Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Irak'ta Olanlara Bir Başka Açıdan Bakmak Isteyenler!

İ Çevrimdışı

İbrahim_Asaf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Irak'ta olanlara bir başka açıdan bakmak isteyenler!
irak-ta-olanlara-bir-baska-acidan-bakmak-isteyenler_m.jpg


2003 sonrası Amerikan işgal güçlerine ait tankların üzerinde ve yanında kendilerine ait milisler, paramiliter güçler ile Irak'a giren Nuri el-Maliki, el-Hekim, Çelebi, Allavi, Caferi gibi çoğu yıllarca İran ve farklı ülkelerin sponsorluğunda muhalefet yapmış yeni bir elit kesim Irak'ta iktidara oturtuldu. Mezhepsel kota sistemi temelinde şekillendirilen Anayasa ve bu doğrultuda dizayn edilen siyasi süreç neticesinde Irak, hiçbir zaman düzlüğe çıkmayacak bir bataklığa sokuldu.
Sünnilerin yoğun yaşadığı Irak’ın altı şehrinde Aralık 2012 tarihinde başlayan barışçıl gösteriler 2013 Aralık ayının sonuna kadar sürdü. El-Enbar eyaletine bağlı çeşitli şehirlerin geniş meydanlarında bir araya gelen milyonlarca Iraklı, kendilerine yönelik mezhepçi uygulamalara, devlet terörüne, rastgele baskınlar, tutuklamalar ve cezaevlerindeki işkencelere, ayrımcılık ve baskılara karşı seslerini yükseltti. Önde gelen alimler, aşiret liderleri, entelektüeller ve halkın katılımıyla düzenlenen bu gösterilerde dile getirilen anayasal haklar dikkate alınmadı. Müttefiki Sadr gibi Şii grupları dahi dışlayarak tüm yetkileri kendisinde toplayan, tek adam olmaya çalışan Nuri Maliki bu göstericileri tıpkı Kaddafi ve Esed’in yaptığı gibi tahkir etti ve aşağılayıcı sıfatlarla ithamlarda bulundu. Meydanların el-Kaide ve Baasçıların sığınağı olduğu, dağılmazlar ise dağıtılacakları tehdidini savurdu. 2014′in ilk ayından itibaren başlayan saldırılarda özellikle Felluce ve Ramadi şehirleri hedef alındı. Ağır şekilde bombalanan Enbar bölgesinden milyonlarca insan kaçmak zorunda kaldı, binlercesi ise öldürüldü. Bu yazı, 10 Haziran 2014, Salı günü itibariyle Enbar özelinde Irak’ta yaşanan ve şiddetini artırarak devam eden çatışmaların arkaplanını anlamaya yönelik olarak hazırlanmıştır.

ARKAPLAN

Aralık 2012 tarihinde el-Irakiyye Grubundan Maliye Bakanı olan Rafi el-İsavi’nin bakanlığının basılması, onlarca koruması ve çalışanın tutuklanması, kendisinin ise Enbar’a kaçması ile birlikte zaten birikmiş olan öfke patladı. Halk, sözde 4. anti terör maddesi olarak bilinen ve direk Sünnilerin hedef alındığı uygulamaları, mezhepçi dışlama, hemen her gün muhtelif yerlerde onlarca, bazen yüzlerce kişinin tutuklanmasıyla sonuçlanan rastgele baskınlar, cinayetler, inanılmaz rakamlardaki yolsuzluk ve hizmetlerin sıfır seviyesinde seyretmesi gibi sebeplerle sürekli rahatsızlığını ifade etmekteydi.

28 Aralık 2013 tarihinde Maliki’ye bağlı milis güçlerin evine baskın yaptığı Sünni milletvekili Ahmet el-Elvani’nin saldırıda erkek kardeşi, kız kardeşi, bazı korumaları öldürüldü.




Kendisi de tutuklanarak gerek kardeşinin cesedi, gerekse bu fotoğrafları basına servis edildi.





Dokunulmazlığı bulunmasına rağmen, silahlı saldırıyla evi basılan milletvekilinin darp edildiği ve tutuklanmaktan ziyade kaçırıldığı görüldü.




Şimdiye kadar ise hala kimin, hangi karar doğrultusunda Elvani’yi tutukladığı, nerede tutulduğu, ne suçlamayla itham edildiği, mahkeme karşısına ne zaman çıkartılacağı gibi bilgiler ise halen ortada yok. Bu olay barışçıl gösterilerini hiçbir karşılık almamalarına rağmen bir yıldır ısrarla sürdüren Iraklıların patlamasına neden oldu. Ki zaten Maliki güçleri de buralara yönelik silahlı saldırılarını hemen başlattı.

AĞIR TAHRİK, MEZHEP SİYASETİ VE SALDIRI

Ağır tahrikler, süregiden baskınlar ve tutuklamalar hız kesmedi. Nuri Cevad el-Maliki devlet televizyonunda yayınlanan bir konuşmasında Kerbela’daki törenlerde ”Kendilerinin Hz. Hüseyin’in takipçileri olduğunu ve Yezid ordusuyla savaşacaklarını, bir hafta içinde el-Enbar’da barışçıl gösterilerin yapıldığı meydanlardaki çadırlar kaldırılmaz, insanlar evlerine dönmez ise gerekenleri yapacakları yönündeki” tehditleri fiili saldırılara dönüştü. Şiilerin yoğunlukta yaşadığı Meysan, Zikar, Kerbela, Basra ve Necefteki askeri birlikler konvoylar eşliğinde el-Enbar’ı bir nevi fethe doğru yola koyuldu.

Farklı isimlerdeki milis örgütler (Asaib Ehlil Hak, Irak Hizbullahı gibi) bu güçlere destek verirken, başkent Bağdat ve çeşitli illerde Enbar’daki savaşa katılmak için gönüllü askere yazılma merkezleri kuruldu.





TEPKİLER VE AÇIKLAMALAR

Hükümetteki radikal Şii milletvekillerinin dahi saygı duyduğu Ehli Sünnet alimlerinden Prof. Dr. Abdulmelik es-Saadi ülkedeki toplumsal huzuru temele alan, mezhep kavgasından azami ölçüde kaçınılması gerektiğini sürekli vurgulayan bir şahsiyet olarak öne çıkıyor. Kendisi 2003 işgaline karşı direnen birçok Iraklı direniş grubunun saygı duyduğu, fetvaları ve görüşlerine itibar ettiği bir şahsiyet.


abdulhakimabdurrahimsaadi.jpg



Iraklı direniş grupları ve büyük bir kesimin merci olarak değerlendirdiği, saygı gösterdiği Allame Prof. Saadi başta olmak üzere, Irak Diyarı Müftüsü Prof. Dr. Rafi el-Rufai, gösterilere öncülük eden alimler, imamlar, Irak Müslüman Alimler Heyeti’nden Prof. Dr. Haris ed-Dari, önde gelen aşiret liderleri, gösterileri düzenleyen tertip heyetleri, konseyler, gençler, aktivistler ve etkin şahsiyetler sivil halkı öldürmeyi hedefleyen bu saldırılara karşı meşru müdafaa edilmesi gerektiğini söyledi.

1 yılı aşkın süredir örgütlü bir şekilde tamamen barışçıl şekilde devam eden gösterileri düzenleyen tertip heyetlerinin, aşiret liderlerinin çağrısı üzerine halk silahlarını kuşanarak kendi bölgelerini savunmak, saldırıları püskürtmek ve tecavüzlere karşı durmak için ”Aşiret Ordusu, Aşiret Devrimcileri Askeri Meclisleri” adı altında irili ufaklı birçok askeri yapıyı kurdu.

Bunlar 2003′ten bu yana profesyonelleşmiş çeşitli direniş hareketlerinin de desteğiyle il, ilçe, belde ve mahallelerde konuşlandı.






Yüzlerini gösteren, kimliklerini gizlemeyen ve videolar aracılığıyla resmi açıklamalarla duyurulan yapılara sahada tecrübesi bulunan, Amerikan işgal güçlerine karşı ciddi başarılar elde eden farklı direniş hareketleri de destek verdi. El-Enbar eyaletine yönelik saldırılara karşı Aşiretlere bağlı güçlerle koordinasyon halinde hareket edildi.

Aşağıdaki fotoğraflar bu kişileri gösteriyor:









Gerek Maliki medyası, gerek Suudi Arabistan’ın el-Arabiye kanalı ve batılı medya organları senaryoyu mümkün mertebe sözde teröre karşı savaş, yani Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadele üzerinden kurguladı. Yaşanan gelişmeler bu şekilde servis edildi.

Yaşananları derinlikli olarak analize imkanı olmayan ve haber ajansları üzerinden takip etmek isteyenler sanki Enbar bölgesinin tamamının el-Kaide (IŞİD)’nin eline geçtiğini zannetti. Haberlerin ekserisi bu yönde servis edilerek tam da Maliki’nin istediği şekilde bir algı oluşturuldu.
Oysa gerçekte hedef alınan IŞİD militanları, üsleri veya karargahları değil, tamamı sivillerden oluşan Ramadi, Felluce gibi şehirler oldu. Felluce Hastanesi, camiler, çarşılar ve evler ağır şekilde bombalandı. Aşağıdaki fotoğraf 10 Şubat 2014 tarihinde Human Rights Watch (İnsan Hakları İzleme Örgütü) raporunda alındı. Felluce Hastanesi yoğun bakım ünitesi.
Bu rapor için bkz: Iraq: Government Attacking Fallujah Hospital (Irak: Hükümet Felluce Hastanesine Saldırıyor)




Bu hastane defalarca vuruldu. En son 3 Haziran 2014, Salı günü bir kez daha hedef alınan hastanede onlarca kişi öldürüldü. Maliki güçlerinin maaşlarını almak için toplanan işçileri hedef aldığı bombardımında yaklaşık 25 kişi öldü veya yaralandı.





Bunları kurtarmak için olay yerine koşan insanlar bu kez helikopterler ile vuruldu. Felluce Hastanesi acil servis girişine füze fırlatılması sonucu 8′i hastane personeli olmak üzere 15 kişi daha öldü veya yaralandı.
Tıpkı Esed rejiminin yaptığı gibi varil bombaları ile Felluce’yi vuran Maliki rejimi şimdiye kadar onbinlerce insanın evini terk edip kaçmasına, yüzlercesinin öldürülüp yaralanmasına sebebiyet verdi.




43 camiyi bombalayan, yüzlerce evi yıkan Maliki milisleri saldırılarını hala devam ettirmekte.
Savaş helikopterleri, tanklar, Hummer ve Humvee gibi zırhlı araçların desteğinde hedef gözetilmeksizin Iraklılar vuruldu.

bcu6khyiiaeuj5n.jpg


Bir müddet sonra da silahı aşiret devrimcileri şehri korumak üzere harekete geçti. Milis güçlerden oluşan Maliki ordusu ve kuvvetlerine ağır darbeler indirildi.
Burada çok tehlikeli bir siyasetin takip edildiği hususunda alimler, aşiret önderleri ve akil insanlar Maliki rejimini, savaşı başlatıp destekleyen ortaklarını, buna medyada çanak tutanları, İslam dünyasını uyardı. Mezhep savaşı çıkartmak için elinden geleni ardına koymamakla suçlanan Maliki, gerçekte tam da bu yola sapmakta, Şiilerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerden askerleri, polisleri Sünnilerin yoğun yaşadığı Enbar’a savaşmaya gönderiyordu. Bununla da yetinmeyen Maliki ve destekçisi örgütler başkent Bağdat dahil çeşitli yerlerde sözde teröre karşı savaş için gönüllü asker yazılacaklar için merkezler açmaya, bunu medyada duyurmaya başlamıştı.
Farklı farklı şehirlerden Enbar’a saldırıya gelen asker-polis güçlerine ait araçlar da devrimcilerin eline geçti.Örneğin aşağıdaki fotoğraf Vasit Eyaleti Çevik Kuvvet’e ait resmi aracı gösteriyor. Haritada soldaki kırmızı Enbar’ı, sağdaki kırmızı ise Vasit’i işaret ediyor.




Bu araç ise Basra Çevik Kuvvet’ine ait!

Haziran 2014 itibariyle hala savaşı ısrarla sürdüren Maliki rejimine bağlı yüzlerce asker, polis ve takviye milis güçler öldürüldü, bir o kadarı da yaralandı.

http://yenisark.files.wordpress.com/2014/01/bcvmdsqcyaayvcb.jpg
http://yenisark.files.wordpress.com/2014/01/bcvpbyicqaayvny.jpg



Amerikan işgal güçlerine karşı 2003-2011 arası operasyonları yürüten çeşitli direniş grupları, Enbar’a saldıran Maliki güçlerine karşı kendi logosu ve ismiyle yeniden sahaya döndüğünü ilan etti.

bcvmdsqcyaayvcb.jpg


Ocak ayının ilk haftasında farklı yerlere saldıran, radikal Şii milislerden oluşan ve direk Maliki’den direktiflerle hareket eden SWAT (Özel Harekat) güçleri de el-Enbar’da ağır kayıplar verdi. Çok sayıda milis öldürüldü, bunlara ait zırhlı araçlar ve mühimmat aşiretlerin eline geçti.



Bu fotoğraflar twitter, facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde direk sahadaki aktivistler, gazeteciler veya kişilerin gönderdiklerinden oluşuyordu.
Felluce ve Ramadi Emniyet Müdürlüklerinin düşürülmesi, Maliki Hükümeti’ne bağlı askeri, emniyet hedeflerinin uzun menzilli füzeler, roketler ve havan toplarıyla vurulması, kesin kazanacağı şeklinde kendine güvenle saldıran Maliki rejimi ve müttefiklerini çaresizliğe sevk etti. Ağır zayitlara rağmen saldırılar sürdürüldü. Gerek saldırılar esnasında gerekse karargah-üslerinde saldırıya uğrayan yüzlerce asker veya polis ya kaçtı veyahut aşiretlere teslim oldu.
3 Haziran 2014 tarihi itibariyle sosyal medyada dolaşan, Maliki milislerine ait imha edilmiş zırhlı araçlar:



Burada çok önemli ve gözden kaçırılmaması gereken bir gerçek ortaya çıktı. O da sivil halka yönelik saldırılarda yer alan, çatışmada esir alınan veya teslim olanların yerel aşiretler tarafından misafir gibi ağırlanması, kendilerine sivil elbiseler giydirilmesi, yemekler ikram edilmesi ve bir daha gelip kendi halkıyla savaşmamaları kaydıyla ailelerine geri gönderilmesi idi. Bu noktada Necef, Kerbela ve Basra gibi şehirlerden heyetler geldi ve çocuklarını teslim alarak geri döndü. Bu çok önemli gelişme, Irak’ta gösterilmek istenen Şii-Sünni çatışması veya iç savaş gibi kavramların gerçekte son derece üretilmiş-körüklenmeye çalışılan bir proje olduğunu da ortaya koyuyor.

ENBAR’A SALDIRI VE DİRENİŞ

Maliki Hükümeti, Enbar çölünde konuşlandığı bilinen ve sayıları en fazla yüzlerle ifade edilen IŞİD militanlarının hedef alınacağı yönünde bir propaganda ile askeri operasyonları başlattı. Bu yönde bir medya kampanyası yürüterek bir şekilde dünya kamuoyunda yaşananın ‘teröre karşı savaş’ olduğu yönünde bir algının yerleşmesinde kısmen başarılı oldu. Sözde IŞİD’i hedef aldığı iddiasıyla başlatılan askeri saldırı, üzerinden çok kısa zaman geçmeden Ramadi, Felluce gibi şehir merkezlerine yöneltildi. Camiler, hastaneler, sağlık merkezleri, okullar ve sivil yerleşim yerleri tanklar, helikopterler, füzeler, havan topları ve ağır silahlarla rastgele bombalandı.
IŞİD’in mezkur şehirleri kontrol altında tuttuğu, hatta Bağdad’a doğru hareket ettiği gibi aşırı abartılı haberler Maliki rejimi için varlık sebebi hükmünde. Çünkü tamamen mezhepçi bir anlayışa sahip olan Maliki ve hükümeti, Irak’ta sözde terör ve şiddete karşı mücadele ettiği iddiası üzerinden kendisine meşruiyet devşiriyor. Şii ve Sünni bölgelerindeki bombalı terör eylemlerinin birçoğunun arkasında Maliki-İran-Esed üçlüsünün güdümündeki milis güçlerin bulunduğu yönünde hafife alınmayacak kadar çok sayıda haber-iddia var. Bu saldırıları üstlenen IŞİD’in eylemleri ise zaten açık ve net.
Bölgedeki halk, aşiret güçleri ise bu düşmanca saldırıya karşı ‘canını, malını, namus ve ırzını korumak’ amacıyla silahlı savunmaya geçeceklerini, şehirlerine yönelik herhangi bir tecavüze karşılık vereceklerini söyledi. Bunu en üst ağızdan önde gelen aşiret liderleri, Prof. Dr. Abdulmelik es-Saadi gibi Sünnilerin mercisi hükmündeki alimler, Irak Diyarı Müftüsü Dr. Rafi er-Rufai, Felluce, Ramadi, Tikrit, Bağdat vd yerlerdeki imamlar, hatipler, vaizler, alimler ve önde gelen şahsiyetler de açıkça fetvaları, basın açıklamaları, bildirileri ve tavırlarıyla destekledi. Sünni bölgelere yönelik Maliki rejimin açtığı savaşın düşmanca ve mezhepçi saiklerle yapıldığı, buradaki halkın kendisini silahla korumasının farz olduğu yönünde direnişi meşru dini temellere dayandıran ve teşvik eden birçok açıklama oldu.
Bu aşiret devrimcileri başından beri kendi sokakları ve caddelerinde silahlarıyla varlığını ortaya koydu. Aşağıdaki fotoğraflar bunu gösteriyor:



Prof. Dr. Abdulmelik es-Saadi’ye duydukları öfke ve nefretin bir göstergesi olarak 8 Haziran 2014 tarihinde Asaib Ehlil Hak terör örgütü milisleri bu önemli alimin Ramadi’deki evini basarak yaktı.




Bunun üzerine devrimci aşiretlerden oluşan irili-ufaklı birçok silahlı gruplar kuruldu. Bunlar daha çok aşiret devrimcileri askeri meclisleri olarak anıldı ve bölge bölge teşkilatlanarak koordine halde savunma, sonrasında saldırı durumuna geçti. 2003 işgali sonrası Amerikan işgal güçlerine karşı mücadele eden, sahada tecrübesi bulunan direniş oluşumları da bu aşiretlere ya dahil oldu, ya koordinasyonla hareket etti.
Ağır bombardımanla Felluce ve Ramadi’yi ele geçireceği yönünde bir askeri planla hareket eden Maliki güçleri beklemediği bir karşılık gördü. Aşiret Devrimcilerine bağlı silahlı güçler Felluce ve Ramadi Emniyet Müdürlüklerini ele geçirdi. Şehir giriş-çıkışlarında ve ana arterlerdeki hükümete bağlı kontrol noktaları birer birer ortadan kaldırıldı. Çatışmalarda hükümet askerleri ya kaçtı ya da Duleym Aşiretine kendisini teslim etti.
İnternet çağında yaşayan Iraklılar da bu silahlı operasyonlara ait yüzlerce fotoğraf ve videoyu sosyal medya, siteler, çeşitli uydu kanalları aracılığıyla dünyaya duyurdu. Sahadaki bilgiler hedef alınanların sıradan Iraklılar olduğunu, sözde IŞİD militanları değil masumların vurulduğunu, karşı koyanların ise yine Iraklı silahlı direnişçiler olduğunu göstermekteydi. Felluce ve Ramadi’yi kontrol edenin de IŞİD değil aşiretler olduğunu ortaya koymaktaydı.
Maliki rejiminin medya propagandasının bir benzerini IŞİD’in de yürüttüğüne dikkat çeken aktivistler şu bilgileri paylaşmaktaydı:
- Felluce ve Ramadi’de el-Kaide abartıldığı kadar güçlü değil. Aksine bayraklar ve bazı araç konvoyları ile sokaklarda dolaşıp, bunu internette yayıp tüm direniş eylemlerini kendilerinin yaptığı, buraların hakimiyetini sağladıkları yönünde bir algı operasyonu yürüttüğü yönünde yaygın kanaatler var. Oysa gerçekte aşiretlere ve direniş gruplarına ait binlerce silahlı yerli savaşçı kendi mahalle, sokak ve şehirlerini savunduğunu ısrarla vurguluyor.
- İlk etapta ansızın şehirlerin bombalanması karşısında, çoluk-çocuğunu, ailesini, akrabalarını ve şehirlerini korumak için eline silahını alıp rastgele sokağa dökülerek savunma savaşı veren sivil grupların varlığından bahsediliyor. Aniden gelişen bu doğal tepkinin de dağınık olduğunu kaydeden uzmanlar, vatandaşların ellerinde kaleşnikof gibi hafif silahlarla zırhlı, ağır ve donanımlı Maliki ordusuna karşı koymaya çalıştıklarını belirtiyor.
Bombardıman, kuşatma ve saldırının devam etmesi, olayın boyutlarının büyüyerek devam edeceğini göstermekte, Maliki rejiminin Sünnilerden kurtulmak için soykırıma varacak bir savaşa kararlı olduğu yorumlarını desteklemekteydi.
Sadece kendilerini koruma hedefiyle hareket eden yerel halkın ellerindeki hafif silahlarla yaptığı eylemlerin kısa bir müddet sonra işe yaramadığı görüldü. Maliki rejiminin sözde teröre karşı savaş adı altında bölgesel ve küresel güçlerin de genel anlamda açık veya zımni destekleriyle Enbar’ı vurmayı sürdüreceği iyice anlaşıldı. Televizyon kanallarının canlı yayınladığı Kerbela’daki bir resmi törende konuşan Nuri Maliki, Hüseyinin takipçileri olarak Yezid ordusuyla savaşacaklarını, Enbar’daki “teröristler” ile aralarında kandan bir deniz olduğunu, tek çözümün silah yoluyla yapılacağını söylemişti. Bu açıklamalar ve sahadaki gelişmeler savaşın çok daha büyüyeceğini gösteriyordu. Bunun farkında olan alimler, aşiret liderleri ve direniş güçlerinin de tavsiyeleriyle daha farklı bir strateji benimsendi. Salt savunma değil bir nevi karşı saldırıya da geçti. Ellerindeki uzun menzilli Katyuşa, Grad tipi füzeler ile orta menzilli C5, C8 tipi füzeler ve kendi ürettikleri orta menzilli, farklı isimlerdeki füzelerle Maliki ordusu ve güçlerine yönelik askeri karargah, üs ve hedefleri de vurmaya başladı.
Bunun yanı sıra Ramadi, Felluce ve diğer yerleri havadan karadan ağır şekilde bombalayıp binlerce milisten oluşan konvoylarla şehri ele geçirmeye çalışan Maliki güçleri bu sefer otoyollar ve şehrin giriş-çıkışlarında iken vuruldu.
Örneğin 7 Haziran 2014 tarihinde Ninova Operasyonlar Dairesinin açıklamasında önceki günkü çatışmalarda 6. Tugay ve Akrep Birliği mensubu 500 askerin öldürüldüğü bildirildi. Basına yansıyan haberlerde aşiret devrimcilerinin herhangi bir askeri hedefe yönelik baskının başlamasından çok kısa bir süre sonra Maliki milislerinin buraları kaçıp terk ettiği, teslim olduğu veya öldürüldüğü yer almaktaydı. Askeri araçları, mühimmat ve silahlarını dahi bırakarak kaçan asker, polis ve milislerden bazıları esir alındı, bunlara iyi muamele edildiği yönündeki videolar el-Cezire başta çeşitli kanallar ve youtube gibi sitelerde yayınlandı. Yaralılar tedavi edildi.




Bu çerçevede aşiret devrimcilerine en büyük desteği 2003′ten beri sahada mücadele eden irili ufaklı muhtelif (Sünni) direniş hareketleri verdi. Bunlar koordinasyonu sağlamak ve sahada etkin şekilde davranmak için kendi ismini kullanmayıp Aşiret Devrimcileri Silahlı Güçlerine dahil olduğunu duyurdu.
Aşağıdaki fotoğrafta el sıkışan kişi Maliki askeri, yanında yakınları var. Silahlı aşiretler bu kişiyi ailesine teslim ediyor.



Bu fotoğrafta Enbar-Germe aşiret askeri meclisi Şeyh Rafi el-Cumeyli’yi ağırlıyor.



Önemli bir ayrıntı da şu: şimdiki IŞİD, önceki Irak İslam Devleti bu direniş hareketlerine yönelik birçok saldırı düzenlemiş, karşılıklı ciddi çatışmalar yaşanmıştı. Şimdi IŞİD’i hedef aldığını duyuran Malikİ, Sahve güçleri ve IŞİD de aynı hedefleri, yani Sünni bölgeleri ve direnişi vuruyor. Tıpkı Suriye’de olduğu gibi…
Irak’ta farklı isimlerle direniş eylemleri düzenleyen yerel oluşumlar son olaylarla birlikte yavaş yavaş yeniden sahneye inmeye başladı. Örneğin ismi profesyonel direniş hareketleri arasında öne çıkan Mücahitler Ordusu bunlardan birisi. Enbar’a yönelik saldırılar ile yeniden ismi anılan bu hareket 8 Haziran 2014 tarihinde Şehit Ebu Mervan Gazvesi ismiyle 23.49 dakikalik ilk filmini youtube üzerinden paylaştı.

2011 yılında Amerikan muharip güçlerinin ayrılmasından sonraki ilk uzun metrajlı film olması hasebiyle bu video üzerinde durmak gerekiyor.
HD kalitesinde sunulan film, direniş hareketinin logosu taşıyor ve arka fonda meşhur Arapça neşidler çalıyor. Maliki milislerinden ele geçirilen makinali silahlar, RPG ve mühimmatın sergilendiği videoda, direnişçilere operasyon öncesi vazu nasihat eden liderleri, şiir okuyan bir şair ve konvoy eşliğinde hareket yer alıyor. Google maps üzerinden hedefin gösterildiği operasyon iki kol üzerinden yürütülüyor. Öncelikle hedef havan topları ile bombalanıyor. Ardından doçka ağır makinali silahların yüklendiği araçlar ve PKS tipi makinalı silahlarla hedef yakından vuruluyor. Maliki ordusuna ait kamyonlar, Hummer ve Humvee tipi zırhlı araçlar saldırıda imha ediliyor ve yakılıyor. Aynı zaman diliminde yakılan askeri barakalar ve yüzleri gösterilmeden öldürülen askerler de videoda yer alıyor. Bunlar arasında rütbeliler de bulunuyor. Şehit Komutan Ebu Mervan ismiyle videonun sonuna doğru adına operasyon düzenlenen şahsın resmi gösteriliyor.
Videonun sonunda ise ele geçirilen malzemeler detaylı olarak paylaşılıyor. Çelik yelekler, miğferler, arama cihazları, mermiler, roketatarlar ve mermileri, Amerikan yapımı M-16 piyade silahları ve çeşitli patlayıcılar, silahlar bulunuyor. Videodaki bilgilere göre ise operasyonun sonucu şu şekilde:
-8 Hummer aracı imha- 2 askeri nakliye aracı imha- 1 salvador tipi zırhlı araç imha- 1 şefel tipi zırhlı araç imha- 6 çelik yelek, 35 hücum yeleği,- 8 GC tipi piyade silahı- 30 mermilik 73 şarjör-40 mermilik 20 şarjör- 1 adet PKS makinalı silah- 5 PKS şarjör ünitesi- RPG silahları- 32 RPG mermisi- 2 adet 60 mm havan topu- 2 adet 81 mm havan topu- 4 sandık havan topu mermisi
Operasyonda;
- Kurmay albay rütbesindeki birlik komutanı- 20′den fazla asker öldürüldü.- 1. Tugay, 3. Alaya bağlı karargah tamamen yakılıp imha edildi.
HÜLASA
2003 sonrası Amerikan işgal güçlerine ait tankların üzerinde ve yanında kendilerine ait milisler, paramiliter güçler ile Irak’a giren Nuri el-Maliki, el-Hekim, Çelebi, Allavi, Caferi gibi çoğu yıllarca İran ve farklı ülkelerin sponsorluğunda muhalefet yapmış yeni bir elit kesim Irak’ta iktidara oturtuldu.
Mezhepsel kota sistemi temelinde şekillendirilen Anayasa ve bu doğrultuda dizayn edilen siyasi süreç neticesinde Irak, hiçbir zaman düzlüğe çıkmayacak bir bataklığa sokuldu.

Kaynak: yenisark.wordpress.com
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt