Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İmam-ı AZAM ebu hanifenin Şehadet Yıldönümü..

ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Ebu Hanefi'nin Şehadet Yıldönümü
O(r.alh) sadece fıkhın imamı değil, zalim Sultan'a karşı şahsiyetli dik duruşun da imamıydı.
06 Mayıs 2008
13931.jpg

Ebû Hanife, Kûfe'de hicrî 80 yılında doğdu. Numân ve ailesinin Arap olmadığı kesindir; onun Farisi veya Türk olduğu seklinde değişik görüşler vardır(Genel görüş Farisi olduğu yönündedir). Dedesi Zûta, Teym b. Sa'lebeogullari kabilesinin âzatlısı olup, Hz. Ali zamanında Kâbil'den Kûfe'ye gelerek; orada yerleşti. Zûta'nin oglu Sâbit de Kûfe'de ipek ve yün kumaş ticaretiyle uğraştı. İslâm'ın hâkim olduğu bir ortamda yetişen Numân b. Sâbit küçük yasta Kur'ân-i Kerîm'i hifzetti. Kirâati, yedi kurrâdan biri olarak tanınan İmam Âsım'dan aldığı rivâyet edilir (Ibn Hacer Heytemî, Hayratu'l Hisan, 265) Numân gençliğini ticaretle geçirdikten sonra Imam Sa'bî (20/104)'nin tavsiye ve desteğiyle öğrenimine devam etti. Arapça, edebiyat, sarf ve nahiv, şiir öğrendi. Yetiştiği Kûfe şehri ve bütün Irak bölgesi müslim-gayrimüslim birçok düşüncenin, itikâdi fırkaların bulunduğu, itikadla ilgili atesli tartismalarin yapildigi rey ehlinin yerlestigi bir sehirdi. Dindar bir ailede yetişen Ebû Hanife'nin de bu itikâdi tartışmalara zaman zaman katıldığı kuvvetle muhtemeldir. Ebû Hanife, Sa'bî'nin kendisini ilme tesvikini söyle anlatmaktadır: "Günün birinde Sa'bî'nin yanından geçiyordum. Beni çağırdı ve bana, 'Nereye devam ediyorsun?' dedi. Ben de, 'Çarsi pazara' dedim. O, 'Maksadım o değil, ulemâdan kimin dersine devam ediyorsun?' dedi. Ben, 'Hiçbirinin' diye cevap verince Sa'bî, 'Ilmi ve ulemâ ile görüşmeyi sakin ihmal etme. Ben senin uyanık ve aktif bir genç olduğunu görüyorum' dedi. Onun bu sözü benim içimde iyi bir etki yapti. Ticareti bıraktım, ilim yolunu tuttum. ALLAH'in inâyetiyle Sa'bî'nin sözünün bana çok faydası oldu." Kendisinin de belirttiği gibi Sa'bî'nin bu tavsiyesi onun için bir dönüm noktası olmuştur. Bundan böyle ticaret isini ortagi Hafs b. Abdurrahman'a devredecek, ara-sıra dükkânına ugrayacak, asil isi ilim meclislerine devam etmek olacaktir. O zaman Numan henüz yirmi iki yaşındadır (Muhammed Ebû Zehra, Ebû Hanife, Çev.: Osman Keskioglu. Istanbul 1970. 43).
Ebû Hanife'nin yasadığı yer ve çağda itikâdi fırkalar çoğalmış, bir sürü sapık fırkalar ortaya çikmis, Emevi hükümdarlarinin Ehl-i Beyt'e zulmü devam etmiştir. Mantığı çok kuvvetli olan Numân b. Sâbit hiçbir firkaya bağlanmadan ilim tahsilini ilerletti ve kelâm ilmine yöneldi. Tartismak (cedel) için sik sik Basra'ya gitti, ancak kelâm ve cedel'in din dışı olduğunu görerek fıkh'a yöneldi. "Arkadasini tekfir etmek isteyen ondan önce küfre düşer" diyordu (Hatib el-Bagdâdî, Târihu Bagdâd, XIII, 333). Kendisi bunu söyle anlatır: "Sahâbi ve tâbiin, bize gelen konuları bizden iyi anladılar. Aralarinda sert münâkasa ve mücâdele olmadı ve onlar fıkıh meclisleri ile halkı fıkha teşvik ettiler; fetvâ verdiler, birbirinden fetvâ sordular. Bunu anlayınca ben de münakâsa, cedel ve kelâmı bıraktım; selefin yoluna döndüm. Kelâmcıların selefin yolunda olmadığını; cedelcilerin kalpleri kati, ruhları kaba, nasslara muhâlefetten çekinmeyen, verâ ve takvâdan uzak kimseler olduklarını gördüm" (Ibnü'l Bezzâzi, Menâkîbu Ebî Hanife, I, 111).
Numân, babasiyla onaltı yaşında hacca gittiğinde ortada tâbiînden Atâ b. Ebî Rebâh, Abdullah Ibn Ömer ile tanışarak onlardan hadis dinledigi, rivâyet edilir (Abnü'l Esir, Üsdü'l-Gâbe, III, 133). Kendisi, tâbiînden sayılır ve etbau 't-tâbiînin büyüklerindendir. Onun, gençliğinde çağının bütün düşünce akımlarını izlediği, ihtilâfları çok iyi tesbit ettiği zikredilmektedir (Sa'râni, Tabakatü'l-Kübrâ, I, 52-53). Fıkıhta karar kılıp selefin yolunu izlemeye başladıktan sonra geleneğe uyarak kendisine bir üstad âlim seçti. Onsekiz yıl Irak'in büyük fakihi Hammâd b. Ebî Süleyman (ö.120/737)'in derslerine devam etti. Onun vekîli oldu ve on yıllık öğrencilikten sonra kendi kürsüsünü açmak istediyse de, altmış kadar fetvasının kırkının Hammâd tarafından tasvib edildiği ve yirmisinin düzeltildigini görünce bundan vazgeçerek onun ölümüne kadar vekâletinde bulundu. Özellikle o sırada varolan su dört fıkhı öğrendi: Istinbat, Hz. Ömer fıkhi, Abdullah b. Mes'ud fıkhi, Abdullah b. Abbâs fikhi. Birincisi ser'i hakikatleri araştırıp ortaya koymaya, ikincisi maslahata, üçüncüsü tahrice, dördüncüsü Kur'ân ilmine dayanan okuldu (Muhammed Ebû Zehra, Islâm'da Fikhi Mezhepler Târihi, Çev: Abdulkadir Sener, II, i32).
__________________
 
eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
keşke hanefi olduğunu söyleyip duranlar imamın hayatını bir kere okuyup örnek alabilselerdi....
ALLAH razı olsun...
 
ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
eylemzayi ' Alıntı:
keşke hanefi olduğunu söyleyip duranlar imamın hayatını bir kere okuyup örnek alabilselerdi....
ALLAH razı olsun...
haklısın can kardeşim
 
inşirahİSLAM Çevrimdışı

inşirahİSLAM

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Genel rivayetlere dayanarak miladi takvime göre 06-Mayıs İmam Ebu Hanefi(rah.a.)"in şahadet yıl dönümü. Evet, maalesef birçok Hanefi mezhebine mensub mü"min"in İmam"ın şehid olduğundan haberi bile yok. Çünkü İmam Ebu Hanefi(rah. a.)"de tıpkı birçok ehli fazilet, ehli ilim gibi tarih şuursuzluğuna kurban edilmiştir. Mallarını ve canlarını kutlu davaya harcadıkları gibi sahte mensubları tarafından dava adamlıkları ve taraflılıkları da tarih şuursuzluğu içerisinde heder edilmek istenmiş ve kısmen de başarılı olunmuştur. Âlim, abid, muttaki, mütevekkil v.s. Ebu Hanefi(rah. a.)"den bahsetmek, coşkulu vaazlarda kıssalarından bahsedip makam yükseltmek kolay ve hoş olsa da İmam"ın siyasi tercih ve duruşundan bahsetmek ve aynı tavrı serdetmek bu gün dahi bela gömleğini giymeye hazır olmak demektir.

Tarih şuursuzluğu nemalanıcılarının hep yapa geldiği bu entrikadan sıyrılmanın en kestirme yolu; konuyla ilgili tarihi en az birkaç farklı kaynaktan konuyu sonuna kadar sorgulayarak okumaktır. Böylesi bu okuma tarzı ile kıymetli önder şahsiyetlerimizin bizlere bırakmak istediği mesajı da gereği gibi kavrayarak, Onlar"ı tarih gardiyanlarının elinden kurtarıp tarihsel özgürlüklerine de kavuşturma hizmetine de ermiş oluruz. Misal, Hz. Veysel Karani(r.a.)"yi sadece Medine"ye gelip anne kaygısından dolayı Resulullah(s.a.v.) ile görüşmeden geri Yemen"e geri dönüş yapan şahsiyet olarak okumuşsak veya sadece nebevi övgüye ve “cübbe-i Resul"e” kavuşması ile zihnimizde misafir etmişsek O hazretin tarihsel mirasındaki bilinçliliğinin zindana atılmasına farkında olmadan vesile olmuşuz demektir. Veysel Karani(r.a.)"nın nerede kimle kime karşı savaşırken şehid olduğunu henüz niçini ile kavramamışsak tarih gardiyanları eliyle hasıraltı edilmesi tuzağına düşmüşüz demektir. Veya O mübareği dinamizm ve kıyam ehli, İmam Şeyh Şamil, Şeyh Ömer Muhtar gibi sufi kanadın yanına kondurmak yerine, pasifize edici saray entrikalarına kurban gitmiş göstermelik sofizme kaptırmışız demektir.

Hiç şüphesiz İmam Ebu Hanefi(rah.a.)"yi böylesi haklı bir şöhrete ulaştıran sebebi fakihliği olsa da O"nun siyasi mezhebi de bir o kadar etkendir. Zira İmam"ın şehadetinden sonra sistematize edilen gerek akaidi mezhebi gerekse ameli mezhebi ancak İmam"ın siyasi mezhebi anlaşıldığı ve pratize edildiği an daha bir anlam kazanacaktır. Yani, kendisini “hanefiyim” diye tanımlayan bir mü"minin siyasi bilinçlilik açısından da kendisinin nerede olduğunu sorgulaması gerekmektedir. Ancak bu sorgulamada elzem olan bir şey vardır ki o şey sadece akıl ve bilgi ile elde edilebilecek bir şey değildir. O şey: Her şeye rağmen şahsiyetli ve ilkeli olup, tavırsızlık ve tarafsızlığın zilletin ta kendisi olduğu idrakine eriştirebilecek melekeye sahip olabilmektir. Bu meleke ise ancak Resulullah(s.a.v.)"in gereği gibi anlaşılması ile mümkündür. Sadece doğmuş, büyümüş, etrafa kırmızı güler dağıtmış, hep dostları olan hiç düşmanı olmayan bir peygamber tanımlamasından öte “kâfirlere şedit, mü"minlere müşfik” bir Resul"e(s.a.v.) inandığımızın farkında olarak… Bu manada Resulullah(s.a.v)"in Mekke"nin reisliği teklifini elinin tersi ile itip hicrete ve zorlayıcı tüm zorlukları göze almışlığı ameliyesinin tarihsel torunlarından biri de İmam Ebu Hanefi(rah.a.)"in Baş kadılığı(Şeyhül İslamlık) elinin tersi ile itip zindanı ve şahadeti göze alışıdır. Zaten yeri geldiğinde sünnet-i nebeviyenin tarihsel torunu olunmadan “varis ulema” olunamayacağı açık ve nettir. Zira varislik sadece ilim, ibadet ve kisve ile değil aynı zamanda küfre ve zulme nebevi siyaset ile karşı duruş serdetmek ile mümkündür.

Evet, Ebu Hanefi(rah.a.) saltanatı ve zulmü hilafet cübbesi ile gizleyerek kutsal devlet imajı ile devamiyet sağlamaya çalışan Emevi devletine destek vermediği gibi Abbasi devletine de destek vermez. İmam"ın Ehl-i Beyt"e yakınlığı ve desteği, ilim ve irfanı ile şöhret bulmuşken bu durumdan nemalanarak kendi kutsal devlet imajını güçlendirmek isteyen dönemin siyasi otoritesine “LA” diyen İmam geridekilere yığınlarca mesaj göndermiştir. Aşılması ve takibatı feragat gerektiren siyasi bir mezheb(yol) açmıştır. İşte, sadece itikaden ve amelen değil aynı zamanda siyaseten de Hanefi olunsaydı tarih seyrinin değişmesine vesile olunabilecek birçok fiiliyat olabilirdi. En azından kendi ideolojik “kutsal” devletlerini halk nezdinde meşrulaştıran gerek soy saltanatları gerekse bürokrasi saltanatları Yezidi bedenlerine ve anlayışlarına hilafet cübbesi giydiremezlerdi. Yine eğer İmam"ın ameli ve itikadi mezhebi anlaşıldığı kadar siyasi mezhebi de anlaşılıp takip edilse idi bu gün için İslam içerisindeki muhalif görüşü veya farklı düşünceyi karşı taraf, öteki taraf hatta katli vacip taraf görme hastalığı da en aza indirgenecekti. Arap olmadığı halde Ehli Beyt"e bu derece sadıklığının bedelini Abbasi soyuna mensup birileri tarafından şehid edilişi bu gün için Filistin davasındaki siyaset ve entrikaları çok daha bariz hale dönüştürecekti. Çünkü en başından beri İslam siyaseti Hilafet ve saltanat etrafında dönüp duran bir çarktan ibarettir. Bu günkü kukla Arap rejimlerinin Hamas"ın nebevi siyaset rüzgârından korkup Hamas ve İran aleyhine ABD ve İsrail ile işbirliğine girebilmesi ırk, din, hilafet ve saltanat dörtgeninde İmam Ebu Hanefi(rah.a.)"in duruşunun ne de güzel güncel tezahürlerinden biridir.

Bu vesile ile Şehid İmam Ebu Hanefi(rah.a.)"i rahmetle anıyor, İmam Ebu Hanefi gibi diğer mutlak müctehid ve mezhebde müctehid ve diğer varis ulemamızı rahmetle anıyor, Cenab-ı Hak"tan bizlere ehli şefaatin şefaatine nail olacak niyet ve amel bahşetmesini niyaz ediyoruz. __________________
“Hanefiyim” Diyenler Hanefi Olsaydı…
İbrahim KÜÇÜK
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Allah cc İmam'ı Rasul sav'e komşu eylesin!

Allah razı olsun konu ve hatırlatmalar için.
 
DAVA Çevrimdışı

DAVA

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Ümmet ebu Azamlara cok Muhtac.. Rabbim tekrardan Ebu Azamlari dünya ile sereflendirsin...
 
ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
"Yine eğer İmam"ın ameli ve itikadi mezhebi anlaşıldığı kadar siyasi mezhebi de anlaşılıp takip edilse idi bu gün için İslam içerisindeki muhalif görüşü veya farklı düşünceyi karşı taraf, öteki taraf hatta katli vacip taraf görme hastalığı da en aza indirgenecekti"



paylaşımın için Allah razı olsun kardeşim.........ameli ve itikadi mezhebininde insanlar (kimileri bilinçsiz şekilde kimileride bilinçli şekilde )tarafından tam anlaşıldığını sanmıyorumki siyasi mezhebide anlaşılsın........anlamamız gerekenleri hakkıyla anlamamız dileğiyle..............selametle
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt