abdullah (Ahmed bin Hanbel) buna cevaben dedi ki: Ben katılmam. İsteyen katılırsa katılsın.

Ebu Abdullah bana dedi ki: Bir den fazla kişi Veki'den şöyle dediğini zikrederler: Kafir'dir.

(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 97.s.)

(Bu nakilde imam Ahmed'in Cehmiyye'leri muayyen olarak tekfir ettiğine dair güçlü bir delildir. Kafir kişinin cenazesine isteyen katılsın demeside tekfir etmediğine değil, bizzat tekfir ettiğine delalet etmektedir. Yani imam orada şunu kasd etmektedir: Kim onlar gibi Kafir ise onların cenazesine gitsin. Kimde benim gibi Müslüman ise bana uyup gitmesin. Nasıl ki imam Ahmed'in imam Veki'den onlar hakkında muayyen babından tekfiri nakletmeside, onları muayyen tekfir ettiğini göstermektedir)


Müslüman emirlerden izin almaksızın kafirleri öldürmek selefin görüşüdür



İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:


Bize Ebu Bekir el-Mervezi haber verdi, dedi ki:

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a dedim ki: Yezid dedi ki: Kim Harbiyye'de Mirrisi'yi doğrayacak(öldürecek?)

(İmam Ahmed) dedi ki: (Evet) O bunu derdi.

(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 101.s.)

(Yezid'den kasıd da büyük ihtimalle İmam Yezid bin Harun'dur.

Burada da Selef'in nasılda Kafir'leri öldürmeye çalıştıkları gmrülmektedir. Demek ki Kafir'i bile öldürmek için islam devletinden izin alma mecburiyeti Meşru değilmiş. Nasıl ki imam Ahmed ve Mervezi ve Yezid bin Harun ve Hallal gibi Selef imamlarımız bizlere bunu öğretmişlerdir.

Harbiyye ise Bağdad'ın kapısında olan büyük bir yer olduğu zikredilir. İmam Hallal'ın kitabının muhakkiki böyle demiştir. Bak ''Merasidul İttila'' 1.clt. 390.s.)

İmam Muslim Sahih'inin mukaddimesinde (önsözünde) şöyle demiştir:

Bize Kuteybe bin Said tahdis etti. Dedi ki:

Bize Cerir tahdis etti. O da:

Hamza ez-Zeyyat'tan rivayet etti. Dedi ki: (İmam) Murra el-Hemedani (Hadis'lerde yalan söyleyen) Haris'ten bir şeyler dinledi.

(Hadis'te yalan söylediğini keşfettiğinde) ona dedi ki: Kapıda otur.

(İmam Hamza) dedi ki: Murra içeriye girdi ve kılıcını aldı.

(Hamza) dedi ki: Haris'te tehlikeyi anladı ve gitti.

(Elbetteki Sened'i Sahih'tir. İşte imam Murra onu öldürmeye çalıştı. Kaçmasaydı öldürecekti)

İmam Ebu Yala ibtaluttevilat adlı eserinde, Ebu Hafs'tan, o da Ebu Cafer'den, o da Mervezi'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bana Ebu Muhammed Avvam tahdis etmiştir. Dedi ki:

Ben ibni Uyeyne'nin yanında iken Bişr el-Merrisi'nin arkadaşlarından idim. Bizler onu (Bişr'i) öldürmek için yanına geldik. O da kaçtı.

(Mervezi'ye kadar Sened Hasen'dir. Ama Avvam'ın kim olduğunu bilmiyorum. Yani Mechul'dur. Ama bizim için önemli olan imam Mervezi'nin bu hikayeyi doğru görerek aktarmasıdır. Aynı şekilde Ebu Yala'nında doğru görerek rivayet etmesi… Hiç biride Avvam Sultan'dan izin almadan bunu yaptığı için hata etti demediler. Aksine bu yaptığını beyenerek aktardılar.)


Hadis ulemasının Kafir Bidatçılar ile hakkı göstermek adına Munazaraları



İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:


Bana Ebu Bekir bin Sadaka haber verdi, dedi ki:

Muhammed bin Mansur et-Tusi'yi şöyle derken işittim:

Bizler (İmam Said bin Süleyman ed-Dabbi adındaki) Sadeveyh'e giderdik.

(Ebu Bekir dedi ki: Muhammed) dedi ki: Ahmed bin Hanbel ve Yahya bin Muin ve Ebu Hayseme(Zuheyr bin Harb) ve bir çok kişi orada bulunurlardı.

Bir sefer Bişr el-Mirrisi (bizim ile Munazara yapma adına) karşımıza çıktı. Ona (Munazara yapma adına) Ebu Haysama ayaklandı ve karşısına çıktı.

(Munazarasında Mirrisi'yi yendikten)Sonrada bize doğru döndü. Dedi ki: Sizler hiç bundan daha fazla Yahudi'lere benzeyen birisini gördünüzmü?

Bunun üzerine imam Ahmed bin Hanbel –Allah ona rahmet eylesin– Ebu Hayseme'ye –Allah ona rahmet eylesin– şöyle demeye başladı: Ebu Ebu hayseme, benim mirasçım sen olacaksın! Ben senin gördüğün (vasfettiğin) gibi bir yüz gördüm.

(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 102.s.)

(Derim ki: Sened'de geçen imam Sadeveh büyük Ehli Sünnet imamlarındandır. Hayatını okurken beni etkileyen bir sözü olmuştur. Bu imam Kafir emirlerin Kuran yaratıktır diye herkesi imtihan ettikleri zamanda, tutuklanıp emirin karşısına getittirilir. Kuran'ın yaratık olduğunu söylemesi istenir. İmam da hayatını kurtarma adına mecburen yaratıktır der. Bunun üzerine emirin yanından çıktığında onu gören insnanlar ne olduğunu öğrenmek adına sorarlar: Ne yaptınız?

İmam Sadeveyh ise Tarihe geçen şu ifadelerini söyler: Kafir olduk, sonrada geri döndük(tövbe ettik).

Yine bir çoçuğa kullandığı şu sözlerde tarihe geçmiştir: Ey çocuk, işte Eşek geldi(kendini kasd eder). Senin efendin Kafir oldu.

Bu nakillere bakmak için imam Mizzi'nin ''Tehzibul Kemal''ı muracaat edilebilir.

İşte imam Sadeveyh r.h. o zor durumda bile bu yaptığını ikrah olarak kabul etmeyip kendisinin Kafir olduğunu ve ardından tövbe ettiğini zikreder.

Günümüzde ise Eşari'ler ve Maturidi'ler ve Mutezile'ler vb. sabah akşam her tarafta Kuran'ın yaratık olduğunu haykırıyorlar. Kuran'ın harflerinin ve sesinin yaratık olduğunu iddia eden bu zındıklar, selef ulemasının tekfir ettiği Cehmiyye'lerin ta kendileridirler. Sadece isim farklılığı ve başka bir perde altında ortaya çıkmışlardır. Acaba Selefi takip ettiklerini iddia eden bu zındıklar nasılda Selefin kafir gördüğü görüşü benimseyerek Selef çizgisinde olabilirler ki?

Yine Selef ulemasının nasılda Küfür'den kaçtıklarına çok dikkat edelim. Bizim bu gün ikrah ve zorluk durumu görüpte mazeret kabul ettiğimiz bir çok durumu selef uleması mazeret olarak kabul görmediler. Nasıl ki imam Sadeveyh'in bu sözü gibi. Kendisi en zor durumda iken, ölüm ile karşı karşıya kaldığı halde bir tane küfür sözünü söylediği için kendinin Kafir olduğunu söylüyor.

Oysaki günümüzde Müslümanım diye geçinen Mürted Kafir'ler, küfür meclislerinde Atatürk putunun önünde durmak için ellerinden geldiği her şeyi yapıyorlar. Yine kendini Müslüman sanan bir çok Kafir, bu putun karşısında duranların hükümetin başında kalmarı için oylar oylamaktan geri kalmıyorlar. Acaba bu küfürden daha büyük hangi küfür var ki?

İmam Sadeveyh, veya imam Ahmed veya Ebu Hayseme gibi Selef uleması sabah akşam bu küfür peşinde koşup Kafir'leri oylayanları görseler neler derdiler ki acaba?

Eskiden insanlar Küfür'den kaçarmışlar. Ölümle karşı karşıya geldiklerinde bile küfür sözünü söylediklerinde kendilerinin Kafir olduklarını söylermişler.

Oysaki günümüzde Müslümanım diye geçinen Kafir'ler, kendi seçenekleri ile putların önünde duruyorlar. Diyerleri ise bu Kafir'lerin bu dinlerini meşru görüp Müslüman olduklarını söylemek ile kalmayıp, onların bu yaptıkları küfüre son derecede destek çıkıp onları oyluyorlar. İşte İmam Merdeveyh gibi Müslüman kişilerin, Günümüzün Murcie'leri ile farkı burada güneş gibi ortaya çıkıyor. Kimin Müslüman olduğu, kiminde Kafir olduğu ortaya çıkıyor. Allah'a şükürler olsun.

İmam Ahmed Ebu Hayseme'nin kendi mirasçısı olacağını söylemesi ise iki manaya hamledilebilir:

Bir: Ya kendi vefatından sonra bıraktığı malı ona vereceğini söylemek istemiştir. Çünkü Ebu Hayseme'nin yağtığı bu işi çok beyenmiş ve bunun karşısında onu ödüllendirmek iştemiştir.

İki: Veya Mirasçım olacaksın derken, benim vefatımdan sonra ilmen ve imamlık yönünden benim mertebemde olacaksın demiştir. Bunu kasd etti ise, Ebu Hayseme'nin şecaatini ve munazarasındaki ilmi kuvvetini ve ihlasını gördüğünden demiş olabilir. En doğrusunu Allah c.c. bilir.)



İman ve Küfür meselesinde Cehmiyye'lere ve Murcielere reddiye




İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:


Bana Muhammed bin Musa haber verdi. Onlarada:

Hamdan bin Ali tahdis etmiş. Dedi ki:


Ahmed'i şöyle derken işittim:

Cehmiyye'ler şöyle derler:

Bir kişi rabbini eğer kalbi ile bilirse, yani bu durumda carihaları (Uzuvları) ile bir şey yapmasa bile, bu kişi Mümin'dir.

İşte buda İblis'in küfrü idi. O Rabbini kalbi ile bildi ve şöyle dedi: (Rabbim sen beni yoldan çıkardığından…)(Hicr suresi 39.ayet).

(Senedi Sahih'tir. 5.clt. 122.s.

Burada açıkça imam Ahmed'in ameli terk edeni kafir gördüğünü görmüş oluyoruz)

İmam Acurri, yazdığı Eş-Şeria adlı eserinde şöyle demiştir:

İmanın "kalp ile tasdik" ve "Söz ile ikrar" ve "Uzuvlar(Azalar) ile amel" olmasıbabı. Bu üçü bir araya gelmediği müddetçe Mümin olamaz.

Bilin ki –Allah'u teala bize ve sizlere rahmet eylesin– Müslümanlarin alimlerinin inancı: İmanın bütün yaratıklar için vacip olduğudur. O da (iman'da) "kalp ile tasdik" ve "Söz ile ikrar" ve "Uzuvlar ile amel" etmedir.

Bundan sonra bilin ki: Kalp ile bilmek ve tasdik etmek, nutuk ile söz bulunmadığı müddetçe tek başına yeterli değildir. Kalp ile bilmek ve dil ile nutk etmek de, Uzuvlar ile amel olmadığımüddetçe bir fayda vermez. İşte bu üç haslet bir kişide bulunduğu zaman Mümin olur.

Buna, Kitap ve Sünnet ve Müslümanların alimlerinin sözleri delalet etmiştir.



İşte bunlar, Kalbin tasdik etme ve marifetle iman etmesi gerektiğine delalet ettiğini gösterir. Eğer kalp dildekini tasdik etmezse, bunların yanında da amel olmazsa, (kalpteki iman, bu üçü bir araya gelmediği müddetçe) hiç bir fayda vermez.



Uzuvlar ile amel, kalp ve dil ile olan imanın tasdikidir. Kim Temizlik ve Namaz ve Zekat ve Oruç ve hac ve Cihad gibi uzuvları ve Cariha'ları ile amel edip (sözünü ve kalbi ile inancını) tasdik etmezse, kendisi için sadece marifet ve söz ile yetinirse Mümin olmaz.

Bu kişi için marifet ve söz yeterli olmaz. Onun (Namaz vb. gibi olan) Amelleri terk etmesi, kendi imanını yalanladığını gösterir. Zikrettiğimiz gibi o kişinin Amelide, kendi imanının tasdiki olmuş olur.



Allah'u teala kendi kitabında bir çok yerde "imanın sadece ve sadece Amel ile olacağını" beyan etmiştir. Yine bu şekilde Peygamber s.a.v. beyan etmiştir.

(Bu dediğimiz itikad) Şeytanların oyununa getirdiği Murcielerin dediğinin tersinedir.



Ey Kuran ehli -Allah bizlere ve sizlere rahmet eylesin- Ey ilim ehli, Ey sunnet ve Eser ehli, Ey Allah'in Din'de helaller ve haramlar ilimini bildiren Fikihli kıldığı kişiler, Bilin ki: Eğer sizler Kuran'ı Allah'u tealanın size emrettiği gibi tedebbür ile okusanız, Allah'ın kendine ve sonra Rasulüne iman edilmesi gerektiğinden sonra Amel etmeyi vacip kildığını görürsünüz.

Allah'u teala iman ve Salih amel olmaksızın, Müminlerden razı olduğunu ve Müminlerinde kendisinden razi olduğunu ve bunun karşısında kendisinin onlara cenneti verdiğini ve Cehennemden de kurtardığınızikretmemiştir. İşte Allah imanla birlikte Salih ameli "olmazsa olmazı" kılmıştır. Onları Cennete sadece imanları ile sokmamıştır. Taki imanin yanina Salih amelide eklemiştir. Bu Salih ameli (Müminlerin) yapmaları için kendisi (Allah) (Müminleri) muvaffak kılmıştır.

İşte böylelikle İman öyle bir şey olmuştur ki, bir kişi kalbi ile tasdik edip, dili ile nutuk edip, görünen Uzuvları ile Amel etmediği müddetçe İmanı tamamlanmamıştır. Kim Kuran'a tedebbur etmek ile bakıp göz gezdirirse, bunu benim açıkladığım şekilde görecektir.

Bilin ki –Allah bizlere ve sizlere rahmet eylesin– Ben Kuran'da göz gezdirdim. (iman meselesinde) Benim bu zikrettigimi, Allah'u tealanın kitabında Elli Altı yerde buldum. Hepsinde Allah'u tebareke ve tealanın Müminleri sadece iman ile cennete sokmadığını, bununla birlikte onları kendi rahmeti ile ve kendisinin (Müminleri) muvaffak kıldığı ona (Allah'a)iman ve Salih Amel ile Cennet'e soktuğunu gördüm.

İşte burada da, imanın marifet olduğunu iddia edenlere, yine Amel etmese bile imanın marifet ve söz olduğunu iddia edenlere reddiye vardır. Bunu diyenden Allah'a sığınırız(Yani: Amel olmadan iman yeterlidir diyenin sözünden Allah'a sığınırız).

(Bundan sonra imam Acurri, Elli'den fazla ayet zikredip imanın Amel ile olması gerektiğini beyan etmiştir)



Allah sizleri affetsin. Sizler Kerim olan Mevlanizin (Rabbinizin) sözünüiyi inceleyin. Kuran'ın sadece bir yerinde bile, Salih Amel olmadan imanı zikretmişmidir?

Allah'u teala şöyle buyurmuştur: (Ona (Allah'a) Güzel kelime çıkar. Salih Ameli'de (kendisi) kaldırır)(Fatır suresi 10.ayet).

İşte Allah'u teala "Gözel kelimenin" hakikatinin "Allah'a Salih Amel ile birlitke çıkması" olduğunu haber vermiştir. (Demek ki) Eğer Amel olmazsa, o zaman kelimenin (yükselmesi) iptal olur ve onu diyen kişiye geri çevirilir(yani Allah kabul etmez).

Tevhid'den daha Güzel bir söz yoktur. Salih Amellerde de Farzları eda etmekten daha güzel bir şey yoktur.



Ben, bundan sonra Peygamberden s.a.v. ve Sahabe'lerden ve Tabiin'in bir çoğundan "imanın kalp ile tasdik, dil ile ikrar, Uzuvlar ile Amel" olduğunu (isbat eden) rivayetleri zikredeceğim. Bunlarda (Yani; Peygamberimize s.a.v. ve Sahabelere ve Tabiin'lere göre) kim bunu demezse, o kişi Kafir olmustur.



İşte bunlarla anlaşılmıştır ki: İman, Amel olmadan tamamlanmaz. İşte bu din, Allah'u azze ve cellenin (kitabında) bahsettiği gibidir: (Halbuki onlar; doğruya yönelerek, dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na kulluk etmek, Namazı kılmak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı. En doğru din de işte budur.)(Beyyine suresi 5.ayet).


Amel giderse kişi Kafir olur


İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:


Bana Yusuf bin Musa haber verdi.

Kendisi Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'ı şöyle derken işitmiştir:

İman, ancak Amel ile olur.

(Sened'i Sahih'tir. 3.clt. 566.s.)



Ahad bile olsa, Sahih olarak gelen rivayetlerin inkarı küfürdür




İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:


Bize Muhammed bin Ali bin Verrak haber verdi, dedi ki:

Bize Muhammed bin İsmail et-Tirmizi tahdis etti, dedi ki:

Hasan bin Bezzar'i şöyle derken işittim:

Bir adam Mirrisi'ye geldi. Dedi ki: Ey Ebu Abdurrahman, ben Hadis'çiler ile müzakerede bulunuyorum(Onlarla oturup onlardan istifade ediyorum).

Her ne zaman Peygamberden s.a.v. bir Hadis zikretseler, onu reddediyorum(inkar ediyorum).

Bunun üzerine bana diyorlar ki: Sen Kafir'sin.

(Mirrisi) Dedi ki: Doğru söylerler(veya: Doğru söylüyorsun). Onlar eğer Peygamberden s.a.v. bir Hadis zikrettiklerinde onu reddedersen derler ki: Sen Kafir'sin.

(Adam) Dedi ki: Peki ne yapayim?

(Mirrisi) Dedi ki: Onlar Peygamberin s.a.v. bir Hadis'ini zikrederlerse, de ki: Doğru söyledin. Sonrada bu deyiminin üzerine (o Hadis'in) illeli olduğunu söyle. Bunun bir illeti vardır de.

(Hasan bin Sabbah Hasen derecesindedir. Bu nedenle Sened'i Hasen'dir. Bazıları bu imamın zayıf olduğunu söyleselerde dedikleri geçersizdir. Ayrıca bu imam Ehli Sünnet'in imamlarındandır. 5.clt. 105.s.

İllet: Hadis'in senedinde bulunan zayıflık için söylenir.)

Yine şöyle demiştir:

Bize Muhammed bin Ali haber verdi, dedi ki:

Bize Muhammed bin İsmail tahdis etti, dedi ki:

Buveyti, Yusuf bin Yahya el-Kuraşi'yi şöyle derken işittim, dedi ki:

Şafii'yi şöyle derken işittim:

Ben bu Hadis'i, Mirrisi'ye sundum. –Yani köle hariç altı kişi arasında kura çekme (Hadis'ini. Bu Hadis'te Muslim'in sahih'indedir.) – bunun üzerine (Bişr eş-Mirrisi) dedi ki: Bu Kumar'dır.

(İmam Şafii der ki) Bunun üzerine ben de Ebu el-Buhturi'nin yanına geldim. (Olayı anllatıktan sonra bana)dedi ki: Ey Ebu Abdullah(eş-Şafii), işte (Bişr el-Mirrisi'nin küfrüne delalet eden) başka bir delil daha. Onu tahtanın üzerine kaldırıp çarmaha gereceğim.


(Sened'i Sahih'tir. 5.clt. 106.s.)



Zalim Müslüman Sultanlara karşı Hadis imamlarının şiddetli tavrı




İmam Ebu Bekir el-Mervezi r.h. ''Ahbaruşşuyuh ve ahlakuhum'' adlı esrinde şöyle demiştir:


Ben, ibni Mubarek'in kız kardeşinin oğlu olan İsmail'in, Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) ile Munazara yağptığını gördüm. Munazaraları Halife'nin yanına gitmek ile ilgili idi.

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) ona dedi ki: Senin dayın –Yani ibni Mubarek– şöyle demiştir:

Onlara (Halife'lere) gitme. Eğer gidersen de doğruyu söyle. Ama ben doğruyu söyleyememekten korkarım.

(Nakil Sahih'tir. 42.s.)

Yine şöyle demiştir:

Ben, Ebu Abdullah'ı şöyle derken işittim:

Onlara (Halife'lere ve emirlere) yakınlaşmak fitnedir. Onlarla oturmak fitnedir.

Bizler onlardan uzak durduğumuz halde kendimizin (fitneden) sağ salim kurtulduğunu göremiyoruz. Eğer onlara yakınlaşırsak halimiz ne olacak?

Yine şöyle demiştir:

Bizler Asker'de iken, İshak bin Hanbel'in Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a Halife'ye emredip nehyetmek amacı ile yanına gitmek hakkında soru sorurken işittim.

(İshak) ona (İmam Ahmd'e) şöyle dedi: O (Halife) senin sözünü dinler. İşte bu İshak bin Rahuyeh, ibni Tahir'in yanına gidiyor ve ona emredip nehyediyor.

Bunun üzerine Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) dedi ki: Sen bana İshak'ımı delil olarak getiriyorsun?! Ben onun yaptıklarından razı değilim. Benim onu (Halife'yi) görmemde bir hayır yoktur. Onun beni görmesinde de bir Hayır yoktur!

(Nakil Sahih'tir. 41.s.)

(Asker sanırım bir bölge adıdır)

Yine şöyle demiştir:

Ben, Ebu Abdullah'ı şöyle derken işittim: Bana gereken, eğer onu görürsem –Yani Halife'yi– ona emredip nehyetmemdir.

(Nakil Sahih'tir. 42.s.)

Yine şöyle demiştir:

Ebu Abdullah'ı şöyle derken işittim:

Tavus onlara (emirlere ve vezirlere ve Halife'lere vb.) karşı çok şiddetli idi. Bölye olduğunu görünce onu vali yaptılar. O da zenginlerden alıp fakilere verirdi. Sonrada ona paralar hakkında sordular. Bunun üzerine bir kağıt çıkardı ve dedi ki: Ben (paranın hepsini) dağıttım.

(Tavus ile imam Ahmed arasında kopukluk vardır. Ama Tavus'un bu konuda şiddetli olduğu başka muttasıl senedlerden bilinmektedir. Buradan kasdımızda imam Ahmed'in bu davranışı ikrar edici bir şekilde zikretmesidir. 65.s.)

Yine şöyle demiştir:

Ebu Abdullah Ahmed bin Hanbel'in yanında el-Umeri söz edildiğinde şöyle demiştir: O, onlara (Haliefe'lere vb.) karşı çok şiddetli idi.

(Nakil Sahih'tir. 74.s.)

(el-Umeri, Abdullah bin Abdulaziz bin Abdullah bin Abdullah bin Ömer bin Hattab'tır. Kaynağın dip notu muracaat edilebilir.)

Yine şöyle demiştir:

Ben, Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a dedim ki: Kadı Sevvar gibi birisine ''Allah seni ıslah etsin(düzeltsin)'' denilirmi?

Dedi ki: Allah'ın onda düzeltecek neyi var ki?

(Nakil Sahih'tir. 69.s.)

(Kadı Sevvar büyük bir alimdir. Kadı olduğundan kötü konuşulması hakkında imam Ahmed'e sorulduğunda, onun zaten salih birisi olduğunu söylemiştir. Demek ki islam devletinde adil olma şartı ile kadı olmak imam Ahmed'e göre Caiz'miş. İmam Sevvar'ın kendisi bile belki zalim kadıların ve Halife'lerin yanında durmayan birisi idi. Bu iki hali karıştırmamak gerekmektedir.)

Yine şöyle demiştir:

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) şöyle derken işttim:

Sufyan onun –yani (Halife) Mehdi'nin– yanına girdi. Tuvalet gelme bahanesi ile çıktı(ve bir daha geri dönmedi).

(imam Sufyan, Sufyan es-Sevri'dir. İbni Uyeyne değildir. Çünkü imam Sevri, Halife Muhammed bin Ebi Cafer el-Mansur el-Mehdi ile görüşmüştür. Böylelikle sened'de kopukluk vardır. Ama imam Sufyan'ın halifelere karşı şiddeti Sahih senedler ile bilinmektedir. Önceden de zikrettiğimi gibi önemli olan, imam Ahmed'in bunu ikrar ederek ve doğru görerek anlatmasıdır. 78.s.)

Yine şöyle demiştir:

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a dedim ki: Abbad (bin Kesir) Sufyan'a (es-Sevri'ye) şöyle demiştir: Ben seni Ebu Cafer'e zikrettim.

Bunun üzerine Sufyan dedi ki: Neden beni ona zikretmek istedin ki?

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel) dedi ki: (Sufyan) Doğru yaptı. Neden onu ona zikretmek istemiş ki?

(Sened'de kopukluk vardır. Ne imam Ahmed, nede imam Mervezi imam Abbad ile görüşmemişlerdir. Ama bizim için önemli olan imam Ahmed'in bu durumu beyenmesidir. Yani Abbad'ı, imam Sufyan'ı Halifeye zikrettiğinden kınamıştır. 81.s.)

Yine şöyle demiştir:

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hnabel)'ı şöyle derken işittim:

Eğer ona (Halife'ye) gitsem, ilk önde Muhacir ve Ensar'ın çocuklarından başlarım.

(yani ilk önce Sahabe çocuklarına iyilik etmesi ve zulüm etmemesini söyelerim. 82.s.)

Yine şöyle demiştir:

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'i şöyle derken işittim:

Bana Sufyan bin Veki yazdı. (yazısında) Demiş ki:

Babamı şöyle derken işittim:

Sufyan (es-Sevri) bize şöyle demiştir:

Bizler bu gün (Hak olan) yol üzereyiz. Eğer sizler bizleri sağa sola kaydığımızı görürseniz, bu durumda bizi önder edinmeyiniz.

(82.s. İmam Sufyan bin Veki kimi durumlarda Güvenilir iken, kimi durumlarda Zayıf'tır. Belli meselelerde hata yaptığı için durumu böyledir. Hadis ilminden anlayanlar, zikrettiği rivayetlerin ne zaman zayıf olduğunu, ne amanda Sahih olduğunu anlarlar. Burada da direk babasından işittiği bir şeyi aktardığından Sened Sahih'tir. Bu Ravi'yi yalan ile itham edenler ise fasid bir hata yapmışlardır. El-hasıl: Bu sened kesinlikle Sahih'tir.)

(Bu rivayet, imam Ahmed'e okunduktan sonra,) Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a şöyle denildi:

Sevri'nin şu sözü: Bizler bu gün (Hak olan) yol üzereyiz. Eğer sizler bizleri sağa sola kaydığımızı görürseniz, bu durumda bizi önder edinmeyiniz.

Bunun manası nedir?

(imam Ahmed) Dedi ki: Bundan Sultan'ın halini kasd etmiştir.

(Nakil Sahih'tir. 82.s.)

İşte İmam Ahmed'in ve selef ulemasının Müslüman olan Sultanlara ve Emirlere ve Vezirlere vb. karşı şiddetleri bu şekilde idi. Bizler bunları sadece örnek olarak zikrettik. Daha fazlasını isteyen kitabı muracaat edebilir.

Muasır Kafir ve Zındık bilginlerden bazılarda, konu üzerine bazı eserler yazmıştır. Bu zındıklardan biriside ''Abdusselam Berces'' adlı Müsriklerin meşhur bilginidir. Allah'a şükürler olsun, bir kazada Rabbim onun ruhunu kabzetti. Şu anda da Cehennem'de olduğuna şehadet ediyoruz.

Bu Zındık, bırakalım islam Sultan'larının yanlarına girmeyi, günümüzün Kafir Sultan'larının yanlarına girmeyi bile mustehab görmüştür.

Hileli olara yazdığı ve yalanlar ile doldurduğu ''Katul Mira Fi Hukmid Duhulu Alal Umera'' adlı eserinde, Emir'lerin yanında girmeyi mutlak manada caiz görmüştür. Bir de utanmadan bu konuda Selef ulemasının hepsinin Sultan'ın yanına girmeyi mustehab gördükleri imajını vermeye çalışmıştır.

Aslında böyle yalan kitaplara reddiye amacı ile bir kitab yazmamıza luzum yoktur. İşte imamımız Allame Mervezi r.h. ''Ahbaruşşuyuh'' adlı eserinde, sadece ve sadece bu Zındık gibi Cahil kişilere reddiye vermiş, onların yalanlarını izhar etmiş ve ortaya çıkarmış, Selef ulemasının bu konudaki duruşlarını ortaya koymuştur. Allah'a şükürler olsun.



Kitab yazmanın Bidat olması



İmam Ebu Hüseyin bin Ebi Yala ''Tabakatul Hanabile'' adlı eserinde şöyle demiştir:


Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'a dedi ki: Sen bir adamın Şafii'nin kitaplarını yazmasına ne dersin?

Dedi ki: Hayır.

Dedim ki: Sen Risale'yi yazmasına ne dersin?

Dedi ki: Sonradan çıkan bir şey hakkında bana soru sorma.

Dedim ki: Ben onu yazdım.

Dedi ki: Allah korusun!

(Senedi zikredilmemiştir. Ama şimdi zikredeceğimiz, bu sözün Sahih olduğunu göstermektedir.

Burada yazmaktan kasıd, eskiden basılı kitaplar olmadığından, istifade amacı ile eli ile okitabı alıp yazmak manasına gelir.)

İmam Abdullah bin Ahmed bin Hanbel, babasının sözlerini naklettiği ''Mesail''inde şöyle demiştir:

Kitabların yazılmasından bahsedildiğinde babamı şöyle derken işittim:

Ben böyle yapmayı sevmiyorum. İşte Ebu Hanife, geldi bir kitab yazdı. Ardından Ebu Yusuf geldi bir kitab yazdı. Yine Muhammed bin Hasan geldi bir kitab yazdı. İşte bunun sonu hiç bitmez. Ne zaman bir adam gelirse direk bir kitab yazıyor.

İşte bu Malik bir kitab yazdı. Şafii'de geldi bir kitab yazdı.

Şuda geldi –Yani Ebu Sevr– bir kitab yazdı.

Ne zaman bir adam gelse bir kitab yazıyor. Böylelike Allah Rasulu'nun s.a.v. ve Sahabe'lerin sözleri bırakılıyor.

(İmam Abdullah der ki) veya babam nasıl dedi ise. Babam bunu ve benzerini söyledi.

(Babam imam Ahmed)Kitab yazmayı ayıplardı. Bundan aşırı derecede nefret ederdi. Yine babam Sufyan'ın Camii'ni sevmezdi. Bu kitaba hep inkarda bulunurdu. Ondan aşırı derecede nefret ederdi.

Yine (babam şöyle dedi) : Kim bunu Sufyan'dan duymuş ki?

(Nakil Sahih'tir. Mesail'deki nakilin numarası: 1582.)

(İşte İmam Ahmed r.h. Hadis'leri içeren bu büyük alimlerin kitaplarından bile nefret ederdi. Çünkü bunları okumanın Hadis'ten uzaklaştıracağını söylerdi.

Bizler ise bu gün imam Ahmed'den sonra gelen ve Cehmiyye uslubu ile yazılan ve sapıklık içeren Usulu Fıkıh kitaplarını kötülediğimizde, bizleri ayıplamaktalar. Bunu derken bizim dini çürüttüğümüzü iddia ederler.

Acaba bu insafsızlar, bunu derken bu dediklerini imam Ahmed'e niye söylemiyorlar ki? Oda bizim dediğimizi, hatta daha da fazlasını demiştir. Neden bizler Usulu Fıkıh kitapları sapıklıktır dediğimizde Bidatçı oluyoruzda, imam Ahmed olmuyor ki?

Yine bizler Kelam ilminden uzak olan imam Şafii'nin er-Risale adlı eseri gibi güzel kitapları ayıplamıyoruz. Ama bizim ayıpladığımız, haktan uzak ve kelam ilmi ile iç içe olan ve sonradan yazılan Usulu Fıkıh kitaplarıdır. Bunların hepsi boş sözler ile dopdoludur. Bunları okuyanlara Buhari'deki Hadis'lerden sorsan onlar bu Hadis'leri bilememekteler. Ama yinede sapıklık içeren kitapları okumaktan geri kalmamaktalar.

İşte Müslümanların yapması gereken, sapıklığı yayan boş Usulu Fıkıh kitaplarını bırakıp, Kuran'a ve Sünnet'e geri dönmeleridir. En doğrusunu Gökteki Rabbimiz bilmektedir.)

İmam Zehebi ''Tarihulislam'' adlı eserinde Hallal'ın kendi eserinde şöyle dediğini nakletmiştir:

Bize Ahmed bin Asram el-Muzeni haber verdi. Dedi ki:

Ahmed bin Hanbel'e geldim. Ona Ebul Abbas el-Hemedani dedi ki: Belkide ben onlara (Cehmiyye'lere) reddiye vermişimdir.

Ahmed dedi ki: Cidal yapmak doğru değildir.

(İmam Asram der ki) Ahmed Mescid'e girdi ve Nama kıldı. Bittikten sonra dedi ki: Sen Abbas'mısın?

Dedi ki: Evet.

(imam Ahmed) Dedi ki: Allah'tan kork! Senin kendini ortaya atıpta Kelam ve Kitab yazmak ile meşhur olman hiçte doğru bir şey değildir.

Eğer senin bu yaptığında bir hayır olsa idi, bu durumda bizden önce bunu Sahabe'lerde yaparlardı. Ben (Sahabe'ler döneminde) bu Kitab'lardan hiç birini görmedim. Bunların hepside Bidat'tır.

(Abbas el-Hemedani) Dedi ki: Ey Ebu Abdullah (Ahmed bin hanbel), bu (Nasihat) senden kabul edilmiştir. Allah'a istiğfar edip tövbe ederim.

Ben onların yanına (Munazara yapmaya) gitmiyorum. Kapılarınıda çalmıyorum. Ama ben onların kelam ile konuştuklarını, kimseninde onlara reddiye vermediğini görüyorum. Bunada üzülüyorum. Bundan sonrada onlara reddiye vermeden duramıyorum(sabredemiyorum).

(İmam Ahmed) Dedi ki: Eğer sana (onlardan) hakkı isteyen birisi gelirse ona göster. Bunu defalarca söyledi.

(Sened'i Sahih'tir. İmam Ahmed'in hayatından bahsettiği bölüme bak)



Rafızi kişi kimdir?




İmam Abdullah bin Ahmed bin Hanbel, Mesail'inde şöyle demiştir:


Babama dedim ki: Rafizi kişi kimdir?

Dedi ki: Ebu Bekir ve Ömer'i söven kişidir.

(Nakil Sahih'tir.)

İmam Zehebi ise, imam Abdullah'ın babasına sorduğu soruyu şu şekilde nakleder:

Babama dedim ki: Rafizi kişi kimdir?

Dedi ki: O kişi Allah Rasulu'nun s.a.v. arkadaşlarından her hangi birini söven kişidir. Veya onlar hakkında zararlı konuşan kişidir. Ben bu kişiyi islam üzere görmemekteyim.

(Beşşar bsk. 5.clt. 1024.s.

Bu iki nakilde Sahih'tir. Görüldüğü gibi imam Zehebi bu nakli imam Abdullah'ın Mesail'inden yaptığı açıktır. Ama elimizdeki nushada bu dediği farklı şekilde zikredilmiştir.

Buradan da imam Ahmed'in bir tane sahabeye dil uzatanı tekfir ettiğini açıkça görmekteyiz.)



Hadis Elinin Fıkıh ilmi bilmedikleri iftirası ve cevabı




İmam Ebu Osman Said bin Amr bin Ammar el-Burzai, İmam Ebu Zura er-Razi'ye sorduğu soruları toparladığı ''Sualat''ında şöyle demiştir:


Bana Ebu Zura haber verdi. O da:

Abdullah bin Hasan el-Hesnaci'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

Mısır'a gittim. Onların büyük Mescid'lerinde bir tane Kadı'larını gördüm. (burada bir kelime kullanıyor. Ne anlama geldiğini anlıyamadım)

Kadı'nın şöyle dediğini işittim: Hadis'çiler var ya, zavallı insanlardır. Onlar daha Fıkıh'ı bilmiyorlar.

Bende ona doğru ayaklandım ve şöyle dedim: Peygamberin s.a.v. arkadaşları (Diyyette) kadınların ve Erkeklerin cirah'larının ne kadar olacağında ihtilaf etmişlerdir.

Peki, (bu konuda) Ali bin Ebi Talib ne demiştir?

Zeyd bin Sabit ne demiştir?

Abdullah bin Mesud ne demiştir?

İşte bunun üzerine (iftiracı Kadı) rezil oldu.

Bende ona dedim ki: Sen, Hadisçilerin Fıkıh'ı bilmediklerini iddia ettin. Ben de Hadisçilerin en aşağılık kişilerindenim. Ben sana bunu sordum ve cevabını vermeyi bilemedin. Senin daha beceremediğin bir şeyde başka bir kavme nasıl beceremiyorlar diyebilirsin ki?

(Senedi'i Sahih'tir)



Peygamber s.a.v. dışında hiç kimse takip edilmemelidir




İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:


Ahmed'i şöyle derken işittim:

Ben Malik'in görüşünü beyenmiyorum. Hiç kimsenin görüşünü beyenmiyorum(Yani: Sadece Hadis'lerle Amel etmeyi beyeniyorum ve seviyorum).

(Nakil Sahih'tir)

Yine şöyle demiştir:

Ahmed'e bir adam şöyle derken işittim: Sufyan'ın Camii ile Amel edelimmi?

(İmam Ahmed) Dedi ki: Eser'lere sarıl.

(Yani: Peygamberimizden s.a.v. gelenler ile Amel et. Sufyan'in el-Camii adlı eseri ile değil)

(Nakil Sahih'tir)

Yine şöyle demiştir:

Hiç kimse olmasın ki, illa onun görüşlerinden alınır ve terk edilir(veya: Her kesin görüşünden alınır ve terk edilir).

(İmam Ebu Davud bunu açıklama adına der ki) Yani: Sadece Peygamber s.a.v. hariç (demek istemiştir).

Yine şöyle demiştir:

Ahmed'e dedim ki: Evzai, Malik'ten daha fazla takipçi birisi değilmi?

Dedi ki: Sen Dininde bunlardan hiç birisini takip etme. Peygamberden s.a.v. ve arkadaşlarından gelenleri al. Bundan sonra tabiinlerden gelenlerde ise kişi muhayyerdir(seçeneklidir. İster alır ister terk eder).

(Nakil Sahih'tir)

İmam Ebu Tahir es-Silefi, İmam Hamis bin Ali el-Huzi'ye sorduğu sorularda (Sualatus Silefi Lil Hamis) şöyle demiştir:

Ona (İmam Hamis'e) Ebu Muslim el-Leysi el-Buhari hakkında sordum.

Dedi ki: O bizim bu Vasıt'a (Dört yüz) Elli Dokuzda gelmiştir.

Yine (İmam Hamis) dedi ki: Ben (ondan) yazdım. O da bana On tane deve yükü kadar (Hadis) yazdı. Ben Bağdad'da iken Dakkak bin el-Hadibe'ye onun hakkında sordum. Onun hakkında güzel şeyler söyledi.

Yine (İmam Hamis) şöyle dedi: Onun Sahih(Hadis)lere karşı sevgisi vardı.

Ebu Tahir Bereke bin Sinan el-Huzi şöyle demiştir: Ebul Hasan el-Megazili ile Malik ile Şafii'nin birbirlerine üstünlüğü hakkında Munazara yaptım. Ben Şafii'yi üstün gördüm. Çünkü ben onun Mezhebi üzerineyim. O da Malik'i üstün gördü. Çünkü o da onun Mezhebi üzerinedir.

Bundan sonra ikimizde Ebu Muslim el-Leysi el-Buhari'yi hakem tayin ettik. O da Şafii'yi üstün gördü.

Bunun üzerine Ebul Hasan kızdı ve dedi ki: Belkide sen onun Mezhebi üzerinesin(onu takip ediyorsun ve bu nedenle onu üstün gördün)?

Dedi ki: Bizler Hadis ehliyiz. İnsanlar bizim Mezhebimiz üzerinedir. Bizler ise hiç kimsenin mezhebi üzerine değiliz. Eğer bizler bir kişiyi mezheb edinseydik, o zaman sizler o kişi için Hadis uyduruyorsunuz denilirdi.

(Görüldüğü gibi Sened Sahih'tir.

Hadis ehlinin kaçınılmaz görüşü şudur ki: İster halktan bir kişi için olsun, ister Alimlerden bir kişi için olsun, onun Peygamber s.a.v. dışında her hangi birisini taklid ve takip etmesi Caiz değildir. Bu konuda Hadis ehli ittifak etmişlerdir. Peygamberimizin s.a.v. Sahabe'lere öğrettiği inançta budur. Sahabe'ler de bu konuda ittifak etmişlerdir.

Dini anlıyamamış Hadis cahilleri olan Usulculer ise, bizim bu konudaki dediklerimize muhalefet etmişlerdir. Usul'culer, Hadis ilminde bilgisiz olduklarından bu fasid görüşü ortaya koymuşlardır. Malesef Selef'ten sonra gelenler ise genelde bu fitneye yekalanmışlardır.

Bu cahillerin gereksiz şüphelerine cevap vermek için bir çok şey söylememiz gerekir. Ama en basit olarak şunu söyliyelim:

Sizler halktan olan kişilerin Hadis'leri okuyacak kadar vakitleri olmadığından Hadis'ler ile değilde bir kişinin sözleri ile amel etmesi gerektiğini iddia ettiniz.

Bizlerde deriz ki: Bunu demek sizin cahilliğinizden ve Hadis'lerden uzak durduğunuzdan kaynaklanmaktadır.

Onlara deriz ki: Halktan olan bilgisiz bir Müslümanın en azından ibadetleri yapmak için, inancını öğrenmek için okuması gerekmektedir. Öyle değilmi?

Eğer derseler ki: Hayır. O zaman Kafir olurlar. Çünkü bu durumda halkın İslam ile mükellef olmadığını söylemiş olurlar.

Ama eğer derseler ki: Evet.

O zaman deriz ki: Acaba kimin sözü daha net ve açık ve kolay anlaşılan? Peygamberin s.a.v. sözümü? Yoksa alimlerin sözümü?

Eğer alimlerin derseler, yalan söylemiş olurlar. Alimlerin Peygamberimizden s.a.v. daha güzel dini anlattığını iddia etmiş olurlar. Bunu derselerde bize göre kafir olur.

Eğer Peygamberin derseler, o zaman deriz ki: Eğer en kolay anlaşılan söz Efendimizin s.a.v. sözleri ise, o zaman halktan olan bilgisiz Müslüman dinini öğrenirken, alimlerin sözlerini değilde, Efendimizin s.a.v. sözlerini okuması çok daha evla ve önceliklidir.

Eğer derseler ki: Peygamberin s.a.v. sözü uyumsuz. Alimlerin sözleri ise uyumludur.

Deriz ki: Yalan söylediniz. Genelde bir Usul'cunun Hadis'leri, bizim gibi Hadis ashabından daha iyi bilmesi imkansızdır. Bu konuda Hadis'lerin durumunu kendi kafasına göre değilde, bu ilmin erbabına sorarak öğrenmesi gerekirdi.

Ayrıca alimlerin sözlerinin uyumsuz olduğunu iddia eden kişi yalan söylemiştir.

Hanefi'lermi? Onların mezhebi Ebu Hanife'nin ve Ebu Yusuf'un ve Muhammed eş-Şeybani'nin arasında bölünmüştür. Mezhebin içinde bir meselede bir çok görüş vardır. Bu durumda halktan olan kişi Hanefi olacaksa hangisinin görüşünü alacak ki?

Maliki'lermi? Malik'inde Mudevvene'sindeki sözleri farklı, Muvatta'sındaki sözleri farklıdır. Bir tek elleri bağlama meselesinde ondan gelen rivayetleri cem edemeyen Maliki'ler birbirlerine girmişlerdir.

Şafii'lermi? Şafii'nin bir eski, bir de yeni mezhebi var. Onun mezhebinde olan kişi hangi görüşünü alacak ki?

Hanbeli'lermi? Ahmed'den bir konuda iki üç tane zıt nakiller gelmiştir. Onun mezhebinde olan kişi hangisini takip edecek ki?

İşte hala günümüzde izi kalan mezhepler bunlar. Her mezhebin görüşü her konuda karışmış bir durumda.

Bu kadar ihtilaf varken bu karmaşık ve batıl ve hak sözler ile karışan sözleri terk edip Hadis'ler ile amel etmek daha hayırlı değilmidir?

Ayrıca Peygamberimizin s.a.v. Hadis'lerinin uyumsuz olduğunu iddia etmek cehalettir. Bizler dinini öğrenecek olan adama Hadis kitaplarını al ve tercih yap ve cem et demiyoruz. Bizler ona Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Davud ve Tirmizi gibi Hadis kitaplarını okumasını tavsiye etmekteyiz. Veya Hafız İbni Hacer'in ''Umdetul Ahkam'' adlı eseri gibi Hadis kitaplarını okumalıdır. Bu kitablar da Fıkıh konuları şeklinde haırlanmıztır. Bu kitabların içinde hiçte uyumsuz Hadis'ler bulunmamaktadır.

Bu kişinin dinini Hadis'lerden uzak Fıkıh kitaplarından öğreneceğine, Allah Rasulunun s.a.v. Hadis'lerini toparladığı bir eserden öğrenmesi çok daha doğrudur.

Taklid etmenin Haram olmasında bir çok Hadis'ler varid olmuştur. Mesela Buhari ve Müslim Sahih'lerinde, kabire giren Kafir'e Münker ve Nekir adlı Melek'ler soru sormaya geldiklerinde, bu Muhammed s.a.v. hakkında ne dersin? Dediklerinde, o Münafık kişi şöyle diyecektir: Bilmiyorum. İnsanların bir şeyler dediğini duydum. Bende dedim.

İşte bu açıkça taklidin haram olduğunu, taklidin Münafıklık alameti olduğunu göstermektedir.

İşte bu cevap, Efendimizin s.a.v. sözlerinin okunmasını istemeyen Usul'culerin fasid görüşlerini yerlebir etmek için Kafi'dir. Rabbim Hadis'ten uaklaşmış kişileri hakka geri çevirsin.)



Hadis'ler dışında belli kişilerin mezhebi ile fetva verenlerden fetva almanın yasak oluşu



İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:


Ahmed'e dedim ki: Bir Adam bir meselede soru sorar. Bende onu soracak bir İnsan göstereyimmi?

Dedi ki: Eğer öyle ise.

(İmam Ebu Davud, imam Ahmed'in ne demek istediğini şu şekilde açıklar) Yani: Eğer o (fetva versin diye) götürülen kişi takip eden ve Sünnet ile fetva veren birisi olursa.

(Buradan da anlarız ki, Sünnet ile değilde kişilerin görüşleri ile Fetva verenden fetva almak caiz değildir. Bu Hadisçilerin kaçınılmaz görüşüdür. Peygamberimizin s.a.v. Sahabelere öğrettiğide budur.)

Ahmed'e denildi ki: O kişi takip etmeyi istiyor. Ama her şeyde de doğruyu bulamaz.

Bunun üzerine dedi ki: Kim her şeyde doğruyu buluyor ki?

(İmam Ahmed'e soru soranlar şunu kasd ederler: Bir kişi Malik'in veya bir başkasının görüşünü takip ederken, onun amacı Peygamberi takip etmek oluyor. Ama kendisi Hadis'ler ile amel etmeye kalksa, illaki her meselede hata edebilir.

Bununda cevabını imam Ahmed çok güzel bir şekilde veriyor. Cevabında şunu kasd ediyor: Sen ister birisini takip et, ister Peygamberin s.a.v. Hadis'lerini takip et, her halukarda illaki bazen hata edecektsin. Bir kişi Hadis'leri takip ettiğinde bu demek değildir ki o kişi hata etmeyecek. Zaten Hadis'lere tabi olan da Hadis'lerden alacağı hükümlerde hata etmeyeceğini iddia etmiyor. Ama amaç Allah'ın emerettiği gibi onun Peygamberini takip etmek. Görüldüğü gibi imam Ahmed, fetva verenin Hadis ile Fetva verme şartı koştuğu gibi, fetvayı alanında Hadis ile amel etmesini şart koşar. Buda dediğinden açıkça anlaşılmatadır.)

(İmam Ebu Davud der ki) Malik'in görüşü ile Fetva verebilirmi?

(İmam Ahmed) Dedi ki: Böyle şeylerde hiç bir şekilde taklid etme!

(Ebu Davud'un Ahmed'den olan nakli Sahih'tir.

Dıkkat edilirse imam Ahmed, taklidin yasak olduğunu söylerken alim ile halk arasında fark olduğundan bahsetmiyor. Böylelike, herkesin Hadis'ler ile amel etmesi gerektiğini kasd ettiği görülmüş olur)



Hadis ehli, Peygamberin s.a.v. Hadis'leri unutulmaması adına Fetvalarının yayılmasını sevmezler



İmam Ebu Davud, Mesailul imami Ahmed adlı eserinde şöyle demiştir:


Ahmed'i şöyle derken işittim:

Ben, benim görüşümün yazılmasından nefret ederim.

(Nakil Sahih'tir)



Bidat ehlinin sürgün edilmesi




İmam Hallal es-Sunne adlı eserinde şöyle demiştir:


Bize Ebu Bekir el-Mervezi haber verdi, dedi ki:

Ebu Abdullah(Ahmed bin Hanbel)'e dedimk i: Mesna el-Enmati (adlı kişi) Vasıt'ta konuşmuş. Mirrisi'ye de övgülerde bulunmuş.

(İmam Ahmed) dedi ki: Evet.

Bunun üzerine Yezid (bin Harun) dedi ki: Bu kişinin sürgün edilmesi gerekir.

Bunun üzerine (İmam Yezid) onu sürgün etti. Kendisi oranın ehlinden idi. –Yani Vasıt (şehrinin) ehinden idi(Vasıt'lı idi)–.

(Nakil Sahih'tir. 5.clt. 101.s.)



Selef ulemasını sövmek, kişinin Bidatçı olduğunu gösterir




İmam Muslim Sahih'inin mukaddimesinde (önsözünde) şöyle demiştir:


Muhammed (bin Abdullah bin Kuhzaz) dedi ki:

Ali bin Şakik'i şöyle derken işittim:

Abdullah bin Mubarek'i şöyle derken işittim:

Amr bin Sabit'in Hadis'lerini bırakın. Çünkü o Selef'i söverdi.

(Elbetteki Sened'i Sahih'tir)



Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

Salat Selam Muhammed'in s.a.v. üzerine olsun.

Bu yazıları hakkı belirtmek adına, temiz ve saf Şeriatı yüceltmek adına, Allah'ın lutfuna muhtac kulu kardeşiniz: Ebu Musa el-Medeni yazmıştır.


(De ki: Ben Sizin Allah'tan başkasına dua ettiklerinize ibadet etmekten nehyolundum.

De ki: Eğer öyle yaparsam, ben o zaman Dalalete girmiş olurum. O zaman ben Hidayete erenlerden olmam.

De ki: Ben Rabbimden bana gelen Apaçık Delil üzereyim. Sizler de bunu yalanladınız. Sizin acelece istediğiniz şey benim elimde değildir. Hüküm sadece Allah'ındır. O hakkı anlatır ve kesin ve doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.)(Enam suresi. 56-57.ayetler)


Rabbim Şahid ol, ben tebliğimi yaptım!

Rabbim Şahid ol, ben tebliğimi yaptım!
Rabbim Şahid ol, ben tebliğimi yaptım!


ehliilm | Ehliilm, Ehli Sünnet ve Hadis ve Cemaat sitesi
 
G Çevrimdışı

gulyabanii

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ben yazınızı okumadım sadece gözüme bir şey çarptı, selefin ve ahmed bin hanbelin (Allah onlardan razı olsun) inancı demişsiniz, ahmed bin hanbel ve diger 3 imam selef değilmi ki ayrı bir kategori sunmuşsunuz ve sadece imam ahmedi almışsınız diğerlerinin itikadı farklımı ? yanıtlarsanız sevinirim.
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
Bilinmesi gerekir ki Selef uleması arasında İmam Ahmed'in itikadının ne olduğunu gösteren nakil kadar çok nakil, başka hiç bir selef alimlerinden naklolunmamıştır.
Bu nedenle bu risale genel olarak İmam Ahmed'den gelen nakilleri içermektedir.
Ebetteki İmam Ahmed'in inancı diğer Selef ulemasından farklı değildir.
Her hangi birisi, diğer Selef alimlerinin her hangi bir meselede İmam Ahmed'e muhalefet ettiğini iddia ederse, bunu isbat etmesi gerekmektedir.
Allah razı olsun...
 
G Çevrimdışı

gulyabanii

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Anladım karışıklık çok olduğu için diyorsunuz.

peki diğer sorum olan, diğer 3 imam selefmidir ? Diğer 3 imamdan kimleri kastettiğimi biliyorsunuzdur.

ve bu imamların itikadı diğerlerinden farklımıdır.
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
karışık derken neyi kasd ettiğinizi anlıyamadım.
İtikad, fıkhi bir mezhep değildir. İtikadi mezhep birdir. Yani: Selef uleması, itikad olarak aynı görüş üzeredirler.
Malik, Şafii ve Ahmed bin Hanbel aynı inanç üzeredirler.
Ebu Hani'fe de öyledir. İman gibi belli meseleler hariç diğer imamlara uymuştur. Yalnız itikadda Sahih olma şartı ile ondan naklolunan sözler çok ve çok azdır.
EBu Hanife, Malik ve Şafii'den itikad konularında naklolunanlar azdır. Ahmed'in ise talebeleri çoktur. Bu nedenle onun itikadi görüşlerini nakledenler çok olmuştur.
Yine Ahmed'in zamanında Bidat'lar çoğaldığından dolayı, Ahmed'in itikaddaki sözleri diğer üç imama göre daha fazla nakledilmiştir. Çünkü büyük imamların sözlerine ihtiyaç olmuştur.

Bu geçmiş risalede genel manada mezhep terimi, fıkhi bir mezhep gibi değilde, Selef ulemasının hepsinin genelde icma ettikleri itikadi bir mezhep olarak algılanması gerekir.
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
Alimlerin geneli ittifak etmişlerdir ki, ilk yüz yıllarda yaşayan ümmetin alimlerine selef denmektedir.
Elbetteki dört imam Selef'tir.
Zaten eserin ismine bakılırsa herşeyin çözülebileceğini sanıyorum: Ahmed'in ve Selef'in inancı.
Herkezce bilinmektedir ki ilk üç asırda yaşayanlar Selef'tir.
İtikadda da bunların hepsi aynı görüştelerdir.
Sadece Ebu Hanife belli meselelerde diğerlerinin görüşlerinden ayrılmıştır.
Bu dediklerimin hepsi, onların itikadi inançları ile alakalıdır.
Bu dört imamın isimleri ile anılan mezhepler ve görüşler ise konumuzun dışındadır...
Allah, Kuran ve Sünnet'e göre yaşayan, sıratı mustakimden ayrılmıyanlardan eylesin bizleri...
 
G Çevrimdışı

gulyabanii

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Amin.
Teşekkür ederim cevaplarınız için, zan da bulunmadan önce sormak lazım bunu bir kez daha anladım.
 
A Çevrimdışı

ammar huseyn

Üye
İslam-TR Üyesi
Bende teşekkür ederim...
Allah bendende, sizdende razı olsun...
Bizleri Cennet ehlinden eylesin...
 
Üst Ana Sayfa Alt